Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

4721 S.lı Türk Medeni Kanunu - Son Eklenen Şerhler

4721 S.lı Türk Medeni Kanunu - Son Eklenen Şerhler

Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti var olup, bunun aksine bir sav(fiil ehliyetinin kısıtlı olduğu, ayırt etme güçüne sahip bulunmadığı) ileri sürülmediğine göre, davanın doğrudan ergin kişi(yaşının düzeltilmesi istenen) tarafından açılması yerine, anne ve babası tarafından açılması halinde, davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir.
(Şerh No: 6345 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 12-08-2010 19:28)

MK.11/1. maddesine göre erginlik 18 yaşın dolmasıyla başlayacağından, on sekiz yaşını doldurmayan davalı küçük, her ne kadar ayırtım gücüne sahip olsa da fiil ehliyeti ile dava ehliyetine sahip olamayacağından, dava davalının yasal temsilcilerine(anne-bana) yöneltilmeli, bir başka ifadeyle dava dilekçesinin anne ve babasının dosyaya mübrez vekaletnamede yer alan ortak avukatına tebliği ile davaya katılımları sağlandıktan sonra yargılamaya devam olunmalıdır.
(Şerh No: 6344 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 12-08-2010 19:00)

Boşanma davalarında tedbir nafakasına hükmedilmesi için kusur incelemesi yapılmaz. Bir başka deyişle lehine tedbir nafakasına hükmedilecek olan tarafın kusurlu olması kendisi için tedbir nafakasına hükmedilmesine engel değildir.
(Şerh No: 6340 - Ekleyen: Av.Can DOĞANEL - Tarih : 12-08-2010 11:50)

Kural olarak taşınırların rehnedilmesi ancak teslim suretiyle mümkün ise de (MK.939) aynı yasanın 940/II. maddesi hükmünce, bir sicile tescili zorunlu taşınırların,bu sicile yazılmak suretiyle rehni de yasa koyucu tarafından kabul edilmiştir.
(Şerh No: 6316 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 12-08-2010 09:17)

Onbeş yaşını dolduran küçük, her ne kadar kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkemece ergin kılınabilirse de, anne ve babanın ayrım yapılmaksızın velayetleri çerçevesinde çocuğu temsil edecekleri ilkesi doğrultusunda, MK.12 maddesi kapsamında açılmış, ancak eşlerden birinin katılımı ve rızası sağlanmamış olan davanın reddi gerekir.
(Şerh No: 6336 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 11-08-2010 21:55)

Reşit olan kişinin iştirak nafakası talep hakkı bulunmamakla birlikte, buna rağmen rızaen veya hataen nafaka ödenmesi, ahlaki bir görevin yerine getirilmesi olarak nitelendirilebilir.Ancak; cebri icra tehditiyle, zorla nafaka tahsili ahlaki bir görevin yerine getirilmesi olarak telakki edilemeyeceğinden, kanuna aykırı olarak ödenmek zorunda kalınan nafaka parasının istirdadı caizdir.
(Şerh No: 6335 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 11-08-2010 19:51)

Anne ve babanın bakım borcu, her kadar çocuğun ergin olmasına kadar devam ederse de, erginliğe girmiş bulunan çocuğun eğitiminin devam ediyor olması halinde, anne ve babası durum ve koşullara göre, kendilerinden beklenilebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdür.
(Şerh No: 6334 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 11-08-2010 16:32)

Tapu iptal ve tescil davasında; ehliyetsizlik hukuki sebebi yanında,muris muvazaasına da dayanıldığı taktirde; Davalı murislerin iyi niyetli olması MK.15.madde hükmünü(ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından,o işlemi geçerli kılmaz.)ortadan kaldırmayacağı ve hukuki ehliyetin kamu düzeni ile ilgili olması sebepleriyle, öncelikle ve özellikle "ehliyetsizlik" ...
(Şerh No: 6300 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 10-08-2010 22:47)

 Bilgi  [MK. 174] tazminat talepleri
Anılan maddede bahsedilen maddi tazminat talebi eğer boşanmaya bağlı olarak uğranılan maddi kayıpların karşılığı olarak istenmekteyse, boşanma davasının eki niteliğinde olur. usuluna uygun karşılık yahut bağımsız dava bulunmadığı takdirede bunun dışında tazminat talebi olamaz. (bu yönde yargıtay kararı: 17.02.05 tarihli Yargıtay 2.HD 2005/281 E. 2005/2218K.) Ayrıca boşanmayla talep edilebilecek kalmeler arasında yer alan ziynet eşyalarının da kadın eşe ait olduğu kabul edilir ve aksi belirtilmed...
(Şerh No: 6332 - Ekleyen: Av.Hatice ÇINAR - Tarih : 10-08-2010 15:55)

MÜLKİYETİ ÜÇÜNCÜ KİŞİYE AİT BİR TAŞINMAZ HAKKINDA, EŞLER TARAFINDAN AİLE KONUTU OLARAK KULLANILSA BİLE, AİLE KONUTU ŞERHİ VERİLEMEZ.
(Şerh No: 6327 - Ekleyen: Doğukan Bora SAVAŞ - Tarih : 08-08-2010 23:59)

 Bilgi  [MK. 178] Mal rejimi tasfiyesinde zamanaşımı.
Bilindiği gibi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Yeni Kanunun uygulanmaya başlanması ile Aile Hukukunda ve özellikle boşanma davalarında zaman zaman sorunlar yaşanmaktadır. Boşanma davalarında yaşanan sıkıntıların başında ise mal rejimi tasfiye davaları gelmektedir. Gerek doktrinde, gerek yargıda tartışmalı olan hususlar bulunmaktadır. Nitekim, mal rejimi tasfiyesi ile ilgili olarak Yargıtay 8. Hukuk Dairesi ile Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun sadece...
(Şerh No: 6321 - Ekleyen: Sadık TOPRAK - Tarih : 08-08-2010 02:55)

İpotekli konutun bilerek devralınması ve ipotek akit tablosunda dava dışı borçlunun tüm borçlarının ipotek kapsamında olması halinde, salt konut kredisi borcunun ödenmesiyle ipoteğin fek edilemeyeceği kuşkusuzdur.
(Şerh No: 6315 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 06-08-2010 22:39)

MK.16. maddesine göre,her ne kadar ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin işledikleri haksız eylemlerden sorumlu olduğu hükme bağlanmış ise de; olayın göstereceği özelliklere göre mahkemece değerlendirme yapılarak,sorumluluğun tamamen kaldırılması mümkün olduğu gibi, hakkaniyete uygun bir indirime gidilmesi de gerekebilir.
(Şerh No: 6312 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 04-08-2010 22:00)

MK.14.maddesi hükmünce, ayırt etme gücü bulunmayanların, küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyetine sahip olmadıkları sabit olup, bir yıl veya daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı bir ceza ile cezalandırılan her ergin kısıtlanacağından(MK.407),böyle bir kişinin fiil ve dava ehliyetine sahip olmadığı kuşkusuzdur.Bu durumda kısıtlının davada yasal temsilcileri tarafından temsil edilmeleri gereği taraflarca ileri sürülmesine gerek kalmaksızın mahkemece kendiliğinden gözetilir. O halde dava ehliyeti...
(Şerh No: 6311 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 04-08-2010 21:37)

Ayırtım gücü MK. 13. maddesinde tarif edilmiş, bu tarif içinde de ayırtım gücünü ortadan kaldırılan nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin dava da; temyiz dilekçesine eklenerek sunulmuş olsa dahi, vaad borçlusunun Alzheimer Hastası olduğuna ilşkin rapor sunulması halinde, vaad borçlusu davalının, bu durumundan ötürü sözleşmenin kendisini bağlayıp bağlamayacağı hususu üzerinde durulması bir zorunluluk olup, tarafların...
(Şerh No: 6299 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 02-08-2010 20:51)

Satış vaadi sözleşmesinin iptali davasında, hükmün bozulmasına kadar ehliyetsizlik iddiasında bulunulmamış olması, karşı taraf yararına usulen bir hak kazandırmaz. Zira MK.9.Maddesi hükmünce; sözleşmelerde ve hakların kullanımında, "ehliyet" işlemin sıhhat şartı olduğundan, yargılamanın her aşamamasında ileri sürülebilir.
(Şerh No: 6298 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 02-08-2010 20:27)

HUMK., taraf ehliyetinin MK. hükümlerine göre belirleneceği hükmünü getirmiş olup, MK. 8. maddesi her insanın hak ehliyetine sahip olduğu hükmünü içermektedir. Bunun sonucu olarak da medeni haklardan yararlanma ehliyeti olan herkes davada taraf olabilir.Bu nedenle ehliyetsiz olduğu söylenen ve yaptığı satış işlemlerinin iptali istenen kişinin davada taraf olma ehliyeti vardır. Ancak bu kişi eldeki davada baştan beri taraf sıfatı kazanmadığından, sonradan kendisine vasi tayin edilmesi ona taraf ...
(Şerh No: 6297 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 02-08-2010 19:32)

Mirasçılık belgesi istemine ilişkin hasımsız dava; nüfus kayıtları, tapu kayıtları, tanık gibi her türlü delille kanıtlanabilir. MK.7. maddesi hükmünce "Resmi sicil ve senetler, belgeledikleri olguların doğruluğuna kanıt oluşturacağından", davanın taraflarca hazırlanması ilkesine aykırı olarak herhangi bir delil bildirilmediği ve nüfus kayıtlarının tanık beyanı ile doğrulanması gerektiğinden bahisle,davanın reddine karar verilemez.
(Şerh No: 6296 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 02-08-2010 19:07)

MK.ilgili maddesinde yeralan bir yıllık zamanaşımı süresi, boşanmanın ferisi olan tazminat ve nafaka taleplerine ilişkin olup, Katkı ve katılma payı alacağının zamanaşımı konusunda hüküm mevcut değildir. O halde MK.5.maddesi uyarınca, Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanacağından, BK.nun "bu konuda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir" hükmündeki (her dava) sözcüklerini "bütün ...
(Şerh No: 6289 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 02-08-2010 09:52)

Kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun'un 4. maddesinde belirtilmiştir.Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
(Şerh No: 6288 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 01-08-2010 22:34)

Tedbir nafakasına dair icra takibinde; borçlu, birbirini takip eden tarihlerde, hükmedilen nafaka tutarlarının tamamını kapsamayacak şekilde de olsa alacaklıya ödemelerde bulunmuşsa; sunulan belgeler işbu ödemelerinin nafakaya dair olduğu açıklamasını muhtevi olmasa da (borçlu tarafça yapılan tüm ödemelerin, açıkça alacaklı tarafça nafaka dışındaki bir alacağa ilişkin olduğu ispat edilmediği sürece) borçlu, yaptığı ödemeler nispetinde nafaka borcundan kurtulur.
(Şerh No: 6273 - Ekleyen: Av.Nevra ÖKSÜZ - Tarih : 01-08-2010 11:09)

737. madde ki taşkınlıktan amaç,komşunun kendisi,ailesi ve taşınmazı zararına yönelik aşırı derecede etkili iş ve eylemlerdir.Bu kapsamda imar mevzuatına aykırılık oluşturan hususlar başlı başına komşuluk hakkına müdahale olarak kabul edilemeyeceği gibi, imar mevzuatına aykırılık belediye veya yetkili kuruluşların görev alanına girer.
(Şerh No: 6246 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 25-07-2010 21:57)

Komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkin davada, mülkiyet hakkının taşkın kullanılıp kulanılmadığının tespiti yanı sıra, davacı komşuyu taşkın kullanmadan koruyacak yöntemlerin neler olacağı şüphe ve tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanmalıdır.
(Şerh No: 6245 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 25-07-2010 21:43)

Evlilik birliği süresince eşlerin birbirlerine sadakat yükümlülüğü devam eder (TMK. md. 185/son). Bir eşin sadakatsiz tutum ve davranışlarda bulunması diğerine de bu hakkı vermez.
(Şerh No: 6209 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 19-07-2010 22:17)

Vesayet altındaki kişilerin yerleşim yeri, bağlı oldukları vesayet makamının bulunduğu yerdir. Vesayet kararı verilmekle, vesayet altına alınan kısıtlının, yerleşim yeri artık karan veren vesayet makamının bulunduğu yer olmuştur. Vesayet makamının izni olmadıkça vesayet altındaki kişi yerleşim yerini değiştiremez.
(Şerh No: 6197 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 18-07-2010 17:43)

Medeni Kanunun 851. maddesi hükmünce taşınmaz rehni ancak muayyen bir alacak için, miktarı Türk Parası ile gösterilerek kurulabilir.
(Şerh No: 6194 - Ekleyen: Mehmet KARAUSTA - Tarih : 17-07-2010 10:39)

Davalı (kadın) adına tapuda tescili yapılan ve ortak hayatın devam ettiği dönemde (02.03.2000 tarihinde), satın alınan taşınmaza katkı sağlandığı ileri sürüldüğüne göre, iddia olunan hak, katkı payı alacağıdır. Bu alacak, eşler arasında B.K.'nun genel hükümlerine tabi akdi ilişkiye dayanır. Bu akdi ilişki nedeniyle,B.K.'nun 125.maddesine göre, aksine düzenleme bulunmayan hallerde, her dava (bütün alacaklar) on (10) senelik dava zamanaşımı süresine tabidir.
(Şerh No: 6161 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 09-07-2010 15:30)

Taraflar 6.3.1987 tarihinde evlenmiş, 24.9.2002 tarihinde açılan dava sonucu boşanmalarına karar verilmiş, hüküm ise 30.6.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Davalı (kadın) adına tapuda tescili yapılan ve ortak hayatın devam ettiği dönemde (02.03.2000 tarihinde), satın alınan taşınmaza katkı sağlandığı ileri sürüldüğüne göre, iddia olunan hak, katkı payı alacağıdır. Yukarıda belirtildiği üzere, bu alacak, eşler arasında B.K.'nun genel hükümlerine tabi akdi ilişkiye dayanır. Bu akdi ilişki nedeniyle...
(Şerh No: 6162 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 09-07-2010 15:28)

Davacılar, çocuğun babaannesi ve dedesidir. Kişisel ilişki tesis edildiğinde çocuğun huzurunun tehlikeye gireceğine ve davacıların bu haklarını amacına aykırı olarak kullanacaklarına dair dosyada delil yoktur. Davanın kabulü gerekir.
(Şerh No: 6157 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 06-07-2010 11:52)

Davacı, torunuyla kişisel ilişki kurulmasına izin verilmesi istemiyle davalı gelini aleyhine dava açmıştır. Ana baba evlidirler, velayeti birlikte kullanmaktadırlar. Babanın da davalı olarak gösterilmesi gereği gözetilmeden karar verilmesi yanlıştır.
(Şerh No: 6156 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 06-07-2010 11:48)

Mal rejiminin tasfiyesi istenmeden değer artış payının hesaplanmasına olanak yoktur. Mal rejiminin tasfiyesi ise, bunun talep edilmesi halinde söz konusu olur. Davacının yasal mal rejiminin tasfiyesi yönünde bir talebi bulunmamaktadır. O halde davacının araçla ilgili talebi konusunda, mal rejiminin tasfiyesi istenmeden karar verilmesinin mümkün bulunmadığı gözetilerek bu taleple ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
(Şerh No: 6142 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 25-06-2010 20:52)

Somut olayda aidiyetin tespiti davası, aidiyetinin tespiti istenen muhdesatların üzerinde bulunduğu. 530 ada 2 parsel sayılı taşınmaz hakkında açılan ortaklığın giderilmesi davasının sonuçlandığı,hükmün kesinleştiği günden sonra açılmıştır. Hal böyle olunca aidiyetin tespiti davasının açıldığı günde ortaklığın giderilmesi davasının derdest olmadığı davacı tarafın sözü edilen taşınmazlarda dava gününden sonra paydaş olduğu dikkate alındığında davacı tarafın dava açmakta hukuki yararının bulunmadı...
(Şerh No: 6103 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 15-06-2010 22:16)

Dava konusu konutun, eşlerin birlikte oturdukları konut olduğu, davacı ile ölen eşi tarafından 14.08.2002 tarihinde üçüncü kişiden paylı olarak satın alındığı anlaşılmaktadır. Başka bir ifade ile bağımsız bölüm niteliğindeki taşınmazın 1/2 payı davacıya, 1/2 payı da ölen eşine aittir. Ölen eşe ait 1/2 payın iktisabı üçüncü kişiden "alım"dır. Bu payın edinildiği tarihte eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal ka...
(Şerh No: 6056 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 10-06-2010 21:34)

Haklı bir sebebin varlığı halinde hakim eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesine karar verebilir. Maddede beş bent şeklinde yapılan düzenleme örnek niteliğindedir.
(Şerh No: 6055 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 10-06-2010 21:26)

Evlilik birliği içinde alınan taşınmaza katkı nedeniyle alacak istemi boşanmanın fer’ilerinden değildir. Boşanmanın mali sonuçları üzerinde anlaşma şartı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174.maddesinde düzenlenen boşanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat, 175.maddesinde düzenlenen yoksulluk ve 182. maddesinde düzenlenen iştirak nafakası talep haklarına ilişkindir. Anlaşmada ayrıca yer verilmemişse tarafların aralarındaki akdi ilişkiyi tasfiye ettikleri kabul edilemez.
(Şerh No: 6052 - Ekleyen: Av.Habibe YILMAZ KAYAR - Tarih : 09-06-2010 12:44)

Davacının kişiliği değil izlediği siyaset ve duruşu eleştirilmiştir. Söylenen sözler eleştiri hakkı sınırları içinde olup, açıklamalarda, aşağılama ya da onur kırma kastı bulunmamaktadır. Davanın reddi gerekir.
(Şerh No: 6005 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 03-06-2010 14:19)

Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı g...
(Şerh No: 6004 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 03-06-2010 14:10)

Katkı payı alacağına ilişkin ilamlar kesinleşmeden icraya konu edilebilirler. Çünkü; bu nevi ilamlar aile hukuk kitabında yer alsalar da; tarafların şahsı ya da ailevi yapılarında bir değişiklik yaratmazlar. Boşanma ilamınından bağımsız olan edaya ilişkin ilamlardır.
(Şerh No: 5998 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 02-06-2010 12:35)

Ne sebepten doğmuş olursa olsun “her türlü alacak”kural olarak zamanaşımına tabi olup mal rejimine yönelik katkı payı alacağı için de belirli bir süre sessiz kalınırsa bu hareketsizlik o alacağın artık dava edilmesine engel oluşturur.Başka bir anlatımla zamanaşımı söz konusu olur.4721 sayılı TMK’nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden sonra evlilik birliği içinde edinilen mallarla ilgili açılan değer atış payı ve katılma alacağına ilişkin talepler bakımından TMK’nun 178.maddesinde yazılı 1...
(Şerh No: 5881 - Ekleyen: Av.Habibe YILMAZ KAYAR - Tarih : 27-05-2010 09:30)

1587 Sayılı Nüfus Kanunu’nun 28. maddesi 21.10.2003 gün 4992 Sayılı Yasanın 1. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nda da buna ilişkin bir hükme yer verilmemiştir. Artık nüfusa kayıtlı olunan yerin yerleşim yerine karine olmasına ilişkin kuralın dayanağı kalmamıştır.
(Şerh No: 5817 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 24-05-2010 22:15)

Davacı kadının yerleşebileceği tek yerin baba evi olduğu ayrı ev açıp orada hayatını idame ettirmesinin mevcut şartlarda mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı kadının sürekli kalma niyeti ile baba evine gittiğinin ve hayatını burada devam ettireceğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır. Bu itibarla dava yetkili mahkemede açılmıştır.
(Şerh No: 5816 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 24-05-2010 22:04)

 Bilgi  [MK. 703] Tapu memurunun tebligat yoluyla elbirliği mülkiyeti müşterek mülkiyete çevirmesi
mirasçıların tapuda bir araya getirilemediği ve dava ile uğraşmanın da bir hayli vakit alacağından denenmek istenmediği durumlarda; tek mirasçının veya vekilinin tapu dairesine giderek diğer iştirakçilere tebligat yaptırma suretiyle elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesini isteme yolunu kullanmasını tavsiye ediyorum. İlgili genelgeyi de mesajıma ekliyorum,umarım işinize yarar. Genelge:1677 2009/6 TAPU VE KADASTRO …….BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜNE …………………. İlgi : a) 16/08/1937...
(Şerh No: 5812 - Ekleyen: Av.Bilge YILMAZ - Tarih : 24-05-2010 17:25)

Resmi vasiyetname düzenlenirken vasiyetçi ile tanık beyanlarını dinleyen, yazan, okuyan ve son imza işlemini gerçekleştiren memurun aynı kişi olması gerekmektedir.Vasiyetname metni içinde noterin adı geçmesine rağmen noter katibi tarafından imzalanarak adı geçen memurun imzasını taşımayan vasiyetnameler, işlemde birlik prensibini ihlal etmiş olacaktır. Bu haliyle resmi vasiyetnamenin geçersiz olduğu kabul edilerek vasiyetnamenin iptaline karar verilmiştir.
(Şerh No: 5515 - Ekleyen: Av.Bilge YILMAZ - Tarih : 16-05-2010 11:14)

-Yasal Boşluk -Bölge Adliye Mahkemeleri Kuruluncaya kadar geçecek süre boyunca, ilk derece mahkemeleri yargıçları hakkında açılacak davanın nerde görüleceği konusunda yasal boşluk vardır. -Bu boşluk yargıç tarafından doldurulacaktır. -Boşluk doldurmada, öncelikle kıyas yöntemi ve "benzer sorunlara benzer çözüm getirilmesi" ilkesi gözetilecektir.
(Şerh No: 5514 - Ekleyen: Av.Hakan EREN - Tarih : 12-05-2010 13:29)

 Bilgi  [MK. 1030] GENEL GEREKÇE
Türk hukuk devriminin temel taşlarının en büyüğü olarak nitelendirilebilecek olan "Türk Kanunu Medenîsi", Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 17 Şubat 1926 tarihinde kabul edilmiş, 4 Nisan 1926 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmış ve Borçlar Kanunu ile birlikte 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türk Kanunu Medenisinin ve onun yerini alacak olan Yeni Türk Medeni Kanununun amacını ve işlevini iyice kavrayabilmek, özellikle Türk Ulusu için arzettiği önemi belirtmek üzere, dönemin Ada...
(Şerh No: 5390 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 06-05-2010 20:46)

Duruşmada tapudaki bedel üzerinden önalım hakkını kullanmayacaklarını beyan ettikten sonra aynı oturumun; tapudaki bedel ve masraf toplamının depo edilmesine yönelik ara karar gereğini verilen süre içinde yerine getiren davacının davasının kabulüne karar verilmelidir.
(Şerh No: 5360 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 23-04-2010 20:57)

Şufa davalarında dava değeri tapuda gösterilen satış bedeli ile alıcıya düşen tapu giderleridir. Mahkemece yapılan keşif sonucu belirlenen değere dayanarak görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
(Şerh No: 5359 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 23-04-2010 20:27)

Kesin mehilden sonra duruşma gününden önce bedelin ve masraf tutarı toplamının depo edilmesi halinde davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.
(Şerh No: 5358 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 23-04-2010 17:37)

Taşınmaz satışı resmi şekle tabi olup, resmi şekil şartına uyulmadan yapılan taşınmaz satış sözleşmeleri geçersiz sayılır ise de, taraflardan birisi edimini ifa ettikten sonra diğer tarafın şekil eksikliği nedeniyle geçersizlik iddiasını dile getirmesi MK.2'ye aykırı sayılabilir.
(Şerh No: 5100 - Ekleyen: Av.Mehmet Saim DİKİCİ - Tarih : 12-04-2010 21:24)

Gerçek kişilerin yerleşim yerlerine nüfus kayıtları karinedir.Sağlık,bakım,eğitim vb. sebeplerle yerleşim yerinde bulunmamaları yeni yerleşim yeri edinme sonucunu doğrumaz.
(Şerh No: 5031 - Ekleyen: Av.Memduha YILMAZ - Tarih : 10-04-2010 15:47)

Evlenme törenine eşlerden birinin katılmaması durumunda evlilik yok hükmündedir.
(Şerh No: 5029 - Ekleyen: Av.Memduha YILMAZ - Tarih : 10-04-2010 15:35)

Bekaret eşlerde bulunması gereken zorunlu unsurlardan kabul edilerek, davalı eşin zifaf gecesinde bakire olmaması sebebiyle evliliğin iptaline karar verilmesi gerekmektedir.
(Şerh No: 5030 - Ekleyen: Av.Memduha YILMAZ - Tarih : 10-04-2010 15:30)

 Bilgi  [MK. 194] Aile Konutu ve Diğer Eşin Rızası
Medeni Kanun’un Yürürlük Kanunu madde 9/son gereğince, aile konutuna ilişkin 194. madde tüm evlilikler için geçerlidir. Bu nedenle mal rejimlerinden bağımsız olarak, hangi tür mala dahil olursa olsun, ailenin yaşam merkezi olan her tür konut aile konutu niteliği taşıyabilir. Aile konutu kural olarak "tek bir konuttur". Aile konutunun korunmasının 2 önemli sebebi vardır: 1. Bu konut üzerinde hak sahibi olan eşin bazı işlemlerine karşı diğer eşin ve çocukların barınma hakkını korumak, 2. A...
(Şerh No: 4981 - Ekleyen: Şükran ŞIPKA - Tarih : 06-04-2010 20:49)

 Bilgi  [MK. 227] Katkı payı davaları ile Değer Artış payı alacağı karşılaştırması
Eşlerin, edinilmiş mallara katılma rejimine tabi oldukları zaman diliminde, bu mal rejiminin başlangıcından önce (1 Ocak 2002 öncesi veya evlenme tarihinden önce) kendilerine ait olan mallar, "kişisel mal" olarak kabul edilmiştir (MK. m.220/b.2). MK.m.227 ile, eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine ve iyileştirilmesine katkıda bulunmuşsa, katkıda bulunulan malın tasfiye sırasındaki değeri üzerinden bu malda sağlanan değer artışının talep edileceği açık şekilde hükme bağlanmıştır. ...
(Şerh No: 4980 - Ekleyen: Şükran ŞIPKA - Tarih : 06-04-2010 20:19)

Taraflar hazır bulunup, bizzat anlaştıklarını açıklamaz veya hakim, tarafların anlaşmalarını uygun bulmaz ise, taraflardan delilleri sorulup toplanması sonucunda evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olup olmadığının Türk Medeni Kanununun 184. maddesi çerçevesinde takdiri gerekirken, davacı asil dinlenilmeksizin vekilinin beyanı ile yetinilerek eksik inceleme ile boşanma hükmü kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır.
(Şerh No: 4975 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 04-04-2010 17:33)

Hakim; evlilik birliğinin gerçekten onarılmaz şekilde temelinden sarsılıp sarsılmadığı hakkında bilgi ve kanaat sahibi olmak zorundadır. Sağlıklı bir sonuca ulaşılması olayların yeri, zamanı, ne şekilde oluştuğu, kimin davranışının öncelikli olduğu, karşı tarafın söz ve davranışlarının art niyetsiz bir tepki, bir öfke sonucu olup olmadığının bilinmesine bağlıdır. Tarafların tanıklarının anlatımındaki çelişkiler giderilmelidir.
(Şerh No: 4974 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 04-04-2010 17:33)

Age of majority is eighteen years. Marriage conveys minor to majority.
(Şerh No: 4599 - Çeviren: Doğukan Bora SAVAŞ - Tarih : 23-03-2010 11:00)

Alacaklı ve borçlu borçlanılan edimle bağlı olduklarından alacaklı borçludan başka bir edimi ifa konusu olarak talep edemez. Ahde vefa (söze sadakat) kuralı da bunu gerektirir. İfa yolu ile borçludan istenecek tarafların iradelerinin sözleşmede birleştikleri taşınmaz bölümüdür. 2555 sayılı parselin gitti kayıtlarında davalıya ait pay varmış gibi, parselin davacı adına tesciline karar verilmesi doğru değildir.
(Şerh No: 4822 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 20-03-2010 09:57)

Ceninin sağ doğup doğmadığının araştırılması yapılmadan hüküm verilmesi yanlıştır.
(Şerh No: 4786 - Ekleyen: Doğukan Bora SAVAŞ - Tarih : 17-03-2010 10:32)

Önalım hakkına ilişkin payın satış yapan önceki ya da başka bir paydaşa dönmesi davacının ilk satışla doğan önalım hakkını kullanmasına engel değildir.
(Şerh No: 4771 - Ekleyen: Av.Ahmet Turhan DEMİROĞLU - Tarih : 14-03-2010 21:26)

MK. 187'de evlenme ile kadının soyadının değiştirilmesinin ve kadına sadece kocasının soyadını alabileceği şekilde iki farklı seçimlik hakkın kullandırıllmasına olanak verilmesinin, önceki soyadını (kızlık soyadını) tek başına kullanmayı seçme konusununda özgürlüğünün olmamasının, evli kadınların aile birliği adına kocalarının soyadını taşımak zorunda bırakılmalarının -önüne kendi kızlık soyadlarını ekleyebilseler de- nesnel ve makul bir nedeni olmaması sonucunu doğurur,bu da farklı muameleye ba...
(Şerh No: 4768 - Ekleyen: Doğukan Bora SAVAŞ - Tarih : 14-03-2010 21:15)

Mağaza sahibi alış-veriş için işyerine gelen müşterinin mal güvenliğini, özellikle kendi muhafazasına terkedilmiş bir eşyasını asgari özen yükümlülüğünde korumak ve kollamak zorunda bulunmasına göre, bu davalının diğer temyiz itirazları yerinde değil ise de, bir kişinin zarara kendisinin kusuru ile sebebiyet vermesi halinde zaara o kişinin kendisinin katlanması gerektiği genel hukuk ilkelerindendir. Kaldı ki, hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz. Ne var ki zarar görenin ağır kusuru illiyet ba...
(Şerh No: 4764 - Ekleyen: Av.Ufuk KARA - Tarih : 13-03-2010 18:06)

Kullanılan aile isminin kuşaktan kuşağa doğumla geçmesiyle aile birliği ve bütünlüğü devam etmiş olacaktır. Aile birliğinin sağlanması için yasakoyucu eşlerden birisine öncelik tanımıştır. Kamu yararı, kamu düzeni ve kimi zorunluluklar soyadının kocadan geçmesinin tercih nedeni olduğunu göstermektedir. Kaldı ki itiraz konusu kural da aile isminin sadece erkeğin soyadına bağlanacağı öngörülmemekte, kadının başvurusu durumunda kocanın soyadıyla birlikte kızlık soyadını da kullanma olanağı bulunmak...
(Şerh No: 4769 - Ekleyen: Doğukan Bora SAVAŞ - Tarih : 13-03-2010 17:52)

"Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla taşınmaz edinilmesine ilişkin tescil kararının hukuki niteliği ve bu kararlarla mülkiyetin hangi andan itibaren kazanılmış sayılacağı" na ilişkindir. Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla tapusuz taşınmazların edinilmesine ilişkin Türk Medeni Kanunu'nun 639/1. (4721 sayılı Türk Medeni Kanun 713) maddesine göre verilen tescil kararlarının İNŞAİ-İHDASİ (YAPICI - KURUCU - YENİLİK DOĞURUCU) nitelikli kararlar olduğuna, mülkiyet hakkının bu kararların kesinleştiği anda kaz...
(Şerh No: 4762 - Ekleyen: Av.Ufuk KARA - Tarih : 12-03-2010 22:19)

4721 SAYILI TÜRK MEDENİ KANUNU'NUN 713 ÜNCÜ MADDESİNİN 1 VE 2 NCİ FIKRALARI GEREĞİNCE AÇILAN TESCİL DAVASININ SÜRE YÖNÜNDEN REDDEDİLMESİ HALİNDE; AYNI YERLE İLGİLİ OLARAK AÇILACAK İKİNCİ DAVANIN OLUMLU SONUÇLANABİLMESİ İÇİN, İLK KARARIN KESİNLEŞMESİNDEN İTİBAREN TAŞINMAZ ÜZERİNDEKİ ZİLYETLİĞİN DAVASIZ, ARALIKSIZ VE MALİK SIFATIYLA YENİDEN 20 YIL SÜRMESİ GEREKİR.
(Şerh No: 4761 - Ekleyen: Av.Ufuk KARA - Tarih : 12-03-2010 21:47)

Taraflar arasındaki düzenlenen 28.5.1990 günlü sözleşme, tapulu taşınmaz mülkiyetini devir borcu doğuran bir sözleşme olarak Yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun yapılmadığından hukuken geçersizdir ( MK.634; BK.213; Tapu K. 26;, Noterlik Kanunu 60/3 md.leri ). Asıl edimin geçersiz bulunması nedeniyle buna bağlı fer`i edim ( ceza-i şart ) de geçersizdir. Davacı geçersiz sözleşmeye dayanarak ceza-i şart alacağı isteyemez.
(Şerh No: 4702 - Ekleyen: Av.Can DOĞANEL - Tarih : 08-03-2010 12:21)

Davacının boşanma davası esnasında yoksulluk ve iştirak nafakası istemediğini beyan etmesi halinde, daha sonra kendisi için yoksulluk nafakası isteyemese de, çocukları için iştirak nafakası isteyebileceği gözden kaçırılmamalıdır. Hüküm yoksulluk nafakası yönünden bozulmalıdır.
(Şerh No: 4604 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 05-03-2010 22:39)

TMK'nun 182/2 maddesine göre boşanma veya ayrılık durumunda, velayet kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup, tarafların iradesine tabi kılınmamıştır. Dolayısı ile boşanma davasında iştirak nafakası istenmemiş olsa bile sonradan bu istem gündeme getirebilir.
(Şerh No: 4603 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 05-03-2010 15:39)

Boşanma ardından açılan katkı payı davasında zamanaşımının 1 yıl olması.
(Şerh No: 4598 - Ekleyen: Doğukan Bora SAVAŞ - Tarih : 04-03-2010 10:24)

 Bilgi  [MK. 364] MK. 364 Madde Gerekçesi
Gerekçe; Yürürlükteki Kanunun 315 ve kısmen de 316 ıncı maddesini karşılamaktadır. Madde, İsviçre Medenî Kanununun 328 inci maddesinden esinlenen 1984 tarihli Öntasarının 297 nci maddesinden alınmıştır. Ancak birinci fıkrada "...önemli ölçüde geçim sıkıntısına" düşmekten söz eden öntasarı yerine, kaynaktaki gibi".. yoksulluğa düşmek" deyimi tercih edilmiştir. -Nafaka- terimi ise çok yerleşmiş olması itibarıyla aynen korunmuştur. Maddenin ikinci fıkrasındaki hüküm, yürürlükteki Kanunun 316 ınc...
(Şerh No: 4529 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 28-02-2010 19:36)

Jedermann hat in der Ausübung seiner Rechte und in der Erfüllung seiner Pflichten nach Treu und Glauben zu handeln. Der offenbare Missbrauch eines Rechtes findet keinen Rechtsschutz.
(Şerh No: 4360 - Çeviren: Av.Durmuş CEVLAN - Tarih : 21-02-2010 14:59)

Küçüğün, anne ve babasının rızası olmadan evlat edinmeye karar verilemez.
(Şerh No: 4409 - Ekleyen: Av.Arzu DİRİCAN - Tarih : 20-02-2010 10:39)

Asgari ücretle çalışılması, nafaka miktarının belirlenmesinde dikkate alınabilirse de yoksulluğu tamamen ortadan kaldıran bir sebep olarak kabul edilemez.
(Şerh No: 4408 - Ekleyen: Av.Arzu DİRİCAN - Tarih : 20-02-2010 10:12)

Davalının asgari ücretle çalışması yoksulluğu ortadan kaldırır bir sebep değildir. Mahkemece, davalının zorunlu ihtiyaçları ile davacının gelir durumu ve başka nafaka yükümlülüklerinin de bulunduğu gözetilerek, yoksulluk nafakasının bir miktar indirilmesi ile yetinilmesi gerekirken tümden kaldırılmış olması usul ve yasaya uygun olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
(Şerh No: 4391 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 17-02-2010 22:03)

"Hakkaniyet" bir bakıma adaleti deyimler. Fakat; sevgi, anlayış ve hoşgörü duygularıyla paylaştırıcı ve denkleştirici davranmak, adaletli davranmaktan daha başka ve daha ileride bir anlam taşır. Buna göre davalının mevcut mal varlığına rağmen "hakkaniyet" ilkesi gereği yoksulluk nafakası almaya hak kazanmış olup taraflar arasında denkleştirici adil bir durum oluşturulmuştur. Bundan sonra dava tarihine kadar tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında bu dengeyi olağanüstü düzeyde bozacak deği...
(Şerh No: 4390 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 17-02-2010 21:35)

TMK'nun 176/4 ve 331. maddelerine göre, tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde taraflarca her zaman nafaka artırımı davası açılabilir. Buna göre önceki davaların derdest olup kesinleşmemiş olması nafaka artırımı davası açılmasına mani değildir.
(Şerh No: 4388 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 17-02-2010 21:11)

Kocanın işlediği suç, ahlaki redaet ve kötü karakter ürünü olan bir eylem olup, küçük düşürücü niteliktedir. Kadının davalıyı tutuklu iken cezaevinde ziyaret etmiş olması da eşini affettiği anlamını taşımaz. Kocanın bu davranışı birlikte yaşamayı da çekilmez hale getirmiştir. Boşanmaya karar verilmesi gerekirken davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır.
(Şerh No: 4386 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 17-02-2010 17:27)

Hisseli gayrimenkulde fiili taksimin yapıldığı hallerde, fasılaszı nizasız kullanım sözkonu ise diğer hissedarların şuf'a davası açmaya hakları yoktur.
(Şerh No: 4380 - Ekleyen: Av.İlknur ADİLLER - Tarih : 17-02-2010 17:09)

Taşınmazı üzerine bina yapılmak suretiyle el atılan malik, binayı yapan kişilerin müdahalelerinin önlenmesini, taşınmazının eski hale getirilmesini (kal'ini) ve terditli olarak taşınmazın rayiç bedelinin faizi ile birlikte kendisine ödenmesini talep ve dava edebilir. Her ne kadar bina, üzerinde olduğu taşınmazın mütemmim cüz'ü haline gelmekte ve işbu taşınmazın mülkiyetine tabi olmakta ise de; bu konuda istisnai olarak 4721 S.K. m.722-723-724 uygulama alanı bulur. Buna göre şartları oluştuğu tak...
(Şerh No: 4356 - Ekleyen: Av.Nevra ÖKSÜZ - Tarih : 15-02-2010 16:39)

Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Diğer bir deyimle, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağana ters düşer. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyadır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonuc...
(Şerh No: 4346 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 14-02-2010 20:12)

Takip dayanağı zamanaşımına uğramış bono, temel ilişki yönünden yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup davacı tarafın buna dayalı olarak tanık dinletme hakkı bulunmaktadır. Davacı dinletmiş olduğu tanıklar ile taraflar arasındaki temel ilişkinin varlığını ve senedin bu nedenle verilmiş olduğunu kanıtlamıştır. O halde artık; senet üzerinde yazılı bedeli ödediğini ispat etmesi gereken davalıdır. Davalı dava konusu alacak miktarını tanıkla ispat edemeyeceği gibi bu konuda tanıkta dinlete...
(Şerh No: 4342 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 13-02-2010 16:26)

Tek başına, eşlerin fiilen ayrı yaşıyor olmaları Türk Medeni Kanununun 206. maddesi uyarınca haklı sebep olarak yorumlanıp mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi için yeterli değildir. Bunun kabulü; kendi kusurlu davranışıyla ayrı yaşamaya neden olan eşin; diğer eşin ileride doğabilecek katılma alacağı hakkını ortadan kaldırmasına olanak tanımak sonucunu doğurur. Bu ise, hiç kimsenin kendi kusurlu davranışıyla kendi lehine sonuç elde edemeyeceğine yönelik temel hukuk ilkesine aykırı olur. ...
(Şerh No: 4338 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 12-02-2010 20:11)

Taşınmaz mal kiralarına ilişkin 6570 sayılı Yasanın 2. ve 3. maddelerinin Anayasa Mahkemesince iptali kararının yürürlüğe girmesinden önce yapılmış veya yenilenmiş bulunan kira akti süresinin, sözü edilen iptal kararının yürürlüğe girmesinden sonraki bir tarihte sona ermesi dolayısıyla başlayan yeni dönemde, aktin kira parasına ilişkin hükmünün yenilenmeyip diğer hükümlerinin yenilenmiş olduğuna, kira parasının sınırlandırılmasına ilişkin boşluğun bilirkişice tespit edilecek olağan rayiç ve bu t...
(Şerh No: 4323 - Ekleyen: Av.Can DOĞANEL - Tarih : 11-02-2010 13:13)

Çektiği ihtarname ile eşinin eve dönmesini isteyen tarafın bu tarihten önce yaşanan olayları affettiği kabul edilmelidir. Bu bakımdan ihtarname tarihi sonrası herhangi bir kusuru ispat edilemeyen kocanın maddi ve manevi tazminat ödemeye mahkum edilmesi doğru değildir. Öte yandan, ihtarname sonrası hiç bir kusuru ispatlanamayan eşe açılan davanın da reddi gerekirken kabulü usul ve yasalara aykırdır. Ancak taraflar bu hususu temyiz konusu yapamadıklarından bozma sebebi yapılmamıştır.
(Şerh No: 4307 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 10-02-2010 20:36)

Boşanma davasına bakan hakim, salt ihtarın varlığını yeterli görmemeli; bu ihtarın, boşanma davası açabilmenin ön koşulu olmasını da gözeterek, kanunda yer alan unsurları taşıyıp taşımadığını, re'sen (kendiliğinden) incelemelidir. İhtar kararının sonuç doğurabilmesi, dolayısıyla da ihtar kararının tebliğine rağmen yasal süresinde ortak konuta dönmeyen eş aleyhine açılacak boşanma davasının kabul edilebilmesi için iki unsurun birlikte gerçekleşmesi gerekir. Bunlardan ilki, ihtar kararında ...
(Şerh No: 4306 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 10-02-2010 20:19)

İhtarın hukuki sonuç doğurabilmesi için, ihtar isteğinden önceki dört ay içinde kadının, haklı bir sebep olmaksızın birlik dışında yaşadığının gerçekleşmesi gerekir.
(Şerh No: 4305 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 10-02-2010 20:05)

Davacı Türk vatandaşı olup Almanya'da oturmaktadır. Türkiye'de nüfusa kayıtlı olduğu yerde dava açmıştır. Dava yetkili mahkemede açılmakla, esasına geçilmelidir.
(Şerh No: 4287 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 09-02-2010 21:40)

Miras bırakan ölüm tarihinde ödeme güçlüğü içinde olduğu açıkca belli veya resmi işlemlerle tespit edilmiş ise, ayrıca mirası red davası açmaya gerek kalmadan mirasın hükmen red edilmiş sayılacağına ilişkin karar
(Şerh No: 4259 - Ekleyen: Av.Elkan ALBAYRAK - Tarih : 09-02-2010 16:56)

Miras borca batık ise, miras bırakan ödemeden aciz durumunda ise, mirasın hükmen red edilmiş sayılacağı ve ayrıca mirası red davası açmaya gerek olmadığına dair karar.
(Şerh No: 4258 - Ekleyen: Av.Elkan ALBAYRAK - Tarih : 09-02-2010 16:55)

 Önerge  [MK. 187] Eşler, evlilik öncesi soyadlarını kullanmak istemezse, evlendirme memuruna yazılı bildirimde bulunup ortak aile adı olarak erkeğin, kadının ya da seçtikleri başka bir soyadını kullanabilir. Soyadı aile adı olarak seçilmeyen eş, kendi soyadını aile adının önünde taşıyabilir. Böyle bir seçim yapılmamışsa kadın kocasının soyadını alır ve doğumla aldığı soyadını kocasının soyadının önünde taşır.
(Şerh No: 4253 - Ekleyen: Av.Nazime ERTEKİN - Tarih : 09-02-2010 14:23)

 Bilgi  [MK. 295] 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu Madde 28; Tanıma
Tanıma işlemi MADDE 28 - (1) Tanıma; babanın yazılı başvurusu üzerine mahkemede yapılmışsa mahkeme tarafından, notere başvurusu üzerine düzenlenen senetle yapılmışsa noter tarafından tanımanın yapıldığı tarihten itibaren on gün içinde nüfus müdürlüğüne bildirilir. (2) Tanımanın babanın vasiyetnamesindeki beyanla yapılması durumunda nüfus müdürlüğüne bildirim, vasiyetnameyi açan hâkim tarafından yapılır. (3) Nüfus memuruna yapılan tanıma beyanı ise doğrudan aile kütüklerine tescil edili...
(Şerh No: 4241 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 08-02-2010 20:17)

Tanınan çocukların babanın hanesine babanın adı, soyadı ile ananın kimlik ve kayıtlı olduğu yer bilgileriyle tescil edilmesi gerekmektedir.
(Şerh No: 4240 - Ekleyen: Av.Ufuk BOZOĞLU - Tarih : 08-02-2010 20:14)

Somut olayda da dava konusu taşınmazlar 25.11.1993 tarihinde mirasçılara 7147 yevmiye sayılı tapu işlemi ile elbirliği mülkiyeti olarak intikal etmiş İse de aynı tarihti 7148 yevmiye sayılı tapu işlemi ile paylı mülkiyete çevrilmiş olup, her bir mirasçının payları belirlenmiştir. Bu durumda her paydaş kendi payı için diğer paydaşların olurunu almaksızın mülkiyet hakkına dayalı olarak dava açabilir.
(Şerh No: 4124 - Ekleyen: Av.Can DOĞANEL - Tarih : 07-02-2010 16:34)

 Bilgi  [MK. 1030] MK. 1030 Madde Gerekçesi
MADDE 1030 - Yürütme ile ilgilidir.
(Şerh No: 4109 - Ekleyen: Av.Can DOĞANEL - Tarih : 06-02-2010 22:12)

 Bilgi  [MK. 1029] MK. 1029 Madde Gerekçesi
MADDE 1029 - Yürürlük ile ilgilidir.
(Şerh No: 4108 - Ekleyen: Av.Can DOĞANEL - Tarih : 06-02-2010 22:11)

 Bilgi  [MK. 1028] MK. 1028 Madde Gerekçesi
MADDE 1028 - Madde 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisini yürürlükten kaldırmaktadır.
(Şerh No: 4107 - Ekleyen: Av.Can DOĞANEL - Tarih : 06-02-2010 22:10)

 Bilgi  [MK. 1027] MK. 1027 Madde Gerekçesi
MADDE 1027 - Yürürlükteki Kanunun 935 inci maddesini karşılamaktadır. Hüküm değişikliği yoktur.
(Şerh No: 4106 - Ekleyen: Av.Can DOĞANEL - Tarih : 06-02-2010 22:09)

 Bilgi  [MK. 1026] MK. 1026 Madde Gerekçesi
MADDE 1026 - Yürürlükteki Kanunun 934 üncü maddesini karşılamaktadır. Hüküm değişikliği yoktur. İkinci fıkrada itiraz süresinin, itiraz edecek olan ilgiliye işlemin tebliği tarihinden itibaren başlayacağı açıklanmıştır.
(Şerh No: 4105 - Ekleyen: Av.Can DOĞANEL - Tarih : 06-02-2010 22:08)

 Bilgi  [MK. 1025] MK. 1025 Madde Gerekçesi
MADDE 1025 - Yürürlükteki Kanunun 933 üncü maddesini karşılamaktadır. Hüküm değişikliği yoktur. Ancak Kaynak Kanunun 975 inci maddesi dikkate alınarak madde iki fıkra halinde düzenlenmiştir, ikinci fıkrada iyiniyetli üçüncü kişilerin saklı olan haklarının aynî haklar olduğu konusuna açıklık getirilmiştir.
(Şerh No: 4104 - Ekleyen: Av.Can DOĞANEL - Tarih : 06-02-2010 22:08)

 Bilgi  [MK. 1024] MK. 1024 Madde Gerekçesi
MADDE 1024 - Yürürlükteki Kanunun 932 nci maddesini karşılamaktadır. Hüküm değişikliği yoktur. Ancak kaynak Kanunun 974 üncü maddesi dikkate alınarak madde üç fıkra hâlinde düzenlenmiştir.
(Şerh No: 4103 - Ekleyen: Av.Can DOĞANEL - Tarih : 06-02-2010 22:06)

 
THS Sunucusu bu sayfayı 0,09229493 saniyede 11 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.