Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

4721 S.lı Türk Medeni Kanunu MADDE 227
Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.

Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması halinde hakim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.

Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.

Gerekçesi için Bkz.

Katkı payı davaları ile Değer Artış payı alacağı karşılaştırması

Üyemizin Notu: Eşlerin, edinilmiş mallara katılma rejimine tabi oldukları zaman diliminde, bu mal rejiminin başlangıcından önce (1 Ocak 2002 öncesi veya evlenme tarihinden önce) kendilerine ait olan mallar, "kişisel mal" olarak kabul edilmiştir (MK. m.220/b.2).
MK.m.227 ile, eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine ve iyileştirilmesine katkıda bulunmuşsa, katkıda bulunulan malın tasfiye sırasındaki değeri üzerinden bu malda sağlanan değer artışının talep edileceği açık şekilde hükme bağlanmıştır. Yani mal ayrılığı rejiminde "katkı payı alacağı" olarak adlandırılan kurum, edinilmiş mallara katılma rejiminde “değer artış payı” adı altında düzenlenmiş ve eşlerden birinin diğerinin malvarlığına yaptığı katkının mal rejimi tasfiyesinde geri döndürülmesi amaçlanmıştır. Böylece edinilmiş mal rejimi tasfiye edilirken, o zamana kadar var olan veya sonradan kazanılmış olan "kişisel mallara" diğer eş tarafından yapılan katkıların geri verilmesi açık bir yasal düzenlemeye kavuşturulmuştur. Yargıtay, mal rejimi tasfiye edilirken kişisel mallardaki katkıların MK.m.227‘ye uygun olarak talep edilebileceğine hükmetmektedir.
Hesaplanacak olan “değer artış payı alacağı” katkı yapılan malın tasfiye sırasında ortaya çıkan değer artışı için katkı yapan eşin yaptığı katkı oranında alacak hakkına ilişkindir. Maddeye göre; böyle bir mal halen davalının uhdesinde bulunuyorsa, alacak miktarı o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır. Eğer böyle bir mal daha önce elden çıkarılmışsa, hakkaniyete uygun bir tazminat belirlenir.
Değer artış payı(katkı payı) alacağının, yargı kararlarıyla şekillenen usule göre özel olarak hesaplanması gerekir. Buna göre, öncelikle talepte bulunan tarafın taşınmazın alımına yaptığı somut yada olası katkılar belirlenmeli, bu katkılar taşınmazın kazanıldığı tarihteki bedeline bölünmeli ve elde edilen oran taşınmazın tasfiye tarihindeki rayiç değeriyle çarpılarak katkı payı alacağı miktarı tespit edilmelidir. Yargıtay içtihatlarına göre, talepte bulunan eşin olası katkıları hesaplanırken tarafların gelir durumları, kanıtlayabildikleri katılımlar, katlanmak durumunda oldukları yükümlülükler (özellikle önceki Medeni Kanun kapsamında kocanın eve bakma yükümlülüğü ) hayatın olağan akışı içinde değerlendirilerek sonuca varılmalıdır.
Talepte bulunan eşin, diğer eşe ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir katkı sağlamış olması gerekir. Çalışmayan ve herhangi bir kazancı ve geliri bulunmayan kadının, ev işlerinde harcadığı emeği, bu maddeye göre katkı sayılmaz ve kadın bu emeğine dayanarak yine değer artışı için alacak talep edemez. (Bkz. içtihatlar bölümünde yer alan HGK. kararı)
Ancak, YARGITAY’ın konu ile ilgili son kararlarına göre, katkı payı davalarında ikili bir ayırım yapılarak, 1 Ocak 2002 öncesi (mal ayrılığı) döneminde edinilen malvarlıklarına ilişkin katkı payı taleplerinde, sabit katkı oranının taşınmazın DAVA TARİHİNDEKİ DEĞERİNE oranlanacağı, buna karşılık 1 Ocak 2002 sonrası (edinilmiş mallara katılma rejimi) döneminde edinilen malvarlıklarına yönelik değer artış payı taleplerinin ise, TMK.m.227 kapsamında, TASFİYE ANINDAKİ DEĞERİNE oranlanacağı kabul edilmektedir. (Bkz. GENÇCAN Ömer Uğur, Mal Rejimleri Hukuku, Ankara 2007, Yetkin yayınları, s. 473 vd. ve orada anılan Yargıtay Kararları). Bu durumda birinci halde dava tarihinden itibaren (talep varsa) alacak faizine hükmedilmesi gerekirken, ikinci halde tasfiye tarihinden (yani karar tarihinden) itibaren faize hükmedilir.(MK.m.239/son gereği).


 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Şükran ŞIPKA
Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi
Şerh Son Güncelleme: 06-04-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02142501 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.