GİRİŞ
İnsan var olduğundan bu yana suç olgusu da var olmuştur. İnsanlar yaşadığı toplumlarda yaşanılan zamanda yürürlükte olan dini ya da toplumsal kurallara aykırı davranarak suç işlemektedir. İşlenen suç ile birlikte kimi zaman suçu işleyen fail bir takım kazanımlar elde etmektedir. Elde edilen bu kazanımlara birçok ad verilmiştir. Bu adlardan bir tanesi de karaparadır.
Suç işlenmesiyle elde edilen gelirler çoğu zaman tekrar suç işlenmesi ya da suçlu bireylerin güçlenmesi için kullanılmaktadır. Özellikle örgütlü suçlar neticesinde elde edilen gelirler suç örgütünün gelişmesi için kullanılmakta ve böylece suç örgütleri giderek güçlenmekte ayrıca suça eğilimli kişiler için bir cazibe merkezi halini almaktadır[1]. Böylelikle hukuk kurallarının bir kez ihlal edilmesiyle birden çok zarar meydana gelmektedir. Karapara ve suçtan kaynaklanan gelir kavramları ilk olarak 80’li yıllarda uyuşturucu madde ticaretinden kazanılan gelir olarak bakılırken, 90’lı yıllarda Sovyetler Birliği ve doğu bloku ülkelerinin dağılması ve liberalleşmesiyle gelişen mafyanın faaliyetleri neticesinde elde ettiği gelir olarak kabul edilmekteydi. 2000’li yıllara gelindiğinde özellikle 11 Eylül saldırıları sonucu karapara kavramı terör faaliyetleriyle birlikte anılmaya başlanmış ve önceki cümledeki bütün faaliyetler sonucu elde edilen gelirin ulusal ve uluslar arası terörün finans kaynağı olarak kabul edilmiştir.
Dünya çapında düşünüldüğü zaman tüm karapara faaliyetleri çok büyük meblağlara erişmekte bir çok ülkenin milli hasılanın üzerinde rakamlara ulaşmaktadır. Bir örnek vermek gerekirse 2003 yılında Uluslar Arası Para Fonu tarafından yapılan inceleme sonucunda tüm dünya çapında yapılan karapara aklama faaliyetlerinin tahmini olarak tüm dünya brüt milli hasılasının %2 illa %5’i oranında veya 600 milyar Amerikan Doları illa 1,5 trilyon Amerikan Doları tutarında bir hacme sahip olmaktadır[2].
Bu durum karşısında toplumlar hem kendi iç hukuklarında hem de uluslar arası hukukta bir takım düzenlenmeler meydana getirmiştir. Toplumlar kendi iç hukukuna yön vermek ve yeknesaklığı sağlanmak için bir araya gelerek uluslar arası sözleşmeler ve konvansiyonlar oluşturmuşlardır. Bunlara örnekler vermek gerekirse Viyana Konvansiyonu, Strazburg Konvansiyonu, Palermo Konvansiyonu, AB 91/308/EEC Direktifi gösterilebilir[3].
Uluslar arası platformda yaşanan bu gelişmeler neticesinde ülkemizde mevzuatını değerlendirilmiş ve 765 Sayılı Türk Ceza Kanunun karapara aklanma suçunu tam olarak karşılamadığı anlaşılmış ve karaparanın aklanmasına ilişkin özel bir ceza kanunu çıkarılmasına karar verilmiştir. Yapılan hazırlıkların ardından 4208 Sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun[4] 13.11.1996 tarihinde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. 4208 sayılı kanun ile ayrıca mali suçların takibinin yapılması ve uygulaya yön vermek amacıyla bir uzmanlık kurulu olan “Mali Suçları Araştırma Kurulu” kurulmuştur.
Yapılan düzenlenmenin ardından 26.09.2004 tarihinde 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu[5] kabul edilmiştir. 5237 Sayılı Kanun 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5237 sayılı kanunun 282. maddesi 4208 sayılı kanunla paralel bir düzenleme yaparak “Suçtan Kaynaklanan Mal Varlığı Değerlerini Aklama” suçu düzenlenmiştir. 5237 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle karaparaya ilişkin biri özel diğeri de genel iki farklı suç tanımlanmıştır. Bu durum uygulamada karışıklığa neden olmaktaydı. Ayrıca ülkemize AB uyum çerçevesiyle kabul edilen anlayış uyarınca özel ceza yasalarından mümkün olduğunca kaçınarak; suçlara ilişkin cezaları genel ceza yasasında belirtilmesi prensip haline getirilmeye başlanmıştır. Bu prensip gereği yaşanan ikili ortadan kaldırmak ve uygulamada birliği sağlamak için 11.10.2006 tarihinde 5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun[6] kabul edilmiştir. Anılan kanun gereğince karapara aklanma suçu için 5237 sayılı kanunun 282. maddesine atıfta bulunulmuştur. Fakat 5549 sayılı kanun ile 4208 sayılı kanun küllen mülga edilmemiştir. Bazı maddeleri kaldırılmış fakat usule dair bir takım maddeleri yürürlükte kalmaktadır. Kısacası şu an ülkemizde karaparanın aklanmasına ilişkin üç ayrı yasa bulunmakta ve bunlar birlikte uygulanmaktadır. Bu haliyle yapılan düzenlenmelerin ne kadar birlik sağladığı da tartışılmaktadır.
Çalışmamızın birinci bölümde karapara aklama suçu 5237 sayılı kanun ile 4208 sayılı kanun ekseninde değerlendirilecek, ikinci bölümde ise MASAK’ ın yapısı, çalışma prensipleri ve temel işlevleri irdelenecektir.
BİRİNCİ BÖLÜM
Mevzuatımızda üç farklı kanun ile düzenlenen karapara aklama suçunun daha iyi anlaşılabilmesi için ilk olarak karapara kavramının iyi bilenmesi ve iyi açıklanması gerekmektedir.
Karapara terimi esasında hemen her kaynak adı geçen fakat tam olarak tanımlanmaktan kaçınılan bir terimdir. Genelde hep bir çerçeve çizilmek suretiyle tanımlanmaya çalışılmıştır. Kabaca bir tanım vermek gerekirse karapara yasadışı yollardan elde edilen bir suçtan kaynaklanan para olarak ifade edilebilir[7]. 4208 sayılı kanunun ikinci maddesinde belirtilen ya da 5237 sayılı kanun uyarınca alt sınırı bir yıldan fazla olan suç sebebiyle elde edilen paraya karapara denilmektedir. Bununla birlikte 4208 sayılı kanun m. 2 b. a uyarınca karapara “Öncül suç maddelerindeki, fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen para veya para yerine geçen her türlü kıymetli evrakla, mal veya gelirleri veya bir para biriminden diğer bir para birimine çevrilmesi de dahil, sözü edilen para, evrak, mal veya gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü maddi menfaat ve değer” olarak tanımlanmıştır.
Genellikle karaparanın tanımının yapılması yerine hangi suçlara ilişkin hangi faaliyetlerin karapara aklanması oluşturacağı belirtilmiştir. Uluslar arası bir metin olan Viyana Konvansiyonu m. 3 b. b uyarınca “Bir mamelekin Konvansiyonda belirtilen uyuşturucu ile ilgili suçlardan veya bu suçlara iştirakten kaynaklandığını bilerek, mamelekin gayri meşru kaynağını gizlemek veya olduğundan değişik göstermek veya böyle bir suçun işlenmesine karışmış bir kişinin eylemlerinin yasal sonuçlarından kaçmasına yardımcı olmak maksadıyla, bu mamelekin başka bir mameleke dönüştürülmesi ve devredilmesi, uyuşturucu nitelikli suçların birinden veya bunlara iştirakten kaynaklandığını bilerek mal varlığının gerçek niteliğinin, kaynağının, bulunduğu yerin, yararlanma hakkının, hareketlerinin ve üzerindeki hakların kime ait olduğunun gizlenmesi veya olduğundan değişik gösterilmesi” karapara aklama suçu olarak tanımlanmıştır[8].
Görüldüğü üzere uluslar arası metinler karapara tanımını vermek kaçınarak, yerine nelerin karapara aklama suçu oluşturacağı belirtmekte ve bu tanım uyarınca karaparanın tanımlanan suçların işlenmesi neticesinde elde edilen gelir olduğu ortaya çıkmaktadır.
I. 4208 SAYILI KANUN UYARINCA KARAPARA AKLAMA SUÇU
4208 sayılı kanun sistematiği gereği hükümlerinde bir takım öncül suçlar belirtmiş ve bu öncül suçların işlenmesi sonucu elde edilen geliri karapara yine kanun hükümlerinde belirtilen fiillerin işlenmesini de karapara aklama suçu olarak kabul etmiştir. 4208 sayılı kanun m. 2 b. a’ da belirtilen öncül suç (müsnet suç) olarak kabul edilen fiilleri belirtecek olursak;
· 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanundaki,
· 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkındaki Kanundaki,
· 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkındaki Kanundaki,
· 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması Hakkındaki Kanundaki,
· 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesinin 2 ve 3 numaralı bentlerindeki,
· 765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki Devletin Şahsiyetine Karşı İşlenen Cürümler ve aynı Kanunun 179, 192, 264, 316, 317, 318, 319, 322, 325, 332, 333, 335, 339, 341, 342, 345, 350, 403, 404, 406, 435, 436, 495, 496, 497, 498, 499, 500, 504 ve 506. maddelerindeki fiillerin işlenmesidir.
Yine aynı hüküm uyarınca yukarıda zikredilen suçların işlenmesi sonucu para veya para yerine geçen her türlü kıymetli evrakla, mal veya gelirleri veya bir para biriminden diğer bir para birimine çevrilmesi de dahil her türlü maddi menfaat ve değerin elde edilmesi gerekmektedir[9]. Böyle bir gelirin ortaya çıkmasıyla karapara meydana çıkmış olur.
Karaparanın ortaya çıkışı ile birlikte bir suçun maddi unsurları olan bir takım fiillerin suçun faili ya da diğer kişilerce işlenmesi gerekmektedir. Söz konusu maddi unsurlara değinmeden önce maddi unsurun genel özelliklerine değinmekte fayda vardır. 4208 sayılı kanundaki düzenlenmeye göre karapara aklama suçu bir tehlike suçudur, şekli, bağlı ve seçimlik hareketli ve bir kısmi hareketli bir kısmı ise mütemadi suçtur[10].
A. Suçun Maddi ve Manevi Unsurları
1. Karaparanın Meşruiyet Kazandırılması Amacıyla Değerlendirilmesi
Karaparanın mali sisteme sokulması ve yasadışı elde edilen kazanca yasal bir görünüm kazandırılmasıdır. Burada asıl olan elde edilen karaparanın kullanılmasıdır. Şu veya bu şekilde kullanılması suretiyle karaparaya yasallık kazandırılmaktadır. Değerlendirmeden anlaşılması gereken ise karaparanın ticarette kullanılması, işletilmesidir. Suçun manevi unsuru ise meşruiyet kazandırma kastıdır. Suçun oluşabilmesi için karaparanın aklanmış olması gerekmez. Kaldı ki eğer karapara aklanmışsa işlenen suç tespit edilmemiş olacağından ortada da suçta olmayacaktır[11].
2. Karaparanın Kullanılması
Karaparanın elde edenler tarafından kendilerinin ya da başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüketilmesi ve karşılık elde etmesi olarak kabul edilebilir. Manevi unsur ise karapara aklama genel kastıdır[12].
3. Karaparanın Kaynak veya Niteliğinin Değiştirilmesi
Karaparanın kaynağı olan öncül suç yerine başka bir kaynaktan geldiği gösterilmesidir. Örnek vermek gerekirse uyuşturucu ticaretinden elde edilen karaparanın yanıltıcı belgelerle ihracat ile elde edilmiş gelir gibi gösterilmesi, karaparanın faaliyette bulunmayan bir şirkete aktarılarak buradan kar payı olarak dağıtılması faaliyetleri gösterilebilir. Suçun manevi unsuru ise karapara aklama kastıdır[13].
4. Karaparanın Zilyet veya Malikinin Değiştirilmesi
Karaparayı elde eden kişilerin elde ettikleri bu değerlerin mülkiyet veya zilyetliğinin üçüncü kişilere devredilmesidir. Suç jargonunda “şirinleme” veya “mantarlama” olarak belirtilmektedir. Resmi makamların gözetim ve denetiminden kaçırmak için etkili bir yöntemdir. Suçun manevi unsuru ise karapara aklama kastıyla değişimin yapılmasıdır[14].
5. Karaparanın Sınır Ötesi İşleme Tabi Tutulması ve Bu İşlemlerin Gizlenmesi
Karaparanın sınır ötesi işleme tabi tutulması, karaparayı bir ülkenin sınırlarını aşırarak diğer bir ülkeye geçirmek demektir. Bu kuryeler vasıtasıyla olabileceği gibi günümüzün gelişen teknolojileri sayesinde elektronik ağlar, bilgisayar sistemleri veya havale ve transfer ile gerçekleşebilmektedir. Bununla birlikte yapılan bu faaliyetlerin gizlenmesi fiili de suç olarak kabul edilmektedir. Suçun manevi unsuru kasttır. Fail fiillerini karapara aklamak maksadıyla yapmalıdır[15].
6. Karaparanın Gizlenmesi
Gizleme karaparayı görünmeyecek, belli olmayacak bir yere, duruma koymaktır. Bu suç elde edilen değerin gömülmesi, birine verilmesi, emanete bırakılması veya bankalarda kiralık kasalarda saklanması şeklinde olabilir. Suçun manevi unsuru ise kasttır. Karaparanın ortaya çıkmasını veya yetkililerce yapılacak araştırmalar sonucu ortaya çıkarılmasının önüne geçmek için yapılmalıdır[16].
7. Karaparanın 3. Kişilerce İktisap Edilmesi
Bilindiği üzere karapara tanımı içerisine her türlü menkul ve gayrimenkul mal, hak ve menfaat gibi değerler girmektedir. Öncül suç ile elde edilen değerlerin başka kişiler tarafından iktisap edilmesi suçu meydana getirir. Suçun manevi unsuru ise iktisap edilen bu değerlerin karapara olduğunun bilinmesi ve aklanması için iktisap edilmesidir[17].
8. Karaparanın 3. Kişilerce Bulundurulması
Karaparanın muhafaza edilmesini sağlamak ve karaparayı aklamaya hazır bir şekilde tutmak olarak ifade edilebilir. Faili öncül suçu işleyen kişiden farklıdır. Suçun manevi unsuru ise gerçekleştirilen bu fiilin karaparanın aklanması için yapılması ve bulundurulan değerin karapara olduğunun bilinmesidir[18].
9. Karaparanın Faile Yardım Etmek Amacıyla Kaynağının Değiştirilmesi, Transfer Yoluyla Aklanması ya da Tespitini Engellemeye Yönelik Faaliyetler
Öncül suçun işlenmesine karışan birinin fiillerinin hukuki sonuçlarından kurtarılmasına yardım etmek maksadıyla karaparanın dönüştürülmesine veya değiştirilmesine ilişkin yardım faaliyetleri öncül suçun işlenmesine karışmamış üçüncü kişilerce yapılmasıdır. Bu sebep üçüncü kişinin yaptığı bu fiillerde karapara aklama suçu kapsamına alınmıştır. Suçun manevi unsuruna bakacak olursak öncül suç failine yardım amacıyla bu fiillerin yapılmasıdır[19].
B. Ağırlaştırıcı Sebepler
Suça ilişkin ağırlaştırıcı haller 4208 m. 7’de belirtilmiştir. İlk olarak 4208 sayılının kanunun m. 7 f. 2 uyarınca “Karapara, terör suçlarından veya Türkiye’ye ithali veya Türkiye’den ihracı kanunla yasaklanmış herhangi bir madde veya eşya kaçakçılığından elde edilmiş veya suç yukarıda belirtilen terör suçlarına kaynak sağlamak amacı ile işlenmiş ise birinci fıkra hükmüne göre faile verilecek hapis cezası dört seneden az olamaz”[20] şeklinde bir ceza alt sınırı belirlemiştir. Diğer ağırlatıcı sebepler ise 4208 sayılı kanunun m. 7 b. a, b ve c’ dek, düzenlenme uyarınca karaparanın aklanması için teşekkül kurulmuşsa, görevi sebebiyle memur ve kamu görevlileri ya da b bendinde belirtilen kişilerce yapılması ve şiddet veya tehdit veya silah kullanılarak yapılırsa hükmedilecek ceza bir misli arttırılır[21].
C. Hafifletici Sebepler
4208 sayılı kanunun 7. maddesi son fıkrası uyarınca “Karapara aklama suçunun, usul veya füruu veya karı-koca veya kardeşlerden biri tarafından karaparanın kaynaklandığı suçları gizlemek amacıyla işlenmesi halinde bu ceza, yarısından üçte ikisine kadar indirilir”[22] hükmüyle suça ilişkin bir hafifletici sebep öngörülmüştür[23].
D. Teşebbüs
Teşebbüs hali esasında yukarıda belirtilen her maddi unsur için ayrı olarak değerlendirilmelidir. Örneğin karaparanın bulundurulması ve gizlenmesi fiillerine teşebbüs mümkün değilken karaparanın transferi ya da karaparanın sınır ötesi işleme tabi tutulmasına teşebbüs mümkün gözükmektedir[24].
E. Zamanaşımı
4208 sayılı kanunun m. 8 uyarınca 10 yıllık bir zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süre 12.12.2003 tarihinde 5020 sayılı kanunun 16. maddesiyle yapılan düzenleme ile 15 yıla çıkarılmıştır. Ayrıca dava açmanın zamanaşımını keseceği madde düzenlemesiyle kabul edilmiştir. Zamanaşımı süresi hesaplanırken öncül suç zamanaşımı göz önüne alınmaz[25].
II. 5237 SAYILI TCK UYARINCA KARAPARA AKLAMA SUÇU
4208 sayılı yasada özel olarak düzenlenmesine rağmen 26.09.2004 tarihinde kabul edilen ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı TCK m. 282 4208 sayılı kanun karapara aklanması suçuyla paralel nitelikteki “Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerinin Aklanması” suçunu düzenlemiştir. Bu durum ilk başlarda hangi kanunun nasıl uygulanacağına yönelik uyguluma da sorun teşkil etse de 11.10.2006 tarihinde 5549 Sayılı kanunun kabul edilmesiyle uygulamada yaşanan bu ikilik sona ermiş ve şu an 5237 sayılı kanunun 282. maddesi karaparanın aklanması suçunda uygulanmaktadır.
5237 sayılı kanun 4208 sayılı kanun düzenlemesinde önemli ölçüde farklıdır. Şöyle ki 4208 sayılı kanunda karapara kaynağı olan öncül suçlar kazuistik bir metot ile sayılmıştır. Fakat 5237 sayılı kanunda bu yöntemden vazgeçilerek eşik sistemine geçilmiş, tüzel kişiler için uygulanacak yaptırımlar daha belirginleştirilmiş, aktif pişmanlık halinde cezasızlık hali öngörülmüş ve de 4208 sayılı kanundaki ağırlaştırıcı ve hafifletici sebepler değiştirilmiştir. Bunları detaylandırmadan önce 5237 sayılı kanunun 282. maddesini aktarmak gereklidir;
“Alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek ve meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tabi tutan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Bu suçun, kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi kişi tarafından bu mesleğin icrası sırasında işlenmesi hâlinde, verilecek hapis cezası yarı oranında artırılır.
Bu suçun, suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
Bu suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
Bu suç nedeniyle kovuşturma başlamadan önce suç konusu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi hakkında bu maddede tanımlanan suç nedeniyle cezaya hükmolunmaz.”[26] olarak düzenlenmiştir. Kanun hükmü düzenlenmesinden yola çıkarak 282. maddedeki suçu yorumlamak yararlı olacaktır.
A. Öncül Suç Sistemi
4208 sayılı kanundaki tahdidi düzenleme bırakılarak eşik yaklaşımı belirlenmiştir. Öncül suç kapsamı genişletilerek alt sınırı bir yıl ve daha fazla hapis cezası gerektiren suçlar kapsam altına alınmıştır. Böyle daha modern bir suç tanımına ulaşılmış ve Mali Eylem Görev Grubunun ( FATF) 40 tavsiyesine uyum sağlanmıştır[27].
B. Maddi ve Manevi Unsurları
Suçun maddi unsurları 4208 sayılı kanuna göre daha sınırlandırmıştır. TCK m. 282 f. 1 uyarınca öncül suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini yurt dışına çıkarmak, bu malvarlığı değerinin gayrimeşru kaynağını gizlemek ve meşru bir yoldan elde edildiği kanısını uyandırmak için çeşitli işlemlere tabi tutmak suçun maddi unsurunu oluşturur. Kanun seçimlik hareketli bir suç öngörmüştür. Bunlardan birinin yapılmasıyla suçun maddi unsuru tamamlanmış olacaktır. Söz konusu fiilleri öncül suçu işleyen ya da üçüncü bir kişi işlemesi halinde suçun maddi unsuru tamamlanmış olacaktır[28].
Suçun manevi unsuruna bakacak olursak, maddi unsura göre değişmektedir. TCK m. 282 f. 1 uyarınca suçtan kaynaklanan malvarlığının yurt dışına çıkarılmasında genel kast aranırken; suçtan kaynaklanan malvarlığı değerinin kaynağı gizlemek ve meşru bir yolla elde edildiği kanısını uyandırmak için çeşitli işlemlere tabi tutmakta özel kast mevcuttur. Fail yaptığı fiillerde suçtan kaynaklanan malvarlığının kaynağı gizlemek için ya da meşru bir kaynaktan elde edildiği izlemini uyandırmak için yapmalıdır. Örneğin karaparayı bulunduranın eğer bu paranın kaynağı gizleme ya da meşru bir yoldan elde edildiği kanısını uyandırmaya kastı yoksa 282. madde uyarınca karapara aklama suçu oluşmayacaktır[29]. Bu yorum tartışmalıdır. Esasında kanunu yorumladığımızda bu anlam çıkmakla birlikte böyle bir uygulama sonucunda karapara aklama suçu soyut kasıt unsuruna dayanarak kanıtlanması güçleşmektedir. Bu sonuç ta kanunun amacıyla çelişmektedir. Bu sebeple kanundan kaynaklanan bu sorunun düzeltilmesi gerekmektedir.
C. Ağırlaştırıcı ve Hafifletici Sebepler
5237 sayılı kanun ağırlaştırıcı ve hafifletici sebepler 4208 sayılı kanuna göre büyük değişikliğine uğramıştır. Ağırlaştırıcı sebeplerden başlayacak olursak; 4208 sayılı kanunda terör suçları, ithalat ve ihracatı yasaklanmış eşya kaçakçılığından kaynaklanan ya da teröre kaynak sağlamak için düzenlenen suçlar ağırlaştırıcı sebep olarak kabul edilmişken 5237 sayılı kanunda bu yönde bir düzenleme yer almaktadır. Yine 4208 sayılı kanun şiddet, tehdit veya silah kullanmak suretiyle işlenerek karapara aklanması ağırlaştırıcı sebep kabul ederken yine 5237 sayılı kanun bunu ağırlaştırıcı sebep olarak kabul etmemiştir. Bununla birlikte her iki kanun teşekkül halinde işlenmesini ağırlaştırıcı sebep olarak kabul etmiş fakat ikisi arasında önemli farklar mevcuttur. Şöyle ki 4208 sayılı kanun teşekkülün karapara aklamak için kurulmasını aramaktadır fakat 5237 sayılı kanun böyle bir durum aramamaktadır. 5237 sayılı kanun m. 282 f. 2 suçun işlenmesi kamu görevlisi tarafından veya belli bir meslek sahibi tarafından mesleğin icrası sırasında işlenmesini ağırlaştırıcı sebep olarak kabul etmiştir. 4208 sayılı kanundan farklı olarak ağırlaştırıcı sebep genişletilerek meslek sahibi her hangi bir kişinin mesleğini icra ederken suçu işlemesini ağırlaştırıcı sebep olarak kabul etmiştir[30].
4208 sayılı kanun m. 7 uyarınca karapara aklama suçunun usul veya füru veya karı – koca veya kardeşlerden biri tarafından karaparanın kaynakladığı suçları gizlemek amacıyla işlenmesi halinde hafifletici sebep öngörmüştür. Fakat 5237 sayılı hiçbir hafifletici sebep öngörmemiştir[31].
D. Tüzel Kişilere Uygulanacak Tedbirler
Esasında her iki kanunda da tüzel kişilere ilişkin yaptırımlar mevcuttur. 4208 sayılı kanunda tüzel kişilere beş yüz milyon liradan beş milyara liraya kadar para cezası verilemesi öngörülmekteydi. 5237 Sayılı TCK m. 282 f. 4 uyarınca suçun işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik önlemlerine başvurulur hükmü yer almaktadır[32]. Anılan güvenlik önlemleri 5237 sayılı kanun 60. maddesinde belirtilmiştir. TCK m. 60 uyarınca;
“Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette bulunan özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına işlenen kasıtlı suçlardan mahkûmiyet hâlinde, iznin iptaline karar verilir.
Müsadere hükümleri, yararına işlenen suçlarda özel hukuk tüzel kişileri hakkında da uygulanır.
Yukarıdaki fıkralar hükümlerinin uygulanmasının işlenen fiile nazaran daha ağır sonuçlar ortaya çıkarabileceği durumlarda, hâkim bu tedbirlere hükmetmeyebilir.
Bu madde hükümleri kanunun ayrıca belirttiği hâllerde uygulanır.” olarak düzenlenmiştir.
E. Cezasızlık Hali
5237 sayılı kanunun 4208 sayılı kanunun farklı olarak düzenlediği bir başka hükümde cezasızlık halidir. TCK m. 282 f. 5’teki düzenleme uyarınca karapara aklamaya ilişkin kovuşturma[33] başlamadan önce suç konusu malvarlığı değerlerinin ele geçirilmesini sağlayan veya bulunduğu yeri yetkili makamlara haber vererek ele geçirilmesini kolaylaştıran kişi hakkında karapara aklama suçundan ceza verilmemektedir[34]. Kovuşma açılmadan önceki evre iddianamenin kabul edilmesinden önceki dönemi ifade etmektedir[35].
F. Teşebbüs, İştirak ve İçtima
5237 sayılı kanunda öngörülen suça teşebbüs mümkündür. Suç müşterek fail, dolayısıyla fail, azmettirme veya yardım etme suretiyle işlenmesi mümkündür fakat madde hükmünde iştirake özel bir düzenleme mevcut değildir. Yine içtimaa ilişkin özel bir hüküm madde de yer almamaktadır. İçtima genel hükümlere göre çözümlenmelidir[36].
G. Zamanaşımı
TCK m. 282 özel bir zamanaşımı süresi öngörmemiştir. Bunun için TCK’ nın genel hükümlerine bakmak gerekmektedir. Bu sebeple TCK 66. maddesine müracaat edilecektir. TCK m. 282 suça ilişkin olarak 2 illa 5 yıl arası hapis cezası ve 20.000 güne kadar adli para cezası öngörmüştür. TCK m. 66 f. 1’de 5 yıldan fazla olmayan hapis veya adli para cezası gerektiren suçlarda zamanaşımı süresini 8 yıl olarak düzenlemektedir. 4208 sayılı yasadan farklı olarak zamanaşımı süresi kısaltılmıştır[37]. Bu kısaltma herhangi bir gerekçeye bağlanmamıştır. Kanımızca kanun koyucu özel bir düzenleme yapmayarak hatalı davranmıştır. Tespit edilmesi güç ve yapılan incelemelerin uzun süreler alan karapara aklama suçu için öngörülen zamanaşımının uzun tutulması yerinde bir düzenleme olacaktır.
İKİNCİ BÖLÜM
MASAK’ IN GÖREV ve YETKİLERİ, TEMEL YAPISI ve FAALİYETLERİ
I. MASAK’ IN KURULUŞU, GÖREV ve YETKİLERİ
Karapara aklanmasının önlenmesi konusunda uygulanacak esasları belirlemek amacıyla hazırlanan 4208 sayılı 19.11.1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Karapara aklama suçunu tanımlayan bu Kanunla Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) da ihdas edilmiştir. 17 Şubat 1997’de kuruluş çalışmalarına başlanılan MASAK doğrudan Maliye Bakanı’na bağlı olarak çalışan idari nitelikteki bir kurumdur. Maliye Bakanı hiyerarşik amir konumundadır[38].
MASAK’ ın görev ve yetkileri 4208 sayılı kanun 3. maddesinde gösterilmekteydi. Fakat 5549 sayılı kanun ile 4208 sayılı kanunda köklü değişiklikler yapılmış ve kurulun görev ve yetkileri 5549 sayılı kanunun 19. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre kurumun görev ve yetkileri;
· Suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi amacıyla politika hazırlamak ve uygulama stratejileri geliştirmek, bu amaçla kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamak, ortak çalışmalar yapmak, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmak.
· Belirlenen politikalar çerçevesinde kanun, tüzük ve yönetmelik taslakları hazırlamak, bu Kanun ile buna ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarının uygulanması konusunda düzenlemeler yapmak.
· Suç gelirlerinin aklanması alanındaki gelişmeler ile aklama suçunun önlenmesi ve ortaya çıkarılmasına yönelik yöntemler konusunda araştırmalar yapmak.
· Suç gelirlerinin aklanmasını önlemek amacıyla sektörel çalışmalar yapmak, önlemler geliştirmek ve uygulamayı izlemek.
· Kamuoyu duyarlılığını ve desteğini artırmaya yönelik çalışmalar yapmak.
· Suç gelirlerinin aklanması ve terörün finansmanının önlenmesi kapsamında veri toplamak, şüpheli işlem bildirimlerini almak, analiz etmek ve değerlendirmek.
· Değerlendirme sürecinde gerek duyulduğunda kolluk ve diğer birimlerden kendi görev alanlarında inceleme ve araştırma yapılması talebinde bulunmak.
· Bu Kanun kapsamına giren işlemler ile ilgili olarak, araştırma ve inceleme yapmak veya yaptırmak.
· Yapılan araştırma ve inceleme sonucunda aklama suçunun işlendiği hususunda olguların varlığının tespiti halinde, Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre gerekli işlemler yapılmak üzere Cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunmak.
· Cumhuriyet savcıları tarafından intikal ettirilen konuları incelemek ve aklama suçunun tespitine ilişkin talepleri yerine getirmek.
· Aklama veya terörün finansmanı suçunun işlendiğine dair ciddi şüphelerin mevcut olması durumunda konuyu ilgili Cumhuriyet savcılığına intikal ettirmek.
· Kanun ve ilgili mevzuat kapsamında yükümlülük denetimi yapılmasını sağlamak.
· Kamu kurum ve kuruluşları, gerçek ve tüzel kişiler ile tüzel kişiliği olmayan kuruluşlardan her türlü bilgi ve belgeyi istemek.
· Bilgi ve ihtisasına ihtiyaç duyulması halinde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanların Başkanlık bünyesinde geçici olarak görevlendirilmelerini talep etmek.
· Görev alanına giren konularda uluslararası ilişkileri yürütmek, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmak.
· Yabancı ülkelerdeki muadil kurumlarla bilgi ve belge değişiminde bulunmak, bu amaçla uluslararası antlaşma niteliğinde olmayan mutabakat muhtırası imzalamak.[39]
Şeklinde sıralanabilir. Ama kabaca özetleyecek olursak MASAK’ ın görev ve yetkileri;
Ø Düzenleme,
Ø Veri toplama ve değerlendirme,
Ø Araştırma, inceleme ve denetim,
Ø Koordinasyon
Olmak üzere dört ana başlık altında toplanabilir[40].
II. MASAK’ IN YAPISI
Bilindiği üzere MASAK direk Maliye Bakanına bağlı olarak çalışan bir kuruldur. MASAK’ ın Maliye Bakanlığı bir uzmanlık kuruludur. Bünyesinde maliye müfettişleri, hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri, bankalar yeminli murakıpları, hazine kontrolörleri ve sermaye piyasası uzmanı gibi çeşitli çalışma alanlarından kamu görevlileri atanma suretiyle MASAK bünyesinde çalışmaktadır[41]. Esasında MASAK’ ın bu yapısı etkin ve faal bir kurum olmasını etkiler niteliktedir. Bakanlığa tabi olmak bir bakıma da siyasi bir erke bağımlı olmayı sonuçlamaktadır. Bu durumda yapılan iş ve eylemlerde siyasi erkin etkisine açıklığı doğurur. Bunun için MASAK’ ın bağımsız bir kurum olması en azından teori de onun etkin çalışmasını sağlayabilir. Uluslar arası birlik ve organizasyonların tavsiye niteliğindeki kararları da bağımsız bir kurul olması yönündedir.
MASAK’ ın personel ile ilgili bilgi vermek gerekirse[42];
Başkan
Başkan Yardımcısı
Mali Suçları Araştırma Uzmanı
Mali Suçları Araştırma Uzm.Yrd.
Şube Müdürü
Uzman
Şef
Mühendis
Çözümleyici
Programcı
Bilgisayar İşletmeni
Veri Hazırlama Ve Kontrol İşletmeni
Mütercim
Memur
Sözleşmeli Personel
8
Geçici Görevli Personel
-
2
1
7
22
(31.12.2005 yılı rakamlarıdır.)
Bununla birlikte MASAK’ ın Maliye Bakanlığı teşkilatındaki yeri ve kendi teşkilatlanması aşağıdaki gibidir[43]:
[44]
III. MASAK’ IN FAALİYETLERİ
MASAK’ ın yaptığı faaliyetleri sayılarla ifade etmek gerekirse;
· 2005 yılında mevzuatla ilgili konularda 9 kuruma toplam 29 görüş bildirilmiştir[45].
· 2005 yılı içerisinde FATF, EGMONT ve GRECO gibi kuruluşlar başta olmak üzere 24 uluslararası toplantı ve seminere katılım sağlanmıştır. Detayları aşağıda gösterilmektedir[46]:
2005 Yılı Eğitim Faaliyetleri
Yurtiçi
Yurtdışı
-
Toplam
Yurtiçi Eğitimler
Alınan Eğitimler
Verilen Eğitimler
— Yükümlü Gruplara
— Yasa Uygulayıcı Gruplara
16
(3)
(4)
(15)
Hizmet İçi Eğitimler
23
612
2005 Yılı Toplantılara Katılım
Toplantılara Katılan MASAK Personel Sayısı
Yurtiçi
· Uluslar arası bilgi değişimi çerçevesinde 2005 yılı içerisinde idari ve istihbarı bilgi değişimi kapsamında 48 ülkeden 132 adet bilgi talebi gelmiştir. MASAK karaparanın aklanması suçunun araştırılması ve incelenmesi kapsamında 30 ülkeden 54 adet bilgi talebinde bulunmuştur. Detaylı tablosu aşağıda verilmektedir[47]:
2005 Yılı Uluslararası Bilgi Değişimi
Bilgi Talepleri
MASAK’ a Gelen Talepler
MASAK’ tan Giden Talepler
· Kurulduğundan 2005 tarihine MASAK’ a yapılan ihbarlar değerlendirildiğinde Cumhuriyet Savcılıklarından yapılan ihbarların önde olduğu görülmektedir. Konuya ilişkin tablo aşağıda yer almaktadır[48]:
İhbar Kaynakları ve Sayıları
İhbar Kaynağı
2003
2004
2005
Toplam
Cumhuriyet Savcılıkları
218
Kamu Kurumları
Bankalar
Basın
Gerçek Kişi / Şirket
Yurtdışı
Toplam
882
· MASAK’ a yapılan şüpheli işlem bildirimleri ve kaynaklara göre değerlendirmesi aşağıda yer almaktadır[49]:
Şüpheli İşlem Bildirimi Sayıları ve Kaynaklarına Göre Dağılımı
Şüpheli İşlem Bildirim Kaynağı
2002
2004
Toplam
Bankalar
288
Gümrük İdareleri
Döviz Büroları
Sigorta Kurumları
Aracı Kurumlar
Özel Finans Kurumları
3
Toplam
· MASAK’ a intikal eden ihbar ve şüpheli işlem bildirimleri Mali Suçları Araştırma Uzmanları tarafından ön incelemeye tabi tutularak, aklama suçunun varlığı tespit edilenler hakkında doğrudan yetkili ve görevli Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulmakta, daha ayrıntılı inceleme gerektirenler ise, incelenmek üzere inceleme elemanlarına sevk edilmektedir. Bunlara ve sonuçlarına ilişkin detaylı tablo aşağıda yer almaktadır[50]:
Ön İnceleme Dosyalarının Envanteri
Yıllar İtibariyle Ön İnceleme Sonuçları
Başlatılan Ön İnceleme
270
384
Devam Eden Ön İnceleme*
Tamamlanan Ön İnceleme
— Aklama Suçu Tespit Edilemeyen
— 4208 Sayılı Kanun Kapsamında
208
478
— İncelemeye Sevk
48
79
65
— Aklama Suçu Duyurusu
* 31.12.2005 tarihi itibariyle devam eden ön incelemelerin başlatıldıkları yıllara göre dağılımı gösterilmektedir.
· Ön inceleme sonucunda incelemeye gönderilen dosyaların envanterine ilişkin ve görevlendirilen inceleme elemanlarına ve yapılan incelemelerin sonuçlarına ilişkin tablo aşağıda yer almaktadır[51]:
İnceleme Dosyalarının Envanteri
* Devam Eden Dosyalardan Suç Duyurusu
Görevlendirilen İnceleme Elemanı Sayısı ve Oranı
31.12.2005 tarihi itibariyle Toplam İnceleme Elemanı Sayısı* (1)
Tarihinde Görevli Olanlar (2)
Maliye Müfettişi
Hesap Uzmanı
Gelirler Kontrolörü
Bankalar Yeminli
Murakıbı
Hazine Kontrolörü
SPK Uzmanı
Toplam
* Yardımcı ve Stajyerler hariç, 31.12.2005 tarihi itibariyle görev verilmeyenler dahil
· MASAK’ ın kurulduğu 1997 yılından 2005 yılı sonuna kadar ön inceleme ve incelemelerin genel sonuçlarına ilişkin tablo aşağıda yer almaktadır[52]:
—Toplam İhbar ve Şüpheli İşlem Bildirimi Sayısı
4342
— İhbar Sayısı
2638
— Şüpheli İşlem Bildirimi Sayısı
1704
— Açılan Dosya Sayısı
2231
—Ön İncelemeye Sevk Edilen Dosya Sayısı
1426
—Devam Eden Ön İncelemeler
287
— Tamamlanan Ön İncelemeler
1139
— Aklama Suçu Tespit Edilemeyen
661
— İncelemeye Sevk
424
— Aklama Suçu Duyurusu
54
— Yükümlülüklere Aykırı Davranıştan Suç Duyurusu
1
— İncelemeye Sevk Edilen Dosya Sayısı
778
— Devam Eden İncelemeler
242
— Devam Eden İncelemelerden Suç Duyurusu
(6)
— Tamamlanan İncelemeler
536
— Aklama Suçu Tespit Edilemeyen
366
— Aklama Suçu Duyurusu
170
— Yükümlülüklere Aykırı Davranıştan Suç Duyurusu
25
— Münhasıran Yükümlülüklere Aykırı Davranıştan
İncelemeye Sevk Edilen Dosya Sayısı
27
— Devam Eden İncelemeler
17
— Tamamlanan İncelemeler
10
— Yükümlülüklere Aykırı Dav. Suçu Tespit Edilemeyen
8
— Yükümlülüklere Aykırı Dav. Suç Duyurusu
2
— Toplam Suç Duyurusu
— Aklama Suçu Duyurusu
230
— Ön İncelemelerden Suç Duyurusu
54
— İncelemelerden Suç Duyurusu
170
— Devam Eden İncelemelerden Suç Duyurusu
6
— Yükümlülüklere Aykırı Davranıştan Suç Duyurusu
28
* 9 adet dosyayla ilgili suç duyurusunda; 4208 sayılı Kanunun 2/b maddesine göre ciddi emare mevcut iken 5237 sayılı Ceza Kanununun 282’nci maddesine göre özel kast unsuru açısından gerekli değerlendirme savcılık takdirine bırakılmıştır.
Yapılan suç duyurularının akıbetleri incelendiğinde henüz MASAK’ ın faaliyetlerine ilişkin hukukumuzda içtihat oluşmamıştır. Bunun en başlıca sebebi MASAK’ ın faaliyetlerine 10 yıllık bir süredir devam etmesi ve yapılan incelemelerin yıllar sürmesi gösterilebilir. Ayrıca tablolar incelendiğinde MASAK özellikle son iki yılda faaliyetlerini hızlandırmıştır. Daha önceleri daha yavaş çalışmakta ve elindeki dosya sayısı da buna göre düşük olmaktadır. İlerleyen birkaç yıl içinde MASAK’ ın faaliyetlerine ilişkin içtihatlar hukukumuzda yerleşmeye başlayacaktır.
SONUÇ
Ülkemiz gerek kendi ihtiyacından gerek taraf olduğu uluslar arası anlaşmalardan gerekse de bağlı bulunduğu uluslar arası kuruluşların aldığı kararlar gereği karapara ile etkin mücadele için 1996 yılında 4208 sayılı kanunu çıkarmıştır. 4208 sayılı kanun ile karapara ve karaparanın aklanması suçu mevzuatımızda tanımlanmış ve yaptırımlara bağlanmıştır. Ayrıca mali suçlar üzerinde bir uzmanlık kuruluşu olan MASAK ihdas edilmiştir.
4208 sayılı kanun mevzuatımızda yerleşirken 5237 sayılı TCK 2004 yılında kabul edilmiştir. 5237 sayılı kanunun 282. maddesi suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerinin aklanması adı altında 765 sayılı TCK’ da bulunmayan bir suç tipi oluşturmuştur. 4208 sayılı kanundan farklı olarak öncül suçlar tahdidi olarak sayılmamış ve FATF’ ın 40 tavsiyesine uyularak eşik sistemine geçilmiştir. 5237 sayılı kanun yürürlüğe girdiği 01.06.2005 tarihinden itibaren mevzuatımızda benzer bir hali düzenleyen iki farklı kanun bulunmaktaydı. Yaşanan bu ikilik 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesine Hakkında Kanunun 11.10.2006 tarihinde kabul edilmesine kadar sürmüştür.
5549 sayılı kanun 4208 sayılının kanun bir takım hükümlerini kaldırarak karapara aklama suçu için 5237 Sayılı TCK’ nın 282. maddesine atıfta bulunmuştur. Karapara mevzuatımıza baktığımızda şu an biri genel diğeri ise özel üç farklı ceza kanunuyla düzenlendiği görülmektedir. Bu durum uygulamada karışıklığa ve sorunlara neden olmaktadır. 5237 sayılı kanuna geçilerek önemli bir adım atılmıştır fakat 5549 uygulamada bütünlüğü tam olarak sağlayamamıştır. Kanun koyucunun karapara aklama mevzuatında yaşanan çok başlılığa müdahale etmesi gerekmektedir.
Ayrıca 5237 sayılı kanun 282. maddesiyle düzenlenen suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlendirmesinin aklanması suçu 4208 sayılı kanunda düzenlenen terör unsuru içeren ağırlaştırıcı sebebi düzenlememiştir. Kanımızca kanun koyucu burada hatalı davranarak bu hususu atlamıştır. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra terör örgütlerinin en büyük gelir kaynağının tüm dünya yürütülen karapara faaliyetlerinin olduğu fikri kuvvetlenmiştir. Bu durumun önüne geçmek için başta ABD olmak üzere tüm ülkeler gerek ulusal gerekse uluslar arası boyutta düzenlemelerde bulunmuştur. Hal böyle iken bizde mevcut bir düzenlemenin eklenmemesi hatalıdır. 4208 sayılı kanunun öngördüğü ağırlaştırıcı düzenlemeden daha etkili ve ağır bir ağırlaştırıcı sebep eklenmelidir. Bununla birlikte 5237 sayılı kanun yerinde bir düzenleme ile tüzel kişilere uygulanacak hükümleri belirginleştirerek eski düzenleme de yer alan muğlaklığı ortadan kaldırmıştır.
4208 sayılı kanunla ihdas edilen MASAK yaklaşık 10 yıldır faaliyet göstermektedir. Gelişmekte ve kurumsal yapısını oturtmaya çalışmaktadır. Gerek yasama ve yürütme organları gözünde gerekse toplum gözünde yeni bir kuruluş olarak görülmektedir. Fakat kurum her geçen yıl faaliyetlerini etkinleştirmiş ve karapara ile mücadelede önemli bir rol üstlenmiştir. Fakat MASAK’ ın gelişmesinin bu kadar yavaş olmasında Maliye Bakanlığına bağlı bir kurum olmasının etkisi büyüktür. MASAK kendisiyle hemen hemen aynı yaştaki Rekabet Kurulu, Sermaye Piyasası Kurulu gibi kurumlara nazaran daha az etkin ve daha az tanınmaktadır. Bu duruma en büyük etken anılan bu kurulların bağımsız olması yatmaktadır. MASAK’ ın daha etkin bir kurum olarak faaliyet gösterilmesi isteniyorsa ülkemizde bağımsız düzenleyici ve denetleyici kurullar gibi bağımsızlığının sağlanması ve kendi uzmanları yetiştirmesi gerekmektedir. Bulunduğu hiyerarşik sistem gelişmesini ve etkinleşmesini yavaşlatmaktadır.
Sonuç olarak şu an karapara mevzuatımızın üç farklı kanunla düzenlenmesi karışıklığına ve yavaşlamaya neden olmaktadır. Bu tür olumsuzlukların önüne geçmek için karapara mevzuatımızın değerlenmesi ve bir yeknesaklık sağlanması gerekmektedir. Ayrıca etkin bir karapara mücadelesi için etkin bir MASAK elzemdir. MASAK’ ın etkinleşmesi içinde bağımsızlığı sağlanarak gerekli hareket alanı kendisine verilmelidir.
[1] Abdullah Ok, “5237 Sayılı Yeni Türk Ceza Kanunu Açısından Kara Para Aklanması Suçu ve 4208 Sayılı Yasa İle Karşılaştırılması”, Legal Mali Hukuk Dergisi, Mart 2005, sa. 3, s. 757.
[2] Kemal Çuhacı, “Karapara Aklama ve Sigortacılık Sektörü”, Reasürör, Mart 2003, sa. 48, s. 15.
[3] www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
[4] 4208 Sayılı Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine Dair Kanun, RG:19.11.1996, 22822.
[5] 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu, RG:12.10.2004, 25611.
[6] 5549 Sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun RG: 18.10.2006, 26323.
[7] Abdullah Ok, a.g.m. , s. 758.
[8] www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
[9] UYAP Mevzuat Programı,
Abdurrahman Öngeoğlu, “Karapara Aklama Suçu”, Vergi Sorunları Dergisi, Ağustos 1998, sa. 119, s. 23.
[10]www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
[11] www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
Abdurrahman Öngeoğlu, a.g.m. , s. 24 – 25,
Osman Altuğ, “Karapara Aklanmasının Önlenmesi Üzerine Görüşler”, Vergi Sorunları Dergisi, sa. 107, Ağustos 1997, s. 15.
[12] www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
Abdurrahman Öngeoğlu, a.g.m. , s. 26,
Osman Altuğ, a.g.m. , s. 15.
[13] www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
Abdurrahman Öngeoğlu, a.g.m. , s. 27 – 28,
Osman Altuğ, a.g.m. , s. 15.
[14] www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
Abdurrahman Öngeoğlu, a.g.m. , s. 28 – 29,
Osman Altuğ, a.g.m. , s. 15.
[15] www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
Abdurrahman Öngeoğlu, a.g.m. , s. 29 – 30,
Osman Altuğ, a.g.m. , s. 15.
[16] www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
Abdurrahman Öngeoğlu, a.g.m. , s. 29,
Osman Altuğ, a.g.m. , s. 15.
[17] www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
Abdurrahman Öngeoğlu, a.g.m. , s. 32 – 34.
[18] www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
Abdurrahman Öngeoğlu, a.g.m. , s. 34 – 35.
[19] www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
Abdurrahman Öngeoğlu, a.g.m. , s. 35 – 36.
[20] UYAP Mevzuat Programı.
[21] Osman Altuğ, a.g.m. , s. 18.
[22] UYAP Mevzuat Programı.
[23] Osman Altuğ, a.g.m. , s. 18
[24] www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
[25] www.masak.gov.tr internet sitesindeki “Karaparanın Hukuki Boyutları” makalesinden alınmıştır.
[26] UYAP Mevzuat Programı.
[27] Engin Akın, “ 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu ve Karapara Aklama Suçu (II)”, Legal Mali Hukuk Dergisi, sa. 14, Şubat 2006, s. 382,
Mehmet Yaşin, “ Türk Ceza Kanun’unda Yapılan Düzenlemelerin Karapara Aklama İle Mücadeleye Etkisi”, Yaklaşım, sa. 146, Şubat 2005, s. 244,
Abdullah Ok, a.g.m. , s. 762,
Mustafa Türkkot, “ Karapara, Karapara Aklama Suçu ve Aklama Kavramı”, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, sa. 24, Aralık 2005, s. 194 – 195.
[28] Engin Akın, a.g.m. , s. 383,
Abdullah Ok, a.g.m. , s. 764,
Mehmet Yaşin, a.g.m. , s. 245.
[29] Engin Akın, a.g.m. , s. 382 – 383,
Abdullah Ok, a.g.m. , s. 764.
[30] Engin Akın, a.g.m. , s. 383,
Abdullah Ok, a.g.m. , s. 764 – 765.
[31] Engin Akın, a.g.m. , s. 380.
[32] Abdullah Ok, a.g.m. , s. 765 – 766.
[33] 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m. 2 f. f uyarınca kavuşturma iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evredir.
[34] Abdullah Ok, a.g.m. , s. 766.
[35] Mehmet Yaşin, a.g.m. , s. 246.
[36] Mehmet Yaşin, a.g.m. , s. 246.
[37] Abdullah Ok, a.g.m. , s. 767.
[38] MASAK 2005 yılı Faaliyet Raporu, s. 2,
Aziz Taşdelen, “Hukuksal Açıdan Türkiye’de Kara Paranın Aklanması ve Önlenmesi”, Ankara 2003, s. 107.
[39] UYAP Mevzuat Programı.
[40] MASAK 2005 yılı Faaliyet Raporu, s. 2,
[41] Aziz Taşdelen, a.g.e. , s. 108.
[42] MASAK 2005 yılı Faaliyet Raporu, s. 11 – 12.
[43] MASAK 2005 yılı Faaliyet Raporu, s. 10.
[44] www.masak.gov.tr internet sitesinden alınmıştır.
[45] MASAK 2005 yılı Faaliyet Raporu, s. 7.
[46] MASAK 2005 yılı Faaliyet Raporu, s. 14.
[47] MASAK 2005 yılı Faaliyet Raporu, s. 17.
[48] MASAK 2005 yılı Faaliyet Raporu, s. 18.
[49] MASAK 2005 yılı Faaliyet Raporu, s. 20.
[50] MASAK 2005 yılı Faaliyet Raporu, s. 22.
[51] MASAK 2005 yılı Faaliyet Raporu, s. 23 – 24.
[52] MASAK 2005 yılı Faaliyet Raporu, s. 25 – 28.
KAYNAKÇA
Altuğ, Osman : “Karapara Aklanmasının Önlenmesi Üzerine Görüşler”, Vergi Sorunları Dergisi, sa. 107, Ağustos 1997.
Akın, Engin : “5237 Sayılı TCK ve Karapara Aklama Suçu (I)”, Legal Mali Hukuk Dergisi, sa. 13, Ocak 2006.
Akın, Engin : “5237 Sayılı TCK ve Karapara Aklama Suçu (II)”, Legal Mali Hukuk Dergisi, sa. 14, Şubat 2006.
Çuhacı, Kemal : “Karapara Aklama ve Sigortacılık Sektörü”, Reasürör, sa. 48, Mart 2003.
Ok, Abdullah : “5237 Sayılı TCK Açısından Karapara Aklama Suçu ve 4208 Sayılı Kanun ile Karşılaştırılması”, Legal Mali Hukuk Dergisi, sa. 3, Mart 2005.
Öngeoğlu, Abdurrahman : “Karapara Aklama Suçu”, Vergi Sorunları Dergisi, sa. 119, Ağustos 1998.
Taşdelen, Aziz : “Hukuksal Açıdan Türkiye’de Karaparanın Aklanması ve Önlenmesi”, Ankara 2003.
Türkkot, Mustafa : “Karapara, Karapara Aklama Suçu ve Aklama Kavramları”, Lebib Yalkın Mevzuat Dergisi, sa. 24, Aralık 2005.
Yaşin, Mehmet : “Türk Ceza Kanun’unda Yapılan Düzenlemelerin Karapara Aklama İle Mücadeleye Etkisi”, Yaklaşım, sa. 146, Şubat 2005.
UYAP Mevzuat Programı
www.masak.gov.tr
Masak 2005 Yılı Faaliyet Raporu
www.masak.gov.tr internet sitesinden “Hukuki Boyutlarıyla Karapara” isimli makale.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Karapara Aklama Suçu Ve Masak" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Onur Özdoğan'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (https://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
|
|