Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Ülkemizdeki Yolsuzluklara Genel Bir Bakış Ve Bunlarla Mücadelede Çözüm Yolları

Yazan : Kudret Ulusoy [Yazarla İletişim]
Ulusal Kaynakları İzleme ve Koruma Girişimi Koordinatörü

Yazarın Notu
Ülkemizdeki Yolsuzluklar ve bunlarla Mücadelede Çözüm Yolları başlıklı makalem 1999-2003 yıllarındaki araştırmalarımı içermekte. Ancak ülkenin bu duruma gelmesi tabiki son 5 yıl uygulanan ekonomik, sosyal ve siyasal politikalardan kaynaklanmamaktadır. Bu duruma özellekle son 24 yıl yani 24 Ocak 1980 tarihli istikrar tedbirlerinden itibaren uygulanmaya konulan IMF ve Dünya Bankası kaynaklı borçlanma ve rant ekonomisine dönük politikalardan ileri gelmiş ve son 5 yıldır da zirveye çıkmıştır. Konu ile ilgili son hazırlanan yasa tasarılarında söz konusu makalemin sonuç bölümündeki önerilerde yararlanıldığını görmekten ve bunların bir kısmının yasalaştığını görmekten mutluluk duymaktayım. Zira bu makale 2001 yılında DENETİM VE BÜLTEN Dergilerinde yayınlanmıştı. Sitenizde yayınlanan makaleme göterilen ilgiye ve yurttaişların gösterdiği duyarlılığa teşekkür ediyor, gelecekten daha da umutlanıyorum. Saygılarımla. Kudret Ulusoy

Yolsuzlukla mücadelede başarılı olmak için önce, yolsuzluğun tanımını,
nedenlerini, boyutlarını, topluma ve bireye etkilerini, sonuçlarını ortaya
koyarak, çözüm önerileri getirmek ve sonuç alana kadarda toplumun tüm
kesimleriyle birlikte, sonuç alıncaya kadar top yekun bu mücadeleye devam
etmek gerekmektedir.

YOLSUZLUĞUN TANIMI

--Yolsuzluk; Bir görev ve yetkinin, hukuk kurallarına aykırı olarak kötüye
kullanması suretiyle, suiistimal yapmak, menfaat yada çıkar sağlamak
şeklinde tanımlanabilir.

--Hukukçular yolsuzluğu; Bir kamu görevlisinin konumundan yararlanarak
kendisine veya başkalarına çıkar ve menfaatler sağlaması şeklinde
tanımlamaktadır.

--Dünya Bankası ise, Yolsuzluğu; Kamu yetkisinin, özel çıkarlar için
kötüye kullanılması şeklinde tanımlamaktadır.

Bu açıdan bakıldığında sadece kamudaki yolsuzluklar akla gelmektedir.
Oysa ülkemizin karşı karşıya kaldığı yolsuzlukların içinde özel sektörde
önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle, Bankalar, finans kuruluşları ve
sermaye piyasasın da; spekilasyon, maniplasyon, içerden bilgi sızdırmalar
gibi usulsüzlüklerde yolsuzluğa neden olmaktadır.


YOLSUZLUĞUN BAŞLICA NEDENLERİ

--Gelir dağılımındaki adaletsizlik -- Zengin- fakir arasındaki
aşırı uçurum

--İşsizlik -- Yüksek Enflasyon

--Hızlı nüfus artışı -- Sosyal
Güvencenin olmaması

--Kamu kaynaklarının kesin tespitinin yapılmaması ve kayıt altına alınmaması

--Kamu kaynaklarındaki plansızlık, denetimsizlik, kamu
harcamalarındaki aşırı artış
--Yüksek faiz, Ekonominin büyük ölçüde devlet kontrolünde yürütülmesi.

--Kamu ihalelerinin yüksek olduğu kurumların etkin yönetilmemesi ve
denetlenmemesi.

--Aşırı borçlanma politikası, ekonomide üretim, yatırım ve istihdama
yönelik politikalar yerine ranta dönük politikalar izlenmesi.

--Kamunun yeteri kadar şeffaf olmaması, ekonomi ile politikanın iç içe
girmesi.

--Politikanın; ülkeye hizmet için değil zenginleşmede araç olarak görülmesi.

--Yıllardır uygulanan desteklemedeki popülist politikalar.

--Ülkenin koalisyonlarla yönetilmeye başlandığı dönemlerden bu yana; kamu
kaynaklarının ve kamu bankalarının, politikacıların yakınlarına görev
verilmesinde, kredilerin ihtisas dışı kredilerle seçmenlere sübvansiyon ve
kendi partilerine para dağıtılması amacıyla ve düşüncesiyle kullanılması
ve paylaşılması.

--Kamu bankalarının iyi yönetilmemesi ve etkin denetlenmemesi.

--Kamuda kıdemli, liyakatlı ve kariyerli kişilerin üst düzey görevlere
getirilmemesi, bilgisiz, beceriksiz, kapasitesiz ve tecrübesiz kişilerin
sırf yandaş olmaları nedeniyle üst düzey görevlere getirilmesi.

--Denetim elemanlarının ve denetim organlarının pasifize edilerek zaafa
uğratılması, düzenlenen raporların sümen altı edilmesi yada bekletilerek
zamanaşımına uğratılması.

--Denetim ve denetim elemanlarının sorunlarının yıllarca çözülmemesi tam
tersine ekonomik ve sosyal haklarının her geçen gün biraz daha erozyana
uğratılması.

--2531, 3628, 3071, 4518, 4208, 4422, 4483, 1918 ve 237 Sayılı Kanunlarla,
bu tür diğer kanunların etkin bir şekilde uygulanmaması.

--Ağır işleyen ve geciken, yeteri kadar araç, gereç ve bilgi donanımı ile
maddi kaynağı olmayan yargı sistemi.

--Kamu kurum ve kuruluşları arasında yeteri kadar koordinasyon, işbirliği
ile bilgi ve belge akışı olmaması ve bu konuda araştırmacılara da açık bir
arşiv oluşturulmaması.

-Mal ve hizmet üretimindeki kapasite yetersizliği, aşırı talep artışı,
kamudaki arz talep dengesizliği, ekonominin saydam olmaması, hesap verme
sorumluluğunun bulunmaması ve keyfi davranışları ile kayırmalar.

-Yolsuzluğun yaygın olmasının getirdiği meşruiyet ve ahlaki bozulmanın
yolsuzluğu daha da artırarak doğal hale getirmesi, bir yerde kuralsızlığın
kural olması.

-Sivil Toplum örgütlerinin ve yurttaşların kamudan hesap sorabilme
yeteneğine, imkanına ve gücüne sahip olmaması ve bu yönde hukuki
düzenlemeler yapılmaması.

-- İşlenen suçlarla verilen cezalar arasındaki dengesizlik, hafif para
yada hapis cezasının caydırıcı olması yerine neredeyse teşvik edici
olması.

-Yolsuzluk durumunda yakalanma olasılığının azlığı yada yakalandığı
takdirde verilen cezanın ağırlığı yada hafifliği.

-Aşırı bürokrasi ve kırtasiyeciliğin işleri uzatması ve yolsuzluğa zemin
hazırlaması.

-Kamu personeli maaş politikası ile personelin performansının herhangi
bağlantısının olmaması.

-Kamuda çalışanların maaşlarının özel sektöre göre düşük kalması,
motivasyonu olumsuz etkilemesi ve kişinin kurumu ile bütünleşmesini
zayıflatması.

--Sorunların hukuki yönden ve yasal yollarla çözülememesi sonucu, yasa
dışı yollara ve güçlere başvurulması.

--Sağlıksız ve hızlı kentleşmenin yarattığı ranttan kaynaklanan çeteleşme.

--Devlet Muhasebe sisteminin karmaşıklığı, devletin gelir ve giderine
ilişkin hesapların yer aldığı bütçedeki kalemlerin fazlalığı ve anlaşılır
olmaması.


YOLSUZLUĞUN ÇEŞİTLERİ;

--Zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, sahtecilik, dolandırıcılık, ihaleye
fesat karıştırmak, nüfus ticareti, usulsüz atama ve tayin, haksız kazanç,
haksız rekabet, kaçakçılık, kayırmacılık, batık kredi, kayıt dışı para,
uluslararası şirketler tarafından komisyon adı altında ödenen komisyonlar,
hukuk dışı bağışlar, spekilasyon, maniplasyon, vs.

--Yolsuzluğun bir çeşidi ve en önemlisi olan rüşvet; Bir kamu görevlisinin
konumunu kötüye kullanarak, yapması gereken bir işi yapmamak yada
yapmaması gereken bir işi yapmak için kendisine yada başkalarına para,
hediye veya başka bir ad altında menfaat sağlamasıdır. En az iki yada daha
çok kişi vardır.


YOLSUZLUK YÖNTEMLERİ

Yolsuzluklar; Önceleri daha çok muhasebe hileleri, vergi kaçırma; yani
karı düşük gösterme sistemine dayanırdı. Daha doğrusu faturasız yada düşük
faturalı satış yapıp, naylon fatura yada şişik faturalarla malzeme ve
yatırım malı satın alarak şirket giderlerini daha fazla gösterip, şirketi
zararda göstererek vergi kaçırma yoluna gidilirdi. Fakat bu yol karlı
değilse, bu kez şirket karda gösterilerek kredi çekilir ve bu krediler
batırılırdı.

Şirket ve bankaların denetimi de, vergi kaçırılıp kaçırılmadığı esasına
dayanır, eğer vergi kaçırılmıyorsa ve maliye ile bir sorun yoksa,
blançolar ile gelir gider tablolarındaki rakamların gerçek olup olmadığı
yönünde detaya inilmezdi. Bu durumda blanço ve gelir gider tablolarındaki
rakamların bir önemi yoktu.

Oysa, günümüzde şirket ve bankaların halka açılması ve hisse senetlerinin
borsalarda işlem görmeye başlaması nedeniyle, yapılan yolsuzlukların
tamamına yakını blançolarda yapılan muhasebe hilelerine dayanmaktadır.
Gerçekte zararda olan şirketler karda gösterilerek bir miktar vergi
ödenmesine katlanmakla beraber, olmayan kardan üst düzey yöneticilere
prim ve pay verilir bu arada, mevduat sahipleri, yatırımcılar ve kredi
veren kuruluşlar aldatılarak dolandırılır. Denetim şirketleri de kendi
çıkarları doğrultusunda bu hilelere alet olmaktadırlar.

Ayrıca, yurt içinde ve yurt dışında paravan yada tabela şirketleri
kurulur, alınan krediler bu şirketlere aktarılır, aktarılan krediler
birkaç paravan şirket arasında dolaştıktan sonra, Yurtdışındaki banka
hesaplarına aktarılır oradan da yurtiçi hesaplara havale edilir.

Diğer bir yöntemde, yurt dışında konserler düzenlenir onbinlerce davetiye
satılmış gibi gösterilerek, kaçırılan para aklanır ve tekrar yurt içine
getirilir.

Hayali ihracat, usulsüz teşvikler, gereksiz açılan kamu ihaleleri, bu
ihalelerde birim fiyatlar yerine, özel ve lüks imalatlar üzerinden
hazırlanan keşifler, ihale alındıktan sonra sürekli keşif artışları
yapılır, hak edişlerde 90 kamyon nakliye yerine 900 kamyon, 10 km
nakliyenin 100 km üzerinden ücretlendirme yapılır. Torak zemin kaya zemin
gösterilir.

Kamu kurumlarının yurt içi yada yurt dışındaki bankalarda düşük faizli
vadeli yada vadesiz mevduatı bulunmasına rağmen, kurumun finansmanı ve
ödemeleri için menfaat karşılığı bankalardan yüksek faizli krediler
çekilmesi.

Bürokratların kurumları ile bağlantılı olarak kurdukları vakıf,
biriktirme sandıkları yada fonlarda yönetime gelmek suretiyle,
çalıştıkları kurumlarla yada diğer özel ve kamu kuruluşlarıyla ticari
ilişkilere girmeleri.

Daha bunlar gibi birçok yöntemlerle yolsuzluk yapılmaktadır.


YOLSUZLUĞUN TOPLUM VE BİREY ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

--Yolsuzluk ülkede yoksulluğa, açlığa ve sefalete yol açmıştır. Sosyal
adalet temelden sarsılmıştır. Ekonomide haksız rekabete yol açmıştır.

--Milli gelirin daha az kişinin elinde toplanmasına, zenginin daha zengin,
fakirin daha fakir olmasına ve adeta orta sınıfın yok olmasına neden
olmuştur.

--İşsizlik, pahalılık ve suçluluk oranında önemli artışlar olmuştur.

--Ulusal bağımsızlığımız ve üniter devlet yapımızı tehdit ve tehlike
altında bırakılmış ve demokratik rejime güven sarsılmıştır. Demokratik
kurumlara ve hukuk sistemine karşı inançsızlık ve güvensizlik meydana
gelmiştir.

--Devletin vatandaşa, Vatandaşın devlete ve ayrıca vatandaşın birbirine
güveni kaybolmuştur.

--Ayrıca yabancı devletlerin ve uluslar arası kurum ve kuruluşların
ülkemize güveni kalmamıştır.

--Yabancı sermaye ülkemizden kaçmış ve dış yatırımlar bir daha gelmemiştir.

--Toplumun sağlığı bozulmuş, halk bireysel kimlik bunalımına girmiştir.
İntiharlar artmış, bireysel saldırılar, kap-kaçlar artmıştır.

--Halkın psikolojik ve fiziksel rahatsızlıkları artmış, ahlaki değerler
erozyona uğramıştır.

--Siyaset ve siyasetçiye güven sarsılmış, halk siyasetten soğumuş, toplum
yeni siyaset ve siyasetçi arayışlarına girmiştir.

--Geçmiş yıllarda hayali ihracat ve yolsuzluk komisyonlarında yer
alanların, meclis dışında kalması siyasete olan güveni derinden
sarsmıştır.

--Yine yapılan başka bir araştırmaya göre yabancı ülkelere yerleşmek
isteyen vatandaşlarımızın oranı %46’ya, umudunu kesenlerin oranı da
%29.6’ya yükselmiştir.

--Yabancı kurum ve kuruluşlar iç işlerimize karışır hale gelmiş, neredeyse
bürokrasideki atamalara müdahale eder duruma gelmiştir. (Kamu bankaları,
Telekom gibi üst kurul atamalarındaki sıkıntılar)


YOLSUZLUĞUN BOYUTLARI


--Son 20 yılda yolsuzluk, rüşvet, kara para ve diğer yasa dışı yollarla
ülkenin kayıp ettiği paranın miktarı bu günkü GSMH’ya yani 200 milyar
dolara eşittir.

--Yapılan bir araştırmada dış yatırımcıların %63’ü yolsuzluklar nedeniyle
ülkemize gelmek istemediklerini belirtmişlerdir.

--U.A. Finans Danışman şirketi PWC tarafından yapılan bir araştırmaya
göre, Türkiye; Çin, Rusya ve Endonazya’dan sonra en az şeffaf 4. ülke
haline gelmiştir.

--OECD Ülkeleri arasında gelir dağılımı en dengesiz ve milli gelirin en
düşük olduğu ülkelerden birisi durumuna gelinmiştir.

--Dünyadaki toplam 1 trilyon dolar dış yatırımdan, 2001 yılında sadece 982
milyon dolar pay almışız. Oysa Meksika 13 milyar, Çin, Hongkong’la
birlikte 105 milyar dolar almıştır.

--Her yıl ülkemize girmesi gereken ortalama 1.8 milyar dolar dış yatırım
artık gelmemektedir.

--Dünyada dolaşan yabancı sermaye; 90’ lı yıllarda 12 kat artmışken,
ülkemiz hala 80’ li yıllarda kalmıştır.

--Uluslar arası finans kuruluşlarının, ülkemize açmış olduğu ticari
kredilerde sadece 2001 yılının ilk çeyreğinde 3.7 milyar dolar azalma
olmuş, ayrıca kredilerin vadesi kısalmıştır.

--Yurtdışına kaçan para miktarının 40-50 milyar dolar olduğu tahmin
edilmektedir.

--Yurtdışındaki Türk işçilerinin ülkemize her yıl gönderdikleri ortalama
3.5-4 milyar dolar birikim sırf güvensizlik ve yolsuzluklar nedeniyle
gelmemiş, 2001 yılının ilk altı ayında sadece 1.5 milyar dolar
göndermişlerdir.

-Sadece Almanya’daki Türkler son 5-6 yıl içinde Almanya’da 125 bin konuta
9 milyar mark yatırmışlardır.

--Halkın güvensizlik nedeniyle ekonomiye aktarmadığı ve yastık altında
tuttuğu para miktarının 70-80 milyar dolar olduğu ifade edilmekte, sadece
Alman Hükümetinin tahmini 20 milyar Mark civarında olduğu basında yer
almıştır.

--Dünya Bankasının bir raporunda, her yıl kamu ihaleleri yoluyla 5 milyar
doların üzerindeki bir paranın, politikacılar ve bürokratların şahsi
hesabına yattığı belirtilmektedir.

--Yine başka bir raporuna göre, kamu ihalelerinin %15 inin; bağış,
komisyon vs. isimler altında ilgili kişilere ödendiği belirtilmektedir.

--Ülkemiz 2001 yılındaki 9.4 küçülme ile, son 56 yılın rekor
yoksullaşmasını yaşamıştır.

--Kişi başına düşen milli gelirde 7 yıl geriye gidilmiştir. (2001; 2160 $
1994; 2195 $ 1993; 3.093 $)

--1990-1999 yılları arasında milli gelirdeki artış sadece 212 dolar olmuş,
buna göre ülkemiz gelişmekte olan ülkeler arasında 10. sırada yer
almıştır. (1990; 2.710 $, 1999; 2.912 $)

--Gelişmiş ülkelerdeki ilk %20 nüfus ile son %20 nüfus arasındaki fark
ortalama 4-5 kat iken, bizde bu oran 11 katın üzerindedir. ( Z/F)

--Diğer bir ifade ile ülkemizdeki en fakir 134 bin aile ile, en zengin 134
bin aile arasındaki fark 234 kat olmuştur. (91.898 $ / 392 $)

--Türkiye’nin üçte birinden daha fazlası yani 25 milyon vatandaş yoksulluk
sınırında ayda 72 milyon lira ile geçinmeye çalışmaktadır.

--Yolsuzluklar yatırımları olumsuz etkilemiş, 1987 de temel kamu
yatırımlarına %15.2 pay ayrılmışken 2001 de %5.7 pay ayrılmış. (enerji,
su, bayındırlık, k.yolları)

--TMSF’na devir edilen banka sayısı 21 i bulmuş, bunların zararı 55
milyar dolar, görev zararları 30 milyar doları bulmuş. (ziraat, emlak,
halk)

--Hazineden batık bankalara 34.6 katrilyon (23 milyar dolar) faiz
hesabıyla 73 katrilyon aktarılmış.

--Yolsuzluklardan kaynaklanan kamu açığını kapatmak için IMF ve Dünya
Bankasına en fazla borçlu ülke haline gelmişiz.

--Rekabet gücü en kötü 10 ülke arasında 6. sıradayız.

--Miami’de 10 bin Türk’ün ev aldığı, sadece son iki yılda 5 bin Türk’ün
daha gayrimenkul aldığı, yine Florida da Türklerin 1.5 milyar dolar
civarında gayrimenkul aldığı medyada yer almıştır.

--Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından işlem yapılmak üzere Başbakanlığa 49
yolsuzluk dosyası gönderilmiş, bunlardan Ziraat Bankası ile ilgili 5
dosyanın gereğinin yapılması için Başbakanlıkça izin verilmemiş.

YOLSUZUKLARLA MÜCADELEDE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ


--Öncelikle yasama, yürütme ve yargı arasındaki hassas dengeyi koruyacak,
birbirlerinin görev ve yetki alanlarına müdahale etmeyecek şekilde
Anayasal ve Yasal düzenlemeler yapılmalıdır. (Yüksek yargı organı
başkanlarının konuşmaları)

--TBMM’nin meclis araştırması, meclis soruşturması ve gensoru gibi
denetim mekanizmalarının her türlü etki ve baskıdan uzak amacına uygun
işletilmesi ve bu komisyonlarda yer alan milletvekilleri güvenceye
kavuşturulmalıdır.

--Toplumun eğitim, sağlık, barınma ve diğer konularda sosyal güvencesi
sağlanarak, halkın gelecek korkusu ve endişesi giderilmelidir.

--Halka, daha sonra yabancı ülkelere ve u.a. kurum ve kuruluşlara güven
verilmeli, bir yerde Osmanlının son dönemindeki görüntü yerine, Mustafa
Kemal Türkiye’sinin ilk yıllarındaki dürüst ve temiz bir Türkiye görüntüsü
verilmelidir.

--Ülkenin bu günkü görüntüsünden vatandaşından yönetenlere kadar herkesin
sorumlu olduğu, üzerine düşenleri yapmadığı bilincinden hareketle,
yolsuzluklarla mücadele tüm toplum tarafından top yekun yapılmalıdır.

--Bundan böyle İdari, cezai ve mali aflarla bu mücadele kesintiye
uğratılmamalıdır. (afla çıkanlar, çek, senet, disiplin affı teşvik
edicidir.)

--Devlet tuttuğundan vergi alma yerine vergi oranları düşürülerek vergi
tabana yayılmalı ve Devlet tutamadığından da vergi almalı. Kapsamlı bir
vergi reformuna gidilmelidir.

--Eleştiriler olumlu ve yapıcı olmalı eleştirenler çözüm yolu da önermelidir.

--Tüm çözümü devletten bekleme yerine, herkes üzerine düşeni yapmalı,
kişisel menfaat yerine toplumsal menfaat bilinci oluşturulmalıdır. Bu
konuda ilk öğretimden yüksek öğretime kadar herkese gerekli eğitim
verilmelidir.

--Yolsuzlukla mücadele siyasi bir linç aracı olarak görülmemelidir. Çünkü;
burada en büyük yarayı; birbirlerini yolsuzlukla suçlayan, ancak bunu
kanıtlayamayan yada gereğini yapmayarak birbirlerini aklayan siyaset ve
siyasetçiler almaktadır.

--Yolsuzlukla mücadelede siyasi partiler, kurum ve kuruluşlar daha doğrusu
tüzel kişilikler hedef alınmamalı, yolsuzluğu yapan suç işleyen kişilerin
üzerine gidilmelidir. Zira; Kurumlar demokrasinin ve rejimin temel
organlarıdır. Bunları yıktığınız zaman tekrar inşa edemezsiniz, o zaman
toplum hukuk dışı çareler ve başka arayışlar içerisine girer ki (mafya,
dikta gibi demokrasi dışı) telafisi mümkün olmayan yollara gidilir ülke
yıllarca geriye gider.

--Gerek ulusal gerekse evrensel hukuku kuralları daha doğrusu yasalar tam
olarak ve herkese tavizsiz eşit, adaletli ve dengeli bir şekilde
uygulanmalıdır. (1 kg kıyma çalana 6 yıl, Bankaları hortumlayanlar 6 ay
hapis yatmakta)

--Yönetime, hukuk kurallarını tam olarak uygulayacak nitelikli, bilgili
kişilikli ve cesur kişiler getirilmelidir.

--Üst düzey görevlere getirilenlerin herhangi bir suiistimale karışıp
karışmadıkları, haklarında herhangi bir soruşturma yapılıp yapılmadığı ve
cezalandırılıp cezalandırılmadıklarına bakılarak (aklananlar hariç)) ona
göre görev verilmelidir. Liyakat ve kıdem esası kesinlikle esas alınmalı
ve etik sözleşmesi getirilmelidir.

--Öncelikle eşit işe eşit ücret ilkesinden hareketle, görev yetki
sorumluluk ve üstlenilen riskler göz önüne alınarak, tüm çalışanların
gelir dağılımındaki adalet sağlanmalı, daha sonra, üst düzey kamu
görevlilerinin ücretleri özel sektördekine uygun hale getirilmeli ve
böylece kamudaki ücret adaletsizliği giderilmelidir.

--Ekonomi ile politikanın ilgisi makro düzeyde olmalı, ilişkileri asgari
düzeye indirilmelidir. Yatırımlar ülkenin ihtiyacına ekonomik kurallara
göre yapılmalı, siyasi tercihlere göre yapılmamalıdır. (Havaalanları,
tesisler, ulaşıma, cevhere vs. göre)

--Yeni idari yapılanmada yer alan ve denetim dışı kalan ayrıca, ücretleri
de kendileri tarafından astronomik bir şekilde tespit edilen üst kurullar
ya kaldırılmalı yada sıkı denetim getirilerek, bütçe yasası içine
alınmalıdırlar.

--Kamu ihalelerinin her aşaması açık ve şeffaf olmalı, işi geciktiren,
devir eden ve suiistimali tespit edilenlere bir daha kamuda kesinlikle
ihale verilmemelidir. Ayrıca mesleki sivil toplum örgütü temsilcilerinin
de yer aldığı bağımsız bir komisyonca, ihale komisyonları ve diğer üst
kurullar denetlenmelidir.

--Yargı üzerinde önemli etkisi ve katkısı olan Bilirkişilik müessesi
yeniden ele alınmalı bir yasası çıkarılmalı, sıkı takip ve denetim altına
alınmalıdır.

--Yargıda yeni bir reforma gidilerek, yürütmenin etkisinden ve baskısından
kurtarılmalı, HSYK’nun yapısı değiştirilmeli, ilgili Bakan ve Müsteşar bu
kurulda yer almamalı, hakim ve savcıların atama, yer değiştirme ve ücret
gibi özlük işlemleri tam bağımsız ve özerk bu kurulca yürütülmelidir.
Hakim ve savcıların yetkilerinin kısılması, görev alanlarının daraltılması
yerine artırılmalıdır. (4483, kamu bankaları, üst düzey yöneticiler,
doğrudan müdahale)

--Sadece İdarede değil polis, C. Savcısı ve mahkemelerde kesinlikle
ihtisaslaşmaya ve uzmanlaşmaya gidilmelidir. Çünkü yeterli bilgi, belge,
tecrübeye sahip olunmadığı ve yolsuzluklar kavramada, teşhis etmede, yol
ve yöntem belirlemede yetersiz kalındığı için kısa sürede sonuç
alınamamakta, başlanan operasyon ve yargılamalar yarım ve sonuçsuz
kalmakta, adalet gecikmekte, zaman aşımına uğratmakta dolayısıyla adalet
adaletsiz yaratmaktadır.

--Yolsuzluk, rüşvet, karapara ve diğer yasa dışı yollarla sağlanan
paralarla ilgili davalara, bu konuda ihtisaslaşan mahkemeler bakmalı ve bu
mahkemelerdeki hakim ve savcıların emrine ekonomi, mali ve uluslar arası
hukuk alanında yetişmiş deneyimli kolluk güçleri verilmelidir.

--Bankacılık sırrı eski önemini kaybettiğinden ve bu sır kara para
aklamada ve kaçakçılıkta kullanıldığından, ilgili ve yetkili kişilere bu
sır kaldırılmalıdır. Parasal görevlerde bulunan kişiler uzun süre aynı
yerde görev yapmamalı, gerekli şartlar hazırlanarak belirli sürelerle
rotasyon yapılmalıdır.

--Kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon, iletişim, bilgi ve belge
akışı sağlanmalı, arşiv oluşturulmalı özellikle, Adli, Emniyet, Jandarma
ve Teftiş Kurulları arasında doğrudan işbirliği kurulmalıdır.

--Yapılan soruşturmalar hazırlık aşaması dışında açık ve şeffaf olmalı
sonuçları kamu oyuna açıklanmalı ve bu mücadele hukuk içinde kalınarak
yapılmalı, Tanıkların kimlikleri kesinlikle gizlenmeli, özellikle kamuda
suça ilişkin ilgili ve yetkili makamlara bilgi ve belge verenler hakkında
bir işlem yapılmamalıdır. Yargının hızlanması için delil toplamanın
önündeki her türlü engeller kaldırılarak, soruşturma süreci
hızlandırılmalıdır.

--Tüm Teftiş Kurulları tek çatı altında birleştirilerek aynı HSYK olduğu
gibi bağımsız bir kurul oluşturularak TBMM’ne, Cumhurbaşkanına yada
Başbakana bağlanmalıdır. Böylece denetim sistemi ve denetim elemanları
her türlü etki ve baskıdan kurtarılarak kurumsal ve bireysel bağımsızlık
getirilmelidir.

--Bu kurula bağlı bir suç ihbar merkezi oluşturularak, tüm ihbarlar bu
merkezde toplanmalı, buradan denetim elemanlarına dağıtılmalı, düzenlenen
raporlarda suçun çeşidine göre, ya doğrudan denetim elemanı tarafından,
yada buradan ilgili makamlara yani yargıya intikal ettirilmelidir. Suç ve
suçlu veri tabanı oluşturularak sürekli izlenmeli ilgili ve yetkili
kişilerin araştırmasına da açılmalıdır.

--Yolsuzlukla mücadele eden basın ve medya kuruluşları ile sivil toplum
kuruluşlar teşvik edilmeli, desteklenmeli ödüllendirilmelidir.

--Mal Bildirimleri her yıl alınmalı, açık ve şeffaf olmalı, ilgili ve
yetkili kişi ve kuruluşların rahatça bu bilgilere ulaşmaları
sağlanmalıdır.

--Yolsuzluklarla haksız kazanç sağlayanların mal varlıklarına kesinlikle
el konulmalı, bunlar sürekli izlenmeli, ayrıca kredi batıranlara bir daha
bankalarda üst düzey görev verilmemelidir. Başında bulunduğu kurumu zarar
ettiren yöneticiler alınmalı, başarılı olanlar maddi açıdan da
ödüllendirilmelidir.

--Kamu görevlilerinde olduğu gibi, Bakan, milletvekili ve Belediye Başkanı
seçilenlere ticaret yasaklanmalı, mevcut işleri kayyuma devir edilmeli, iş
takipçiliğine kesinlikle son verilmelidir. Ancak ücretleri de
bulundukları konuma göre artırılmalıdır. Ayrıca siyasi partiler ve
siyasetçilerin seçim harcamaları, alınan bağışlar açık ve denetlenebilir
hale getirilmelidir.

--Kamu ve yerel yönetimler özel sektörün yapacağı ticari işlemleri
yapmamalı, ancak devletin de, özel sektörü sürekli takip ederek çok sıkı
bir şekilde denetim altına almalıdır. Çünkü; özel sektör de, ülke
ekonomisini ve dolayısıyla toplumu doğrudan etkilemektedir. (Vakıf,
Sandık, Fon, Market, Mağaza vs.)

--Yerel Yönetimlerde yeniden yapılanmaya gidilerek, hazine garantili
borçlanmaları önlenmeli, özellikle Belediyelerde, yolsuzluk kaynakları
haline gelen sandık, fon , şirket, vakıf gibi kuruluşlar kesinlikle
kapatılmalı, yada mahalli sivil toplum kuruluş temsilcilerinin de yer
aldığı ve sürekli değişen üyelerden oluşan bağımsız komisyonlarca sıkı
denetim altına alınmalıdır. Belediyelerin nüfusları esas alınarak
oluşturulacak genel bir bütçe ile Yerel Yönetimler Genel Bütçesi
oluşturulmalıdır. Bu bütçeler, Belediye, Valilik, Özel İdareler ve diğer
Meslek Oda temsilcilerinden oluşan komisyonlarca idare edilmelidir.

--2531, 3628, 237, 3071, 4518, 4208, 4422, 4483, 1918 Sayılı Yasalara
işlerlik kazandırılmalı, eksik, yanlış yönleri günün şartlarına göre
değiştirilmelidir.

--Denetimin ve Yargının önündeki en önemli engellerden birisi olan 4483
sayılı yasa kaldırılmalı. Kamu Bankaları yöneticilerine dokunulmazlık
getiren ve Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından veto edilmesine rağmen
çıkarılan Bankacılık yasasında yapılan değişiklikler tekrar iptal
edilmelidir.

--Kamu muhasebe sistemi; açık, net, anlaşılır ve her isteyenin kolayca
ulaşabileceği hale getirilmelidir. Bütçe dışı fon, vakıf, sandık gibi tüm
kuruluş bütçeleri genel bütçe içine alınmalı ve bu bütçeler ışığında
yatırımlar da ona göre planlamalıdır.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Ülkemizdeki Yolsuzluklara Genel Bir Bakış Ve Bunlarla Mücadelede Çözüm Yolları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Kudret Ulusoy'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
» Makale Bilgileri
Tarih
19-04-2004 - 21:02
(7273 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 109 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 77 okuyucu (71%) makaleyi yararlı bulurken, 32 okuyucu (29%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
45198
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 4 saat 27 dakika 34 saniye önce.
* Ortalama Günde 6,21 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 24238, Kelime Sayısı : 2604, Boyut : 23,67 Kb.
* 268 kez yazdırıldı.
* 7 kez arkadaşa gönderildi.
* 290 kez indirildi.
* 39 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 121
Yorumlar : 7
Sayın Kudret Ulusoy sizi yürekten kutluyorum. Çalışmalarınızda başarılar dilerim. Sizi destekliyorum Selamlar(...)
Yolsuzlukla mücadelenin istendiği ve beklendiği bu dönemde, özellikle önleyici ve gerektiğinde de müdahale edici nitelikleri taşıyan bir kurumsallaşmaya aşırı ihtiyaç vardır. İnşa edilmesi planlanan y... (...)
Değerli kardeişm,Demokrasi erdemli insanlar topluluğu olmadığıu sürece ne kadar kurallar korsanız koyunuz yaptırım erk;ini elinde tutanllar barajın settinde delik aramaya devam edecceklerdir.Yasama er... (...)
Değerli okuyucular, sömürgeci batı tarafından geçmişten günümüze değişik argümanlar kullanılarak ülkemizin üzerinde oynan oyunlara ilişkin "1800'lerden 2000'lere EMPERYALİZMİN KISKACINDAKİ TÜRKİYE" ad... (...)
Sayın yazarın raporunu ibretle okudum ve Türkiye'de yolsuzlukların neden bir türlü önünün alınamadığını gördüm. Çünkü yazar tarafından yolsuzluklara karşı alınacak önlemlerin belirtilmesine rağmen :b... (...)
Türkiyenin sahip olduğu kaynaklar itibariyle Dünyanın ilk onbeş ülkesi içinde yer almasına rağmen nüfüsunun %70 inin neden açlık sınırı içerisinde yaşadığını Kudret Ulusoy'un makalesini okuduktan sonr... (...)
Sayın Yazarın makalesini okurken aklıma hemen şu geldi ,acaba bizim vatandaşımız ,yolsuzlukla mücadele edilmesini mi istiyor veya bazı kişilerin çalanlar için söylediği çalsın ama birşeyler yapsın ,zi... (...)
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04410911 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.