Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Tbmm Üyelerinin Hukuki Statüsü Ve Yasama Bağışıklığı Üzerine Bir Çalışma

Yazan : İbrahim Selçuk [Yazarla İletişim]

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ÜYELERİNİN HUKUKİ STATÜSÜ VE YASAMA BAĞIŞIKLIĞI ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA

İbrahim Selçuk*

İÇİNDEKİLER

I. Milletvekili Tanımı……………………………………………………………1
II. Türkiye’ de Milletvekilliği…………………………………………………...2
III. Milletvekili Seçilme Yeterliliği……………………………………………..3
IV. Adaylık…………………………………………………………………...…4
V. Seçimler……………………………………………………………………...4
VI. Milletvekili Sıfatının Kazanılması………………………………………….4
VII. Milletin Temsili İlkesi ve Andiçme………………………………………..5
VIII. Yasama Bağışıklığı……………………………………………………….6
A. Yasama Sorumsuzluğu……………………………………………….....7
1. Tanımı………………………………………………………………..7
2. Amacı………………………………………………………………...7
3. Koşulları……………………………………………………………...7
4. Niteliği………………………………………………………………..8
B. Yasama Dokunulmazlığı………………………………………………...8
1. Tanımı………………………………………………………………...8
2. Amacı………………………………………………………………....8
3. Tutumu………………………………………………………………..9
4. Kaldırılması ve Kaldırılma Şekli……………………………………..10
5. Kaldırmanın Denetimi ve Sonuçları………………………………….10
6. Niteliği………………………………………………………………..10
IX. Özet…………………………………………………………………………11
Kaynakça………………………………………………………………………..11

I. MİLLETVEKİLİ TANIMI


Milletvekili isminden de anlaşılacağı üzere bir birleşik sözcüktür ve millet ile vekil sözcüklerinin birleşiminden oluşmuştur. Milletvekilinin tam anlamını kavrayabilmek için öncelikle bu iki sözün anlamını bilmek gerekir. Millet asıl olarak Arapça bir sözcüktür. TDK ’ya göre millet; ‘‘Çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insanlar topluluğu.’’ demektir. (Bu dâhil TDK’ nın verilen bütün tanımlamaları –www.tdk.gov.tr- adresinden alınmıştır. ) Ahmet Mithat Efendi ve Mevlüt Kaplan’a göre ise millet sadece, benzer özellikleri olan topluluktur. [1] Oysa bu yanlış bir tanımlamadır. Çünkü her benzer özellikleri olan kendilerini bir millet olarak görmezken, benzer özellikleri olmadığı hâlde kendilerini bir millet olarak gören topluluklar vardır. Bunun en tipik örneği Amerikan milletidir. Amerika Birleşik Devletleri’ nde birbirinden çok farklı kültürel özelliklere sahip topluluklar bir millet teşkil ettiklerini savunmaktadırlar. Birinci duruma giren en tipik örnek ise Almanya ve Avusturya devletlerinin halkları arasında görülmektedir. Bu iki devletin halkları kendilerini başka olarak görmektedir ve hatta tarihte ‘‘Cermen Düalizmi’’ adı da verilen bir olgu mevcuttur ve bunun yüzünden Cermen topraklarında bulunan bu iki devlet birleşmiş olarak bulunmamaktadır. [2] Dolayısıyla en doğru tanımı TDK vermektedir.

Vekil sözcüğüne baktığımızda ise bu sözcüğün de Türkçe kökenli olmayıp Arapça kökenli olduğunu görmekteyiz. TDK’ nın tanımına göre vekil; ‘‘1. Birinin işini görmesi için kendi yerine bıraktığı veya yetki verdiği kimse, 2. Bir görevde asıl görevlinin yerine bakan kimse.’’ olarak tanımlanmaktadır. Vekâlet, işi bir kimseye verenin rızası dâhilinde verilir. Vekâleti veren, vekâleti alana kendilerine ait olan bir hak dâhilinde bir yetki vermiştir. Yani vekil, müvekkilden aldığı vekâlet işini bir yetki olarak yerine getirir

Bu iki sözcüğü terminolojik olarak inceledikten sonra milletvekili tanımına geçebiliriz. TDK’ ya göre milletvekili, millet meclisine seçimle giren millet temsilcisi, mebus, parlamenter olarak tanımlanmıştır. Köken olarak Türkçe olmayan iki sözcükten oluşan bu sözcük, Türkçe konuşan ve halkı Türk olan insanların temsilcilerinin bir özel adı olmuştur. Bu sözcük bile en olur tanımdır ki zira geçmişte mebus sözcüğü dahi kullanılmış ve şimdilerde de kimilerince parlamenter ismi yeğlenmeye başlanmıştır. Onun yerine ‘‘ uluselçisi veya ulusalelçi ’’ gibi bir isim verilmesi hem anlamına ve önemine binaen uygun ve yerinde olurdu hem de dilimizin gelişimine katkıda bulunulurdu.

Bu tanımlamalardan sonra milletvekili biz şu şekilde tanımlayabiriz:
Ulusal meclisleri olan ülkelerin halkları tarafından kendilerini temsil etmeleri ve kendilerine ait olan egemenlik haklarını kullanmaları için demokratik yöntemlerle seçtikleri elçiye milletvekili denilir.

Bu tanıma göre milletvekili, halktan bir yetki alarak onlara ait egemenlik hakkını onların adına mecliste kullanır.

II. TÜRKİYE’ DE MİLLETVEKİLLİĞİ

Osmanlı Mebusan Meclisi’ nin dağıtılması ve İstanbul’ un işgal edilmesi üzerine Mustafa Kemal, 19 Mart 1920 tarihinde Temsil Heyeti adına bir bildiri yayınladı. Bu bildirimle ‘‘salâhıyeti fevkalede-i haiz bir meclis’’ Ankara’ da toplantıya çağırıldı. Bundan anlaşıldığı olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin toplatılmak istenmesidir. Bu yeni açılacak meclisin üyeleri için M. Kemal livalara ve kolordulara bir genelge göndererek bölgelerinde seçim yapmalarını ve seçilenlerin de büyük bir gizlilikle Ankara’ ya doğru yola çıkmalarını istedi. Dağıtılan Mebusan Meclisi’ nin üyelerinin Ankara’ daki mecliste de üyelik hakları vardı. Böylelikle Birinci Meclis çalışmalarına başlayacaktı. İlk Meclis çalışmalarına başladıktan sonra dönemin tarihsel gelişmelerine göre faaliyetlerine devam etti. Birbirlerinden farklı seçim sistemleri denendi ve hatta farklı seçim ilkeleri benimsendi. 1960 Askeri Müdahalesi’ nin ardından hazırlanan 1961 Anayasası millet meclisinin yanında bir de senato öngördü. Bu da 1980 Askeri Müdahalesine kadar devam etti. Esas itibariye 1982 Anayasası’ nın hükümleriyle milletvekilliğini aktarmak gerekir.

Türkiye’ de milletvekilliği, anayasamızın 80 ilâ 86. maddeleri arasında ve 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu ile düzenlemiştir. Yürürlükteki 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu 10/06/1983 tarihlidir. AY, m.75 ve 2839 sayılı kanunun 3. maddesine göre mecliste olması gereken milletvekili tam sayısı 550 dir. Seçimler tek derecelidir ve nispi temsil sistemine göre belirlenir. Seçimler genel, eşit ve gizli oyla bütün yurtta aynı günde, aynı yargı yönetim ve denetimi altında yapılır. (2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu m.3) Seçmen oyunu tam bir serbestlikle kullanır. (2839 sayılı MSK, m.3)

10 Haziran 1983 tarih ve 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu’ nun 34. maddesine göre seçime katılmış siyasi partilerin ve bağımsız adayların adları alt alta ve aldıkları geçerli oy sayıları da hizalarına yazılır. Siyasi partilerin oy sayıları önce bire, sonra ikiye, sonra üçe… ilâ o çevrenin çıkaracağı milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bölünür. Elde edilen paylar ile bağımsız adayların aldıkları oylar ayrım yapılmaksızın en büyükten en küçüğe doğru sıralanır. Seçim çevresinden çıkacak milletvekili sayısı kadar bu payların sahibi olan partilere ve bağımsız adaylara rakamların büyüklük sırasına göre milletvekili tahsis olunur. Bir örnekle konu daha net açıklanabilir. Diyelim ki 200.000 geçerli oyun kullanıldığı bir seçim çevresinden 5 milletvekili çıkacaktır. (A) partisi 72.000, (B) partisi 60.000, (C) partisi 48.000, (D) partisi ise 20.000 oy almış olsun. Aşağıdaki tabloda hangi partinin ne kadar milletvekili çıkaracağını göreceğiz.


Parti 1' e böl 2' ye böl 3' e böl 4' e böl 5' e böl
(A) 72.000 36.000 24.000 18.000 14.000
(B) 60.000 30.000 20.000 15.000 12.000
(C ) 48.000 24.000 16.000 12.000 9.600
(D) 20.000 10.000 6.666 5.000 4.000


Kanuna göre şimdi de en büyük beş sayıyı sıralayalım.
72.000 (A) partisi, 60.000 (B) partisi, 48.000 (C) partisi, 36.000 (A) partisi, 30.000 (B) patisidir. Bu verilere göre (A) partisi 2, (B) partisi 2, (C) partisi 1 milletvekili çıkarır. (D) partisi ise bu seçim çevresinden milletvekili çıkaramaz.

NOT: 2839 sayılı kanunun 33. maddesine göre genel seçimlerde ülke genelinde, ara seçimlerde ise ara seçimin yapılan çevrelerde geçerli oyların %10 unu geçmeyen partiler milletvekili çıkaramazlar.

NOT: AY, m.67/son’ a göre, ‘‘seçim kanunlarında yapılan değişiklikler yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.’’

III. MİLLETVEKİLİ SEÇİLME YETERLİLİĞİ

Anayasamız 76. maddesinde milletvekili seçimi için bazı koşullar koymuştur. 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu da bunları zikretmiştir.

1. Türk vatandaşı olmak
2. 25 yaşını doldurmuş olmak
3. En az ilkokul mezunu olmak
4. Askerlik hizmetini yapmış olmak
5. Kısıtlı olmamak
6. Kamu hizmetlerinden yasaklı olmamak
7. Taksirli suçlar hariç toplam bir yıl veya daha fazla hapis ile ağır hapis cezasına hüküm giymiş olmamak
8. Zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlardan hüküm giymiş olmamak
9. Kaçakçılık, resmi ihale ve alım-satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma, terör eylemlerine katılma ve bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından biriyle hüküm giymiş olmamak. (Böyle suçlardan hüküm giymiş olanlar affa uğramış olsalar bile milletvekili seçilemezler.)

IV. ADAYLIK

Yukarıdaki başlıkta incelediğimiz AY, m.76 cümlelerine göre seçilme yeterliliğine sahip her Türk, milletvekili adayı olabilir. Kişi ya bir siyasi parti listesinden ya da bağımsız olarak milletvekili adayı olabilir. Bağımsız aday olmak isteyen kişi, il seçim kuruluna bizzat başvurur. Eğer siyasi parti listesinden aday olacaksa parti listesinin il seçim kuruluna sunulması gerekir.

V. SEÇİMLER

TBMM seçimleri aşağıdaki durumlarda yenilenir:
a) Meclisin seçim döneminin sona ermesiyle yenilenir. 21 Ekim 2007 günü yapılan halkoylamasıyla onaylanan Anayasa Değişikliği Kanunu ile beş yılda bir yapılan seçimler artık bir dört yılda bir yapılacaktır. Keza 2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu’ nun da 6. maddesinin birinci fıkrası seçimlerin dört yılda bir yapılacağını öngörmektedir.
Bir önceki seçimin yapıldığı tarihten itibaren dört yılın dolmasından önceki son pazar günü oy verilir. Oy verme gününden geriye doğru hesaplanacak doksan günlük sürenin ilk günü seçimin başlangıç tarihidir. (2839 sayılı Milletvekili Seçim Kanunu, m.6 – 22.10.2009 tarih ve 5922 sayılı Kanun ile değişik şekli)
b) Meclisin erken seçim kararıyla yenilenebilir. Meclis erken seçim kararı alabilir. (AY, m.77/2) Meclis erken seçim kararı aldığı zaman seçimlerin yapılacak olduğu tarihi de belirler. Eğer meclis böyle bir karar alır ise durum 48 saat içinde Bakanlar Kurulu tarafından ilân olunur. (2839 sayılı MSK, m.8)
c) Cumhurbaşkanı da seçimlerin yenilenmesine karar verebilir. Cumhurbaşkanının bu yetkisine fesih hakkı denir.[4] cumhurbaşkanının bu hakkı AY, m.116’dan gelir. Bu maddeye göre:
Bakanlar Kurulu’nun 110. maddede belirtilen güvenoyunu alamaması ve 99. veya 111. maddeler uyarınca güvensizlik oylarıyla düşürülmesi hallerinde; kırk beş gün içinde yeni Bakanlar Kurulu kurulamadığı veya kurulduğu halde güvenoyu alamadığı takdirde Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’na danışarak, seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.
Başbakanın güvensizlik oyuyla düşürülmeden istifa etmesi üzerine kırk beş gün içinde veya yeni seçilen TBMM’de Başkanlık Divanı seçiminden sonra yine kırk beş gün içinde Bakanlar Kurulu’nun kurulamaması hallerinde de Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’na danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.
Görüldüğü üzere Cumhurbaşkanı fesih hakkını sayılan beş durumdan biri ortaya çıktığında kullanabilir.

NOT: AY, m.78’e göre ‘‘Savaş sebebiyle yeni seçimlerin yapılmasına imkân görülmezse, Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimlerin bir yıl geriye bırakılmasına karar verebilir.’’ Aynı maddenin ikinci fıkrasına göre de, ‘‘Geri bırakma sebebi ortadan kalkmamışsa, erteleme kararındaki usule göre bu işlem tekrarlanabilir.’’

VI. MİLLETVEKİLİ SIFATININ KAZANILMASI

Tartışmalı olan bir husustur ve mahiyeti ise milletvekilliği sıfatının andiçmeyle mi, seçilmeyle mi yoksa il seçim kurulu tarafından hazırlanan tutanağa göre mi kazanılmasıdır. Kimileri milletvekilliği sıfatının andiçmeyle kazanıldığını söylemektedir. Bu hususta haklılık payı vardır. Şöyle ki usulüne göre andiçmemiş bir milletvekilinin göreve başlaması mümkün değildir. [5] Bir milletvekilinin göreve başlamaması onun izinsiz ve mazeretsiz olarak birleşimlere katılmamamış olması anlamına gelir. İzinsiz ve mazeretsiz olarak da 5 birleşime katılmayan milletvekilinin, milletvekilliği düşer. Kemal Gözler’ e göre ise milletvekilliği sıfatı seçimle kazanılır. Andiçmenin veya andiçmemenin milletvekilliği sıfatı kazanılması üzerinde bir etkisi yoktur. [6] Sözü edilen cümlelerin devamına bakıldığında bu sıfatın il seçim kurulundan alınan tutanak ile kazanıldığı da yazmaktadır. Bizim de katıldığımız bu görüşe göre milletvekilliği sıfatı il seçim kurulundan alınan belge ile kazanılır.
O hâlde şöyle diyebiliriz: Bağımsız olarak veya bir parti listesinden aday olan kişinin milletvekilliği sıfatını kazanabilmesi için adayın d’hont usullü [7] nispi temsil sistemine göre gereken işlemler yapıldığında milletvekili olduğu kesinleşmeli ve il seçim kuruluna gidip, milletvekili olduğuna dair tutanağını almalıdır. Zaten TBMM tarafından hazırlanan ve Haziran 2011 tarihini taşıyan ‘‘Milletvekili Rehberi’’ nin birinci bölümünün birinci başlığı –Milletvekili Seçim Tutanağı(Mazbata) ismini taşımaktadır ve aynen şöyle yazmaktadır:
‘‘İl seçim kurulu tarafından düzenlenen ve milletvekili sıfatını belirleyen belgenin aslı.’’[8]
Dolayısıyla milletvekili sıfatı mazbatanın alındığı anda başlar.





VII. MİLLETİN TEMSİLİ İLKESİ VE ANDİÇME

Hatırlanacağı üzere milletvekilleri belli bir seçim çevresinden seçilmektedirler. Türkiye’de seçim çevreleri illere göre ayrıldığı için de milletvekili sadece o ilin milletvekiliymiş gibi görünmektedir. Oysaki durum bu şekilde değildir. AY, m.80’e göre; ‘‘TBMM üyeleri seçildikleri çevreyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil ederler.’’ Bu ilke sadece 1982 anayasasında değil 1876 Kanun-i Esasisi 71. maddesinde, 1921 Teşkilat-ı Esasiyenin 5. maddesinde, 1924 anayasasının 13. maddesinde ve 1961 anayasasının 76. maddesinde de yer almaktadır. Maddeden açıkça anlaşılacağı üzere, milletvekili sadece seçildiği bölgenin temsilcisi olmadığı gibi, sadece kendisini seçenlerin temsilcisi de değildir. Maddeden açıkça anlaşılan bir diğer hüküm ise milletvekilinin adı üstünde milletin temsilcisi olduğudur. Burada ayırımını yaptığımız nokta halkın değil milletin temsilcisi olunuşudur. Yani sadece bugün yaşayan halkın değil; geçmişte yaşamış, bugün yaşayan, gelecekte yaşayacak olanların temsilcisidir. Halk ile millet bu noktada ayrılmaktadır. [9]
Anayasamızın 81. maddesine göre TBMM üyeleri göreve başlarken, aynı maddede yer verilen andı içerler. Milletvekili sıfatının kazanılmasını incelediğimiz VI. bölümde andiçmenin milletvekili sıfatının kazanılmasıyla bir ilgisinin olmadığını gördük. Ancak andiçmemiş bir milletvekilinin de göreve başlamasına imkân yoktur. [10] Andın manevi niteliğinin olduğunu düşünen yazarlar da vardır. Örneğin Ergun Özbudun’ a göre andın hukuki bağlayıcılından ziyade manevi bağlayıcılığı vardır.[11] Usulüne göre andiçmemiş milletvekili göreve başlamamış sayılır. Eğer bu durum 5 birleşim devam ederse milletvekilinin milletvekilliği düşer. AY, m.81’de yazılan andiçme metni aşağıda verilmiştir.
‘‘Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; Büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine andiçerim.’’

VIII. YASAMA BAĞIŞIKLIĞI (ULUSELÇİSEL AYRICALIKLAR)


Milletvekili sıfatını kazanan zatların mecliste görevlerini ve çalışmalarını serbestçe yerine getirebilmeleri amacıyla, hükümet tarafından veya özel kişiler tarafından başlatılabilecek adli takiplerden korunması için onlara tanınan ayrıcalıklara yasama bağışıklığı (teşrii muafiyet – parlamenter bağışıklık) denir. Terimleri sözcükbilimsel açıdan inceleyecek olursak da kuruluşlarında kullanılan sözcüklerin anlamlarıyla yeni kurulan öbeğin anlamlarının uyuştuklarını görmekteyiz. Şöyle ki yasama ve bağışıklık sözcüklerine baktığımızda, yasamanın zaten meclisin en temel görevinin ve hatta sebebinin olduğu ve yasama sözcüğünün meclise değin anlamlar içerdiği açıktır; bağışıklık sözcüğünün anlamına baktığımızda ise ‘‘muafiyet’’ anlamı ile karşılaşmaktayız. [12] Terimin Fransızcası olan immunitê parlementaire söz öbeğini inceleyecek olursak, parlementairenin ‘‘parlamentoya değin’’ anlamına geldiğini, immunitênin ise birinci anlam olarak ‘‘bağışıklık’’ ikinci anlam olarak ise ‘‘dokunulmazlık’’ olduğu karşımıza sözlüklerde çıkmaktadır.[13] Dolayısıyla immunitê parlementairenin “parlamentoya değin bağışıklık” olarak tercüme edilmesi yakışı kalan bir durumdur. Bu haliyle betimlenen anlamı tam olarak karşıladığı savunulabilir. Bir diğer anlamı olan teşrii muafiyeti inceleyelim. Prof. Dr. İsmail Parlatır’ ın Osmanlı Türkçesi Sözlüğü’ nde teşrii sözcüğüne iki anlam verilmiştir. Birinci anlam “Hz. Peygamber (s.a.v.) in şeriata ilişkin hadisleri” ve ikinci anlam olarak da “kanun koyma veya yapma” olarak verilmiştir.[14] Haliyle bizim buradan anlamamız gereken anlam, verilen ikinci anlamdır. Yani “kanun koyma veya yapma” anlamıdır. Yine adı geçen eserde muafiyet sözcüğü için de iki anlam verilmiştir. Birinci anlam isim olarak ele alınmış ve “bağışlanmışlık ve ayrıcalıklık” olarak tanımlanmıştır. İkinci anlam ise biyoloji terimi olarak ele alınmış ve “bağışıklık” olarak tanımlanmıştır. Burada da anlamamız gereken anlam birinci anlamıdır. Ele alınan anlamlarla birlikte teşrii muafiyeti açıklamak istenirse de ortaya “kanun koymaya ya da kanun yapmaya yahut kanunkoyucuya dair ayrıcalık, bağışlanmışlık” gibi bir anlam çıkar ve bu da verilen Fransızca anlamın tam olarak aynısıdır.
Biz de konu adı olarak bu sözcüklerin tümünden farklı olan ve Türk anayasa tüzesi yazınında ( Türk anayasa hukuku literatüründe ) rastlanılmayan bir isim seçtik. Kısaca niçin bu ismin önerildiğini açıklayalım. Önceki konularda da anlattığımız üzere biz milletvekili sözcüğünü eleştirdik ve yerine uluselçisi ya da ulusalelçi sözcüklerini önerdik. Bu terimin kullanılmasının ise kavramın mahiyeti açısından sıfatı taşıyan kişilerce önemli olabileceğini vurguladık. Akla gelen soru ise bir ismin nasıl görevi ve mahiyetini ve önemini anlamaya etki edeceği sorusudur. Bu soruya vereceğimiz en güzel cevap ise dilin toplumun yaşayışıyla birlikte şekillendiği olgusudur. Zaten birçok bilinmeyene sahip hukuk dilinin daha da anlaşılması için çaba gösterilmesi gereken sözcüklere sahip çıkmaması gerekir. İsim olarak kavramı tartıştıktan sonra şimdi de içeriğini görelim. Biz her ne kadar eleştirsek de burada yerleşik kavramları kullanacağız.
Yasama bağışıklığı ikiye ayrılır: yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığı. Şimdi önce yasama sorumsuzluğunu sonra da yasama dokunulmazlığını inceleyelim.

A) YASAMA SORUMSUZLUĞU

1. Tanımı

Milletvekillerinin meclis çalışmalarını yerine getirirken söyledikleri sözlerden, kullandıkları oylardan ve açıkladıkları düşüncelerden dolayı herhangi bir hukuki veya cezai takibata uğramayacakları güvencesine yasama sorumsuzluğu ( teşrii mesuliyetsizlik, mutlak dokunulmazlık, irresponsabilitê parlementaire ) denilir. Yasama sorumsuzluğu 1982 anayasasının 83. maddesinin birinci fıkrasında dile getirilmiştir. Bu madde şu şekildedir: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri, meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki Başkanlık Divanı’ nın teklifi üzerine Meclisçe başka bir karar alınmadıkça meclis dışında tekrarlamaktan ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.” Maddeden de açıkça anlaşılacağı üzere meclisteki oy, söz ve düşünce açıklamaları meclis dışında da tekrarlanabilir. Ancak o oturumdaki Meclis Başkanlık Divanı’ nın teklifi üzerine meclis, bunların meclis dışında tekrarlanmamamsını meşru sebeplere dayandırarak karar alır ise, bunlar meclis dışında tekrarlanamaz. Hatta bu karar hukuk yazınında parlamento kararları şeklinde geçtiği için bunlara yargı yolu kapalıdır. Burada karıştırılan nokta yine bir parlamento kararı niteliği taşıyan yasama dokunulmazlığının kaldırılmasıdır. Yasama dokunulmazlığının kaldırılması da bir parlamento kararıdır ve diğer parlamento kararlarından istisna olarak Anayasa Mahkemesinin yargı denetimine tabidir.


2. Amacı

Egemenliğin millete ait olduğu sistemlerde milletvekillerinin mecliste, millet adına çalışmalar yaptığını açıklamıştık. Haliyle böylesine önemli bir işi yapan kimselerin rahat bir çalışma ortamına sahip olmaları en doğal haklarıdır. Milletvekillerinin rahat çalışmaları için de hukuki düzenlemelerden tutun da fiziki çalışmalara kadar her şeyin fevkalade yapılması gerekir. ( Tarihte birinci meclis döneminde her türlü imkânsızlıklar içinde çalışmalar yapan milletvekillerinin yedi düvel içinden vatanı, bayrağı ve Türk adını kurtardıkları düşünülürse bu açıklanan amaç deneye dayalı olarak çürütülebilir. ) İncelediğimiz konu da bu hukuki düzenlemelerden biridir. Yani milletvekillerine yasama sorumsuzluğunun tanınmasındaki amaç, çalışmaları sırasındaki düşünce, söz ve serbest oy kullanma hürriyetlerini tam ve mutlak olarak koruyarak onların millet adına daha özgür, daha verimli çalışabilmelerini sağlamaktır. Bunun verdiği güvenle milletvekilleri hiçbir kişiden, kurumdan ve dahi makamdan çekinmeyerek rahat bir şekilde çalışabilecekledir. Hatta ki böylesine rahat ve güvenç bir ortamda daha iyi kanunlar yapabilecekler ve hatta hükümeti dahi daha iyi denetleme imkânına sahip olacaklardır. Milletvekillerine böylesine bir sorumsuzluk hakkının verilmesinde “kamu yararı düşüncesi” vardır. Bu amaçla yasama sorumsuzluğu kurumu ilk defa, İngiltere’ de 1689 tarihli Bill of Rights ile kabul edilmiştir. [15]

3. Koşulları

Koşullarına yukarıda zikredilen anayasa 83. madde birinci fıkradan ulaşılabilir. Bu maddeye göre bir fiilin yasama sorumsuzluğuna girmesinin iki şartı vardır: meclis çalışmaları sırasında yapılan bir fiil olmalıdır ve sorumsuzluk kapsamına giren eylem oy, söz ve düşünce açıklaması şeklinde yapılmış olmalıdır. Meclis çalışmalarından kast edilen Genel Kurul toplanmaları, Komisyon toplanmaları, siyasi parti gruplarının haftalık olağan toplanmaları vs şeklinde olabilir. Hemen akla küfür ve sövme fiillerinin, hakaret içerikli tümcelerin de sorumsuzluk kapsamına girip-girmeyeceği gelmektedir. Küfür ve sövgü, hakaret sözleri de sorumsuzluk kapsamına girer. Çünkü anayasada küfür, sövgü ve hakaret tümcelerinin sorumsuzluk kapsamına girmeyeceğine dair bir istisna yoktur. Ancak vekillerin birbirleriyle temas içerikli sataşmaları yani kavga, dövüş gibi hareketlerde bulunmalarının sorumsuzluk kapsamına girmeyeceği anayasamızca açıktır.


4. Niteliği


Nitelik olarak mutlak nitelikli mi yoksa nispi nitelikli mi olduğu tartışılır. Yasama sorumsuzluğu ise mutlak niteliktedir. Biz burada Kemal Gözler’ i takip edeceğiz. Zira mutlak nitelikli olduğunu, O şu üç şekilde açıklamıştır:

a. Hukuki + Cezai sorumsuzluk.- Anayasa milletvekilleri sorumlu tutulamazlar demektedir. Anayasa hukuki veya cezai sorumsuzluk gibi bir ayırımda bulunmamıştır.
b. Kaldırılamaz.- Hiçbir şekilde kaldırılamaz.
c. Süreklidir.- Yasama dokunulmazlığından farklı olarak süreklidir. Milletvekili sıfatının kalkmasının ardından da devam eder. [16]


NOT: Anayasamızın 112. maddesinin son fıkrasına göre milletvekili olmayan bakanlar da yasama sorumsuzluğundan yararlanırlar.


B. YASAMA DOKUNULMAZLIĞI

1. Tanımı

Yasama dokunulmazlığı milletvekillerinin suç işledikleri bahsiyle meclisin izni ve kararı olmadıkça tutulamama, tutuklanamama, sorguya çekilememe, yargılanamama ayrıcalıklarıdır.(Teşri masuniyet, parlamenter dokunulmazlık, inviolabilite parlementaire )

2. Amacı

Yukarıda yasama sorumsuzluğunu incelediğimiz bölümde milletvekillerine yasama sorumsuzluğu verilmesinin amacının söz, düşünce ve oy serbestliği hürriyetlerini sağlamak olduğunu görmüştük. Ancak bu hürriyetlerinin olmasıyla milletvekilinin eylemlerinde fevkalade rahat olacağını söylemek güçtür. Çünkü iktidar partisine mensup olmayan milletvekilleri, iktidar partisi tarafından asılsız ceza kovuşturmasına maruz kalabilir. Böyle bir ortamda milletvekillerinin tam rahatlığı sağlanamayabilir. Ceza kovuşturmalarına maruz kalmak bile kişiyi tedirgin etmeye yeterli iken bir de bu milletvekilinin tutulması, tutuklanması, sorguya alınması ihtimallerini de düşünürsek, bu milletvekilinin bırakın rahat çalışmasını, çalışmak için meclise gelebilmesi bile imkânsız olacaktır. Hiç şüphesiz böyle bir ortamda milletvekili halktan aldığı görevi yerine getiremeyecek ve halkın iradesi mecliste söz sahibi olamayacaktır. Bu ise halkın egemenliği ilkesine bir darbe vuracak ve anayasal zemine sahip olan bu ilke çiğnenecektir. Anayasakoyucular böyle bir ihtimali göz ardı etmeyerek yasama dokunulmazlığı kurumunu oluşturmuşlardır. Köken olarak Fransız kökenlidir. Fransız İhtilali’ nden sonra toplanan Kurucu Meclis 1790 tarihli bir kararname ile Meclis üyelerinin, Meclis kararı olmaksızın ve suçüstü hali hariç, tutuklanamayacağını öngörmüştür ve yasama dokunulmazlığı Fransa’ da izleyen rejimlerde devam etmiştir. [17]
Kısaca toparlayacak olursak yasama dokunulmazlığının konulmasının amacı, milletvekillerini asılsız ve keyfi ceza kovuşturmalarına karşı koruyarak, onların görevlerinden kısa bir süre bile ayrılmalarını engelleyerek halkın egemenliğinin kesintiye uğramasını önlemektir.

3. Tutumu

Yasama dokunulmazlığı AY, m.83/2–3 madde ile güvence altına alınmıştır. Bu madde şu şekildedir:
“Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclisi’ ne bildirmek zorundadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez.”

Bu maddeye göre belirlenen iki istisna haricinde iki farklı durumla kapsamlandırılma yapılmıştır. Bunlardan birincisi tutulma, sorguya çekilme, tutuklanma ve yargılanmaya karşı koruma; ikincisi ise milletvekillerine verilen ceza hükmünün infazına karşı korumadır. Aynı madde ile belirlenen iki de istisna vardır. Bunlardan birincisi ağır cezayı gerektiren suçüstü halidir ki bunun verilmesi çok yerindedir. Çünkü suçüstü hali, suçun işlendiğine dair çok kuvvetli bir karine teşkil eder. Bu durumda iken takibatın asılsız ve keyfi olabileceğini düşünmek mantığa aykırıdır. Diğer istisna ise Anayasanın 14. maddesindeki durumlardır. Anayasa madde 14’ te şöyle denmektedir:
Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılması amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler kanunla düzenlenir.

Maddeden de anlaşılacağı üzere yasama dokunulmazlığı hakkı, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Hatta bu şekilde yorumlama bile yapılamaz. Ancak bu iki istisna hallerinde dahi yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya Türkiye Büyük Millet Meclis’ ine bildirmek zorundadır.

NOT: Yasama dokunulmazlığının konusu, milletvekilinin işlediği ve suç teşkil eden fiilleridir. Bu fiiller milletvekilinin görevi dışında işlediği cezai sorumluluğunu doğurabilecek fiillerdir. Yasama dokunulmazlığı sadece ceza davalarına karşı koruma sağlar, hukuk davalarına karşı koruma sağlamaz.


4. Kaldırılması ve Kaldırılma Şekli

AY, m.83/son’ da “Türkiye Büyük Millet Meclisindeki siyasi parti gruplarınca, yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınmaz.” demektedir. Bir milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılması istemi savcılıklar veya mahkemeler tarafından Adalet Bakanlığına ulaştırılır. Adalet Bakanlığı durumu, gerekçeli bir tezkere ile Başbakanlık kanalıyla Meclis Başkanlığına bildirir. [18] Bundan sonra yapılacak işlemler TBMM İçtüzüğü 131 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki işlemler Başkanlıkça, Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyona havale edilir (m.131/1). Karma Komisyon “dokunulmazlığın kaldırılmasına” veya “kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine” karar verir (m.133/2). Ertelenmeye karar vermişse, Komisyon raporu Genel Kurul’ da okunur. On gün zarfında bu rapora yazılı olarak itiraz gelmezse kesinleşir. Karma Komisyon raporu dokunulmazlığın kaldırılması yolunda ise veya erteleme kararına itiraz gelmişse, Genel Kurulda görüşülür ve oylanır (m.133). Dokunulmazlığın kaldırılmasını üyenin bizzat istemesi yeterli değildir (m.134). Yeni seçimlerde milletvekili tekrar aday olmazsa ya da aday olsa bile seçilemezse dokunulmazlık kalkacağı için milletvekili hakkında cezai takibat yapılabilir.

5. Kaldırmanın Denetimi ve Sonuçları

AY, m.85’ e göre; yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine 84 üncü maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarına göre karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın, Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesi iptal istemini onbeş gün içerisinde karara bağlar.


6. Niteliği

a) Kara Avrupası hukuk sistemlerinde yasama dokunulmazlığı meclis üyesini sadece ceza davalarına karşı korumaktadır. Meclis üyesi hakkında hukuk davası açılıp zarar gören kişi tazminat isteyebilir. Keza meclis üyesi cebri icra yoluna da gidebilir. [19]
b) Yasama dokunulmazlığının, yasama sorumsuzluğundan farklı olarak iki istisnası vardır: ağır cezalık suçüstü hali ve AY, m.14’ teki durumlar. Bu durumlarda yasama dokunulmazlığından yararlanılamaz.
c) Yine yasama sorumsuzluğundan farklı olarak kaldırılabilir. Buna “yasama dokunulmazlığının kaldırılması” veya “kovuşturmaya izin verme” adı verilir. Yasama dokunulmazlığı kaldırılan vekilin, milletvekilliği sıfatı sona ermez. Sadece o yargılama bakımından normal vatandaşlar gibi olur. [20]
d) Yasama dokunulmazlığı, yasama sorumsuzluğu gibi kişinin ömrü boyunca devam etmez. Kişinin milletvekilliği sıfatı sona erdiği anda yasama dokunulmazlığı da sona erer. Bu süre zarfında da zamanaşımı işlemez. Yani yasama dokunulmazlığı, yasama sorumsuzluğu gibi sürekli değil, geçicidir.
e) Yasama dokunulmazlığı kamu düzenine ilişkindir. Milletvekiline görevini hakkıyla yerine getirebilmesi için verilmiştir. Dolayısıyla milletvekili bu haktan kendi isteğiyle vazgeçemez ve vazgeçtiği yönündeki taahhütleri geçersizdir.[21]
Tüm bu bilgilerden hareketle diyebiliriz ki yasama dokunulmazlığı, yasama sorumsuzluğu gibi mutlak değil, nispidir.

IX. ÖZET

Tüm bu verdiğimiz bilgilerin ardından kısaca bir özet vermek yerinde olacaktır.
Milletvekili parlamenter sistemlerde seçimle işbaşına gelen ve halktan aldığı görevi layıkıyla yerine getirmekle görevli bir elçidir. Türkiye’ de d’hont usullü nispi temsil sistemiyle yapılan oylamalar sonucunda milletvekilleri seçilir. Milletvekillerinin bütün yurdun bütün fertlerini temsil etme görevi vardır. Türkiye’ de milletvekili seçilme yeterliliği Anayasamızın 76. maddesinde sayılmıştır. Kişiler bir siyasi parti listesinden aday olabilecekleri gibi bağımsız olarak da aday olabilirler. Seçimler dört yılda bir eşit, genel ve serbest oy ilkelerine bağlı olarak tüm yurtta aynı anda yapılır. Kişi milletvekili sıfatını il seçim kurulundan milletvekili seçildiğine dair mazbatasını aldığı anda kavuşur. Milletvekilleri Anayasamızın 81. maddesindeki metni Meclis Genel Kurulunda okuyarak göreve başlarlar. Ant içmemiş milletvekili göreve başlayamaz ve bu durum beş birleşim sürerse de Genel Kurul kararı ile sıfatına son verilir.
Milletvekillerine meclis çalışmaları esnasında olmak şartıyla onların oy, söz ve düşünce hürriyetlerini tam olarak sağlamak için yasama sorumsuzluğu hakkı verilir ve bu hak ömür boyunca geçerliliğini korur. Bu hak hiçbir şekilde kaldırılamaz, kesilemez ve bu hak vekili hukuk ve ceza davalarına karşı korur. Bu hak bu itibariyle mutlaktır.
Milletvekillerinin iktidar tarafından asılsız ve keyfi ceza kovuşturmalarına maruz kalıp da çalışmalarının aksamaması için onlara, ağır cezalık suçüstü halleri ile Anayasa madde 14’ te sayılan durumların olması dâhilinde istisna bırakılarak yasama dokunulmazlığı hakkı verilmiştir. Yasama dokunulmazlığı kaldırılabilir, kişinin milletvekili sıfatının sona ermesinden sonra ceza takibatı yapılabilir olması sebepleriyle yasama sorumsuzluğu gibi mutlak değil nispidir.





KAYNAKÇA
*Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi
[1] Mevlüt Kaplan, Türkçe Sözlük, Özgür Eğitim Yayınları, İzmir
[2] Bu konu hakkında şuraya bakılabilir: Oral Sander, Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’ e, Ankara, İmge Kitabevi, 25. Baskı, Ekim 2013
[3] 30 olan yaş koşulu, 13.10.2006 tarih ve 5551 sayılı kanunla 25 olmuştur.
[4] Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukukuna Giriş, Bursa, Ekin Kitabevi, 6. Baskıdan Ek Baskı, Mart 2012
[5] Kemal Gözler, op.cit. s.147
[6] Ibid.
[7] Bu konuda daha geniş bilgi için bkz: Kemal Gözler, Anayasa Hukukunun Genel Esaslarına Giriş, Bursa, Ekin Kitabevi, Ağustos 2013
[8] Milletvekili Rehberi, TBMM Basımevi, Ankara, Haziran 2011
[9] Bu konuda şuraya bakınız: Kemal Gözler, op.cit. s. 62–64
[10] Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukukuna Giriş, Bursa, Ekin Kitabevi, 6. Baskıdan Ek Baskı, Mart 2012
[11] Ergun Özbudun, Türk Anayasa Hukuku, Ankara, Yetkin Yayınları, Onbirinci Baskı, 2010
[12] Mevlüt Kaplan, op.cit bkz: bağışıklık
[13] Milliyet Gazetesi, Fransızca-Türkçe Büyük Sözlük, Milliyet Basım Tesisleri, 1990
[14] İsmail Parlatır, Osmanlı Türkçesi Sözlüğü, Ankara, Yargı Yayınevi, 2006
[15] Kemal Gözler, op.cit. s. 149
[16] Ibid.
[17] Kemal Gözler, “Yasama Dokunulmazlığı: Bir Karşılaştırmalı Anayasa Hukuku İncelemesi” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 56, No 3, Temmuz-Eylül 2001, s.71–101
[18] Kemal Gözler, Türk Anayasa Hukukuna Giriş, Bursa, Ekin Kitabevi, 6. Baskıdan Ek Baskı, Mart 2012
[19] Kemal Gözler, “Yasama Dokunulmazlığı: Bir Karşılaştırmalı Anayasa Hukuku İncelemesi” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 56, No 3, Temmuz-Eylül 2001, s.71–101
[20] Ibid.
[21] Ibid.


İbrahim Selçuk
Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Gemlik/BURSA
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Tbmm Üyelerinin Hukuki Statüsü Ve Yasama Bağışıklığı Üzerine Bir Çalışma" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı İbrahim Selçuk'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
06-09-2014 - 15:18
(3481 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 185 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 185 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
33806
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 5 dakika 47 saniye önce.
* Ortalama Günde 9,71 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 35379, Kelime Sayısı : 4472, Boyut : 34,55 Kb.
* 203 kez yazdırıldı.
* 605 kez indirildi.
* 4 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1793
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,06104898 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.