ANONİM ŞİRKETLERİN İNFİSAHI VE TASFİYESİ
ŞİRKET KAVRAMI
Şirket Tanımı:
Türk Hukuk sisteminde şirketin tanımına Ticaret Kanunu yerine Borçlar Kanunu’nda yer verilmiştir; BK m. 520 uyarınca “ Şirket bir akiddir ki onunla iki veya ziyade kimseler, saylerini ve mallarını müşterek bir gayeye erişmek için birleştirmeyi iltizam ederler.”
Madde metninden anlaşılması gerekli husus; iki veya daha fazla kişinin, emeklerini ve mallarını ortak bir amaca ulaşmak için birleştirmeleridir. Birden fazla kişinin bir araya gelmesi, geniş anlamda şirketin, başlıca özelliğidir. Ticaret Hukuku anlamında şirket ise kazanç sağlamayı hedef tutan kişi ve mal topluluklarını ifade eden, dar anlamda şirkettir.
Tekinalp, özel hukuk anlamında ortaklığı; sözleşmeyle kurulan ve bir müşterek amacın elde edilmesine hizmet eden bir kişi birliği olarak tanımlamıştır. [1]
Şirket Sözleşmesinin Unsurları:
BK m.520 tarafından yapılmış olan tanımdan aşağıdaki unsurlar çıkartılabilir;
1. Şahıs Unsuru:
Şirketin kurulmasından maksat, ticari faaliyetlerin müşterek olarak gerçekleştirilmesidir dolayısı ile birliktelik unsuru söz konusudur ve şirketler genel olarak iki kişi kurulurlar fakat öyle şirket nevileri mevcuttur ki, kanun koyucu şirketin faaliyetleri gereği kurucu sayısını ikinin üzerinde tespit etmiştir.
Ayrıca bazı meslekleri düzenleyen kanunlar ortak sayısının haricinde bir takım sınırlamalar getirmiştir. Örneğin, hakimler, avukatlar, memurlar, noterler ticaret yapamazlar.
Şirketlerin kuruluşunda rol oynayacak kişilerin, kollektif şirket örneğinde görülebileceği üzere bazı istisnalar haricinde gerçek kişi yahut tüzel kişi olması ise fark etmemektedir.
2. Akit Unsuru:
Borçlar Kanunu tarafından getirilen tanımdan da anlaşılacağı üzere şirket münasebeti bir sözleşmeye dayanır ve sözleşmelerin mevcudiyetinin temel özelliklerinden birisi de irade unsurunun ön plana çıkmasıdır. Yani kişiler arasındaki irade mutabakatı belirli şartlarla bir ortaklık kurma iradesi izharı ile ( animus contrahende societatis ) gerçekleşir. [2]
Şirket sözleşmesinin kurulabilmesi için, şirket kurmayı düşünen ortak adaylarının, şirketin özelliklerine göre değişebilen esaslı noktalarda ( essentialia negotii ) anlaşmış olmaları gerekli ve yeterlidir. [3]
Şirket sözleşmesi, çok taraflı bir sözleşmedir ve herhangi bir şekil şartına bağlı kılınmamıştır.
2. Sermaye Unsuru:
BK m.521 “ Her şerik nakid, alacak veya diğer mal veya say olarak bir sermaye koymakla mükelleftir” Borçlar Kanunu’nun ilgili maddesinden de anlaşılacağı üzere sermaye unsuruna şirket kuruluşunda iktisadi bir faaliyette bulunulacağından dolayı zaruri olarak ihtiyaç duyulmaktadır ve her kurucu ortak şirkete sermaye getirmekle yükümlüdür.
3. Müşterek Gaye Unsuru:
Müşterek gaye, ortakların ulaşmak konusunda anlaşmaya vardıkları, bunun için mallarını ve saylarını birleştirdikleri bunun için ortak ve uyumlu çaba gösterdikleri nihai hedeftir. [4]
4. Affectio Societatis Unsuru:
Affectio Societatis kavramının sözlük anlamı “ Amaç uğrunda, eşit temel üzerinde birleşerek çalışma; ortak yarar için çalışma; şirket kurma niyeti; ortakları eşitlik ilkesi üzerinde birleştiren niyet” tir. Şirket ortaklarının, şirketin ortak amacına ulaşılabilmesi için eşit düzeyde çaba harcamaları ve özen göstermeleri gerektiğini ifade eden bu kavram, kısaca “şirket kurma niyeti”ne karşılık gelmektedir.
ANONİM ŞİRKET
Anonim Şirketin Tanımı:
Anonim Şirketin tanımına TTK m. 269’da yer verilmiştir ; “ Anonim Şirket, bir unvana sahip esas sermayesi muayyen ve paylara bölünmüş olan ve borçlarından dolayı yalnız mamelekiyle mesul bulunan şirkettir.” Madde metninin devamında ise ortakların mesuliyetinin taahhüt etmiş bulundukları sermaye payları ile sınırlı olduğu belirtilmektedir.
Ticaret Kanunu’nun diğer hükümlerinden ( TTK m.137, m.217 ) de yararlanarak anonim şirketi, bir unvan altında, iktisâdi amaç ve konular için kurulan, esas sermayesi belirli ve paylara bölünmüş, borçlarından varlığı ile sorumlu, ortaklarının sorumlulukları taahhüt ettikleri sermaye payları ile sınırlı, ortaklık sıfatı paya göre ortaya çıkan, tüzel kişiliği olan bir kişiler arası birleşmedir şeklinde tanımlayabiliriz.
Anonim Şirketin Unsurları:
TTK m.269 ile kanun koyucunun yapmış olduğu anonim şirket tanımından çıkartılabilecek unsurlar;
1. Ticaret Unvanı: TTK m.18 uyarınca bir ticaret şirketi olması sebebi ile anonim şirket tacirdir ve bu nedenle bir ticaret unvanı almak zorundadır ayrıca unvanda işletme konusunun gösterilmesi ve “anonim şirket”ibaresinin yer alması mecburidir.
2. Sermaye: TTK m. 269 Anonim şirket sermayesinin muayyen ve paylara bölünmüş olacağını belirtirken halka açık anonim şirketler hususunda düzenleme getiren Sermaye Piyasası Kanunu m.12 sermayenin “kayıtlı” olabileceğini belirtmektedir.
Anonim şirket sermayesinin bir diğer önemli özelliği ise paylara bölünmüş olmasıdır; bu şirket türünde “ortaklık” sıfatından ziyade “pay sahibi” olma kavramı önem kazandığından her ortağın Genel Kurul toplantılarında kullanacağı oy hakkı sahip olduğu paya göre belirlenir.
3. Şirketin Tüm Malvarlığı ile Sorumlu Olması: Borçlarından dolayı anonim şirket yalnız malvarlığı ile sorumludur. Kuruluş anında birbirine eşit olan esas sermaye ve malvarlığının birbirine olan oranı zaman içerisinde şirketin kar - zarar münasebeti içerisinde gösterdiği aktivasyona göre değişir. İyi bir performans sergileyen şirketin aktifleri artarken aksi durumda pasifleri artar ve malvarlığı esas sermayenin altına düşer. Bazı istisnai özel işlemler haricinde her iki durumda da şirket, alacaklılarına karşı sadece malvarlığı ile sorumlu olmaya devam eder.
4. Ortakların Sınırlı Sorumlu Olması: TTK m. 269, f.2 uyarınca;
“ Ortakların mesuliyeti, taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile mahduttur.” Sınırlı sorumluluk burada, şirketin kendi varlığı için değil, ortaklar için kabul edilmiştir. Her ortak, şirketin borçlarından dolayı, ancak getirmeyi taahhüt ettiği sermaye oranında ve pay bedellerinin ödenmeyen kısımları var ise infisaha rağmen sorumlu tutulur.
5. Her Türlü İktisadi Amaç ve Konuda Faaliyet Gösterebilme: TTK m.271’de Anonim şirketlerin kanunen yasak olmayan her türlü iktisadi maksat ve konu için kurulabileceği ve aynı maddenin ikinci fıkrasında şirketin iştigal konusunun sınırlarının esas sözleşme ile belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Anılan madde metninden çıkarılabilecek sonuç; anonim şirketlerin ticari işletme işletmek gibi bir zorunluluğunun mevcut olmadığı ve kanuna, kamu düzenine, ahlaka aykırı olmamak kaydı ile iktisadi her konuda faaliyet gösterebileceğidir.
6. Tüzel Kişiliğin Bulunması: Diğer ticaret şirketleri gibi anonim şirket de tüzel kişiliği haizdir ve esas sözleşmenin ticaret siciline tescili ile tüzel kişilik kazanır.
Genel Özellikleri ile Anonim Şirketler
*Kurucu ortak sayısı en az beştir. Anonim şirketin kurulması için şirkette pay sahibi en az beş kurucunun bulunması şarttır. ( TTK m.277 )
· *Sermayesi en az 50.000 - YTL’ dır.
· *En çok üç yıl süre ile seçilebilen ve en az üç kişiden teşekkül eden Yönetim Kurulu vardır. ( TTK m. 312 – m. 314 )
· *Murakıp kurulu, en az bir kişidir ve murakıplar, pay sahibi olan ve olmayanlar arasından seçilebilirler. ( TTK m. 347 )
· *Her yıl, her hesap devresi sonundan itibaren üç ay içinde ve en az yılda bir defa Genel Kurul yapma zorunluluğu vardır. ( TTK m.364 )
· *Hamiline veya nama yazılı hisse senedi çıkartabilirler. ( TTK m. 409 )
· *Tahvil çıkartabilirler. Anonim şirketlerin ödünç para bulmak için itibari kıymetleri eşit ve ibareleri aynı olmak üzere çıkardıkları borç senetlerine tahvil denir. ( TTK m. 420 )
ANONİM ŞİRKETLERİN SONA ERMESİ
Butlan Sebepleri
KHK /559 ile TTK m. 299 kaldırılınca bu maddenin beşinci fıkrasında yer alan ve özel bir butlan hali olan anonim şirketin “kurulmamış sayılması” sistemimizden çıkmıştır. [5]
Medeni Kanun’un Tüzel Kişiliği düzenleyen kırk yedinci maddesinin ikinci fıkrasında, amacı hukuka veya ahlaka aykırı olan kişi ve mal topluluklarının tüzel kişilik kazanamayacağı belirtilmiştir. Anılan madde hükmü, anonim şirketlerin kuruluşunda da uygulanır.
Gayesi kanuna ve ahlaka aykırı olan anonim şirket, MK m. 47, f.2 uyarınca, hukuki açıdan şeklen bir tüzel kişidir ve hukuk aleminde bir “kişi” olarak mevcuttur. Böyle bir anonim şirketin butlan davası her zaman açılabilir, ancak anılan dava açılmadığı sürece anonim şirket varlığını sürdürür.[6]
İnfisah Sebepleri
İnfisahın kelime anlamı; kendiliğinden ortadan kalkmadır. Anonim şirketin infisahından anlaşılması gereken; herhangi bir karar yahut ihbar olmaksızın şirket faaliyetlerinin bitmesidir. Sona erme sebeplerinden birisi olan infisah, TTK m.434’de 9 bent halinde düzenlenmiştir. Bahsi geçen maddedeki hallerden yahut esas sözleşmede kabul edilen sebeplerden birinin gerçekleşmesi ile anonim şirket kendiliğinden sona erer.
İnfisah kendiliğinden sonuç doğurmakla beraber, infisahın gerçekleşip gerçekleşmediği hususu uyuşmazlık yaratabilir. İşte, bu durumda, infisahın saptanması davası açılır. Mahkeme vereceği bir kararla infisahın oluşup oluşmadığına karar verir. Ortak, infisahın tespiti davası açabilir.[7]
1. Akdolundukları müddetin sona ermesi ( TTK m.434, f.1, b.1 )
Anonim şirketlerde, ortaklık süresinin esas sözleşmede belirtilmesi gibi bir zorunluluk olmamakla beraber, ortaklar genellikle böyle bir süre tayin ederler ve bu süre sona ermeden şirketin yetkili organları ortaklık süresini uzatmaktadırlar. Süre uzatımı unutulduğu takdirde dahi şirket faaliyetlerine devam etmekte ve böyle bir vaziyette ortaklığın münfesih duruma girip girmeyeceği problemi ortaya çıkmaktadır. Bu hususa ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun iki yıl ara ile vermiş olduğu birbirinden farklı iki karar mevcuttur.
“ Ana sözleşmede öngörülen sürenin dolmasıyla anonim ortaklık kendiliğinden sona erer. Sürenin dolmasına karşın, faaliyete devam edilmesi, sürenin uzatılması ya da ortaklığın belirsiz süreli duruma gelmesi sonucunu doğurmaz. Türk Ticaret Kanununun yoruma elverişli olmayan açık hükümleri karşısında fiili duruma gerçeklik tanınamaz.” [8]
“ Bir anonim ortaklık, süresi bitmiş olmasına karşın, faaliyetine devam ederse, bu ortaklık süresiz bir ortaklığa dönüşür.” [9]
2. Şirket maksadının husulü veya husulünün imkansızlığı (TTK m.434, f.1, b.1)
TTK “iştigal” konusu deyimi yerine “maksat” kelimesini kullandığı için kavram genel olarak ele alınmalı ve geniş yoruma tabi tutulmalıdır.[10]
Anonim şirketlerin iştigal konuları esas sözleşmelerinde gösterilmektedir fakat iştigal konularından bir yahut bir kaçının elde edilmesi ile şirketin münfesih duruma gireceği düşünülmemelidir. Eğer ortaklık sırf esas sözleşmede belirtilen iştigal konusunun gerçekleştirilmesi maksadı ile kurulmuş ise belirlenen iş bitirildiğinde ortaklık da sona erer. Ayrıca Esas sözleşmede öngörülmüş olan iştigal konusunun elde edilmesinin imkansızlaşması da ortaklığın infisah etmesi sonucunu doğurur.
3. Şirket sermayesinin 324. madde gereğince üçte ikisinin ziyaı
( TTK m. 434, f.1, b.3 )
TTK m.434’ün 3. bendinde belirtilen infisah sebebi; TTK m.324’ün
“ Esas sermayenin üçte ikisi karşılıksız kaldığı takdirde, umumi heyet bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde şirket feshedilmiş sayılır” cümlesine atıfta bulunmaktadır. Anonim şirket, sermayesinin üçte ikisinin kaybı ile kendiliğinden sona ermez. İnfisahın gerçekleşmesi için Genel Kurulun uygun bir süre içerisinde toplanarak m. 324’de belirtilen iki karardan birisini almamış olması veya gerekmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 07.06.1982 tarih ve E.2820 / K.2734 sayılı kararı uyarınca bu halde anonim şirketin ortakları, ortaklığın münfesih olduğunun tespitini bir dava açarak isteyebilirler.
Üçte bir ile yetinme kararı, esas sermayenin üçte iki oranında azaltılması işlemini gerektirir. Tamamlama ise, üçte iki oranında azaltma ile aynı zamanda azaltılan miktarda esas sermayenin arttırılması demektir. [11]
4. Pay sahiplerinin beş kişiden aşağı düşmesi ( TTK m.434, f.1, b.4 )
TTK m.434’ün 4. bendinde belirtilen infisah sebebi incelenirken, TTK m.435 de dikkate alınmalıdır çünkü TTK m.434, b.4 şirketi münfesih duruma getirirken TTK m. 435, hakiki pay sahiplerinin beş kişinin altına düşmesi halinde durumun düzeltilebilmesi için ilgililerin açacağı dava neticesinde süre tanınmasını öngörmüştür.
5. Şirket alacaklılarının TTK m.436 uyarınca talepte bulunması
( TTK m.434, f.1, b.5 )
TTK m. 436; esas sermayenin üçte ikisinin kaybı halinde şirketin alacaklılarının şirketin feshini dava edebileceğini öngörmüştür.
6. Esas mukavelede bir fesih sebebi tayin edilmiş ise onun tahakkuku
( TTK m.434, f.1, b.1 )
Anonim Şirket, esas sözleşmesinde, kanunda belirtilen infisah sebepleri haricinde farklı infisah sebepleri öngörmüş ise bu sebeplerden birinin gerçekleşmesi neticesinde şirket münfesih olur.
7. Şirketin, diğer bir şirketle birleşmesi ( TTK m.434, f.1, b.7 )
Birleşme Kavramı: Teknik – hukuki anlamda birleşme bir veya birden çok ticaret ortaklığının malvarlığının, tasfiye olunmaksızın, içlerinden birine veya yeni kurulan bir ortaklığa, kendiliğinden ve külli halefiyet yolu ile geçmesi; bu suretle malvarlıklarının birleşmesi ve intikal eden malvarlığının karşılığı olarak, infisah eden ortaklığın ortaklarının, hesaplanan bir değiş – tokuş ölçüsüne göre, bünyesinde birleşilen ortaklıkta, kendiliğinden ortaklık payı kazanmasıdır.[12]
Birleşme; devredilen şirketin, infisahı neticesini doğurmaktadır. Devredilen anonim şirketin Genel Kurulunda birleşmeye ilişkin sözleşmenin kabul edildiği an, infisahın da gerçekleştiği andır.
8. Şirketin iflasına karar verilmiş olması ( TTK m. 434, f.1, b.8 )
Anonim şirketlerin iflası TTK m.437 tarafından düzenlenmektedir. İflas halinde şirketin tasfiyesi iflas kurallarına göre yürütülür ve iflasına karar verilen anonim şirket, iflas kararının verildiği anda infisah etmiş sayılır.
9. 388. maddenin ikinci ve dördüncü fıkralarına uygun olarak umumi
heyetçe feshe karar verilmiş olması ( TTK m.434, f.1, b.2 )
Anonim şirket Genel Kurulunun TTK m.388’de belirtilen toplantı ve karar nisabına uygun olarak feshe karar verdiği hallerde, şirketin varlığı kendiliğinden son bulur.
Fesih Sebepleri
Fesih; hukuki bir geçerliliği sona erdirme, hukuksal işlemin irade ile ortadan kaldırılması anlamını taşımaktadır. Anonim şirketlerin feshi, gerek şirket esas sözleşmesi, gerek kanunda belirtilen sebeplerin varlığı halinde şirketin yetkili organlar tarafından sona erdirilmesidir.
1. Mahkeme Kararını Gerektiren Fesih Sebepleri
1.1 Hakiki pay sahiplerinin beş kişiden aşağı düşmesi:
TTK m.435 f.1, Şirketin tescili sonrasında hakiki pay sahiplerinin sayısının beşin altına düşmesini şirketin feshinin istenebilmesi için bir neden olarak kabul etmiştir. Feshi isteyebilme yetkisi olanlar, hakiki pay sahipleri, şirket alacaklıları veya Sanayi ve Ticaret Bakanlığıdır.
Hakiki pay sahibi, kanuna karşı hileyi önleyebilmek için madde metnine yerleştirilmiş olup, paya muvazaa ile sahip olmayan ortaklar anlamına gelir.
Fesih davası A.Ş. tüzel kişiliğine karşı açılır ve mahkeme eksikliklerin giderilmesi için uygun bir süre tanıyabilir. Uygun süre uygulamada genellikle 6 aydır.
Ortaklığın feshi davasının açılmasından sonra mahkemece verilecek uygun sürede eksiklikler tamamlanınca dava reddolur. Fakat dava tarihinde ilgililer haklı ise, davanın reddine karşın, davalı taraf yargılama giderleri ile sorumlu olur.[13]
1.2. Şirketin zorunlu organlarının mevcut olmaması veya Genel toplanamaması :
Anonim şirketin kanun tarafından teşekkülü zorunlu kılınan organlarından birisinin eksikliği halinde pay sahipleri, alacaklılar ve STB TTK m. 435, f.1 uyarınca mahkemeden şirketin feshini talep edebilir.
Y.11.H.D’nin 21.01.1982 tarih ve E.5597/K.151 no’lu kararında da belirtildiği üzere; Ortaklar tarafından, ortaklığın organsız kaldığının tespitiyle uygun süre verilerek organ eksikliğinin tamamlanması istemiyle açılan davanın, hasımlı ve duruşmalı olarak incelenmesi gerekir. Bu tür davalarda, davalı olarak ortaklık tüzel kişiliği gösterilir. Organ eksikliğinin tamamlanması isteminin içinde, ortaklığın fesih ve tasfiye istemi de vardır.
Organ boşluğunda kayyım tayini istenebilir. [14]
1.3 Şirketin esas sermayesinin üçte ikisinin ziyaı:
TTK m.436 “ Şirketin alacaklıları esas sermayenin üçte ikisini kaybeden şirketin feshini dava edebilirler. Ancak, davacının alacağına karşı muteber teminat gösterilmesi halinde fesih kararı verilemez.”
TTK m.324/2 “ Esas sermayenin üçte ikisi karşılıksız kaldığı takdirde, umumi heyet bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde şirket feshedilmiş sayılır.”
Anonim şirkette sermaye unsurunun önemi, pay sahiplerinin alacaklılara karşı sorumluluğunun sınırlarını belirlemesinden kaynaklanır ve sermayenin mutlak surette korunması gerekir. Yukarıda belirtilmiş olan madde metinlerinden de anlaşılacağı üzere, TTK m.436 alacaklılara sermayenin üçte ikisinin ziyaı halinde fesih davası açma hakkını tanımıştır. TTK m.324, sermayenin üçte bire indirilmesi halinde infisahın önlenebilmesine imkan verirken alacaklıların fesih davası açma hakkını ortadan kaldırmaz. Fakat Genel Kurul esas sermayenin tamamlanmasına karar verirse, alacaklılar fesih davası açamazlar.
Dava, şirketin merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde, şirket tüzel kişiliği hasım gösterilerek açılır.
Anonim şirket, alacaklının alacağı için muteber bir teminat gösterirse mahkeme feshe karar veremez. Teminatın tutarı ve niteliğini tayin mahkemenin yetkisindedir. Fesih kararı kesinleşinceye kadar, hatta Yargıtay aşamasında teminat gösterilirse ek bir kararla fesih kaldırılabilir.[15]
1.4 Kanuna, esas sözleşme hükümlerine veya kamu düzenine aykırı işlemler veya faaliyetlerde bulunduğu anlaşılan Anonim şirketler aleyhine STB tarafından açılan fesih davası:
TTK m.274, f.2’de KHK/559 ile yapılan değişiklik ile fesih davası açmak hakkı açıkça ve sadece STB’ye tanınmış ve dava açabilme alanı genişletilmiştir. Artık STB (1) kanuna, (2) esas sözleşme hükümlerine ve (3) kamu düzenine aykırı işlemlerde ve faaliyetlerde bulunduğu anlaşılan anonim şirketler aleyhine fesih davası açabilecektir. Zamanaşımı süresi hükümde belli edilmemiştir. İhlal sona erince bir zamanaşımı süresi başlayabilmelidir. BK. m.125’deki 10 yıllık süre uygulanmalıdır. [16]
Y.11.H.D.’nin 20.03.1987 tarih ve E.86/7665, 87/1621 s. Kararında, Türk Ticaret Kanununun denetim açısından genel bir düzenleme yolunu seçtiğini, ancak, STB’nin ortaklığın feshini gerektirebilecek bir durumun ortaya çıkması halinde fesih davası açabileceğini, yoksa yapılan denetlemelerde görülecek ve TTK m. 274’de sayılan haller dışında kalan, yasaya aykırı işlemlerin iptali için Bakanlığın dava açma hakkının bulunmadığını belirtmiştir. Yargıtay’a göre, SerPK’ya aykırılık halinde SPK’nın da böyle bir yetkisi bulunmamaktadır.[17]
1.5 Esas sözleşmede öngörülen fesih sebeplerinin gerçekleşmesi hali :
Anonim şirket, esas sözleşmesinde; belirtilen fesih sebepleri haricinde bazı fesih sebepleri belirleyebilir ve öngörülen sebeplerin gerçekleşmesi halinde de fesih davası açma yetkisi mevcuttur.
2. Genel Kurul Kararını Gerektiren Fesih Sebepleri
TTK m.434, f.1, b.2 “388. maddenin ikinci ve dördüncü fıkralarına uygun olarak umumi heyetçe feshe karar verilmiş olması” Genel Kurulun fesih kararı alması halinde anonim şirketin sona ermesi infisah sebepleri arasında yer almakla birlikte bunun daha çok infisah sebebi değil, fesih sebebi olduğu kabul edilmektedir.
Fesih kararının alınacağı Genel Kurul toplantısının nisabına anonim şirketlerde TTKm.388 f.2’de belirtilen, ilk toplantıda ortakların üçte ikisi, nisap sağlanmadığı takdirde, yapılacak ikinci toplantıda ortakların yarısının hazır bulunması şartı uygulanır. Belirtilen nisapların esas sözleşme ile ağırlaştırılması mümkün olup, Genel Kurulun belirtilen karar yetkisi mutlaktır ve başka organa devredilmesi mümkün değildir.
ANONİM ŞİRKETLERİN TASFİYESİ
Tasfiye Kavramı
Tüzel kişiliği haiz bir şirketin sona ermesi halinde, şirketin malvarlığının paraya çevrilmesi, alacaklarının tahsili, borçlarının ödenmesi özetle üçüncü kişiler ile şirket arasındaki münasebetlerin sona erdirilmesi ve artan bakiye mevcut ise bunun Türk Ticaret Kanunu’nun hükümleri uyarınca pay sahiplerine dağıtılması ile şirket kaydının sicilden terkini işlemlerinin tümüne tasfiye denmektedir.
Sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile şirket tasfiye haline girer fakat “sona erme” şirketin hukuk düzenindeki mevcudiyetini etkilemez. Tasfiye haline giren şirketin amacında değişiklik olur, iştigal konusunun gerektirdiği faaliyetler durur ve şirket, tüzel kişiliğini, tasfiye maksadı ile sınırlı kalmak üzere muhafaza eder. Tasfiye haline girildiği andan itibaren şirket varlığını tasfiye şirketi olarak devam ettirir.
Şirketler kendi iradeleri ile tasfiye sürecine girebilecekleri gibi TTK’ da belirtilen özel nedenlerle de tasfiye süreci başlayabilir. Tasfiye iflas nedeni ile başlamışsa İİK, diğer hallerde TTK ve Kooperatifler Kanunu hükümleri uyarınca yapılır.
Tasfiyeli sona erme hallerinde şirket tamamen sona erinceye kadar geçen üç aşama mevcuttur ;[18]
· Sona erme sebebinin gerçekleşmesi
· Tasfiye hali
· Şirketin sona ermesi
Tasfiye dönemi şirket açısından özel bir dönem olmakla beraber emredici ve zorunlu niteliğe sahiptir. Tasfiye halindeki bir şirketin en mühim amacı ise alacaklıların korunmasını sağlamaktır, kar elde etme amacı pasifleşmiştir fakat tasfiye haline girmiş olsa dahi şirketin hukuki ilişkileri devamlılık arzeder, tasfiye hiçbir ilişkiyi sona erdirmez ve değiştirmez.
Tasfiye Halinin Anonim Şirketlerde Meydana Getirdiği Değişiklikler ve Tasfiyeye Hakim İlkeler
1. TTK m 439, f.2 uyarınca tasfiye haline giren anonim şirket, hükmi şahsiyetini muhafaza etmekte ve hükmi şahsiyetini ancak kaydının sicilden terkini ile kaybetmektedir.
Tüzel Kişiliğin tabii sonucu olan hususlar tasfiye haline giren şirket için de söz konusu olur.[19] Buna göre;
* Tasfiye şirketi hak iktisap edebilir ve borç üstlenebilir.
* Aktif ve pasif dava ehliyetine sahiptir.
* İflas ettirilebilir.
* Ticaret şirketi ve tacir sıfatını muhafaza eder.
* Tasfiye halinden önceki şirket ile özdeştir.
* Önceden üçüncü kişilerle yapılmış sözleşmelere, bu sözleşmelerden ve diğer kaynaklardan doğan haklara sahip ve borçlarla mükellef kalmakta devam eder.
* Tasfiye şirketi markalar, modeller, resimler, know-how, ihtiralar, ihtira beratları, çeşitli lisanslar, vb. haklarını muhafaza eder.
2. İnfisah sebeplerinin gerçekleşmesi yahut feshe karar verilmesi ile birlikte şirket tasfiye haline geçmekle beraber daha önce “kazanç sağlamak” olan şirket maksadı artık şirketin hukuk düzenindeki mevcudiyetine “son vermek” haline dönüşür. Kazanç sağlama maksadının yerini tasfiye amacına bırakması şirketin ehliyetini belirleyen bir ikame olmakla birlikte, bu hal TTK m.439, f.2’de “Tasfiye haline giren şirket, tasfiye gayesiyle mahdut olarak…” şeklinde belirtilmiştir.
Bu hüküm ortaklıkların hak ehliyetlerinde bir daralma oluşturmamaktadır. Sadece kullanma ehliyetini sınırlandırmakta ve sınırın dışına çıkılması halinde, ortaklığın bağlanmayıp yetkisiz olanların sorumluluğuna sebep olmaktadır. [20]
3. TTK m.440, Şirket organlarının durumu başlığı altında, tasfiye haline giren şirketlerin organlarının durumunu düzenlemiştir. İlgili madde uyarınca, organlar tasfiye esnasında, tasfiyenin maksadı ile sınırlı olmak kaydı ile görevlerini devam ettirirler. Anonim şirketin tüzel kişiliğinin devam etmesi, işlem yetkisi daha çok tasfiye memurlarınca kullanılsa da şirket organlarının işlevsiz kalmasına engel olmaktadır çünkü öyle iş ve işlemler mevcuttur ki; tasfiyenin yapılabilmesi için zaruri olmalarının yanında nitelikleri gereği ancak şirket organlarınca görülebilirler.
Netice itibari ile şirket organlarının tasfiyeden önceki yetkilerine, tasfiye haline girilmesiyle birlikte, hem hak ehliyetinin daralmasından, hem de bazı işlemlerin tasfiye memurlarının yetkisine bırakılmasından dolayı ikili bir sınırlama getirilmiş olmaktadır. Yani bu yetkiler ilk olarak tasfiye gayesiyle ve ikinci olarak bu birinci sınır içerisinde kalmak kayıt ve şartıyla, mahiyetleri icabı tasfiye memurlarınca yapılamayan işlerle sınırlandırılmıştır. [21]
Tasfiye haline son verilip verilemeyeceği hususunda ise tartışmalar mevcut olmakla birlikte Türk öğretisinde hakim görüş; fesih ve infisah nedenlerine dayanmayan tasfiye işlemlerinin kaldırılabileceği yönündedir. Fakat üçüncü kişiler açısından bir takım haklar meydana gelmiş ise bu hakların korunması gerektiği muhakkaktır.
4. Pay sahiplerinin hakları, Genel Kurulun yetkilerinin sınırlanması yahut tasfiye memurları tarafından kullanılması hali nedeni ile daralabilir.
Tasfiyenin Tescil ve İlanı
Şirket, iflas haricinde bir nedenden dolayı sona erdiyse, tasfiye hali Yönetim Kurulu tarafından ticaret siciline tescil ve ilan ettirilir. Durumun birer hafta ara ile üç defa ilan olunması gereklidir. İlanda, şirket alacaklılarının alacaklarını kaydettirmeleri için belgeler ile beraber üçüncü ilan tarihinden itibaren başlamak üzere bir yıl içerisinde başvuruda bulunmaları istenir.
Tasfiye Memurları
- Tasfiye memurlarının atanması:
TTK m.441, f.1 “ Esas mukavele veya umumi heyet kararıyla ayrıca tasfiye memuru tayin edilmedikçe tasfiye işleri, idare meclisi tarafından yapılır…”
TTK m.444, f.1; tasfiye haline giren bir şirketin tasfiyeye ilişkin işlemlerini atanmış iseler tasfiye memurları tarafından; atanma işleminin gerçekleşmemesi halinde ise Yönetim Kurulunca gerçekleşeceğini belirtir. Tasfiye memurları, gerekli prosedürü kanuna, esas sözleşme hükümlerine ve Genel Kurul toplantısında alınan kararlara uygun bir şekilde yürütmekle yükümlüdürler. İflasın söz konusu olduğu hallerde ise ilgili işlemler, iflas idaresince yürütülmektedir.
Tasfiye memurları Türk Ticaret Kanunu tarafından belirlenmiş olan dört yoldan biri ile atanabilirler;
— Esas sözleşme ile
— Genel Kurul kararı ile
— Kanun yolu ile
— Mahkeme Kararı ile.
1.1 Esas sözleşme ile tasfiye memurlarının atanması: Şirketin kuruluşu esnasında, olası bir tasfiye için memurların kimler olacağı önceden belirlenerek esas sözleşmeye bu hususla ilgili hüküm konmuş olabilir. Eğer böyle bir durum söz konusu değilse, sözleşme değişikliği yolu ile de kim yahut kimlerin tasfiye memuru olacağı serbestçe gösterilebilir.
Tasfiye memurları, Anonim Şirket esas sözleşmesi ile ismen ya da başka bir şekilde belirtilerek atanabilirler. Atanma ismen değil de başka şekilde belirtme yolu ile yapılmışsa, memurların tescillerinin gerektiği anda bu sıfatı haiz olanlar tasfiye memuru kabul edilirler. Esas sözleşmede tasfiye memurlarının belirlenmesi üçüncü bir kişiye de bırakılmış olabilir.[22]
Anonim şirket organlarından birisi tasfiye memuru olarak atanabilir fakat denetim kurulu üyelerinin tasfiye memuru olarak gösterilmesi kural olarak mümkün değildir.
Esas sözleşme ile atanan kişilerin kabul etmemesi halinde ise görev, topluca yahut kısmen reddedilebilir. Aşağıdaki tabloda, bu durumda izlenecek olan prosedür sırası ile gösterilmiştir:
Esas sözleşme ile atanan tasfiye memurlarının topluca görevi reddetmesi
(Genel Kurul tarafından atama)
Tasfiye memurluğunun Yönetim Kurulunca üstlenilmesi
( Genel Kurul yoksa veya seçim yapamıyorsa )
Mahkeme tarafından atama
( Yönetim Kurulu yoksa veya görevi kabul etmiyorsa )
Reddin, tasfiye memurları açısından sonuçları ise aşağıdaki gibi şematize edilebilir :
Esas sözleşme ile Yönetim Kurulunun tasfiye memuru olarak atanması fakat onların görevi reddi
Genel Kurul tarafından atama
Mahkeme tarafından atama
( Genel Kurul yoksa veya seçim yapamıyorsa )
1.2 Genel Kurul Kararı ile tasfiye memurlarının atanması: Genel Kurulun her daim tasfiye memuru atama yetkisi mevcut olup, esas sözleşmede atamaya ilişkin bir hüküm olmak zorunda değildir. Esas sözleşmedeatamaya ilişkin hüküm olsa bile Genel Kurul TTK m.372’de öngörülen nisaplarla vereceği bir kararla esas sözleşmeye aykırı bir atama yapabilir. Bu bir sözleşme değişikliği sayılmaz.[23]
Genel Kurul bu yetkisini kullanıp kullanmama hususunda serbestiye sahiptir fakat yetki kanuna aykırı kullanıldığı takdirde pay sahipleri TTK m.381 uyarınca, iptal davası açabilirler.
1. 3 Kanun yolu ile tasfiye memurlarının atanması: TTK m.441, f.1 uyarınca tasfiye memuru esas sözleşme ile yahut Genel Kurul kararı atanmamış ise Yönetim Kurulu üyeleri tasfiye işlemlerini yürütürler. Yönetim Kurulu tasfiyeye ilişkin işlemleri üstlenmeye ve gereklerini yerine getirmeye kanun tarafından zorunlu kılınmıştır.
Netice itibariyle Yönetim Kurulu varlığını devam ettirerek organ sıfatından kaynaklanan yetkilerini kullanırken, aynı zamanda tasfiye memurluğu görevini de üstlenmekte ve ona ait yetkileri kullanmaktadır. [24]
1.4 Mahkeme kararı ile tasfiye memurlarının atanması: TTK m. 442, f.2
“ Pay sahiplerinden birinin talebiyle mahkeme dahi haklı sebepler dolayısiyle tasfiyeye memur kimseleri azil ve yerlerine yenilerini tayin edebilir. Bunlar kendilerini tescil ve ilan ettirirler. “ TTK m.442, f.2; Bireysel hak sahiplerine tanınan bir hak olup, hakkın kullanımında pay sayısının önemi olmadığı gibi pay sahibinin bu haktan mahrum bırakılabilmesi mümkün değildir, kanundan kaynaklanır ve mükteseptir. İlgili hüküm sayesindedir ki; birey olarak pay sahibi Genel Kurula hakim olan çoğunluk karşısında korunur.
Mahkemece tasfiye memuru atanmasının öncelikli şartı, tasfiye memuru sıfatını haiz kimselerin azledilmesi olmakla beraber uygulamada istisnaları da mevcuttur. Fakat mahkeme pay sahibinin önerisi veya dilekçesi ile bağlı değildir. Atamayı bizzat yapabileceği gibi Genel Kurula da bırakabilir. Ancak TTK m.442, f.2 hükmünün küçük pay sahibine ve daha geniş deyimle azınlığa çoğunluk karşısında bir koruma imkanı sağladığı dikkate alınmalı ve atama yetkisinin Genel Kurula bırakılması noktasında, mahkeme bir değerlendirme yapmalı ve tasfiye memuru atama yetkisinin Genel Kurula bırakılması halinde objektif kriterlere uygun bir seçim yapılarak pay sahiplerinin menfaatlerinin eşit ölçüde ve objektif olarak korunabileceği kanaatine ulaşılabiliyorsa tama yetkisini Genel Kurula bırakma hususunda tereddüt etmemelidir. [25]
Mahkeme kararı ile tasfiye memuru atamanın iki şartı mevcuttur; talep ( dava ) ve haklı sebeplerin varlığı.
Mahkeme, pay sahiplerinden birinin dava ikamesini gerektirecek bir talebi olmaksızın re’sen harekete geçerek, azil yahut yerine yenisini seçme işlemini gerçekleştiremez. Davacı taraf; şirkette pay sahibi olmak şartı ile herhangi bir kişi olabilir fakat davacı dava bitimine değin pay sahipliği sıfatını korumak zorundadır aksi halde dava düşer ve devir söz konusu ise yeni pay sahibi davayı devam ettiremez. Davalının kim olduğu hususunda ise Yargıtay, azli istenen tasfiye memurunun davalı olduğu yönünde karar vermektedir.
Haklı sebeplerin varlığı ise atama işlemi için aranan ikinci şarttır ve pay sahipleri haklı sebep kriteri olmaksızın talepte bulunamazlar. Haklı sebeplerin neler olduğu mahkemenin takdir yetkisine bırakılmıştır.
Bahsi geçen dört yoldan biri ile tasfiye memurlarının atama işlemi sonuçlanınca, tescil ve ilan görevi, Yönetim Kuruluna aittir. Atama işleminin etkisini gösterebilmesi için atanan kişinin görevi kabulü ise zorunludur. Tescilin fonksiyonu ise ihbari olup, üçüncü kişilerin iyi niyetini bertaraf eder.
2. Tasfiye Memurlarının nitelik ve nicelik şartları
Tasfiye memuru olabilmenin şartları TTK’da düzenlenmemekle birlikte,
sadece TTK m.212’de ortaklardan herhangi birinin de tasfiye memuru olarak
atanabileceği belirtilmiştir fakat olumsuz yönden tasfiye memurluğuna
seçilemeyecek kişilerin belirlenmesinde kıyaslama yolu ile TTK’da Yönetim
Kurulu üyeleri için öngörülen m.315, f.2 uygulanabilir.
2.1 Nitelik Şartları:
— Ehliyet: Tasfiye memurları gerçek ya da tüzel kişiler arasından seçilebilir. Pay sahipleri arasından atanabileceği gibi, pay sahibi sıfatı bulunmayan üçüncü şahıslar arasından da atanabilir.
— Tabiiyet: Türk Ticaret Kanunu tarafından öngörülmüş bulunan herhangi bir düzenleme mevcut olmadığından Türk Vatandaşı olmayan şahıslar da tasfiye memuru olarak atanabilir.
— İkametgah: Tasfiye memurlarının ikametgahı hususunda da yasa koyucu herhangi bir zorunlu şart getirmemiş olup, ikametgahı Türkiye dışında olan kişilerin de tasfiye memurluğu görevini yerine getirmesinde sakınca yoktur.
— Şahsi özellikler: Tasfiye memurlarının ihtisas alanlarının olması mecburiyeti aranmasa da, iştigal konusu tasfiye prosedürü ile ilgili bir ortaklığın tasfiyeyi yürütmesi en makul yol olarak görünmektedir. Ayrıca tasfiye memurluğunun niteliği dikkate alındığında görevi sürdürecek kişinin ağır hapis cezası, sahtekarlık, hırsızlık vb. yüz kızartıcı suçlardan dolayı mahkumiyetinin bulunmaması gerektiği, Yönetim Kurulu üyeliğine değinen TTK m.315, f. 2’den kıyasen çıkartılabilir.
2.2 Nicelik Şartları:
Tasfiye memurluğu görevi esas sözleşme veya Genel Kurul kararı ile bir veya birden fazla kişiye tevdi edilebilir. Memurların atanabileceği asgari ve azami süreler açısından kanun koyucu tahdidi bir düzenleme öngörmemiştir. [26]
3. Tasfiye Memurlarının Hak ve Yetkileri:
3.1 Tasfiye memurlarının hakları:
Tasfiye memurları ücret hakkından ve Yönetim Kurulu üyelerine tanınmış olan diğer sosyal haklardan faydalanırlar.
Ücret hususunda TTK m.441, f.1 tarafından getirilen düzenleme uyarınca, tasfiye ile görevlendirilmiş kimseler, esas sözleşme veya atanma kararında aksi öngörülmüş olmadıkça “mutad” bir ücrete hak kazanırlar.[27] İlgili hükümden de anlaşılacağı üzere hakkın doğumu şarta bağlı kılınmıştır; görev kanuna uygun şekilde yerine getirilmelidir. Yönetim Kurulu da, tasfiye işlerini yürüttüğü hallerde, ücrete hak kazanır. Üyelere ücret verilmeyeceği kararlaştırılsa dahi görev reddedilemez çünkü tasfiye işleri kurula yüklenen yasal bir görevdir ayrıca görevin bir başkasına devri azil anlamına gelmez ve memurların tazminat istemesi mümkün değildir.
Diğer sosyal haklardan maksat ise; şirket tesislerinden faydalanmak, çeşitli kurum üyelikleri vb. haklardır. Fakat Tasfiye memurları tasfiye prosedürü neticesinde elde edilen tasfiye karına katılamazlar ve aynı kural Yönetim Kurulunun tasfiye memurluğunu yürütmesi halinde de geçerlidir.
3.2 Tasfiye Memurlarının Yetkileri:
Yetki denince akla ilk gelmesi gereken, tasfiye memurlarının yükümlülükleridir. Söz konusu yükümlülüklerin gerektiğince yerine getirilmemesi halinde tasfiye memurlarının sorumlulukları doğmaktadır. Tasfiye memurlarının sahip oldukları yetkilerin genel sınırını tasfiyenin yapılabilmesi için zaruri olan ve mahiyetleri icabı tasfiye memurlarınca yapılması gereken işler çizer. ( TTK m. 440 )[28]
Türk Ticaret Kanunu tarafından öngörülmüş bulunan bazı görev ve yetkiler:
- Gerektiğinde şirketin infisahının ve kendisinin ticaret siciline tescil ve ilan ettirilmesi
- Genel Kurulun toplantıya çağırılması
- Genel Kurul kararlarının hazırlanması ve icrası
- Genel Kurula izahat verilmesi
- Ortaklara bilgi verilmesi
- Şirketin tüm mal ve haklarının korunması için basiretli bir iş adamının alacağı tedbirlerin alınması
- İlk envanter ve bilançonun hazırlanması
- Ticari defterlerin tutulması ve saklanması
- Şirket aktiflerinin toptan yahut pazarlık usulü ile satılması
- Vadesi gelmiş şirket borçlarının ödenmesi
- Şirket cari işlemlerinin tamamlanması
- İcabı halinde iflasın açılmasına ilişkin teklifin sunulması
- Tasfiye bakiyesinin pay sahiplerine dağıtılması vb.
Tasfiye memuru sahip olduğu yetkileri bizzat kullanır ve yetki devri mümkün değildir.
Bu arada tasfiye memuru kanuna aykırı olarak kendi yerini alan kişinin davranışından kendisi bulunsaydı, bu davranış özen ve sadakat borçlarına aykırılık teşkil edecek idiyse, ondan doğan zarardan sorumlu olur. [29]
Atanan tasfiye memuru sayısı birden fazla ise yönetim ve temsil yetkisi birlikte kullanılır. Ancak kanun yoluna başvurulması şirket menfaatineyse ve durum gerektiriyorsa tek başlarına hareket edebilirler. TTK m.217, f.1’in düzenlediği birlikte hareket ilkesi; şirket sözleşmesine hüküm koyularak yahut Genel Kurulda karar alınarak münferit hale getirilebilir.
TTK m. 217, f.1’den anlaşılacağı üzere, kural düzenleme olan birlikte hareket esasının değiştirilerek yerine münferit hareket esasının getirilebilmesi mümkündür. Bunun için iki yol vardır. Birincisi, şirket esas sözleşmesine buna ilişkin hüküm konulması ve ikincisi şirket Genel Kurulunun bu hususta karar almasıdır. Genel Kurul bu kararı basit çoğunlukla alır. [30]
4. Tasfiye Memurluğunun Sona Ermesi:
4.1 Azil:
TTK m.442; tasfiye memurlarının azlini düzenlemektedir. Anılan madde uyarınca, ortaklık Genel Kurulu, esas sözleşme ile veya Genel Kurul kararı ile atanmış olan tasfiye memurlarını yahut bu görevi yerine getiren Yönetim Kurulu üyelerini her zaman azledebilir ve kararı alırken neden göstermek zorunda değildir. Azil kararı basit çoğunluk ile alınır ve gündemde görüşülmesi için azle ilişkin madde bulunması şart değildir. Genel Kurulun bu yetkisinin aksine esas sözleşmede herhangi bir düzenleme yapılamaz, azil yetkisi devredilemez. Ayrıca azledilen tasfiye memurları veya Yönetim Kurulu üyelerinin yerine önceki sayı ile bağlı kalma şartı olmaksızın yenileri seçilir. Fakat tasfiye memurları mahkeme tarafından atanmış ise Genel Kurulun azil yetkisi ortadan kalkar ve pay sahiplerinden birinin talebi olması halinde mahkeme haklı nedenleri gözeterek tasfiye memurlarının azil ve yerlerine yenilerini seçebilir. “ Pay sahiplerinin istemi üzerine, haklı nedenlerin bulunması halinde mahkemece tasfiye memurlarının azli ve yerlerine yenilerinin tayini olanaklıdır.”[31]4.2 İstifa: Tasfiye memurlarının ataması ister mahkeme yolu ile ister Genel Kurul kararı ile olsun memurlar görevlerinden haklı bir neden göstermeksizin ve her zaman istifa edebilirler ancak istifa nedeni ile şirket aleyhine bir zarar doğmuş ve istifa önemli bir sebebe dayanmıyor ise şirketin tazminat hakkı saklıdır. 4.3 Diğer Sebepler: Memurluk hususunda bir sürenin belirlenmiş olması ve sürenin bitimi, tasfiye prosedürünün sona ermesi, atanan gerçek kişi ise ölüm, ehliyet kaybı yahut tüzel kişi ise bu tüzel kişinin de tasfiye haline girmesi diğer sebepler içerisinde sayılabilecek önemli durumlardır. Tasfiye İşlemleri 1. İlk envanter ve bilançonun hazırlanması İlk envanter ve bilançonun çıkarılmasındaki amaç; ortaklığa ait mal ve haklar ile borç ve yükümlülüklerin gerçek piyasa şartları ve ederleri üzerinden değerlendirilmesi sureti ile malvarlığının kat’i olarak saptanması, yani ortaklığın sahip olduğu varlıkların borçları ödemeye yetip yetmeyeceği veya ödenmemiş sermaye söz konusu ise tahsile gerek olup olmadığının tespitidir. Aynı zamanda bahsedilen iki husus, açılış bilançosunun tasfiye esnasındaki görevi olup; bu görev sayesindedir ki, yıllık bilançolar gibi sonuç açıklayan fakat farklı olarak, açıkladığı sonuç tasfiye faaliyetini hedef alan ve tasfiye esnasında çıkartılan ara bilançolardan ayrılır. Açılış bilançosu bir kar bilançosu olmadığından kazancı göstermez ve şartlı yahut ihtilaflı borçlar da bilançonun pasifine kaydedilir ayrıca amortisman ve gizli yedek akçe ayrılamaz. Ayrıca ilk envanter ve bilanço, Yönetim Kurulu mevcut değilse veya düzenlemeye katılmıyorsa sadece tasfiye memurları tarafından, eğer Yönetim Kurulu tanzimde mevcut ise birlikte hazırlanıp TTK m.444 f.1 uyarınca Genel Kurul onayına sunulur. Genel Kurulun, toplantıya çağırmaya yetkili olanlar tarafından derhal çağrılıp toplanması gerekli olup, yetki Ticaret Kanunu’nun öngördüğü şekillerdeyahut gündeme ek madde koydurtmak sureti ile kullanılabilir. Genl Kurul kanuni yeter sayıları uyarınca toplanır fakat Bakanlık Komiserinin toplantıya katılımı ile zabıtları imzalaması kanuni sıhhat şartıdır. Aksinin gerçekleşmesi “yokluk” müeyyidesi ile sonuçlanır Açılış envanter ve bilançosunun onayı neticesinde hazırlanan tutanağın nüshası ticaret sicil memurluğuna verilerek durum, vergi dairesine bildirilir ve onay ile tasfiye memurları da ibra edilmiş olur. TTK m.353 f.1 b.6 gereğince denetçilerin görevleri tasfiye sürecinde de devam ettiğinden açılış envanter ve bilançosunun da denetlenrek hazırlanan raporun Genel Kurula sunulması gereklidir. 2. Alacaklıların çağırılması ve korunması Alacaklı kavramı : “alacaklı” kavramı içine, devamlı olan ile olmayan, dönemsel nitelik taşıyan ve taşımayan, muaccel ve müeccel, ihtilaflı, ihtilafsız, şartsız, şarta bağlı, teminatlı, teminatsız ve kıymete evrakla bağlanmış veya bağlanmamış bütün alacaklar girer. [32]
TTK m.445; maddenin metninden de anlaşılacağı üzere alacaklıları korumak ve tam olarak tasfiyenin sağlanması gayesini gütmektedir. Alacaklılara yapılacak bildirim ile alacaklılar tasfiye karşısındaki davranış ve kararlarını belirleme imkanı elde ederler ayrıca ortaklığın malvarlığı yapılan düzenleme sayesinde borçlar ödenmeden tasfiye payı olarak hak sahiplerine dağıtılamaz.
Alacaklılara çağrının, tasfiye memurlarının tescili ve ilanından sonra derhal yapılması gerekli olup, TTK m.445 f.1 ve m.447 f.2 arasındaki bağlantı göz önüne alındığında çağrı ilanının üç defa yapılması gerekliliği ortaya çıkar. İlgili hükümler incelendiği takdirde çağrının yapılmasının kanunen zorunlu olmadığı fakat tasfiye memurlarınca geciktirildiği zaman ortaklığın malvarlığının pay sahipleri arasındaki dağıtımı da gecikeceğinden memurların sorumluluğuna gidileceği neticesinde varılır. Ayrıca çağrının hiç yahut usulsüz yapılması halinde de malvarlığı dağıtımı geçerli kılınamaz.
İlan sonucunda alacaklıların başvuruları süre ile sınırlandırılmış değildir fakat TTK m.447 f.2’den dağıtımdan sonra başvuran alacaklıların haklarının düştüğü anlamı çıkartılabilir.
Ortaklığın malvarlığının en kısa süre içerisinde pay sahiplerine dağıtılabilmesi amacı ile sahipleri bilinen ve üzerinde ihtilaf olmayan muaccel hale gelmiş ortaklık borçları tasfiye memurlarınca seçilecek olan tevdi yahut teminat gösterme yollarından birisi ile ödenir. Tevdii ve teminat gösterimi sonrasında derhal dağıtıma gidilebilir fakat Ticaret Sicilinden ortaklığın kaydı silinemez.
3. Cari İşlemlerin Bitirilmesi
Cari işlemden maksat; ortaklık sona ermeden önce başlayan ve henüz bitirilmeyen işlemlerdir. Tasfiye memurları, tasfiyenin icaplarından olmayan yeni bir işlem gerçekleştirdikleri takdirde ortaklara karşı müteselsilen sorumludurlar ve tasfiye memurları yeni işlemleri ancak bu işler tasfiyenin icaplarındansa, pay sahiplerinin işlem konusu üzerinde oy birliği ile verilmiş kararları mevcutsa, feshe mahkeme tarafından karar verildiyse ve mahkeme yeni işe girilmesini onamışsa yapabilirler.
4. Alacakların ve henüz ödenmemiş pay bedellerinin tahsili
Tasfiyeye uygun olduğu müddetçe tasfiye memuru şirkete ait alacakları satabilir, temlik edebilir, alacaklılar ile uzlaşabilir ve icabı halinde feragat edebilir. Esas gaye tüm alacakların tahsili olduğundan alacağın cinsi önemli değildir.
TTK m.446 ile getirilen düzenlemede ortaklık aktiflerinin borçları ödemeye yetmemsi durumu “icabı hal” ile belirtilmiş olup, böyle bir durum söz konusu ise pay bedellerinin henüz istenilmemiş kısımlarının ödettirilmesi zorunlu değildir.
Aktifler borçları ödemeye yetiyorsa pay bedellerinin bakiyeleri için çağrı yapılamaz. Tasfiye kaynaklarının borçları ödemeğe yetecek düzeyde bulunmalarına rağmen, AO’da geçici likidite sıkıntısı varsa ya da aktiflerin o sıra elden çıkarılması veya daha uygun bir zamanın beklenmemesi ortaklığın zararına sonuç doğuracaksa, pay bedellerinin ödenmemiş bakiyeleri kısmen veya tamamen istenebilir. [33]
5. Aktiflerin paraya çevrilmesi
Tasfiye memurları tasfiyeyi yapabilmek için ortaklığın malvarlığını paraya çevirmek zorundadırlar. Bu da; aktiflerin toptan veya teker teker yahut bir kaçının ya da bir veya birkaç grubun bir arada satışı şeklinde gerçekleşir.
Toptan satış: TTK m.443, f. 2’de “akitlerin toptan satılabilmesi için umumi heyetin kararı lazımdır” denilmektedir.
Parça ve kısmi satış: Tasfiye memurları malvarlığı parçalarını teker teker veya bir kaçını bir arada ya da gruplar halinde, herhangi bir yetki alınmasına yahut GK kararına bağlı olmaksızın satabilirler. ( TTK m. 446, f.1 )
Satış bedellerinin bankaya tevdi: Tasfiye memurları tasfiye sırasında elde edilen paraların bin liradan fazlasını Merkez Bankasına veya Merkez Bankası bulunmayan yerlerde muteber bir bankaya AO adına yatırmak zorundadırlar.[34]
Tasfiye Payı
TTK m.447 f.1 “Tasfiye halinde bulunan şirketin borçları ödendikten sonra kalan mevcudu” ibaresi ile tasfiye payından bahsedilebilmesi için gerekli olan tasfiye bakiyesinin tanımını yapmaktadır. Kalan mevcuttan maksat, tüm şirket borçları ödendikten yahut güvence altına alındıktan sonra kalan artık bakiyedir. Tasfiye süresince kar elde edildi ise, elde edilen bu karlar da tasfiye bakiyesine dahildir.
Tasfiye bakiyesinin dağıtımı esnasında oluşan paya da tasfiye payı adı verilmekle beraber pay sahibinin bu pay üzerindeki hakkı müktesep hak olduğundan pay sahibinin rızası hilafına tasfiye payı üzerinde herhangi bir tasarrufi muamele gerçekleştirilemez.
Tasfiye Payının Dağıtımı
— Esas Sözleşmede hüküm yok ise;
Esas sözleşmede hüküm olmaması halinde ortakların tasfiye bakiyesine nasıl katılacakları hususu TTK m.447, f.1 – m.445, f.1 ve m.456’da düzenlenmiştir. Pay sahipleri TTK m.447, f.1’e ödedikleri sermayeler nisbetinde, TTK m. 455’e göre payları nisbetinde ve TTK m.456’ya göre esas sermayeye mahsuben yaptıkları ödemelerle mütenasiben tasfiye bakiyesine katılma hakkına sahiptirler.
— Esas Sözleşmede hüküm mevcut ise;
Esas sözleşme ile aksine bir düzenleme yapılmamış ise, önce, tasfiye bakiyesinden ödenen pay bedelleri mahsub edilir daha sonra ödenen sermaye payları nisbetinde kalan bakiye pay üzerinde hakkı olanlar arasında dağıtılır. Ana kuralın mevcudiyetinin yanısıra TTK m.447, f.1 “esas mukavelede aksine hüküm olmadıkça” cümlesi ile değişik düzenlemelere olanak tanımıştır.
Dağıtım Kararı: TTK, Genel Kurul Kararının mevcudiyetini aramamakla beraber, doktrinde hakim olan görüş tasfiye paylarının dağıtımı için son ve kesin bilançonun Genel Kurulda görüşülerek karara bağlanması gerektiği yönündedir.
Payın Dağıtımı:
Şirketin malvarlığının pay sahipleri arasında bölüştürülebilmesi için öncelikle iki husus mevcut olmalıdır.
— Şirketin tüm borçlarının ödenmesi yahut güvence altına alınması.
— Bekleme süresinin sona ermiş olması.
TTK m.445 f.3 ile m.447 f.1 arasındaki bağlantı geniş anlamda bir “ödeme”ye işaret etmektedir. Şirket alacaklıları alacaklarının ödenmesi için beyanda bulunmazlar ise veya şirketin muaccel hale gelmemiş borçları yahut üzerinde ihtilaf bulunan borçları mevcut ise bu tutarlara tekabül eden nakit para notere tevdi edilir. Tevdiiden ayrıca bu tutarların yeterli miktarda teminat ile güvence altına alınması da TTK m.447, f.1 ‘de belirtilen “ödeme”nin yapılabilmesini olanaklı kılar.
TTK m.447, f.3 alacaklılara davetin üç kere yapılmasını ve dağıtımın gerçekleşebilmesi için üçüncü defa davetten sonra en erken bir yıllık sürenin de bitimini öngörmüştür. TTK m.447, f.2 aynı zamanda bir yıllık süreden mahkeme kararı ile dönülebileceğini belirterek şartlı bir istisnaya yer vermiştir. Hükme göre mahkeme “hal ve duruma göre alacaklılar için bir tehlike mevcut olmadığı takdirde” dağıtma izni verir. Mahkemenin böyle bir tesbiti için ise gerekli araştırma şirket defterlerine dayanılarak gerçekleştirilir.
Açıklanan iki şart gerçekleşmiş ise kanuni dağıtım gereği tasfiye payları sermaye ayni getirilse dahi nakdi olarak gerçekleştirilir yahut esas sözleşmede hüküm var ise Genel Kurul Kararı ile dağıtımın başka bir yol ile gerçekleştirilmesi mümkündür.
Tasfiye payının ödenmesi için ise pay sahibi hakkını, hisse senedi, pay defteri, ilmuhaber veya senet ibrazı ile ispatlamalıdır. Hamiline yazılı senetlerde senet ibrazı esasken, nama yazılı senetler için senet çıkarılmamış ise pay defteri ispat vasıtası olarak esas alınır.
Tasfiye payı, 10 yıllık zamanaşımana tabidir.
Haksız Edinilen Tasfiye Paylarının İadesi:
TTK tarafından açık bir düzenleme getirilmediğinden doktrinde tartışmalı bir husustur.
— Tasfiye hakkındaki hükümler öncelikle alacaklıları korumayı hedef tuttuğundan; haksız pay edinenler iyi niyetli yahut kötü niyetli ayrımı yapılmadan edindikleri payı iade mükellefiyeti altındadır.
— TTK m.445 vd. Dağıtım şartlarını belirtmekle beraber bu şartlar yerine getirilmeden pay sahibi kötü niyetli olarak edinimde bulunmuş ise pay geri alınır ve iade davası açılabilir.
— Dağıtım, şartlara riayet edilmeksizin gerçekleşmiş ise edinimde bulunanın iyi veya kötü niyetli olması göze alınmaksızın BK m.61- 66 çerçevesinde iade edilmelidir. Fakat tasfiye kanuna uygun olarak gerçekleşmiş ama ödenmemiş borçlar kalmış ve pay sahibi borçların varlığından haberdar ise yani ediniminin haksız veya usulsüz olduğunu bilmesine rağmen pay sahibi kabul ettiyse iade ile yükümlüdür. Haksız edinim ve kötü niyet bir arada gerçekleşmelidir.
Tasfiyenin Kapanışı: Tasfiye işlemleri bitirilir, son ve kat’i bilanço çıkartılır ve diğer tasfiye tedbirlerine ihtiyaç duyulmaz ise tasfiye bitmiş sayılarak kapatılır.
Tasfiye memurları tasfiyeyi; vergi dairesi ile ticaret siciline bildirmekle yükümlüdür. Bildirimin ticaret siciline yapılması esnasında şirketin ticaret ünvanının da sicilden terkini istenir.
Tasfiye Memurlarının Sorumluluğu
TTK m.224 gereği tasfiye memurlarının gerçekleştirdikleri muameleler ve işledikleri haksız fiillerden dolayı şirketin sorumluluğuna gidilir fakt sahip olunan yetki kötüye kullanıldı ise ve yapılan işlerden dolayı pay sahipleri ile üçüncü şahıslar zarar görüyorsa tasfiye memurlarının şahsi sorumluluğu doğar.
Ana hatları ile şahsi sorumluluğu gerektiren haller:
1. Kanun Hükümlerinin İhlali
1.1 TTK İhlali
1.2 Vergi yükümlülüğü ve diğer amme alacakları ile ilgili kanun
hükümlerinin ihlali.
1.3 Diğer kanunlar ile düzenlenmiş yükümlülüklerin ihlali.
2. Sözleşme hükümlerinin ihlali
3. A.Ş. hakkında yazılı olmayan kural olan “eşit işlem” ilkesine aykırılık
4. Haksız fiil sorumluluğu
5. Rekabet yasağının ihlali.
[1] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, 2000, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, İstanbul, Beta Yayınları, Sf. 25
[2] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf.28
[3] ARSLANLI İbrahim, 2001, Şirketler Hukuku Bilgisi, Konya, Mimoza Yayınları, Sf.9
[4] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf. 31
[5] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf. 768
[6] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf. 768
[7] ERİŞ Gönen, 1995, Anonim Şirketler Hukuku, Ankara, Sf. 696
[8] Y.H.G.K. 05.06.1985 E.1983/11-218/K.561
[9] Y.H.G.K. 25.02.1987 E.1986/11-211/K.120
[10] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf. 770
[11] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf. 772
[12] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf. 106
[13] ERİŞ Gönen, a.g.e., Sf.707
[14] ERİŞ Gönen, a.g.e.,Sf. 707
[15] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf.779
[16] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf.778
[17] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf.778
[18] KARAHAN Sami, 1998, Anonim Şirketlerde Tasfiye, Konya, Mimoza Yayınları, Sf.15
[19] KARAHAN Sami, a.g.e.,Sf.17
[20] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf. 783
[21] KARAHAN Sami, a.g.e., Sf. 36
[22] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf. 788
[23] KARAHAN Sami, a.g.e., Sf.81
[24] KARAHAN Sami, a.g.e., Sf. 83
[25] KARAHAN Sami, a.g.e., Sf. 86
[26] KARAHAN Sami, a.g.e., Sf. 106
[27] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf.795
[28] KARAHAN Sami, a.g.e., Sf.124
[29] KARAHAN Sami, a.g.e., Sf.126
[30] KARAHAN Sami, a.g.e., Sf.128
[31] Y.TD. 05.11.1971 E.4942/K.6765
[32] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf. 800
[33] POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., sf. 805
[34]POROY / TEKİNALP / ÇAMOĞLU, a.g.e., Sf. 806
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Anonim Şirketlerin İnfisahı Ve Tasfiyesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Fulya Bahadır'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (https://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
|
|