ELEKTRONİK SERTİFİKA HİZMET SAĞLAYICISININ SORUMLULUĞU
GİRİŞ
Günümüzdeki teknolojik gelişmelerle birlikte hayatımıza giren bilgisayar ve internet, birçoğumuzun günlük hayatının vazgeçilmezleri haline gelmiştir. Öyle ki, insanoğlu artık günlük hayattaki birçok işlemini elektronik ortamda ve çok daha kısa bir süre içinde gerçekleştirmektedir. Sözgelimi, insanlar kendileri için hayati önemi haiz belgelerini elektronik ortamda saklamaya ve bu elektronik verileri elektronik ortamda aktarmaya başlamıştır. Bunun akabinde artık ticari ilişkiler de elektronik ortamda internet üzerinden gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Tabi bu da, beraberinde insanlar arasında güvenlik sorunlarının doğmasına neden olmuştur. İnternet üzerinden akdedilen sözleşmelerde hukuki güvenliğin sağlanması için, karşı tarafa gönderilen bilgilerin içeriğinin bütünlüğünün sağlanması ve sözleşmenin karşı tarafının kimliğinin kesin ve güvenilir şekilde tespit edilmesi gerekir. Elektronik olarak iletilen veya kaydedilen belgeler, üçüncü kişiler tarafından kolayca, sahibi fark etmeden ve herhangi bir iz bırakılmadan değiştirilebilmektedir; bu değişikliğin de ispatı imkânsızdır1. Elektronik ortamda işlem yaptığımız kişilerin gerçekten de işlem yapmak istediğimiz kişiler olup olmadığı, yaptığımız bu işlemlerin herhangi bir şekilde üçüncü kişilerin eline geçip geçmeyeceği, bu işlemler üçüncü kişilerin eline geçse de içeriğinin bu kişilerce değiştirilip değiştirilemeyeceği bu sorunların başında gelmektedir2.
Elektronik imza, başka bir elektronik veriye eklenen veya bu veriyle mantıksal bağlantısı olan ve kimlik doğrulamak amacıyla kullanılan elektronik veriyi ifade eder. Fakat matematiksel işlemlerle üretilen bu elektronik imza, tek başına yukarıda saydığımız güvenlik sorunlarına çözüm değildir. Çünkü elektronik imza, kimlik tespitinde veya veri bütünlüğünün sağlanmasında yeterli bir unsur değildir. Bu nedenle bu basit elektronik imzayı daha güvenilir hale getirmek ihtiyacı doğmuştur. Bunun için de 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu’yla güvenli elektronik imza kurumu getirilmiştir. Güvenli elektronik imzanın dört tane işlevi mevcuttur. Bunlar: 1) Münhasıran sahibine bağlı olma, 2) Sadece imza sahibinin tasarrufunda bulunan güvenli elektronik imza oluşturma aracı ile oluşturulma, 3) Nitelikli elektronik sertifikaya dayanarak imza sahibinin kimliğinin tespitini sağlama, 4) imzalanmış elektronik veride sonradan herhangi bir değişiklik yapılıp yapılmadığının tespitini sağlama. Görüldüğü üzere tüm bu işlevler, yukarıda belirtilen güvenlik sorunlarını ortadan kaldırır mahiyettedir. Fakat dikkat edilirse burada da üçüncü bir kişi, bu güvenin sağlanmasında rol oynamaktadır. Bu üçüncü kişi, elektronik ortamlarda yapılan işlemlerde kimlik tespitini sağlayan elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarıdır3.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcıları, güvenli elektronik imzanın olmazsa olmaz unsurlarından nitelikli elektronik sertifikayla ilgili hizmetleri sağlayan kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek veya özel hukuk tüzel kişilerini ifade eder. Elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı, elektronik sertifikayla ilgili hizmetleri güvenilir bir biçimde yürütmek ve sertifikaların taklit ve tahrif edilmesini önlemekle ilgili her türlü tedbiri almakla yükümlü bir kurumdur. Biz bu çalışmamızda, elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının bu faaliyetleri dolayısıyla nasıl ve hangi çerçevede sorumlu olacağını açıklayacağız. Bu bağlamda bize yol gösterecek yasal düzenleme, 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu m.13’teki “hukuki sorumluluk”tur.
5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu ==> Hukuki Sorumluluk
Madde 13- Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcısının, elektronik sertifika sahibine karşı sorumluluğu genel hükümlere tabidir.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı, bu Kanun veya Kanuna dayanarak çıkarılan yönetmelik hükümlerinin ihlali suretiyle üçüncü kişilere verdiği zararları tazminle yükümlüdür. Elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı kusursuzluğunu ispat ettiği takdirde tazminat ödeme yükümlülüğü doğmaz.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı, söz konusu yükümlülük ihlalinin istihdam ettiği kişilerin davranışına dayanması halinde de zarardan sorumlu olup, elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı, bu sorumluluğundan, Borçlar Kanununun 55 inci maddesinde öngörülen türden bir kurtuluş kanıtı getirerek kurtulamaz.
Nitelikli elektronik sertifikanın içerdiği kullanım ve maddi kapsamına ilişkin sınırlamalar hariç olmak üzere, elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının üçüncü kişilere ve nitelikli elektronik imza sahibine karşı sorumluluğunu ortadan kaldıran veya sınırlandıran her türlü şat geçersizdir.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı, bu Kanundan doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi sonucu doğan zararların karşılanması amacıyla sertifika mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorundadır. Sigortaya ilişkin usul ve esaslar Hazine Müsteşarlığının görüşü alınarak kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.
Bu maddede öngörülen sertifika mali sorumluluk sigortası Türkiye’de ilgili branşta çalışmaya yetkili olan sigorta şirketleri tarafından yapılır. Bu sigorta şirketleri sertifika mali sorumluluk sigortasını yapmakla yükümlüdürler. Bu yükümlülüğe uymayan sigorta şirketlerine Hazine Müsteşarlığınca dokuzbindörtyüzaltmış Yeni Türk Lirası idari para cezası verilir. Bu para cezasının tahsilinde ve cezaya itiraz usulünde 18 inci madde hükümleri uygulanır.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı, nitelikli elektronik sertifikayı elektronik imza sahibine sigorta ederek teslim etmekle yükümlüdür.
I. GENEL OLARAK
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının sorumluluğunu daha anlaşılır bir biçimde ifade etmek için, öncelikle kanunen kendisine yüklenen borçlar nelerdir bunları açıklamak gerekir. Elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının yükümlülükleri 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu m.10’da sekiz bent halinde sayılmıştır. Özellikle güvenli elektronik imza sahibine karşı sorumluluğunun sınırlarını bu madde hükümleri çerçevesinde açıklığa kavuşturacağız.
5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu ==> Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcısının yükümlülükleri
Madde 10- elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı;
a) Hizmetin gerektirdiği nitelikte personel istihdam etmekle,
b) Nitelikli sertifika verdiği kişilerin kimliğini resmi belgelere göre güvenilir bir biçimde tespit etmekle,
c) Sertifika sahibinin diğer bir kişi adına hareket edebilme yetkisi, mesleki veya diğer kişisel bilgilerin sertifikada bulunması durumunda, bu bilgileri de resmi belgelere dayandırarak güvenilir bir biçimde belirlemekle,
d) İmza oluşturma verisinin sertifika hizmet sağlayıcısı tarafından sertifika hizmet sağlayıcısına ait yerlerde üretilmesi durumunda bu işlemin gizliliğini sağlamak veya sertifika hizmet sağlayıcısının sağladığı araçlarla üretilmesi durumunda, bu işleyişin güvenliğini sağlamakla,
e) Sertifikanın kullanımına ilişkin özelliklerin ve uyuşmazlıkların çözüm yolları ile ilgili şartların ve kanunlarda öngörülen sınırlamalar saklı kalmak üzere güvenli elektronik imzanın elle atılan imza ile eşdeğer olduğu hakkında sertifika talep eden kişiyi sertifikanın tesliminden önce yazılı olarak bilgilendirmekle,
f) Sertifikada bulunan imza doğrulama verisine karşılık gelen imza oluşturma verisini başkasına kullandırmaması konusunda, sertifika sahibini yazılı olarak uyarmak ve bilgilendirmekle,
g) Yaptığı hizmetlere ilişkin tüm kayıtları yönetmelikle belirlenen süreyle saklamakla
h) Faaliyetine son vereceği tarihten en az üç ay önce durumu Kuruma ve elektronik sertifika sahibine bildirmekle yükümlüdür.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı üretilen imza oluşturma verisinin bir kopyasını alamaz veya bu veriyi saklayamaz.
Bunlara ilaveten elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının asıl hizmetinin yanında bir takım yükümlülükleri de mevcuttur4:
- Sertifika hizmet sağlayıcısının gerek sertifika hizmet sağlayıcısı tarafından ve gerekse başvuru sahibinin kendisi tarafından üretilmiş olsun, anahtarın belirtilen uygun teknik bileşenler kullanılarak ve güvenli şekilde üretildiği konusunda tam bir kanaate sahip olması;
- Sertifika hizmet sağlayıcısının, başvuru sahibini güvenlik tedbirleri ve üretilen dijital imza hakkında bilgilendirmesi;
- Sertifika hizmet sağlayıcısının onun tarafından üretilmiş anahtar ve kişisel bilgilerin yetkili katılımcılara kişisel olarak iletilmesi;
- Talep üzerine dijital veriye zaman damgası eklenmesi.
Bu saydığımız yükümlülüklerin herhangi birinin ihlali halinde sertifika hizmet sağlayıcısının sorumluluğu söz konusu olacaktır.
Sertifika hizmet sağlayıcısının hizmetinden kaynaklanan aksaklıklar nedeniyle gerek sertifika sahibine karşı ve gerekse üçüncü kişilere karşı hangi hükümler çerçevesinde sorumlu olacağı büyük önem arz etmektedir. Sözgelimi, sahte bir kimlik belgesine dayalı bir sertifika alınmış ise ve bu sertifikaya güvenen üçüncü kişi sözleşme yapmış ve edimini yerine getirmişse, o halde bu kişinin zararı ne olacaktır? Veyahut sertifikanın yanlış yere iptal edilmesi durumunda ya da imza sahibinin bu hususta bildirimi olmasına rağmen iptal edilmemesi durumunda, doğan zararlar nasıl karşılanacaktır?5 Söz konusu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Tüm bu sorunların çözümü, sertifika hizmet sağlayıcısının hangi hallerde ve hangi hükümler çerçevesinde sorumlu olacağının ortaya çıkarılmasıyla mümkündür.
II. SORUMLULUK HALLERİ
Borç ilişkilerini diğer sosyal ilişkilerden ayıran en önemli nitelik, sorumluluğa yol açmasıdır. Sorumluluk doğurmayan bir borç ilişkisi düşünülemez ve bu kural, borcun her üç kaynağı için de geçerlidir6. Sorumluluk, kavram olarak çok geniş bir durumu kapsayıp, en geniş anlamıyla da bir kişinin başkasına verdiği zararı giderim yükümlülüğünü ifade eder7. Bu açıdan sorumluluğun iki işlevi mevcuttur8. Öncelikle sorumluluk, zarar görenin uğradığı zararı, zarar verenin üzerine yıkarak denkleştirici bir fonksiyon görür. İkinci işlevi ise, sorumluluğun zararı önleme amacıdır. Bu ise, kusurlu sorumluluk için söz konusu olur.
Günümüzde borçlunun sorumluluk sebebi ne olursa olsun, borçlu şahıs varlığı ile değil mal varlığı ile sorumlu tutulabilir9. Bu husus, Anayasa m.38/VIII’de “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirmemesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.” şeklinde açıkça ifade edilmiştir. Sorumluluk denildiği zaman iki sorunun aydınlatılması lazımdır. Birincisi, borçlunun “neyi” ile sorumluluğudur. İkincisi ise, borçlunun “neden” sorumlu tutulacağıdır. İlk manada sorumluluk, bir borcun ifa edilmemesi halinde borçlunun kural olarak bütün malvarlığı ile yani sınırsız şahsi sorumluluğunu10 ifade eder. İkinci manada ise, genel davranış kurallarına veya yüklendiği borca aykırı davranan şahsın, bu davranışı ile verdiği zararı tazmin etme yükümlülüğünü belirtir. Bu sorumluluğa “…den sorumluluğu” da denilir11. Bu anlamda borcun kaynağının sözleşme mi, haksız fiil mi yoksa sebepsiz zenginleşme mi olduğu yani borcun neden doğduğu önem arz eder. Biz konumuz itibariyle sadece ikinci manada sorumluluk üzerinde duracağız.
1. Sözleşmeden Doğan Sorumluluk
Geçerli olarak kurulan bir borç ilişkisinin borçlu bakımında yarattığı en önemli sonuç, borcun zamanında, yerinde ve konusuna uygun olarak ifa edilmesidir. Borçlu bazen borcunu hiç ifa etmemiş olabilir veya ifa ettiği halde, bu ifa zamanında yerinde veya konusuna uygun olmayabilir. Tüm bu davranışlar birer borca aykırılık halidir. Borca aykırılık kavramı borcun her üç kaynağını da kapsayan bir üst kavramdır12. Yani her sözleşmeye aykırılık, birer borca aykırılık olduğu halde, her borca aykırılık, birer sözleşmeye aykırılık hali teşkil etmemektedir. Borca aykırılık halleri, dört şekilde ortaya çıkabilir:
1) Sonraki kusurlu imkânsızlık,
2) Borcun gereği gibi ifa edilmemesi,
3) Sözleşmenin müspet ihlali,
4) Borçlunun temerrüdü.
Sözleşmeye aykırılık da yukarıda da bahsedildiği gibi bir borca aykırılık halidir. Sözleşmeden doğan borç ilişkileri “edim yükümleri” ile “yan yükümler” şeklinde iki yüküm içermektedir. Borçludan beklenen bu yükümlere uygun hareket etmek ve söz konusu yükümleri ihlal etmemektir. Bunların ihlali, aynı zamanda sözleşmenin de ihlali halini doğurur. Bu durumda sözleşmeden doğan sorumluluk meydana gelir. BK. m.96 uyarınca “Alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiçbir kusurun isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe, bundan mütevellit zararı tazmine mecburdur.” Söz konusu bu hüküm sözleşmeden doğan sorumlulukta uygulanan genel bir hükümdür. Bu hüküm yanında, borca aykırılığın özel olarak hükme bağlanmış sonuçları da mevcuttur. Örneğin, borçlunun temerrüdü de borca aykırı bir davranıştır. Fakat bu borca aykırılık halinin özel koşulları ve sonuçları ( BK. m.101-107 ) mevcuttur. Bu özel koşullar bulunmadı takdirde alacaklı borca aykırı davranan borçlu aleyhine, genel hüküm olan BK. m.96’yı işletebilir13. Sözleşmeye aykırılık nedeniyle oluşan zararı tazmin sorumluluğunu BK. m.96’da belirtilen bazı şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Buna göre sözleşmeye aykırılık nedeniyle sorumluluğun koşullarını aşağıdaki biçimde ele alabiliriz:
a) Borca Aykırı Bir Eylemin Varlığı
BK. m. 96 uyarınca sorumluluktan bahsedebilmek için, öncelikle borçlunun borca aykırı bir eylemde bulunması gerekir. Bu borca aykırı eylem yapma gibi müspet bir davranış olarak karşımıza çıkabileceği gibi, yapmama gibi menfi bir davranış da olabilir14. Borca aykırı bir eylem, borcun hiç ifa edilmemesi, eksik ifa edilmesi, yerinde ve zamanında ifa edilmemesi, gereği gibi ifa edilmemesi vs. şeklinde ortaya çıkabilir15.
b) Zarar
Borçlunun borca aykırı davranışı sebebiyle, alacaklının bir zarara uğramış olması gerekir. Eğer zarar meydana gelmemişse, diğer bütün koşullar yerine gelse de, borçlunun BK. m.96 uyarınca sorumluluğundan söz edilemez. Söz konusu zarar, maddi bir zarar olabileceği gibi manevi bir zarar da olabilir16. Fiili zarar ve yoksun kalınan kar kalemlerinden oluşan maddi zarar, müspet zarar ya da menfi zarar şeklinde ortaya çıkabilir. Sözleşmenin ihlali dolayısıyla tazmini gereken zararlar, menfi ve müspet zararlardır17. Müspet zararlar, en basit haliyle sözleşmenin yerine getirilmemesi sebebiyle uğranılan zararlardır18. Başka bir deyişle, alacaklının malvarlığının borcun ifası halinde alacağı durum ile borcun ifa edilmemiş olması halinde arz ettiği durum arasındaki fark müspet zarardır19. Menfi zararlar ise, özü itibariyle sözleşmenin kurulamamasından veya geçersiz olmasından dolayı ortaya çıkan zararları ifade eder20. BK. m.98/II’deki “Haksız fiillerden mütevellit mes’uliyete müteallik hükümler kıyasen akde muhalif hareketlere de tatbik olunur.” hükmü gereği sözleşmeye aykırılık dolayısıyla, haksız fiillerde zarara ilişkin BK. m.42-44 hükümleri kıyasen burada da uygulanır.
c) İlliyet Bağı
Sözleşmeye aykırılıktan bahsedebilmek için, alacaklının uğradığı zararla, borçlunun borca aykırı davranışı arasında uygun bir sebep - sonuç ilişkisi bulunmalıdır. Zarar, ancak borçlunun borca aykırı eyleminin sonucu ise sorumluluk söz konusu olur. Haksız fiillerde olduğu gibi, sözleşmeye aykırılıkta da illiyet bağını kesen sebepler mevcuttur. İlliyet bağını kesen sebepler, mücbir sebepler, üçüncü kişinin ağır kusuru ve zarar görenin ağır kusuru şeklinde ortaya çıkabilir21.
Mücbir sebepler, yangın, çığ, savaş, afet gibi önceden tahmin edilmesi mümkün olmayan genel sebepler olabileceği; taraflar arasında önceden sözleşme hükmüyle öngörülen yağmur, sıcaklık ölçüsü gibi özel sebepler de olabilir. Tüm bu hallerde uygun illiyet bağının kesilmesi nedeniyle artık borçlunun sorumluluğundan bahsedilemez.
Eğer borca aykırılık üçüncü bir kişinin ağır kusurundan kaynaklanıyorsa artık borçlunun davranışı ile meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağı kesilmiş olur. Bu halde de borçlunun sözleşmeye aykırılık dolayısıyla sorumluluğu ortadan kalkar.
Uygun illiyet bağını kesen bir diğer sebep de zararın doğumuna alacaklının ağır kusurlu davranışının neden olmasıdır. Şayet zarar görenin kusuru ağır kusur değilse, yine uygun illiyet bağı kurulmuş olur; fakat bu husus, BK. m.98/II’nin atfı dolayısıyla BK. m.44/I gereği tazminat miktarının tayininde göz önünde tutulur.
d) Kusur
Genel olarak sözleşmeye aykırılık ile haksız fiilden doğan sorumluluk arasında sorumluluğun koşulları, doğan zararın ve hükmedilecek tazminat miktarının belirlenmesi konularında bir paralellik arz eder. Nitekim BK m. 98/II atfı sebebiyle haksız fiile ilişkin hükümler kıyasen sözleşmeye aykırılıkta da uygulama alanı bulur. Bu iki sorumluluk arasında ortaya çıkan en önemli fark kusur hususundadır22. Nitekim sözleşmeye aykırılık da tıpkı haksız fiiller gibi kusura dayanan bir sorumluluktur. Bu sebeple sorumluluk koşullarından birisi de borçlunun davranışının kusura dayanmasıdır. Burada haksız fiillerden ayrılan husus, kusurun ispatıdır. Haksız fiil sorumluluğunda zarar gören kişi, karşı tarafın kusurunu ispatla yükümlü olduğu halde; sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumlulukta ispat yükü tersine çevrilmiştir. Buna göre, alacaklı, borçlunun kusurunu değil, borçlu kendi kusursuzluğunu kanıtlamakla yükümlüdür. Bunun dışında kusur konusunda haksız fiildeki ilkeler burada da aynen geçerlidir. Burada da borçlu kural olarak, ağırlık derecesi ne olursa olsun her türlü kusurundan sorumludur23.
2. Haksız Fiilden Doğan Sorumluluk
Haksız fiil sorumluluğu diğer adıyla kusura dayalı sözleşme dışı sorumluluk, en öz ifadeyle kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille meydana gelen zarardan sorumluluğu ifade etmektedir. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere haksız fiilin beş unsurunun olduğundan bahsedebiliriz. Bunlar: fiil, hukuka aykırılık, kusur, uygun illiyet bağı ve zarardır.
a) Fiil (Eylem)
Haksız fiil nedeniyle bir borçtan bahsedebilmek için, her şeyden önce bir fiilin varlığı gerekir. Fiil, açığa vurulan insan davranışıdır. Her insan davranışı düşünme ve düşüncenin açığa vurulması aşamasından geçer. İnsan davranışı düşünce aşamasında kaldığı sürece fiilden söz edilemez24. Söz konusu fiil, yapma veya yapmama şeklinde ortaya çıkabilir25. Fakat yapmama şeklindeki bir eylemin haksız fiil sayılabilmesi için, yapma yükümlülüğünün bulunması gerekir. Böyle bir yükümlülük öngören kural bulunmadıkça, kimsenin başkası yararına hareket etme yükümlülüğünden söz edilemez26. Haksız fiil sorumluluğu için, ayrıca kişinin haksız fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Kural olarak haksız fiilin borç doğurabilmesi için, failin fiili işlediği sırada sezgin olması gerekir.
b) Hukuka Aykırılık
Sözleşmeden doğan sorumluluktaki borca aykırılığa, haksız fiil sorumluluğundaki hukuka aykırılık unsuru denk gelmektedir. BK. m.41’de bu unsur “haksız bir suretle” şeklinde ifade edilmiştir. Bir fiilin hukuka aykırı olup olmadığı hususu, bütün hukuk sistemi göz önünde tutularak belirlenir27. Yani fiilin sadece bir kanun hükmüne aykırı olması gerekmez, ayrıca tüzüklere, yönetmeliklere aykırılık da fiili hukuka aykırı kılabilir. Fakat her halükarda hukuka aykırılık için, fiilin daima bir emredici hukuk kuralına aykırı olması gerekir. Hukuka aykırılık unsuru geniş anlamda ahlaka aykırılığı da kapsar. Nitekim BK. m.42/II’de ahlaka aykırı bir fiilin de haksız fiil oluşturabileceği hükme bağlanmıştır. Söz konusu hükme göre “Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur.” Ahlaka aykırı bir fiil haksız fiil kabul edilmesi için, görüldüğü üzere hukuka aykırı fiillerden farklı olarak, zarara bilerek sebebiyet verme kastını da içermesi gerekir.
c) Zarar
Bir fiil hukuka aykırı olsa bile, eğer zarar söz konusu değilse, bu fiil bir suç teşkil etse dahi haksız fiil sorumluluğundan söz edilemez28. Zarar bir eksilmeyi ifade etmektedir. Haksız fiil borcu da doğan bu zararı tazmin etmeye dayanır. Fakat buradan tazminat eşittir zarar sonucu çıkarılmamalıdır. Zarar tazminat borcunun üst sınırını oluşturmaktadır29. Haksız fiillerde talep konusu olan zararlar maddi – manevi, doğrudan ve dolaylı zararlardır. Sözleşmelere özgü olan müspet ve menfi zararlar, haksız fiillerde söz konusu değildir. Maddi zararlar, haksız fiil sonucu kişinin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi ifade eder30. Maddi zarar, fiili zararla yoksun kalınan kardan ibaret olup, somut olarak kanıtlanması da mümkündür. Manevi zarar ise, haksız fiil sonucu kişisel değerlerde meydana gelen zararları kapsar. Örneğin, kişinin şeref ve haysiyeti, özel yaşamı, isim, resim vb. değerlerinin ihlali manevi zarar kapsamına girer. Maddi zarardan farklı olarak manevi zararın somut olarak kanıtlanması mümkün değildir.
d) İlliyet Bağı
Haksız fiil faili ancak kendi fiilinin sonucu olan zararlardan sorumlu tutulabilir. Zarar başka sebeplerden kaynaklanıyorsa artık sorumluluk söz konusu olmaz. Fakat haksız fiil failini zarardan sorumlu tutmak için sadece illiyet bağının olması da yeterli değildir. Zarar birden çok sebepten dolayı ortaya çıkabilir. Sözgelimi, bir trafik kazasında zarara birden fazla olgu sebep olabilir. Bunların başında, kazaya yol açan kişinin fiili, bunun dışında bu aracın imalatçısı, karayolunda hareket etmesini sağlayan alt yapıyı gerçekleştirenler gibi zarar birçok sebepten doğabilir31. Peki, bu durumda hangi sebep ya da fiil sahibi sorumlu tutulmalıdır? İşte bu gibi hallerde sadece illiyet bağının varlığı yeterli değildir. Bunun yanında zarar dediğimiz sonuçtan en uygun sebebin sorumlu tutulması gerekmektedir. Buna da hukukumuzda “uygun illiyet bağı” adı verilmektedir. Diğer bir deyişle, zarara sebebiyet veren birden fazla fiil varsa, bunlar arasında en uygun olanıyla illiyet bağı kurulmalı ve sorumluluk tespit edilmelidir32.
e) Kusur
Kusur, bir kimsenin hukuk düzeni tarafından tasvip edilmeyen ve uygun bulunmayan davranış biçimidir33. Kusurlu bir davranış daima hukuka aykırı bir fiildir. Kusurlu bir davranışın hukuka aykırı olmaması düşünülemez34. Haksız fiil nedeniyle ortaya konulan davranış biçimleri çeşitlilik gösterir. Örneğin, bir kimseye silah çekerek zarar verenle, ameliyat sırasında aletlerin yeterince dezenfekte edilmemesi sonucu hastanın zarara uğramasına yol açanların; bir Banka’nın paralarını zimmetine geçirenle, yoğun iş temposu sırasında müşteriye fazla ödemede bulunarak Banka’nın zararına yol açanın; alkollü bir şekilde araç kullanarak zarar verenle, kırmızı ışıkta geçen yayaya çarpanın davranışları ve kusur dereceleri aynı nitelikte kabul edilemez35. Borçlar Hukuku’nda Ceza Hukuku’ndan farklı olarak sorumluluk açısından kusurun türü ve derecesi önem taşımaz. Kural olarak haksız fiil faili, her türlü kusurundan dolayı sorumludur. Fakat kusurunun derecesi ve türü, sorumluluğun sınırlarının belirlenmesi açısından önem arz eder. Kusur ya kast şeklinde ya da ihmal şeklinde ortaya çıkar. Kast, kusurun en ağır derecesi olup, haksız fiil failinin zararlı sonucu bilerek ve isteyerek hareket etmesini ifade eder36. İhmalde ise, zarara yol açan sonucu bilme ve isteme unsurları yoktur. Kişinin kusurlu sayılmasının nedeni, bu zararlı sonucun doğmaması için, dikkatli ve özenli davranmamasıdır37. Kast ve ihmali ayıran en önemli özellik, bilme ve isteme yönelik niyettir38.
3. Yardımcı Kişilerin Eyleminden Doğan Sorumluluk
Ceza Hukuku’ndaki “Suçların ve Cezaların Şahsiliği” prensibi, Borçlar Hukuku’nda geçerli bir ilke değildir. Bir kimsenin başkasının fiilinden sorumlu tutulması borç ilişkilerinde söz konusu olabilir. Bu da, Borçlar Hukuku sorumluluğu ile Ceza Hukuku sorumluluğu arasındaki farklardan birini oluşturur.
Borçlar Hukuku’nda bir kimsenin başkasının haksız fiili nedeniyle sorumlu tutulduğu istisnai haller sayılmıştır. Keza bunların dışında, sözleşmeden doğan borçlarda da başkasının fiili nedeniyle sorumluluk söz konusu olabilmektedir. Bu nedenle yardımcı kişilerin eyleminden doğan sorumluluk, haksız fiil ve sözleşme hali olmak üzere iki farklı başlıkta incelenmelidir.
a. Haksız Fiillerde Yardımcı Kişilerin Fiillerden Doğan Sorumluluk (BK. m.55 )
Kanun koyucu BK. m.55’teki hükümle, bir işin görülmesinde başkalarını istihdam edenlerin, işin görülmesi sırasında üçüncü kişilere verilen zararlardan kusurları bulunmasa bile sorumlu olmalarını öngörmüştür. İstihdam edenin bu sorumluluğu yine bir haksız fiil sorumluluğu olup, fakat bu sefer kusura dayanmayan bir sözleşme dışı sorumluluk söz konusudur. Bu sebeple bu sorumlulukta kusura ilişkin koşul dışında haksız fiil sorumluluğunun diğer koşullarının gerçekleşmesi gerekir39. Bu genel haksız fiil koşulları dışında, sorumluluk için BK. m.55’teki özel koşulların da gerçekleşmesi gerekir.
a) İstihdam İlişkisinin Varlığı
Bu sorumluluktan söz edebilmek için, istihdam edenle zarara sebebiyet veren müstahdem arasında bir istihdam ilişkisi mevcut olmalıdır. Bu ilişkinin türü ve niteliği, süreli ya da süresiz olması önem taşımaz40. Hatta söz konusu ilişkinin ivazlı olup olmaması da önem arz etmeyip, bu ilişki, sözleşme olmaksızın fiili bir duruma da dayanabilir41. Fakat istihdam ilişkisinin varlığı için, tıpkı hizmet sözleşmesinde olduğu gibi istihdam edene bağımlı olarak çalışma koşulu aranır. Başka bir deyişle müstahdem, istihdam edenin emir ve talimatlarına göre, yani ona bağımlı olarak çalışmalıdır42. Buna karşın, eser sözleşmesi, vekâlet sözleşmesi ve adi ortaklık sözleşmesi uyarınca çalışanlar ile hiçbir sözleşmeye dayanmadan sadece bir hususta yardımcı olmak için başkasının işini görenler, bağımlılık şartı gerçekleşmediğinden, işini gördükleri kişileri BK. m.55 uyarınca herhangi bir sorumluluğu doğmaz.
b) Zararın Bir Üçüncü Kişiye Verilmesi
İstihdam edenin kusursuz sorumluluğu, kendisiyle bir sözleşme ilişkisi içinde bulunmayan üçüncü kişilere ilişkin verilen zararlar içindir. Eğer müstahdem, istihdam edenle sözleşme ilişkisi içindeki birine zarar vermişse, artık BK. m.55 değil, BK. m.100’deki ifa yardımcısının fiilinden sorumluluk hükmü uygulama alanı bulur.
c) Zararın İşin Görülmesi Sırasında ve İşle İlgili Verilmesi
Müstahdemin üçüncü kişiye verdiği zarar, mutlaka işin görülmesi sırasında ve işle ilgili olmalıdır43. Bu unsur yoksa artık istihdam edenin BK. m.55 uyarınca kusursuz sorumluluğu da söz konusu olmayacaktır. Bu halde zarar gören, sadece müstahdeme karşı haksız fiil sorumluluğu çerçevesinde talep hakkına sahip olacaktır. Örneğin, (A) şirketinin bir elemanı, şirkete malzeme getirirken yolda birine çarparsa, istihdam edenin BK. m.55 uyarınca sorumluluğu söz konusu olacaktır. Fakat aynı işçi, yolda gördüğü hasmına, intikam almak amacıyla çarparsa, istihdam endin BK. m.55 hükmü çerçevesinde sorumluluğu doğmaz.
d) İstihdam Edenin Kurtuluş Kanıtı Getirememiş Olması
BK. m.55/I 2.cümle uyarınca “ Şu kadar ki böyle bir zararın vuku bulmaması için hal ve maslahatın icap ettiği bütün dikkat ve itinada bulunduğunu yahut dikkat ve itinada bulunmuş olsa bile zararın vukuuna mani olamayacağını ispat ederse mesul olmaz.” İstihdam edenin kusursuz sorumluluğu dikkat ve özen ilkesine dayandığından, kanun koyucu, istihdam edenin söz konusu sorumluluktan kurtulabilmesi için iki önemli kurtuluş kanıtı getirmiştir. Bunlar:
- İstihdam edenin dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini kanıtlaması,
- Gerekli dikkat ve özen gösterilmiş olsaydı bile söz konusu zararın kaçınılmaz olacağının ispatı,
Bu iki husustan birinin ispatı halinde artık istihdam eden müstahdemin eylemi sebebiyle sorumlu tutulamayacaktır.
b. Sözleşmelerde Yardımcı Kişilerin Fiillerinden Doğan Sorumluluk ( BK. m.100)
BK. m. 100/I’e göre “Bir borcun ifasını veya bir borçtan mütevellit bir hakkın kullanılmasını kendisi ile beraber yaşayan veya mahiyetinde çalışanlara velev kanuna muvafık surette tevdi eden kimse, bunların işlerini icra esnasında ika ettikleri zarardan dolayı diğer tarafa karşı mesuldür.”
Kanun koyucu söz konusu maddeyle, borcun ifası sırasında yardımcı kişilerin kullanılmasının borç ilişkisinin taraflarında ve sorumluluklarında bir değişiklik yaratmayacağını hükme bağlanmıştır44. Yukarıdaki hükümde borçlunun sorumluluğu sadece ifa yardımcısı için değil, bir hakkın kullanılmasının yardımcıya bırakılması hali için de kabul edilmiştir. “Örneğin; tamir için bırakılan bir aracı çalıştırdığı işçiye bırakan (D)’nin işçinin tamir sırasında araca verdiği zarardan sorumluluğu ifa yardımcısının eyleminden sorumluluk iken; aynı olayda (D)’nin tamir işi nedeniyle alacağı tahsil için yanındaki işçiyi araba sahibine gönderdiğinde, işçinin araba sahibini yanıltarak fazladan tahsilât yapması nedeniyle araç sahibinin uğradığı zarardan sorumluluğu, hakkın kullanılmasında yardımcı kişinin eyleminden sorumluluktur”45.
Söz konusu yardımcı kişilerle borçlunun arasında genellikle bir sözleşme ilişkisi olsa da, BK. m.100 uygulanması açısından böyle bir ilişkinin varlığı şart değildir46.
BK. m.100/II uyarınca borçlu ile alacaklı arasında önceden yapılacak bir anlaşmayla yardımcı şahısların fiillerinden sorumluluk, kısmen veya tamamen ortadan kaldırılabilir. Söz konusu sorumsuzluk anlaşmaları açısından yardımcı şahısların hafif kusurlu ya da ağır kusurlu olması önem arz etmez. Her iki halde de sorumsuzluk anlaşmaları geçerlidir. Fakat BK. m. 100/III uyarınca alacaklı borçlunun hizmetinde ise veya ağır kusur imtiyaz suretiyle verilen işle ilgili ise artık ağır kusura ilişkin sorumsuzluk anlaşmaları geçerli olmaz.
BK. m.100’de BK. m.55’teki gibi borçluya bir kurtuluş kanıtı da tanınmamıştır. Bunun sonucu olarak, borçlu, ifa yardımcısını seçmede ve talimat vermede gerekli objektif dikkat ve özeni gösterdiğini kanıtlayarak sorumluluktan kurtulamayacağı gibi, ifa yardımcısının borcu ifa ederken kusurlu bulunmadığını kanıtlayarak da sorumluluktan kurtulamaz.
III. ELEKTRONİK SERTİFİKA HİZMET SAĞLAYICISININ SORUMLULUĞU
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının sorumluluğu 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu m. 13’te yukarıda açıkladığımız üç tür sorumluluk çerçevesinde düzenlenmiştir. Birincisi elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının elektronik sertifika sahibine karşı sorumluluğudur. İkinci ise, elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının üçüncü kişilere karşı sorumluluğudur. Son olarak da elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının istihdam ettiği kişilerle yardımcı kişilerin fiillerinden sorumluluğudur. Ayrıca söz konusu hükümde elektronik sertifika hizmet sağlayıcısına sertifika mali sorumluluk sigortası yaptırma borcu da yüklenmiştir. Biz de elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının sorumluluğunu maddenin sistematiğine göre inceleyeceğiz.
1. Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcısının Elektronik Sertifika Sahibine Karşı Sorumluluğu
5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu m.13/I uyarınca elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının elektronik sertifika sahibine karşı sorumluluğu genel hükümlere tabi kılınmıştır. O halde öncelikle bunlar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğini izah etmek gerekir ki, ancak ondan sonra sorumluluğa ilişkin esaslar belirlensin.
Elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının en önemli işlevi, imza sahibi kişinin kimliğini tespit etmek ve bu şekilde elektronik işlemin güvenilirliğini sağlamaktır47. Sertifika hizmet sağlayıcısının asıl görevi sertifikasyon olduğu halde, bunun dışında güvenli bir şekilde kimlik tespiti de sertifika hizmet sağlayıcısının görevidir48.
Sertifika hizmet sağlayıcısı ile elektronik sertifika sahibi arasındaki hukuki ilişki kanaatimizce bir sözleşmeden ibaret olup, bu da vekâlet sözleşmesidir. Nitekim sertifika hizmet sağlayıcısı belli bir ücret mukabilinde elektronik sertifika sahibine sertifikasyon hizmeti sunmaktadır. BK. m.386 uyarınca vekâlette vekil bir sözleşme çerçevesinde kendisine yüklenen işin idaresini veya üstlendiği hizmetin ifasını iltizam eyler. Yine aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca diğer sözleşmeler hakkındaki kanuni hükümlere tabi olmayan işlerde de vekâlet hükümlerinin uygulanacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Buradan hareketle vekâlet sözleşmesi, vekilin sözleşme ile yükümlendiği işi yönetmeyi ya da hizmet ifasını borçlandığı ve bu iş görmenin kanun hükümleriyle düzenlenen akitlerden herhangi birinin konusuna girmediği, buna karşılık ancak sözleşme veya teamül gereği ücrete hak kazandığı iş görme borcu doğuran bir sözleşmedir49. Vekâlet sözleşmesi taraflar arasında mevcut güvene dayandığından sertifika hizmet sağlayıcısının bir güven kurumu olması niteliği de vekâlet sözleşmesi ile bağdaşmaktadır. Dolayısıyla sertifika hizmet sağlayıcısı ile sertifika sahibi arasındaki ilişki bir vekâlet ilişkisi olup, burada vekâlete ilişkin hükümler çerçevesinde sorumluluğunun belirlenmesi gerekecektir. Burada sertifika hizmet sağlayıcısının söz konusu hizmeti dolayısıyla hak kazanacağı ücret, Telekomünikasyon Kurumu’nun belirlediği tarifeye uymak zorundadır.
BK. m.390/I uyarınca vekilin sorumluluğu, işçinin sorumluluğu hakkındaki hükümlere tabi kılınmıştır. Bu hüküm dolayısıyla vekil, BK m. 321/I’de belirtilen iş görmede her türlü özeni göstermekle ve aynı şekilde her türlü özen eksikliğinden sonuçlanan zararları gidermekle yükümlüdür50. Vekilin belirli bir özenle iş görmesi vekâlet sözleşmesinin esaslı unsurlarından olduğundan, sözleşmenin güven unsuru gereği, vekilin kendisini hafif, yardımcılarının ise her çeşit kusurundan sorumlu tutmamasını öngören şartlar vekâlet sözleşmesinin niteliği ile bağdaşmaz. Zaten Elektronik İmza Kanunu m.13/IV hükmü böyle bir sorumsuzluk kaydına izin vermemektedir.
2. Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcısının Üçüncü Kişilere Karşı Sorumluluğu
Sertifika hizmet sağlayıcısının üçüncü kişilere karşı sorumluluğu, söz konusu Elektronik İmza Kanunu veya bu Kanun mucibince çıkarılacak yönetmelik hükümlerinin ihlali hallerinde üçüncü kişilere verilen zararları tazmin şeklinde ortaya konmuştur. Fakat elektronik sertifika hizmet sağlayıcısı kusursuzluğunu ispat ederse tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtulmaktadır. Görüldüğü üzere burada sözleşme dışı kusurlu sorumluluk hali yani bilinen tabiriyle tipik bir haksız fiil sorumluluğu düzenlenmiştir. Burada da haksız fiilin unsurları tek tek belirtilmiştir. Söz konusu maddeye bakacak olursak; sertifika hizmet sağlayıcısının sorumluluğu için, kusurlu ve hukuka aykırı bir davranışı ile bu davranış sonucu üçüncü kişilerin zarar görmüş olması gerekir. Fakat burada doğrudan haksız fiil hükümlerine atıf yapılmadığından, kanaatimizce haksız fiillere ilişkin tazminatın belirlenmesi hükümleri burada uygulama alanı bulmaz. O halde hâkime tazminatın miktarını belirleme yönünde bir takdir yetkisi tanınmamıştır. Bilakis burada söz konusu zararın doğrudan tazminine ilişkin bir hüküm mevcuttur. Yani hâkim önüne gelen bir uyuşmazlıkta artık genel hükümlerdeki haksız fiillere ilişkin tazminatın belirlenmesi hükümlerini burada uygulayamaz. Yasa hükmü burada emredici bir şekilde kaleme alındığından zarar neyse tazminat olarak da ona hükmedilecektir. Başka bir ifadeyle, Klasik Borçlar Hukuku’ndaki zarar eşit değildir tazminat ya da zarar, tazminatın üst sınırını oluşturur ilkeleri, burada uygulama alanı bulamayacaktır. Diğer açıdan haksız fiilin unsurlarına ilişkin yukarıda yaptığımız açıklamalarımız burada da geçerlidir.
c. Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcısının İstihdam Ettiği Kişilerin Davranışından Doğan Sorumluluğu
Sertifika hizmet sağlayıcısı, istihdam ettiği kişilerin üçüncü kişilere ika ettiği zararlardan da sorumludur. Yukarıda yaptığımız adam çalıştıranın sorumluluğuna ilişkin açıklamalarımız burada da aynen geçerlidir. Fakat Elektronik İmza Kanunu m.13 ile adam çalıştıranın kusursuz sorumluluğuna önemli bir hüküm eklenmiştir. Bu hükme göre, sertifika hizmet sağlayıcısı, istihdam ettiği kişilerin davranışları nedeniyle sorumlulukta, BK. m.55’teki gibi kurtuluş kanıtı getirerek sorumluluktan kurtulamaz. Bunun anlamı, istihdam edilen kişilerin seçiminde tüm dikkat ve özen yerine getirilse dahi veya gerekli dikkat ve özen gösterilmesine rağmen zarar kaçınılmaz olsa bile, artık bu sorumluluktan kurtulma olanağı yoktur. Başka bir ifadeyle, tıpkı BK. m.100’deki gibi, sertifika hizmet sağlayıcısının artık kurtuluş kanıtı getirme olanağı yoktur. O halde istihdam ettiği kişilerin eylemlerinden dolayı sertifika hizmet sağlayıcısı her halükarda kusursuz bir şekilde sorumlu tutulacaktır.
Ayrıca Elektronik İmza Kanunu m. 13/IV uyarınca nitelikli elektronik sertifikanın içerdiği kullanım ve maddi kapsamına ilişkin sınırlamalar saklı kalmak üzere, elektronik sertifika hizmet sağlayıcısının üçüncü kişilere ve nitelikli elektronik imza sahibine karşı sorumluluğunu ortadan kaldıran veya sınırlandıran her türlü şart geçersizdir. Dolayısıyla artık istihdam edilen kişilerin veya yardımcı kişilerin sorumlulukları bu hüküm gereği hiçbir şekilde sınırlanamayacaktır.
d. Sertifika Mali Sorumluluk Sigortası Yaptırılmaması Nedeniyle Sorumluluk
Sertifika hizmet sağlayıcısına yüklenen bir diğer borç da sertifika mali sorumluluk sigortası yaptırmaktır. Bu husus, Elektronik İmza Kanunu m.13/V’te hükme bağlanmıştır. Sertifika mali sorumluluk sigortası, sertifika hizmet sağlayıcısının yükümlülüklerini yerine getirmemesi sonucu doğacak zararların karşılanması amacıyla yaptırmakla yükümlü olduğu sigortayı ifade eder. Sertifika hizmet sağlayıcısı bu yükümlülüğü nitelikli elektronik sertifikayı elektronik imza sahibine teslim etmeden yerine getirmelidir51. Türkiye’de “kaza branşında” ruhsat alan bütün sigorta şirketleri sertifika mali sorumluluk sigortasını yapmakla yükümlüdür52.
Sertifika mali sorumluluk sigortası aşağıdaki hususları teminat altına alır:
- ESHS’nin güvenli ürün ve sistemleri kullanmak, hizmeti güvenilir bir biçimde yürütmek, sertifikaların taklit ve tahrif edilmesinin önlemek ile ilgili görevlerini gerektirdiği biçimde yerine getirmemesi,
- Sertifikaların oluşturulması sırasında nitelikli elektronik imza sahiplerinin verdikleri bilgilerin ESHS tarafından eksik veya yanlış işlenmesi sonucuortaya çıkan hataların bulunması,
- Sertifikaların içeriğindeki ESHS’dan kaynaklanan yanlış bilgilerin bulunması,
- Sertifikaların ESHS ile nitelikli elektronik imza sahipleri arasında yapılan sözleşmeye tam ve uygun olarak hazırlanmaması gibi ESHS’nin ve eylemlerinden sorumlu bulunduğu personelin kusurundan, ihmalinden veya gerekli özeni göstermemesinden doğan maddi zararları kapsar.
Sertifika mali sorumluluk sigortası teminatı dışında kalanlar hususlar:
- Savaş, düşman hareketleri, çarpışma (savaş ilan edilmiş olsun veya olmasın ), ihtilal, ayaklanma ve bunların getirdiği inzibati askeri hareketlerden,
- Herhangi bir nükleer yakıttan veya nükleer yakıtın yanması sonucu nükleer atıklardan veya bunlara atfedilen sebeplerden meydana gelen iyonlayıcı radyasyonlar veya radyo-aktivite buluşmaları ve bunların gerektirdiği inzibati ve askeri tedbirlerden,
- Kamu otoritesi tarafından yapılacak tasarruflar sonucunda oluşan ve ESHS’nin kusurundan kaynaklanmayan sorunlardan,
- İletişim altyapısı ve ESHS’nin doğrudan kontrolü altında olmayan bilgi işlem altyapısında meydana gelen sorunlardan,
- İmza sahibi tarafından kanun dışı amaçlar için nitelikli elektronik sertifikanın kullanılmasından,
- Sigortacıya veya sigorta ettirene haber verildikten sonraki bir tarihte ESHS tarafından iptal edilmeyip ikinci ve daha çok miktarda hasar oluşmasına neden olan aynı nitelikteki elektronik sertifika ile işlem yapılmasından doğan zararlar sigorta teminatı dışındadır.
Sertifika hizmet sağlayıcısı, söz konusu bu sertifika mali sorumluluk sigortasını yaptırmazsa, Elektronik İmza Kanunu m. 18’in (d) bendi uyarınca idari para cezası verilir.
1 ŞENOCAK, Z., Dijital İmza ve Dijital İmzanın Borçlar Kanunu Hükümleri Açısından Ele Alınması, AÜHFD, Cilt:50, Sayı: 2, 2001, s. 97.
2 ERTURGUT, M., Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcısı, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi , Cilt: 6, Sayı: 2, 2004, s.97.
3 ERTURGUT, M., s.97.
4 ERTURGUT, M., s.120.
5 ŞENOCAK, Z., s.133.
6 KILIÇOĞLU, A, M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Genişletilmiş 9. Bası, Ankara 2007, s.21, KARAHASAN, M. R., Sorumluluk Hukuku, Sözleşmeden Doğan Sorumluluk, Genişletilmiş 6. Bası, İstanbul 2003, s.59.
7 KILIÇOĞLU, M., Sorumluluk Hukuku, Cilt I Sözleşme Dışı Sorumluluk, Ankara 2002, s.1.
8 KILIÇOĞLU, M., s.3.
9 EREN, F., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, İstanbul 2003, s.80, REİSOĞLU, S., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Yirminci Bası, İstanbul 2008, s.33-34, KILIÇOĞLU, A, M., s.22.
10 Günümüzde kullanılan “şahsi sorumluluk” ile eski devirde kullanılan şimdi ise terk edilmiş olan “şahıs varlığı ile sorumluluk” birbirine karıştırılmamalıdır. Şahsi sorumluluk ile kastedilen, sorumluluğun belirli bir malla sınırlı olmayıp tüm mal varlığını kapsamasıdır. Oysaki şahıs varlığı ile sorumluluk durumunda borçlunun şahsına da el konulabilmesi söz konusudur. Örneğin, borcunu ödemeyen borçlunun hapsedilmesi veya köle olarak kullanılması gibi. OĞUZMAN, K./ÖZ, T., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Gözden Geçirilmiş 6. Bası, İstanbul 2009, s.13, dp.55.
11 OĞUZMAN, K./ÖZ, T., s.14, KARAHASAN, M. R., s.62-63.
12 KILIÇOĞLU, A, M., s.468,.
13REİSOĞLU, S., s. 313, KILIÇOĞLU, A, M., s.472.
14 EREN, F., s.1009,
15 KILIÇOĞLU, A, M., s.473.
16 EREN, F., s.1009-1011, KILIÇOĞLU, A, M., s.473.
17 KARAHASAN, M. R., s.281.
18 EREN, F., s.1013, REİSOĞLU, S., s. 315, KARAHASAN, M. R., s.281.
19 OĞUZMAN, K./ÖZ, T., s.339.
20 EREN, F., s.1014, KARAHASAN, M. R., s.286.
21 KILIÇOĞLU, A, M., s.474.
22 OĞUZMAN, K./ÖZ, T., s.379-380, EREN, F., s.1022-1023, REİSOĞLU, S., s.318, KILIÇOĞLU, A, M., s.476.
23 REİSOĞLU, S., s. 318.
24 EREN, F., s.468-469, KILIÇOĞLU, A, M., s.195.
25 OĞUZMAN, K./ÖZ, T., s.492, EREN, F., s.469-472, KILIÇOĞLU, A, M., s.195-196.
26 EREN, F., s.471, KILIÇOĞLU, A, M., s.196.
27 KILIÇOĞLU, A, M., s.197, KILIÇOĞLU, M., s.335.
28 OĞUZMAN, K./ÖZ, T., s.513.
29 OĞUZMAN, K./ÖZ, T., s.551, KILIÇOĞLU, A, M., s.209, KILIÇOĞLU, M., s.120.
30 KILIÇOĞLU, A, M., s.210.
31 KILIÇOĞLU, A, M., s.215,
32 Y. HGK. E. 2007/13-751, K. 2007/756, T. 24.10.2007 günlü kararı: “Taraflar arasındaki ihtilafın çözümü, davalının ısrar kararını süresinde temyiz etseydi, ısrar kararının Hukuk Genel Kurulunca onanıp onanmayacağı veya daire kararı doğrultusunda bozulması ve davanın idari yargıda görülmesi halinde davacı müvekkil yararına bir sonuç alınıp alınamayacağının incelenmesi gerekir. Çünkü, tazminat hukukunda sadece eylemin yasaya ve sözleşmeye aykırı olması yetmez, ayrıca bu eylem sonucu bir zararın doğmuş olması ve zararla eylem arasında da uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Davalı avukatın vekillik görevini ihmal ettiği, kusurlu davrandığı anlaşılmakta ise de, bu kusurlu davranışın sonunda ve sırf bu kusurlu davranıştan dolayı davacının bir zararının doğmuş olup, olmadığının araştırılması zorunludur. Bu nedenle, ısrar kararının süresinde temyiz edilmesi halinde Hukuk Genel Kurulunca onanıp, onanmayacağı veya daire kararı doğrultusunda bozulması ve davanın idari yargıda görülmesi halinde, davacı yararına bir sonuç alınıp alınmayacağının belirlenmesi gerekir.” Aynı yönde bkz. Y. HGK. E. 2007/4-498, K. 2007/540, T. 11.07.2007, Y. HGK. E. 2007/4-212, K. 2007/261, T. 09.05.2007. ( http://www.legalbank.com, Erişim Tarihi: 23.05.2009 )
33 KILIÇOĞLU, A, M., s.219.
34 EREN, F., s.530.
35 KILIÇOĞLU, A, M., s.220,
36 OĞUZMAN, K./ÖZ, T., s.528, EREN, F., s.535, REİSOĞLU, S., s.150, KILIÇOĞLU, A, M., s.220, KILIÇOĞLU, M., s.378.
37 OĞUZMAN, K./ÖZ, T., s.529, REİSOĞLU, S., s.151, KILIÇOĞLU, A, M., s.220.
38 KILIÇOĞLU, M., s.378.
39 KILIÇOĞLU, A, M., s.231.
40 KILIÇOĞLU, A, M., s.231.
41 OĞUZMAN, K./ÖZ, T., s.595, EREN, F., s.579.
42 OĞUZMAN, K./ÖZ, T., s.594, EREN, F., s.580, KILIÇOĞLU, A, M., s.231.
43 OĞUZMAN, K./ÖZ, T., s.596, EREN, F., s.582, REİSOĞLU, S., s.163, KILIÇOĞLU, A, M., s.234.
44 KILIÇOĞLU, A, M., s.478.
45 KILIÇOĞLU, A, M., s.479.
46 OĞUZMAN, K./ÖZ, T., s.364, REİSOĞLU, S., s.323.
47 ERTURGUT, M., s.104.
48 ERTURGUT, M., s.104 vd.
49 YAVUZ, C., Borçlar Hukuku Dersleri Özel hükümler, Yenilenmiş 4. Bası, İstanbul 2006, s.392.
50 YAVUZ, C., s.415.
51 Sertifika Mali Sorumluluk Sigortası, Telekomünikasyon Kurumu E-imza Çalışma Grubu, Ankara 2005, s.3, “http://www.turktrust.com.tr/pdf/SMSS.pdf” Erişim Tarihi: 24.05.2009
52 Sertifika Mali Sorumluluk Sigortası, Telekomünikasyon Kurumu E-imza Çalışma Grubu, Ankara 2005, s.4, “http://www.turktrust.com.tr/pdf/SMSS.pdf” Erişim Tarihi: 24.05.2009.
1
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Elektronik Sertifika Hizmet Sağlayıcısının Hukuki Sorumluluğu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Ferhat Kayış'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (https://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
|
|