Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Haksız Fiillerden Doğan Tazminat Davalarında Zamanaşımı

Yazan : Tunç Yentürel [Yazarla İletişim]
Staj. Avukat

HAKSIZ FİİLLERDEN DOĞAN TAZMİNAT DAVALARINDA
ZAMANAŞIMI



A-HAKSIZ FİİL VE ZAMANAŞIMI KAVRAMLARI

1-HAKSIZ FİİL

818.sayılı Borçlar Kanunumuzun 41.maddesi, haksız işlemlerden doğan borçlar başlığı altında’’Gerek kasten, gerek ihmal ve kayıtsızlık yahut tedbirsizlik ile haksız surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur’’ diyerek haksız fiili ve unsurlarını ortaya koymuştur.

B.K 41.maddesi göz önüne alındığında Haksız Fiilden bahsedilebilmesi için kişinin kusurlu davranışı ile hukuka aykırı bir fiilin ortaya çıkması, ve bu hukuka aykırı fiil neticesinde ise bir zararın gerçekleşmesi ve fiil ile zarar arasında illiyet bağı olmalıdır.

2-ZAMANAŞIMI

Zamanaşımı Borçlar Kanunumuzun 125-140.maddeleri arasında düzenlenmiştir.Ve kısaca belirli bir süre içersinde hakkını talep etmemiş olan alacaklının, artık bu aşamadan sonra alacağını dava yolu ile talep edememesi olarak ifade edilir.Borç(Alacak), Borçlar Kanununda belirtilen zamanaşımının geçmesiyle artık dava yolu ile istenemez.Bu bakımdan zamanaşımına uğrayan borç ayrıca (alacak) eksik bir borçtur.Fakat zamanaşımına uğramış olan borç herhangi bir biçimde daha sonradan ifa edilirse bu ifa geçerlidir.Dolayısıyla kişi ödediği borcun zamanaşımına uğradığını bilmediğini ve hataen ödemede bulunduğunu ileri sürerek verdiğini geri isteyemez.(B.K madde 62)

.Zamanaşımı hukuki açıdan bir def-i niteliğini taşımaktadır. Yani borçlu, borcunu ödemek istemiyorsa borcun zamanaşımına uğradığını ve borcun dava edilebilme niteliği olmadığını açık bir biçimde yargılama sırasında ileri sürmelidir. Zira Borçlar Kanunun 140.maddesi, zamanaşımı ileri sürülmediği takdirde hâkimin zamanaşımını kendiliğinden dikkate alamayacağı hükmünü taşımaktadır.

Davada zamanaşımı def-inin ileri sürülüş biçimi esasa cevap süresi içinde verilen cevap dilekçesi(yazılı yargılama usulünün uygulandığı) ile(basit yargılama usulünün uygulandığı-sulh hukuk mahkemesinde ise en geç ilk oturumda esasa girilmeden evvel) olmalıdır. Sözlü yargılama usulünün uygulandığı İş Mahkemelerinde ise H.U.M.K 478.md gereği ilk oturumda zamanaşımı savunmasının yapılması gerekir.Süresi içerisinde sürülmeyen, fakat yargılamanın ilerleyen aşamalarında ileri sürülen zamanaşımı def-i savunmanın genişletilmesi itirazı ile karşılaşabilir. Uygulama da bu itirazın mutlaka duruşma zaptına geçirtilmesi gerekir. Şayet bu yapılmazsa borçlu-davalının zamanaşımı def-i ne, davacının zımnen rıza gösterdiği kabul edilir.






B-ZAMANAŞIMI SAVUNMASI İLE İLGİLİ DURUMLAR

1-Dayanışmalı Borçlular ve Zamanaşımı Savunması

Zamanaşımı def-i, ancak öne süren yönünden değerlendirilir. Davalılardan biri tarafından ileri sürülen zamanaşımı definden diğer davalılar yararlanamaz.

2-Bozmadan Sonra Zamanaşımı Savunması

Zamanaşımı savunması davanın her aşamasında ileri sürülebileceğine göre, Yargıtay bozma kararından sonra da davalı zamanaşımını ileri sürebilir. Davacı buna karşı çıkmazsa ve savunmasının genişletilmesine onamı olmadığını belirtmez ise mahkeme davalının zamanaşımı savunmasını incelemek ve sonuca göre karar vermek durumundadır.


B-HAKSIZ FİİLLERDE ZAMANAŞIMI SÜRELERİ

1-MADDENİN KAPSAMI

Borçlar Kanunun 60.maddesine göre ;


Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava,mutazarrır olan tarafın zarar ve failine ıttılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren 10 sene mürurundan sonra istima olunmaz.

Şu kadar ki zarar ve ziyan davası,ceza kanunları mucibince müddeti dava uzun müruruzamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruru zaman tatbik edilir.

Eğer haksız bir fiil , mutazarrır olan taraf aleyhine bir alacak tevlit etmiş olursa , mutazarrır kendisinin tazminat talebi müruru zaman ile sakıt olsa bile o alacağı vermekten imtina edebilir.

Görüleceği üzere tazminat davalarına ilişkin zamanaşımı süreleri B.K m.60 da düzenlenmiştir. Yasada 3 tür zamanaşımı süresi vardır.Bu süreler 1 yıllık kısa süre, 10yıllık kesin süre ve eylemin suç niteliği sayılması durumunda uzamış(ceza ) zamanaşımı süreleridir.

a-BİR YILLIK ZAMANAŞIMI UYGULAMASI

Yasanın 60.maddesinin 1.fıkrasına göre, haksız eylem nedeniyle tazminat davası açma hakkı zarar görenin, zararı ve haksız eylemi öğrenmesinden itibaren başlayacak ve bir yılda zamanaşımına uğrayacaktır. Burada önemli olan zararı ve tazminat sorumlusunu öğrenmektir.Öğrenebilecek durumda olmak zamanaşımının işlemeye başlamasına sebep olmaz.Zarar ve sorumludan hangisi daha sonra öğrenilirse , zamanaşımı son öğrenme gününden itibaren işlemeye başlar.Eğer zarara uğrayan tüzel kişilik ise dava açmaya yetkili organın öğrenmesi dikkate alınır.


a-1)ZARARIN ÖĞRENİLMESİ

Zarar, zarar verici eylem veya olayların, zarar görenin hukuki varlığı ve değerleri üzerinde olumsuz etki ve sonuçlarıdır. Zararın öğrenilmesi demek ,zarar verici olayın değil zararın varlık ve niteliğinin, unsurlarının kapsamının öğrenilmesi demektir.Bunlar örenilmedikçe, zarar gören dava yoluyla isteyebileceği tazminatın dayanaklarını ve koşullarını değerlendiremez.Öte yandan , zarar gerçekleşmedikçe, zarar verici eylem ve olay sona ermedikçe dava koşulları oluşamaz.Zarar verici eylemin sonuçları ve zarar ortaya çıkmadıkça zarar görenin zararı öğrenmesi olanaksızdır

Yargıtay H.G.K 09.07.2003 gün E. 2003/4-463 E. ve 2003/471 sayılı kararında;” Burada önemli olan husus zarar gören davacının yasanın anladığı anlamda zarar veren olayın sonuçlarını, gidişatını, kesinleşen durumunu değerlendirecek bilgiye sahip olmasıdır. Zarar tamamlanmadan zarar gören açısından zararın belirli olduğu kabul edilemez. Zararın tamamlanması ise tüm sonuçları ile bilinmesiyle mümkündür.’’

Yargıtay 4.H.D 26.01.1987 gün 7582-485 sayılı kararı;”Zarar görenin zararı öğrenmesinden amaç,zararın mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olmasıdır.”

Görüldüğü üzere Yargıtay kararlarındaki ortak nokta zararı öğrenme olgusunun bir dava açmaya ,davanın gerekçelerini ve dayanaklarını göstermeye elverişli bir kıvama gelmiş bulunmasını aramıştır.

Soyut öğrenme, kesin bilgi edinememe ve zararın unsurlarını bilmeme durumunda, zarar ve sonuçlar öğrenilmemiş demektir.

Fakat Yargıtayın bu kararlarına karşılık aksi kararları da mevcuttur. Şöyle ki Yargıtay 15.H.D 15.04.1975 tarih ve 1507 E. 2161 K. Sayılı kararında “Zarara uğrayanın zararın varlğını örenmesinin yeterli olduğu,kapsam ve miktarını öğrenmesinin gerekli olmadığını belirtmiştir.”Yine 15.H.D 4.3.1976 tarih 5829 E. 919 K. Sayılı kararında da aynı hususu vurgulamıştır.

Davacı zararın varlığını bilmesine karşın, miktarını tam olarak öğrenememişse zamanaşımını kesmek için hemen dava açmak durumunda kalacağından, miktarı da rastgele gösterecektir; çok gösterirse reddedilen miktar üzerinden Avukatlık ücreti ödeyecek, az gösterirse uğradığı zararı elde edememek durumunda kalacak, az gösterip fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutarsa, fazlaya ilişkin istek zamanaşımına uğrayabilecektir. Bu nedenle zararın gerçek miktarının öğrenilmesi ile zarar da öğrenilmiş sayılmalıdır.

BEDENSEL ZARARLARIN ÖĞRENİLMESİ

Bedensel zararlarda zamanaşımının başlangıcı,olay tarihi ya da tazminat sorumlusu ile zararın öğrenilme günü değil, sürekli sakatlığa ilişkin kesin raporun ortaya çıktığı ve öğrenildiği tarihtir.



Konuya ilişkin YARGITAY kararları;

4.HD 15.09.1987 gün 2459/6366 sayılı kararı;
Henüz kesin rapor alınmadan çalışma gücünün kaybı ya da azalmasına ilişkin istem saklı tutularak açılan davada davanın içeriğine aykırı bir yorum ile hüküm kurulamaz.

13.HD 2.3.1998 gün 10172/1882 sayılı kararı
Bedensel bütünlüğün bozulmasına ilişkin dava konusu zarar, ADLİ TIP KURUMU kesin raporunun okunduğu oturum gününde öğrenilmiş olacağından , zamanaşımı süresi de bu tarihten başlayacaktır.

HGK 24.11.1999 gün 1999/4-983E. 995 sayılı kararı
Zararı öğrenme , zararın kesin bir şekilde belli olduğu tarihtir.Kontrol şartı ile taburcu olunan tarih,zamanaşımı süresini başlatmaz.

HGK 7.2.1990 gün 1989/4-654 E. 1990/65 sayılı kararı
Dava trafik kazası nedeniyle uğranılan beden gücü kaybından doğan tazminat istemidir.Davacının cismani zararında gelişen bir durum olduğundan zamanaşımı, bu gelişmenin son bulduğu günden başlar.



a-2)FAİLİN ÖĞRENİLMESİ


Bir yıllık sürenin başlaması için zarar görenin zarar ile birlikte tazmin borçlusunu da öğrenmiş olması gerekir. Kusur sorumluluğunda fail, kusursuz sorumlulukta kanunen sorumlu görülen kişinin öğrenilmesi gerekir. Örneğin aile başkanına karşı açılacak dava için aile başkanın kim olduğu,adam çalıştırana karşı açılacak dava için çalıştıranın kim olduğu öğrenilmesidir.

Zarar sorumlu olanın tahmin yoluyla değil, kesin olarak bilinmesi gerekir. Failde yanılma zamanaşımını etkilemeyecektir. Davacı yanılmış ve gerçekte sorumlu ya da fail olmayan kişiye dava açmış fakat yargılama sırasında bu kişinin değil de başkasının sorumlu olduğu anlaşılmışsa , zamanaşımı bu gerçek kişinin öğrenildiği an başlayacaktır.6

b-ON YILLIK ZAMANAŞIMI UYGULAMASI

B.K m.60/I de belirtilen 10 yıllık zamanaşımı, zarar verici olaydan itibaren başlar. Yani kural olarak süre “olay Günü” ya da “haksız eylemin işlendiği gün” olduğu söylenmekte ise de bunun “zarara yol açan eylemin tamamlandığı gün” olması gerekir.Şayet haksız fiil süre içerisinde süregelmişse, başlangıç anı değil bitiş anı esas alınarak (10) yıllık süre hesap edilecektir.Örneğin evin yanındaki bir işletmenin yaydığı radyasyondan etkilenen mağdur, bu evden ayrıldıktan beş yıl sonra bu nedenle kansere yakalanırsa 10 yıllık sürenin henüz beş yılı geçmiş sayılacağından tazminat istemine karşı zamanaşımı def-i ileri sürülemeyecektir.

Bu nedenle her halde olay tarihinden itibaren 10 yıl geçmişse dava zamanaşımına uğrayacaktır. Bu süreden sonra failin ve zararın öğrenilmiş olması kişiye dava açmak hakkı vermez..

Şayet zarar 10 yıl geçtikten sonra doğmuş ise ,ne olacaktır.Bir başka deyişle , zararın 10 yıldan sonra doğmuş olması durumunda , zarar görenin tazminat isteme hakkını kullanıp kullanılamayacağı tartışılan bir konudur.Öğretide ve uygulamada hakim olan görüş zararın on yıldan sonra meydana gelmiş olması halinde alacağın zamanaşımına uğrayacağı yönündedir.


Fakat Yargıtay 4.H.D 13.05.2002 tarih ve 4491-5701 sayılı kararını burada 10 yıllık süre için değerlendirmemiz gerekmektedir.Yine bu bağlamda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.06.2003 gün 2003/4-400 E ve 2003/493 sayılı kararını değerlendirmemiz gerekmektedir.

Yukarıdaki kararlarda Yargıtay somut olayda haksız fiil 10 yıldan sonra doğan zararın, uygun koşullarda dava edilebileceğine ilişkin kararlar vermiştir. Ve bu kararlarını;

a-Zamanaşımı sürelerin işlemeye başlaması için 60/1. zararın ve failin öğrenilmesi gerekmektedir. Zira bir hak varsa bu hakkın istenebilmesi için gerekli koşullar gerçekleşmedikçe istenemez.

b-Hukuka aykırı eylemin varlığına karşın zarar gerçekleşmemişse zamanaşımının başlaması söz konusu olmamalıdır gerekçelerine bağlamıştır.

c- Yargıtay Kararında hukuka aykırı eylem(yönetmeliklere aykırı yapı yapılması) daha önce (6.11.1972 tarihinde), zarar ise depremin binayı yıkması ile (17.08.1999 günü) gerçekleşmiş; dava ise 2000 yılında açılmıştır.

Görüldüğü üzere kusurlu yapının davacıya satılıp teslim edildiği günden deprem gününe kadar geçen süre 27 yıl olmasına karşın, zarar görenin dava hakkının zamanaşımına uğramadığı sonucuna varılmış, zarar gerçekleşmedikçe zamanaşımının işlemeye başlamayacağı görüşü benimsenmiştir.

Somut olay yönünden önem taşıyan yön, alacaklının zararın varlığını öğrenmesi koşuludur.

Davaya konu bina, davalının deprem yönetmeliğine aykırı olan bir proje ve uygulamayla inşaata başlamış ve 04.01.1983 tarihinde inşaatı bitirmiştir.

Açıktır ki, zararın varlığını öğrenme koşulu, öncelikle zararın gerçekleşmiş olmasını gerektirir: Henüz gerçekleşmemiş bir zararın, herkes gibi, o zararın tazminini isteyebilecek olan alacaklı ( zarar gören ) tarafından da öğrenilmesi mümkün değildir. Başka bir ifadeyle, hukuka aykırı fiil işlenmesine rağmen, onun doğuracağı zarar henüz ortaya çıkmamış; zararın ortaya çıkması için, fiil tarihinden sonra birtakım etkenlerin gerçekleşmesi veya belli bir zamanın geçmesi gerekiyor ise, doğal olarak zamanaşımı süresinin işlemeye başlaması da mümkün olmayacaktır.
Her ne kadar, BK'nun 60. maddesinde, ""...Dava ... her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunamaz."" Hükmü yer almakta ve böylece, ilk bakışta fiil tarihinden itibaren on yıl geçtikten sonra zamanaşımının mutlak surette gerçekleşeceği gibi bir anlam çıkmakta ise de, gerçekte böyle bir sonuca varılmasına olanak yoktur.




c-)CEZA ZAMANAŞIMI

Borçlar Yasası 60/2. maddesi :
Haksız eylemden doğan tazminat davalarına ilişkin zamanaşımı süresi, Borçlar Yasası’nın 60. maddesi 1. fıkrasında “zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği günden başlayarak bir yıl ve zararı doğuran eylemin işlendiği günden başlayarak on yıl” olarak açıklandıktan sonra,2.fıkrada “Tazminat davası, ceza yasaları uyarınca daha uzun süreli zamanaşımına bağlı cezayı gerektiren bir eylemden doğmuşsa, kişisel davaya o zamanaşımı uygulanır.” hükmü yer almıştır.

5273 sayılı Türk Ceza Kanununun 66.maddesi;

Dava Zamanaşımı Süreleri

Madde 66- (1) Kanunda başka türlü yazılmış olan haller dışında kamu davası;

a.Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b.Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi beş yıl,
c-Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d.Beş yıldan fazla yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e.Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ve adli para cezasını gerekitren suçlarda sekiz yıl
Geçmesiyle düşer.

(2) Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının, 15 yaşını doldurmuş fakat 18 yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.


1-Uygulama Şartları

a-Zarar Veren Fiil Suç Teşkil Etmelidir.

Zarar veren eylemin Ceza Kanunu ya da ceza hükmü taşıyan özel bir kanununda suç olarak düzenlenmiş olması gereklidir. Bu durum B.K 60/2 de “cezayı gerektiren bir eylem” şeklinde ifade edilmiştir.

Eylemle ilgili olarak ceza mahkemesince verilen ve kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı varsa ,hukuk mahkemesi bu kararla bağlı (BK 53) olacaktır. Ceza mahkemesi, failin ceza ehliyeti bulunmadığı veya suç unsurlarının bulunmadığı ya da suçu işlemediği gerekçesiyle faili atılı suçtan ötürü beraat ettirmiş ise, hukuk mahkemesi bu kararla da bağlıdır. Buna karşın Yargıtay, hukuk hâkiminin, ceza mahkemesinin delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı ile bağlı olmadığı görüşündedir. Savcının kovuşturmaya yer olmadığı kararı da hukuk hakimini bağlamaz.

Burada hemen belirtmek isterim ki eğer ortada ceza mahkemesince verilmiş bir ceza kararı yoksa, hukuk hakimi, haksız eylemin (aynı zamanda) suç olup olmadığını inceleyecek ve koşulları varsa Borçlar Yasası m.60/2. uyarınca uzamış (ceza) zamanaşımı sürelerini uygulayacaktır.[3]

Buna göre, haksız eylemin ceza yasaları gereğince suç niteliği varsa ve ceza yasaları bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüşse ve bu süreler Borçlar Yasası m.60/1’deki sürelerden daha uzun ise, tazminat davasına ceza yasasındaki veya özel yasalardaki daha uzun olan zamanaşımı süreleri uygulanacaktır.

Yargıtay’ın yerleşik kararlarında belirtildiği ve öğretide de benimsendiği üzere, tazminat davalarına daha uzun süreli ceza davasına ilişkin zamanaşımının uygulanması için, eylemi işleyen hakkında ceza kovuşturması yapılmış ya da hükümlülük kararı verilmiş bulunması gerekli olmayıp, yalnızca haksız eylemin suç niteliği taşıması yeterli görülmüştür.[2]



b-Ceza Zamanaşımı Süresi Daha Uzun Olmalıdır.

Ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için eylem, BK 60/1 ‘deki zamanaşımından daha uzun bir ceza(dava) zamanaşımına tabi olmalıdır. Uzamış(Ceza) zamanaşımının tespitinde fail aleyhine hükmolunan değil, yasada yukarı (soyut) olarak belirlenmiş ceza miktarı göz önünde tutulacaktır.

Örneğin ceza zamanaşımı süresi 15 yıl ise , BK 60/1 deki bir ve on yıllık her iki süre de 15 yıl olarak uygulanacaktır.Buna karşın ceza zamanaşımı 5 yıl ise , B.K 60/1 deki bir yıllık süre 5 yıla uzayacak fakat on yıllık süre uzamayacaktır.


C-CEZA DAVASI ZAMANAŞIMI KAPSAMI VE UYGULANMASI

A-KAPSAMI

Yukarıda açıklanan koşulların gerçekleşmesi halinde , hukuk davasında ceza zamanaşımının uygulanacağı belirtildi.Ancak zamanaşımıyla ilgili diğer hususlar örneğin, sürenin durma veya kesilme nedenleri bakımından ceza yasasına mı yoksa Borçlar Kanunu hükümlerine ki gidileceği 60/II.maddede açıklanmamıştır.BK 133-140.maddeleri arasında zamanaşımının kesilmesine ilişkin genel hükümler yer almaktadır.Bundan başka,zamanaşımının durma nedenleri BK 132”de imzalanmıştır.Zamanaşımının durması ile kesilmesi hükümleri birbirlerinden farklıdır.Şöyle ki kesilme halinde, o ona kadar işleyen süre yok olur.Sebep ortadan kalkınca süre yeniden(baştan) işlemeye başlayacaktır.Zamanaşımının durması halinde ise durma sebepleri ile duran zamanaşımı , sebep ortadan kalkınca durduğu ana kadar işlediği yerden devam eder.Örneğin durma sebebi ortaya çıkana kadar zamanaşımı 3 ay işlemiş ise, durma sebebinde 5 ay sürmüşse, durma sebebinden sonra zamanaşımı 3.aydan itibaren devam eder.

aa-Hukuk Davasının Açılması ve Kesilmesi
BK 133/II.maddesi uyarınca hukuk mahkemesinde tazminat davası açıldığında zamanaşımı kesilir.Bunun dışında zamanaşımı, dava devam ettiği sürede iki tarafın yargılamaya ilişkin her işlemi ve hakimin her emir ve kararından itibaren yeniden işlemeye başlar(BK 136/I)

Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması zamanaşımını kesmez.Kısmi dava halinde , zamanaşımı yalnızca dava konusu edilen kısım açısından kesilir.Dava dışı bırakılan ya da saklı tutulan kısım için zamanaşımı kesilmez.Aynı şekilde , asıl tazminat alacağının dava edilmesi ya da ödenmesine karar verilmesi tazminat faizine ilişkin alacak zamanaşımını kesmez.

CEZA ZAMANAŞIMININ UYGULANACAĞI KİŞİLER

Uzamış sürenin haksız fiili ika eden hakkında uygulanacağı kuşkusuzdur.Bunun dışında kimlerin uygulama kapsamına girdiğini açıklamak yerinde olacaktır.

1.Mirasçılar Açısından

Failin ölümü halinde mirasçılar hakkında ceza zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağı konusunda gerek öğretide gerekse uygulamada bir birlik bulunmamaktadır.Fakat Yargıtayın çok sayıda yerleşik kararında belirtildiği üzere, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için haksız eylemin sadece suç niteliğinde bulunması yeterlidir.Eylemi işleyen bakımından kamu davasının açılmış olması veya mahkumiyet kararı verilmiş olması gerekli olmadığı gibi mahkumiyet kararından sonra kiyinin ölmüş olması hali de buna engel değildir.Çünkü mirasçılar ölenini külli halefleridir.

Yargıtay 4.H.D 25.01.1990 E. 1989/6101, K. 1990/285 sayılı kararında “Ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için haksız eylemin sadece suç niteliğinde bulunması yeterlidir. Eylemi işleyen hakkında kamu davasının açılmış olması veya mahkumiyet kararı verilmiş bulunması gerekli olmadığı gibi sanığın mahkumiyet kararından sonra ölmüş olması halinde buna engel değildir. Çünkü mirasçılar ölenin külli halefidirler. Davalıların zamanaşımı def'inin reddine karar verilerek işin esasının incelenmesi gerekir” diyerek durumu açımça ortaya koymuştur.

2-Ceza Ehliyeti Olmayanlar Açısından

Ceza ehliyeti olmayan kişinin hakkında açılan kamu davası düşmüş olması, ceza ehliyeti olmayan hakkında ceza zamanaşımının uygulanmasına engel değildir.

3-Kamu Davasından Vazgeçmenin Hukuk Mahkemesine Etkisi

Suçtan Zarar gören; kişisel haklarını saklı tutarak” ceza davasından vazgeçmiş ve bu yüzden kamu davası düşmüşse bu durum hukuk mahkemesinde açacağı tazminat davasını etkilemez.

BORÇLAR KANUNU TASARISI
C. Zamanaşımı
I. Kural
MADDE 71- Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde, fiilin işlendiği tarihten başlayarak yirmi yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.
Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.
Madde incelendiğinde görüleceği üzere eski kanundan sürelerin uzatılmış olması dışında bir değişiklik içermediği görülecektir
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Haksız Fiillerden Doğan Tazminat Davalarında Zamanaşımı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Tunç Yentürel'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
02-12-2008 - 13:49
(5625 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 12 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 9 okuyucu (75%) makaleyi yararlı bulurken, 3 okuyucu (25%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
98188
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 7 saat 13 dakika 43 saniye önce.
* Ortalama Günde 17,45 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 20753, Kelime Sayısı : 2523, Boyut : 20,27 Kb.
* 7 kez yazdırıldı.
* 3 kez arkadaşa gönderildi.
* 15 kez indirildi.
* 10 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 934
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,02441597 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.