Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Politik Ekonomi

Yazan : Onur Can Adak [Yazarla İletişim]

Hukuk öğrencileri için
Politik Ekonomi
GİRİŞ
Politik Ekonomi: Toplumsal üretim ilişkilerinin yani insanların ekonomik ilişkilerinin
gelişmesi bilimidir.
Toplumdaki maddi varlıkların üretilmesinin ve dağılımının tabi olduğu yasaları inceler.
Politik ekonomi, ilkel topluluk, kölecilik, feodalizm, kapitalizm ve sosyalizm denen üretim ilişkilerini araştırır.
İlkel Toplum: Toplumun sınıflara bölünmesinden önceki toplum düzeni.
Kölelik,feodalizm ve kapitalizm:Emekçi kitlelerin köleleştirilmesine ve sömürülmesine dayanan toplum biçimi.
Sosyalizm: İnsanın insan tarafından sömürülmediği toplum düzenidir.
Politik ekonomi gelişmenin toplumda nasıl alt aşamalardan üst aşamalara doğru olduğunu;
İnsanın insan tarafından sömürüsüne dayanan toplum düzenlerinin nasıl oluştuğunu, geliştiğini ve yok edildiğini
Tarihsel gelişiminde sosyalist üretim tarzının zaferini nasıl hazırladığını,
Sosyalizmin ekonomik yasalarını,
Sosyalist toplumun ortaya çıkışı,
Komünizmin üst aşamasına doğru gelişmesinin yasalarını araştırır.
Marksist Politik Ekonomi Yöntemi: Diyalektik materyalizm yöntemidir.
Marksist – Leninist Politik Ekonomi: Diyalektik ve tarihsel materyalizmin temel ilkelerinin toplumun ekonomik yapısının araştırılmasında kullanılmasına dayanır.
Teorik Deyimler:Meta (mal) para,sermaye vb.
MARX:En basit en sık yenilenen,kitlesel olarak ortaya çıkan ilişkiyi,bir metanın diğeriyle olan değişimini ayırır. Paranın ortaya çıkışını açıklar, paranın sermayeye değişim sürecini,kapitalist sömürünün özünü ortaya koyar,toplumsal gelişmenin kaçınılmaz olarak kapitalizmin çöküşüne ve komünizmin zaferine götürdüğünü kanıtlar.
Marx ‘ ın Yöntemi:En basit ekonomik kategorilerden karmaşıklarına doğru adım adım tırmanmadan oluşur.
Bu toplumun yükselen bir çizgi boyunca alt aşamalardan bir üst aşamaya doğru ilerleyen gelişmesine denk düşer.Bu yönteme MANTIKSAL araştırma,toplumsal gelişmenin TARİHSEL tahlili ile birleştirilir.
Politik Ekonomi: Toplumsal iktisadın her bir sisteminin temel özelliklerinin temel kavramlarını öğretir.
LENİN: Ekonomik gelişmenin birbirini izleyen dönemlerini karakterize edilmesi gereğini ortaya koyar.
Meta, para ve sermaye insan toplumunun çeşitli gelişme aşamalarında ortaya çıktıkları tarihsel sırayla incelenmektedir.
Politik Ekonomi: İnsanların, toplumun, sınıfların yaşamsal çıkarlarını ilgilendiren tümüyle gerçek ve güncel sorunları araştırır.
Politik ekonominin çeşitli tarzları vardır. Barbar burjuva, proleter (işçi),ara sınıflar, küçük burjuva politik ekonomisidir.
Marksist ve Leninist politik ekonomisi; işçi sınıfının çıkarlarına dayanan bir politik ekonomisidir.
Proleter politik ekonomistin kurucuları;
Karl MARX ve Fredrich ENGELS ‘ tır.
Kapitalizmden sosyalizme geçiş aşaması ve komünist toplumun iki aşaması öğretisini genel özellikler içinde hazırlayıp ortaya koydular. Bunlara Lenin’in de çalışmaları yaratıcı bir şekilde geliştirildi.
Marksist-Leninist politik ekonomi; Kapitalist bir boyunduruktan kurtuluş savaşında işçi sınıfının ve tüm emekçi insanlığın elinde güçlü bir ideolojik silahtır.
İlkel Toplumun Üretim Tarzı: İnsanın oluşumu dünya tarihinin yaklaşık bir milyon yıldan az bir zamandır süren ve bugün halen devam eden dördüncü zamanın başlangıç dönemine rastlar.
Avrupa, Asya ve Afrika’nın sıcak ve nemli bölgelerinde, insansı maymunların yüksek derecede gelişmiş bir türü yaşıyordu. Bir dizi geçiş aşamalarını kapsayan uzun bir gelişmeden sonra, insanların tarih öncesi atalarından insan ortaya çıktı.
Böyle olması doğanın en muazzam alt üst oluşudur. Bu alt üst oluş insanın ustaları iş aletleri imal etmeye başladığında gerçekleşti.
Aletlerin imal edilmesiyle emek başladı. Çalışma yoluyla, insanımsı maymunun ön ekstremiteleri insanın eli haline dönüştü.
Eller çalışmada kullanılmaya başladıktan sonra dik yürüyüşle son geçiş tamamlandı. Bu insanın oluşumun da büyük rol oynadı. İnsanlar sürüler ve kümeler halinde yaşıyordu. Bu aralarında bir bağ oluşturdu.Bu bağ çalışma bağıyla kurulan bağdı.İnsanın oluşumu aynı zamanda insan toplumunda oluşumudur.Zoolojik durumdan toplumsal duruma geçiştir.
Düşünce alışverişi sürekli ve yaşamsal önemde bir zorunluluktur. Çalışma ve heceli dil beynin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. İnsanın iş görmesi hayvanların içgüdüsel davranışlarından farklı olarak yavaş yavaş bilinçli faaliyete dönüştü.
İnsan toplumu emek yoluyla oluştu ve gelişmeye başladı.
Maddi Yaşam Koşulları;
İş aletlerinin gelişmesi: ilkel çağda insan doğaya bağlıydı. Doğa güçleri üzerinde egemenlik sağlama süreci son derece yavaş yürüdü. İlk aletleri kaba yontulmuş taş ve sopaydı. Taş yumruğun, sopa uzatılmış elin uzantılarıydı.
İnsanlar ortaklaşa yaşam biçiminin mutlak bir zorunluluk olduğunun farkına vardılar.
İlkel topluluk uzun süre yiyecek toplayarak ve avcılıkla yaşadı. Ortaklaşa elde edilen ortaklaşa tüketildi. İnsanlığın ilerlemesi binlerce yıl el yardımıyla çok yavaş ilerledi.Orman yangınları ve volkan patlamalarından ateşi gördüler.Aletlerin üretimi daha yüksek derecede geliştiğinden;insanlar,ateşin sürtünme ile elde edildiğini fark etti.Ateş yapmayı öğrendiler.Bu insanlara belirli doğa güçlerine karşı egemenlik sağladı.
Ve insanlar hayvan dünyasından nihai bir şekilde tamamen ayrıldılar. Yani insan olma çağı sona erdi.
Ateş ilk olarak besinlerin pişmesine, ikinci olarak üretim aletlerinin imalinde önemli oldu. Soğuktan korudu, vahşi hayvanlardan korudu.
Avcılık, giyinebilmeleri için deri, alet yapabilmeleri için kemik, insan organizmasının gelişmesini, daha da önemlisi beynin gelişmesini etkileyen etle beslenmeyi sağladı.
Taş uzun zaman alet imali için esas malzeme olarak kaldı. Taş aletlerin egemen olduğu çağ taş devri olarak bilinir.
İnsan çok sonraları metalden alet yapmayı da öğrendi. Önce saf metalden, bakırdan, tunçtan son olarak demirden alet yapmayı öğrendi. Buna uygun olarak taş devrini, tunç devri ve demir devri izledi.
Ok ve yayın bulunmasından sonra hayvancılıkta gelişmeye başladı. Avcılığın gelişmesiyle hayvanların evcilleştirilmesine neden oldu. İlk önce köpek, sonra sığır, keçiler ve domuzlar evcilleştirilmeye başlandı.
Toplumun üretici güçlerinin gelişmesiyle, ziraat ortaya çıkmaya başladı. Meyve ve bitki kökleri toplarken, toprağa düşen bitki tanelerinin nasıl bittiğini fark ettiler. Fenomenlerin bağıntısını kavradılar ve bitki ekmeye başladılar. Böylece ziraat oluştu. İlkel topluluk kabileleri yavaş yavaş yerleşik yaşama geçtiler.
İlkel topluluğun üretim ilişkileri:
Kendinden bitme iş bölümü: İlkel toplulukta üretim ilişkilerinin temeli, üretim araçlarının üzerindeki ortak mülkiyettir. İnsanların son derece kısıtlı yaşam koşullarını bir komün çerçevesi içinde ortaklaşa çalışma yoluyla ilkel üretim aletlerinin yardımıyla ve ürünlerin eşit dağılımı yoluyla güvence altına almak. Üretim aletlerinin gelişmesiyle birlikte iş bölümü doğar. Bunun en basit biçimi kendinden bitme iş bölümüdür. Yani işin cinsiyete ve yaşa göre bölünmesi; kadınlarla erkekler arasında, yetişkinler, çocuklar ve yaşlılar arasında.
Centıl örgütlenme: İlkel insanların topluluk halinde yaşamaya başlamasıyla, zaman içinde ilkel topluluk iktisadı ortaya çıkışı ve nüfusun artısıyla bağıntı içinde centıl toplum örgütlenmesi ortaya çıktı. Sadece akrabalık bağları ile birlikte olan insanlar ortaklaşa işlerde birleşiyorlardı. İlkel topluluk insanı, kendisine akrabalık ve ortaklaşa yaşamla bağlı olmayan herkese düşmanca baktı. Gens yalnızca birkaç düzineden oluşan, kan akrabalığı ile bir arada tutulan bir gruptur. Zaman içinde gens mensuplarının sayısı arttı; çoğu zamanda birkaç yüz insana ulaştı. Ortaklaşa yaşam alışkanlığı gelişti, çalışmanın yararları insanları gittikçe daha çok birleşmeye yöneltti. Centıl örgütlenmenin ilk aşamasında kadın egemen konumdaydı. Ziraat ve hayvancılık kadınların elindeydi. Akrabalık anne çizgisine göre hesaplandı. Gens toplumun çerçevesi dardı. Ona yalnızca bir kadının soyundan gelenler mensuptu. Ana hukukuna dayanan ya da anaerkil gensti.
Üretici güçlerin gelişmesiyle ziraat (ekincilik), göçebe hayvancılık (çobanlık) erkeklerin işi oldu. İlkel topluluğun yaşantısında tayin edici rol oynamaya başladığında anaerkil gens, baba hukukuna dayalı olan ataerkil tarafından çözüldü. Akrabalık baba çizgisine göre hesaplanır oldu. Topluluk genişledi. Ataerkil gens ilkel topluluğun son döneminde var oldu. İlkel toplumda geleneklerin egemenliği, soy birliğinin yaşlıların tattığı otoriteyi, saygıyı ve iktidarı görüyoruz.
Toplumsal işbölümünün ve değiş tokuşun ortaya çıkması:Hayvancılığa ve ziraata geçişle birlikte toplumsal iş bölümü doğdu. Çoban kabilelerinin ayrışması, ilk büyük toplumsal iş bölümüdür.
Çoban kabileler hayvancılıkta önemli başarılar elde ettiler. İlk büyük toplumsal iş bölümü bile emek üretkenliğinin o zaman için önemli bir şekilde artmasına yol açtı.
İlkel toplulukta uzun zaman boyunca komünün tek tek üyeleri arasında değiş tokuşun önemi yoktu. Bütün ürünler ortaklaşa elde ediliyor ve tüketiliyordu. Değişim ilk kez gens toplulukları arasında doğdu ve gelişti; ve uzun zaman rastlantısal bir karakter taşıdı.
Çoban kabileler hayvansal ürünlerde, ziraatla uğraşanlarda üretimlerinin fazlasını elde ettiler.elde edemedikleri şeylere de gereksinim duyuyorlardı. Bütün bunlar değiş tokuşun gelişmesine yol açtı.
Ziraat ve hayvancılıktan başka üretim faaliyetlerinin türleri de gelişti. İnsanlar kilden kaplar, el dokumacılığı, demirin eritilmesiyle metal silahların imalini sağladılar. Komünlerde yavaş yavaş zanaatla uğraşan insanlar ortaya çıktı. Zanaatçının ürünleri giderek daha sık değişime girdi. Değişim alanı önemli ölçüde genişledi.
Özel mülkiyetin ve sınıfların ortaya çıkması:
İlkel topluluğun çöküşü: Üretim aletlerinin daha da gelişmesi ve emek üretkenliğinin artması gerekli geçim araçlarını sağlamayı tek başına yapabilecek duruma geldi. Üretim aletlerinin mükemmelleşmesi, o zaman ki tarihsel koşullar altında daha üretken olan bireysel iktisada geçişi mümkün kıldı. Ortak emeğin, ortaklaşa iktisat zorunluluğu giderek daha fazla ortadan kalkmaya başladı. Ortak emek üretim araçları üzerinde ortak mülkiyeti gerekli kılıyorsa da, bireysel emek de özel mülkiyeti gerekli kılıyordu.
Özel mülkiyetin ortaya çıkması toplumsal iş bölümüyle ve değişimin gelişmesi ile çözülmez bir şekilde bağlıdır. Değiş tokuş ilk dönemlerde, gens toplumunun reisleri, ihtiyarları patriarkları tarafından yapıldı. Bunlar topluluğun temsilcileri oldular. Değiş tokuş ettikleri şeyler ortak mülkiyetti. Toplumsal iş bölümünün gelişmesi değiş tokuşun genişlemesiyle; centıl toplulukların reisleri, ortak mülkiyeti yavaş yavaş kendi özel mülkiyetleri olarak görmeye başladılar.
Değiş tokuşun ana nesnesi ilk olarak hayvanlar oldu. Bundan sonrada üretim aletleri özel mülkiyet oldu. En uzun süre ortak mülkiyet olarak kalan, toprak ve araziydi. Özel mülkiyetin ortaya çıkması gensin parçalanmasına yol açtı. Gens, büyük ataerkil aileler parçalandı. Ataerkil aileler içinden üretim aletlerini alet edavatı ve hayvanları kendi özel mülkiyeti yapan aile hücreleri ayrıştı. Özel mülkiyetin büyümesi ile centıl bağlar gevşedi. Centıl topluluğun yerini köy topluluğu almaya başladı. Ev, ev iktisadı, hayvanlar ailelerin özel mülkiyeti idi. Buna karşılık ormanlar, çayırlar,sular, diğer türlü kullanılabilir araziler belirli bir dönem süresince ortak mülkiyeti oluşturdular.
Tarlalar ilk başta topluluğun üyeleri arasında periyodik olarak yeniden bölüştürüldü. Daha sonra özel mülkiyete geçildi.
Özel mülkiyetin ve değiş tokuşun ortaya çıkışı ilkel topluluğun tüm yapısının alt üst oluşunun başlangıcı oldu. Özel mülkiyetin ve servet farklılıklarının gelişmesi üye guruplar arasındaki çıkarların ortaya çıkmasına yol açtı. Topluluklarda ihtiyar, ordu önderi, rahip konumundakiler, bu konumları kendilerini zenginleştirmek için kullandılar. Ortak mülkiyetlerin önemli bölümlerini ellerine geçirdiler.
Kamusal konumları ellerinde bulunduran kişiler, topluluk üye kitlesinden koptular, kabile soylularını oluşturdular ve bunların iktidarı kalıtsal hale geldi. Bu soylu aileler zengin oldular. Topluluğun üye kitlesi yavaş yavaş zengin ve soylu üst tabakaya şu ya da bu ekonomik bağımlılık altına girdiler.
Üretici güçlerin büyümesi insanların hayvancılık ve ziraatta gerekli olandan daha fazla geçim aracı vermesine neden oldu. Artı-emeğe ve artı-ürüne yani emek ve ürün fazlasına el koyma imkanı doğdu. Tutsaklığa düşmüş insanları öldürmeyip, bunları köle yapıp çalıştırmaya başladılar. Kölelere zengin ve soylu aileler el koydular. Köle kullanan işletmeler hızla zengin oldular, bu durum eşitsizliğin daha da derinleşmesine neden oldu. Servet eşitsizliğinin büyümesi ile zenginler tutsakları değil aynı zamanda yoksul ve borçlanmış kabile kardeşlerini de köle yapmaya başladılar.
Toplumun ilk sınıflara bölünmesi, köle sahipleri ve köleler olarak ortaya çıktı. İnsanın insan tarafından sömürülmesi ortaya çıktı. İlkel toplumun üretim ilişkileri parçalandı, çöktü. Ortak emek yerine bireysel emeğe, toplumsal mülkiyet özel mülkiyete ve centıl düzen sınıfı topluma bıraktı. Bu dönemden sonra insanlığın tüm tarihi sosyalist toplumun kurulmasına kadar sınıf mücadelelerinin tarihidir.
Bütün halkların ortak mülkiyete dayanan özel mülkiyeti tanımayan ilkel toplum aşamasından geçtiklerini tarih kanıtlamaktadır.
KÖLELİĞE DAYANAN ÜRETİM TARZI
Köleci Düzenin Oluşması:Kölelik;en kaba sömürü biçimidir.Kölelik ilk dönemde ataerkil,evcil karakter taşıdı.Toplumun köleci düzene geçişinin temelinde,üretici güçlerin büyümesi,toplumsal iş bölümünün ve değiş tokunun gelişmesi yatar.Tarımda ziraat ve hayvancılık yöntemleri gelişti.Yeni tarım dalları oluştu.Zanaat önce ziraatçının ve hayvan yetiştiricisinin yan işiydi.Şimdi bir çok insan için bağımsız bir iş haline geldi.böylelikle zanaat ziraattan ayrıldı. Bu işin ikinci büyük toplumsal bölüşümü idi.
Üretim ziraatta ve zanaatla bölünmesiyle gelişmemişte olsa doğrudan değişim için üretim oluştu. Emek üretkenliğinin artması, artı-ürün kitlesinin büyümesine yol açtı;bu da özel mülkiyetin varlığı koşullarında, toplumun sömürücü bir azınlığının zenginlikleri biriktirme, emekçi bir çoğunluğu da kendine bağımlı kılma, emekçi insanları köle yapma imkanını beraberinde getirdi.
Kölelik koşullarında iktisat, temeli itibariyle bir iktisatta üretilen emek ürünlerinin, yine aynı iktisatta tüketildiği doğal iktisattı. Aynı zamanda değiş tokuş da gelişti. Zanaatçılar ürünlerini önce sipariş üzerine daha sonra da pazarda satmak için üretmeye başladılar. Köylülerde doğal iktisat yürüttüler ama zanaat ürünlerini satın alabilmek için parasal vergilerini ödeyebilmek için ürünlerinin bir bölümünü pazarda satmak zorunda kaldılar. Böylelikle zanaatkarın ve köylülerin emek ürünlerinden bir bölümü yavaş yavaş meta haline geldi.
META: Değiş tokuş için, pazarda satmak için üretilen bir üründür. Ürünlerin değiş tokuş için üretilmesi meta iktisadıdır. Zanaatın ziraattan ayrılması zanaatın bağımsız bir meslek olmasından, meta üretiminin oluşması anlamına geliyordu. Değiş tokuşun yapıldığı karşılığında herhangi bir metanın memnuniyetle verildiği bir meta yavaş yavaş diğerlerinden ayrıldı. Böylelikle para oluştu. Para onun yardımıyla diğer bütün metaların değerinin ifade edildiği ve değiş tokuşta aracı olarak hizmet eden genel metadır.
Zanaatın ve değiş tokuşun gelişmesi şehirlerin oluşmasına neden oldu.şehirler de zanaat ve ticaret yoğunlaştı.sakinlerinin uğraşları ve bunların yaşam tarzları açısından,şehirler köylerden ayrıldı. Böylelikle kent-kır ayrımı başladı.bunlar arasında karşıtlıkta ortaya çıktı. Değiş tokuşta kullanılan metanın kullanım alanı genişledikçe kar peşinde koşan üreticiden aldığı metaları,sürüm alanlarına ulaştıran ,burada tüketicilere satan tüccarlar ortaya çıktı.
Üretim ve değişimin genişlemesi servet eşitsizliğini derinleştirdi.zenginlerin elindeki para,iş hayvanı,üretim aletleri ve tohumlardan borç isteyen yoksullar borçlarını ödeyemediklerinde köleleştirildiler,toprakları ellerinden alındı.böylelikle tefecilik oluştu.bazılarına daha fazla zenginlik diğerlerine de borç köleliği getirdi.
Toprakta özel mülkiyet oldu.toprak sahipliği parasal servet ve köleler kitlesi, zengin köle sahiplerinin elinde yoğunlaştı.köleci iktisat güçlendi,üretim dallarını kapsadı. Küçük köylü iktisadı yıkıma uğradı.köle emeği toplumun varlık temeli oldu.toplum birbirine zıt iki sınıfa bölündü.köleler ve köle sahipleri: böylece köleliğe dayanan üretim tarzı oluştu.
Köleci düzenin gelişmesiyle birlikte, köle emeği en ucuz emek olarak üretim dallarının çok büyük bölümünü kapsayıp üretimin temeli haline geldi. Toplumun sınıflara bölünmesi devleti zorunlu kıldı.
Toplumsal iş bölümünün büyümesi ve değişimin gelişmesiyle, tek tek gensler birbirine yakınlaştı ve birlikler halinde birleşti. Centıl düzenin organları, halkçı karakterlerini yitirdi. Halk üzerinde egemenliğin organları, kendi kabilelerini ve komşu kabileleri yağmalama ve ezmenin organları haline geldiler. Genslerin ve kabilelerin ihtiyarları ve ordu önderleri, prens ve kral oldular. İktidarlarını, mülk sahibi üst tabakanın çıkarlarını savunmak, yoksullaşmış kendi öz gens yoldaşlarını baskı altında tutmak, köleleri ezmek için kullandılar. Silahlı birlikler, mahkemeler, ceza organları bu amaca hizmet ettiler. Bu şekilde devlet iktidarı oluştu. Devlet, sömürülen çoğunluğu sömürücü azınlık yararına zapturapt altında tutmak için oluştu. Köleciliğe dayanan toplumun üretim ilişkilerinin gelişmesinde ve pekişmesinde büyük rol oynadı. Köle kitlelerini tahakküm altında tuttu. Eski Yunanistan ve eski Roma’daki demokrasi, özü itibariyle köle sahiplerinin bir demokrasisiydi.
Köleci düzenin üretim ilişkileri:
Kölelerin durumu: Köle bir eşya sayılıyordu, hayvan gibi alınıp satıldılar, cezaya tabi olmaksızın öldürüldüler. Yunanistan’da köle emeği, geniş ölçüde zanaatsal üretimde kullanıldı. İçinde genellikle birkaç düzine kölenin çalıştığı büyük işlikler ergasteriler oluştu. Roma soyluları, üzerinde yüzlerce ve binlerce kölenin çalıştığı dev çiftliklere, latifundiyalara sahipti. Bunlar soyluların, köylülerin topraklarını ve serbest hazine topraklarını gasbetmesiyle oluştu. Köleci toplum, kafa emeği ile kol emeği arasındaki karşıtlığı, bunlar arasındaki uçurumu doğurdu.
Değişimin daha da gelişmesi:
Ticaret ve tefeci sermayesi: Değiş tokuşun yaygınlaşmasından sonra yavaş yavaş paranın diğer bütün türleri yerlerini madeni paraya bıraktılar. Hem Roma hem de Yunanistan köle ticaretinin ve başka malların ticaretini yapıyorlardı. Ticaret tefecilik yoluyla yabancı emeğe de el koymaya başladı. Artı-emeğe ve onun ürününe el koymaya harcanan para sermayeye, ticaret sermayesi meta değiş tokuşun da hizmet gören sermayedir. Tefeci sermayesi ise, köylünün ve zanaatkârın artı-emeğini yüksek faiz olarak gasp eden sermayedir.
Yunan devleti, Roma imparatorluğu kölelik olmadan olmazdı; ama modern Avrupa’da olmazdı. Köleler zaman içinde ayaklandılar, büyük çiftlikler çöktü. Köleler yavaş yavaş özgürlüklerini kazandılar. Büyük çiftlikler parçalar halinde köylülerin eline geçti. Bu özgür vatandaşlarla köleler arasında bir ara konum alan, çalışmaya belli ölçüde ilgi duyan yeni ve küçük üreticiler oluştu. Bunlar ^kolon^ olarak adlandırıldılar ve ortaçağın serflerinin öncüleriydi. Köleci toplumun bağrında, yeni bir üretim tarzının, feodal üretim tarzının unsurları oluştu.
Köle ayaklanmaları, köleci düzeni sarstı ve çöküşünü hızlandırdı. Köleliğe dayanan üretim tarzının yerini feodal üretim tarzı aldı. Köleliğe dayanan sömürü biçiminin yerine toplumun üretici güçlerinin daha da gelişmesine bir ölçüde olanak sağlayan feodal sömürü biçimi geçti.
FEODAL ÜRETİM TARZI
Feodalizm, köleci toplumun çöküşü ve köleci devletlerin fethettikleri kabilelerin köy topluluklarının çözülmesi temelinde oluştu. Köleci toplumun mevcut olmadığı ülkelerde, feodalizm ilkel toplumun temelinde oluştu. Kabile soyluları ve ordu önderleri, büyük toprakları kendi ellerine geçirdiler; ve bunları yakınları arasında dağıttılar. Köylüler yavaş yavaş serflere dönüştürüldü.
Feodal toplumun üretim ilişkilerinin temeli, feodal beylerin toprak ve arazi üzerindeki mülkiyetleri ve; üreticiler serf köylüler üzerindeki kısıtlı mülkiyetleriydi. Feodal mülkiyetin yanı sıra, köylüler ve zanaatkârların bireysel çalışmaya dayanan kişisel mülkiyeti mevcuttu. Serf köylünün emeği, feodal toplumun varlık temeliydi. Serfliğe dayanan sömürü, köylülerin feodal bey için angarya hizmeti görmelerinde ona ayni ve para biçiminde vergi ödemek zorunda olmalarında dile geliyordu. Serliğe dayanan bağımlılık nerdeyse kölelik kadar ağırdı. Serflik düzeni, köylü belirli bir dönem kendi iktisadında çalışabildiğinden ve belirli ölçüde işine ilgi duyduğundan, üretici güçlerin gelişmesine belirli olanaklar sağladı.
Feodal beyin toprak ve arazi üzerindeki mülkiyeti ve feodal beyin üreticiler, serfler üzerindeki kısıtlı mülkiyeti temelinde bağımlı köylülerin sömürülmesi yoluyla artı-ürüne feodal beyler tarafından asalak tüketimleri için el konulması.
Feodal toplum, ilk ortaçağ döneminde küçük prenslikler ve devletler halinde parçalanmıştı. Egemen zümreleri, soylular ve ruhbanlardı. Köylüler hiçbir politik hakka sahip değildi. Soyluların ve ruhbanların çıkarlarını dile getiren feodal devlet, toprak ve arazi üzerindeki feodal mülkiyetlerini güvence altına almalarına ve haktan yoksun ezilen köylülerin sömürülmesini güçlendirilmelerine yardımcı olan aktif bir güçtü.
Feodalizmde egemen olan doğal iktisattı. Tarım da önemli rol oynadı. Toplumsal iş bölümünün gelişmesiyle köleci toplumun çöküşünden geri kalan şehirler canlandı, kentler zanaat ve ticaret merkezi oldu. Zanaat rekabetin ortaya çıkmaması için loncalarda örgütlendiler. Tüccarlarda tüccar loncalarında birleşti.
Meta üretiminin gelişmesi, köylülerin ve zanaatkârların ayrılmasına yol açtı. Ticaret sermayesi, çökmesini sağladı ve kapitalist işletmelerin, manifaktürlerin olmasını teşvik etti. Feodal kısıtlamalar ve parçalanmışlık, meta üretiminin büyümesine engel oldu. Daha sonraları ulusal pazarlar oluştu. Mutlakıyetçi monarşiler şeklinde merkezi feodal devlet oluştu.
Sermayenin ilkel birikimi, kapitalizmin oluşmasının koşullarını hazırladı. Köylülerin ve zanaatkârların ellerinden üretim araçları alındı. Büyük toprak sahipleri, tüccarlar ve tefecilerin ellerinde biriken büyük para zenginlikleri, köylülerin toprak ve araziden zorla kovulması, sömürge ticareti, vergiler ve köle ticareti yoluyla yaratıldı. Kapitalist toplumun ana sınıflarının oluşması hızlandırıldı. Feodal toplumun içinde kapitalist formasyonların hazır biçimleri büyüdü olgunlaştı.
Üretim ilişkileri, serf köylülerin özgür olmayan emeğinin düşük üretkenliği ve lonca kısıtlamaları, üretici güçlerin gelişmesine engel oldu. Serf köylülerin ayaklanmaları, feodal düzeni sarstı ve serfliğin ortadan kalkmasına yol açtı. Feodalizmi yıkmak için başına burjuvazi geçti. Köylülerin feodal beylere karşı olma mücadelesinden yararlandı ve feodal düzeni ortadan kaldırdılar. Burjuvalar kapitalizmin egemenliğini kurdular; üretici güçlerinde büyüme yolunu açtılar.
META ÜRETİMİ – META ve PARA
Kapitalist üretim tarzı, ücretli işçiler sınıfının kapitalistler sınıfı sömürülmesine dayanır. Meta herhangi bir insani gereksinimi gideren, kendi gereksinimi için değil, değişim için üretilen nesnedir. Bir şeyin meta olabilmesi için, emek ürünü olması ve satış için üretilmiş olması gerekir. Belirli bir biçimde harcanmış emek somut emektir. Soyut emek metanın değerini oluşturur. Her meta üreticisi, işletmesini diğerlerinden soyutlanmış olarak yürütür. Tek tek üreticilerinin emeği, temelde toplumsal emektir. Üretim sürecindeki emeğin bu toplumsal karakteri, meta pazarlama gelip, bir başka metaya karşı değiştirilene kadar gizli kalır. Şu yada bu meta üreticisinin emeğinin toplum için gerekli olup olmadığı, toplum tarafından kabul görüp görmediği ancak değişim sürecinde ortaya çıkar.
Herhangi bir özel eğitim görmemiş bir insanın emeği basit emektir. Özel eğitim gerektiren emek ise, karmaşık yada kalifiye emektir. Karmaşık emek katlanmış basit emek sayılır; bir saatlik karmaşık emek birkaç saatlik basit emeğe eşittir.
Toplumsal olarak gerekli emek zamanı, ortalama toplumsal üretim koşularında, emek yoğunluğu ile bir metanın üretimi için gerekli olan zamandır. Metanın değeri, üretim sürecinde, bir metanın başka bir meta ile eşitlenmesi yoluyla, yani değişim değeri üzerinden ortaya çıkar.
Para, bütün metaların genel eşdeğeri olarak işlev gören bir metadır; toplumsal emeği cisimleştirmekte ve meta üreticilerinin üretim ilişkilerini ifade eder. Paranın işlevleri şöyledir: 1) Değerlerin ölçüsü 2) Dolaşım aracı 3) Birikim aracı 4) Ödeme aracı 5) Dünya parası dır. Paranın ana işlevi ise, metaların değer ölçüsü almasıdır. Metanın parayla ifade edilen değeri onun fiyatıdır. Fiyat, metanın değerinin parayla ifadesidir. Para fiyatların ölçütüdür, dolaşım aracıdır, birikim aracıdır. Her zaman bir metaya dönüşebilir. Para, vergilerin toprak rantının ödenmesinde de ödeme aracıdır. Para ne denli hızlı dolaşırsa, dolaşım için gereksinim duyulan para miktarı da o denli az olur. Para dolaşım yasası, meta dolaşımı için gerekli olan para miktarının, tüm metaların fiyat tutarının aynı türden para parçalarının ortalama dolaşım sayısına bölünmesine eşit olması gerektiğinden ibarettir. Altın ve kağıt para meta üretimi azaldığında ve meta dolaşımı küçüldüğünde, altın paraların bir bölümü dolaşımdan çıkar ve hazineye dönüşür. Üretim genişlediğinde ve meta dolaşımı büyüdüğünde, bu paralar tekrar dolaşıma girer.
Kağıt para, devlet tarafından basılan, dolaşım aracı olma işlevinde altının yerini tutan ve zorunlu kura sahip para sembolleridir. Ne kadar para basılırsa basılsın daima, yalnızca meta dolaşımı için gerekli olan altın miktarını temsil eder. Kağıt para, altına tahvil edilemez. Basılan para miktarı altın paranın gücüne eşit olmalıdır. Devlet fazla para bastığı zaman değeri düşer. Devlet giderlerini emekçilerin sırtına yüklemek ve sömürüyü arttırmakta yararlanılan bu işleme enflasyon denir. Enflasyondan kapitalistler ve çiftlik sahipleri zenginleşir.
Meta üreticileri ürettiklerini rekabet ortamı içinde üretirler. Üretimin temelinde genel bir plan yoktur. Herkes diğerinden yalıtık üretim yapar. Pazar da satıp satmayacağını emeğinin karşılığını alıp almayacağını bilmez. Bu da üretim araçları üzerinde özel mülkiyete dayanan meta üretiminde, rekabet ve üretim anarşisi ekonomik yasasının etkin olduğu anlamına gelir. Üretim anarşisi koşulları altında, üretimin elementar düzenleyicisi olarak Pazar rekabeti yardımıyla kendini kabul ettiren değer yasası ortaya çıkar. Bu da meta üretiminin ekonomik yasasıdır.
Değer yasası, toplumsal emeğin ve üretim araçlarının meta iktisadının çeşitli dallarına dağılımını fiyat mekanizması ile elementar bir biçimde düzenler. Arz talep oranındaki yalpalanmaların etkisiyle metaların fiyatları sürekli olarak değerlerinden aşağıya ya da yukarıya doğru sapma gösterirler. Fiyatların değerlerden sapması değer yasasının yanlış etkilenmesinin sonucu değil, tam tersine değer yasasının hayata geçmesinin olası tek biçimidir.
Özel mülkiyete dayanan meta üretim koşulları altında değer yasasının etkimesi, kapitalist ilişkilerin oluşmasına ve gelişmesine yol açar.
Nesnelerin ilişkileri, insanların toplumsal ilişkilerini içinde barındırır. Özel mülkiyete dayanan meta iktisadında insanların üretim ilişkileri, kaçınılmaz bir şekilde meta biçimindeki nesneler arasındaki ilişkiler olarak ortaya çıkar. Meta üretimi için karakteristik olan meta fetişizmi de işte üretim ilişkilerinin bu nesneleştirilmesinden ibarettir. Ancak üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasıyla ortadan kalkar.
Basit Kapitalist İşbirliği ve Manifaktür
Kapitalist üretim, üretim araçlarının özel ellerde yoğunlaştığı ve üretim araçlarından yoksun işçilerin işgüçlerini meta olarak satmak zorunda kaldıkları yerde başlar. Üretimin gelişmesindeki bu ilk aşamaya basit kapitalist işbirliği denir.
Basit kapitalist işbirliği, az çok büyük sayıda ücretli işçinin aynı zamanda çalıştırıldığı, aynı tür işi yaptığı ve kapitalistler tarafından sömürüldüğü emeğin toplumsallaştırılma biçimidir. Küçük meta üretiminin parçalanması temelinde oluşur. İlk kapitalist işletmeler, tüccarlar, toptan alıcılar, tefeciler, zenginleşmiş ustalar, zanaatkârlardır.
1. Manifaktür, işbölümüne ve zanaatkar tekniğine dayanan kapitalist işbirliğidir. Manifaktür kapitalist üretimin ikinci bir üst gelişme aşamasıdır. İki şekilde oluşur. Birinci yol; çeşitli mesleklerden zanaatkarların kapitalistler tarafından bir atölyede toparlanmasıdır. İkinci yol; bir meslekten zanaatkarların kapitalistler tarafından toparlanmasıdır.
Manifaktörde bir metanın üretimi için bir tek operasyonu yerine getiren işçi, parça işçisidir.
Kapitalist üretimin oluşması, sanayi sermayesinin oluşması anlamına geliyordu. Sanayi sermayesi, metaların üretimine yatırılan sermayedir. Manifaktür, zanaatkarların ve ev işçilerinin küçük üretimden kapitalist makinesel büyük sanayiye geçişi oluşturdu. Manifaktürün zanaatkarlıkla ortak yanı, temelini el gücüne dayanan tekniğin oluşturmasıydı, kapitalist fabrikayla benzerliği ise, ücretli işçi sömürüsüne dayanan büyük üretim olmasıydı.
Manifaktürün tarihsel rolü, onun makinesel üretime geçişin gerekli koşullarını oluşturmasında yatıyordu. Bu açıdan üç koşul özel öneme sahipti. Birinci olarak, işbölümünün bir üst aşamasını beraberinde getiren manifaktür, bir çok emek operasyonunu basitleştirdi. Bu operasyonlar son tahlilde, işçinin elinin yerini, makine alacak kadar basit eylemlere indirgedi. Manifaktürün gelişmesi, zanaatkar aletinden makineye geçiş mümkün olacak şekilde iş aletlerinin uzmanlaşmasını sağladı. Manifaktür, işçileri uzun zaman boyunca bir tek operasyonun yerine getirilmesinde uzmanlaştırarak, makinesel büyük sanayi için bir usta işçiler çekirdeği eğitti.
Sanayi tarımdan gittikçe ayrıldı, tarımsal ürünlerinde metaya dönüştü; pazar için üretim yapan tarım bölgeleri oluştu. Meta üretimi, tarımın içine girdiği ölçüde, köylüler arasındaki rekabet de güçlendi. Pazardaki elementar fiyat yalpalamaları, köylüler arasındaki servet eşitsizliğini güçlendirdi. Toplumsal işbölümünün gelişmesi ve meta üretiminin büyümesiyle, kırda kapitalist ilişkiler oluştu; kır nüfusunun kapitalist toplumun sınıfları olan yeni sosyal tipleri, yani köy burjuvazisi ve tarım proletaryası ortaya çıktı.
Büyük köylüler büyük tarım arazileri, değirmenler, harman makineleri, damızlık hayvanlar bazen de tefeci veya bakkal oldular. Tarım proletaryası, iş gücünü satan tarım işçisidir. Köy yoksulu, kendi üretimiyle geçinemez. Köy burjuvazisi ile köy yoksulları arasındaki ara halka orta köylülüktür.
Kapitalist sanayi için Pazar, bizzat kapitalizmin gelişmesi tarafından, küçük meta üreticilerinin ayrışması yoluyla yaratılır. Dolaysız üreticilerin üretim araçlarından ayrılması, basit meta üretiminden kapitalist üretime geçişi karakterize eden mülksüzleştirmeleri iç pazarı yaratır.
İlkel tekniğe ve kol emeğine dayanan manifaktür, sanayi metalarına olan artan talebi karşılayabilecek durumda değildi. Makinesel büyük üretime geçiş, ekenomik bir zorunluluk haline geldi.
Kapitalizmin Makine Dönemi
Üretim, manifaktür döneminde kol emeğine dayandığı için toplumun iktisadi yaşantısını değiştirecek durumda değildi. Manifaktürden makinesel sanayiye geçiş, üretimde tam bir devrimdi. Bu devrimin maddi-teknik temeli makine idi. Makine üç parçadan oluşur;
1. Hareket makinesi;Tüm makinenin itici gücü olarak işlev görür.
2. Transmisyon mekanizması; Hareketi düzenleyen, biçimi değiştiren bunu dağıtan ve iş makinesine aktaran çeşitli aygıtlardan oluşur.
3. İş makinesi; Doğrudan iş nesnesi üzerinde etkimede bulunur ve onu istenen hedefle uyum içinde değiştirir.
Sanayi devrimi, sertliğin erkenden ortadan kaldırılması ve feodal parçalanmışlığın giderilmesi, burjuva devriminin zaferi, köylülüğün toprak ve araziden zorla kovulması ve gelişmiş ticaret yardımıyla, sömürgelerin yağmalanması yoluyla sermaye birikiminin olması sayesinde olmuştur.
Pazarın gelişmesi ve kapitalistlerin kar peşinde koşması üretim tekniğini iyileştirmeyi gerekli kıldı.Sanayi devrimi ilk önce dokumada oldu. Hızla gelişen bir sanayi dalı ortaya çıktı. Makine yapımı, ardından maden sanayi.
Sanayi devriminin sonunda İngiltere, dünyanın sanayi atölyesine dönüştü. İngiltere den sonra Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri de makinesel üretimi gerçekleştirdiler. Sanayi devrimi, kapitalist sanayileşmenin temel taşını koydu. Temeli, ağır sanayidir, üretim araçları üretimidir. Isı enerjisinden yararlanarak sırasıyla buhar türbini, yakıt motoru ve elektrikten yararlanıldı.
Kapitalist fabrika, ücretli işçilerin sömürülmesine dayanan ve metaların üretimi için bir makine sistemi kullanan büyük bir işletmedir. Yönetim despotikdir. Kapitalist toplumda makine kullanımına, çalışmanın işçi için yorucu olması, işçinin sömürülmesinin artması, az ücret alan kadın ve çocukların üretim sürecine çekilmesi eşlik eder. Kapitalist üretim, kol ve kafa emeği arasındaki ayrışmayı tamamlar, bunlar arasındaki karşıtlığı keskinleştirir.
Makinesel büyük sanayinin gelişmesi, kentlerin büyümesine, kent nüfusunun kır nüfusu aleyhine artmasına, işçiler sınıfının biçimlenmesine ve proletaryanın saflarının büyümesine yol açar. Kapitalizm tarım sanayinin gerisinde kalır. Tarımda sanayinin kullanımı, köylülüğün ayrışmasını hızlandırır.
Makinesel büyük sanayi, tarihsel olarak bakıldığında, ilerici bir rol oynar, emek üretkenliğinin artmasına, emeğin sermaye tarafından topsulaştırılmasına yol açar. Makineyi ancak fiyatı, makine tarafından yerinden edilen işçilere ödenen ücret miktarından düşük olması halinde kullanıma sokmalarıyla belirlenir.
Sermaye ve Artı-Değer
Kapitalizmin Ekonomik Temel Yasası
Manifaktürden makinesel sanayiye geçişle birlikte, kapitalist üretim tarzı egemen üretim tarzı egemen üretim tarzı haline geldi. Kapitalist mülkiyet, maddi üretim koşullarının sermaye mülkiyeti ve toprak mülkiyeti biçiminde çalışmayanların payına düşmesine, kitlenin ise yalnızca kişisel üretim koşuluna, iş gücüne sahip olmasına dayanır. Kapitalist üretim tarzı gelişmesi içinde iki aşamadan geçer: tekel öncesi aşama ve tekelci aşama.
Her sermaye yolunda belli bir para miktarı olarak başlar. Am henüz sermaye olarak hizmet etmez. Basit meta dolaşımının formülü şöyledir: M(meta) – P(para) – M(meta), bir başka meta satın almak için bir metanın satımı.
Para, yabancı emeğin sömürüsü için kullanılmaya başlar başlamaz sermayeye dönüşür. Sermayenin genel formülü şöyledir: P(para) – M(meta) – P(para) yani zenginleşme amacıyla satım için alım.
Kapitalistin dolaşıma soktuğu sermaye, sahibine belli bir büyümeyle geri döner. Bu sermaye büyümesi kapitalistin amacıdır. Kapitalizm meta üretiminin, iş gücünün de metaya dönüştüğü en yüksek aşamadır. İşçi işgücünü satar, kapitalist bunu satın alır. İşgücü metasının değeri, özel maddenin üretimi ve yeniden üretim için gerekli olan emek zamanı tarafından belirlenir. Kapitalistler, sürekli olarak işçi sınıfının maddi ve kültürel yaşam koşullarını mümkün olan en düşük düzeyde tutmaya çalışırlar.
Artı-değer, ücretli işçinin emeğinin, iş gücünün değerinin ötesinde yarattığı ve kapitalistin karşılıksız olarak el koyduğu değerdir. Artı değer, işçinin ödenmeyen emeğidir.
Artı-değer üretimi yada kazanç elde etme, bu üretim tarzının mutlak yasasıdır. Kapitalist üretimin özüdür.
Sermaye, işçilerin sömürülmesiyle elde edilen artı-değerdir. Girişimci sermayenin bir bölümünü fabrika binasına, ekipman ve makinelerin alınmasına harcar. Bu değişmeyen sermayedir. Sermayenin, iş gücü satın alımı için harcanan ve üretim süreci içinde büyüyen bölümüne DEĞİŞEN SERMAYE denir. Marx, değişmeyen sermayeyi c, değişen sermayeyi de V harfi ile gösterir.
İşçinin kapitalist tarafından sömürülmesinin derecesi, ifadesini artı-değer oranında bulur. Artı-değerinin değişen sermayeye bir yüzde oranıyla ifade edilen ilişkisi artı-değer oranıdır.
Marx artı-değeri M ve artı değer oranını M’ işaretiyle gösterir.
Artı emek zamanı, bir bütün olarak iş gününün mutlak uzatılmasıyla büyümüş, emek zamanı ise değişmeden kalmıştır. İş gününün uzatılmasıyla yaratılan artı-değer’e, MUTLAK ARTI-DEĞER denir.
Görece artı-değerin bir varyantı, ekstra artı-değerdir. Ekstra artı değer-ÇN.
Kapitalist üretim tarzında toplum iki büyük düşman kampa yani burjuva ve proletaryaya bölünür;
Burjuva:Üretim araçlarının sahibi olan ve işçileri sömürmek için kullanan sınıftır.
Proletarya:Üretim araçlarından yoksun, iş güçlerini satmak zorunda kalan sınıftır.
Köylülük:Kendi iktisadına sahip, üretim araçları üzerinde özel mülkiyet temelinde geri teknik kol emeğiyle işleten küçük üretici sınıftır.
Burjuvazinin ve proletaryanın sınıf çıkarları uzlaşmazdır, aralarındaki karşıtlık, kapitalist toplumun temel sınıf karşıtlığını oluşturur. Kapitalist düzenin korunmasının ve toplumun emekçi ve sömürülen çoğunluğunun ezilmesinin organı, burjuvasinin diktatörlüğünü temsil eden devlettir.
Çalışma Ücreti
İş gücünün parayla ifade edilen değeri iş gücünün fiyatıdır. Emek emekle ölçülür.
Çalışma ücreti, sanki emeğin ücretiymiş gibi görünen iş gücünün değerinin parayla ifadesidir, fiyatıdır.
Çalışma ücretinin temel biçimleri şunlardır;
1. Zaman başına varet
2. Parça başına ücret (akart ücret)
Zaman Başına Ücret:İşçinin kazancının doğrudan çalışılan zaman süresine bağlı olduğu çalışma ücreti biçimidir.
Parça Başına Ücreti (götürü ücret akart ücreti):İşçinin kazanç miktarının doğrudan onun belirli bir zaman birimi içinde ürettiği ürünlerin yada tek tek parçaların miktarına yada yerine getirilen işlemlerin miktarına bağlı olduğu çalışma ücreti birimidir.
Nominal Ücret:Para olarak ifade edilen çalışma ücretidir;bu,işçinin parasal ücreti karşılığında ne kadar ve hangi kullanım mallarını ve hizmetlerini satın alabileceğini gösterir.
İşçinin ücretinin üçte birini de dolaylı ve dolaysız vergiler yutar. Proleterya sınıf olarak oluşup biçimlendiği ölçüde, işçiler ekonomik mücadeleyi başarıyla yürütülebilmek için sendikalarda birleşirler. Sendikalar, geniş işçi kitleleri için sınıf mücadelelerinin okuludur. Kapitalizmde, işçilerin ücretlerin artırılması, iş gününün kısaltılması ve çalışma koşullarının düzeltilmesi mücadelesinde etkili araçlardan birisi grev’dir.
İşçi sınıfı ücret köleliği sistemini ancak devrimci siyasi mücadeleyle ortadan kaldırabilir.
Sermaye Birikimi
Ve Proletaryanın Yoksullaşması
Yaşamak ve gelişmek için toplum, maddi varlıklar üretmek zorundadır. Nasıl tüketmekten vazgeçmezse, aynı şekilde üretmekten de vazgeçemez. Üretim koşulları, aynı zaman da yeniden üretimin koşullarıdır. Üretim kapitalist biçime sahipse, yeniden üretimde kapitalist biçime sahiptir.
Basit Yeniden Üretimi:Üretim sürecinin aynı ölçekte tekrarlanmasıdır.
Genişletilmiş Yeniden Üretim: Üretim sürecinin genişletilmiş ölçekte tekrarlanmasıdır.
Basit kapitalist yeniden üretimde, üretim süreci aynı çapta yinelenir; kapitalist, artı-değeri tümüyle kendi kişisel tüketimi için kullanılır.
İşçinin emeği belirli bir dönem içerisinde artı-değer içeren yeni değer yaratırken, işçinin bir önceki dönemde ürettiği ürünler pazarda satılır ve paraya dönüştürülür. Kapitalistlerin proletere çalışma ücretini kendi fonunda değil, işçinin emeğinin bir önceki üretim döneminde yarattığı değerden ödediği görülür.
Sonuç olarak her sermaye, ilk kaynağı ne olursa olsun daha henüz basit yeniden üretim sürecinde, belirli bir dönemden sonra, işçinin emeğiyle yaratılan ve kapitalist tarafından karşılıksız olarak el konulan değere dönüşür.
Genişletilmiş yeniden üretimde kapitalist, artı-değerin bir bölümü eski sermayeye ekler, yani biriktirir.
Sermaye birikimi, artı-değerin bir bölümün sermayeye eklenmesi yada artı-değerin bir bölümünün sermayeye dönüştürülmesidir. Birikimin kaynağı artı-değerdir. Birikime zorlayıcı nedenlerden birisi kapitalist işveren açısından, artı-değerin büyütülmesi hırsıdır. Nedenlerden bir tanesi de rekabet mücadelesidir. Sermaye birikimi, genişletilmiş yeniden üretimin kaynağıdır.
Değişmeyen ve değişen sermaye arasındaki ilişkiye, bu ilişki üretim araçlarının ve canlı iş gücünün kitlesi arasındaki ilişki tarafından belirlendiği ölçüde, sermayenin organik bileşimi denir. Kapitalist yeniden üretim süreci içinde, sermayenin yoğunlaşması ve merkezileşmesi gerçekleşir. Büyük üretim küçük üretime kıyasla, büyük ve en büyük işletmelerin bunlar yardımıyla yalnızca küçük üreticileri değil, aynı zamanda orta kapitalist işletmeleri de ortadan kaldırdığı ve kendine bağımlı kıldığı tayin edici üstünlüklere sahiptir.
Sermaye birikimi ve sermayenin organik bileşiminin yükselmesiyle birlikte, işgücüne talep de azalır. İşsizlerden oluşan yedek sanayi ordusu ortaya çıkar. Nedeni: geniş köylü kitlelerinin yıkıma uğramasında yatan kapitalist tarımdaki işgücü fazlası tarımsal nüfus fazlasına yol açar.
Kapitalist birikimin genel yasası, zenginlerin sömürücü azınlığın elinde yoğunlaşması ve emekçilerin sefaletinin artması demektir.
Kapitalizmde genişletilmiş yeniden üretim, işçi sınıfının yoksullaştırılmasını sağlar.
Gerçek yoksullaşma işçi sınıfının yaşam düzeyinin doğrudan düşmesidir.
Kapitalizmin çelişkisi, üretim sürecinin toplumsal karakteriyle mülk edinmenin özel kapitalist biçimi arasındaki çelişkidir. Kapitalizmin gelişmesiyle burjuvazi ile proletaryanın arasındaki sınıf antaganizması derinleşir.
Sermayenin Dolaşımı ve Dönüşümü
Her sanayi sermeyesi, üç aşamadan oluşan bir dolaşım biçiminde kesintisiz bir hareket gösterir. Üç aşamaya sanayi sermayesinin üç biçimi denk düşer. Birbirinden işlevleri bakımından farklılık gösteren para biçimi, üretici biçim, meta biçimi. Periyodik olarak yenilenen bir süreç olarak alındığında, sermayenin dolaşımına sermayenin dönüşümü denir. Zaman; üretim zamanıyla dolaşım zamanının toplamıdır, en önemli bölümü ise, çalışma dönemidir. Üretici sermaye dönüşümün karakteri açısından ayrılan iki bileşenden oluşur. Sabit sermaye: Üretici sermayenin, değeri metaya bir kerede değilde, birkaç üretim döneminin seyri için parça parça aktarılan bölümüdür. Dolaşan sermaye, üretici sermayenin, değeri metaya bir üretim döneminin seyri içinde tümüyle aktarılan, bu metanın satımıyla, tümüyle kapitaliste geri dönen bölümüdür.
Sermayenin dönüşümünün hızlandırılması, kapitaliste bir ve aynı sermayeyle yıl içerisinde daha fazla dönüşüm gerçekleştirme ve bunun sonucunda da daha büyük bir artı-değer kütlesi üreten daha büyük sayıda işçiyi işe alma imkanı sağlar.
Kapitalistler, sermayenin dönüşümünü hem tekniğin iyileştirilmesi, hem de işçinin sömürülmesinin arttırılmasıyla hızlandırmaya çalışırlar.
Ortalama Kar ve Üretim Fiyatı
Bir metanın kapitalist maliyet fiyatı, değişmeyen ve değişen sermaye harcamalarından oluşur. Metanın kapitaliste kaça mal olduğu, sermaye harcamasıyla topluma kaça mal olduğu ise emek harcamasıyla ölçülür. Kar, üretime yatırılmış toplam sermaye eklenen ve dışa karşı bu sermayenin türevi olarak ortaya çıkan artı-değerdir. Kar artı-değerin başkalaşmış biçimidir. Kar oranı, artı-değer oranına bağlıdır. Artı-değer oranı ne kadar büyükse, kar oranı da o kadar yüksektir. Sermayenin dönüşüm hızı da kar oranını etkiler.
Bir dalın işletmeleri arasındaki rekabet, metaların fiyatının bireysel değerleri tarafından değil, toplumsal değerleri tarafından belirlenmesine yol açar. Metaların toplumsal değerinin büyüklüğü üretim koşullarına bağlıdır.
Üretim alanları arasındaki rekabet, çeşitli üretim dallarının kapitalistlerinin en karlı sermaye yatırımı uğruna rekabetidir. Ortalama kar çeşitli üretim alanlarına yatırılmış eşit büyüklükteki sermayelere düşen eşit miktardaki kardır. Maliyet fiyatı artı ortalama kara eşit olan fiyata, üretim fiyatı denir. Metalar ortalama olarak, genel, eşit bir üretim fiyatına satılır.
Üretim fiyatı, değerin başkalaşmış biçimidir. Kapitalistlerin bir bölümü metaların değerinin üzerinde, diğerleri altında satmaktadırlar. Bütün kapitalistler birlikte alındığında, metalarının değerinin toplam kütlesini realize ederler. Tüm kapitalistler sınıfının karlarının toplamı , proletaryanın tüm ödenmeyen emeği tarafından üretilen artı-değerin toplamına eşittir. Ortalama kar oranının büyüklüğü, toplumda üretilen artı-değerin büyüklüğüne bağlıdır. Metaların değerinin düşmesi ve metaların değerinin artması üretim fiyatlarının artmasına yol açar.
Ortalama kar yasası: Çeşitli üretim dallarındaki sermayenin organik bileşimindeki farklılıklarından doğan çeşitli kar oranlarının rekabet tarafından ortalama bir kar oranı halinde eşitlenmesinden ibarettir.
Ortalama kar oranının oluşması, artı-değerin çeşitli üretim dallarını kapitalistleri arasından yeniden bölüşümü anlamına gelir. Ortalama kar oranı, toplam emeğin, toplam sermaye tarafından sömürülme derecesine bağlıdır.
İşçi sınıfı, sermayenin boyunduruğunu ancak sınıf olarak burjuvaziyi devirdiğinde, bizzat kapitalist sömürü sistemini yok ettiğinde atabilir.
Sermayenin organik bileşimi büyüdüğü ölçüde, kapitalizmin gelişmesiyle kar oranının düşme eğilimi ortaya çıkar. Aynı zamanda kar kütlesi kesintisiz büyür. Kar oranının düşme eğilimi yasası, kapitalizmin çelişkilerinin keskinleşmesine yol açar.
Ticaret, Kredi ve Para Dolaşımı
Ticaret ve tefeci sermayesi, sanayi sermayesinden önce gelir. Sanayi sermayesi üç biçim alır. Birbirleriyle işlevleri açısından farklılık gösteren para biçimi, üretken biçimi, meta biçimi. Gelişmelerden sonra bunlar bağımsızlaşırlar. Üretime yatırılan sanayi sermayesinden ticaret sermayesi(tüccar sermayesi), borç verilen sermaye banker sermayesine dönüşür. Kapitalistler sınıfı içinde üç sınıf oluşur. Sanayiciler-tüccarlar-bankerler.
Dolaşım maliyeti: Kapitalist meta dolaşımı belirli harcamaları gerektirir. Dolaşım alanındaki süreçlerle bağıntısı olan bu harcamalara dolaşım maliyeti denir.
Metalar tüketiciye ulaşmadan önce tam bir tüccar, spekülatör, aracı tüccar ve komisyoncu ordusunun elinden geçer. Dolaşım masraflarının sürekli artması, burjuva toplumunda giderek güçlenen asalaklığın bir işaretidir. Kapitalist ticaretin masrafları ağır bir şekilde emekçi alıcıların omzuna yüklenir.
Toptan ticaret, sanayi ve ticaret işletmeleri arasındaki ticarettir. Perakende ticaret; doğrudan halka meta satımıdır. Meta borsası, ayrı türden seri malların alınıp satıldığı ve metalar için tüm ülkelerin, kapitalist dünya pazarının arz ve talebinin yoğunlaştığı özel Pazar biçimidir. Meta borsaları spekülatif ticaret yerleridir. Kredili satışları kapitalistler, düşük kaliteli metaları ve sürümsüz malları elden çıkarmak için kullanırlar.
Ulasal pazarın sınırlarını aşan meta dolaşımının gelişmesiyle, kapitalist dış ticaret gelişir.
Dış ticaret ihracattan yani meta satımından ve ithalattan, yani mal alımından oluşur. Bir yılda ihraç edilen metaların fiyat tutarı ile aynı dönem içinde ithal edilen metaların fiyat tutarı arasındaki ilişki, ticaret bilançosudur. İhracat ithalatı aşıyorsa, ticaret bilançosu aktiftir. İthalat ihracatı aşıyorsa, ticaret bilançosu pasiftir.
Ödemeler dengesi; bir ülkenin diğer ülkelerden elde ettiği tüm ödemelerin tutarıyla bu ülkenin diğer ülkelere vermesi gereken ödemelerin tutarı arasındaki ilişkidir.
Tekel öncesi kapitalizm çağında iki ana tip ticaret politikası oluştu. Özgür ticaret politikası ve esas olarak yabancı metalara yüksek gümrük getirilmesiyle yerli sanayinin korunması politikası(proteksiyonizm).
Borç verilen sermaye, sahibinin geçici olarak bir kapitaliste faiz biçiminde bir ödeme karşılığında verdiği para sermayedir. Faiz, sanayi kapitalistinin karının borç verilen sermayenin sahibine bıraktığı bölümüdür.
Para-sermayeye talep ne denli yüksekse, faiz oranı da aynı koşullarda o denli yüksek olur. Faiz oranı, faiz miktarının borç alınan para-sermayeye oranıdır. Faiz oranının üst sınırı, faiz karın bir bölümü olduğundan, ortalama kar oranıdır. Faiz oranı ortalama kar oranından daha düşüktür.
Kredi aracılığıyla geçici olarak boş duran para-sermaye borç verilen sermayeye dönüşür. Kapitalizmde kredinin iki biçimi vardır. Ticari kredi – banker kredisi.
İşlev gören kapitalistlerin metaların realize edilmesinde birbirlerine verdikleri kredi, ticari kredidir. Ticari kredi meta alışverişini bağlıdır, bundan dolayı da kapitalist kredi sisteminin temelidir.
Banker kredisi, para kapitalistlerin işlev gören kapitalistlere verdiği kredidir.
Ticari krediden farkı; banker kredisi, üretimde ya da dolaşımda işlev gören sermayeden değil, çalıştırılmayan ya da geçici olarak boş duran, yatırım arayan sermayeden verilir.
Banker kredisini bankalar verir.
Banka: Para sermayesiyle ticaret yapan ve kredi verenle kredi alan arasında aracı olarak ortaya çıkan kapitalist bir işletmedir. Banka işlemleri aktif ve pasif işlemler olarak ikiye ayrılır. Pasif, bankaların kendilerine kaynak sağladıkları işlemlerdir. Vadeli, vadesiz hesaplar.
Aktif, bankaların para kaynaklarının kredi olarak hizmete sundukları işlemlerdir. Bono kırma, mal, tahviller, ordinolar, krediler.
Bankaların üç tipi vardır. Kredi bankaları, hipotek bankaları, para basan bankalar(bankaların anası).
Anonim şirket: Sermayesi getirdikleri miktara göre belirli sayıda hisse senedine sahip olan ortakların katkılarından oluşan işletme biçimidir.
Hisse senedi, üzerinde belirtilen miktara uygun olarak işletmenin kazanç dağılımından pay almaya hak kazandıran değerli kağıt.
Hisse senedine sahibinin eline geçen gelire temettü denir.
Hisse senetleri, kur olarak adlandırılan belirli bir fiyatla alınıp satılırlar.
Şirketin kurulması sırasında çıkarılan hisse senetlerinin fiyatıyla, işletmeye gerçekten yatırılan sermaye arasındaki fark, kurucu kazancını oluşturur. Bu da kapitalistlerin en büyük zenginleşme kaynağıdır. Anonim şirketin en yüksek organı, hissedarlar genel kuruludur. Ama genel kurulda oy sayısı, ortağın hisse senetlerinin miktarına göre dağıtılır. Gerçekte birkaç büyük hissedarın elinde bulunur. Anonim şirketlerde istedikleri gibi davranmalarını sağlayan hisse senedi sayısına, hisse senedi kontrol paketi denir.
Değerli kağıtlar halinde var olan ve sahibine gelir getiren sermayeye Fiktif (varsayımsal) Sermaye denir. Hisse senetleri ve obligasyonlar aktif sermayeye dahildir.
Obligasyon: Bir işletme yada devlet tarafından çıkarılan, sahibine yılda sabit bir faiz getiren borç senetidir. Fon borsası, değerli kağıtlar pazarıdır. Bütün avantajlar büyük ve en büyük kapitalistlerden yana olduğundan, borsa spekülasyon sermayenin merkezileşmesini, en doruktaki kapitalist gurubun zenginleşmesini, küçük ve orta mülk sahiplerinin yıkıma uğramasını hızlandırır.
Bir ülkenin parası, diğer bir ülkenin parasıyla bir kambiyo kuruna göre değiştirilir.
Kambiyo Kuru: Bir ülkenin para biriminin diğer ülkelerin para birimiyle ifade edilen fiyatıdır.
Dış ticaret işlemleri, takasları, altın ve yabancı para olmaksızın kliring yoluyla yapıla bilir. Kliring, iki taraflı ticarette meta teslimi yoluyla oluşan taleplerin karşılıklı olarak ödeştirilmesi yoluyla gerçekleşir. Ülkeler arasındaki takaslar altın aktarımı olmaksızın bonoların bir ülkeden diğerine aktarılması yoluyla da olabilir.
Kredinin gelişmesiyle kredi-para ya da bankalar tarafından bono yerine çıkarılan banknotlar yaygınlık kazanırlar. Egemen sınıflar kağıt para emisyonunu emekçilerin sömürülmesini güçlendirmek için kullanırlar. Enflasyon yardımıyla, devlet giderleri halk kitlelerinin sırtına yüklenir. Para reformları, kapitalist devletler tarafından emekçilerin sırtından yürütülür.
Toprak Rantı
Kapitalizmde tarım ilişkileri
Kapitalizm sanayi de değil aynı zamanda tarımda da egemendir. Toprak ve arazinin büyük bölümü, büyük toprak sahipleri sınıfına aittir. Tarımda egemen işletme biçimi, ürünlerinin yalnızca kısıtlı bir bölümünü meta olarak üreten köylü iktisatlarıdır.
Tarımda kapitalizmin gelişmesi açısından iki yol vardır.
Birinci yol; Eski çiftlik iktisadının esas olarak muhafaza edilmesi ve tarım reformu yoluyla tedricen kapitalist bir iktisada dönüşmesinden oluşur. Köylülerin, çiftlik sahibine feodal bağımlılığı, çalışarak ödeme, yarıcılık biçiminde varlığını korur.
İkinci yol; Eski çiftlik iktisadının bir burjuva devrimiyle parçalanması ve üretici güçlerin daha hızlı gelişeceği şekilde, tarımın serfliğin zincirlerinden kurtarılmasından oluşur.
Toprak mülkiyetinin kapitalizm öncesi biçimlerinin dönüşümüyle,toprak ve arazi üzerindeki feodal büyük toprak mülkiyeti ve küçük köylü mülkiyetinin yerini, giderek daha fazla kapitalist toprak mülkiyeti alır. Çiftlik beyi ve köylü topraklarının daha büyük bölümü, bankaların, sanayicilerin, tüccarların ve tefecilerin eline geçer.
Kapitalizmde büyük toprak sahipleri sınıfının özel toprak mülkiyeti tekeli vardır.
Kapitalist toprak rantı, burjuva toplumunun üç sınıfı yani ücretli işçiler, kapitalistler ve toprak sahipleri arasındaki ilişkiyi yansıtır. Artı-değerin işletmeye yatırılan sermayeden elde edilen ortalama kar çıkarıldıktan sonra kalan ve toprak sahibine ödenen bölümüdür.
Diferansiyel rantla mutlak toprak rantı arasında ayırım gözetilmelidir.
Diferansiyel rant, daha uygun koşullar altında çalışan işletmelerde ortalama karın üzerinde elde edilen kar fazlasıdır.
En verimli ve orta verimli topraklar üzerindeki üretim koşulları tarafından belirlenen genel üretim fiyatı arasındaki farka eşittir. Diferansiyel rantın iki biçimi vardır. Diferansiyel rant 1, toprakların verimlilik farkı ve toprakların pazara uzaklığı-yakınlığı konumlarında ortaya çıkar. Pazarlama alanlarına yakın olan işletmeler, malları tek fiyattan sattıklarından, diferansiyel rantı oluşturan bir artık-kar elde ederler.
Diferansiyel rant 2, aynı toprak parçası üzerinde ek üretim araçları ve emek kullanımı sonucudur. Tarımın yoğunlaştırılmasının da sonucudur.
Kapitalist tarımdaki her ilerleme, yalnızca işçiyi soyma sanatında değil, aynı zamanda toprağı da soyma sanatında bir ilerleme, belirli bir zaman süresi için onun verimliliğini artırmadaki her ilerleme, aynı zamanda bu verimliliğin sürekli kaynaklarını yıkıma uğratmada bir ilerlemedir.
Toprak fiyatı, toprak sahibi diferansiyel rantın yanı sıra birde mutlak rant elde eder. Bu özel toprak mülkiyeti tekelinden kaynaklanır. Tarımda sermayenin organik bileşimi, sanayidekinden düşüktür. Ortalama kar üzerindeki artı-değer fazlası mutlak rantın kaynağıdır. Mutlak rant, ortalama kar üzerindeki artı-değer fazlasıdır.
Tekel rantı, özellikle uygun doğa koşulları altında üretilen bir metanın fiyatının değerini aşması yoluyla oluşan ek gelirdir.
Maddi üretimle hiçbir ilişkisi bulunmayan asalak büyük sahipleri sınıfı, özel toprak mülkiyetinin tekeli yoluyla, tarımdaki teknik ilerlemenin kazanımlarını kendilerini zenginleştirmek için kullanırlar. Toprak rantı, kapitalizmde toplumun büyük toprak sahiplerine ödemek zorunda olduğu haraçtır. Mutlak rant ve tekel rantı, tarımsal ürünleri, hem işçiler için besin maddelerini ve hem de sanayi için hammaddeleri, pahalılaştırırlar. Diferansiyel rant yoluyla;emeğin verimli topraklar üzerindeki daha yüksek verimliliğinden doğan ve yalnızca toprak sahipleri ve kapitalist çiftçiler sınıfının faydalandığı tüm avantajlar toplumun elinden alınır.
Toprak ve arazi satın alımında, tarımdaki üretken kullanım muazzam kaynaklardan yoksun bırakılır. İnşaatlar ve toprağın ıslahı için önlemler bir yana bırakıldığında, insan emeğinin ürünü olmadığı için, toprak kendi başına bir değere sahip değildir. Ama toprak hiçbir değere sahip olmamasına rağmen kapitalizmde bir alım-satım nesnesidir ve bir fiyata sahiptir. Bunun nedeni toprak sahiplerinin toprak ve araziyi özel mülkiyete dönüştürülmüş olmasında yatar.
Bir toprak parçasının fiyatı, yıllık olarak getirdiği ranta ve bankaların mevduat için ödedikleri faiz oranına göre belirlenir.
Kapitalizmin gelişmesiyle rantlarda yükselir. Böylelikle toprak fiyatları da sistematik bir şekilde artar. Toprak fiyatları ayrıca faiz oranı düşen bir eğilim gösterdiğinden ötürü de artar. Toprak fiyatı, sermayeleştirilmiş ranttır.
Ekstraktif sanayideki rant: Orta ve daha iyi maden ocaklarının ve petrol kaynaklarının getirdiği artık-kar toprak sahibinin cebine attığı diferansiyel rantı oluşturur. Mutlak rant, maden, kömür,petrol vs fiyatlarını artırır. Ekstraktif sanayide özellikle nadir yer altı zenginliklerinin elde edildiği ve çıkarım giderlerini aşan fiyatlara satıldığı alanlar üzerindeki tekel rantı bulunur.
Arsa rantı: üzerinde konut, sanayi işletmeleri, dükkan ve diğer işletmelerin inşa edileceği bir toprak parçasının kiralanması karşılığında toprak sahiplerine ödenir.
Özel toprak mülkiyeti tekeli, sanayinin gelişmesini köstekler. Bir kapitalist sanayi işletmesi kurmak istediğinde ve arazi satın almak ya da kiralanan toprak parçasına rant ödemek için, kaynakları üretici olmayan bir şekilde kullanmak zorunda kalır. Toprak rantı, imalat sanayinde önemli bir masraf kapısıdır.
Kapitalist büyük işletmeler, esas olarak iktisadın yoğunlaştırılması yoluyla gelişir. Emek üretkenliği yükselten pahalı makineler kullanırlar.
Tarımda kapitalist büyük işletmenin gelişmesi, köylülüğün güçlü bir şekilde ayrışması, artan bir borç köleliği milyonlarca küçük ve orta köylü işletmesinin yoksullaşması ve yıkıma uğraması, temelinde gelişir.
İpotek: toprak, arazi ve diğer taşınmazlar biçiminde bir güvence karşılığında verilen kredidir. Köylü gerçekte bankaya faiz biçiminde, kendi toprak parçası için toprak rantı öder.
Kentle kır arasındaki karşıtlığın derinleşmesi: kapitalist üretim tarzının karakteristik özelliklerinden biri, tarım sanayinin çok gerisinde kalması ve kentle kır arasındaki karşıtlığın derinleşmesi,keskinleşmesidir. Nedeni ise, kapitalist sistemin kendisidir.
Toprağın ulusallaştırılması, özel toprak mülkiyetinin devlet mülkiyetine dönüştürülmesi demektir.
Lenin iki tür tekelin var olmasından yola çıktı, özel toprak mülkiyeti tekeli ve iktisat nesnesi olarak toprak ve arazi üzerindeki tekel. Toprağın ulusallaştırılması, özel toprak mülkiyeti tekelinin ve buna bağlı olan mutlak rantın ortadan kaldırılması demektir. Mutlak rantın kaybolması, tarımsal ürünleri ucuzlaştırır. Ama iktisat nesnesi olarak toprak üzerindeki tekelden kaynaklandığından diferansiyel rant var olmaya devam edecektir. Diferansiyel rant devlete düşer. Toprağın ulusallaştırılması, kapitalizmin gelişmesinin önünde duran ve özel toprak mülkiyetinin bir sonucu olan bir dizi engeli ortadan kaldıracaktır. Köylüler, böylelikle feodalizmin kalıntılarından kurtulacaktır.
Ulusal Gelir
Toplumsal toplam ürün ve ulusal gelir: belirli bir zaman dilimi içinde toplumda üretilen maddi varlıkların toplam kitlesi, toplumsal toplam üretimi oluşturur.
Toplumsal toplam ürünün içinde yeni üretilen değerin cisimleştiği kesimi, ulusal geliri oluşturur. Kapitalist toplumda ulusal gelir, yıl içinde tüketilen üretim araçlarının değeri çıkarıldıktan sonra kalan toplumsal toplam ürünün değerine eşittir;değişen sermaye ile artı-değerin toplamına eşittir. Ulusal gelir maddi üretim dallarında çalışan işçiler tarafından üretilir. Üretici olmayan dallarda ulusal gelir üretilmez.
Kapitalizmin gelişmesiyle devlet aygıtı şişer, burjuvazinin hizmetçilerinin sayısı büyür, maddi üretim alanın da çalışan nüfus kesimi azalır ve dolaşım alanında çalışan kişilerin oranı hızla büyür. İşsizler ordusu büyür ve tarımsal nüfus fazlası artar. Bütün bunlar, burjuva toplumunda toplumsal toplam ürünün ve ulusal gelirin büyümesini son derece kısıtlar.
Ulusal gelirin dağılımı: her üretim tarzına, tarihsel olarak belirli dağılım biçimleri denk düşer. Kapitalizmde ulusal gelirin dağılımı, üretimi araçları mülkiyetinin proletarya ve köylülüğü sömüren kapitalistlerin ve toprak sahiplerinin elinde yoğunlaşması tarafından belirlenir. Ulusal gelir emekçilerin çıkarları doğrultusunda dağıtılır.
Değişen sermaye, sanayi kapitalistlerin üretimde çalışan işçilere ödediği çalışma ücretine dönüşür. Artı-değerin bir kesimi, sanayi kapitalistlerinin karına dönüşür. Sanayi kapitalistleri, artı-değerin bir bölümü ticari kar olarak ticaret kapitalistlerine ve faiz olarak bankerlere bırakırlar. Sanayi kapitalistleri, artı-değerin bir bölümünü toprak rantı olarak toprak sahiplerine verirler.
Ulusal gelirin bütçe yoluyla ve hizmet sektörünün yüksek fiyatları yoluyla yeniden dağılımı, emekçilerin yoksulluğunu arttırır.
Ulusal gelir, tüm dağılım süreci sonucunda iki bölüme ayrılır. 1) Sömürücü sınıfların geliri 2) Hem maddi üretim dallarındaki hem de üretici olmayan dallardaki emekçilerin gelirleri.
Kapitalizmdeki nispeten düşük birikim boyutu, ulusal gelirin önemli bir bölümünün kapitalistlerin asalak tüketimleri ve diğer üretici olmayan harcamalar için kullanılması tarafından belirlenir. Bir ticaret ve kredi aygıtının beslenmesi fazlalık stokların saklanması, reklamlar, borsa spekülasyonları v.s.‘nin neden olduğu saf dolaşım giderleri, dev boyutlara oluşur.
Ulusal gelirin sürekli artan bir bölümü, kapitalizmde askeri giderler, aşırı silahlanma ve devlet aygıtının beslenmesi için harcanır.
Devlet bütçesi, ulusal gelirin bir bölümünün sömürücü sınıfların çıkarına yeniden paylaşılmasına yarayan bir araçtır. Bu yıllık olarak devlet gelirlerinin ve giderlerinin bütçe tahmini olarak ortaya konulur. Kapitalist devletin giderlerinin ezici çoğunluğu, üretici olmayan giderleridir. Kapitalist devlet ana gelirini vergilerden elde eder. Devletin önemli gelir kalemlerden biriside devlet borçlarıdır. Bir gelir kaynağı da kağıt para emisyonudur.
Toplumsal Sermayenin Yeniden Üretimi
Toplumsal sermaye, bütünlükleri ve karşılıklı bağları içinde bireyler sermayelerin tüm kitlesidir.
Bireysel sermayelerin her biri diğerinden bağımsızdır, ama bunlar aynı zamanda birbirlerine bağlıdır. Bu çelişki toplumsal toplam sermayenin yeniden üretimi ve dolaşımı içinde ortaya çıkar. Kapitalizme özgü olan üretim anarşisi sonucu tek tek kapitalistler arasındaki çok yönlü bağlantılar, ancak elemantar bir biçimde ortaya çıkar.
Üretimin sürdürülebilmesi için toplumsal ürünün realize edilmesi, yani satılması gerekmektedir. Toplumsal ürünün realize edilmesi, bunun meta biçiminden para biçimine dönüştürülmesidir.
Toplumsal toplam ürün değerine göre üç bileşene ayrılır: Birincisi değişmeyen sermayeyi, ikincisi değişen sermayeyi yerine koyar ve üçüncüsü artı-değeri oluşturur. Böylelikle toplumsal ürünün değeri, c + v + a’ ya eşittir. Kapitalistler üretilen metaların realize edilmesinde, bunların değerini elde etmek zorundadır. Ancak bu koşullar altında üretime yeniden girişebilirler. Değişmeyen sermaye, üretim sürecinde kalmaya devam etmek zorundadır. Değişen sermaye, işçilerin tüketim amacıyla harcadıkları çalışma ücretine dönüştürülür.
Artı-değer, basit yeniden üretimde kapitalistler tarafından tümüyle tüketilir, genişletilmiş yeniden üretimde ise kapitalistler tarafından kısmen tüketilir ve kısmen de ek üretim araçlarının satın alınması, ek işgüçlerinin ödenmesi için kullanılır.
Toplumsal toplam ürün, doğal biçimine göre, üretim ve tüketim araçlarından oluşur. Üretim sürecinin kesintisiz olarak devam etmesi için, hem üretim hem de tüketim araçlarının bulunması gerekir. Toplumsal toplam üretim iki büyük bölüme ayrılır.
Bölüm-I: Üretim araçlarının üretilmesi, bölüm-II: tüketim araçlarının üretilmesi. Toplumsal ürünün her bir bölümü için değeri açısından ve doğal biçimi açısından pazarda onun yerini doldurabilecek diğer bir ürün bölümünün nasıl bulunacağıdır.
Realize etmenin koşulları: Basit yeniden üretmenin bu koşulu, bir yıl içinde üretim araçları üreten işletmeler tarafından üretilen metalar, değeri itibariyle yıl içinde her iki bölümün işletmelerinde tüketilen üretim araçları kitlesine eşit olmak zorundadır. Bir yıl içinde tüketim araçları üreten işletmeler tarafından üretilen tüm meta kitlesi değer itibarı her iki bölümün işçilerinin ve kapitalistlerinin gelirlerinin toplamına eşit olmak zorundadır.
Kapitalizm, gelişmesi içinde iç pazarı yaratır. Kapitalizmde üretim ve iç Pazar büyük ölçüde tüketim araçları çizgisinden çok üretim araçları çizgisinde büyür. Kapitalist yeniden üretim süreci içinde kapitalizmde kaçınılamaz olan ve kapitalizmin temel çelişkisinden kaynaklanan üretim orantısızlığı ve üretimle tüketim arasındaki çelişki ortaya çıkar. Kapitalist yeniden üretimin çelişkileri, özellikle periyodik aşırı üretim bunalımlarında keskin bir şekilde ortaya çıkarlar.
İktisadi Bunalımlar
Kapitalist bunalımlar, aşırı üretim bunalımlarıdır. Bunalım her şeyden önce ana tüketiciler yani kapitalist üretim ilişkilerinin egemenliği altında satın alma güçlerine son derece dar sınırlar çekilen halk kitlelerinin satın alabildiğinden fazla meta üretildiğinden, metaların Pazar bulamamasından dile gelir.
Bir bulanımın başlamasından diğer bunalımın başlamasına kadar olan döneme devre denir. Devre şunlardan oluşur.
Bunalım: Devrenin üretim kapasitesinin büyümesiyle ödeme gücüne sahip talepteki görece gerilime arasındaki çelişkinin fırtınalı ve yıkıcı bir şekilde ortaya çıktığı aşamadır.
Durgunluk: Devrenin bunalımı hemen izleyen aşamasıdır. Sanayi üretiminin durgunluğu düşük meta fiyatları, durgun ticari faaliyet ve boş duran para-sermaye fazlalığıyla karakterizedir.
Canlanma: Devrenin bunalımı atlatan işletmelerin sarsılmalardan sonra kendilerine geldikleri ve üretimi genişletmeye başladıkları aşamasıdır.
Kalkınma: Devrenin, üretimin bir önceki devrenin bunalımından önce ulaştığı en yüksek düzeyi aştığı aşamasıdır.
Kapitalizmin tarihinde düzenli olarak tekrarlanan bunalımlarının periyodikliğinin maddi temelleri ortaya çıkar.
Tarımdaki aşırı üretim bunalımlarına tarım bunalımları denir. Sanayi bunalımlarından daha çetin daha uzun sürelidirler. Temeli; özel mülkiyet tekelidir, buna bağlı olarak feodal kalıntılar ve kapitalist ülkelerin tarımının son derece geriliğidir.
Tarım bunalımları, aynı zamanda kapitalist ülkelerin tarımlarının doğrudan bir gerilemesini beraberinde getirirler.
Her bunalım üretimin güçlü bir şekilde kısıtlanmasına, üretimin yıllar önce ulaşılmış düzeyin altına düşer. Bunalımlar, emekçilerin geçim güvensizliğini ve yarından duydukları korkuyu arttırırlar.
Sermayenin yoğunlaşması dev zenginliklerin gittikçe ufalan bir kişiler çevresinin elinde yığılması demektir. İşçi sınıfının temel çıkarlarını teorik ifadesi, kendi içinde bütünlüklü ve uyumlu bir dünya görüşü olan Marksizm dir, bilimsel sosyalizmdir.
Bilimsel sosyalizm, proletaryaya burjuvaziye karşı sınıf mücadelesi içinde birleşmeyi öğretir.
KAYNAK: SSCB Ekonomi Enstitüsü Bilimler Akademisi Politik Ekonomi Ders Kitabı
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Politik Ekonomi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Onur Can Adak'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
» Makale Bilgileri
Tarih
17-09-2008 - 16:13
(5698 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 8 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 8 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
8177
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 2 saat 29 dakika 28 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,43 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 66584, Kelime Sayısı : 8511, Boyut : 65,02 Kb.
* 13 kez yazdırıldı.
* 20 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 901
Yorumlar : 1
çok teşekkür ediyorum bu bilgi bana çok lazımdı emeğine sağlık başarılarının devamına...(...)
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,06293893 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.