Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Kabahatler Kanununa Göre "silah" Kavramı Ve Silah Taşıma Kabahati

Yazan : Cüneyd Altıparmak [Yazarla İletişim]

Makale Özeti
Kabahatler Hukuku ve Ceza Hukuku ayrımında "silah" kavramı ele alınmış,Kabahatler Kanunundaki düzenlemeler ele alınmıştır.
Yazarın Notu
Bu makale ilk olarak Türk Hukuk Sitesinde yayımlanmakta olup, okuyuculardan bu ve diğer yazılarımıza ilişkin yazılı yorumları beklenmektedir.

KABAHATLER KANUNUNA GÖRE


“SİLAH” KAVRAMI


ve


SİLAH TAŞIMA KABAHATİ


Cüneyd Altıparmak

Giriş
“Kabahat” kabul edilen eylemleri ceza kanunlarının kapsamı dışına bırakma düşüncesinin sonucu olarak; bazı fiiller karşılığında idarî yaptırımlar öngörülmektedir. Kabahat türünden haksızlıkların yaptırım altına alınmasıyla, toplum düzeninin, genel ahlâkın, genel sağlığın, çevrenin ve ekonomik düzenin korunmasının amaçlandığı düşünülmektedir. Bu nedenle 13.03.2005 tarihinde kabul edilen 5326 s. Kabahatler Kanunu (KK) kabahatlere ilişkin genel ilkeleri, bu haksızlıklar karşısında uygulanabilecek idarî yaptırım türlerini ve sonuçları ile idarî yaptırım kararlarının yerine getirilmesine ilişkin esasları düzenlenmiştir[1].
KK.’da düzenlenen silah taşıma kabahati de bu kabahatlerden birisidir. Anılan kabahat KK m. 43’te şöyle düzenlenmiştir: Yetkili makamlardan ruhsat almaksızın kanuna göre yasak olmayan silahları park, meydan, cadde veya sokaklarda görünür bir şekilde taşıyan kişiye, kolluk tarafından elli Türk Lirası idari para cezası verilir.[2]
A. Silah Kavramı.
Silah, savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç anlamınadır[3]. Türk Ceza Kanununda silahın tanımı yapılamamıştır. Ancak hangi aletlerin, cisimlerin ve maddelerin silah kapsamında bulunduğu belirtilmiştir. Bir alet, cisim veya maddenin silah sayılması için saldırı veya savunmada kullanılmak için yapılmış olması şart olmadığı gibi, kesici, delici veya bereleyici aletlerden olması gerekir[4]. TCK’ya göre silâh deyiminden; ateşli silâhlar, patlayıcı maddeler, saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet, saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddelerin anlaşılması gerektiği düzenleme altına alınmıştır (TCK m.6-f).
Kabahatler Kanununa göre ise, silah; yetkili makamlardan ruhsat almaksızın kanuna göre yasak olmayan silahları ifade eder. Yetkili makam ile kanunen ruhsat verme yetkisine haiz kurumlar ifade edilmektedir. Bunlar mesela, kolluk birimleri, av kulüpler, federasyonlar (Atıcılık-Avcılık ve Okçuluk Federasyonu gibi) vs. olabilecektir. Kanuna göre yasak olan silahlar ise 6136 s. Kanunun başta olmak üzere diğer kanunlar ile taşınması yasaklanmış yani yivsiz, setsiz silahlar kastedilmektedir[5]. Örneğin ruhsatsız olarak bulundurulan av tüfeği bu madde kapsamında değerlendirilebilecektir[6].

B. Açıklamalar.
Kabahat ile korunan hukuki yarar kamunun düzeninin sağlanması yanından, “silah”ın umuma açık bir şekilde görünmesi ile toplumun duyacağı psikolojik sıkıntıdır. Mağdur korunan hukuki yarardan da anlaşılacağı gibi kamudur. Zira silahın halka açık yerlerde taşınması söz konusudur, bu durumdan rahatsızlık duyan toplumun kendisidir.
Kabahatin faili, ancak gerçek kişi olabilecektir. Buna göre belirtilen nitelikteki silahı taşıyan kimse faildir. Fail kabahati seçimlik hareketler ile işleyebilecektir. Zira silahı görünür bir şekilde taşınması yeterlidir, bunun herhangi bir şekilde olması gerekmez, sadece “görünür” olması kafidir. Bu durum genellikle icrai olacaktır. Ancak failin bu hareketi ihmalen de yapması mümkündür. Örneğin atcılık sporunda kullandığı tabancayı, durakta dolmuş beklerken çantasına görünür biçimde yerleştiren kimsenin ihmalle hareket ettiğinden söz edilebilir.
Silahın, halka açık cadde, park, sokak ve meydanlarda taşınması gereklidir, aksine bir yerde mesela çalıştığı tarlasında, evinin bahçesinde ve benzeri yerlerde taşınması halinde eylemin hukuka aykırılığından bahsedilemez.
Bu kabahat kasten işlenebilir, taksirden söz edilmesi mümkün değildir. Kabahate teşebbüse elverişli değildir, zira netice harekete bitişiktir. Silahın taşınması sadece bir kişi için mümkün olacaktır bunun için iştirak mümkün değildir. Ancak büyük bir av tüfeğini iki kişinin tutarak taşıması halinde mecburen iştirak hükümlerini uygulamak gerekebilecektir. Kabahatin içtimaına gelince, fail bir silahı taşıdığı sürece eylem tek kabul edilmelidir. Silahın aynı kişi tarafından fasılalı sürelerde taşınması halinde zincirleme durum vardır, yine de tek yaptırım uygulanacaktır. Failin üzerindeki silah birden fazla ise yine tek kabahat söz konusudur.
Kabahat ruhsatsız silah taşıma suçu (6136 s. Kanun m.13 vd[7]) ile karıştırılmamalıdır. ZAteşli silahlara ait mermilerin pek az sayıda bulundurulmasının veya taşınmasının mahkemece vahim olarak takdir edilmemesi durumunda hükmolunacak ceza bir aydan altı aya kadar hapis ve beşyüz liradan ikibin liraya kadar ağır para cezasıdır. ira bu durumda kanunca taşınması ve bulundurulması yasaklanmış silah söz konusudur[8]. Bunun yanında 5188 s. Kanunun 20. maddesindeki özel düzenleme ile bu kabahat farklıdır.Bu durumda failin silahını taşıması gereken alanın dışında taşıması söz konusu olup, tanımlana silah tipi farklıdır[9].
C. Yaptırım ve Karara İtiraz.
Faile, kolluk tarafından elli Türk Lirası idari para cezası uygulanacaktır. Bunun dışında bir tedbir veya yaptırım ön görülmemiştir. Ancak bazı durumlarda müsadereden bahsedilmiştir[10]. Kabahatler Kanunun 27. maddesine göre; verilecek idari para cezasına karşı kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir.
Sonuç
Kamu esenliği açısından önemli bir kabahat olan inceleme konumuz, diğer düzenlemeler ile karıştırılmamalıdır. 6136 s. Kanun ile düzenlenen ruhsatsız silah taşıma fiili hem silah kavramı hem de taşınma şekli açısından bu kabahatten tamamen farklıdır. Zira ilkin bir suç söz konusudur, silahın bulundurulması ve ya taşınması her ne şekilde ve yerde olursa olsun hukuka aykırılık gösterecektir, oysa bu kabahatte belirli yerlerde ve görünür şekilde taşınması gereklidir.
Kabahat konu silahın bir suçta kullanılması hususu tamamen farklı bir uygulama ile bizi karşı karşıya koyacaktır, zira bu silah unsurları oluşturması şartı ile TCK m.6-f çerçevesine girecek, beklide müsadereye elverişli bir nesne halini alacaktır. Örneğin av tüfeğinin parkta görünür şekilde taşınması inceleme konumuz kabahate vücut verecek iken, aynı tüfeğin yaralama suçunda kullanılması halinde ise TCK açısından değerlendirmeye tabi tutulacaktır. Bu halde TCK açısından uygulamaya gidilecektir. (TCK m. 15)





[1]Bkz.: Kabahatler Kanunu Hükümet Tasarısı Genel Gerekçesi m.1 ”…Ayrıca, Tasarıda, 765 sayılı Türk Ceza Kanununda yer almasına rağmen, 5237 sayılı Kanunda suç olarak tanımlanmayan çeşitli haksızlıklar, anlaşılabilir ve hukuk tekniği bakımından uygulanabilir bir biçimde özel kabahatler olarak tanımlanmıştır. Ancak, belirtilmelidir ki, Tasarı kapsamında tanımlanan bu özel kabahatler, sınırlayıcı değildir…”“Örneğin, idarî nitelikte bir yaptırım olarak para cezasına, ceza muhakemesi süreci sonucunda mahkeme tarafından hükmedilmez; bu ceza, idarî görev yapan bir kişi veya kurul tarafından verilir. Bu cezalar, adlî sicile kaydedilmez, ödenmediği takdirde hapse dönüştürülmez. İdarî nitelikteki "para cezası", bir uyarı (ikaz) fonksiyonu gördüğü gibi, kamu açısından oluşmuş olan zararın giderilmesi amacına da hizmet edebilir. Bu nedenle, idarî para cezasının mislî nitelikte olması mümkündür” (Kabahatler Kanunu Hükümet Tasarısı Genel Gerekçesinden).

[2] Maddenin gerekçesi şöyledir: “Ruhsatsız olarak bulundurulan av tüfeğini, maddede belirtilen yerlerde görünür bir şekilde taşınması kabahat olarak tanımlanmış ve karşılığında idarî para cezası öngörülmüştür.”

[3]Türk Dil Kurumu Sözlüğü, http://www.tdk.gov.tr/ E.T.: 15.03.2008.

[4] Burada 765 s. TCK ile 5237 s. TCK arasında “silah” kavramları arasında farka değinmekte fayda görüyoruz. Buna göre 765 s. TCK ya göre ceza tayininde kanun şiddet sebebi sayarak bildirdiği silah tabiri ile kast edilenin ateşli silahlar, patlayıcı maddeler, tecavüz ve müdafaada kullanılan her türlü kesici, delici veya bereleyici aletler, yakıcı, aşındırıcı,yaralayıcı eşyalar veya diğer her türlü zehirler ve boğucu, kör edici gazlar olarak sayılmıştı (m.189). Ancak yürürlükteki TCK da belirttiğimiz 6. maddede 765 s. TCK m.189. maddeden farklı olarak, ”saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler” ibaresi yer almaktadır. Bu tabir ile bir kavga için yaptırılan demir bir çubuk da, kavga sırasında rast gele bulunup, kullanılan demir boru da silah kapsamında kabul edilecektir. Örneğin, muşta, sopa, balta, , ingiliz anahtarı, sivri demir veya tahta, bahçıvan makası, keser, kırık cam, tırpan, kürek, çatalı, kazma ve sair cisimler silah kapsamında mütalaa edilecektir.

[5]2478 sayılı Kanunla 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Kanun Kapsamına alınan, münhasıran sporda kullanılan, evvelce ruhsata tabi olmayan ateşli ve yivli spor silahlarının özelliklerini belirlemek ve ruhsata bağlanmasına ilişkin esasları tespit etmek amacıyla çıkarılan 6136 s. Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun Kapsamına Alınan Münhasıran Sporda Kullanılan Ateşli ve Yivli Spor Silahları Hakkında Yönetmelik ile tabancalarda; çapları 6.35 ve 7.65 mm. (kısa) olanlar, namlu boyları iki inç ve daha küçük bulunanlar, mermi yatağı dahil, on ve daha yukarı mermi kapasitesinde olanlar, tam otomatik olanlar, tüfeklerde; askeri amaçla kullanılmak üzere imal edilen tam otomatik silahlar,hariç olmak üzere, çapı ve diğer nitelikleri bakımından Uluslararası Atış Birliği Tüzüğünde belirtilen yarışmalarla uluslararası askeri yarışmalara katılmağa elverişli ve münhasıran spor amacı ile kullanılan tüfek ve tabancaların taşınması için ancak, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü Atıcılık-Avcılık ve Okçuluk Federasyonundan "Sporculuk Belgesi" almış olanlar adına silah taşıma izin belgesi düzenlenebilecektir. Bunun yanında 6136 s. Kanuna göre ateşli silahların taşınması ve bulundurulması yanında, kama, hançer, saldırma, şişli baston, sustalı çakı, pala, kılıç, kasatura, süngü, sivri uçlu ve oluklu bıçaklar, topuz, topuzlu kamçı, boğma teli veya zinciri, muşta gibi aletlerin de yapımı yasaktır. (m.4) 6551 s. Barut ve Patlayıcı Maddelerle Silah Ve Teferruatı Ve Av Malzemesinin İnhisardan Çıkarılması Hakkında Kanun ile her nevi av ve taş barutları; lağım patlatmakta kullanılan her nevi patlayıcı maddelerle bunların fitil, kapsül, ateşleme aletleri gibi bütün ateşleme ferileri; her nevi nişan tüfek ve tabancaları fişekleri ve bunların parçaları ve tazyik edilmiş hava ile işleyen silahlar ve bunların fişekleri veya parçaları; her nevi şenlik fişekleri, maytap ve benzerleri ve doluya karşı kullanılan havai fişekler; dolu veya boş av fişekleri ile bunların hazırlanmasında kullanılan tapa, kapsül gibi av malzemesi, av saçması ve kurşunları; yivli av tüfekleri ve fişekleri ve bunların parçaları ve potas küherçilesinin bu kanun hükümleri dahilinde, rovelver ve tabancalarla fişekleri ve bunların parçalarının 6136 s. Kanun hükümleri mahfuz kalmak üzere; mal, ithal ve satışı serbest sayılmıştır (m.1).

[6]2521 Sayılı Kanun Avda ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının Yapımı, Alımı, satımı ve Bulundurulması Dair Kanunun 3. maddesine göre kullanılan silahlar a) Yivsiz av tüfekleri: Avda ve atıcılık sporunda kullanılan ve namlularında yiv-set bulunmayan tüfeklerdir. b) Spor ve nişan tüfekleri ve tabancaları: Hava ve gaz basıncıyla çalışan ateşsiz, namluları yivli veya yivsiz olan, uluslararası standartlara uyan tüfek ve tabancalardır. c) Av bıçağı: Sadece avda kullanılan, av hayvanlarını kesmeye, yüzmeye ve parçalamaya yarayan oluksuz, sırtı küt veya testereli bıçaklardır.

[7]MADDE 13- (Değişik: 5728 - 23.1.2008 / m.156) Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur.
Ateşli silahın, bu Kanun'un 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlardan olması ya da silah veya mermilerin sayı veya nitelik bakımından vahim olması halinde beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.
Bu Kanun'un 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlar dışındaki ateşli silahın bir adet olması ve mutat sayıdaki mermilerinin ev veya işyerinde bulundurulması halinde verilecek ceza bir yıldan iki yıla kadar hapis ve yirmibeş günden yüz güne kadar adli para cezasıdır.
Ateşli silahlara ait mermilerin pek az sayıda bulundurulmasının veya taşınmasının mahkemece vahim olarak takdir edilmemesi durumunda hükmolunacak ceza altı aya kadar hapis ve yüz güne kadar adli para cezasıdır. Kuru sıkı tabir edilen ses veya gaz fişeği ya da benzerlerini atabilen tabancayı, teknik özelliklerinde değişiklik yaparak öldürmeye elverişli silah haline dönüştüren kişi, bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre cezalandırılır. MADDE 14 - (Değişik: 2249 - 12.6.1979) Her kim, bu Kanun hükümlerine aykırı olarak 4 üncü maddede yazılı olan bıçak veya başkaca aletler yahut benzerlerini ülkeye sokar, sokmaya kalkışır veya bunların ülkeye sokulmasına aracılık eder veya bunları ülkede yapar veya bir yerden diğer bir yere taşır veya yollar veya taşımaya aracılık ederse iki yıldan dört yıla kadar hapis ve onbin liradan yirmişbeşbin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır. Az vahim hallerde hükmolunacak ceza yarı oranında indirili(Değişik 2. fıkra: 2478 - 23.6.1981) Birinci fıkradaki eylemleri işlemek amacı ile teşekkül kuranlar ile yönetenler veya teşekküle mensup olanlar tarafından sözü geçen fıkrada yazılı suçlar işlenirse failler hakkında beş yıldan on yıla kadar hapis ve elli bin liradan az olmamak üzere ağır para cezası hükmolunur. Bu maddede yazılı teşekkül iki veya daha fazla kimsenin birlikte cürüm, işlemek amacı etrafında birleşmesi ile oluşurİkinci fıkradaki hal dışında iki veya daha çok kişinin toplu olarak birinci fıkrada yazılı suçları işlemleri halinde dört yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibeşbin liradan az olmamak üzere ağır para cezası hükmolunurBu madde kapsamına giren bıçak ve başkaca aletlerin veya benzerlerinin miktar bakımından vahim olması halinde yukardaki fıkralara göre hükmolunacak cezaları yarı oranında artırılır.Bıçak veya başkaca aletlerin veya benzerleri ile bunların yapımında veya taşınmasında bilerek kullanılan her türlü araç ve gereçlerin, başkasına ait olsa ve başka amaçla kullanılmak üzere verilmiş bulunsa bile zoralımına hükmolunur. MADDE 14 - (Değişik: 5728 - 23.1.2008 / m.157) Her kim, bu Kanun hükümlerine aykırı olarak 4 üncü maddede yazılı olan bıçak veya başkaca aletler yahut benzerlerini ülkeye sokar, sokmaya kalkışır veya bunların ülkeye sokulmasına aracılık eder veya bunları ülkede yapar veya bir yerden diğer bir yere taşır veya yollar veya taşımaya aracılık ederse iki yıldan beş yıla kadar hapis ve ikiyüz günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır. Suç konusu bıçak ve aletlerin niteliği veya sayı olarak azlığı halinde verilecek ceza yarısına kadar indirilir.
Birinci fıkradaki eylemleri işlemek amacı ile teşekkül kuranlar ile yönetenler veya teşekküle mensup olanlar tarafından sözü geçen fıkrada yazılı suçlar işlenirse failler hakkında beş yıldan on yıla kadar hapis ve bin günden onbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur.
Birinci fıkrada yazılı suçları ikinci fıkradaki hal dışında iki veya daha çok kişinin birlikte işlemeleri halinde, birinci fıkraya göre verilecek cezalar bir kat artırılır.
Bu madde kapsamına giren bıçak ve başkaca aletlerin veya benzerlerinin miktar bakımından vahim olması halinde yukarıdaki fıkralara göre hükmolunacak cezalar yarı oranında artırılır.
MADDE 15 - (Değişik: 2249 - 12.6.1979)- Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak 4 üncü maddede yazılı olan bıçak veya diğer aletleri veya benzerlerini satanlar, satmaya aracılık edenler, satın alanlar, taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis ve üçbin liradan onbin liraya kadar ağır para cezası hükmolunur. (Değişik 1. fıkra: 5728 - 23.1.2008 / m.158) Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak 4 üncü maddede yazılı olan bıçak veya diğer aletleri veya benzerlerini satanlar, satmaya aracılık edenler, satın alanlar, taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis ve yirmibeş günden az olmamak üzere adli para cezasına hükmolunur.
Bu madde kapsamına giren bıçak veya diğer aletlerin veya benzerlerinin sayı veya nitelik bakımından vahim olması halinde yukarıdaki fıkraya göre hükmolunacak cezalar yarıdan bir katına kadar artırılır.
Bu Kanunun 4 üncü maddesine göre yapımına izin verilen bıçakları veya diğer aletleri veya benzerlerini kullanma amacı dışında satanlar, satmaya aracılık edenler, satın alanlar, taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında birinci fıkradaki; o bıçak veya diğer aletlerin veya benzerlerinin sayı ve nitelik bakımından vahim olması halinde de ikinci fıkradaki cezalar hükmolunur.
(Ek fıkra: 5728 - 23.1.2008 / m.158) Bu Kanun'un 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yazılı olan yivli ve yivsiz silahlarla bıçak ve diğer aletleri, hal ve şartlara göre sırf saldırıda kullanmak amacıyla taşıyanlar, üç aya kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.

[8] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2006/8-201 E., 2006/190 K. Sayılı kararı konuya ilişkin detaylı bilgi vermektedir. Karar metni şöyledir: “Ruhsatsız silah taşımak suçundan sanık A……. D…..'un beraatine ilişkin olarak Sandıklı Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 08.05.2002 gün ve 76-179 sayılı hüküm, Sandıklı Cumhuriyet Başsavcısı tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 25.03.2004 gün ve 1656/2661 sayı ile; "Oluşa, dosya içerisindeki kanıtlara göre sanığın, oğluna ait bulundurma ruhsatlı tabancayı beline takarak köy içinde dolaştığı yolunda kolluğa yapılan ihbar üzerine köye giden görevlilerce yakalandığı anlaşılmakla, tabancanın kullanılmaya elverişli olmasının saptanması halinde atılı suçun oluşacağı gözetilmeden, yanlış kabulle beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmuştur. Yerel Mahkeme 07.06.2004 gün ve139-171 sayı ile; "Sanık silahı mahzene bırakmak için üzerine almıştır. Bu sebeple sanıkta taşıma kastı bulunmamaktadır. Bu tür taşıma kısa süreli taşıma olarak kabul edilmektedir. Y.8.C.D. nin aşağıya aldığımız içtihatlarına konu olduğu gibi bu tür taşımalarda suçun manevi unsuru oluşmamaktadır. Suçun manevi unsuru genel kasttır. Kısa süreli, şekli ve zaruri taşımalarda suçun hukuka aykırılık unsuru oluşmadığı gibi manevi unsuru da oluşmaz. Sanık ruhsatsız silah taşıdığını bilmekte ve taşımayı istemektedir. Ancak bu irade silahı işlevine uygun olarak taşına amacını içermemektedir. Bu nedenle suçu silah edinmek olarak adlandırmak daha uygun olacaktır. Taşımak kavramının içermediği irade, edinmek kavramında bulunmaktadır. Şekli suçlar kasttan mücerret olamaz. Salt hareket suçun oluşmasına yetmez. Bu hareketin korunan hukuki yararı ihlal etmek kastına bağlı olması lazımdır. Halbuki olayımızda sanık silahı taşımak için değil, oğlunun talimatı üzerine mahzene bırakmak için üzerine almıştır. Daha sonra gelen misafirler ile ilgilendiği sırada silah üzerinde yakalanmıştır. Hem zaman hem de mesafe nazara alındığında sanığın taşıma kastı ile hareket ettiğini kabul etmek mümkün değildir. Sanığın başka yer ve zamanlarda bu silahı taşıdığı konusunda iddia ve ispat yoktur. Şu halde ruhsatsız silah edinmek suçu şekli bir suçtur. Diğer bir ifadeyle hareket suçudur. Ancak suçun biçimsel bir nitelik taşıması kasttan mücerret olmasını gerektirmez. Şekli suçlar dahi kasta bağlı olmalıdır. Kasta makrun olmayan hareketler sadece icra edildiği için suç oluşturmazlar. Ruhsatsız silah edinmek suçundan sanık, silahın fonksiyonlarından faydalanma, mal edinme, sahiplenme duygusu ile hareket etmiş olmalıdır. Böyle bir amaç olmadan silahın maddi varlığı ile bağlantılı, fakat fonksiyonel yapısı ile ilişkisiz olan edinmeler suç oluşturmaz. Örneğin; tamircinin bulundurması, kısa bir süre için alıp ateş etmek, olay çıkmasını engellemek amacıyla muhafaza altına almak hallerinde suç oluşmayacağı karara bağlanmıştır.Konunun sırf biçim ve şekil süreci üzerinde durulduğu, cürüm niteliğindeki suçlarda öncelikle manevi unsur olan kusurlu iradi hareketin saptanması gerektiği. (Y.8.C.D.16.10.1997/12358 1997/13688) Tamir için bırakılan silahı ruhsatını sormayarak bulunduran sanığın eyleminde kast yoktur. (Y.8.C.D. 11.02.1998 1998/596 1998/1498) Sanığın ruh hastası yeğenine ait tabancayı bir olay olmasından endişe ederek evinde birkaç gün bulundurması eyleminde kast unsuru oluşmaz. (Y.8.C.D. 03.03.1992 1992/227-2917)Değişik Yargıtay kararlarında işyerinde yaralanan işçiyi hastaneye götüren kişinin farkında olmadan silahı da götürmesi, tarlada çalışan eşinden silahı kısa bir süre için muhafaza amacıyla alan ve bulunduran sanığın eyleminde kast bulunmamıştır. Sanık bulundurma ruhsatlı tabancasını, yerel kolluktan aldığı izne dayalı olarak, bir evinden diğerine taşırken, yolda yakalanmıştır. Bu durumda sanıkta suç işleme kastı olmadığının kabulü gerekir. (Y.C.G.K. 16.04.1996 1996/8-70-81) Sanığın işyerinde bulundurmak üzere ruhsata bağlattığı silahını, işyerini naklederken eşyaları ile birlikte getirip yeni işyerinde bulundurması eyleminin sadece nakil aşamasında yetkili mercilerden izin almamasından dolayı idari işlem eksikliği olarak değerlendirilmesi gerekir. (Y.8.C.D. 27.05.2002 2001/25564 2002/6300) Hakkındaki mahkumiyet hükmünü temyiz etmeyen sanık H'yi düğün evine kadar aracıyla götüren sanığın, aracının torpido gözüne H tarafından habersiz olarak bırakılan ruhsatsız tabancayı alıp kısa bir süre taşıması, diğer sanığın da oluşu bu şekilde anlatması nedeniyle eyleminde 6136 Sayılı Yasada amaçlanan biçimde tabancayı taşımak kastının bulunmadığı gözetilmeden mahkumiyet hükmü kurulması hatalıdır. (Y.8.C.D. 17.06.2002 2001/8242, 2002/7014). Bir olayda maktule ait tabancayla onu öldürüp tabancayı bir müddet sakladıktan sonra getiren ve teslim olan sanık hakkında ruhsatsız silah edinmekten hüküm kurulması hatalı bulunmuş ve kast olmadığına karar verilmiştir. Arkadaşlarına hava atmak için silahı kısa süre taşıyan sanığın eyleminde kast bulunmamıştır. Sanığın babasına ait tabancayı onun bilgisi dışında arkadaşlarına hava atmak için kısa sürede bulundurmaktan ibaret eyleminde kast yoktur. (Y.8.C.D. 29.09.199, 41994/9811-10319) Konuya ilişkin diğer içtihatlar aşağıya alınmıştır. Sanığın arkadaşına ait tabancayı çok kısa bir süre aldığı ve ateş ettiği suç kastının bulunmadığı. (Y.8.C.D. 12.05.1992, 1992/4680-6275)Kavga edenleri gören sanığın evinde bulunan tabancayı alıp kavgada teşhir etmesinde taşıma kastı oluşmamıştır. (Y.8.C.D. 19.9.1994, 1994/8790-9771). Sanığın evinde bulundurma ruhsatlı tabancasını, evinin önünde park halinde bulunan araca koymasında silahın güvenlik alanı dışına çıkarılması söz konusu olmadığından kast unsuru oluşmamıştır. (Y.8.C.D. 25.05.1995, 1995/6200-7552) Sanığın, alkollü vaziyette kahvehaneye gelen kardeşinin üzerinden olay çıkmasını önlemek için tabancayı alıp, dışarı çıkarken yakalanmasından ibaret kısa süreli taşıma eyleminde suçun kast unsuru oluşmaz. (Y.8.C.D. 27.11.1998, 1996/15380, 1996/15882). Sanığın silahını düğün yerine getirdiği bir müddet sonra düğün yerinden başka bir yere gitmesi gerektiği ve silahı arkadaşına bıraktığı bu sanığın da silahı yarım saatlik kısa bir süre taşıdığı düğünde arama yapan polisler tarafından yakalandığı anlaşıldığından suçun kast unsuru oluşmaz. (Y.8.C.D. 27.11.1996, 1996/13850, 1996/15084). Sanığın dayısı olan diğer sanığın talimatı ile ruhsatsız tabancayı dükkandan alıp eve getirdiği, ancak tabancayı başkasına göstermek için yakındaki akaryakıt istasyonuna götürdüğü kollukça yapılan aramada ele geçirildiği suç kastının bulunmadığı. (Y.8.C.D. 24.11.1997, 1997/15190, 1997/16305). Diğer taraftan dava suçüstü hükümlerine göre yürütülmüştür. Bu nedenle sanıkların bir savunma planı oluşturmalarına imkan yoktur. Ve savunma inandırıcıdır. Bu nedenle mahkemenin kabulünde bir hata bulunmamaktadır. Sanığın amacı tabancanın ele geçmesini önlemektir, maksadı tabancayı mahzene saklamaktır, saiki ise oğluna yardımcı olmaktır. Görüldüğü gibi ruhsatsız silah taşımak amacıyla edinmek kastı sanıkta bulunmamaktadır" gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir……… A……'ın evinde nişan merasimi vardı şeklinde ifade vermiştir. Olay yeri tespit tutanağı ve el koyma tutanağını düzenleyen kolluk görevlileri de tanık olarak dinlenmişlerdir. Bunlardan, Karadirek Jandarma Karakol Komutanı Y…. Y…… Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki 17.04.2002 tarihli ifadesinde; olay günü, ismi bizde saklı olan ve sanıkla aynı köyde oturan bir şahıs bize telefon etti. Sanığın bulundurma ruhsatlı silahı o anda üzerinde taşıdığını söyledi. Derhal olay yerine gittik. Yarım saat, bir saat içinde orada olduk. Köy kahvesine gidip, kahvenin dışındaki şahısları içeri aldık. Genel arama yaptık. Arama sonucu bu şahsın üzerinde tabanca çıktı. Şahsın evi ile kahvehanenin yakın olduğunu söylediler, ancak biz bu durumu incelemedik diyerek tutanakları doğrularken; uzman çavuş M…. Y….. da Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki 17.04.2002 tarihli ifadesinde; tanık Y…. ile aynı doğrultuda beyanda bulunup, buna ek olarak ....... şahsa sorduğumuzda, silahı sürekli taşımadığını, düğün sırasında çalınmasını önlemek için üzerine geçici olarak aldığını söyledi, demiştir. Jandarma eri H…. A… ise Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki 17.04.2002 tarihli beyanında; diğer iki zabıt düzenleyicisi ile aynı doğrultuda ifade vererek, ayrıca ....... kendisine sorduğumuzda verdiği cevabı ben hatırlamıyorum. Sadece aramaya katıldım demekle yetinmiştir. Sanığın üzerinde yakalanan silah oğlu S……. adına evde bulundurma ruhsatlıdır. Dosyada bulunan ruhsatname fotokopisine göre ruhsatın geçerlik süresi 15.02.2004 tarihine kadar devam etmektedir. Dosyadaki kanıtların değerlendirilmesinden; Sanık A…… D…..'un, olay akşamı saat 20.00-20.30 sıralarında şehir dışında çalışmakta olan oğlu Süleyman'ın telefon ederek, "evde nişan var, tabancayı bulunduğu yerden al, çocukların eline geçmesin" demesi üzerine, S……'a ait bulundurma ruhsatlı tabancayı beline takarak dışarı çıktığı, sanığın belinde silah olduğunu gören bir kişinin Jandarma Karakolunu arayarak A…….'ın silah taşıdığı yönünde ihbarda bulunduğu, bunun üzerine kolluk güçlerinin köye hareket ettikleri, 21.30 sıralarında köy kahvehanesinde arama yapmaya başladıkları, bu sırada sanığı da kahvehanenin önünde görerek çağırıp aradıklarında üzerinde silahı buldukları, kahvehane ile sanığın evinin arasındaki mesafenin 500 metre civarında olduğu anlaşılmaktadır. Sanığın silahı üzerinde taşıdığı sabittir, sanık silah taşıma eylemine kolluk görevlileri tarafından yakalanıncaya kadar devam etmiştir, yakalandığı yer evi veya evinin önü değildir, aksine kolluk tarafından yakalandığında evinden uzaklaşmaya devam etmektedir. Olayın oluş şekli de göz önünde bulundurulduğunda; oğlu S…… adına evde bulundurma ruhsatlı olan silahın, bulundurulmasına izin verilen yer dışında sanığın iradesi dahilinde 1 veya 1,5 saat süreyle, 500 metrelik mesafe boyunca ruhsatsız olarak taşınması nedeniyle, tabancanın sağlam ve atışa elverişli olduğunun bilirkişi raporuyla saptanması halinde ruhsatsız silah taşıma suçunun kast unsurunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Bu nedenle isabetli görülmeyen yerel mahkemenin direnme hükmü bozulmalıdır.,,,,Açıklanan nedenlerle; 1-Yerel Mahkemenin direnme hükmünün BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 19.09.2006 günlü müzakerede tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak oybirliği ile karar verildi”.


[9]MADDE 20.- (Değişik madde ve başlığı: 5728 - 23.1.2008 / m.547) Bu Kanunda öngörülen idari para cezasını gerektiren fiiller şunlardır:
a) 17 nci maddede belirtilen grev yasağına uymayan, ateşli silahını bu Kanuna aykırı veya görev alanı dışında kullanan veya özel güvenlik kimlik kartını başkasına kullandıran özel güvenlik görevlisine bin Türk Lirası idari para cezası verilir ve bu kişilerin çalışma izni valilikçe iptal edilir. Bu kişiler bir daha özel güvenlik görevlisi olamazlar.
b) Diğer kişi, kurum ve kuruluşlara sağlanacak özel güvenlik hizmetini 5 inci maddede belirtilen süre içinde ilgili valiliğe bildirmeyen özel güvenlik şirketlerine her bildirim için bin Türk Lirası,
c) 6 ncı madde uyarınca mülki idare amirlerince istenen ilave tedbirleri almayan kişi, kurum, kuruluş veya şirketlerin yöneticilerine ikibin Türk Lirası,
d) 22 nci madde gereğince tespit edilip giderilmesi istenen eksiklikleri gidermeyen kişi, kurum, kuruluş veya şirketlerin yöneticilerine ikibin Türk Lirası,
e) Özel güvenlik görevlisini koruma ve güvenlik hizmetleri dışında başka bir işte çalıştıran kişi, kurum ve kuruluşlara her eylemleri için bin Türk Lirası,
f) 11 inci maddenin ikinci fıkrası ile 12 nci maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen bildirimleri süresinde yerine getirmeyenlere bin Türk Lirası,
idari para cezası verilir.
Bu maddede öngörülen idari para cezaları mahalli mülki amir tarafından verilir”. Özel Güvenlik Görevlisi Olan Sanığın, Kendisine Görev Alanı İçin Verilen Silahı Görev Bitimi Teslim Etmeyip Görev Mahallinden Ayrılıp Başkasına Ait Evde Bir Gün Süre İle Bırakması İdari Para Cezasını Gerektiren Bir Eylemdir. (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2003/6208 E., 2005/2415 K.) Ayrıca bkz.: 8. Ceza Dairesi 2003/13275 E., 2005/2359 K.

[10] “…01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler kanununda yetkili makamlardan ruhsat alınmaksızın kanuna göre yasak olmayan silahları park, meydan, cadde veya sokaklarda görünür bir şekilde taşımak suçunun tanımlandığı, aynı Kanunun 18. maddesinde mülkiyetin kamuya geçirilmesinin düzenlendiği, aynı maddenin 1. fıkrasında kabahatin konusunu oluşturan veya işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçireceğinin belirlendiği, 2521 sayılı Kanunun 13. maddesinde "Av tezkeresi veya yivsiz tüfek sahipliği belgesi olmadan yivsiz av tüfeği bulunduran veya taşıyanlar hakkında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 549. maddesindeki ceza hükümleri uygulanır ve ayrıca tüfeğin müsaderesine hükmedilir" şeklindeki düzenlemeye göre, (av tüfeğinin Kabahatler Kanunun 43. maddesinde sayılan park, meydan, cadde ve sokaklar dışında taşınması hali hariç) bulundurulması veya taşınmasının müeyyide altına alınmadığı, ancak 2521 sayılı Kanunun 13. maddesinin halen yürürlükte bulunduğu ve ayrıca tüfeğin müsaderesine hükmedilebileceğinin düzenlenmiş olduğu gözetilmeden ruhsatsız av tüfeğinin müsaderesi yerine, sahibine iadesine şeklinde karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu yazılı emre atfen ihbar olunmuştur. …Ruhsatsız av tüfeği taşımak suçundan dolayı S…. T…. hakkında 5326 sayılı Kabahatler Kanunun 43. maddesi uyarınca idari yaptırım kararı uygulanmış ve ruhsatsız av tüfeğinin 2521 sayılı Kanunun 13. maddesi gereğince müsaderesi için açılan dava sonucunda da Kabahatler Kanununda açıkça bu eylemden dolayı mülkiyetin kamuya geçirilmesi düzenlenmediğinden ruhsatsız olan av tüfeğinin sahibi olan D….. D….'e iadesine karar verilmiştir.2521 sayılı Kanunun 13. maddesinde ruhsatsız olarak av tüfeği bulundurma ve taşıma yasaklandığı, aykırı davranışlar için ceza öngörüldüğü halde, 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 43. maddesinde sadece kanuna göre yasak olmayan silahların izinsiz olarak park, meydan, cadde veya sokaklarda görünür bir şekilde taşınması idari para cezasını gerektiren bir kabahat olarak düzenlenmiştir.…… D….. D….'in ruhsatsız olarak uzun yıllar evinde bulundurduğu av tüfeği, 22.06.2005 tarihinde piknik alanında S…. T…. isimli kişi tarafından elde taşınırken kolluk görevlilerince görülmüş, av tüfeğine el konulduğu gibi, S…. T….. isimli kişiye de ruhsatsız av tüfeğini meydanda taşıması eylemi nedeniyle Kabahatler Yasasının 43. maddesi uyarınca 50 YTL idari para cezası verilmiştir. Sözü edilen av tüfeğinin müsaderesi istemi ile açılan dava sonunda Yerel Mahkeme, ruhsatsız av tüfeklerinin müsaderesine olanak sağlayan 2521 sayılı Yasanın 13. maddesinin, sonradan yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 18 ve 43. maddelerindeki düzenlemeler karşısında örtülü biçimde yürürlükten kalktığını belirterek, müsadere istemini reddetmiş, av tüfeğinin sahibi olan D….. D….'e iadesine karar vermiştir. Adalet Bakanının bu kararın yasa yararına bozulması istemiyle yaptığı başvuru üzerine Yargıtay Özel Dairesi, 2521 sayılı Yasanın 13. maddesinin halen yürürlükte bulunması nedeniyle ruhsatsız av tüfeğinin sözü edilen madde uyarınca müsaderesi gerektiğini belirterek istemi yerinde bulmuş ve hükmü aleyhe sonuç doğurmamak üzere yasa yararına bozmuştur. Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 2521 sayılı Yasanın 13. maddesinin, ruhsatsız taşınan veya bulundurulan av tüfeklerinin müsaderesini zorunlu kıldığını, müsaderenin zorunlu olduğu hallerde kazanılmış haktan söz edilemeyeceğini, müsadere davasının reddine ilişkin yerel mahkeme hükmünü yasa yararına bozan Özel Dairenin aynı zamanda müsadereye de hükmetmesi gerektiğini belirterek itiraz etmiştir. Görüleceği üzere çözümü gereken hukuki uyuşmazlık, ruhsatsız bulundurulan av tüfeğinin 2521 sayılı Yasanın 13. maddesine göre müsaderesinin mümkün olup olmadığı ve ruhsatsız tüfeğin sahibine iadesine ilişkin kararın yasa yararına bozulması halinde Yargıtay'ın aynı zamanda av tüfeğinin müsaderesine de karar vermesinin gerekip gerekmediği hususlarında toplanmaktadır. Belgesiz av tüfeği bulundurma veya taşıma eylemi, 2521 sayılı Avda ve Sporda Kullanılan Tüfekler, Nişan Tabancaları ve Av Bıçaklarının Yapımı, Alımı, Satımı ve Bulundurulmasına Dair Yasanın 13. maddesinde, önceki ceza sistemimizde suçlar bakımından cürüm ve kabahat olarak öngörülen ikili ayrıma uygun biçimde ve kabahat olarak düzenlenmiştir. Anılan maddede, av tezkeresi veya yivsiz tüfek sahipliği belgesi olmadan yivsiz av tüfeği bulunduran veya taşıyanlar hakkında Türk Ceza Yasasının 549. maddesindeki ceza hükümlerinin uygulanacağı, ayrıca tüfeğin müsaderesine hükmedileceği belirtilmektedir. Böylelikle, ceza yaptırımı bakımından paralellik sağlanması için Türk Ceza Yasasına gönderme yapıldığı halde, müsadere yönünden, Türk Ceza Yasasının genel hüküm niteliğindeki 36. maddesinin uygulanması tercih edilmemiş, bu hususta ayrı ve özel bir hüküm getirilmiştir.. Şu anda yürürlükten kalkmış bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 549. maddesinde öngörülen ceza yaptırımı ise, üç aya kadar hafif hapis veya otuz liradan beşyüz liraya kadar hafif para cezasıdır. Önceki bu yasal düzenleme ve yerleşik uygulamaya göre, belgesiz av tüfeği bulunduran veya taşıyan kişi 2521 sayılı Yasanın 13. maddesindeki yollama nedeniyle 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 549. maddesindeki ceza yaptırımına tabi tutulmakta, ayrıca av tüfeği de 2521 sayılı Yasanın 13. maddesi hükmü uyarınca müsadere edilmekteydi. Ancak 1 Haziran 2005 tarihinde 765 sayılı Türk Ceza Yasası yürürlükten kalkmış, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası ile 5326 sayılı Kabahatler Yasası yürürlüğe girmiştir. Bu değişiklikler, 2521 sayılı Yasanın 13. maddesinin halen yürürlükte bulunup bulunmadığının tartışılmasını gerekli kılmaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, sonradan yürürlüğe giren yasalardan 5237 sayılı Türk Ceza Yasasında, belgesiz av tüfeği taşıma veya bulundurma eylemi ile ilgili bir düzenleme bulunmamaktadır. Buna karşılık Kabahatler Yasasının 43. maddesinde, yetkili makamlardan ruhsat almaksızın yasaya göre yasak olmayan silahları park, meydan, cadde veya sokaklarda görünür bir şekilde taşıma eylemi kabahat olarak düzenlenmiş ve bu kişilere kolluk tarafından elli Yeni Türk Lirası idari para cezası verileceği ifade edilmiş, ayrıca 18. maddesinde de, kabahatin konusunu oluşturan veya kabahatin işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine olanak sağlanmış, ancak bu uygulamanın gerçekleştirilmesi, yasada o kabahat karşılığında mülkiyetin kamuya geçirilebilmesine olanak sağlayan açık bir hükmün mevcudiyeti koşuluna bağlanmıştır. Yine Kabahatler Yasası ile getirilen sistemde, kabahatler karşılığında ancak idari yaptırımlar uygulanabilecektir. İdari yaptırımlar, idari para cezası ve idari tedbirlerden ibarettir. İdari tedbirler ise, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili yasalarda yer alan diğer tedbirlerdir. Ayrıca, Kabahatler Yasasının 3. maddesine göre, bu Yasanın genel hükümleri diğer yasalardaki kabahatler hakkında da uygulanacaktır. Her ne kadar anılan madde, Anayasa Mahkemesinin 22.07.2006 gün ve 26236 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 01.03.2006 tarih ve 108-35 sayılı kararıyla Anayasaya aykırı bulunarak, yayımından altı ay sonra yürürlüğe girecek biçimde iptal edilmişse de, iptal kararının geriye yürümeyeceği yolundaki ilke gereğince, Kabahatler Yasasının 3. maddesinin, halen hukuki sonuç doğurduğu da bir gerçektir. Öte yandan, yasalarda hafif hapis ve hafif para cezası olarak öngörülen yaptırımlar, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5252 sayılı Yasanın 7. maddesi ile idari para cezasına dönüştürülmüştür. Bütün bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde, şu hususların öne çıktığı görülmektedir. 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren hafif hapis veya hafif para cezaları idari para cezasına dönüştürüldüğüne, idari para cezası da yeni sistemde sadece kabahatler bakımından kabul edilen bir yaptırım olduğuna göre, evvelce herhangi bir özel yasada düzenlenen ve karşılığında hafif hapis veya hafif para cezası öngörülmüş bulunan kabahat nev'inden tüm suçların anılan tarihten itibaren artık Kabahatler Yasasının sistemine tabi birer kabahat olarak kabulü gerekir. Önceki sisteme göre kabahate konu eşyanın müsaderesi mümkün iken, yeni sistemimiz, kabahatlerde müsadere yerine mülkiyetin kamuya geçirilmesi tedbirini benimsemiştir. Bu bakımdan, 1 Haziran 2005 tarihinden önce yürürlüğe girmiş bulunan özel yasalarda kabahat olarak düzenlenmiş bir eylem 1 Haziran 2005 tarihi veya sonrasında gerçekleştirilmişse, artık bu eylem karşılığında kişiye yaptırım olarak idari para cezası uygulanabilecek, ancak kabahatte kullanılan eşya müsadere edilemeyecek, buna mukabil yasada özel bir biçimde mülkiyetin kamuya geçirileceği kurala bağlanmışsa bu takdirde anılan idari tedbirin de uygulanması mümkün olabilecektir. Bu genel prensibin 2521 sayılı Yasanın 13. maddesindeki düzenleme açısından da geçerli bulunup bulunmadığının ise ayrıca değerlendirilmesi gerekir. Bunun için öncelikle, anılan maddenin sonradan yürürlüğe giren Kabahatler Yasasının 18 ve 43. maddeleri ile örtülü biçimde yürürlükten kaldırılıp kaldırılmadığı saptanmalı, yürürlükte ise, anılan maddede tarif edilen eylem için yasalarda öngörülen cezai ve idari yaptırımların neler olduğu ortaya konulmalıdır. Sürekli yasalar, başka bir yasa ile ortadan kaldırılıncaya kadar yürürlükte bulunan yasalardır. Böyle bir yasanın bütününün veya içerdiği kimi normların yürürlükten kaldırılması açık veya örtülü (dolaylı) biçimde gerçekleştirilebilir. Yürürlüğe giren bir yasadaki açık bir hükümle, önceki bir yasanın veya belirli normlarının yürürlükten kaldırılması, açık olarak yürürlükten kaldırmadır. Bir yasanın veya belirli bir hükmünün örtülü biçimde yürürlükten kaldırılması ise, aynı konuyu düzenleyen eski ve yeni yasa hükümlerinin birbiriyle çatışması, bağdaşmaması halinde söz konusu olur. Sonraki yasanın öncekini örtülü biçimde yürürlükten kaldırıp kaldırmadığı saptanırken, bunların özel veya genel düzenleme olup olmadıkları önem taşımaktadır. Öğretide kabul edilen görüş, sonradan yürürlüğe giren genel düzenlemenin, önceki özel düzenlemeyi örtülü biçimde yürürlükten kaldırmayacağı yönündedir. 2521 sayılı Yasanın 13. maddesi, yivsiz av tüfeklerinin belge alınmaksızın bulundurulması veya taşınmasını yaptırıma bağlamış, bulundurulan veya taşınan mahal bakımından herhangi bir ayrım gözetmemiş, koşul getirmemiştir. Oysa 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 43. maddesinde, bu silahların sadece belirli yerlerde ve görünür biçimde taşınması kabahat olarak nitelendirilip idari para cezası yaptırımına bağlanmıştır. Görüleceği üzere, bu iki ayrı yasa normunda yaptırıma bağlanan eylemler farklıdır. Bu durumda, Kabahatler Yasasının 43. maddesinin, 2521 sayılı Yasanın 13. maddesini açık veya örtülü biçimde yürürlükten kaldırdığından söz edilemez. Öte yandan, 10.04.2006 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan ve 1/1187 sayı ile Adalet Komisyonunda görüşülmekte olan Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 1. maddesinin 92. fıkrasının (c) bendi ile, 2521 sayılı Yasanın 13. maddesinde değişiklik yapılması önerilmekte ve mahalli mülki amirin, ruhsatnamesi olmadan yivsiz av tüfeği bulunduran kişi bakımından idari para cezası ile birlikte tüfeğin mülkiyetinin kamuya geçirilmesine de karar verebilmesi amaçlanmaktadır. Tasarı ile getirilmek istenen bu yeni düzenleme dahi, önceki yasal düzenlemelerin 2521 sayılı Yasanın 13. maddesini örtülü biçimde ortadan kaldırma iradesini taşımadığını ortaya koyan dikkat çekici bir husustur. Buraya kadar ki açıklamaların ulaştırdığı sonucu özetlemek gerekirse; 2521 sayılı Yasanın, belge almaksızın yivsiz av tüfeği bulundurulması veya taşınmasını atıf yöntemiyle ceza yaptırımına bağlayan ve ayrıca içerdiği özel hükümle de av tüfeğinin müsaderesini öngören 13. maddesi, 1 Haziran 2005 tarihinden sonra da yürürlüğünü sürdürmekte, ayrıca bu tarihten itibaren 5326 sayılı Kabahatler Yasasının , bu silahların sadece belirli yerlerde ve görünür biçimde taşınmasını kabahat olarak düzenleyip idari yaptırıma bağlayan, ancak mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin özel bir düzenleme içermeyen 43. maddesi de devreye girmiş bulunmaktadır. Buna mukabil, 2521 sayılı Yasanın 13. maddesinin ceza yaptırımı konusunda 549. maddesine gönderme yaptığı 765 sayılı Türk Ceza Yasası, bütünüyle yürürlükten kalkmıştır. Öte yandan, 5252 sayılı Yürürlük Yasasının 3/1. maddesinde, mevzuatta 765 sayılı Türk Ceza Yasasına yapılan yollamaların, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasında bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelere yapılmış sayılacağı belirtilmekte ise de, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasında, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 549. maddesinin karşılığını oluşturacak bir hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda artık, ruhsatsız av tüfeği bulunduran kişiye 2521 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca bir ceza yaptırımı uygulanmasına yasal olanak bulunmamaktadır. Sözü edilen madde, mevcut haliyle, sadece av tezkeresi veya yivsiz av tüfeği sahiplik belgesi alınmaksızın bulundurulan veya taşınan av tüfeklerinin münhasıran müsaderesine olanak sağlamaktadır. Yeni ceza sisteminde, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasında suç karşılığında uygulanması öngörülen yaptırımlar: cezalar ve güvenlik tedbirleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Cezalar, hapis ve adlî para cezasından ibarettir. Güvenlik tedbirleri ise, aynı Yasanın 53 ilâ 60. maddelerinde düzenlenmiştir. 54. maddede yer verilen eşya müsaderesi de bir güvenlik tedbiridir. Dolayısıyla mevcut sistemde yasa koyucunun iradesine göre, herhangi bir eylemin yaptırımı olarak ceza öngörülebileceği gibi, yaptırım olarak sadece güvenlik tedbiri uygulanması da olanaklıdır. Bu durumda, 2521 sayılı Yasanın 13. maddesinin, mevcut ceza hukuku sistemiyle çelişmediği de anlaşılmaktadır. Bir kez daha belirtilmelidir ki, suç-kabahat ayrımına ilişkin ölçütler gözetilerek değerlendirme yapıldığında, 2521 sayılı Yasanın 13. maddesindeki yegane yaptırımın, sadece suçlar bakımından öngörülebilecek olan "müsadere" tedbiri olması karşısında, belgesiz av tüfeği bulundurma eyleminin bir suç olduğunun ve münhasıran müsadereye tabi bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Öte yandan, belgesiz bulundurulan av tüfeklerinin müsaderesini gerektiren norm, bir özel yasada yer almaktadır. 5252 sayılı Yasanın Geçici 1. maddesinde ise; 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının Birinci Kitabında düzenlenen genel hükümlerin, özel yasalarda yer verilen ayrıksı hükümler bakımından, ilgili özel yasalarda değişiklik yapılıncaya kadar ve 31 Aralık 2006 tarihine kadar uygulanmayacağı belirtilmektedir. O halde somut olayda, 5237 sayılı TCY'nın 54. maddesinin uygulanması olanağı da bulunmamaktadır. İncelenen olayda; Belgesiz bulundurulan av tüfeğinin 2521 sayılı Yasanın halen yürürlükte bulunan 13. maddesi uyarınca münhasıran müsaderesi gerektiğinden, yerel mahkeme kararının saptanan hukuka aykırılık nedeniyle yasa yararına bozulması isabetlidir. Müsadereye veya müsadere davasının reddedilmesine ilişkin hükümler ise, CYY'nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (c) bendinde belirtilen, davanın esasını çözen mahkûmiyet dışı hükümlerden olduğu cihetle, bu kabil bir kararın yasa yararına bozulması üzerine yerel mahkemede yeniden yargılama yapılması olanaksızdır. Öte yandan, münhasıran müsadere yaptırımına hükmedilmesi gereken hallerde "aleyhe değiştirmeme" ilkesinden söz edilemeyeceği için, yasa yararına bozma kararında "aleyhe sonuç doğurmamak üzere" ibaresinin bulunması da isabetsizdir. Bu durumda, Yargıtay'ca zoralıma hükmedilmesi gerekir. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne ve av tüfeğinin zoralımına karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul üyelerinden Muvaffak Tatar; "5326 sayılı Yasanın kabahatler hakkında tamamen yeni düzenlemeler getirdiği, bunlar arasında; "Mülkiyetin kamuya geçirilmesi" güvenlik önlemine de yer vererek, gerek uygulanması gerekse sonuçları bakımından müsadereden (zoralımdan) tümüyle farklı bu kurumu, kabahatler bakımından zoralımın yerine koyduğu, başka bir anlatımla, artık kabahatler için hiçbir şekilde zoralımı öngörmediği görülmekte, 5326 sayılı Yasada düzenlenenler yanında özel yasalardaki kabahat fiillerine ilişkin zoralım hükümlerini de, 3.maddesindeki genel kural aracılığıyla uygulanamaz hale getirdiği sonucuna varılmaktadır. Anılan yasanın 18. maddesiyle de, mülkiyetin kamuya geçirilmesi önlemini ancak yasada açık hüküm bulunması koşuluna bağladığı ve bu durum karşısında yasanın 43. maddesinin uygulanmasıyla, "ruhsatsız tüfek taşıyanlara" maddede yazılı koşullarla idari para cezası uygulanması halinde ne zoralım ne de maddede yer almadığı için mülkiyetin kamuya geçirilmesi önleminin uygulanamayacağı açıktır. 5326 sayılı Yasanın 2521 sayılı Yasanın 13. maddesine etkisine gelince; Sözü edilen 13. maddedeki kabahat kuralı, "TCK.nın 549. maddesinin yürürlükten kalkmasıyla, buna yapılan yollama nedeniyle yürürlükten kalkmıştır" biçimindeki düşünce, 549. maddenin yalnızca cezasına yollama yapıldığı ve bu anlamda anılan ceza, 2521 sayılı Yasanın 13. maddesine taşındığı için yerinde değildir ve madde yaptırımıyla birlikte yürürlüktedir. Maddede yazılı ve ancak maddedeki ceza yaptırımının uygulanması sonucu uygulanabilecek, asla münhasıran ve tek başına uygulanamayacak bir kural olan müsadere kuralı ise 5326 sayılı Yasanın 3. maddesi uyarınca uygulanamaz hale gelmiştir. Bu saptamalar ışığında somut olaya baktığımızda; Yerel mahkemenin, meydanda ve açıkta ruhsatsız av tüfeği taşıdığı için 50 YTL idari para cezasına çarptırılan ve savcılıkça bu nedenle 2521 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca müsaderesi istenen tüfeğin zoralımına karar vermemesi doğrudur. Ancak iade kararı yanlıştır. Tüfek ruhsatsız olduğuna göre verilecek karar, 'geçerli belge ibrazı halinde sahibine verilmek üzere, tüfeğin kolluğa tevdiine' şeklinde olmalıdır. Ceza Genel Kurulu'nun dairemizce de benimsenen ve zoralımı gerekmeyen tüfekler hakkındaki uygulaması da bu yoldadır. Bu nedenle kanun yararına bozma isteminin reddi ile av tüfeğinin kolluğa tevdiine karar vermesi gereken Yüksek İkinci Ceza Dairesinin kararına yönelen ve müsadere öngören itirazın, bu değişik gerekçeyle kabulü düşüncesindeyim. Katılmamakla birlikte, 2521 sayılı Yasanın 13. maddesindeki zoralım kuralının yürürlükte olduğunun kabulü halinde de vardığımız sonuç değişmeyecektir. Çünkü sözü edilen zoralım münhasıran değil, mahkûmiyete bağlı, yani maddede yazılı kabahatte kullanılması sonucunda silahın müsaderesine cevaz vermektedir. Somut olayda, 2521/13 uygulaması hiç yapılmadan müsadere kararı verilmesi istenmiştir ki, bu yönüyle de istemin reddi ile kolluğa tevdi kararı verilmeli idi. Yüksek dairenin bu hususu dahi gözetmeden müsadere öngörmesi de kanımca isabetsizdir. Son olarak, değinelim ki, müsadere uygulaması yapılacaksa; 5237 sayılı Yasanın 54.maddesinin 3. fıkrasının da gözetilmesi zorunluluğu doğacak ve güvenlik önlemlerinde kazanılmış haktan söz edilemeyeceğinden, gerekli kararın verilmesi için işin Yüksek 2. Ceza Dairesine gönderilmesi gerekecektir." görüşü, Celal Aras; "Ruhsatsız av tüfeklerinin müsaderesine olanak sağlayan 2521 sayılı Yasanın 13. maddesinin sonradan yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Yasasının 18 ve 43. maddelerindeki düzenlemeler karşısında örtülü biçimde yürürlükten kalktığını, Kabahatler Yasasının 18. maddesinde öngörülen mülkiyetin kamuya geçirilmesi yolundaki idari tedbire ise, ancak bu hususta yasada özel bir düzenleme bulunması halinde başvurulabileceğini, bu nedenle mülkiyeti kamuya geçirilemeyecek ve müsadere edilemeyecek olan av tüfeğinin sahibi olan D….. D….'e iadesi gerektiği" düşüncesi, Muhittin Mıhçak ise; "belgesiz taşınan av tüfeğinin genel hükümlere göre müsadere edilmesi gerektiği" yolundaki görüşlerle itirazın değişik gerekçeyle kabulü doğrultusunda oy kullanmışlardır. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; 1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 13.06.2006 gün ve 4906-11934 sayılı kararının KALDIRILMASINA,3- Adalet Bakanının isteminin kabulü ile Mihalgazi Sulh Ceza Mahkemesinin 26.10.2005 gün ve 52-71 sayılı kararının YASA YARARINA BOZULMASINA, 4- 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi hükmü uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY'nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, Mihalgazi Cumhuriyet Başsavcılığı Adalet Emanet Dairesi Suç Eşyası Esas Defteri'nin 2005/23 sırasında kayıtlı, Yıldız marka, 481 seri numaralı, 12'lik çift kırma av tüfeğinin 2521 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca ZORALIMINA, 5- Dosyanın mahalline İADE edilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 26.09.2006 günü oyçokluğu ile karar verildi”. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2006/2-198 E., 2006/199 K.) Aynı meyanda bakınız: Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2006/8-201 E., 2006/190 K., 2006/8-37 E., 2006/129 K., 2006/6-139 E., 2006/136 K. Sayılı kararlarına
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Kabahatler Kanununa Göre "silah" Kavramı Ve Silah Taşıma Kabahati" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Cüneyd Altıparmak'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
26-08-2008 - 00:31
(5724 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 7 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 7 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
59943
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 6 saat 47 dakika 53 saniye önce.
* Ortalama Günde 10,47 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 58281, Kelime Sayısı : 6544, Boyut : 56,92 Kb.
* 3 kez yazdırıldı.
* 10 kez indirildi.
* 4 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 871
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,22436810 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.