Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Türkiyede İnsan Hakları Kurumları

Yazan : Fatih Aydın [Yazarla İletişim]
Başbakanlık Uzmanı, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı

Yazarın Notu
Yazım tarihi: 22.07.2007

Türkiye’de İnsan Hakları Kurumları

İçindekiler

Özet

I) Ulusal İnsan Hakları Kurumları

1. Genel Bilgiler

2. İnsan Hakları Komisyonları

3. Ombudsman

4. Özel/Uzmanlaşmış Kurumlar

5. Uluslararası Alanda Yaşanan Gelişmeler

A) Paris Prensipleri

B) Ulusal İnsan Hakları Kurumları ve Avrupa Birliği Üyelik Süreci

a) Eşitlik Kurumları

b) Üyelik Sürecinde Yapılması Düşünülen Çalışmalar

II) Ülkemizde İnsan Hakları Alanında Kurumsallaşma Çalışmaları

1. Anayasal Çerçeve

2. Kurumsallaşma Çalışmaları

III) İnsan Hakları Alanında Ülkemizde Mevcut Kurumsal Yapı ve Bu Yapıya İlişkin Değerlendirmeler

1. İnsan Hakları Alanında Ülkemizde Mevcut Kurumsal Yapı

A) TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

B) İnsan Hakları Üst Kurulu

C) İnsan Hakları Danışma Kurulu

D) İnsan Hakları İhlali İddialarını İnceleme Heyetleri

E) İnsan Hakları Başkanlığı

F) İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesi

G) İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları

H) Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları

İ) Zarar Tespit Komisyonları

J) İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığı İnsan Hakları İhlalleri İnceleme Bürosu ve Jandarma İnsan Hakları İhlallerini İnceleme ve Değerlendirme Merkezi

K) Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü

L) Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü

M) Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsman)

Kamu Denetçiliği Kurumu ve Eşitlik Kurumu

2. İnsan Hakları Alanında Ülkemizde Mevcut Kurumsal Yapıya İlişkin Değerlendirmeler

IV) İnsan Hakları Kurumu: Neden, Nasıl? Bir Model Önerisi

Yararlanılan Kaynaklar


























ÖZET

İnsan haklarından etkin bir biçimde yararlanılması, bunların korunması ve geliştirilmesi için ulusal mekanizmaların oluşturulmalarının gerekliliği, ulusal ve uluslararası çevrelerde değişik vesilelerle gittikçe artan bir sıklıkla dile getirilmektedir. Bu konuda giderek artan taleplere bir cevap vermek ve var olduğu düşünülen bir ihtiyacı gidermek amacıyla son yıllarda birçok ülkede resmi insan hakları kurumları oluşturulmuştur. Bu kurumların görevleri ülkeden ülkeye çeşitlilik göstermekle birlikte insan haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik ortak bir amacı paylaşmaktadırlar. Bu nedenle de “ulusal insan hakları kurumları” olarak adlandırılmaktadırlar.

İnsan hakları ihlallerinin gerçekleşmemesi için bağımsız yargı ile demokratik olarak seçilmiş bir parlamentonun varlığının ilk planda yeterli bir garanti teşkil ettiği, bunlar varken insan haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik ayrı bir ulusal mekanizmanın kurulmasına gerek olmadığı ileri sürülebilir. Bununla birlikte, yürütmenin ve yargının sorumluluklarından uzak bir kurumun, insan hakları alanında lider bir rol üstlenebileceği ihtimali de gözden uzak tutulmamalıdır. Günlük hükümet işlerinden uzaklığını muhafaza ederek, böyle bir kurum, ülkenin vatandaşlarını koruma ve insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı kültürünün gelişmesi çabalarına eşsiz bir katkıda bulunabilir.

Ulusal insan hakları kurumları, nitelikleri itibariyle yasama organı ya da yargısal bir kurum değil, idari yapılanmalardır. Bu kurumlar, kural olarak bağlayıcı karar alma yetkisi bulunmayan, danışma organı olma nitelikleri daha ağır basan, ulusal ve uluslararası düzeyde insan haklarına saygı gösterilmesi amacıyla oluşturulan kuruluşlardır. Bu amaçlar, ya görüşler ve tavsiyeler yoluyla genel olarak, ya da kişiler veya gruplardan alınan şikâyetlerin değerlendirilmesi ve sonuca bağlanması yoluyla daha özel bir yolla gerçekleştirilebilir.

Bu çalışmada anlatılan insan hakları mekanizmalarından, hükümetlerin ve uluslararası toplumun etkili bir şekilde ilgilenemediği problemleri çözmeleri beklenemez. Bunlar, Birleşmiş Milletler organlarının ya da aynı alanda faaliyet gösteren yasama ve yargı başta olmak üzere devlet kurumlarının veya hükümet dışı kuruluşların yerlerini almak için de kurulmuş değildirler. Bunların rolleri açıkça tamamlayıcıdır ve bu kurumların kurulmaları ve güçlendirilmeleri yalnızca insan haklarının korunmasına ve geliştirilmesine yönelik ulusal ve uluslararası sistemlerin etkinliğini artırabilir.

Temel hak ve hürriyetlerin yargı dışı siyasi ve/veya idari mekanizmalarla korunması konusu nispeten yeni sayılabilecek bir olgudur. Tarihsel gelişlim süreci içinde, temel hak ve hürriyetlerin sadece anayasal ve yasal düzenlemeler ile yargısal yollar ve usuller vasıtasıyla korunamayacağı görülmüştür. Bu noktadan hareketle, yürütme veya yasama organı ile ilişkili olmakla birlikte toplumun tüm kesimlerinin temsil edilebileceği şekilde çoğulcu bir yapıya ve dış faktörlerden etkilenmesini önleyecek derecede idari ve mali özerkliğe sahip insan hakları kurumları kurulması fikri gündeme gelmiş ve dünyanın birçok ülkesinde bu tür kurumlar oluşturulmuştur. İnsan hakları alanında kurumsallaşma çabalarına ilişkin bu gelişmeler Birleşmiş Milletler tarafından da memnuniyetle karşılanmıştır. “Paris Prensipleri” olarak bilinen ve ulusal insan hakları kurumlarının kuruluş, görev ve işleyişlerine, yetki ve sorumluluklarına ilişkin ilkeler içeren 20.12.1993 tarihli ve 48/134 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurul Kararıyla, insan haklarını etkin bir şekilde koruyacak ulusal insan hakları kurumlarının kurulması, mevcut olanların ise güçlendirilmesi tavsiyesinde bulunulmuştur. 1

1993’te İnsan Hakları Dünya Konferansı tarafından kabul edilen Viyana Beyannamesi ve Eylem Programı, her devletin, kendi ihtiyaçlarına en uygun bir insan hakları kurumu için gereken çerçeveyi/çatıyı seçme hakkını özellikle vurgulamıştır:

İnsan Hakları Dünya Konferansı, “ulusal kurumların statüsüne ilişkin ilkeler” doğrultusunda ulusal kurumların kurulmalarını ve güçlendirilmelerini teşvik eder ve her devletin, ulusal düzeyde kendi özel gereksinimlerine en uygun çerçeveyi seçme hakkının olduğunu tanır. (Viyana Deklarasyonu ve Eylem Programı, 1. Bölüm, 36. Paragraf)2

Bu hüküm, devletler arasındaki büyük farklılıkların, uluslararası insan hakları standartlarının uygulanması için oluşturulacak yapılara yansıtılması gerekliliğinin kabul edildiğinin açık bir ifadesidir.3

İnsan hakları alanında kurumsallaşma çalışmaları, dünyadaki gelişmelere paralel bir şekilde, ülkemizde de ivmesi giderek artan bir seyir izlemiştir. Bu konuda ilk adım 05.12.1990 tarihli ve 3686 sayılı Kanunla atılmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bir İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu kurulmuştur. 1991 yılından itibaren de bir Devlet Bakanı insan haklarının takip ve koordinasyonu ile görevlendirilmeye başlanmıştır. 09.04.1997 tarihli ve 1997/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile insan hakları ile ilgili konularda görevli Devlet Bakanının başkanlığında Başbakanlık, Adalet, İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlarının katılımıyla İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu teşkil edilmiştir. 04.06.1998 tarihli ve 23362 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle İnsan Hakları Eğitimi On Yılı Ulusal Komitesi kurulmuştur. İnsan Haklarının korunmasını ve ihlallerin önlenmesini sağlamak amacıyla 02.11.2000 tarihli ve 24218 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle de İnsan Hakları İl ve İlçe Kurulları oluşturulmuştur. Ayrıca İçişleri ve Adalet Bakanlıkları başta olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlar bünyesinde de insan hakları birimleri kurulmuştur.4 Yine değişik tarihlerde, tutuklular ve hükümlüler ile kadınlar, çocuklar ve engelliler gibi hassas grupların ve terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayanların korunması amacıyla Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Zarar Tespit Komisyonları gibi kurum ve kuruluşlar oluşturulmuştur.

Devlet teşkilatı içerisinde insan hakları alanında kurumsallaşma konusundaki en kapsamlı düzenleme Başbakanlık teşkilatı hakkındaki 3056 sayılı Kanunda değişiklik yapan 12.04.2001 tarihli ve 4643 sayılı Kanunla gerçekleştirilmiştir. Anılan Kanunla Başbakanlık merkez teşkilatı içerisinde ana hizmet birimi olarak “İnsan Hakları Başkanlığı” kurulmuştur. 09.04.1997 tarihli ve 1997/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile kurulan İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu “İnsan Hakları Üst Kurulu” adı altında yeniden yapılandırılmış ve kanuni bir statüye kavuşturulmuştur.5 Söz konusu Kanunla, ayrıca, “İnsan Hakları Danışma Kurulu”nun oluşumu düzenlenmiş, ihlal iddialarını incelemek üzere de “İnsan Hakları İhlal İddialarını İnceleme Heyetleri” oluşturulabilmesine olanak tanınmıştır. İnsan Hakları Üst Kurulu, İnsan Hakları Danışma Kurulu ve İnsan Hakları İhlal İddialarını İnceleme Heyetlerinin sekreterya hizmetlerini yapmak görevi İnsan Hakları Başkanlığına verilmiştir.

4643 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yayımlanan yönetmeliklerle İnsan Hakları Üst Kurulu, İnsan Hakları Danışma Kurulu ve İnsan Hakları İhlal İddialarını İnceleme Heyetlerinin kuruluşları, görev ve işleyişleri ile ilgili usul ve esaslar belirlenmiştir. İnsan Hakları İl ve İlçe Kurulları son mevzuat değişiklikleri doğrultusunda yeniden yapılandırılarak sivil toplum ağırlıklı ve eksenli bir oluşum gerçekleştirilmiştir. İnsan Hakları Eğitimi On Yılı Ulusal Komitesi de, İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesi adı altında daimi bir statüye kavuşturulmuştur.

Temel hak ve hürriyetlerin korunması amacıyla iç hukukumuzda oluşturulan siyasi ve idari başvuru mekanizmalarına, Ülkemizin değişik tarihlerde taraf olduğu sözleşmeler vasıtasıyla uluslararası başvuru mekanizmaları da eklenmiştir. Bu konuda en iyi bilinen örnek olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yanı sıra Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme, Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi ve İnsan Hakları Komitelerinin başvuru alma ve inceleme yetkileri de Ülkemiz tarafından tanınmış ve kabul edilmiştir. Böylece, bireyler tarafından, iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ilgili uluslararası organlara başvurabilme imkanı getirilmiştir.

Ülkemizde, kuruluşları, görevleri ve işleyişleri açısından da farklılıklar gösteren bu kadar çok kurumun varlığı, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi açısından büyük bir güvence teşkil etmektedir. Bununla birlikte, ülkemizde Paris Prensiplerine uygun bir kurumsal yapının varlığından söz etmek mümkün değildir.

İnsan haklarının korunması amacıyla var olan mevcut yapılanmanın yanında Paris Prensiplerine uygun bir insan hakları kurumunun kurulmasının gerekli olup olmadığı, eğer böyle bir kurum kurulacak ise bunun şeklinin, oluşumunun, görev, yetki ve işleyişinin nasıl belirleneceği, sözgelimi ayrı birer kamu denetçiliği ve insan hakları kurumları mı olacağı ya da bunların tek bir yapılanma içinde mi yer alacağı konuları doğal olarak siyasi iradenin takdirinde bulunmaktadır.

Yukarıda da ifade edildiği gibi, ülkemizde Paris Prensiplerine uygun bir insan hakları yapılanması bulunmamaktadır. Bununla beraber, insan hakları alanında ülkemizde var olan kurumların insan haklarının korunması ve geliştirilmesinde kendi görev alanlarında etkin olmadıkları sonucu çıkarılmamalıdır. Kurumsal kapasitelerinin güçlendirilmesi gerekliliği açık olmakla birlikte, var olan kurumlardan birçoğu mevcut halleriyle de büyük bir boşluğu doldurmakta ve önemli görevler ifa etmektedirler. Diğer taraftan, ülkemizde Paris Prensiplerine uygun bir insan hakları yapılanması oluşturulmasının tercih edilmesi halinde, bu durumun mutlak anlamda mevcut kurumları ve onların kapasitelerini olumsuz yönde etkileyeceği düşünülmemelidir. Her şeyden önce, yukarıda da belirtildiği gibi, ulusal insan hakları kurumları mevcut yapının yerini alan ve onların alternatifi olan değil, onları destekleyen ve tamamlayan oluşumlardır. Bazı kurumların yeni durum karşısında revize edilmesi gerekebilirse de birçok kurumun da mevcut haliyle var olabileceği, hatta var olması gerektiği açıktır. Hiç şüphe yok ki, ulusal insan hakları kurumu ile insan haklarının korunması ve geliştirilmesiyle görevli diğer kamu kurum ve kuruluşları arasında nasıl bir bağ olacağının kanunla belirlenmesi gerekir. Bunlar arasındaki etkin işbirliği ve iletişimin insan haklarının korunması ve geliştirilmesine sağlayacağı eşsiz katkının öneminden bahsetmek beyhudedir.

I) ULUSAL İNSAN HAKLARI KURUMLARI6

1) Genel Bilgiler

İnsan haklarının korunmasında ve geliştirilmesinde devletlerin rolü özel bir önem taşımaktadır. İnsan hakları, bireyler ve bireylerle devlet arasındaki ilişkileri ihtiva etmektedir. Bundan dolayı, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, ilk planda her devletin sorumlu olduğu ulusal düzeyde bir görevdir. Haklar, ulusal düzeyde, en iyi biçimde, yeterli ve uygun hukuki düzenlemeler, bağımsız yargı, koruma vasıtalarının ve yollarının tesis edilmesi ve uygulanması ve demokratik kurumların oluşturulması yollarıyla korunabilir. Bunlara, ulusal ve yerel düzeyde kültürel ve geleneksel şartlar ve çevre göz önünde bulundurularak planlanan ve yürütülen etkili eğitim ve bilgilendirme çalışmaları da eklenmelidir.

İnsan hakları ihlallerinin gerçekleşmemesi için bağımsız yargı ile demokratik olarak seçilmiş bir parlamentonun varlığının ilk planda yeterli bir garanti teşkil ettiği, bunlar varken insan haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik ayrı bir ulusal mekanizmanın kurulmasına gerek olmadığı ileri sürülebilir. Bununla birlikte, yürütmenin ve yargının sorumluluklarından uzak bir kurumun, insan hakları alanında lider bir rol üstlenebileceği ihtimali de gözden uzak tutulmamalıdır. Günlük hükümet işlerinden uzaklığını muhafaza ederek, böyle bir kurum, ülkenin vatandaşlarını koruma ve insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı kültürünün gelişmesi çabalarına eşsiz bir katkıda bulunabilir.

İnsan haklarından etkin bir biçimde yararlanılması, bunların korunması ve geliştirilmesi için ulusal mekanizmaların oluşturulmalarını gerekliliği, ulusal ve uluslararası çevrelerde değişik vesilelerle gittikçe artan bir sıklıkla dile getirilmektedir. Bu konuda giderek artan taleplere bir cevap vermek ve var olduğu düşünülen bir ihtiyacı gidermek amacıyla son yıllarda birçok ülkede resmi insan hakları kurumları oluşturulmuştur. Bu kurumların görevleri ülkeden ülkeye çeşitlilik göstermekle birlikte insan haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik ortak bir amacı paylaşmaktadırlar ve bu nedenle “ulusal insan hakları kurumları” olarak adlandırılmaktadırlar.

Ulusal insan hakları kurumları, nitelikleri itibariyle yasama organı ya da yargısal bir kurum değil, idari yapılanmalardır. Bu kurumlar, kural olarak bağlayıcı karar alma yetkisi bulunmayan, danışma organı olma nitelikleri daha ağır basan, ulusal ve uluslararası düzeyde insan haklarına saygı gösterilmesine amacıyla oluşturulan kuruluşlardır. Bu amaçlar, ya görüşler ve tavsiyeler yoluyla genel olarak, ya da kişiler veya gruplardan alınan şikâyetlerin değerlendirilmesi ve sonuca bağlanması yoluyla daha özel bir yolla gerçekleştirilebilir.

Bazı ülkelerde, anayasa ulusal bir insan hakları kurumu kurulmasını gerekli kılmış olabilir. Bununla birlikte bu tür kurumlar daha çok kanun ya da kararname ile kurulmaktadır. Pek çok kurum şu veya bu şekilde yürütme veya yasama organı ile ilişkilendirilmekle birlikte, gerçek bağımsızlık düzeyi üyelik ve işleyiş usulünün de dâhil olduğu bir takım faktörlere bağlıdır.

Burada anlatılan insan hakları mekanizmalarından, hükümetlerin ve uluslararası toplumun etkili bir şekilde ilgilenemediği problemleri çözmeleri beklenemez. Bunlar, Birleşmiş Milletler organlarının ya da aynı alanda faaliyet gösteren yasama ve yargı başta olmak üzere devlet kurumlarının veya hükümet dışı kuruluşların yerlerini almak için de kurulmuş değildirler. Bunların rolleri açıkça tamamlayıcıdır ve bu kurumların kurulmaları ve güçlendirilmeleri yalnızca insan haklarının korunmasına ve geliştirilmesine yönelik ulusal ve uluslararası sistemlerin etkinliğini artırabilir.

Mevcut ulusal insan hakları kurumları, genellikle “insan hakları komisyonları” ve “ombudsmanlar” şeklinde iki ana kategoriye ayrılmaktadırlar. Daha az yaygın olan ancak az öneme sahip bulunmayan bir tür de, etnik veya dilsel azınlıklar, yerli topluluklar, çocuklar, sığınmacılar ya da kadınlar gibi belirli hassas grupların haklarını korumakla görevli olan özel ulusal kurumlardır. Bu kategori kapsamındaki üç tür ulusal insan hakları kurumu aşağıda ana hatlarıyla ele alınmıştır:


2) İnsan Hakları Komisyonları

Pek çok ülkede, insan haklarının korunmasına yönelik yasal ve idari düzenlemelerin etkili bir şekilde uygulanabilmelerini sağlanmak amacıyla özel komisyonlar kurulmuştur. Düzenli olarak yasama organına rapor sunmaları gerekebilse de, çoğu komisyon hükümetin diğer organlarından bağımsız olarak görev yapmaktadır.

Komisyonlar, genellikle, bağımsız yapılarına uygun bir şekilde değişik kökenlerden gelen, ancak insan hakları alanında özel bir ilgi, uzmanlık ya da tecrübe sahibi olan kişilerden oluşmaktadır. Her ülke üyelerin seçiminde temsilci sayılarının sınırı ya da değişik mesleki, siyasi parti veya yerel idare kategorileri adayları gibi gereklilikler ya da sınırlamalara sahip olabilir.

İnsan hakları komisyonları öncelikle vatandaşların ayrımcılığa karşı korunması ve kişisel ve diğer insan haklarının korunması ile ilgilidirler. Belirli bir komisyonun yetkileri ve görevleri kendisini kuran kanun ya da kararnamede tanımlanır. Kanun ya da kararname, aynı zamanda komisyonun inceleyeceği/araştıracağı ayrımcı ya da ihlal edici davranış türlerinin de tanımlanmasına hizmet eder. Kimi komisyonlar anayasada tanınan hakların her birinin ihlali ile ilgilenirler. Diğerleri ırk, din, renk, cinsiyet, milli ya da etnik köken, engellilik, soy, siyasi kanaat gibi unsurlardan kaynaklanan ayrımcılık vakalarını ele alabilirler.

İnsan hakları komisyonlarına verilen en önemli görevlerden biri de bireylerden (kimi durumlarda gruplardan) insan hakları ihlali şikâyetleri almak ve incelemektir. Bu görevin bihakkın yerine getirilebilmesi için komisyonlar genellikle konuyla ilgili delilleri toplama konusunda yetkilidirler. Nadiren kullanıldığı durumlarda dahi, bu yetki, birey ile şikâyetçi olduğu kurum arasındaki işbirliği ya da iletişim eksikliğinden kaynaklanan olumsuzluk ihtimaline karşı bir önleme aracı olarak önemlidir. Şikâyetlerin incelenmesi ve sonuca bağlanmasında insan hakları komisyonlarınca izlenen usuller önemli farklılıklar arz etse de, çoğu uzlaşma ve/veya tahkime dayanır. Uzlaşma usulünde, komisyon, karşılıklı tatmin edici bir sonuca ulaşılabilmesi amacıyla tarafları bir araya getirir. Uzlaşma sorunu çözmede başarısız olursa komisyon bir duruşmadan sonra bir karar yayınlamak suretiyle tahkim yolunu kullanabilir.

Bir insan hakları komisyonunun bir şikâyet hakkında taraflar için hukuken bağlayıcı kararlar alabilme yetkisine sahip olması olağan bir durum değildir. Ancak bu durum, sorunun çözümüne yönelik komisyon tavsiyelerinin görmezden gelinebileceği anlamına gelmez. Bazı vakalarda özel bir mahkeme çözümlenememiş bir şikâyetten kaynaklanan sorunları dinler ve karar verir. Özel bir mahkemenin olmadığı durumlarda komisyon, çözümlenmemiş şikâyeti nihai ve bağlayıcı bir kararla sonuçlandırmak üzere normal mahkemelere gönderebilir.

İnsan hakları komisyonlarının bir diğer önemli görevi insan haklarını korumak ve geliştirmek amacıyla hükümetin insan hakları politikasını düzenli olarak izlemektir. İnsan hakları komisyonları, aynı zamanda, devletin insan hakları alanındaki kendi iç hukukuna ve uluslararası hukuka riayet edip etmediğini de gözlemleyebilir ve gereken durumlarda mevzuata ve uygulamaya ilişkin önerilerde bulunabilir. Bir komisyonun kendi inisiyatifiyle soruşturma yapabilmesi toplam gücü ve muhtemel etkinliği açısından önemli bir göstergedir. Bu, özellikle başvuru yapmak için gerekli ekonomik ve sosyal kaynaklara ve donanıma sahip olmayan kişi ve grupların söz konusu olduğu durumlarda özellikle doğrudur.

İnsan haklarının gerçekleştirilmesine yalnızca kanun çıkarma ve idari düzenlemeler yapma yoluyla ulaşılamaz. Bu gerçekten hareketle, insan hakları komisyonlarına insan hakları konusunda toplumdaki bilinci artırma noktasında önemli bir sorumluluk düşmektedir. İnsan hakları geliştirilmesi ve eğitimi, komisyonun görev ve amaçları konularında kamuoyunun bilgilendirilmesi, insan hakları alanındaki önemli sorunlara ilişkin tartışmalar tertiplenmesi, seminerler ve toplantılar düzenlenmesi, danışma hizmeti verilmesi, insan haklarına ilişkin yayınların üretilmesi ve dağıtılması gibi hususları içerebilir.

Birçok yönden burada anlatılanlardan farklı olmakla birlikte, ülkemizde de Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde milletvekillerinden oluşan bir İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bulunmaktadır. Komisyon hakkında geniş bilgiye aşağıda yer verilecektir.


3) Ombudsman

Ombudsman kurumu bu gün birçok ülkede kurulmuştur. Ombudsman (bir kişi ya da birden çok kişi olabilir), genellikle anayasal bir yetkiye dayanarak ya da özel bir usulle parlamento tarafından atanır. Bu kurumun birincil görevi kamu yönetiminin haksız eylem ve işlemleri nedeniyle mağdur olduğunu düşünen bireylerin haklarını korumaktır. Dolayısıyla, ombudsman sıklıkla mağdur olan birey ile hükümet arasında tarafsız bir arabulucu rolü oynar.

Her hangi bir iki ülkedeki ombudsman tam olarak birbirlerinin aynısı olmamakla birlikte hepsi de görevlerini yerine getirirlerken benzer prosedürleri izlerler. Ombudsman toplum üyelerinden şikayetler alır ve yetkisine girmek kaydıyla bu şikayetleri inceler. Bu inceleme sürecinde, ombudsman genellikle ilgili tüm kamu otoritelerinin bilgi ve belgelerine ulaşmaya yetkilidir. Daha sonra da, bu incelemeye dayalı olarak bir tavsiyede bulunur. Bu tavsiye, kendisinse karşı şikayette bulunulan kuruma olduğu kadar, şikayetçiye de bildirilir. Genel olarak, tavsiyenin yerine getirilmediği durumlarda, ombudsman yasamaya özel bir rapor sunar. Bu, aynı organa sunulan, idari ve yasal değişiklik önerileri içeren rapora ek de olabilir.

Haklarının ihlal edildiğini düşünen her vatandaş ombudsmana başvuruda bulunabilirken bazı ülkeler alternatif diğer hukuksal başvuru yollarının tüketilmesini gerekli kılabilmektedirler. Aynı zamanda başvuruda bulunabilmek için zaman sınırlamaları da öngörülmüş olabilir. Ombudsmanın yetkileri genellikle kamu yönetiminin tüm yönlerini kapsarken bazıları devlet başkanı, bakanlar ya da yargıyı ilgilendiren şikayetleri inceleme konusunda yetkilendirilmemişlerdir.

Ombudsmana ulaşım da ülkeden ülkeye değişmektedir. Bazı ülkelerde bireyler ombudsmana doğrudan başvurabilmektedirler. Diğer bazı ülkelerde başvurular milletvekilleri gibi aracılar vasıtasıyla sunulabilmektedir. Ombudsmana yapılan başvurular genellikle gizlidir ve başvurucunun kimliği rızası olmadıkça açıklanmaz

Ombudsman her zaman başvuru üzerine harekete geçmek zorunda değildir ve kendi inisiyatifiyle de bir inceleme başlatabilir. Re’sen başlatılan incelemeler genellikle ombudsmanın kamuoyunun ilgisini çekmeyi düşündüğü ya da grup haklarını etkileyen, bu nedenle de bireysel başvuruya konu olamayacak konularla ilgilidir.

Birçok yönden ombudsmanın yetkileri insan hakları komisyonlarınınkiyle oldukça benzerdir. Her ikisi de bireysel başvuruları alır ve inceler. Kural olarak her ikisi de bağlayıcı karar alma yetkisine sahip değildirler. Yine de her iki kurumun görevleri arasında, neden bazı ülkelerin her iki kurumu da kurup aynı anda bulundurduğunu açıklamaya yetecek kadar bazı farklılıklar vardır.

Pek çok durumda, ombudsmanın birinci görevi kamu yönetiminde doğruluğu ve hukukiliği sağlamaktır. İnsan hakları komisyonları ayrımcılıkla daha ziyade ilgilidirler ve bu açıdan, hükümetin olduğu kadar özel kurumların ve bireylerin de faaliyetleriyle ilgilenirler. Genel olarak, ombudsmanın faaliyetlerinin temel odağı bireysel şikayetlerdir. Bununla birlikte, ombudsmanlar, giderek artan bir biçimde, insan haklarının korunmasına ve geliştirilmesine yönelik geniş bir faaliyet alanıyla meşgul olmaktadırlar.

13.10.2006 tarihli ve 26318 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 28.09.2006 tarihli ve 5548 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ile ülkemizde de “Kamu Denetçiliği Kurumu” adı altında ombudsmanlık müessesesinin kurulması öngörülmüştür. Ancak, Anayasa Mahkemesinin 01.11.2006 tarihli ve 26333 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 27.10.2006 tarihli ve E. 2006/140, K. 2006/33 sayılı Kararıyla söz konusu Kanunun Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşunu düzenleyen geçici 1. maddesinin yürürlüğü durdurulmuş ve bunun sonucu olarak Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulması mümkün olamamıştır. Anılan Kanunla kurulması öngörülen Kamu Denetçiliği Kurumu aşağıda daha geniş bir biçimde ele alınacaktır.


4) Özel/Uzmanlaşmış Kurumlar

Azınlıklar ve hassas gruplar ülkeden ülkeye değişmekle birlikte onları etkileyen temel ortak problem ayrımcılıktır. Hükümetler tarafından tanınan topluluk üyeleri, çoğunlukla, ait oldukları etnik, dil, din yönünden azınlıkta olanların, yerli, yabancı, göçmen sığınmacı, çocuk, kadın, fakir ve engelli gibi ait oldukları grupların haklarını koruyan özel/uzmanlaşmış kurumlara ihtiyaç duyarlar.

Genel ifadelerle, bu özel/uzmanlaşmış kurumlar hükümeti ve sosyal politikayı, bu özel grupların korunmasına yönelik politikalar geliştirmeye teşvik etmek için kurulurlar. Genellikle bu kurumlarda ombudsman ya da insan hakları kurumları gibi kurumlarla aynı işlevleri görürler, onlarla aynı yetki ve görevlere sahiptirler. Grup üyesi bireylere ya da grubun tamamına yönelik ayrımcı muameleleri incelemeye yetkilidirler. Diğer bireylere ya da hükümet organlarına yönelik şikayetleri inceleyebilmekle birlikte, diğer ulusal insan hakları kurumlarında olduğu gibi, nadiren bağlayıcı karar alma ya da hukuki işlemde bulunabilme inisiyatifine sahiptirler.

Bireysel ve toplumsal temelde materyal ve danışmanlık desteği sağladığı gibi, bu tür kurumlar, genellikle ilgili grupla ilgili anayasal ve yasal hükümlerin etkinliğinin izlenmesinden de sorumludurlar. Bu durumlarıyla, yasamaya ve hükümetin idari kanadına danışmanlık ve müşavirlik yapmaktadırlar.

Ülkemizde çocuklar, kadınlar ve engelliler gibi hassas grupların haklarının korunması ve geliştirilmesi amacıyla oluşturulan ancak merkezi idare bünyesinde bakanlık bağlı kuruluşları olarak örgütlenen Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı gibi kamu kurum ve kuruluşlarına aşağıda kısaca değinilecektir.


5) Uluslararası Alanda Yaşanan Gelişmeler

Temel hak ve hürriyetlerin yargı dışı siyasi ve/veya idari mekanizmalarla korunması konusu nispeten yeni sayılabilecek bir olgudur. Tarihsel gelişlim süreci içinde, temel hak ve hürriyetlerin sadece anayasal ve yasal düzenlemeler ile yargısal yollar ve usuller vasıtasıyla korunamayacağı görülmüştür. Bu noktadan hareketle, yürütme veya yasama organı ile ilişkili olmakla birlikte toplumun tüm kesimlerinin temsil edilebileceği şekilde çoğulcu bir yapıya ve dış faktörlerden etkilenmesini önleyecek derecede idari ve mali özerkliğe sahip insan hakları kurumları kurulması fikri gündeme gelmiş ve dünyanın birçok ülkesinde bu tür kurumlar oluşturulmuştur. İnsan hakları alanında kurumsallaşma çabalarına ilişkin bu gelişmeler Birleşmiş Milletler tarafından da memnuniyetle karşılanmıştır. “Paris Prensipleri” olarak bilinen ve ulusal insan hakları kurumlarının kuruluş, görev ve işleyişlerine, yetki ve sorumluluklarına ilişkin ilkeler içeren 20.12.1993 tarihli ve 48/134 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurul Kararıyla, insan haklarını etkin bir şekilde koruyacak ulusal insan hakları kurumlarının kurulması, mevcut olanların ise güçlendirilmesi tavsiyesinde bulunulmuştur.7

Bazı ülkeler, insan haklarının, ulusal düzeyde, insan hakları komisyonları veya ombudsmanlar gibi kurumlar oluşturularak korunması konusunda köklü bir geleneğe sahiptirler. Bununla birlikte, bu tür kurumların çoğu, 1980’lerden itibaren kurulmaya başlanmıştır. Birleşmiş Milletler tarafından aktif olarak teşvik edilen bu süreç, insan haklarının desteklenmesi konusunda ulusal ve uluslararası düzeyde giderek artan bir hareketlenmenin göstergesidir. Ulusal insan hakları kurumlarına giderek artan ilgi, son yıllarda pek çok ülkede yaşanan demokratikleşme ve reform süreçlerinde de gözlenebilir.

Ulusal kurumların çalışmalarıyla ilgilendiği ölçüde, Birleşmiş Milletler, uluslararası insan hakları yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri için tüm ülkelere uygun tek bir ulusal kurum modeli tavsiye edilemeyeceği anlayışına ulaşmıştır. Her ülke bu alanda birbirlerinin tecrübelerinden yararlanmakla birlikte, ulusal kurumlar var olan siyasi sistem kadar, yerel hukuki ve kültürel gelenekler de göz önünde bulundurularak geliştirilmelidir.

1993’te İnsan Hakları Dünya Konferansı tarafından kabul edilen Viyana Beyannamesi ve Eylem Programı, her devletin, kendi ihtiyaçlarına en uygun bir insan hakları kurumu için gereken çerçeveyi/çatıyı seçme hakkını özellikle vurgulamıştır:

İnsan Hakları Dünya Konferansı, “ulusal kurumların statüsüne ilişkin ilkeler” doğrultusunda ulusal kurumların kurulmalarını ve güçlendirilmelerini teşvik eder ve her devletin, ulusal düzeyde kendi özel gereksinimlerine en uygun çerçeveyi seçme hakkının olduğunu tanır. (Viyana Deklarasyonu ve Eylem Programı, 1. Bölüm, 36. Paragraf)8

Bu hüküm, devletler arasındaki büyük farklılıkların, uluslararası insan hakları standartlarının uygulanması/yürütülmesi için oluşturulacak yapılara yansıtılması gerekliliğinin kabul edildiğinin açık bir ifadesidir.9

Ülkemizin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi, her bir taraf devleti, sözleşmedeki hakların tam anlamıyla gerçekleştirilmesi için uygun tüm yolları kullanarak gerekli adımları atmaya davet etmektedir. Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesinin Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Hakların Korunmasında Ulusal İnsan Hakları Kuruluşlarının Rolüne ilişkin 10 numaralı Genel Yorumunda, bu adımların atılması için gereken araçlardan birinin de, insan haklarının korunmasını ve geliştirilmesini hedefleyen ulusal kuruluşların çalışmaları olduğu belirtilmiştir. Son yıllarda bu tür kuruluşların sayılarının artması Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve İnsan Hakları Komitesi tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Komite, ulusal kuruluşların insan haklarının geliştirilmesi, bölünmezliği ve birbirine bağlılıklarının garanti altına alınması alanında kritik bir rol oynadığına dikkat çekmektedir. Komite, taraf devletleri, ulusal insan hakları kuruluşlarının faaliyetlerinin ekonomik, sosyal ve kültürel haklara gereken önemi vermesinin garanti altına alınması ve anılan sözleşme uyarınca hazırlanacak devlet raporlarının söz konusu kuruluşların temel aktivitelerine ilişkin detayları da içermesi konusunda gereken çabayı göstermeye davet etmektedir.10

Birleşmiş Milletler ulusal kurumlar kurmak ya da var olanları güçlendirmek isteyen her ülkenin bunu gerçekleştirebilecek teknik ya da mali kapasiteye sahip olmadığını da kabul etmektedir. İnsan Hakları Merkezi, Teknik İşbirliği ve Danışmanlık Hizmeti Programı kapsamında son yıllarda bir takım ülkelere bu alanda uzman ve materyal desteği sağlamıştır. İnsan Hakları Merkezi, üye ülkeleri insan hakları ulusal kurmaları ve güçlendirmeleri için yardım istemeleri konusunda teşvik etmektedir. Böyle bir amaç için pratik yardım İnsan Hakları Merkezinin Danışma Hizmeti Programı çerçevesinde mümkün olabilecektir






A) Paris Prensipleri11

Ulusal kurumların statüsü hakkında “Paris Prensipleri” olarak bilinen ilkelerin belirlendiği 20.12.1993 tarihli ve 48/134 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurul Kararında, ulusal kurumların bu ilkeler doğrultusunda kurulması ve geliştirilmesi teşvik edilmektedir. Söz konusu Kararda, ulusal insan hakları kurumlarının kurulması konusunda ulusal düzeyde kendi ihtiyaçlarına en uygun çerçeveyi seçmenin her Devletin kendi hakkı olduğu tanınmaktadır. Kararda insan haklarını ve temel hürriyetleri geliştirmede ve korumada ve bu haklara ve hürriyetlere ilişkin kamusal duyarlılığı geliştirmede ve güçlendirmede ulusal düzeyde kurumların oynayabileceği rolün önemi vurgulanmaktadır. İnsan haklarının geliştirilmesi ve korunması için ulusal mevzuatla uyum içinde, etkili ulusal kurumların geliştirilmesinin ve bu kurumların üyeliklerinde çoğulculuğun ve kurumun bağımsızlığının temin edilmesinin önemi teyit edilmektedir. Üye Devletler, insan haklarının geliştirilmesi ve korunması için ulusal kurumlar kurmaya, kurmuş olanlarsa bunları güçlendirmeye davet edilmektedir. Bu kurumların insan haklarına yönelik bütün ihlalleri önlemeye çalışması ve bunlara karşı mücadele etmesi teşvik edilmektedir. Kararda ayrıca, İnsan Hakları Dünya Konferansı Viyana Bildirgesi ve Eylem Programının, insan haklarının geliştirilmesi ve korunmasında ulusal kurumların oynadığı önemli ve kurucu rolü; özellikle yetkili makamlara tavsiyede bulunma kapasitelerini; insan hakları ihlallerinin giderilmesinde, insan hakları eğitiminde ve insan hakları bilgilerinin yayılmasındaki rollerini teyit ettiği de hatırlatılmaktadır.

Söz konusu Karar ekinde yer alan Ulusal Kurumların Statüsüne İlişkin İlkeler ya da yaygın olarak bilinen adıyla Paris Prensipleri, ulusal insan hakları kurumlarının yetki ve sorumluluklarına, oluşum, bağımsızlık ve çoğulculuk güvencelerine, çalışma yöntemlerine ve bunlara ek olarak yarı yargısal yetkilerle donatılmış kurumların statüsüne dair standartları belirlemektedir.

Anılan ilkeler gereğince, ulusal kurumlar, anayasal veya yasal bir düzenleme ile insan haklarının korunması ve geliştirilmesine ilişkin yetkilerle donatılacaklardır. Ulusal kurumlar, yargının örgütlenmesine ilişkin olanlarda dahil olmak üzere insan haklarının korunmasını ve geliştirilmesini amaçlayan her türlü yasal ve idari düzenlemeler, tasarı ve taslaklar, insan hakları ihlalleri ve bunların giderilmesi, genel ve özel olarak ulusal düzeyde insan haklarının durumu ve bu durum ile devletin insan hakları alanındaki uluslararası yükümlülüklerinin uyumlulaştırılması konularında hükümet ve parlamento başta olmak üzere yetkili tüm makamlara bunların isteği üzerine veya re’sen tavsiyede bulunacaklar, görüş bildirecekler ve öneri sunacaklardır. Gerekiyorsa bu konularda yeni yasal ve idari düzenlemeler yapılmasını veya var olanların değiştirilmesini isteyebileceklerdir. Ulusal kurumlar bu konulardaki faaliyetlerini kamuoyuna sunabileceklerdir. Ulusal Kurumlar insan hakları alanında bilgilendirme, bilinçlendirme, eğitim ve araştırma faaliyetlerinde bulunacaklardır.

Ulusal kurumların üyeleri belirlenirken toplumun tüm kesimlerinin temsil edilebileceği çoğulcu bir yapı oluşturulmasına özen gösterilmelidir. Bu da, kuruma insan hakları alanında çalışan kişiler, akademisyenler, parlamento, (istişari mahiyette katılmak şartıyla) bakanlıklar veya diğer kamu kuruluşları mensupları, sosyal ve mesleki kuruluşlar ile felsefi veya dini düşünce akımları temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilebilecektir. Üyelerin belirlenme usulü, görev süreleri ve yeniden seçilip seçilemeyecekleri açık bir biçimde düzenlenmelidir.

Ulusal kurum, nitelik ve nicelik açısından, görevlerini sorunsuz bir şekilde yerine getirebilecek derecede idari ve mali altyapıya, daha açık bir ifadeyle bütçe ve personele sahip olmalıdır. Kaynak tahsisi ve kullanımı ile mali kontrole ilişkin hususlar, kurumun görevini bağımsızca yerine getirmesini engellemeyecek şekilde düzenlenmelidir.

Ulusal kurumlar yetkisine giren konuları değerlendirebilmek için gerekli her türlü bilgi ve belgeye ulaşabilmeli, ilgili kişileri dinleyebilmeli, kamuoyuna açıklamalarda bulunabilmelidir.

İnsan hakları ihlali iddialarına ilişkin başvuru ve şikayet almak ve incelemekle yetkilendirilmeleri durumunda, ulusal kurumlar, uzlaştırma yoluyla veya yasaların belirlediği sınırlar içinde bağlayıcı kararlar alabilme ya da, gerekli görüldüğü taktirde, gizlilik içinde dostane çözümler arayabilme; başvuru sahibini hakları konusunda, özellikle de kendisi için açık olan yollar hakkında bilgilendirebilme ve onun bu yollara ulaşmasını kolaylaştırabilme; şikayetleri ve başvuruları kabul edebilme veya yasayla belirlenmiş sınırlar içinde yetkili diğer mercilere aktarabilme ve özellikle de başvuru sahiplerinin haklarını elde etmelerini engelleyen yasa, tüzük ve idari uygulamalar için uyarmalar ve değişiklikler önerme dahil olmak üzere yetkili mercilere tavsiyelerde bulunabilme konularında görevlendirilebilirler.

Paris Prensipleri hakkındaki açıklamalara son verilmeden önce, söz konusu İlkelerin esas itibariyle bir tavsiye kararı niteliği taşıdığı, daha açık bir ifadeyle devletleri ulusal insan hakları kurumları kurmaya zorlamadığı ve bununla yükümlü kılmadığının belirtilmesi yararlı olacaktır. Ancak hiç kuşkusuz bu durumun bu alanda en önemli kilometre taşlarından biri olan Paris Prensiplerinin değerini düşürdüğü veya önemini azalttığı düşünülmemelidir.


B) Ulusal İnsan Hakları Kurumları ve Avrupa Birliği Üyelik Süreci

Avrupa Komisyonunun ülkemiz hakkında hazırladığı 2006 Yılı İlerleme Raporunda; insan haklarına ilişkin kurumsal çerçevenin geliştirilmesi gerektiği, ayrımcılığın önlenmesi ve eşit muamelenin teşviki için etkin ve bağımsız bir “Eşitlik Kurumu” oluşturulmasına ihtiyaç bulunduğu, İnsan Hakları Başkanlığı gibi insan haklarını savunmak ve izlemekle sorumlu kuruluşlar hususunda herhangi bir gelişme kaydedilmediği ifade edilmiştir.12 Benzer değerlendirmelere önceki yıllara ilişkin ilerleme raporlarında da yer verilmiştir.


a) Eşitlik Kurumları

Ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik, bu konularda yürürlüğe konulan direktifler ve uygulanan programlarla Avrupa Birliği politikalarında giderek artan bir önem kazanmaktadır. Bu süreçte, ayrımcılık yasağının ya da eşitlik ilkesinin ihlali durumunda, mağdur olduğunu düşünenlerin haklarının korunması amacıyla devletlere çeşitli yükümlülükler getirilmiştir. Bunlar arasında, ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik konularında görev yapacak bir kurumun oluşturulması da yer almaktadır.13

Avrupa Birliğinin ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik konularına ilişkin iki ana direktifi bulunmaktadır. Bunlar, Irk ve Etnik Kökene Bakılmaksızın Kişilere Eşit Muamele Edilmesi İlkesinin Uygulamaya Konmasına İlişkin 29.07.2000 tarihli ve 2000/43/EC sayılı Konsey Direktifi (Irk Ayrımcılığı Direktifi) ile İstihdam ve İş Konusunda Eşit Muamele İçin Bir Genel Çerçeve Oluşturulmasına İlişkin 27.11.2000 tarihli ve 2000/78/EC sayılı Konsey Direktifidir (Çerçeve Direktif).14

29.07.2000 tarihli ve 2000/43/EC sayılı Irk Ayrımcılığı Direktifinin “Eşit Muameleyi Yerleştirip Geliştirecek Organlar” başlıklı 13. maddesinde, üye devletlerin, ırk ve etnik kökene dayalı ayrımcılık yapılmaksızın bütün insanlara eşit muamele edilmesini yerleştirip geliştirecek kimi organ veya organları görevlendirecekleri ifade edilmiştir. Maddeye göre, bu organlar ulusal düzeyde insan hakları veya birey haklarını koruma sorumluluğunu üstlenmiş kurumların, başka bir deyişle ulusal insan hakları kurumlarının bir parçasını teşkil edebilirler. Anılan hükümle bu organların, yani ayrımcılıkla mücadele ve/veya eşitlik kurumlarının, ayrımcılıkla ilgili şikayetlerini takip etmede ayrımcılık mağdurlarına bağımsız yardım sağlamak, ayrımcılık ile ilgili bağımsız incelemeler hazırlamak, raporlar yayınlamak ve tavsiyelerde bulunmakla görevlendirilmeleri öngörülmüştür.

2000/78/EC sayılı Direktifte, 200/43/EC sayılı Direktiften farklı olarak kurumsal bir yapı oluşturulması öngörülmemiştir. Kurumsal yapılanma yükümlülüğü cinsel ayrımcılık ile ırk ve etnik kökene dayalı ayrımcılıkla sınırlıdır. Üye ülkelerin bu alanlarda kurumsal yapılanmalarını tamamlamaları gerekmektedir.15

Avrupa Birliği üyesi ülkelerde, ayrımcılığın önlenmesine ilişkin temel ilkeler çerçeve eşitlik yasalarında düzenlenmektedir. Eşitlik Kurumları da yine bu yasalarda düzenlenmekte ve en önemli fonksiyonları ayrımcılık yapılmasını önleyecek tedbirlerin alınmasını teşvik etmek şeklinde belirlenmektedir.16

Eşitlik Kurumları, danışma, teşvik, analiz, denetim ve destekleme, mağdurlara bağımsız yardım sağlama, anketler yapma, raporlar hazırlama ve yayımlama ve tavsiyelerde bulunmak üzere kurulmaktadırlar. Üye ülkeler, ülke şartları ve mevcut yapılanmaları da göz önünde bulundurarak öngörülen bu görevleri farklı biçimde mevzuatlarına yansıtmaktadırlar.17

Avrupa Birliği üyesi ülkelerin hemen hemen tamamında ayrımcılıkla mücadele ve eşitliğin korunması amacıyla ulusal düzeyde kurulmuş eşitlik kurumları bulunmaktadır.18





b) Üyelik Sürecinde Yapılması Düşünülen Çalışmalar

Avrupa Birliği Müktesebatına Uyum Programında19 2007 yılı içinde çıkarılmasında yarar görülen yasal düzenlemeler başlığı altında Yargı ve Temel Haklar faslındaki “Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı”20 ve Sosyal Politika ve İstihdam faslındaki sosyal politika ve istihdam alanında halen uyum sağlanamamış olan hususlarda hazırlanacak eylem planı çerçevesinde gerçekleştirilecek sosyal uyum paketi21 yer almaktadır. Bununla birlikte Ulusal İnsan Hakları Kurumuna ilişkin olarak Programda herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Programda revize edilmesi veya kurulması öngörülen Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları ve Ayrımcılıkla Mücadele/Eşitlik Kurumu gibi kurumlar kendi görev ve faaliyet alanlarında temel hak ve hürriyetlerin uygulanmasını izlemek ve değerlendirmek, bunları korumak ve geliştirmekle görevlidir. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları ile Ayrımcılıkla Mücadele/Eşitlik Kurumu kendi ihtisas alanları olan spesifik birer insan hakları kurumu niteliği taşımaktadırlar.

Bu durumda, Programda yer alan bilgilere göre insan hakları ile ilgili iki özel (Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları ile Ayrımcılıkla Mücadele/Eşitlik Kurumu) görevli kurum oluşturulması öngörülmektedir. Yine yukarıda belirtildiği gibi, Ulusal İnsan Hakları Kurumu hakkında Programda herhangi bir açıklama yer almamaktadır.

Bu durumda, ülkemizde Paris Prensiplerine uygun bir insan hakları yapılanmasına gidilip gidilmeyeceği, eğer gidilecekse, yani bir Ulusal İnsan Hakları Kurumu kurulacak ise bu kurum ile Programda kurulması öngörülen kurumlar (Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları ve Ayrımcılıkla Mücadele/Eşitlik Kurumu) arasındaki yetki ve görev paylaşımının nasıl belirleneceği ve insan hakları alanında kurumsallaşma çalışmaları çerçevesinde genel görevli tek bir insan hakları biriminin mi yoksa konularına göre görevli özel insan hakları birimlerinin mi kurulmasının daha yerinde olacağı hususlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Buraya kadar anlatılanlarından, ülkemizde Paris Prensiplerine uygun bir insan hakları yapılanmasının oluşturulmasının uluslararası yükümlülüklerimiz ve özellikle de Avrupa Birliği üyelik süreci açısından bir zorunluluk teşkil ettiği sonucuna ulaşılmaktadır.









II) ÜLKEMİZDE İNSAN HAKLARI ALANINDA KURUMSALLAŞMA ÇALIŞMALARI

1) Anayasal Çerçeve

Bilindiği üzere, Anayasamızın Cumhuriyetin niteliklerinin belirtildiği 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin insan haklarına saygılı bir hukuk Devleti olduğu ifade edilmiştir. Anayasamızın 5. maddesinde kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak Devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır. Anayasamızın “kanun önünde eşitlik” başlıklı 10. maddesinde de herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu; Devlet organlarının ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları hükme bağlanmıştır.

Temel hak ve hürriyetler, Anayasamızın ikinci kısmında, temel hak ve hürriyetlere ilişkin genel hükümler, kişinin hakları ve ödevleri, sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler ve siyasi haklar ve ödevler başlıkları altında düzenlenmiştir. Anayasamız, temel hak ve hürriyetleri yalnızca düzenlemekle kalmayarak korunmaları için de bir takım mekanizmalar ve güvenceler öngörmüştür.

Anayasamızın, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağına ilişkin 13. maddesi; usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınacağına ilişkin 90. maddesinin son fıkrası ve sıkıyönetim ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceğine ilişkin 91. maddesinin birinci fıkrası hükümleri temel hak ve hürriyetlerin korunması amacıyla Anayasamızın kurmuş olduğu mekanizmalardan bazılarıdır.

Anayasamız, temel hak ve hürriyetlerin korunması hususunda yalnızca yukarıda bazı örnekleri verilen güvencelerle yetinmemiş, temel hak ve hürriyetlerin hak arama ve başvuru yolları vasıtasıyla korunabilmesi için de bazı düzenlemeler getirmiştir. Anayasamızın “hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde; herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra, temel hak ve hürriyetlerin korunmasına ilişkin 40. maddesinde; Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahip olduğu belirtilerek temel hak ve hürriyetlerin yargısal usul ve yollar yanında siyasi ve idari usuller ve yollarla da korunabilmesi imkanı getirilmiştir. Bu durum Anayasamızın dilekçe hakkını düzenleyen 74. maddesinde; vatandaşların ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancıların kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahip olduğu, kendileriyle ilgili başvurmaların sonucunun gecikmeksizin dilekçe sahiplerine yazılı olarak bildirileceği ifade edilmek suretiyle de pekiştirilmiştir.

İnsan haklarının korunmasına ve geliştirilmesine ilişkin olarak Anayasamızda yer alan ve yukarıda değinilen hükümlerin yanı sıra, ülkemizin insan hakları alanında taraf olduğu uluslararası sözleşmeler de insan hakları standartlarının en yüksek düzeye ulaştırılmasında özel bir önem taşımaktadır. Bilindiği gibi; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini ilk onaylayan ülkeler arasında yer alan ülkemiz; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Sosyal Şartı ile Birleşmiş Milletler İkiz Sözleşmeleri olarak bilinen Medeni ve Siyasi Haklar ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmeleri başta olmak üzere insan hakları konusundaki hemen hemen tüm Avrupa ve Birleşmiş Milletler sözleşmelerine taraftır. Bu sözleşmeler, Anayasada da öngörüldüğü üzere Türk hukuk sisteminin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.22 Bu sözleşmelerle oluşturulan denetim mekanizmaları da iç hukukumuza dahil edilmiştir.


2) Kurumsallaşma Çalışmaları

İnsan hakları alanında kurumsallaşma çalışmaları, dünyadaki gelişmelere paralel bir şekilde, ülkemizde de ivmesi giderek artan bir seyir izlemiştir. Bu konuda ilk adım 05.12.1990 tarihli ve 3686 sayılı Kanunla atılmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde bir İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu kurulmuştur. 1991 yılından itibaren de bir Devlet Bakanı insan haklarının takip ve koordinasyonu ile görevlendirilmeye başlanmıştır. 09.04.1997 tarihli ve 1997/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile insan hakları ile ilgili konularda görevli Devlet Bakanının başkanlığında Başbakanlık, Adalet, İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarlarının Katılımıyla İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu teşkil edilmiştir. 04.06.1998 tarihli ve 23362 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle İnsan Hakları Eğitimi On Yılı Ulusal Komitesi kurulmuştur. İnsan Haklarının korunmasını ve ihlallerin önlenmesini sağlamak amacıyla 02.11.2000 tarihli ve 24218 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle de İnsan Hakları İl ve İlçe Kurulları oluşturulmuştur. Ayrıca İçişleri ve Adalet Bakanlıkları başta olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlar bünyesinde de insan hakları birimleri kurulmuştur. Yine değişik tarihlerde, tutuklular ve hükümlüler ile kadınlar, çocuklar ve engelliler gibi hassas grupların ve terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayanların korunması amacıyla Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Zarar Tespit Komisyonları gibi kurum ve kuruluşlar oluşturulmuştur.

Devlet teşkilatı içerisinde insan hakları alanında kurumsallaşma konusundaki en kapsamlı düzenleme Başbakanlık teşkilatı hakkındaki 3056 sayılı Kanunda değişiklik yapan 12.04.2001 tarihli ve 4643 sayılı Kanunla gerçekleştirilmiştir. Anılan Kanunla Başbakanlık merkez teşkilatı içerisinde ana hizmet birimi olarak “İnsan Hakları Başkanlığı” kurulmuştur. 09.04.1997 tarihli ve 1997/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile kurulan İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu “İnsan Hakları Üst Kurulu” adı altında yeniden yapılandırılmış ve kanuni bir statüye kavuşturulmuştur.23 Söz konusu Kanunla, ayrıca, “İnsan Hakları Danışma Kurulu”nun oluşumu düzenlenmiş, ihlal iddialarını incelemek üzere de “İnsan Hakları İhlal İddialarını İnceleme Heyetleri” oluşturulabilmesine olanak tanınmıştır. İnsan Hakları Üst Kurulu, İnsan Hakları Danışma Kurulu ve İnsan Hakları İhlal İddialarını İnceleme Heyetlerinin sekreterya hizmetlerini yapmak görevi İnsan Hakları Başkanlığına verilmiştir.

4643 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yayımlanan yönetmeliklerle İnsan Hakları Üst Kurulu, İnsan Hakları Danışma Kurulu ve İnsan Hakları İhlal İddialarını İnceleme Heyetlerinin kuruluşları, görev ve işleyişleri ile ilgili usul ve esaslar belirlenmiş, İnsan Hakları İl ve İlçe Kurulları son mevzuat değişiklikleri doğrultusunda yeniden yapılandırılarak sivil toplum ağırlıklı ve eksenli bir yapıya kavuşturulmuştur. İnsan Hakları Eğitimi On Yılı Ulusal Komitesi de, İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesi adı altında daimi bir statüye kavuşturulmuştur.

Temel hak ve hürriyetlerin korunması amacıyla iç hukukumuzda oluşturulan siyasi ve idari başvuru mekanizmalarına, Ülkemizin değişik tarihlerde taraf olduğu sözleşmeler vasıtasıyla uluslararası başvuru mekanizmaları da eklenmiştir. Bu konuda en iyi bilinen örnek olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yanı sıra Birleşmiş Milletler İşkenceyi Önleme, Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi ve İnsan Hakları Komitelerinin başvuru alma ve inceleme yetkileri de Ülkemiz tarafından tanınmış ve kabul edilmiştir. Böylece, bireyler tarafından, iç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra ilgili uluslararası organlara başvurabilme imkanı getirilmiştir.

Kamu yönetiminde yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında hazırlanan Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısında da insan haklarının korunması konusuna özel bir önem verildiği görülmektedir. Anılan tasarıda insan hak ve özgürlüklerini esas alan bir kamu yönetiminin oluşturulmasının hedeflendiği, kamu yönetiminin temel amaç ve görevinin kişilerin hak ve özgürlüklerini kullanmalarının önündeki engelleri kaldırmak olduğu, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde ve bu hizmetlerden yararlanmada ayrımcılık, bu hizmetlerle ilgili olarak insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayıcı düzenleme ve uygulama yapılamayacağı hususları açıkça belirtilmiştir.24 Ancak bilindiği gibi bu tasarı kanunlaşamamıştır.25

İnsan hakları alanında kurumsallaşma çalışmaları kapsamında ülkemizde son zamanlarda yaşanan en önemli gelişmelerden biri de, 13.10.2006 tarihli ve 26318 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 28.09.2006 tarihli ve 5548 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu ile bir “Kamu Denetçiliği Kurumu”nun (Ombudsman) kurulması olmuştur. Ancak, Anayasa Mahkemesinin 01.11.2006 tarihli ve 26333 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 27.10.2006 tarihli ve E. 2006/140, K. 2006/33 sayılı Kararıyla söz konusu Kanunun Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşunu düzenleyen geçici 1. maddesinin yürürlüğü durdurulmuş ve bunun sonucu olarak Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulması mümkün olamamıştır. Anılan Kanunla kurulması öngörülen Kamu Denetçiliği Kurumu aşağıda daha geniş bir biçimde ele alınacaktır.




III) İNSAN HAKLARI ALANINDA ÜLKEMİZDE MEVCUT KURUMSAL YAPI
VE BU YAPIYA İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER

Yukarıda da anlatıldığı gibi, uluslararası alanda yaşanan gelişmelere paralel olarak 1990’lı yıllardan itibaren ülkemizde kamu idaresi bünyesinde genel ve özel görevli birçok insan hakları kurumları oluşturulmuştur. İlk akla gelen örnekleri Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı ve İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları olan bu oluşumlar ve bunlara ilişkin değerlendirmelere aşağıda biraz daha geniş bir şekilde yer verilmeye çalışılacaktır.

1) İnsan Hakları Alanında Ülkemizde Mevcut Kurumsal Yapı26

A) Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, dünyada ve Türkiye’de insan haklarına saygı ve bu konudaki gelişmeleri izlemek suretiyle uygulamaların bu gelişmelere uyumunu sağlamak ve başvuruları incelemek üzere 05.12.1990 tarihli ve 3686 sayılı Kanunla kurulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi milletvekillerinden oluşan Komisyonda siyasi parti grupları ile bağımsızlar Meclisteki üye sayıları ile orantılı olarak temsil edilmektedir. Komisyon başkanı, başkan vekilleri, sözcüsü ve katibi Komisyon üyelerince seçilmektedir.

Komisyon genel olarak, insan hakları konusundaki gelişmeleri izlemek, Türkiye'nin insan hakları mevzuatı ve uygulamalarının, taraf olduğu uluslararası andlaşmalara, Anayasa ve Kanunlara uyumuna ilişkin çalışmalarda bulunmak, insan haklarının ihlale uğradığına dair iddialar ile ilgili başvuruları incelemek veya gerekli gördüğü hallerde ilgili mercilere iletmek, yaptığı çalışmalar ve elde ettiği sonuçları kapsayan yıllık raporlar hazırlamakla görevlidir.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, görevleri ile ilgili olarak, bakanlıklar, mahalli idareler, üniversiteler ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile özel kuruluşlardan bilgi istemek ve buralarda inceleme yapmak, ilgililerini çağırıp bilgi almak yetkisine sahiptir.

Komisyon, görevleri ile ilgili olarak hazırladığı raporları Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunar. Komisyon raporları Başbakanlık ve ilgili bakanlıklara da gönderilir.

Komisyonun gerekli görmesi halinde; inceleme konusunun sorumluları hakkında genel hükümlere göre kovuşturma veya işlem yapılabilmesi için, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca Komisyon raporu ilgili mercie bildirilir.

Komisyon, kendisine intikal eden başvuruların sonucu veya yapılmakta olan işlem hakkında başvuru sahibine en geç altmış gün içinde bilgi verir.




Değerlendirme

Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde kurulan ve milletvekillerinden oluşan İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Meclisten ayrı bir varlığı, bütçesi ve personeli bulunmamaktadır. İnsan hakları ihlallerine ilişkin şikayet ve başvuruları almak ve incelemek, ülkenin insan hakları açısından durumunu izlemek, ulusal mevzuat ve uygulamanın uluslararası standartlarla uyumunu sağlamak, ilgili kişilerden bilgi almak ve onları dinlemek, ilgili kurumlarda inceleme yapmak gibi önemli yetki ve görevlere sahip olmakla birlikte, bu yetki ve görevlerin ancak yeterli uzman personel ve mali kaynak vasıtasıyla ifa edilebileceği açıktır. Sadece milletvekillerinin Komisyon üyesi olabildiği ve üye olabilmek için insan hakları alanıyla ilgili herhangi bir özellik aranmadığı hususları da dikkate alındığında, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun Paris Prensipleri çerçevesinde bir ulusal insan hakları kurumu olma niteliğine sahip bulunmadığı açık bir şekilde kendini göstermektedir.


B) İnsan Hakları Üst Kurulu

09.04.1997 tarihli ve 1997/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile kurulan İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu, 12.04.2001 tarihli ve 4643 sayılı Kanunla “İnsan Hakları Üst Kurulu” adı altında yeniden yapılandırılmış ve kanuni bir statüye kavuşturulmuştur.27 İnsan Hakları Üst Kurulunun Kuruluş, Görev ve İşleyişi ile İlgili Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 15.08.2001 tarihli ve 24494 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

İnsan Hakları Üst Kurulu; Başbakanın görevlendireceği bir Devlet Bakanının başkanlığında; Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müsteşarlarından teşekkül eder. Üst Kurul gerekli gördüğü takdirde ilgili kamu kuruluşları ile özel kuruluşların temsilcilerini toplantılarına katılmaya davet edebilir ve belirleyeceği konularda komisyonlar ve çalışma grupları kurabilir.

Üst Kurul insan haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik idarî ve kanunî düzenlemelere ilişkin çalışmalar yapmak ve Başbakanlık ve bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşları için insan hakları konusunda tavsiye kararları vermekle görevlidir.

İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesinde görev alacak öğretim üyesi ve temsilci gönderecek gönüllü kuruluşları seçmek, Komite çalışmalarını izlemek, değerlendirmek ve yönlendirmek ve İnsan Hakları Danışma Kurulunda görev alacak kurum ve kuruluş temsilcileri dışındaki üyeleri seçmek, çalışmalarını izlemek ve değerlendirmek, Üst Kurulun görevleri arasındadır.

Değerlendirme

Üst Kurul İnsan haklarıyla ilgili bakanlıkların müsteşarlarını bir araya getirmekle sorunların üst düzeyde ele alınmasına ve çözüm önerileri geliştirilmesine imkan vermektedir Bu yönüyle de insan haklarının korunması ve geliştirilmesinde oldukça önemli rol oynayabilecek bir potansiyele sahip bulunmaktadır. Bununla birlikte Üst Kurulun da ulusal insan hakları kurumu olarak nitelendirilemeyeceği izahtan varestedir. Zaten Üst Kurulun bu amaçla kurulmadığı 4643 sayılı Kanunun tamamının incelenmesinden anlaşılabilmektedir.


C) İnsan Hakları Danışma Kurulu

İnsan Hakları Danışma Kurulu, 12.04.2001 tarihli ve 4643 sayılı Kanununda aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:

“İnsan haklarına ilişkin olarak ilgili Devlet kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları arasında iletişim sağlamak ve insan haklarını kapsayan ulusal ve uluslararası konularda danışma organı olarak görev yapmak üzere, Başbakanın görevlendireceği bir Devlet bakanına bağlı olarak İnsan Hakları Danışma Kurulu oluşturulmuştur. Danışma Kurulu, insan hakları ile ilgili bakanlık, kamu kurum ve kuruluşları ile meslek kuruluşları temsilcileri, insan hakları alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve bu alanda yayınları ve çalışmaları bulunan kişilerden oluşur. Danışma Kuruluna, kendi üyeleri arasından seçeceği bir başkan başkanlık eder. Danışma Kurulunun sekretarya hizmetleri İnsan Hakları Başkanlığınca yerine getirilir. Danışma Kurulunun giderleri Başbakanlık bütçesinden karşılanır.”

İnsan Hakları Danışma Kurulunun Kuruluş, Görev ve İşleyişi ile İlgili Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 15.08.2001 tarihli ve 24494 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

İnsan Hakları Danışma Kurulu, insan hakları ile ilgili bakanlık, kamu kurum ve kuruluşları ile meslek kuruluşları temsilcileri, insan hakları alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve bu alanda yayınları ve çalışmaları bulunan kişilerden oluşur.

Danışma Kurulu, insan haklarını kapsayan ulusal ve uluslararası konularda danışma organı olarak görev yapmak ve insan haklarına ilişkin olarak ilgili Devlet kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları arasında iletişim sağlamakla görevlidir.

Danışma Kuruluna, kendi üyeleri arasından seçeceği bir başkan başkanlık eder.

Değerlendirme

“İnsan haklarına ilişkin olarak ilgili Devlet kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları arasında iletişim sağlamak ve insan haklarını kapsayan ulusal ve uluslararası konularda danışma organı olarak görev yapmak” gibi çok önemli iki konuda görevlendirilen Danışma Kurulu, üye kompozisyonu açısından, 4643 sayılı Kanunla oluşturulan kuruluşlar arasında ulusal insan hakları kurumu nitelendirmesine en fazla yaklaşanı olmuştur. Kurulun bu amaçla kurulduğu madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir.28 İnsan hakları ile ilgili kamu, meslek ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile insan hakları alanında yayınları ve çalışmaları bulunan kişilerden oluşan Kurul, başkanını kendi üyeleri arasından seçmektedir. Bununla birlikte, üyelerin sayısı, seçim usulü ve görev süreleri dahil olmak üzere Kurulun kuruluş, görev ve işleyişleri ile ilgili usul ve esaslar Kanunla düzenlenmemiş, 4643 sayılı Kanunun geçici 2. maddesiyle yönetmeliğe havale edilmiştir. Bu durumun hem ulusal kurumlara ilişkin temel unsurların en azından kanunla düzenlenmesini öngören Paris Prensiplerine, hem de ulusal kurumların en nihayetinde idari yapılanmalar oldukları göz önünde bulundurulduğunda, idare hukukunun temel ilkelerinden olan ve Anayasamızda da ifadesini bulan idarenin kanuniliği ilkesi ile uyumlu olmadığı düşünülmektedir. Kurulun bir Devlet Bakanına bağlı olması, ayrı bir idari, mali ve hukuki varlığının ve personelinin bulunmaması da kendisinin Paris Prensiplerine uygun bir ulusal insan hakları kurumu olarak nitelendirilmesini engellemektedir. Son olarak, Kurulun insan hakları ihlali iddialarına ilişkin başvuru ve şikayet alma ve bunları inceleme yetkisinin bulunmadığını da belirtmek gerekir.


D) İnsan Hakları İhlali İddialarını İnceleme Heyetleri

İnsan Hakları İhlali İddialarını İnceleme Heyetleri, insan hakları ihlâli iddialarını yerinde incelemek ve araştırmakla görevlidir.

Heyetler; Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı temsilcileri ile insan hakları alanında çalışmalar yapan kişi ve meslek kuruluşları arasından inceleme ve araştırma yeri ve konusuna göre Başbakanın görevlendireceği bir Devlet bakanınca beş kişiden az olmamak üzere belirlenir.

İnsan Hakları İhlali İddialarını İnceleme Heyetleri, 12.04.2001 tarihli ve 4643 sayılı Kanununda aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir:

“İnsan hakları ihlâli iddialarını yerinde incelemek ve araştırmak üzere, Başbakanın görevlendireceği bir Devlet bakanına bağlı olarak heyetler oluşturulur. Heyetler; Başbakanlık, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı temsilcileri ile insan hakları alanında çalışmalar yapan kişi ve meslek kuruluşları arasından inceleme ve araştırma yeri ve konusuna göre Başbakanın görevlendireceği bir Devlet bakanınca beş kişiden az olmamak üzere belirlenir. Heyetlere Başbakanlık temsilcisi başkanlık eder ve sekretarya hizmetleri İnsan Hakları Başkanlığınca yerine getirilir. Heyetlerde görev alacak bakanlık temsilcileri kurumlarınca, kişi ve meslek kuruluşları ise Başbakanın görevlendireceği bir Devlet bakanınca belirlenir. Heyetler, Başbakanın görevlendireceği bir Devlet bakanının onayı ile inceleme ve araştırma yaparlar ve inceleme ve araştırma sonuçlarını bir rapor halinde görevlendiren makama sunarlar. Heyetlerin giderleri Başbakanlık bütçesinden karşılanır.”

İnsan Hakları İhlali İddialarını İnceleme Heyetlerinin Kuruluş, Görev ve İşleyişi İle İlgili Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 15.08.2001 tarihli ve 24494 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır

Değerlendirme

Heyetler süreklilik arz etmemekte, araştırma yeri ve konusuna göre, beş kişiden az olmamak şartıyla ilgili kişiler ile kamu ve meslek kuruluşları temsilcileri arasından Devlet Bakanınca belirlenmektedir. Heyetlerin görevi insan hakları ihlali iddialarının yerinde incelenmesi ve araştırılması ile sınırlıdır. İnceleme ve araştırma Devlet Bakanının onayı ile yapılmakta ve sonuca ilişkin rapor Bakana sunulmaktadır. Uzman kişilerden oluşan bir Heyetin ihlal iddialarını yerinde etkin ve hızlı bir şekilde inceleyebileceği düşünülebilir. Ancak heyetin ne gibi yetkilere sahip olduğu Kanunda belirtilmemiştir. Bu durumda, heyet üyesi kamu görevlilerinin inceleme ve araştırma sırasında ancak kendi görevlerine ilişkin yetkileri kullanabilecekleri akla gelmektedir. Sonuç olarak İnsan Hakları İhlali İddialarını İnceleme Heyetleri de Paris Prensiplerine uygun bir yapılanma değildir.


E) İnsan Hakları Başkanlığı

İnsan Hakları Başkanlığı da, 12.04.2001 tarihli ve 4643 sayılı Kanunla, Başbakanlık ana hizmet birimi olarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalarda bulunmak üzere kurulmuştur. Başkanlık genel olarak insan hakları ile ilgili konularda görevli kuruluşlar arasında koordinasyon sağlamak, insan hakları konusundaki mevzuat ve uygulamayı izlemek, aksaklıkların giderilmesine ve ulusal mevzuatın uluslararası belgelerle uyumlu hale getirilmesine ilişkin çalışmalarda bulunmak, kamu kurum ve kuruluşlarının insan hakları eğitim programlarının uygulanmasını izlemek, insan hakları ihlâli iddiaları ile ilgili başvuruları incelemek ve araştırmakla görevlidir. Başkanlık ayrıca İnsan Hakları Üst Kurulu, Danışma Kurulu, İhlal İddialarını İnceleme Heyetleri ve İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesinin sekreterya hizmetlerini yürütmektedir.

Değerlendirme

İnsan haklarının korunması ve geliştirilmesi konusunda oldukça önemli görevler üstlenmekle birlikte, Başkanlık bu görevlerini etkin bir biçimde yerine getirmesi sağlayacak yetkilerden mahrumdur. Söz gelimi ihlal iddialarının incelenmesi konusunda Başkanlığın ilgili kuruluş temsilcilerini ya da kişileri dinleyip dinleyemeyeceği, kişi, kurum veya kuruluşlardan bilgi veya belge isteyip isteyemeyeceği, bunların da istenenleri vermek zorunda olup olmadıkları konuları belirsizdir.

Başbakanlığın ana hizmet birimi olması, dolayısıyla da Başbakanlıktan ayrı bir hukuki, idari ve mali bir varlığının, bütçesinin ve personelinin bulunmaması nedeniyle İnsan hakları Başkanlığının da Paris Prensiplerine uygun bir yapılanma olmadığı açıktır. Bununla birlikte bir merkezi idare birimi olarak insan haklarının korunmasında ve geliştirilmesinde özellikle insan hakları eğitimi ve ihlal iddialarının incelenmesi konularında yürüttüğü çalışmalar açısından Başkanlığın rolü ve önemi küçümsenemez. İnsan Hakları Başkanlığı, insan hakları ihlal iddialarına ilişkin bireysel başvuruları incelemekte ve bir hak ihlali tespit etmesi durumunda ilgili kurumlarla temasa geçerek ihlalin giderilmesi için gerekli işlemlerin yapılmasını sağlamaktadır. Başkanlık ayrıca, özellikle İl İlçe İnsan Hakları Kurullarına yönelik geniş kapsamlı eğitim faaliyetleri gerçekleştirmektedir.


F) İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesi

04.06.1998 tarihli ve 23362 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle oluşturulan İnsan Hakları Eğitimi On Yılı Ulusal Komitesi, 11.11.2006 tarihli ve 26343 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesi adı altında daimi bir statüye kavuşturulmuştur.

İnsan Hakları Üst Kuruluna bağlı olarak kurulan İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesi insan hakları ile ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluş temsilcilerinden ve insan hakları alanında çalışmalarıyla tanınmış öğretim üyelerinden oluşmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri kurumlarınca, gönüllü kuruluşlar ve öğretim üyeleri üst kurulca belirlenmektedir. Ulusal Komite, başkanını ve başkan vekilini kendi üyeleri arasından seçmektedir.

İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesi danışma organı olarak çalışmak ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Eğitimi Dünya Programı amaçları doğrultusunda çalışmalar yapmak üzere kurulmuştur. Ulusal Komite, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Eğitimi Dünya Programının Türkiye’de uygulanabilmesi için eylem planı önerisini hazırlayarak onay için İnsan Hakları Üst Kuruluna sunar. Bu çerçevede yürütülen eğitim çalışmalarını izler, değerlendirmelerini İnsan Hakları Üst Kuruluna bildirir. Ayrıca bu konularda Üst Kurulca verilen diğer görevleri yerine getirir. Ulusal Komitenin sekretarya hizmetleri Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı tarafından yerine getirilir.

Değerlendirme

İnsan hakları alanında çalışan devlet ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getirmekle üye kompozisyonu açısından İnsan Hakları Danışma Kuruluna benzeyen Ulusal Komite, üyelerinin oluşumu ve görevleri itibariyle Üst Kurulun denetiminde ve gözetiminde, tamamıyla Üst Kurula bağlı bir organdır. Sınırlı görev tanımı ile birlikte düşünüldüğünde Üst Kurula bağlı bir alt çalışma grubunu ya da komisyonunu andırmaktadır. Bunlarla birlikte Danışma Kurulunda olduğu gibi devlet ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getiren daimi bir platform niteliği taşıdığından insan haklarının korunması ve geliştirilmesindeki rolü ve önemi yadsınamaz.


G) İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları

İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları, insan haklarının korunmasını sağlamak, ihlâl iddiaları hakkında gerekli inceleme ve araştırmaları yapmak ve bunların sonuçlarını yetkili mercilere bildirmek, insan hakları ile ilgili olarak toplumu bilgilendirmek, idarenin uygulamalarında vatandaşlara hoşgörü ve nezaketle yaklaşılmasını temin etmek ve uygulayıcıları ve kamu görevlilerini eğitmek üzere kurulmuştur.

02.11.2000 tarihli ve 24218 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle oluşturulan İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları, 23 Kasım 2003 tarihli ve 25298 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelikle yeniden yapılandırılmıştır. Anılan Yönetmelikle Kurulların kamu görevlisi ağırlıklı yapısı değiştirilmiş, sivil toplum eksenli ve ağırlıklı bir oluşum gerçekleştirilmiştir. Kurulların görevleri, çalışma usul ve esasları ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. İnsan haklarının korunması ve ihlallerin önlenmesine ilişkin genel görevlerin yanı sıra Kurullar her türlü ayrımcılığın önlenmesi için gerekli çalışmaları yapmakla görevlendirilmiştir.

İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları mülki idare amirlerinin başkanlığında kamu görevlileri, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ve siyasi parti temsilcilerinden oluşmaktadır. Kurul Başkanı gerekli gördüğü durumlarda ilgili kamu veya özel kuruluş temsilcilerini veya kişileri de toplantıya çağırabilmektedir.

Türkiye genelinde il ve ilçe merkezlerinde bulunan her bir kurulun bünyesinde “İnsan Hakları Danışma ve Başvuru Masası” oluşturulmuştur. Masaya gelen başvurularla ilgilenmek üzere her bir masada hukuk formasyonuna sahip ya da halkla ilişkiler konusunda uzman bir memurun görevlendirilmesi öngörülmüştür.

İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi çerçevesinde, gerek vatandaşlarla bireyler olarak, gerek sivil toplum kuruluşlarıyla genel düzeyde, temasları kolaylaştırmak ve işbirliğini arttırmak amacına yönelik olarak oluşturulmuştur. Bu bağlamda Kurulların, insan hakları bilincini yaygınlaştırmaya ve kamu görevlilerini insan hakları konularında eğitmeye yönelik etkinliklere ağırlık vermesi üzerinde önemle durulmaktadır. Halihazırda ülkemizde 81 il ve 850 ilçe olmak üzere toplam 931 İnsan Hakları Kurulu bulunmaktadır.29

İl ve İlçe Kurulları; insan hakları ihlali iddiaları ile ilgili başvuruları incelemek ve araştırmak, inceleme ve araştırma sonuçlarını değerlendirmek, ulaşılan sonuçları konusuna göre Cumhuriyet savcılıklarına ya da ilgili idari makamlara iletmek ve sonucunu takip etmekle görevlidir. Kurullar aynı zamanda insan hakları alanında bilgilendirme, bilinçlendirme eğitim faaliyetleri gerçekleştirmek, kadın, çocuk, hasta ve özürlü hakları ile araştırmalar yapılmasını ve çözümler üretilmesini teşvik etmek, insan hakları uygulamalarını yerinde görmek amacıyla ilgili kurum ve kuruluşlara ziyaretler gerçekleştirmek, her türlü ayrımcılığın önlenmesi için gerekli çalışmaları yapmakla da görevlidirler.

Kurullar üye tamsayılarının salt çoğunluğu ile toplanmakta ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar almaktadır. Kararlara itirazı olan üyelerin karşı oy gerekçeleri, karar altında özet olarak kaydedilmektedir. Herhangi başka bir kişi, kurum veya kuruluşun kararlar üzerinde onama, veto ya da değişiklik yapma yetkisi bulunmamaktadır.

Değerlendirme

İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları da insan hakları alanındaki kamu ve sivil toplum temsilcilerinin bir araya geldiği daimi bir platform niteliği taşımakta bu özelliğiyle İnsan Hakları Danışma Kurulu ve İnsan Hakları eğitimi Ulusal Komitesinin yerel düzeydeki örneklerine benzemektedirler. Bununla birlikte Kurulların görevleri Danışma Kurulu ve Ulusal Komiteye nazaran daha geniş ve ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Diğer taraftan Kurul başkanları Kurul üyeleri tarafından seçilmemekte, mülki idare amirleri (valiler, vali yardımcıları ve kaymakamlar) Kurullara Başkanlık etmektedirler.

Kurulların hukuki dayanağı noktasında birtakım sıkıntılar mevcuttur. Kurulların kuruluş, görev ve işleyişlerini düzenleyen ve 23.11.2003 tarihli ve 25298 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelikte hukuki dayanak olarak Başbakanlık teşkilatı hakkındaki 3056 sayılı Kanunun ek 6. maddesine atıf yapılmaktadır. Bu madde ise yukarıda anlatılan İnsan Hakları İhlali İddialarını İnceleme Heyetlerinin oluşumunu düzenlemektedir. Bilindiği gibi, idarenin belli bir alanda düzenleme yapabilmesi için kanuni bir dayanağa ihtiyacı olmakla birlikte, bu kanuni dayanakta idarenin düzenleme yapma yetkisinin açıkça öngörülmüş olması kural olarak zorunlu değildir.30 Bu noktadan hareketle, 4643 sayılı Kanunun bir bütün olarak Kurullar için kanuni bir dayanak teşkil ettiği ileri sürülebilir. Ancak, daha net ve belirgin bir kanuni dayanağın Kurulların görevlerini daha etkin bir biçimde yerine getirmelerine büyük katkılar sağlayacağı ve Kurulları daha sağlıklı bir hukuki statüye kavuşturacağı aşikardır. Böyle bir kanuni düzenlemede, Kurulların oluşumuna, görev ve işleyişlerine ilişkin temel kriterlerin belirlenmesi yerinde olacaktır.

Kurullar insan haklarının korunması ve geliştirilmesi noktasında özellikle ayrımcılıkla mücadele; bilgilendirme, bilinçlendirme ve eğitim; araştırma ve izleme ve ihlal iddialarını inceleme konularında önemli görevler üstlenmişlerdir. Bununla birlikte, İnsan Hakları Başkanlığında olduğu gibi bu görevlerini ifa için gereken yetkilerden mahrumdurlar. Söz gelimi ihlal iddialarının incelenmesi konusunda Kurulların ilgili kuruluş temsilcilerini ya da kişileri dinleyip dinleyemeyeceği, kişi, kurum veya kuruluşlardan bilgi veya belge isteyip isteyemeyeceği, bunların da istenenleri vermek zorunda olup olmadıkları konuları belirsizdir. Bu konulara ilişkin olarak Yönetmelikteki tek hüküm, 18. maddenin son fıkrasındaki Kurul kararlarının ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından gecikmeksizin öncelikle ele alınıp sonuçlandırılacağına ilişkin düzenlemedir.

Kurullara yöneltilebilecek bir diğer eleştiri de mülki idare amirlerinin başkanlık etmesi ve Kurul üyelerinin yarısına yakın bir kısmının Kurul başkanları tarafından belirlenmesidir. Yönetmelikte üyelik süresi ve teminatı hakkında herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

Mahalli seviyede tüm ülke düzeyinde oluşturulmaları açısından Kurullar insan hakları kurumsallaşmasına yeni bir ivme ve açılım kazandırmışlardır. Bununla birlikte, özellikle belirli büyük merkezler haricinde, ülkemizde insan hakları konularıyla ilgilenen uzmanların, araştırmacıların ve sivil toplum kuruluşlarının azlığı, hatta birçok yerlerde bunların hiç bulunmayışı Kurulların etkin ve verimli çalışmalarının önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır. Bu durum aynı zamanda Kurulların oluşum ve işleyişlerinde neden mülki idare amirlerinin etkin kılındığını ya da etkin kılınması gerektiğini bir ölçüde açıklamaktadır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen yerel düzeydeki insan hakları sorunlarının tespiti ve giderilmesinde ve insan hakları bilincinin geliştirilmesinde Kurulların oynadığı büyük rol inkar edilemez. Bazı Kurulların bu konudaki özverili çalışmaları gelecek için güven vermektedir. Bunların yanında Kurullar, Danışma Kurulu ve Ulusal Komite örneklerinde olduğu gibi kamu ve sivil toplum temsilcilerini düzenli olarak buluşturan bir platform olmalarıyla da önemli bir fonksiyon icra etmektedirler.


H) Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları, 14.06.2001 tarihli ve 4681 sayılı Kanunla, yürürlükteki mevzuat ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle belirlenen ilkeler çerçevesinde ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin yönetim, işleyiş ve uygulamalarını yerinde görmek, incelemek, bilgi almak ve tespitlerini rapor haline getirerek yetkili ve ilgili mercilere sunmak üzere kurulmuştur.

Askeri ceza infaz kurumları ve tutukevleri İzleme Kurullarının görev alanı dışındadır.

İzleme Kurulları, bulunduğu yargı çevresinde ceza infaz kurumu veya tutukevi olan adlî yargı adalet komisyonları tarafından kurulur. Kurullar başkanla birlikte beş üyeden oluşur. İzleme Kurullarının üyeleri, dört yıllık bir süre için re’sen veya başvuranlar arasından adlî yargı adalet komisyonunca oybirliğiyle seçilirler. Süresi dolan üyeler yeniden seçilebilir.

İzleme Kurullarına başkan ve üye seçilebilmek için, kanunla aranan diğer şartların yanı sıra, tıp, eczacılık, hukuk, kamu yönetimi, sosyoloji, psikoloji, sosyal hizmetler, eğitim bilimleri ve benzeri alanlarda yüksek öğrenim görmüş olmak ve mesleği ile ilgili olarak en az on yıl çalışmış bulunmak, kişisel nitelikleri ile çevresinde dürüst, güvenilir ve ahlaklı olarak tanınmış olmak nitelikleri aranır.

İzleme Kurullarının başkanları, başkan yardımcıları ve raportörleri, kurullar tarafından kendi üyeleri arasından iki yıllık bir süre için seçilir. Süresi dolanlar yeniden seçilebilirler.

İzleme Kurullarının görevleri şunlardır :

* Ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki infaz ve ıslah uygulamalarına ilişkin işlem ve faaliyetleri yerinde görmek, incelemek, yönetici ve görevlilerden bilgi almak, hükümlü ve tutukluları dinlemek.

* Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde infaz ve ıslah, hükümlü ve tutukluların sağlık ve yaşam koşulları, iç güvenlik, sevk ve nakil işlemleri ile ilgili olarak gördükleri aksaklık ve eksiklikleri yetkili mercilere bildirmek.

* Ceza infaz kurumları ve tutukevleri ile ilgili tespitlerini ve aldıkları bilgileri değerlendirerek en az üç ayda bir rapor düzenlemek, raporun birer örneğini Adalet Bakanlığına, izleme kurulunun bulunduğu yargı çevresindeki infaz hâkimliği ile Cumhuriyet başsavcılığına, gerektiğinde ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığına göndermek.

İzleme Kurulları en az iki ayda bir defa üye tamsayısının salt çoğunluğunun bir fazlası ile toplanır. Raporlar, katılan üyelerin salt çoğunluğu ile kabul edilir.

İzleme kurulu, ilgili olduğu ceza infaz kurumu veya tutukevini en az iki ayda bir olmak üzere, gerekli gördüğü her zaman ziyaret edebilir.

İzleme Kurulu başkan ve üyelerine harcırah ve her toplantı için huzur ücreti ödenmekte, görevleriyle ilgili harcamalar Adalet Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödenekten karşılanmaktadır. İzleme Kurullarına çalışmaları için ilgili adli yargı komisyonunun bulunduğu binada bir yer ayrılmakta, sekreterya hizmetleri de adli yargı adalet komisyonu bürosu tarafından yürütülmektedir.

Değerlendirme

İzleme Kurulları da İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları gibi yurt genelinde yaygın bir örgütlenmeye sahiptirler. Dahası kanunla kurulmuşlardır ve oluşumları, yetki, görev ve işleyişleri kanunla düzenlenmiştir. Bununla birlikte İzleme Kurullarının da ayrı bir hukuki, idari ve mali varlığı; bütçesi ve personeli bulunmamaktadır. Görev ve yetkisi ceza infaz kurumları ile tutukevlerinin izlenmesi ile sınırlıdır ve bu açıdan özel görevli bir insan hakları kurumu olarak görülebilir. İl ve İlçe İnsan Hakları için söz konusu olan belirli büyük merkezler haricinde, insan hakları konularıyla ilgilenen uzmanların, araştırmacıların ve sivil toplum kuruluşlarının azlığının olumsuz etkileri İzleme Kurulları için de geçerlidir. Kurul üyeliği tam zamanlı bir görev değildir; yani üyeler üyelik görevlerini asıl görevlerine, iş ve uğraşlarına ek olarak yerine getirmektedirler. Hükümlü ve tutukluları dinlemekle birlikte, İzleme Kurullarının bireysel başvuru ve şikayet alma yetkileri bulunmamaktadır. Bununla birlikte İzleme Kurulları ceza infaz kurumları ve tutukevlerini düzenli bir şekilde ziyaret etmek ve bu konuda raporlar hazırlamak suretiyle bu yerlerin denetimi ve gözetimi açısından önemli bir görev ifa etmektedirler.


İ) Zarar Tespit Komisyonları

Zarar Tespit Komisyonları, 17.07.2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunla, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanması amacıyla oluşturulmuştur. Komisyon, bir başkan ve altı üyeden oluşur. Valinin görevlendireceği vali yardımcısı komisyonun başkanı; maliye, bayındırlık ve iskân, tarım ve köyişleri, sağlık, sanayi ve ticaret konularında uzman ve o ilde görev yapan kamu görevlilerinden vali tarafından belirlenecek birer kişi ile baro yönetim kurulunca baroya kayıtlı olanlar arasından görevlendirilecek bir avukat komisyonun üyesidir. Komisyon salt çoğunlukla toplanır ve kararlar üye tam sayısının salt çoğunluğuyla alınır.

Komisyonun başkan ve üyelerine ayda altıdan fazla olmamak üzere her toplantı için toplantı ücreti ödenmektedir.

Komisyonun görevleri şunlardır:

* Zarar görenin veya mirasçılarının başvurusu hâlinde bir zararın bulunup bulunmadığını tespit etmek.
* 5233 sayılı Kanunla belirlenen usuller dairesinde nakdî veya aynî ödeme miktarını içeren sulhname tasarılarını hazırlamak.
* Sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya kabul edilmemiş sayılması hâllerinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenleyerek bir örneğini ilgiliye tebliğ etmek.
* Başvuranın, bir zararının bulunmadığının tespit edilmesi hâlinde, buna ilişkin karar tutanağı düzenleyerek bir örneğini ilgiliye tebliğ etmek.

Zarar gören veya mirasçılarının veya yetkili temsilcilerinin zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren altmış gün içinde, her hâlde olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde zararın gerçekleştiği veya zarar konusu olayın meydana geldiği il valiliğine başvurmaları hâlinde gerekli işlemlere başlanır. Bu sürelerden sonra yapılacak başvurular kabul edilmez. Yaralanma ve sakatlanmalarda, yaralının hastaneye kabulünden hastaneden çıkışına kadar geçen süre, başvuru süresinin hesaplanmasında dikkate alınmaz.

İlgili valilik dışında diğer valilikler, kaymakamlıklar, Türkiye Cumhuriyeti dış temsilcilikleri, diğer bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan başvurular ilgili valiliğe gönderilir.

Komisyon, zarar görenlerce yapılacak her başvuru ile ilgili çalışmalarını, başvuru tarihinden itibaren altı ay içinde tamamlamak zorundadır. Zorunlu hâllerde, bu süre vali tarafından üç ay daha uzatılabilir.

Komisyon, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından başvuru konusu ile ilgili her türlü bilgi ve yardımı isteyebileceği gibi, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanları bilirkişi olarak da görevlendirebilir. Komisyon, gerekli gördüğü uzmanları çalıştırabilir veya bunlardan görüş alabilir.

Komisyonun başkan ve üyeleri; kendilerinin, eşlerinin ve üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan ve kayın hısımları ile vekili, vasisi ya da kayyımı oldukları kişilerin zararları ile ilgili komisyon toplantılarına katılamazlar.

Komisyonun sekreterlik hizmetleri il özel idarelerince yürütülür.

Komisyon üyeleri bilirkişi olarak görevlendirilemez.

Komisyonun giderleri Bakanlık ve/veya il özel idaresi bütçesinden karşılanır.

Dava açma süresi içinde yapılan başvuru, nihaî işlem sonucunun ilgiliye tebliğine kadar genel hükümlere göre dava açma sürelerini durdurur.

5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla karşılanabilecek zararlar şunlardır:

* Hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar.
* Yaralanma, sakatlanma ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri.
* Terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddî zararlar.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 17.07.2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunla getirilen düzenlemenin erişilebilir ve etkin bir iç hukuk yolu niteliği taşıdığına karar vermiştir.31

Değerlendirme

Zarar Tespit Komisyonları, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanması amacıyla oluşturulmuştur. Komisyonlar, İzleme Kurulları gibi sınırlı bir görev tanımına sahiptirler ve bu nedenle onlar gibi özel görevli bir insan hakları kurumu olarak görülebilirler. Baro temsilcisi avukat haricinde Komisyonun diğer üyeleri kamu görevlisidir ve vali tarafından belirlenmektedir. Yalnızca yapılan başvuruları incelemek ve karara bağlamakla görevli olan Komisyon yukarıda da ifade edildiği üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından etkili bir iç hukuk yolu olarak görülmektedir.

Zarar Tespit Komisyonları da İzleme Kurulları ile İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları gibi yaygın bir örgütlenmeye sahiptirler. İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarından farklı olarak, İzleme Kurullarına benzer bir şekilde kanunla kurulmuşlardır ve oluşumları, yetki, görev ve işleyişleri kanunla düzenlenmiştir. Bununla birlikte Komisyonların ayrı bir hukuki, idari ve mali varlığı; bütçesi ve personeli bulunmamaktadır. Görevlerini yerine getirebilmek için gerekli uzmanlığa ve teknik bilgiye sahip olup olmadıkları konularında tam bir netlik yoktur. İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları ile İzleme Kurulları için söz konusu olan belirli büyük merkezler haricinde, insan hakları konularıyla ilgilenen uzmanların, araştırmacıların ve sivil toplum kuruluşlarının azlığının olumsuz etkileri Komisyonlar için de geçerlidir. Komisyon üyeliği tam zamanlı bir görev değildir; yani üyeler üyelik görevlerini asıl görevlerine, iş ve uğraşlarına ek olarak yerine getirmektedirler. Bununla birlikte zararların yerinde tespit edilmesi ve süratle giderilmesi konularında çok önemli ve etkin bir konumda bulunmaktadırlar.


J) İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığı İnsan Hakları İhlalleri İnceleme Bürosu ve Jandarma İnsan Hakları İhlallerini İnceleme ve Değerlendirme Merkezi

İçişleri Bakanlığı Mülkiye Teftiş Kurulu Başkanlığı İnsan Hakları İhlalleri İnceleme Bürosu kolluk kuvvetleri tarafından yapıldığı iddia edilen insan hakları ihlalleri ile ilgili talep ve şikayetleri incelemektedir.32 Bakanlık Teftiş Kurulu bünyesinde idari bir işlemle oluşturulan bu birimin bir benzeri de Jandarma Genel Komutanlığında bulunmaktadır. Jandarma İnsan Hakları İhlallerini İnceleme ve Değerlendirme Merkezi jandarma sorumluluk bölgesinde veya jandarmayla ilişkili olarak, görevlerin icrası esnasında meydana gelebilecek insan hakları ihlalleri iddialarıyla ilgili şikayet ve müracaatları araştırmakta, iddiaların doğruluğu halinde hukuki çerçevede adli ve idari soruşturma yapılmasını sağlamakta, yapılan işlemlerle ilgili gelişmelerden ve sonucundan başvuru sahibine bilgi vermekte ve bu çalışmalarını kamuoyuna açıklamaktadır.33 İnsan hakları alanında, özellikle de ihlal iddialarının incelenmesi konularında önemli görevler üstlenmekle birlikte, bir iç idari yapılanma olmaları nedeniyle bu birimlerin “insan hakları kurumu” olarak nitelendirilmeleri mümkün görülmemektedir.


K) Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü

Özürlüler İdaresi Başkanlığı, 25.03.1997 tarihli ve 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Başbakanlığa bağlı olarak, özürlülere yönelik hizmetlerin düzenli, etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesini temin etmek için; ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, özürlüler ile ilgili ulusal politikanın oluşmasına yardımcı olmak, özürlülerin problemlerini tespit etmek ve bunların çözüm yollarını araştırmak amacıyla kurulmuştur.

Başkanlık, ayrıca, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile, sendikalar, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile kişilerden oluşan ve Başkanlığın görev alanına giren konularda üst düzey politikaları belirlemek ve bu konuda Başkanlığa görüş ve önerilerini bildirmekle görevli olan Özürlüler Yüksek Kurulunun sekreterya hizmetlerini yürütmektedir.

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü 27.10.2004 tarihli ve 5251 sayılı Kanunla, Başbakanlığa bağlı olarak, kadının insan haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapmak, kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek, hak, fırsat ve imkânlardan eşit biçimde yararlanmalarını sağlamak amacıyla kurulmuştur.

Genel Müdürlük, ayrıca, ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve öğretim üyelerinden oluşan Kadının Statüsü Danışma Kurulunun sekretarya hizmetlerini yürütmektedir.

Değerlendirme

Her iki kurum da kadınlar ve özürlüler gibi hassas grupların haklarının korunması ve geliştirilmesiyle görevlidir. Bununla birlikte bireysel başvuru ve şikayet alma ve inceleme yetkileri bulunmamaktadır. Her iki kurum da Başbakanlığın bağlı kuruluşu statüsünde olup idari ve mali özerkliğe sahip bulunmamaktadır.


l) Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, 24.05.1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunla, korunmaya, bakıma veya yardıma muhtaç aile, çocuk, sakat, yaşlı ve diğer kişilere yönelik sosyal hizmetleri yürütmek üzere kurulmuştur. Genel Müdürlük, Başbakanlığa bağlıdır ve kamu tüzelkişiliğine sahiptir. Genel Müdürlük ayrıca, ağırlıklı olarak ilgili kamu kurumlarının temsilcilerinden oluşan ve görüş bildirmek ve tavsiyelerde bulunmakla görevli olan Sosyal Hizmetler Danışma Kurulunun sekreterya hizmetlerini yerine getirmektedir. Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü hakkındaki değerlendirmeler aşağı yukarı bu kurum için de geçerlidir.


M) Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsman)

İnsan hakları alanında kurumsallaşma çalışmaları kapsamında ülkemizde son zamanlarda yaşanan en önemli gelişmelerden biri de bir “Kamu Denetçiliği Kurumu”nun (Ombudsman) kurulması olmuştur.

Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Plânında "Kamu Hizmetlerinde Etkinliğin Artırılması Projesi" çerçevesinde "Yönetim-birey ilişkilerinde karşılaşılan uyuşmazlıkların etkin ve hızlı bir şekilde çözümü amacıyla; yargının katı işleyiş kurallarına bağlı oluşu ve zaman alıcı işlemesi gerçeği karşısında, yönetimi yargı dışında denetleyen ama yönetime de bağlı olmayan bir denetim sistemi ihtiyacı sonucunda ortaya çıkmış olan ve Avrupa Birliğinin kendi bünyesinde ve üye ülkelerin çoğunda da bulunan, halkın şikâyetleriyle ilgilenen bir Kamu Denetçisi (ombudsman) sisteminin Türkiye'de de kurulması" öngörülmüştür.34

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Plânında da yine "Kamu Hizmetlerinde Etkinliğin Artırılması" çerçevesinde "Kamu yönetimi-vatandaş ilişkilerinde karşılaşılan uyuşmazlıkların etkin ve hızlı bir şekilde çözümü amacıyla, halkın şikâyetleriyle ilgili konularda, yönetimi denetleyen ama yönetime bağlı olmayan bir Kamu Denetçisi (ombudsman) sistemi" kurulması öngörülmüş, "Bu çerçevede, gerekli altyapının oluşturulmasına ve sistemin istisnasız tüm idarî işlem ve eylemleri kapsamasına önem" verileceği belirtilmiştir.35

Yedinci ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Plânlarında öngörüldüğü gibi, günümüzde kapsamı giderek genişleyen idare-birey ilişkilerinden kaynaklanan şikâyetlere etkin ve hızlı çözümler getiren, idarenin işleyişi ile ilgili şikâyetleri inceleyen ve önerilerde bulunan bir kuruma duyulan ihtiyaç sonucunda 15.06.2006 tarihli ve 5521 sayılı Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu çıkarılmıştır.36 Ancak bu Kanun Cumhurbaşkanı tarafında Meclise iade edilmiştir. Cumhurbaşkanının 5521 sayılı Kanunu veto gerekçesinde; yasamanın yürütmeyi yalnızca siyasi yolla denetleyebileceği, Anayasa açısından Meclis Başkanlığına bağlı bir kurum kurulmasının mümkün olmadığı, Meclisin görevleri arasında sayılmayan kamu görevlilerini seçme ya da atama yetkisinin kanunla Meclise verilmesinin ve Kurumda çalışacak uzman ve yardımcılarının çalışma esas ve usullerinin düzenlenmesinin yönetmeliğe bırakılmasının Anayasa ile bağdaşmayacağı görüşlerine yer verilmiştir. Bununla birlikte, 5521 sayılı Kanun, 28.09.2006 tarihli ve 5548 sayılı Kanun olarak Mecliste aynen kabul edilmiştir.37 Ancak, Anayasa Mahkemesinin 01.11.2006 tarihli ve 26333 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 27.10.2006 tarihli ve E. 2006/140, K. 2006/33 sayılı Kararıyla söz konusu Kanunun Kamu Denetçiliği Kurumunun kuruluşunu düzenleyen geçici 1. maddesinin yürürlüğü durdurulmuş ve bunun sonucu olarak Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulması mümkün olamamıştır.

5548 sayılı Kanunla, gerçek ve tüzel kişilerin idarenin işleyişi ile ilgili şikâyetlerini, Türkiye Cumhuriyetinin Anayasada belirtilen nitelikleri çerçevesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygı, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak üzere Kamu Denetçiliği Kurumunun kurulması öngörülmüştür. Kanunda geçen “idare” terimi ile merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumları, mahallî idareler, mahallî idarelerin bağlı idareleri, mahallî idare birlikleri, döner sermayeli kuruluşlar, kanunlarla kurulan fonlar, kamu tüzel kişiliğini haiz kuruluşlar, sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait kuruluşlar ile bunlara bağlı ortaklıklar ve müesseseler, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu hizmeti yürüten özel hukuk tüzel kişileri ifade edilmektedir. Cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlemler ile re'sen imzaladığı kararlar ve emirler, yasama yetkisinin kullanılmasına ilişkin işlemler, yargı faaliyetlerine ilişkin işlemler ile yargı mensuplarının işlem ve eylemleri ile Türk Silâhlı Kuvvetlerinin salt askerî hizmete ilişkin faaliyetleri Kurumun görev alanı dışındadır.

Anılan Kanunla, Kamu Denetçiliği Kurumunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğini haiz ve özel bütçeli olması, merkezinin Ankara'da bulunması ve gerekli gördüğü yerlerde büro açabilmesi öngörülmüştür. Kamu Denetçiliği Kurumu Başdenetçilik ve Kuruldan oluşmaktadır

Kurul üyesi olabilmek, yani başdenetçi veya denetçi seçilebilmek için Kanundaki diğer şartların yanı sıra, başdenetçi için 50, denetçi için 40 yaşını doldurmuş olmak, Türk vatandaşı olmak, dört yıllık eğitim veren hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idarî bilimler, iktisat ve işletme fakültelerinden veya bunlara denkliği kabul edilmiş yabancı öğretim kurumlarından mezun olmak, mesleği ile ilgili olarak kamu kurum veya kuruluşlarında veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına kayıtlı olarak ya da özel sektörde en az on yıl çalışmış olmak, başvuru sırasında herhangi bir siyasî partiye üye olmamak şartları aranmaktadır.

Kamu Denetçiliği Kurulu üyeleri, yani başdenetçi ve denetçiler 5 yıllık bir süre için Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilmektedirler. Bir dönem başdenetçi veya denetçi olarak görev yapan bir kimse sadece bir dönem daha başdenetçi veya denetçi seçilebilir. Başdenetçinin veya denetçilerin gereken nitelikleri taşımadıklarının sonradan anlaşılması veya seçildikten sonra kaybetmeleri halinde, görevlerinin sona ermesine Genel Kurul tarafından karar verilir.

Anılan Kanunda, hiçbir organ, makam, merci veya kişinin, Başdenetçiye ve denetçilere görevleriyle ilgili olarak emir ve talimat veremeyeceği, genelge gönderemeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunamayacağı hükme bağlanmak suretiyle Kurumun bağımsızlığı teminat altına alınmıştır.

Kanunda, Kuruma başvuru ve usulüne ilişkin olarak; Kuruma, gerçek ve tüzel kişilerin başvurabileceği, yabancıların başvuru hakkını kullanabilmelerinin, karşılıklılık esasına bağlı olduğu, başvurulardan herhangi bir ücret alınmayacağı hususlarına yer verilmiştir. Kuruma, illerde valilikler, ilçelerde kaymakamlıklar aracılığıyla da başvurulabilir. Kuruma, idarî işlemlerde tebliğ tarihinden, idarî eylem, tutum ve davranışlarda öğrenme tarihinden itibaren doksan gün içinde başvurulabilir. Dava açma süresi içinde yapılan başvuru, işlemeye başlamış olan dava açma süresini durdurur.

Kurumun inceleme ve araştırma konusu ile ilgili olarak istediği bilgi ve belgelerin, bu isteğin tebliğ edildiği tarihten itibaren otuz gün içinde verilmesi zorunludur. Bu süre içinde istenen bilgi ve belgeleri haklı bir neden olmaksızın vermeyenler hakkında Başdenetçi veya denetçinin başvurusu üzerine ilgili merci, disiplin soruşturması açar. Ancak; Devlet sırrı veya ticarî sır niteliğindeki bilgi ve belgeler, yetkili mercilerin en üst makam veya kurulunca gerekçesi belirtilmek suretiyle verilmeyebilir.

İnceleme ve araştırma konusu ile ilgili olarak Başdenetçi, denetçiler veya uzmanlar tanık ya da ilgili kişileri dinleyebilir

Kurum, inceleme ve araştırmasını başvuru tarihinden itibaren en geç altı ay içinde sonuçlandırır. Kurum, inceleme ve araştırma sonucunu ve varsa önerilerini ilgili mercie ve başvurana bildirir. Kurum, başvurana, işleme karşı başvuru yollarını da gösterir. İlgili merci, Kurumun önerileri doğrultusunda tesis ettiği işlemi veya Kurumun önerdiği çözümü uygulanabilir nitelikte görmediği takdirde bunun gerekçesini otuz gün içinde Kuruma bildirir.

Kurul, her takvim yılı sonunda yürütülen faaliyetleri ve önerileri kapsayan bir rapor hazırlar. Kurulun yıllık raporu Resmî Gazetede yayımlanmak suretiyle kamuoyuna duyurulur. Kurul; açıklanmasında fayda gördüğü hususları yıllık raporu beklemeksizin her zaman kamuoyuna duyurabilir.

Yukarıda da ifade edildiği üzere, özel bütçeli bir kuruluş olan ve bütçe ve harcama esas ve usûlleri 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine tâbi bulunan Kurumun gelirleri esas itibariyle Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten oluşmaktadır.38


Değerlendirme

Kamu Denetçiliği Kurumu, gerçek ve tüzel kişilerin idarenin işleyişi, her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışları ile ilgili şikâyetlerini, 5548 sayılı Kanunda belirtilen diğer hususların yanında insan haklarına saygı yönünden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmak amacıyla kurulmuştur. Kurum Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı olup kamu tüzel kişiliğini haizdir ve özel bütçelidir. Denetçi olabilmek için vatandaşlık, belirli bir yaşın doldurulması, belirli lisans programlarından mezuniyet ve çalışma tecrübesi aranmaktadır. Ayrıca halihazırda herhangi bir siyasî partiye üye olmamak da gerekmektedir. Başdenetçi ve denetçiler 5 yıllık bir süre için Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca seçilmektedirler. Bir dönem başdenetçi veya denetçi olarak görev yapan bir kimse sadece bir dönem daha başdenetçi veya denetçi seçilebilmektedir. Kanunda, hiçbir organ, makam, merci veya kişinin, başdenetçiye ve denetçilere görevleriyle ilgili olarak emir ve talimat veremeyeceği, genelge gönderemeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunamayacağı hükme bağlanmak suretiyle Kurumun bağımsızlığı teminat altına alınmıştır. Kurumun inceleme ve araştırma konusu ile ilgili olarak istediği bilgi ve belgelerin verilmesi zorunludur. İnceleme ve araştırma konusu ile ilgili olarak başdenetçi, denetçiler veya uzmanlar tanık ya da ilgili kişileri dinleyebilmektedir. Kurul, her takvim yılı sonunda yürütülen faaliyetleri ve önerileri kapsayan bir rapor hazırlar. Kurulun yıllık raporu Resmî Gazetede yayımlanmak suretiyle kamuoyuna duyurulur. Kurul; açıklanmasında fayda gördüğü hususları yıllık raporu beklemeksizin her zaman kamuoyuna duyurabilir.

Özel bütçeli bir kuruluş olan ve bütçe ve harcama esas ve usûlleri 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine tâbi bulunan Kurumun gelirleri esas itibariyle Türkiye Büyük Millet Meclisi bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten oluşmaktadır.

Ombudsmanlar ulusal insan hakları kurumu fonksiyonunu yerine getirebilmektedirler. Ancak doğal olarak bir ombudsmanın Paris Prensiplerine uygun ulusal insan hakları kurumu olarak kabul edilebilmesi için belirli bir takım kriterlere sahip olması gerekmektedir.

Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğini haiz ve özel bütçeli bir kurum olarak öngörülmüştür. Kanunda, hiçbir organ, makam, merci veya kişinin, başdenetçiye ve denetçilere görevleriyle ilgili olarak emir ve talimat veremeyeceği, genelge gönderemeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunamayacağı hükme bağlanmak suretiyle Kurumun bağımsızlığı teminat altına alınmıştır. Bununla birlikte Kuruma idari ve mali özerklik verilmesinin bağımsızlığını daha da güçlendirebileceği ve görevlerini daha etkin bir biçimde yerine getirebilmesine yardımcı olabileceği söylenebilir.

Kurumda başdenetçi ya da denetçi olabilmek için hukuk, siyasal bilgiler, iktisadi ve idarî bilimler, iktisat ve işletme fakültelerinden mezun olma şartı aranmaktadır. Bu alanlardan mezun olma şartının aranması standart bir ombudsmanlık müessesesi için anlaşılabilir olsa da, aynı zamanda insan hakları kurumu olarak da görev yapacak bir ombudsman için, Paris Prensipleri gereğince çoğulculuğun sağlanabilmesi için bu sınırlamaların kaldırılması, en azından genişletilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Yukarıda da açıklandığı gibi, Kamu Denetçiliği Kurumu, gerçek ve tüzel kişilerin idarenin işleyişi, her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışları ile ilgili şikâyetlerini, 5548 sayılı Kanunda belirtilen diğer hususların yanında insan haklarına saygı yönünden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevlidir. Ancak bir insan hakları kurumunun bunlara ek olarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi amacıyla inceleme ve araştırmalar yapma, bilgilendirme, bilinçlendirme ve eğitim faaliyetlerinde bulunmakla da görevlendirilmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak, Kamu Denetçiliği Kurumunun aynı zamanda Paris Prensiplerine uygun bir ulusal insan hakları kurumu rolünü oynayabilmesi için, idari ve mali özerklik tanınması yoluyla bağımsızlığının daha da güçlendirilmesi, denetçi olabilmek için özellikle belli alanlardan mezun olma şartının kaldırılarak, hiç değilse genişletilerek, daha çoğulcu bir kurumsal yapının öngörülmesi, mevcut görevlerine ek olarak insan hakları alanında inceleme ve araştırmalar yapma, bilgilendirme, bilinçlendirme ve eğitim faaliyetlerinde bulunmakla da görevlendirilmesi, kısacası insan haklarının korunması ve geliştirilmesi konusundaki görevlerine daha fazla vurgu yapılması gerekmektedir.


Kamu Denetçiliği Kurumu ve Eşitlik Kurumu

Kamu Denetçiliği Kurumu en geniş anlamı ile idareyi denetleyen bir kurumdur. Oysaki eşitlik kurumunun idarenin dışındaki ayrımcılık hallerini de incelemesi ve değerlendirmesi gerekmektedir.39

Kamu Denetçiliği Kurumu, idarenin yargı dışı yollarla ve ayrıca yargısal yollardan farklı olarak “yerindelik” açısından da denetlenmesi amacıyla kurulmuştur. Kurumun yapısının genel olarak eşitlik kurumuna ilişkin Avrupa Birliği direktiflerine uygun olduğu söylenebilir.40 Ancak bu konuda tam bir uyumdan söz edilebilmesi için Kurumun görevleri arasında ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik ile ilgili konulara daha açık bir şekilde yer verilmesi ve kurumun görev alanının yalızca idarenin işlem ve eylemleriyle sınırlandırılmaması gerekmektedir. Bu çerçevede bir ya da birkaç Denetçinin ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik konularında görevlendirilmesi düşünülebilir.41


2) İnsan Hakları Alanında Ülkemizde Mevcut Kurumsal Yapıya İlişkin Değerlendirmeler

Buraya kadar anlatılanlardan da görüleceği üzere, insan hakları alanında ülkemizde yasama organı ile merkezi idare teşkilatı bünyesinde ve yerel düzeyde çeşitli kurum ve kuruluşlar mevcuttur. Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinden oluşan bir İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bulunmaktadır. Merkezi idare teşkilatı dahilinde ise, insan haklarından sorumlu Bakanın başkanlığında toplanan ve ilgili Bakanlıkların müsteşarlarından oluşan İnsan Hakları Üst Kurulu; insan haklarından sorumlu Bakana bağlı olan ve ilgili kamu ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getiren İnsan Hakları Danışma Kurulu, ihlâl iddialarını yerinde incelemek ve araştırmak üzere, insan haklarından sorumlu Bakana bağlı olarak ilgili Bakanlıklar ile meslek kuruluşları temsilcileri ve kişilerden oluşan İhlal İddialarını İnceleme Heyetleri, insan hakları eğitimi konularında çalışmalar yapmak üzere İnsan Hakları Üst Kuruluna bağlı olarak kurulan ve insan hakları ile ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile gönüllü kuruluş temsilcilerinden ve insan hakları alanında çalışmalarıyla tanınmış öğretim üyelerinden oluşan İnsan Hakları Eğitimi Ulusal Komitesi, insan haklarının korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalarda bulunmak üzere Başbakanlık bünyesinde bir ana hizmet birimi olarak kurulan İnsan Hakları Başkanlığı bulunmaktadır. Bunlara ek olarak merkezi idare bünyesinde, kadınlar, çocuklar ve engelliler gibi hassas grupların haklarının korunması konularında görevli Başbakanlığa bağlı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Özürlüler İdaresi Başkanlığı ve çeşitli kamu kurum ve kuruluşları bünyesinde insan hakları birimleri bulunmaktadır. Yerel düzeyde ise, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi konularında genel görevli İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları ile özel görevli Zarar Tespit Komisyonları ve Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları bulunmaktadır.

Kuruluşları, görevleri ve işleyişleri açısından da farklılıklar gösteren bu kadar çok kurumun varlığı, insan haklarının korunması ve geliştirilmesi açısından büyük bir güvence teşkil etmektedir. Bununla birlikte, ülkemizde Paris Prensiplerine uygun bir kurumsal yapının varlığından söz etmek mümkün değildir.

İnsan hakları alanında ülkemizde var olan kurumsal yapıya ilişkin değerlendirmelerden mevcut kurumların insan haklarının korunması ve geliştirilmesinde kendi görev alanlarında etkin olmadıkları sonucu çıkarılmamalıdır. Kurumsal kapasitelerinin güçlendirilmesi gerekliliği açık olmakla birlikte, var olan kurumlardan birçoğu mevcut halleriyle de büyük bir boşluğu doldurmakta ve önemli görevler ifa etmektedirler. Diğer taraftan, ülkemizde Paris Prensiplerine uygun bir insan hakları yapılanması oluşturulmasının tercih edilmesi halinde, bu durumun mutlak anlamda mevcut kurumları ve onların kapasitelerini olumsuz yönde etkileyeceği düşünülmemelidir. Her şeyden önce çalışmamızın başlarında da belirttiğimiz gibi ulusal insan hakları kurumları mevcut yapının yerini alan ve onların alternatifi olan değil, onları destekleyen ve tamamlayan oluşumlardır. Bazı kurumların yeni durum karşısında revize edilmesi gerekebilirse de birçok kurumun da mevcut haliyle var olabileceği, hatta var olması gerektiği açıktır. Hiç şüphe yok ki, ulusal insan hakları kurumu ile insan haklarının korunması ve geliştirilmesiyle görevli diğer kamu kurum ve kuruluşları arasında nasıl bir bağ olacağının kanunla belirlenmesi gerekir. Bunlar arasındaki etkin işbirliği ve iletişimin insan haklarının korunması ve geliştirilmesine sağlayacağı eşsiz katkının öneminden bahsetmek beyhudedir.

İnsan haklarının korunması amacıyla var olan mevcut yapılanmanın yanında Paris Prensiplerine uygun bir insan hakları kurumunun kurulmasının gerekli olup olmadığı, eğer böyle bir kurum kurulacak ise bunun şeklinin, oluşumunun, görev, yetki ve işleyişinin nasıl belirleneceği, sözgelimi ayrı birer kamu denetçiliği ve insan hakları kurumları mı olacağı ya da bunların tek bir yapılanma içinde mi yer alacağı konuları doğal olarak siyasi iradenin takdirinde bulunmaktadır.





















IV) ULUSAL İNSAN HAKLARI KURUMU: NEDEN, NASIL? BİR MODEL ÖNERİSİ


Böyle bir kuruma gerek var mı?

İnsan hakları alanında sorunlarımız ve problemlerimiz nelerdir ve bunlar nasıl çözülebilir, ulusal insan hakları kurumu vasıtasıyla bu sorunları çözebilir miyiz, var olan mekanizmalar insan haklarını koruyabiliyor mu, koruyamıyorsa ne yapmalı önce bunlar tespit edilmeli.

Böyle bir kuruma gerek varsa nasıl bir kurum olmalı?

Görevler :

Aşağıdakilerden biri, birkaçı ya da tamamı:

* İnsan hakları alanında bilgilendirme, bilinçlendirme ve eğitim,
* Mevzuat inceleme, görüş bildirme,
* İnsan hakları alanında durum tespiti
* Başvuru alma ve inceleme.

Görevlere ilişkin ayrıntılar :

Bilgilendirme, bilinçlendirme, eğitim: Orta öğretim kurumları ve devlet memurları için zorunlu, diğer kişi, kurum ve kuruluşlar için ihtiyari. Ayrıca seminer, sempozyum, konferans, panel vb. faaliyetleri; kitap, bülten, broşür, afiş vb. basım ve dağıtımı.

Mevzuat inceleme, görüş bildirme: İhtiyari, zorunlu veya re’sen olabilir

İnsan hakları alanında durum tespiti: İnsan hakları alanındaki mevcut durum hakkında kamuoyuna bilgi sunabilmeli, açıklama yapabilmeli.

Başvuru alma ve inceleme: Başvuru alma, inceleme ve karara bağlama için gerekli yetkilerle donatılmalı. Bağlayıcı karar verememeli.

İdari yapılanması:

Meclisle, Başbakanlıkla ya da ilgili herhangi bir bakanlıkla ilgili veya ilişkili olmalı.

Kamu tüzel kişiliğini, idari ve mali özerkliği haiz olmalı.

İdarenin bütünlüğü ilkesi çerçevesinde vesayet denetimine tabi olmalı


Oluşum: İlgili kamu görevlileri, akademisyenler, meslek kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, yasama organı, siyasi parti temsilcileri, yazarlar, araştırmacılar, vs.

Minimum 20, maksimum 30 üye.

Üyelerin tespiti: Değişik alternatifler seçilebilir. Yasama veya Bakanlar Kurulu veya Cumhurbaşkanı veya karma usul: Meclisin seçip Cumhurbaşkanının ataması veya Bakanlar Kurulunun Meclise onay için sunması gibi.

Yaş sınırı: 30, 35, 40 gibi.


Nitelikler: Alanda belli bir süre çalışmış olmak; 5, 8 veya 10 yıl gibi, belli suçları işlememiş olmak, özgürlükçü olmak, empati yeteneğine sahip bulunmak, geniş ufuklu ve hakları koruma odaklı olmak, bağımsız ve tarafsız olmak/olabilmek.


Görev süresi: 4 veya 5 yıl. Yenilenebilir olup olmaması gerekliliği tartışılmalı.

DİPNOTLAR


1 İnsan Hakları : Temel Bilgiler, Koruma Mekanizmaları, İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları, 1. Baskı, 2006, Ankara, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, s.117
2 National Human Rights Institutions, A Handbook on the Establishment and Strengthening of National Institutions for the Promotion and Protection of Human Rights, Professional Training Series No: 4, United Nations, New York and Geneva, 1995, s. iii.
3 National Human Rights Institutions, s. 10, paragraph 63.
4 Bu konuda bakınız: ALTIPARMAK, Kerem: Türkiye’de İnsan Haklarında Kurumsallaş(ama)ma, Bürokrasi ve İnsan Hakları, Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Tarafından Dünya İnsan Hakları Günü Dolayısıyla Düzenlenen Açık Oturum, 10 Aralık 2006 Ankara, Sayfa: 59-60.
5 Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/758), http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem21/yil01/ss609m.htm (24.07.2007 11:15)
6 Birleşmiş Milletlerin İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesine Yönelik Ulusal Kurumlar adlı yayınından yararlanılarak hazırlanmıştır. Bakınız: Fact Sheet No.19, National Institutions for the Promotion and Protection of Human Rights, http://www.ohchr.org/english/about/publications/docs/fs19.htm, (13.06.2007, 09:55).


7 İnsan Hakları : Temel Bilgiler, Koruma Mekanizmaları, İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları, 1. Baskı, 2006, Ankara, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, s.117
8 National Human Rights Institutions, A Handbook on the Establishment and Strengthening of National Institutions for the Promotion and Protection of Human Rights, Professional Training Series No: 4, United Nations, New York and Geneva, 1995, s. iii.
9 National Human Rights Institutions, s. 10, paragraph 63.
10 Bu konuda ayrıca bakınız: ALTIPARMAK, Kerem: Türkiye’de İnsan Haklarında Kurumsallaş(ama)ma, Sayfa: 64-65 ve dipnot: 28.
11 İnsan Haklarının Geliştirilmesi ve Korunması İçin Ulusal Kurumlar, 20.12.1993 tarih ve 48/134 sayılı Genel Kurul Kararı, (Bu kararın çevirisi A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi’nden, öğretim elemanları Yrd. Doç. Dr. Kerem ALTIPARMAK ve Ar. Gör. Hasan Sayim VURAL tarafından yapılmıştır.)
http://ihm.politics.ankara.edu.tr/Belgeler/Metinler/Paris%20Ilkeleri.pdf s.1-3, (13.07.2007 19:49)
Ayrıca bakınız: İnsan Hakları Ulusal Kurumları: Dünya ve Türkiye, Uluslararası Konferans, 05-06.12.2005, Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi, Henrich Böll Stiftung Derneği, İmaj Yayınevi, Ankara, Aralık 2005, (Hazırlayanlar: Kerem Altıparmak, Ertuğrul Cenk Gürcan, Hasan Sayim Vural) Sayfa: 1-19.
12 Avrupa Komisyonu Türkiye 2006 İlerleme Raporu, Sayfa: 11, 52, 58.
http://www.abgs.gov.tr/files/Duyurular/Turkiye_Ilerleme_Rap_2006.pdf (27.07.2007 12:05)
13 BAŞTERZİ, Fatma: Eşitlik Kurumu: Bir Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Modeli, TİSK Akademi, Cilt: 2, Sayı: 3, 2007/I, Sayfa: 106.
14 BAŞTERZİ, Fatma: Eşitlik Kurumu: Bir Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Modeli, Sayfa: 108.
15 BAŞTERZİ, Fatma: Eşitlik Kurumu: Bir Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Modeli, Sayfa: 110, 111.
16 BAŞTERZİ, Fatma: Eşitlik Kurumu: Bir Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Modeli, Sayfa: 111-112.
17 BAŞTERZİ, Fatma: Eşitlik Kurumu: Bir Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Modeli, Sayfa: 114.
18 BAŞTERZİ, Fatma: Eşitlik Kurumu: Bir Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Modeli, Sayfa: 115, 130.
19 Türkiye'nin AB Müktesebatına Uyum Programı (2007-2013) http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=6&l=1 (27.07.2007 12:15)
20 Referans No: 23.0007.1.01
http://www.abgs.gov.tr/files/Muktesebat_Uyum_Programi/23_YargiveTemelHaklar.pdf (27.07.2007 12:15)
21 Referans No: 19.0913.1.01
http://www.abgs.gov.tr/files/Muktesebat_Uyum_Programi/19_SosyalPolitikaveIstihdam.pdf (27.07.2007 12:15)
22 Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/758), http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem21/yil01/ss609m.htm (24.07.2007 11:15)
23 Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/758), http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem21/yil01/ss609m.htm (24.07.2007 11:15)
24 Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı 1., 4. ve 5. maddeler:
http://turkiye.basbakanlik.gov.tr/docs/basbakanlik/kanuntasarilari/kyyy/kamu_%20yonetimi_tasarisi.htm (13.07.2007 12:39)
25 Bakınız:
http://www.basbakanlik.gov.tr/sour.ce/index.asp?wss=basbakanlik.gov.tr&wpg=kyyydetay&did =basbakanlik.428182 (13.07.2007 12:43)
26 Bu konuda bakınız: AYDIN, Fatih: Türkiye’de İnsan Hakları Kurumsallaşması, Avrupa Birliğinde Ayrımcılıkla Mücadele ve Ülkemize Yansımaları Semineri, 11-12.10.2004, Ankara, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı, Sayfa: 83-87; İnsan Hakları Ulusal Kurumları: Dünya ve Türkiye, Uluslararası Konferans, (Hazırlayanlar: Kerem Altıparmak, Ertuğrul Cenk Gürcan, Hasan Sayim Vural) Sayfa: 21-27.
27 Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/758), http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem21/yil01/ss609m.htm (24.07.2007 11:15)
28 Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/758), http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem21/yil01/ss609m.htm (24.07.2007 11:15)
29 Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı Bilgi Dosyası, 2005, Sayfa:6.
30 GÜNDAY, Metin: İdare Hukuku, İmaj Yayıncılık, 3. Baskı, Ankara-1998, s.159.
31 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Kazel Yıldız ve Diğerleri/Türkiye Kararı (Başvuru No. 34542/03,
28 Eylül 2006), Kararda Aydın İçyer/Türkiye (18888/02, 12 Ocak 2006) Kararına da atıf yapılmaktadır.
http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/aihm/karar/kazelyildizvd.doc (18.07.2007 14:13)

32 http://www.icisleri.gov.tr/_Icisleri/Web/Gozlem2.aspx?sayfaNo=150 05.06.2007 13:03
33 http://www.jandarma.gov.tr/jihidem/jihidemin_amaci1.htm 05.06.2007 13:05
34 Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1158) http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1206m.htm (26.07.2007 16:30)
35 Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1158) http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1206m.htm (26.07.2007 16:30)
36 Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1158) http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1206m.htm (26.07.2007 16:30)
37 BAŞTERZİ, Fatma: Eşitlik Kurumu: Bir Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Modeli, Sayfa: 134-135.
38 10.12.2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 12. maddesine göre özel bütçe, bir bakanlığa bağlı veya ilgili olarak belirli bir kamu hizmetini yürütmek üzere kurulan, gelir tahsis edilen, bu gelirlerden harcama yapma yetkisi verilen, kuruluş ve çalışma esasları özel kanunla düzenlenen ve bu Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan her bir kamu idaresinin bütçesidir.

39 BAŞTERZİ, Fatma: Eşitlik Kurumu: Bir Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Modeli, Sayfa: 133.
40 BAŞTERZİ, Fatma: Eşitlik Kurumu: Bir Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Modeli, Sayfa: 135.
41 BAŞTERZİ, Fatma: Eşitlik Kurumu: Bir Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Modeli, Sayfa: 141, Dipnot: 113.



YARARLANILAN KAYNAKLAR


Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Bilgi Bankası İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye kararları sorgulama sayfası: http://www.inhak-bb.adalet.gov.tr/aihm/aihmtkliste.asp

ALTIPARMAK, Kerem: Türkiye’de İnsan Haklarında Kurumsallaş(ama)ma, Bürokrasi ve İnsan Hakları, Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi Tarafından Dünya İnsan Hakları Günü Dolayısıyla Düzenlenen Açık Oturum, 10 Aralık 2006 Ankara, Sayfa: 54-111.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi: http://ihm.politics.ankara.edu.tr/

Avrupa Komisyonu Türkiye 2006 İlerleme Raporu
http://www.abgs.gov.tr/files/Duyurular/Turkiye_Ilerleme_Rap_2006.pdf (27.07.2007 12:05)

AYDIN, Fatih: Türkiye’de İnsan Hakları Kurumsallaşması, Avrupa Birliğinde Ayrımcılıkla Mücadele ve Ülkemize Yansımaları Semineri, 11-12.10.2004, Ankara, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Avrupa Birliği Koordinasyon Dairesi Başkanlığı, Sayfa: 83-87.

Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı Bilgi Dosyası, 2005.

Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/758)
http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem21/yil01/ss609m.htm (24.07.2007 11:15)

BAŞTERZİ, Fatma: Eşitlik Kurumu: Bir Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Modeli, TİSK Akademi, Cilt: 2, Sayı: 3, 2007/I, Sayfa: 106.

Fact Sheet No.19, National Institutions for the Promotion and Protection of Human Rights, (Birleşmiş Milletler yayını)
http://www.ohchr.org/english/about/publications/docs/fs19.htm (13.06.2007, 09:55)

GÜNDAY, Metin: İdare Hukuku, İmaj Yayıncılık, 3. Baskı, Ankara-1998.

İçişleri Bakanlığı İnsan Hakları Sayfası:
http://www.icisleri.gov.tr/_Icisleri/Web/Gozlem2.aspx?sayfaNo=150

İnsan Hakları Ulusal Kurumları: Dünya ve Türkiye, Uluslararası Konferans, 05-06.12.2005, Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi, Henrich Böll Stiftung Derneği, İmaj Yayınevi, Ankara, Aralık 2005, (Hazırlayanlar: Kerem Altıparmak, Ertuğrul Cenk Gürcan, Hasan Sayim Vural).

İnsan Hakları : Temel Bilgiler, Koruma Mekanizmaları, İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları, 1. Baskı, 2006, Ankara, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı.


İnsan Haklarının Geliştirilmesi ve Korunması İçin Ulusal Kurumlar, 20.12.1993 tarih ve 48/134 sayılı Genel Kurul Kararı, (Bu kararın çevirisi A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi’nden, öğretim elemanları Yrd. Doç. Dr. Kerem ALTIPARMAK ve Ar. Gör. Hasan Sayim VURAL tarafından yapılmıştır.):
http://ihm.politics.ankara.edu.tr/Belgeler/Metinler/Paris%20Ilkeleri.pdf

Jandarma İnsan Hakları İhlallerini İnceleme ve Değerlendirme Merkezi
(JİHİDEM)
http://www.jandarma.gov.tr , http://www.jandarma.gov.tr/jihidem/jihidemin_amaci1.htm

Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/1158)
http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem22/yil01/ss1206m.htm (26.07.2007 16:30)

Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı
http://turkiye.basbakanlik.gov.tr/docs/basbakanlik/kanuntasarilari/kyyy/kamu_%20yonetimi_tasarisi.htm (13.07.2007 12:39) http://www.basbakanlik.gov.tr/sour.ce/index.asp?wss=basbakanlik.gov.tr&wpg=kyyydetay&did =basbakanlik.428182 (13.07.2007 12:43)

National Human Rights Institutions, A Handbook on the Establishment and Strengthening of National Institutions for the Promotion and Protection of Human Rights, Professional Training Series No: 4, United Nations, New York and Geneva, 1995.

Türkiye'nin AB Müktesebatına Uyum Programı (2007-2013)
http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=6&l=1 (27.07.2007 12:15)


Türkiye’de İnsan Hakları Kurumları 27.07.2007

1
Fatih AYDIN, Başbakanlık Uzmanı, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Türkiyede İnsan Hakları Kurumları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Fatih Aydın'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
02-08-2007 - 13:11
(6115 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 6 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 5 okuyucu (83%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (17%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
28063
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 gün 41 dakika 27 saniye önce.
* Ortalama Günde 4,59 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 122343, Kelime Sayısı : 14518, Boyut : 119,48 Kb.
* 5 kez yazdırıldı.
* 10 kez indirildi.
* 4 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 649
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,07906199 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.