Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Çekte Kanunlar İhtilafı

Yazan : Ali Osman Özdilek [Yazarla İletişim]
Avukat

Makale Özeti
Çekte Kanunlar İhtilafı, 1931 tarihli Cenevre Konvansiyonu hükümleri ve Türk Ticaret Kanunu hükümleri açısından incelenmiştir.

Çekte Kanunlar İhtilafı





Ali Osman Özdilek









İstanbul
2005












İÇİNDEKİLER :

I – Giriş............................................. .................................................. .............3


II - 19 Mart 1931 Tarihli Konvansiyon Hükümleri....................................4


III – Türk Hukuku’nda Çekte Kanunlar İhtilafı........................................6

A – Ehliyete ilişkin 731. madde hükmü............................................. .6

B – Şekil ve müddetlere ilişkin 732. madde hükmü..........................7

C – Taahhütlerin hükümlerine ilişkin 733, 734 ve 735. ...................7
madde hükümleri

1. Keşide yeri hukuku............................................ ...................7

2. Ödeme yeri hukuku............................................ ...................8

3. İkametgahın bulunduğu yer hukuku ..................................9



























I – Giriş

Yabancılık unsuru taşıyan her hukuki ilişkide ortaya çıkabilen kanunlar ihtilafı (conflict of laws – conflits de lois), çekle ilgili hukuki ilişkilerde de ortaya çıkabilmektedir. Bu sebeple yasa koyucular çekle ilişkili düzenlemelerine, çekte ortaya çıkan kanunlar ihtilafını düzenleyen hükümler koyma ihtiyacını duymuşlardır.

Hukukumuzda da Ticaret Kanunu’nun, Kıymetli Evrak kitabında beşinci ayırım olarak 731 – 735. maddelerde çekle ilgili kanunlar ihtilafı kuralları düzenlenmiş bulunmaktadır. Ticaret Kanunu’nun bu maddeleri, İsviçre Borçlar Kanunu’nun kıymetli evrak başlıklı beşinci bölümünde, nama, hamiline veya emre yazılı senetler başlıklı otuzüçüncü başlıkta, çek başlıklı beşinci kısım altında kanunlar ihtilafı başlığı altında düzenlenen 1138 – 1142. maddelere tekabül etmektedir. Doktrinde İsviçre Borçlar Kanunu’nun almanca metninde konuyla ilgili 1138 1142. maddelerin yer aldığı ayırımın başlığının, Türk Ticaret Kanunu’nda kullanılandan farklı olarak “Kanunların Geçerlilik Alanları” şeklinde olduğu ve bu kullanımın daha isabetli olduğu savunulmaktadır.[1] Oysa İsviçre Borçlar Kanunu’nun fransızca metninde bu başlık Türk Ticaret Kanununda olduğu gibi “Kanunlar İhtilafı”dır. Kanaatimce fransızca metinde kullanılan ibare daha isabetlidir. Çünkü “kanunlar ihtilafı” ibaresi ile meselenin özü ifade edilmektedir. Yani kanunlar ihtilafı kuralları, dünya üzerinde var olan çeşitli ulusların ulusal yasalarındaki hükümlerin birbirileriyle çatışması halinde hangi hukukun uygulanacağının tesbitine yönelik bir amaç gütmektedir. Bu itibarla da “kanunlar ihtilafı” ibaresi bu amacı en iyi şekilde anlatmaktadır.

Çekte kanunlar ihtilafının düzenlenmesi ile ilgili en önemli ve İsviçre Borçlar Kanunu’nun yukarıda belirttiğimiz düzenlemesine kaynaklık eden uluslararası düzenleme, 19 Mart 1931 tarihinde Cenevre’de imzalanmış bulunan “Çekle İlgili Bazı Kanunlar İhtilafı Meselelerinin Halline Dair Konvansiyon”dur. 19 madde ve bir Protokolden oluşan bu konvansiyon ile çekle ilgili kanunlar ihtilafı meselelerine çözüm getirilmek istenmiştir. Türkiye bu konvansiyona taraf değildir. Ama Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümleri İsviçre Borçlar hukukundan alındığı için, konvansiyon hükümleri ile Türk hukuku uyumludur.

Aslında bu konu 1931 tarihli konvansiyondan önce de yoğun biçimde tartışılan bir konuydu. Örneğin Justitia et Pace Uluslararası Hukuk Enstitüsü’nün 1885 tarihli Brüksel oturumlarının Cesar Norsa tarafından hazırlanan sonuç raporunda 1931 tarihli konvansiyonun getirdiği düzenlemelere benzer önermelerde bulunulmuştur. Bu raporda sadece çekler değil geniş anlamda senetlere ilişkin önermeler getirilmiştir. Örneğin bu raporun 1. maddesinde, senetlerin şeklinin, bu senetlerin çıkarıldığı yer hukukuna tabi olduğu; ciro, kabul ve aval’e ilişkin şekil şartlarının ise bu muamelelerin herbirinin yapıldığı ülke hukukuna tabi olduğu belirtilmektedir.[2]

Yine aynı enstitü bu kez sadece çeklere ilişkin olmak üzere, 1927 tarihinde gerçekleştirilen Lozan oturumlarında 1931 tarihli konvansiyon hükümlerine daha çok yaklaşan hükümler önerilmiştir.[3]

II - 19 Mart 1931 Tarihli Konvansiyon Hükümleri

Anılan konvansiyona; Demokratik Almanya Cumhuriyeti, Federal Almanya Cumhuriyeti, Avusturya, Belçika, Brezilya, Grönland’la ilgili hiçbir yükümlülük yüklenmeme çekincesiyle Danimarka, Finlandiya, Fransa,Yunanistan, Macaristan, Endonezya, İtalya, Japonya, Lüksemburg, Monako, Nikaragua, Norveç, Hollanda, Hollanda Antilleri, Surinam, Polonya, Portekiz, İsveç ve İsviçre katılmıştır.

Konvansiyona katılan taraflar, 1. madde ile çekte kanunlar ihtilaflarına çözüm bulmak için konvansiyonda düzenlenen kurallara, karşılıklılık ilkesi çerçevesinde uymayı taahhüt etmişlerdir.

Konvansiyon’un 2. maddesinde ise çeki keşide edenin ehliyeti meselesi düzenlenmiştir (aktif çek ehliyeti). Oysa İsviçre Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu’nda aktif çek ehliyetine ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu konuyu aşağıda İsviçre ve Türkiye düzenlemelerini açıklarken tekrar ele alacağız.

Konvansiyon’un 2. maddesinin 1. fıkrasına göre, bir kimsenin çek ile borçlanması için gereken ehliyet, tabi bulunduğu devletin kanunu ile belirlenir. Eğer tabi olunan devletin kanunu bir başka devletin kanununa atıfta bulunuyorsa o kanun uygulanır.

Maddenin 2. fıkrasına göre ise, 1. fıkrada belirtilen kanuna göre ehliyeti olmayan bir kimse, eğer mevzuatı bakımından kendisini ehil sayan bir ülkede imza atmışsa taahhütleriyle bağlı olacaktır.

Konvansiyonun 3. maddesinde ise muhatabın ehliyeti konusu (pasif ehliyet) düzenlenmiştir. Maddenin 1. fıkrasına göre bir çekin kimin üzerine çekilebileceğini, çekin ödeneceği ülkenin kanunu tayin eder. 2. fıkrasına göre ise, çek üzerine keşide edilmiş olan kimsenin şahsı bakımından çek olarak geçerisz bir senet sayılıyorsa, kanunlarında böyle bir hükümsüzlük sebebi bulunmayan ülkelerde atılan imzalardan doğan taahhütler geçerli olacaktır.

Konvansiyonun 4. maddesinde çeke ait taahhütlerin şeklinin bu taahhütlerin imza edilmiş olduğu ülke kanununa göre tayin edileceği belirtilmiştir. Bununla birlikte ödeme yeri kanununun emrettiği şekillere uymak yeterlidir.

4. maddenin 2. fıkrasında ise bir çek taahhüdü, yapıldığı ülkenin kanunlarınca şekil bakımından geçerli olmamakla birlikte aynı çeke ilişkin sonraki bir taahhüdün gerçekleştiği ülke kanunlarınca geçerli bulunursa, ilk taahhüdün şekil bakımından geçerli olmayışı, sonraki taahhüdün muteberliğine halel getirmez.

4. maddenin son fıkrasında ise, konvansiyonun taraf devletlerinden birinin vatandaşının diğer bir taraf devlette o devlet vatandaşına karşı yapmış olduğu bir çek taahhüdü, çek taahhüdünde bulunan vatandaşın tabi olduğu devletin düzenlediği şekle uygun ise geçerli olduğu düzenlenmiştir.

Konvansiyonun 5. maddesinde, çekten doğan taahhütlerin neticelerinin, bu taahhütlerin vukubulduğu ülke kanununa göre belirleneceğini düzenlemektedir.

Konvansiyonun 7. maddesinde ise ödeme yeri hukukuna tabi kılınan hususlar düzenlenmiştir. Bunlar:
  • Çekin mutlaka görüldüğünde mi ödenmesi gerektiği, yoksa görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenmesi şartıyla da keşide edilip edilemeyeceği ve gerçek keşide tarihinden sonraki bir günün çeke yazılmasının ne gibi sonuçlar doğuracağı
  • İbraz süresi
  • Çekin; kabul, tasdik, teyid ve vize edilip edilmeyeceği ve bu kayıtların ne gibi sonuçlar doğuracağı
  • Hamilin kısmen ödemeyi isteyebilip isteyemeyeceği ve böyle bir ödemeyi kabule mecbur olup olmadığı
  • Çekin çizilip çizilmeyeceği veya “hesaba geçirilecektir” kaydını veya buna denk bir tabiri ihtiva edip edemeyeceği ve bu çizginin veya bu kaydın yahut ona denk olan tabirin ne gibi sonuçlar doğuracağı
  • Çekin karşılığı üzerinde hamilin özel haklarının bulunup bulunmadığı ve bu hakların mahiyetinin ne olduğu
  • Keşidecinin çekten cayıp cayamayacağı veya çekin ödenmesine itiraz edebilip edemeyeceği
  • Çekin kaybedilmesi veya çalınması halinde alınacak tedbirler
  • Cirantalara, keşideciye ve diğer çek borçlularına karşı olan müracaat haklarının korunması için bir protesto veya buna denk bir tesbit yapmanın gerekli olup olmadığı

Konvansiyonun 8. maddesinde, çeke ilişkin hakların korunması veya kullanılması için gerekli olan protestonun veya diğer hareketlerin şekli ve süresinin, protestonun veya diğer hareketin düzenlendiği yer hukukuna tabi olacağı düzenlenmiştir.

1931 tarihli konvansiyon hükümleri gözönünde tutularak verilmiş çeşitli kararlar da vardır. Örneğin Rusya Federasyon Sanayi ve Ticaret Odası nezdindeki “Uluslararası Ticaret Tahkim Mahkemesi”nde görülen 1 Kasım 1996 tarihli kararda, 1931 tarihli konvansiyon hükümleri gözönüne alınarak bir karara varılmıştır.[4]

Tahkim yargılamasında davacının ülkesi Rusya, davalının ülkesi ise Almanya’dır. Tahkim mahkemesi, bir uluslararası satış sözleşmesi için Alman alıcı tarafından keşide edilen çekin banka tarafından ödenmemesi üzerine çıkan uyuşmazlıkta, 1931 tarihli Konvansiyon hükümlerine dayanarak uyuşmazlığa Alman hukukunun uygulanması gerektiğine karar vermiştir.

Uyuşmazlıkta mahkeme, Rus satıcının Alman hukukunun çeklerle ilgili gerekliliklerine uymadığını, alıcının bu konuda herhangi bir kusurunun bulunmadığını ve bu sebeple satıcının uğradığı zararların tazminine ilişkin talebini reddetmiştir.

Çek ödeme için Almanyada ibraz edilmiştir. Mahkeme Rusya Federasyonu hukukunda yer alan Medeni Hukukun Temelleri yasasında yer alan kanunlar ihtilafı kaidelerini ve Almanyanın da taraf olduğu 1931 tarihli konvansiyonun 5. maddesini gözönüne alarak çekten doğan taahhütlerin yerine getirileceği ülke hukukunun, yani olayda Alman hukukunun uygulanacağına karar vermiştir.

İsviçre ve Türk hukuklarına kaynak teşkil eden 1931 tarihli Cenevre sözleşmesinin başlıca hükümlerini böylece gördükten sonra Türk hukukundaki durumu incelemeye geçebiliriz.

III – Türk Hukuku’nda Çekte Kanunlar İhtilafı

Yazının başında nda belirttiğimiz gibi Türk Ticaret Yasası’ında çeklere ilişkin olarak kanunlar ihtilafı kuralları 731 – 735. maddeler arasında düzenlenmiştir. Fakat bu düzenleme Türk hukukundaki kıymetli evraka ilişkin tek düzenleme değildir. Poliçelere ilişkin olarak da Türk Ticaret Kanunu’nun 678 – 687. maddelerinde kanunlar ihtilafı kuralları düzenlenmiştir ve çeklere ilişkin bazı hükümlerde poliçelere ilişkin hükümlere atıflar yapılmaktadır. Ayrıca TTK’nun 730. maddesinin 1. fıkrasının 21. bendinde ehliyete, poliçe ve bonolara ilişkin hakların muhafazası için lüzumlu muamelelere ilişkin kanunlar ihtilaflarına dair 678, 680 ve 681. maddelerin çekler hakkında da uygulanacağı düzenlenmiştir.

Bu hükümlerle en azından bir yabancı unsur ihtiva eden çeklere ilişkin meselelerde uygulanacak hukuku gösteren yollama kuralları (atıf kaideleri) tayin olunmaktadır.[5]

Bu hükümler sadece ortada bir çek var ise uygulama alanı bulacaklardır. Ortada bir çek yoksa hangi hukukun uygulanacağı Milletlerarası Özel Hukuk ve Uusl Hukuku hakkında Kanun hükümlerine göre tespit edilecektir.[6]

Türk Ticaret Kanunu’nun 731 – 735. maddeleri arasında veya poliçelere ilişkin 678 – 687. maddeler arasında düzenlenmemiş olan hususlarda ise Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) uygulanacaktır. Örneğin Türk Ticaret Kanunu ne milletlerarası yetkili mahkemeyi ne de yabancı mahkeme kararlarının tanınmasını düzenlemiştir. İşte bu gibi hususlarda MÖHUK uygulanacaktır.

Şimdi TTK’da düzenlenen hükümleri incelemeye geçebiliriz:

A – Ehliyete ilişkin 731. madde hükmü

TTK’nun 731. maddesinde muhatabın ehliyeti konusu düzenlenmiştir. Oysa ehliyet konusunun iki yönün vardır: çeki keşide edenin ehliyeti (aktif ehliyet) ve çeke muhatap olanın ehliyeti (pasif ehliyet).

Oysa yukarıda incelediğimiz ve İsviçre Borçlar Yasasına ve Türk Ticaret Kanunu’na kaynak teşkil eden 1931 tarihli Konvansiyon’un 2. maddesinde aktif ehliyet meselesi düzenlenmiştir.

731. maddenin 1. cümlesine göre bir çekin kimin üzerine keşide edilebileceğini, çekin ödeneceği ülkenin kanunu tayin eder. Yani bu madde ile pasif ehliyete ilişkin olarak kabul edilen esas “ödeme yeri kanunu” esasıdır. Bilindiği gibi Türk hukukunda çek ancak bir banka veya özel finans kuruluşu üzerine çekilebilir. Yani hukukumuzda pasif ehliyet sadece bankalara veya özel finans kuruluşlarına tanınmıştır.

Maddenin 2. cümlesine göre ise, ödeme yeri kanununa göre çek, üzerine keşide edilmiş olan kimsenin şahsı bakımından hükümsüz sayılıyorsa kanunlarında böyle bir hükümsüzlük sebebi bulunmayan memleketlerde çek üzerine atılan imzalardan doğan taahhütler geçerlidir. Yani muhatap, kendisi bakımından geçersiz bir çeki ödemekten imtina ederse, hamil, kendileri tarafından imzalandığı yer kanununa göre çekin geçerli kabul edildiği keşideciye, cirantalara veya aval verenlere yönelerek müracaat hakkını kullanabilir.[7]

B – Şekil ve müddetlere ilişkin 732. madde hükmü

TTK 732. madde ile çekteki beyanların şekline ilişkin hukuk tayin edilmiştir. Madde ile, çeke ait taahhütlerin şekli, bu taahhütlerin imza edilmiş olduğu memleketin kanununa göre tayin edilir; bununla beraber, ödeme yeri kanunuyla emredilen şekillere riayet kafidir denilmek suretiyle ikili bir düzenleme getirilmiştir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, bir bağlama kuralı olarak imza yerinin tespitinde, imzanın fiilen atıldığı yer esas alınacaktır; yoksa çekin üzerinde yazılı yer değil. [8]

C – Taahhütlerin hükümlerine ilişkin 733, 734 ve 735. madde hükümleri

Türk Ticaret Kanunu çekteki taahhütlerin hükümlerini, keşide yeri kanunu, ödeme yeri kanunu ve ikametgah kanunu olarak üçlü bir ayırım şeklinde düzenlemiştir.
  • Keşide yeri hukuku

733. maddenin birinci fıkrası ile çekten doğan taahhütlerin neticelerinin, bu taahhütlerin vukubulduğu memleket kanununa göre tayin olunacağı düzenlenmiştir.

730. maddenin 1. fıkrasının 21. bendi düzenlemesi gereği müracaat haklarının kullanılabileceği süreler ise artık 733. maddeye değil, 681. maddeye tabi olacaktır.

Nitekim bir Yargıtay kararında da müracaat haklarının 681. maddeye tabi olduğu belirtilmiştir. Yargıtay 11. HD’nin 15.06.1990 gün, E. 90/3552, K. 90/4774 sayılı kararına göre:

“....Çekin bir yabancı tarafından ve yabancı ülkede yine yabancı olan muhatap bankaya keşide edilmesi karşısında bu davada yabancılık unsuru bulunmaktadır. Yabancılık unsuru bulunan bu tür davalarda uyuşmazlığın çözülmesinde, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un 1. ve 2. maddeleri hükümleri uyarınca ....hakim....Türk kanunlar ihtilafı kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku re’sen saptayacak ve gerektiğinde yetkili yabancı hukukun muhtevasının tespitinde tarafların yardımını isteyebilecektir. Yine aynı yasanın 7. maddesinde zamanaşımının, hukuki işlem ve ilişkinin esasına uygulanacak hukuka tabi bulunduğu da hükme bağlanmış bulunmaktadır. Konunun özel olarak düzenlendiği TTK’nun 732, 733. maddelerinde ise, çekten doğan taahhütlerin neticeleri bu taahhütlerin vukubulduğu yer, yani keşide yeri memleket kanununa göre tayin edileceği hüküm altına alındığı gibi, aynı yasanın 720/21. maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanan yine aynı yasanın 681. maddesi hükmü uyarınca da çeklerde müracaat hakkının kullanılması için gereken sürelerin tüm borçlular hakkında çekin keşide edildiği yer kanununa tabi olacağı açıkça hükme bağlanmış bulunmaktadır. Dava konusu olayda da davalının Türk Ticaret Kanunu’ndaki hükümlere dayanarak zamanaşımı definde bulunması üzerine, davacı tarafça çekin keşide edildiği yer olan İran kanunlarına göre, daha uzun bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıklanarak bu savunmaya karşı çıkılmış olunmasına ve bu konudaki yabancı hukuk metinlerine de dayanılmış bulunması karşısında yukarıda değinilen MÖHUK’un 1, 2 ve 7. maddeleri ile TTK’nun 732, 733 ve 681. maddeleri hükümleri çerçevesinde dava konusu çeklerin tabi olduğu yabancı hukuktaki zamanaşımı süresi saptanarak hasıl olacakmsonuca göre karar verilmesi gerekirken, sadece davanın Türkiye’de açıldığından bahisle davadaki zamanaşımının Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir...”[9]

  • Ödeme yeri hukuku

TTK’nun 734. maddesi ile bazı hususlar ödeme yeri hukukuna tabi kılınmıştır. Kanunun bu düzenlemesi ile 1931 tarihli Konvansiyon’un hükümleri tamamiyle aynıdır. Ödeme yeri hukukuna tabi kılınan bu hususları inceleyecek olursak:

a. Çekin mutlaka görüldüğünde mi ödenmesi gerektiği, yoksa görüldükten muayyen bir müddet sonra ödenmesi şartıyla da keşide edilip edilemeyeceği ve gerçek keşide tarihinden sonraki bir günün çeke yazılmasının ne gibi sonuçlar doğuracağı.
  • İbraz süresi.

Ödeme yeeri hukuku ibraz süresi, yani çekin ödenmek üzere muhataba ibraz edilebileceği sürenin tayini bakımında yetkilidir. Örneğin çek Türkiye’de ödenecekse TTK 708. madde geçerli olacaktır. Fazlasıyla gecikmiş bir ibraz halinde, müracaat haklarının kaybedilip kaybedilmeyeceği ise, müracaat borçlusunun senedi imzaladığı yer hukukuna göre belli olacaktır (TTK 733)[10]
  • Çekin; kabul, tasdik, teyid ve vize edilip edilmeyeceği ve bu kayıtların ne gibi sonuçlar doğuracağı.
  • Hamilin kısmen ödemeyi isteyebilip isteyemeyeceği ve böyle bir ödemeyi kabule mecbur olup olmadığı
  • Çekin çizilip çizilmeyeceği veya “hesaba geçirilecektir” kaydını veya buna denk bir tabiri ihtiva edip edemeyeceği ve bu çizginin veya bu kaydın yahut ona denk olan tabirin ne gibi sonuçlar doğuracağı.

Doktrinde, ödeme yeri hukukunun, maddede ifade edilen kayıtların caiz bulunup bulunmadığını, şeklen geçerli olup olmadıklarını ve ne gibi hukuki sonuçlar yaratacaklarını tespit ettiği belirtilmektedir. Kanımca 734/b.5. madde bu kayıtlaırn şekline uygulanamaz. Çünkü TTK 732. maddenin 1. fıkrası ile çekte şekle ilişkin olarak uygulanacak hukuk, çekteki taahhütlerin imza edilmiş olduğu yer hukukudur. Fakat TTK 732 f.1 c.2 ile ödeme yeri hukukunun belirlediği şekillere riayetin de kafi olduğunu belirtmek gerekir. Yani her iki maddeyi de uygulayarak aynı sonuca varılabilir. Fakat bizce çizgili çek veya hesaba geçirilecektir ibarelerinin yer aldığı çekin şekli için 734/b.5 değil 732/f.1 uygulanmalıdır.
  • Çekin karşılığı üzerinde hamilin özel haklarının bulunup bulunmadığı ve bu hakların mahiyetinin ne olduğu
  • Keşidecinin çekten cayıp cayamayacağı veya çekin ödenmesine itiraz edebilip edemeyeceği
  • Çekin kaybedilmesi veya çalınması halinde alınacak tedbirler
  • Cirantalara, keşideciye ve diğer çek borçlularına karşı olan müracaat haklarının korunması için bir protesto veya buna denk bir tesbit yapmanın gerekli olup olmadığı

Bir bağlama kuralı olarak ödeme yeri denildiğinde, muhatabın çeki ödeyeceği yer esas alınmalıdır, yoksa müracaat borçlularınınki değil.[11]
  • İkametgahın bulunduğu yer hukuku

TTK 735. madde ilei, muhataba veya iakmetgahlı çeki ödeyecek olan üçüncü şahsa karşı sebepsiz iktisap gerekçesiyle ileri sürülebilecek talepler konusunda, bu şahısların ikametgahlarının bulunduğu yer hukuku yetkili kılınmıştır. Madde, sadece çek hukukuna has sebepsiz zenginleşme hallerini kapsamakta olup, asıl borç ilişkisinden kaynaklanan ve yarışan sebepsiz zenginleşme iddiaları bunun dışındadır.[12]

Çek hukukuna has sebepsiz zenginleşme hallerinde, hamilin sahip olduğu talep hakkı 1931 tarihli konvansiyonda düzenlenmiş değildir. Bu husus İsviçre kanun yapıcısının kendi insiyatifiyle metne dahil edilmiştir. Oradan da Türk Ticaret Kanunu’na aynen alınmıştır.

735. madde sadece muhataba ve ikametgahlı çeki ödeyecek olan üçüncü şahsa yöneltilebilecek sebepsiz iktisap taleplerini düzenlemektedir. Çek hukuku ile ilgili diğer sebepsiz zenginleşme kaynaklı talep hakları, mesela keşideciye ve cirantalara karşı ileri sürülebilecek talep hakları maddenin kapsamı dışındadır.[13]












































Faydalanılan Kaynaklar :

Kitaplar :

MOROĞLU, Erdoğan, Notlu – İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat, Filiz Kitabevi, 4. bası, 1995

ÖZTAN, Fırat, Kıymetli Evrak Hukuku, Turhan Kitabevi, 2.bası, 1997

Elektronik Kaynaklar

http://www.cisg.law.pace.edu/cisg/wais/db/cases2/961101rl.html

http://www.idi-iil.org/idiF/resolutionsF/1885_brux_02_fr.pdf

http://www.idi-iil.org/idiF/resolutionsF/1927_laus_02_fr.pdf




[1] ÖZTAN, Fırat, Kıymetli Evrak Hukuku, Turhan Kitabevi, 1997, 2.bası, s.1366 dipnot.2

[2] www.idi-iil.org/idiF/resolutionsF/1885_brux_02_fr.pdf

[3] www.idi-iil.org/idiF/resolutionsF/1927_laus_02_fr.pdf


[4]http://www.cisg.law.pace.edu/cisg/wais/db/cases2/961101rl.html

[5] ÖZTAN, Fırat, Kıymetli Evrak Hukuku,Turhan Kitabevi, 1997, 2.bası, s.1366

[6] ibid, s.1367

[7] ibid, s.1371

[8] ibid, s.1373

[9] Moroğlu, Erdoğan, Notlu – İçtihatlı Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat, 4. bası, Filiz Kitabevi, İstanbul 1995, s.449 - 450

[10] ÖZTAN, Fırat, Kıymetli Evrak Hukuku,Turhan Kitabevi, 1997, 2.bası, s.1376

[11] ibid, s.1380

[12] ibid, s.1381

[13] ibid, s.1381
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Çekte Kanunlar İhtilafı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Ali Osman Özdilek'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
15-06-2006 - 09:47
(6527 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 2 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 1 okuyucu (50%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (50%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
9247
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 gün 45 dakika 55 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,42 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 46712, Kelime Sayısı : 3379, Boyut : 45,62 Kb.
* 5 kez yazdırıldı.
* 6 kez indirildi.
* 5 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 294
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,17883897 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.