Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Terörle Mücadele Kanunu Taslağı

Yazan : Münip Ermiş [Yazarla İletişim]
Avukat

Makale Özeti
Makale Yeni Terörle Mücadele Kanunu tartışmaları ile ilgilidir. Ekim ayında bir kısım hükümleri kamuoyuna yansıyan TMK taslağını TCK ve özgürlükler açısından değerlendirmektedir.

Av. MÜNİP ERMİŞ
Antalya Barosu -İnsan Hakları Merkezi Başkanı
TERÖRLE MÜCADELE KANUNU “TASLAĞI”;
Siyasetin her alanda hukuku zorlaması, bu topraklarda yaşayanlar açısından yabancı olunan bir durum değildir. Bu nedenle uyum yasaları ve ardından gelen CMK ‘nın getirdiği “birazcık özgürlük” alışık olmadığımız bir ortam yarattı ve çok geçmeden YTCK ile birlikte yürürlükten kalkan 3713 sayılı TMK’ ya (Terörle Mücadele Kanunu) olan özlemimiz bir anda depreşti. Bu özlem, son birkaç aydır sokaklardaki kitle eylemleri bahane edilerek, “terörle mücadelenin” Yeni TCK ile birlikte zaafa uğradığı, özgürlüklerin kötüye kullanıldığı, terör örgütlerinin propagandasının rahatlıkla yapılabildiği, buna karşın güvenlik kuvvetlerinin yetkisiz bırakıldığı gibi söylemlerle bütünleşince, Adalet Bakanlığı hemen harekete geçerek, çalışmaları kamuoyuna yansımayan, hatta üyelerinin kim olduğu dahi bilinmeyen Prof. Dr. Feridun Yenisey başkanlığında bir komisyon kurdu . Eylül ayı içerisinde de bu komisyonun “taslak olmayan birkaç tane taslağı” son derece ”gizli bir şekilde” kamu oyunun bilgi ve takdirlerine sunuldu.
Son çıkan ” taslak olduğu kabul edilmeyen taslak” metne bakarak , yeni düzenleme ile terör için önleyici tedbirler mi getiriliyor, yoksa özgürlükler alanında getirilen sınırlı iyileşmeler bütünüyle ortadan mı kaldırılıyor sorusunun yanıtını almak için öncelikle YTCK ve CMK hükümlerine bakmak doğru olacaktır.
YENİ TCK’DA ÖRGÜTLÜ SUÇLAR;
Her şeyden önce YTCK ‘nın “örgütlü suçlarda” cezaları hafiflettiği , bu nedenle “suç işlemekten caydırma” fonksiyonun ortadan kalktığı görüşünün kamuoyunda yaygınlaştırılmaya çalışılması , bilinçli olarak yapılan bir yönlendirmedir. Özellikle son dönemde kışkırtma ile ortaya çıkan ve kolluğun müdahale etmediği LİNÇ GÖSTERİLERİ , “kanunlar yetersiz kaldığı için vatandaş artık kendisi tepki göstermek zorunda kalıyor” bahanesi ile adeta meşrulaştırılmaya çalışılmış ve toplumsal bilinç bu politikaya uygun olarak, özgürlüklere karşı hınç ve öfke ile doldurulmuştur.
YTCK’ nın siyasi suçlarda ve örgüt suçlarında cezaları hafiflettiği , CMK’ nın kolluğun ve soruşturma makamının yetkilerini budadığı görüşü bütünüyle yalandır. Hatta son yapılan TCK ve CMK değişiklikleri , İnfaz kanunu hükümleri, “Dinleme yasası” gibi yasalarla 1 haziran öncesine göre hukuksal durumun daha da ağırlaştığı tespitini yapmak yanlış olmayacağı gibi, ictima kurallarında getirilen yeni sistemle cezaların ayrı ayrı çektirilecek olması , bu türden suçlarda koşullu salıverilme hükümlerinde değişiklik yapılmaması da, aynı şekilde cezaların ağırlaştığının başka bir kanıtı olarak önümüzde zaten durmaktadır.
Fazla söze gerek bırakmadan aşağıda sunulan tablo , normatif anlamda, YTCK ‘nın siyasi suçlarda , (çoğu suçlarda olduğu gibi) hukuki bir iyileştirme getirmediğinin başka bir somut ifadesi olarak önümüzde durmaktadır.
YTCK Madde–Temel ceza 765.s.y. karşılığı-Temel ceza
Devletin birliğini bozmak 302 ağ-müeb. 125 ağ-müeb.
Düşmanla işbirliği yapmak 303 “ 126 “
Devlete karşı savaşa tahrik 304 10-20 yıl 127 10 yıl
Temel milli yararlara karşı hareket 305 3-10 yıl 127/5-7 3-10 yıl
Y.Devlet aleyhine asker toplama 306 5-12/müeb. 128 5-12/müeb
As.tes.tahrip 307 6-12/müeb 129 10/müeb
Düşman devlete yardım 308 5-15 129 10
Anayasayı ihlal 309 ağ. Müeb. 146 ağ müeb.
Cumhurbaşkanına saldırı 310 ağ müeb./5 yıl 156,157 ağ müeb/5 yıl
Yasama organına karşı suç 311 ağ.müeb 146 ağ.müeb
Hükümet karşı suç 311 “ 147 “
Hükümete karşı silahlı isyan 313 “ 149 “
Silahlı örgüt 314 10-15 yıl 168,169,170 15
Silah sağlama 315 10-15 yıl 150 ağır hapis
Suç için anlaşma 316 3-12 yıl 171 3-7
Halkı askerlikten soğutma 318 6 ay-1 yıl 155 2 ay- 2 yıl
Askerliği itaatsizliğe teşvik 319 1-3 yıl 153 1-3 yıl
Kamu barışı aleyhine suçlar;
Halkı tehdit 213 2-4 Yeni suç
Suç işlemeye tahrik 214 6 ay-5 yıl 149/311 3 ay- 5 yıl
Suç ve suçluyu övme 215 2 yıl 312 6 ay-2 yıl
Halkı kin ve düşmanlığa tahrik 216 1-3 312 1 yıl -3yıl
Kanunlara uymamaya tahrik 217 6 ay-2 yıl 312 6 ay- 2 yıl
Kamu malına zarar verme 152 1 yıl -6 yıl 516 1 yıl- 7 yıl
Bu tablodan bir önceki yasada olduğu gibi, YTCK’ da “TERÖR” suçu başlığı altında bir hukuksal düzenlemenin olmadığını görüyoruz. Bilindiği gibi hukuk sistemimize “TERÖR” tanımı 3713 sayılı yasa ile girmişti. Fakat 3713 sayılı yasadaki “devletin ülkesi ve milleti ile birlikte bölünmez bütünlüğü” diye başlayan “terör” tanımı , özellikle ifade ve örgütlenme özgürlüğünü olağanüstü daraltmış, sonunda A.İ.H.M.’den gelen mahkumiyet kararları karşısında ünlü 8.madde kaldırılmış, 7. maddede değiştirilmek zorunda kalınmıştı. Hatta bu türden suçların yargılamasının yapıldığı DGM’lerin ismi değiştirilmişti.
Aslında ne AİHS’te nede AİHM içtihatlarında terörün tanımı bulunmamaktadır. AİHM daima her davayı ayrı ayrı ele almayı tercih etmiştir. Bu konuda üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi Parlamenter meclisi 23 Eylül 1999 tarihinde aldığı 1426 sayılı kararda Terör eylemini ; ”bireyler yada gruplar tarafından ,bir ülkeye ,o ülkenin kurumlarına ,genel olarak halkına yada ayrılıkçı amaçlar ,aşırı uçta ideolojik fikirler ,fanatiklik yada rasyonel olmayan ve sübjektif faktörler doğrultusunda belirli kişilere karşı şiddete başvurma yada şiddete başvurmakla tehdit etmek yoluyla ve resmi makamlar , toplumda belirli kişiler yada gruplar arasında yada genel olarak halk arasında terör ortamı yaratmak amacıyla işlenmiş bir suç” olarak tanımlamaktadır.
BM Genel Kurulu ise 17 Aralık 1999 tarihli 54/164 sayılı kararında terör eylemlerini; “İnsan haklarını ,temel özgürlükleri ve demokrasiyi yıkma amacı güden ,devletlerin toprak bütünlüğünü ve güvenliğini tehdit eden ,meşru olarak kurulmuş hükümetleri istikrasızlığa uğratan ,çoğulcu sivil topluma tehlikeye atan ve devletlerin ekonomik ve sosyal kalkınması üzerinde olumsuz sonuçlar doğuran faaliyetler” olarak tanımlamıştır.
Her iki tanımın ulusüstü hukuk anlamında bir bağlayıcılığı bulunmamakta, uluslar arası toplumun “TERÖR “ tanımında ortaklaşması yakın bir gelecekte mümkün gözükmemektedir.
Bu perspektif içerisinde, yukarıdaki tablodaki suç türlerine ve yaptırımlara tekrar baktığımızda “taşları bağlamışlar, itleri salmışlar” söyleminin dezarformasyon politikasının bir parçası olarak zihinlerimize zerk edilmeye çalışıldığını da rahatlıkla görmek mümkündür.
O zaman Yeni Terörle Mücadele Kanunu tartışmalarından murat edilen nedir ? Sorusu zihinlere düşmektedir.
“Taslak olmayan“ bu metne ilk baktığımızda, özgürlüklere duyulan öfke ile toplumu bütünüyle deli gömleği giydirme çabası içerisinde olan bir ruh halinin burada öncelikle birbirini beslediğini görüyoruz. YTCK’ nın mimarlarından olan Doç. Dr. İzzet Özenç’ in “taslak olmayan” bu taslağın bütün ülkeyi , açık hava cezaevine çevirme sevdası içerisinde olduğunu söylemesi bu anlamda abartılı değildir. Çok heveslendikleri İngiltere örneğinden yola çıkarak hazırladıklarını ifade ettikleri bu metin, aslında “Guentanamo’ da uygulanan BUSH hukukuna” olan öykünmenin mahcup bir ifadesi olarak durmaktadır. Bu taslağın yasallaşması AB süreci ile gelinen bu aşamada mümkün olur mu bilinmez ama ,özgürlük düşmanı bu metnin ortalıkta dolaşmasının ,başlı başına dehşet verici olduğunu ilk söz olarak söylemek gerekir.
BU TASLAK ANAYASA’YI , A.İ.H.S ‘Nİ YOK SAYIYOR;
“ÖNLEME TEDBİRİ “ başlığı altında idareye ve yargıya verdiği yetkilerle özgürlükleri bütünüyle keyfiyete terk eden tasarı , adil yargılanma hakkı, suç ve cezaların kanuniliği şahsiliği , “masumiyet” karinesi gibi hangi amaçla ve hangi koşulda olursa olsun kısıtlanamayacak,olan hakları da rafa kaldırıyor.
İşte ; terör suçlarının işleneceği hususunda ağır ve yakın bir tehlikenin bulunması halinde, milli güvenlik, toprak bütünlüğü, kamu düzeni veya toplum barışının, terör tehlikesine karşı korunması amacıyla idareye tanınan ön tedbirlerden bazıları;
1-Kişinin suç işlenmesinde kullanmaya elverişli bazı madde veya malzemenin edinilmesinin veya kullanılmasının yasaklanması,
2-Kişinin, bölgesel veya yerel olarak, belirli bir zaman dilimi içerisinde kalmak koşuluyla, bir yerleşim yerinde veya bir yerde bulunmasının engellenmesi,(SÜRGÜN CEZASI)
3-Belirtilen gün ve zaman dilimi ile sınırlı olmak koşuluyla yerleşim yerine veya belli bir bölgeye giriş ve çıkışların kısıtlanması,
4-Seyahatin kısıtlanması,
5-Kişinin sahip olduğu pasaport, sürücü belgesi ve buna benzer her türlü ruhsat veya belgeye geçici olarak el konulması,
6-Belirlenecek gün veya saatlerde yerel kolluk makamlarına bilgi verilmesinin zorunlu tutulması, planlanmış hareketleri ile faaliyetleri hakkında önceden bilgi vermesi,
Bu tedbirlere, tedbirin niteliğine göre, tedbirin uygulanacağı yerdeki en büyük mülkî amir, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile karar verilebilecektir.
Bir kaymakam , bir vali veya Jandarma komutanı hiçbir şüphe şartı dahi aramaksızın, sadece ileride suç işleyebilir düşüncesiyle bir SIKIYÖNETİM KOMUTANINDA dahi bulunmayan bu yetkileri rahatlıkla kullanabilecektir. Bu tedbir kararlarının 24 saat içerisinde hakim onayına sunulması vehameti ortadan kaldırmamaktadır. “Masumiyet” karinesi asıl olarak, kişiyi idarenin keyfiyetinden değil, yargısal kararların keyfiliğinden de korumaktadır.
Bu nedenle bu yetkiler hakim denetimine alınmış olsa dahi, kişi güvenliğini ve özgürlüğünü ciddi anlamda tehdit etmektedir.
Artık;
1-Kişi hakkında suç soruşturma ve kovuşturmasında kullanılması koşuluyla kişinin fizik kimliğini belirlemeye yarayacak fotoğraf, parmak izi veya DNA örneğinin alınması,
2-Belli bazı hizmetlerin veya tesislerin kullanımının ya da bazı faaliyetlerin kişi tarafından yapılmasının yasaklanması,
3-Bir meslek veya sanatın yerine getirilmesinin kısıtlanması,
4-Suçun işleneceği şüphelenilen yerle sınırlı ve orantılı olmak üzere, bölgesel olarak iletişim ve haberleşme olanaklarının sınırlandırılması,
5-Yerleşim yerini, konutunu veya işyerini kullanmasına izin verdiği kişilerle ilgili kısıtlamalar getirilmesi, gibi tedbirleri; makul şüpheye dayalı suç soruşturması olmasa dahi ağır ceza mahkemesi üyesi veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet Savcısı rahatlıkla karar verebilecektir.
Yukarıda belirtilen tedbirlerin altı aylık süre ile sınırlandırılması da bir güvence değildir. Mahkeme, bu tedbirlere istihbarat bilgilerine dayanarak başvuracağı için, ilgili kişi bu bilginin içeriğini öğrenemeyecek ve kendisini etkili bir şekilde savunamayacaktır. Mahkeme, adeta gizli bir komisyon gibi çalışacaktır. Artık, masuniyet karinesi,adil ve dürüst yargılanma , savunma hakkı , suç ve cezaların yasallığı gibi ilkelerin üzerine bir çizik atılmakta, yargılamadan ceza verebilmenin önü açılmaktadır.
YTCK 1.maddesinde yasanın amacını ortaya koyarken; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemek” olarak hedefini çizmiş, kanunilik, şahsilik, eşitlik ve kusurluluk gibi ilkeleri de kabul etmiştir.
2. Maddede kanunilik ilkesi “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz” olarak tarif edilmiştir. Bunun anlamı suç sayılan bir eylemin yasada açıkça tanımlanmasıdır. Herkese göre değişebilecek, soyut muğlak düzenlemelerle suç tanımı yapılmamasıdır. Toplumun suç ve suçludan korunması tabi ki önemlidir, Fakat Ceza kanunu kurallarından bireyi korumakta aynı derecede önemlidir. Bireyi koruyan kanunilik ilkesi devletin tekelinde olan cezalandırma gücünün sınırlarının çizilmesinde ve kişi güvenliğinde ilk kalkanı oluşturur.İdarenin düzenleyici işlemleri suç ve ceza konulamayacağı kuralı bu ilkeyi tamamlar.. Bunun anlamı bir taraftan suçun, diğer taraftan suça uygulanacak yaptırımın kanunla gösterilmesidir. Bir eylem sosyal açıdan ne kadar yadırgatıcı olursa olsun eğer fiilin işlenmesinden önce cezalandırılacağı kanunla açıkça belirtilmemişse bu fiilin suç oluşturmayacağı ilkesinin üç önemli unsuru vardır. Bunlar, belirlilik, aleyhe kanunun geçmişe yürümesi yasağı ve kıyas yasağıdır.
Belirlilik ilkesi, suç teşkil eden fiilin kanunda yalnızca tanımlanmasını değil, aynı zamanda net ve anlaşılır olmasını da ister.
Aleyhe kanununun geçmişe yürümesi yasağı, fiilinin işlenmesinden sonra yapılan hukuki düzenlemeler failin aleyhinde ise uygulanamamasıdır.Kıyas Yasağı, yasada bir boşluk bulunması halinde bu boşluğu benzer hükümlerle doldururken sanığın aleyhinde hukuki sonuçlar çıkarmamaktır.
Yine 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 maddesi “Güvenlik tedbirlerini” düzenlemektedir. Bu maddede , hapis cezasının infazı süresi ile sınırlı kalmak kaydıyla ve siyasi hakları kullanmanın sınırlanması başta olmak üzere, velayet hakkının sınırlandırılması, Vakıf sendika vs. yöneticiliğinin sınırlandırılması, taksirli suçlarda bir meslek ve sanatın icrasının 3 yıla kadar durdurulması gibi Güvenlik tedbirlerinin mahkumiyet kararı ile birlikte verilebileceği kabul edilmiştir.
Oysa tasarı;
- Mahkum olmuş bir kişiye karşı bile uygulanmayacak tedbirleri, üzerinde suç şüphesi olmayan bir kişiye karşı uygulamakta, kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemeyeceği, güvenlik tedbiri uygulanamayacağı,idarenin kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuracak yaptırım uygulayamayacağını düzenleyen Anayasa 38 ‘den dahi habersiz davranmaktadır.
İlham kaynağı olan fakat, özgürlükler açısından Avrupa genelinde şüpheyle karşılanan İngiliz TMK ile bu tasarı arasında benzerlik olmasına rağmen ,ciddi bir felsefe farklılığının olduğu da bir gerçektir.
A- İngiliz TMK ‘nın süresi 1 yıldır. Bu tasarının süresi yoktur. Yürürlükte olduğu sürece uygulanacaktır.
B- İngiliz Kanunu bu tedbirlerin uygulanabilmesi için hakkında tedbir uygulanan kişinin teröre karışmış olmasını ararken, tasarıda böyle bir kaygı yoktur.Bu tasarıya göre, bu kanunda yer alan yukarıda sayılan tedbirlere başvurabilmek için, ileride terör suçlarının işleneceği hususunda ağır ve yakın bir tehlikenin bulunması yeterli sayılmaktadır. Yani, bir kişi daha önce hiçbir suç işlememiş veya cebir ve şiddete karışmış olamasa bile, ileride suç işleyebileceği düşüncesi ile, hakkında bu tedbirlere başvurulabilecektir. Aynı şekilde, bir kişi, daha önce hiçbir şiddet faaliyeti olmayan bir örgüte veya yapılanmaya üye olduğu gerekçesi ile, bu örgüt veya yapılanma, ileride cebir ve şiddet kullanacak ve bu örgüt şu anki hali ile ülke için tehdit oluşturuyor gerekçesi ile bu tedbirlere maruz kalabilecektir. Bu düzenleme , asıl olarak barışçı faaliyet yürütse dahi, sivil toplum kuruluşlarını, demokratik yapılanmaları ve sivil inisiyatifleri hedef almaktadır. Diğer bir tanımla, kanun dağdakileri hedef gösterip şehirdeki muhalefeti susturmayı düşünmektedir.
C- İngiltere’de bu yetki sadece İçişleri Bakanınca (istisnai olarak bir yüksek mahkeme hakimince), MI5 (İngiliz İstihbarat Teşkilatı) tarafından sağlanan bilgiler değerlendirilerek kullanılmakta iken ve bilgiler, İngiltere’de, tek merkezde toplanır ve değerlendirilirken, bu tasarıda aynı tedbirler tasarıya göre her mülki amir ve her kolluk amiri tarafından kullanılabilecektir.
D- İngiltere’de bu yetkiler ülkenin iç barışını tehdit eden yabancılara karşı kullanılmaktadır. Esasen bu tip benzer tedbirlere yer veren ve bu tedbirlerin sadece yabancılara uygulanmasını öngören Terörle Mücadele, Suç ve Güvenlik Kanunu 2001’in İngiliz Yüksek Mahkemesince insan haklarına aykırı bulunması sebebi ile bu düzenlemeler yeni yasaya alınmamıştır.
E- Daha önce Terörle Mücadele, Suç ve Güvenlik Kanunu 2001’de yer alan bu tedbirler, bilinçli bir kullanım sonucu, kanunun ilk çıktığı 2001 yılından 2004 yılına kadar 17 yabancıya uygulanmıştır. Aynı zaman dilimi içerisinde bunların 3’ü serbest bırakılmıştır.
Aynı tedbirlerin Türkiye’de uygulamasını halinde, sonuçlarını kestirmekte mümkün değildir, kimlere ve nasıl uygulanacağını tahmin etmekte mümkün değildir.
Tasarıdaki diğer düzenlemeler;
1-Kolluğa önleme yakalaması yetkisi verilerek, CMK 90 değiştirilmektedir. Bunun için, kişinin terör ile ilgili bir faaliyete katıldığı izleniminin doğması yeterlidir. Diğer bir anlatımla,” basit şüphe” yakalama için yeterli sayılmaktadır. Yalnızca CMK 90 değil, kişi hürriyetini ve güvenliğini düzenleyen Anayasa 19.madde de rafa kaldırılmaktadır.
Bu şekilde yakalanan kişi CMK’ daki düzenlemenin aksine, savcıya haber verilmeden, en yakın karakola veya gözaltı birimine götürülerek (en uygun veya en yakın olarak belirlenecek bir yerde) alıkonulabilecektir. Kişinin alıkonulma süresi on iki saati geçemeyecektir.
Diğer bir ifade ile kolluk, terörle ilgili bir faaliyet katıldığı izlenimi edindiği herkesi, herhangi bir merciye açıklamada bulunma zorunluluğu olmadan , 12 saat dilediği yerde alıkoyabilecektir.
Soruşturmanın amacı tehlikeye düşebilecekse, yakalanan, gözaltına alınan veya gözaltı süresi uzatılan şüphelinin durumunun yakınlarına bildirilmesi, 12 saati geçmemek üzere geciktirilebilecektir. Oysa , Anayasa 19 ve CMK 91 ‘e göre, bu bildirimin hemen yapılması gerekir.
3. Şüpheli, gözaltı süresince ancak bir müdafiin hukuki yardımından yararlanabilecektir. Ancak müdafi ile görüşme hakkı, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine, hakim kararıyla gözaltı süresince kısıtlanabilecektir. Bu düzenleme ile gözaltı sürecinde avukat devreden çıkartılarak, tekrar 2003 öncesi döneme dönülmektedir. Sonuç olarak, soruşturma evresinde savunma kurumu işlevsiz bırakılarak, gözaltında işkence ve fena muamelenin adeta önü açılmaktadır.
4.İsim ve kimlik belirterek veya belirtmeyerek kime yönelik olduğunun anlaşılmasını sağlayacak surette kişilere karşı terör örgütleri tarafından suç işleneceğini veya terörle mücadelede görev almış kamu görevlilerinin hüviyetlerini açıklayanlar veya yayınlayanlar veya bu yolla kişileri hedef gösterenler hakkında uygulanan para cezası yerine altı aydan iki yıla kadar hapis cezası getirilmektedir.
5- Aynı şekilde, Terör örgütlerinin bildiri veya açıklamalarını basanlara veya yayınlayanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilebilecektir. Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi ise bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılmaktadır. Örgütün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde, örgüte ait amblem ve işaretlerin taşınması veya bu işaret ve amblemlerin üzerinde bulunduğu üniformayı andırır giysiler giyilmesi, örgütün amacına yönelik afiş, pankart, döviz, resim, levha, araç ve gereçlerin taşınması veya bu nitelikte slogan söylenmesi veya ses cihazları ile yayınlanması halinde örgütün propagandasının yapıldığı varsayılmaktadır.
Aslında bu suç 5237 sayılı TCK’ nın 220/8 md.sinde “örgütün veya amacının propagandası suçu“ başlığı altında düzenlenmiş ve bu suça bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür, bu suçun basın yoluyla işlenmesi halinde ise cezanın yarı oranında artırılacağı düzenlemesi getirilmiştir.
Hukuk açısından tam bir garipliktir. 220/8’de düzenlenen suç taslakta iki ayrı suç olarak yeniden tanımlanmakta , bildiri ve açıklama yayınlama ve propaganda yapma olarak ikiye ayrılmaktadır. Burada yalnızca 220/8’de öngörülen cezanın üst sınırının 5 yıla çıkartıldığı anlaşılmaktadır. Fakat 220/8 ‘de düzenlenen suçun ayrı bir yasayla yeniden düzenleme altına alınmasındaki hukuki mantığı çözmek anlaşılmaz olduğu gibi, yalnızca cezanın üst sınırının artırılmasındaki hukuki gerekçeyi anlamakta mümkün değildir.
Diğer bir ilginçlik ,tasarıda kullanılan “ağır ve yakın tehlike” kavramındadır. Bu kavram eski 312/2 ’nin karşılığı olan “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçunu düzenleyen 216.md.den ödünç alınmış gibi durmaktadır. Bir farkla 216 md.de “açık ve yakın tehlike” denmekte iken burada “ağır ve yakın tehlike” den bahsedilmektedir.
“Açık ve yakın tehlike” ve “ağır ve yakın tehlike” gibi kavramlar ifade özgürlüğünün sınırlandırılmasında, Amerikan Mahkemesinin standart yaklaşımını ifade etmektedir. A.İ.H.M. daha çok “şiddete teşvik” unsuru üzerinde durmaktadır.
Hem hakkında suç kovuşturması olmayacak ,hatta kişinin suçla ilgisini ortaya koyacak bir belirti dahi olmayacak , fakat bir taraftan bu kişinin “ağır ve yakın tehlike doğurduğundan“ bahsedilerek; mülkiyet hakkı, seyahat özgürlüğü,kişi güvenliği ve özel yaşamı bütünüyle sınırlayacak idari ve adli tedbirler uygulanacaktır. Hukuk devletinin bunu kabul etmesi mümkün değildir. Hiçbir hukuki ciddiyeti olmayan bu yaklaşımın , asıl olarak İnsan hakları ile ilgili kavramların içerisini boşaltmaya yönelik bir maksadın ürünü olduğu anlaşılmaktadır.<(p>
SONUÇ ;
Tümden Anayasa’ya ve İ.H.A.S ‘ne aykırı hükümleri olan “taslak olmayan taslak” metin, 3713 sayılı yasaya rahmet okutmaktadır. Bu metnin yasallaşması için öncelikle Anayasa’nın başta 19.maddesi olmak üzere, 2,9,11,12, 20,21,22,23,26,28,36,38 . maddelerinin değişmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümlerinin askıya alınması gerekir.
Böyle bir metnin yasallaştırılması zaten düşünülemez. Bu taslağın ortaya atılmasının, “TOPLUMU SITMAYA RAZI EDEREK” biraz daha ılımlı bir Terörle Mücadele Kanununun önünü açmak gibi maksada dayandığını tahmin etmek güç değildir. Ancak Türk Hukukunun Terörle Mücadele Kanununa ihtiyacı yoktur. TCK içerisinde ’ “terör suçları” olarak ifade edilen suçlarda hiçbir değişiklik yapılmadığı gibi, Polis ,Jandarma ve MİT Kanununda temmuz ayında yapılan değişiklikle (5397 s.yasa ile) kolluğa ve istihbarata gizli dinleme, gizli kayıt ve gizli izleme yetkileri de verilmiştir. Diğer taraftan, yine CMK’ da “gizli ajan kullanma” “elkoyma” “dinleme” yetkileri suç kovuşturmasına münhasır olmak üzere yine açıkça düzenlenmiştir. CMK.250 md kapsamına giren suçlarda tutukluluk süresinin 10 yıla kadar uzayabileceğinin açıkça düzenlenmesi de hukuki iyileştirme bir tarafa, geçmişe göre mevcut hukuksal durumun daha da ağırlaştığının başka bir ifadesidir. Hukukun bu tablosuna rağmen “TERÖR SUÇLARININ” kovuşturulmasında önleyici yetkilerin kolluğa ve soruşturma makamına tanınmadığı gibi bir algılamanın yaygınlaştırılmaya çalışılması, özgürlüklerden doğan rahatsızlığın bir sonucu gibi durmaktadır.
Temel haklar ve özgürlükler açısından gelinen bu aşamadan sonra, böyle bir tasarının ortalıkta dolaşması bile hukuk açısından büyük bir ayıptır
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Terörle Mücadele Kanunu Taslağı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Münip Ermiş'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
05-03-2006 - 15:04
(6627 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 12 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 9 okuyucu (75%) makaleyi yararlı bulurken, 3 okuyucu (25%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
11011
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 20 saat 42 dakika 53 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,66 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 22166, Kelime Sayısı : 2740, Boyut : 21,65 Kb.
* 11 kez yazdırıldı.
* 3 kez arkadaşa gönderildi.
* 7 kez indirildi.
* 15 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 238
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,02636909 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.