- 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’na Kadar Yaşanılan Olaylar Nelerdir?
Venediklilerin hakimiyetinde olan Kıbrıs adası 1571 yılında Osmanlılar tarafından fethedilmiş ve yaklaşık 307 yıl Osmanlı hâkimiyeti altında kalmıştır. 1878 yılında, egemenlik hakkı Osmanlı İmparatorluğunda kalmak kaydıyla, İngiltere'ye devredilmiştir. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı İmparatorluğu ile İngiltere’nin farklı ittifaklarda yer almasının da bir sonucu olarak, İngiltere 1914'te tek taraflı bir kararla adayı egemenliği altına almıştır. Türkiye Ada üzerindeki İngiliz egemenliğini Lozan Antlaşmasıyla 1923'te tanımıştır. Böylece Kıbrıs adasında Türk ve Rum Halklarından oluşan ama egemenliği İngilizlerin elinde olan bir yapı oluşmuştur. 1930’lu yılların başından itibaren Kıbrıs da yer alan Rum halkı, Yunanistan ile birleşme konusundaki talep ve eylemlerini yoğunlaştırmıştır. Bu yaklaşım ile Kıbrıs Yunanistan ile birleşecek ve sonunda tamamı Rum halkından oluşan bir yapıya kavuşturma amacına hizmet eden kısa adı “ENOSİS” olan politika ve kampanyaya ikinci dünya savaşı sonrasında hız verilmiştir.
Yunanistan, 1954 yılında Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletlere (BM) götürme kararı almış ve Kıbrıs Adasında “EOKA terör örgütünü” kurmuştur. Kıbrıs’taki Türk Halkına karşı katliam boyutuna ulaşan şiddet eylemleri giderek artmıştır. Bu dönemde Türk Halkı kendi hakimiyetine olan birçok yerleşim yerini terk etmek zorunda kalmıştır. İngiltere bu durumda, 1956'da, sadece Rumların değil, aynı ölçüde Kıbrıslı Türklerinin de "kendi kaderini tayin" hakkı bulunduğunu ve bu çerçevede her iki halkın bölünme talebinin de geçerli bir seçenek oluşturduğunu açıklamıştır.
Yunanistan destekli Rum halkının şiddet eylemleri nedeniyle, Kıbrıslı Türkler de ENOSİS politikasına karşı kendi örgütlenme çalışmalarına başlatmış ve buna paralel olarak, "bölünme" görüşünü geliştirmişlerdir.
Yunanistan'ın Birleşmiş Milletlerden (BM’den) tek taraflı "kendi kaderini tayin hakkı" elde edemediği gibi ENOSİS politikası lehinde bir karar da elde edememiştir. Kıbrıslı Türklerin yılmaz direnişleri ve Türkiye’nin kendilerini desteklemekteki kararlılığı, Türkiye ile Yunanistan arasında müzakerelerin başlatılmasına imkân sağlamıştır. Türkiye ile Yunanistan 11 Şubat 1959 tarihinde Zürih'te anlaşmaya varmışlar,
Zürih ve Londra Antlaşması, 11 Şubat 1959 tarihinde Birleşik Krallık, Türkiye ve Yunanistan devletleri ile Kıbrıs'taki Rum ve Türk toplumları arasında imzalanan, bağımsız bir devlet olarak Kıbrıs halklarının durumunu belirleyen ve Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasını onaylayan antlaşmadır.
20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın hukuki dayanağı olan Garanti Antlaşması’nın tam metni aşağıda arz edilmiştir.
- Garanti Antlaşması (Zürich,11 Şubat 1959)
Bir taraftan Kıbrıs Cumhuriyeti, diğer taraftan Yunanistan, İngiltere ve Türkiye,
1. Anayasanın esas maddeleri ile kurulan ve düzenlenen Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının, toprak bütünlüğünün ve güvenliğinin tanınması ve devamının kendi ortak yararları gereği olduğunu dikkate alarak.
2. Sözü edilen anayasa ve oluşturulan duruma saygı gösterilmesini güvence altına alacak iş birliğini arzulayarak, aşağıdaki hususlar üzerinde anlaşmaya varmışlardır.
MADDE 1.
Kıbrıs Cumhuriyeti, kendi bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini devam ettirmeyi ve anayasaya saygıyı güven altına almayı üstlenir. (taahhüt eder) Kıbrıs Cumhuriyeti, ayrıca tümüyle veya bir bölümüyle herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde siyasi veya ekonomik bütünleşmeye girmeyeceğini taahhüt eder. (sorumluluğunu yüklenir) Kıbrıs Cumhuriyeti, bu maksatla adanın gerek birleşmesini, gerekse taksimini doğuracak doğrudan doğruya (direkt olarak) veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardımcı ve teşvik edici tüm hareketleri yasaklar.
MADDE 2.
Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1’nci maddede belirtilen taahhütlerini kaydederek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, ülke bütünlüğünü, güvenliğini ve anayasanın temel maddeleri ile oluşan durumu (state of affairs) tanırlar ve garanti ederler.
Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin diğer herhangi bir devlet ile gerek birleşmesini gerekse Ada’nın taksimini doğrudan doğruya, veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardım ve teşvik edici bir amacı olan tüm hareketleri kendi yetki ve ilgileri oranında önlemeyi üstlenirler.
MADDE 3.
Bu Antlaşma hükümlerinin herhangi birinin ihlali (çiğnenmesi) halinde Yunanistan, Türkiye ve İngiltere bu hükümlere saygıyı sağlamak için gerekli girişimlerin yapılması ve önlemlerin alınması maksadıyla aralarında danışmalarda bulunmayı üstlenirler.
Üç garantör devletten biri, birlikte veya birbirlerine danışarak (işbirliği halinde) hareket etmek olanağı bulunmadığı taktirde, bu antlaşmanın oluşturduğu durumu (state of affairs) münhasıran yeniden oluşturmak gayesi ile hareket etmek hakkını korumaktadırlar.
MADDE 4.
Bu antlaşma imza edildiği gün yürürlüğe girecektir.
Yüksek Akit Taraflar, Birleşmiş Milletler Şartının (charter) 102’nci maddesi hükümlerine uygun olarak bu antlaşmayı Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine en kısa sürede kaydettirmeyi üstlenirler.
Türkiye ile Yunanistan 11 Şubat 1959 tarihinde Zürih'te anlaşmaya varmışlar, Londra'da İngiltere'nin ve Kıbrıs'taki iki toplumun liderlerinin onayını almışlardır. Bu şekilde ortaya çıkan Zürih ve Londra Anlaşmaları bağımsızlık, iki toplumun ortaklığı, toplumsal alanda otonomi ve çözümün Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından etkin garantisi ilkelerine dayandırılmıştır.
Bu şekilde “Kıbrıs Cumhuriyeti”, adanın iki halkı arasında ortaklık temeline dayandırılan uluslararası antlaşmalar uyarınca 1960 yılında kurulmuştur. Bu uluslararası anlaşmalar ile adadaki Kıbrıslı Türk ve Rum halklarının eşit siyasi hak ve statüde oldukları garanti altına alınmıştır. Kıbrıs Rum tarafı, 1960 Cumhuriyeti’nin kurulduğu şekilde yaşamasına şans vermemiş, söz konusu antlaşmalar sistemiyle vücuda gelen “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yapısını, Kıbrıs Türklerini devlet kurumlarından dışlamaya, izole etmeye, Ada’daki varlıklarını sona erdirmeye ve nihayet Yunanistan ile birleşme ENOSIS politikasının yolunu açmaya yönelik olarak değiştirme girişimlerine yeniden başlamıştır.
Kıbrıs Rum tarafı 21 Aralık 1963 tarihinde Kıbrıs Türk toplumuna karşı kapsamlı ve sistematik saldırılara başlamıştır. Dolayısıyla, “Kıbrıs Cumhuriyeti,” Kıbrıslı Rumların 1963 yılında tek taraflı olarak güç kullanımıyla anayasayı feshetmelerinden sonra fiilen ortadan kalkmıştır.
20 Aralık 1963'ü 21 Aralık'a bağlayan gece Kıbrıs adasında Kıbrıs Rumları'nın Kıbrıs Türkleri'ne karşı başlattığı çatışmalara “Kanlı Noel” olayları olarak adlandırılmıştır. Söz konusu saldırılar ile Akritas Planı doğrultusunda gerçekleşti ve Türklerin adadan silinmesi hedeflenmiştir.1963 "Kanlı Noel" olaylarından sonra, 27 Aralık 1963'e üç garantör ülkenin askerlerinden oluşan bir "Barışı Koruma Kuvveti" oluşturulmuştur. Bu çerçevede İngiliz generalin yeşil bir kalemle harita üzerinde çizdiği bir çizgi ile Lefkoşa 30 Aralık 1963'te ikiye ayrılmıştır. Bu tarihten itibaren bu sınır “Yeşil Hat” olarak adlandırılmıştır.
Bilahare, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin, 4 Mart 1964’de aldığı 186 sayılı kararla adaya Kıbrıs'taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü (İngilizce: United Nations Peacekeeping Force in Cyprus; Kısaltma: UNFICYP) kuvvetleri konuşlandırılmıştır.
15 Temmuz 1974 tarihinde Yunan Cuntasının desteğiyle EOKA lideri Nikos Sampson, adayı Yunanistan'a bağlamak amacıyla Makarios'a karşı bir darbe gerçekleştirerek iktidarı kısa süreyle ele geçirmiştir. Kıbrıs'ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne kasteden bu hareket karşısında Türkiye, 1960 Garanti Andlaşması çerçevesinde, önce İngiltere'ye ortak müdahale teklifinde bulunmuştur. Türkiye, İngiltere'nin olumsuz cevap vermesi üzerine, Ada'daki Türklerin güvenliğini de dikkate alarak 20 Temmuz 1974 günü Kıbrıs Barış Harekatı’nı başlatmıştır.
- 20 Temmuz 1974 günü Kıbrıs Barış Harekatı’ndan Sonra Yaşanılan Olaylar Nelerdir?
1974 Eylül ayından itibaren Kıbrıs'ta devam eden Denktaş-Klerides görüşmelerinin, Makarios'un Aralık ayında adaya dönmesiyle kesilmesi ertesinde Kıbrıs Türk tarafı, ileride kurulacak muhtemel bir federasyonun Kıbrıs Türk kanadını oluşturmak üzere, 13 Şubat 1975'de Kıbrıs Türk Federe Devletini (KTFD) kurmuştur.
12 Mart 1975 tarihinde, sorunun çözümünü sağlamak üzere Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine iyi niyet görevi veren 367 sayılı kararı kabul etmiştir.
2 Ağustos 1975'te Viyana'da Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde Rauf Denktaş ile Klerides arasında bir nüfus mübadele anlaşmasına varılmış ve bu Birleşmiş Milletler Barış Gücü aracılığı ile uygulanmıştır.
12 Şubat 1977 tarihinde yapılan Rauf Denktaş - Makarios görüşmesi sonucunda ilk Zirve Anlaşması (High Level Agreement) kabul edilmiştir. Dört maddeden oluşan bu anlaşma ile iki toplumlu federal bir cumhuriyet kurulması kararlaştırılmıştır.
Mayıs 1979'da yine Kıbrıs Türk tarafının çağrısı üzerine yapılan Rauf Denktaş - Kiprianu görüşmesinde İkinci Zirve Anlaşması ortaya çıkmıştır. Bu anlaşma, 1977 anlaşmasını teyit etmiş ve iyi niyet ve karşılıklı güven ortamı yaratılmasının önemini vurgulayan bir madde içermiştir.
9 Ağustos 1980'de başlayan görüşmelerde iki kesimlilik ve güvenlik kavramlarını ilk kez açıkça zikredilmiştir.
15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Türk halkının " kendi kaderini tayin etme” (self-determinasyon) hakkına dayanılarak ve siyasi eşitliği vurgulanarak ilan edilmiştir.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri iyi niyet görevi çerçevesinde 1984 Ağustos ayında yeni bir girişim başlatarak, Kıbrıslı Türk ve Rum yetkilileri ayrı ayrı görüşmek üzere Viyana'ya davet etmiştir. Genel Sekreter, taraflara Viyana Çalışma Noktaları diye bilinen belgeyi sunmuştur.
1985 yılında Kıbrıs Türk ve Rum taraflarında yapılan seçimleri müteakip BM Genel Sekreteri taraflarla istişarelerde bulunduktan sonra 29 Mart 1986’da Taslak Çerçeve Anlaşması’nı sunmuştur.
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş 21 Nisan 1986’da, Türk tarafı için önem arz eden temel hususları dile getiren ve paketi bir bütün halinde kabul ettiğini bildiren bir mektubu Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine göndermiştir. Sayın Rauf Denktaş 27 Nisan 1986 tarihli bir ikinci mektupla da anlaşmayı imzaya hazır olduğunu bildirmiştir. Rum Lider Kipriyanu ise önerilere yanıt vermeyerek uluslararası bir konferans çağrısında bulunmuştur.
Kıbrıs sorununa çözüm arama çabaları 1990 yılının ilk aylarından itibaren tekrar hareketlilik kazanmış ve giderek yoğunlaşmıştır. Bu çabaların sonucunda Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının da aktif katkılarıyla Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Butros Ghali, "Fikirler Dizisi" adını taşıyan ve gayrı resmi nitelikte olan bir anlaşma çerçevesi taslağı oluşturmuş ve bunu taraflara iletmiştir. Anılan belge bir bütünlük taşımakta olup, bütünü üzerinde anlaşma sağlanmadıkça, müstakil konularda sağlanabilecek anlaşmaların geçersiz olacağı kabul edilmiştir.
1992 Haziran ve Kasım ayları arasında New York'ta yapılan müzakereler, kapsamlı çözüme ilişkin özlü konular etrafında odaklaşmış, Kıbrıs'ta kurulacak yeni ortaklığın siyasal veçhesini içeren konular "Fikirler Dizisi" çerçevesinde ele alınmıştır.
Rum tarafında yapılan Şubat 1993 Başkanlık seçimlerini Fikirler Dizisi’ne karşı çıkarak kazanan Klerides, iş başına gelir gelmez Fikirler Dizisi'ni müzakere etmeyeceğini, esas tercihlerinin Avrupa Birliği üyeliği yönündeki çabalarını yoğunlaştırmak olduğunu açıklamıştır.
Müzakereler 1993 Mayıs ayından itibaren, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'nin önerdiği Güven Artırıcı Önlemler paketi üzerine odaklanmıştır.
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Klerides arasında Ekim 1994’de Ara Bölge’de Birleşmiş Milletler Özel Temsilci Yardımcısı’nın gözetiminde Güven Artırıcı Önlemler paketinin Rum tarafınca kabulünü sağlamaya yönelik ön görüşme mahiyette beş görüşme yapılmıştır.
Kıbrıs müzakere sürecinin yeniden canlandırılması girişimleri 1999 yılının ikinci yarısında hızlanmıştır. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, 14 Kasım 1999 günü yaptığı açıklamada "tarafların kapsamlı bir çözüme yönelik anlamlı müzakereler için zeminin hazırlanması amacıyla aracılı görüşmelere 3 Aralık tarihinde New York'ta başlama konusunda mutabık kaldıklarını" bildirmiştir.
Bu açıklamayı takiben, 3 Aralık 1999-10 Kasım 2000 tarihleri arasında Cenevre ve New York’ta beş tur aracılı görüşme yapılmıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, 26 Şubat 2003 tarihinde gittiği Ada’da Annan Planı’nın üçüncü versiyonunu taraflara sunmuştur. Genel Sekreter söz konusu planı ve planda öngörülen süreci kabul edip etmediklerini bildirmek üzere iki tarafı 10 Mart 2003 tarihinde Lahey’e davet etmiştir. Davet üzerine iki lider 10 Mart tarihinde Lahey’de bir araya gelmişlerdir. Anılan toplantıya Garantör ülkeler olarak Türkiye, Yunanistan ve İngiltere de katılmıştır.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’ın 1999 yılından beri devam eden dolaylı ve doğrudan müzakere süreci ve çözüm planının sunulmasından sonraki gelişmelere ilişkin 1 Nisan 2003 tarihli raporu 7 Nisan günü Birleşmiş Milletler Belgesi olarak yayınlanmıştır. Raporda doğrudan görüşmelerin sonuçsuz kalmasından Kıbrıs Türk tarafı sorumlu tutulmuştur.
Türkiye ve KKTC 2003 yılının sonunda Kıbrıs sorununa adil ve kalıcı bir çözümün bulunabilmesi amacıyla yeni bir girişim başlatmışlardır.
Bu çerçevede, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, ilgili taraflara (Ada’daki iki taraf ile Türkiye ve Yunanistan) gönderdiği bir mektupla, kendilerini müzakere sürecini başlatmak amacıyla 10 Şubat 2004 tarihinde New York’a davet etmiştir. Taraflar, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin bu önerisini kabul etmişlerdir. 10–13 Şubat 2004 tarihleri arasında New York’ta yapılan görüşmeler, Türk tarafının olumlu ve yapıcı tutumu sayesinde başarılı geçmiş ve Ada’da müzakerelerin tekrar başlaması yolunu açmıştır.
Müzakereler iki aşamalı olarak 19 Şubat 2004 tarihinde başlamış ve 31 Mart 2004 tarihine kadar devam etmiştir. Müzakerelerin birinci aşaması, 19 Şubat-22 Mart 2004 tarihleri arasında Ada’da sürdürülmüştür. Müzakerelerin bu aşamasında da Türk tarafı yapıcı bir tutum sergilemiştir. Siyasi düzeyde iki taraf arasında gerçekleştirilen görüşmelerde anlaşma sağlanamamış olsa da, teknik düzeyde yapılan komite toplantılarında bazı gelişmeler elde edilebilmiştir. Müzakerelerin ikinci aşaması ise, 24 Mart 2004 tarihinde İsviçre’nin Bürgenstock kasabasında, anavatanların da katılımıyla başlamış ve 31 Mart 2004 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan Planı’nın nihai halini taraflara sunması ile sonuçlanmıştır.
Bürgenstock’da taraflara tevdi edilen ve 24 Nisan 2004 tarihinde iki tarafta referanduma sunulan planda, yeni ortaklığın iki kesimli olacağı, iki tarafın birbirinin ayrı kimliğini ve bütünlüğünü tanıyacağı, tarafların birbirlerinin kültürel, dini, siyasi, sosyal ve dil kimliklerine saygı gösterecekleri, bir tarafın diğer taraf üzerinde hakimiyet kuramayacağı, kurucu devletlerin kendi alanlarında yetkilerini egemence kullanacakları ve kendi düzenlerini serbestçe kurabilecekleri, kurucu devletlerin ve Federal Hükümetin birbirlerinin yetki ve işlevlerine karışamayacakları gibi hususlara ilaveten, bir tarafın diğer taraf üzerinde otorite ve yetki iddiasında bulunamayacağı hususu da yer almaktaydı.
Referandumda olumsuz yanıt çıkması veya garantör ülkelerin birinin 29 Nisan’dan önce Andlaşmayı imzalamayı reddetmesi halinde, Kuruluş Anlaşması tümüyle geçersiz ve hükümsüz olması öngörülmüştür.
Müzakereler neticesinde nihai hale getirilen çözüm planı 24 Nisan 2004 tarihinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde referandumlarla Kıbrıs’taki iki halkın onayına sunulmuştur. Rum halkının %75.83’ü Planı reddederken, Kıbrıs Türk tarafı kendileri için getireceği pek çok zorluğa rağmen %64.91 çoğunlukla Plan’a “evet” demiştir. Sonuçta, Rum toplumunun reddi karşısında, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği dahil tüm uluslararası camianın desteklediği bu kapsamlı çözüm planı geçersiz hale gelmiştir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi 1 Mayıs 2004 tarihinde, “Kıbrıs Cumhuriyeti” adı altında Avrupa Birliği’ne tam üye olmuştur.
KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Talat, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon'a 22 Şubat 2008 tarihinde mektup göndererek, Kıbrıs Türk tarafının çözüm yönündeki iradesini muhafaza ettiğini ve yeni bir müzakere sürecini başlatmaya hazır olduğunu vurgulamıştır.
Bu tarihten sonra Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasında kayda değer ve uluslararası kapsamda bir adım atılmamış olup, Kıbrıs Sorunu çözümsüz kalmaya devam etmiştir.
Not: Söz konusu yazımın kaleme alınmasında Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı kaynakları esas alınmış ve bu kaynaklardan faydalanılmıştır.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"20 Temmuz 1974 Tarihinde Yapılan Kıbrıs Barış Harekâtı, Bu Harekâtın Hukuki Dayanağı Ve Kıbrıs Sorununa Dair Günümüze Kadar Yaşanılan Hukuki Girişimler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Erdinç Laflı'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
|
|