Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Basın Özgürlüğü Ve Basın Emekçilerin Sorunlarına İlişkin Hukuki Değerlendirmeler

Yazan : Av. Erdinç Laflı [Yazarla İletişim]
Avukat&Arabulucu

1-) Haber Alma ve Basın Özgürlüğü ile İlgili Genel Yasal Mevzuat Nedir?

- 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlıklı 26. Maddesinde “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir. Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz. Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

- 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Basın hürriyeti” başlıklı 28. maddesinde “Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır. Devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit eden veya suç işlemeye ya da ayaklanma veya isyana teşvik eder nitelikte olan veya Devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı amaçla, basanlar, başkasına verenler, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olurlar. Tedbir yolu ile dağıtım hâkim kararıyla; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle önlenebilir. Dağıtımı önleyen yetkili merci, bu kararını en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkime bildirir. Yetkili hâkim bu kararı en geç kırk sekiz saat içinde onaylamazsa, dağıtımı önleme kararı hükümsüz sayılır. Yargılama görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için, kanunla belirtilecek sınırlar içinde, hâkim tarafından verilen kararlar saklı kalmak üzere, olaylar hakkında yayım yasağı konamaz. Süreli veya süresiz yayınlar, kanunun gösterdiği suçların soruşturma veya kovuşturmasına geçilmiş olması hallerinde hâkim kararıyla; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlakın korunması ve suçların önlenmesi bakımından gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle toplatılabilir. Toplatma kararı veren yetkili merci, bu kararını en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkime bildirir; hâkim bu kararı en geç kırk sekiz saat içinde onaylamazsa, toplatma kararı hükümsüz sayılır. Süreli veya süresiz yayınların suç soruşturma veya kovuşturması sebebiyle zapt ve müsaderesinde genel hükümler uygulanır. Türkiye'de yayımlanan süreli yayınlar, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Cumhuriyetin temel ilkelerine, milli güvenliğe ve genel ahlaka aykırı yayımlardan mahkûm olma halinde, mahkeme kararıyla geçici olarak kapatılabilir. Kapatılan süreli yayının açıkça devamı niteliğini taşıyan her türlü yayın yasaktır; bunlar hâkim kararıyla toplatılır” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

- 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Süreli ve süresiz yayın hakkı” başlıklı 29. maddesinde “Süreli veya süresiz yayın önceden izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Süreli yayın çıkarabilmek için kanunun gösterdiği bilgi ve belgelerin, kanunda belirtilen yetkili mercie verilmesi yeterlidir. Bu bilgi ve belgelerin kanuna aykırılığının tespiti halinde yetkili merci, yayının durdurulması için mahkemeye başvurur. Süreli yayınların çıkarılması, yayım şartları, mali kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili esaslar kanunla düzenlenir. Kanun, haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, mali ve teknik şartlar koyamaz. Süreli yayınlar, Devletin ve diğer kamu tüzelkişilerinin veya bunlara bağlı kurumların araç ve imkanlarından eşitlik esasına göre yararlanır şeklinde hüküm altına alınmıştır.

- 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Basın araçlarının korunması” başlıklı 30. maddesinde “Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz şeklinde hüküm altına alınmıştır.

- 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kamu tüzel kişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme araçlarından yararlanma hakkı” başlıklı 31. maddesinde “Kişiler ve siyasi partiler, kamu tüzel kişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme ve yayım araçlarından yararlanma hakkına sahiptir. Bu yararlanmanın şartları ve usulleri kanunla düzenlenir. Kanun, millî güvenlik, kamu düzeni, genel ahlâk ve sağlığın korunması sebepleri dışında, halkın bu araçlarla haber almasını, düşünce ve kanaatlere ulaşmasını ve kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici kayıtlar koyamaz” şeklinde hükme alınmıştır.

- Ülkemizin taraf ve kurucu üye olduğu 15.03.1954 tarihli ve 8662 sayılı Resmî Gazete ile de yayımlanan “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Sözleşmesi)’nin “İfade özgürlüğü başlıklı” 10. maddesinde “Her fert ifade ve izhar hakkına maliktir. Bu hak içtihat hürriyetini ve resmî makamların müdahalesi ve memleket sınırları mevzuubahis olmaksızın, haber veya fikir almak veya vermek serbestisini ihtiva eder. Bu madde, devletlerin radyo, sinema veya televizyon işletmelerini bir müsaade rejimine tabi kılmalarına mâni değildir. Kullanılması vazife ve mesuliyeti tazammun eden bu hürriyetler, demokratik bir toplulukta, zaruri tedbirler mahiyetinde olarak, millî güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya âmme emniyetinin, nizamı muhafazanın, suçun önlenmesinin, sağlığın veya ahlâkın, başkalarının şöhret veya haklarının korunması, gizli haberlerin ifşasına mâni olunması veya adalet kuvvetinin üstünlüğünün ve tarafsızlığının sağlanması için ancak ve kanunla, muayyen merasime, şartlara, tahditlere veya müeyyidelere tabi tutulabilir” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma” başlıklı 90/son maddesinde “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz”. (7 Mayıs 2004 tarihli 5170 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’un 7. maddesi) “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” hükmünü içermektedir. Bu hüküm uyarınca Ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri iç hukuk bakımından da bağlayıcı mahiyettedir.

Yukarıda arz ve izah ettiğimiz üzere Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de “ifade özgürlüğü” korunması gerekli temel haklar arasında sayılmıştır. Sözleşmenin “İfade özgürlüğü” başlıklı 10. maddesinde; herkesin görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahip olduğu bu hakkın kapsamı, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerecek şekilde belirlenmiştir. Bu hüküm ve iç hukuktaki düzenlemelerimi dikkate alınarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de “ifade özgürlüğü bir düşünce, inanç, kanaat, tutum veya duygunun barışçı yoldan açığa vurulmasının serbest olması gerektiği yönünde birçok karar vermiştir. Bu hakkın kapsamı ve bu kapsamda verilen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında aynı zamanda, herhangi bir müdahale ve sınırlama olmaksızın kişinin fikir sahibi olmasını, her türlü bilgi ve düşünceleri, her türlü araçla araştırmayı, elde etmeyi ve başkalarına aktarmayı ve tartışabilmenin de önünü açmaktadır. Bu temel hak aynı zamanda bireyin kendisini herhangi bir baskı ve müdahaleye maruz kalmadan, kendini meşru bir şekilde ifade edebilen sağlıklı bir birey ve toplumun varlığı, gelişmesi ve devamlılığı için de elzem kabul etmiştir. Bu birey için sadece bir hak olduğu için değil toplum için de yararlı olduğu için oldukça önem arz etmektedir. Yürütme organının ve halkın sağlıklı kararlar alabilmeleri için ifade ve tartışma özgürlüğüne ihtiyaçları fiziki ve hukuki zorunluluktur. İfade özgürlüğü, yeni düşünce, tartışma ve eleştiri olmadan sağlıklı sonuçlar ve halklar için faydalı politikaların oluşturulması beklenemez.

Avrupa Konseyi 1949 yılında 10 Avrupa Devleti tarafından kurulmuştur. 24 Türkiye kurucu üye olarak aynı yıl bu statüye taraf olmuştur. Avrupa Konseyi tarafından ilk olarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kabul edilmiş ve etkin bir denetim mekanizması olan Avrupa İnsan Hakları Divanı’nın ilk yargıçlarını seçerek çalışmaya başlamıştır. Türkiye, Sözleşmenin yazım aşamasında yer alan 10 kurucu devletten biri olarak 1954 yılında Sözleşmeyi onaylayarak taraf olmuştur. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne “bireysel başvuru hakkını” kabul ettiği 1987 yılından itibaren aleyhine en fazla sayıda başvuru yapılan ülkeler arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Ayrıca, 47 Avrupa Konseyi ülkesi arasında hakkında en çok ihlal kararı verilen ülke ülkemiz olan Türkiye’dir. Verilen bu ihlal kararları için bir yandan Ülkemizi her yıl önemli miktarlarda tazminat ödemek zorunda bırakırken, diğer yandan da Ülkemizin insan hakları alanında uluslararası toplumdaki görünümünü olumsuz etkilemektedir.

Helsinki’de yapılan Avrupa Birliği Toplantısında tam üyelik için Türkiye’nin aday olarak kabul edilmesiyle, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri yeni bir boyut kazanmıştır. Bu bağlamda Türkiye ile ilgili olarak 4 Aralık 2000 tarihinde onaylanan “Katılım Ortaklığı Belgesi”nin ardından, 19 Mart 2001 tarih ve 2001/2129 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilen “Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı”, 24 Mart 2001 tarih ve 24352 mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu durumun üzerine Anayasamız ve iş hukuktaki ilgili mevzuatta bir takım düzenlemelere gidilmiştir. Bu uyum paketi kapsamında basın ve ifade özgürlükleri lehine düzenlemeler getirilmiştir.

- Ayrıca uyum paketleri kapsamında olmamakla birlikte, 09.06.2004 tarihli 5187 sayılı Resmî Gazetede ilan edilerek Basın Kanunu yasama organı tarafından kabul edilmiştir. 5187 sayılı Basın Kanunu’nun “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı, basın özgürlüğü ve bu özgürlüğün kullanımı ile basın kartına ilişkin usul ve esasları belirlemektir” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

- 09.06.2004 tarihli 5187 sayılı Resmî Gazetede ilan edilerek Basın Kanunu’nun “Basın Özgürlüğü” başlıklı 3. maddesinde “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir. Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir” şeklinde hükme alınmıştır.

- 09.06.2004 tarihli 5187 sayılı Resmî Gazetede ilan edilerek Basın Kanunu’nun “Cezai sorumluluk” başlıklı 11. maddesinde “Basılmış eserler veya internet haber siteleri yoluyla işlenen suç yayım anında oluşur. Süreli yayınlar ve süresiz yayınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi sorumludur. Süreli yayınlarda eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında bulunması nedeniyle Türkiye'de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmemesi hallerinde, sorumlu müdür ve yayın yönetmeni, genel yayın yönetmeni, editör, basın danışmanı gibi sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili sorumlu olur. Ancak bu eserin sorumlu müdürün ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkilinin karşı çıkmasına rağmen yayımlanması halinde, bundan doğan sorumluluk yayımlatana aittir. Süresiz yayınlarda eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında olması nedeniyle Türkiye'de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmemesi hallerinde yayımcı; yayımcının belli olmaması veya basım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında olması nedeniyle Türkiye'de yargılanamaması hallerinde ise basımcı sorumlu olur. Yukarıdaki hükümler, süreli yayınlar ve süresiz yayınlar için bu Kanunda aranan şartlara uyulmaksızın yapılan yayınlar hakkında da uygulanır” şeklinde hükme alınmıştır.

- 09.06.2004 tarihli 5187 sayılı Resmî Gazetede ilan edilerek Basın Kanunu’nun “Haber kaynağı” başlıklı 12. Maddesinde “Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi, bilgi ve belge dahil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz” şeklinde hükme alınmıştır.

- 09.06.2004 tarihli 5187 sayılı Resmî Gazetede ilan edilerek Basın Kanunu’nun “Hukuki sorumluluk” başlıklı 13. maddesinde “Basılmış eserler veya internet haber siteleri yoluyla işlenen fiillerden doğan maddî ve manevî zararlardan dolayı süreli yayınlarda, eser sahibi ile yayın sahibi ve varsa temsilcisi, süresiz yayınlarda ise eser sahibi ile yayımcı, yayımcının belli olmaması halinde ise basımcı müştereken ve müteselsilen sorumludur. Bu hüküm, süreli veya süreli olmayan yayınlarda yayın sahibi, marka veya lisans sahibi, kiralayan, işleten veya herhangi bir sıfatla yayımlayan, yayımcı gibi hareket eden gerçek veya tüzel kişiler hakkında da uygulanır. Tüzel kişi şirketse, anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde en üst yönetici, şirket ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. Zararı doğuran fiilin işlenmesinden sonra yayının her ne surette olursa olsun devredilmesi, başka bir yayınla birleştirilmesi veya sahibi olan gerçek veya tüzel kişinin herhangi bir surette değişmesi halinde, yayını devir alan, birleşen ve her ne surette olursa olsun yayın sahibi gibi hareket eden gerçek ve tüzel kişiler ve anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanı, diğer şirketlerde üst yönetici, bu fiil nedeniyle hükmedilecek tazminattan birinci ve ikinci fıkrada sayılanlarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur” şeklinde hükme alınmıştır.

- 09.06.2004 tarihli 5187 sayılı Resmî Gazetede ilan edilerek Basın Kanunu’nun “Basılmış eserleri engelleme, tahrip ve bozma” başlıklı 22. maddesinde “Kanuna uygun olarak basılmış eserleri, bunların yayımını veya dağıtımını veya satışını önlemek amacıyla tahrip eden veya bozan kimse, fiili daha ağır bir suç teşkil etmediği takdirde, bir yıla kadar hapis ve birmilyar liradan beşmilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Kanunun aradığı şartlara uyulmasına rağmen süreli ve süresiz yayınların basılmasını, yayımını, dağıtımını veya satışını şiddet veya tehditle engelleyen kimse, fiili daha ağır bir suç teşkil etmediği takdirde, iki yıla kadar hapis ve ikimilyar liradan onmilyar liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır. Yukarıdaki fıkralarda öngörülen fiiller, umumi mahalde veya matbaanın veya umuma satış yapan veya dağıtım yapan yerlerde birden fazla kişi tarafından işlendiği takdirde verilecek ceza yarıya kadar artırılır” şeklinde hükme bağlanmıştır.


Yukarıda arz ve izah edilen ilgili mevzuat ve ilgili cezai hükümler birlikte değerlendirildiğinde basılmış eserlerin dağıtımının önlenmesi veya toplatılması hâkim güvencesine bağlanmış, suç teşkil eden yazının yayımlandığı mevkutenin kapatılma cezası ile sorumlular için düzenlenen cezai müeyyide miktar ve süre yönünden eyleme uygun olacak şekilde hafifletilmiştir.

- 15.02.2011 tarihli 27863 sayılı Resmî Gazete de ilan edilerek, 6112 sayılı Radyo Ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun kabul edilmiştir.

- 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’unun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı; radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerinin düzenlenmesi ve denetlenmesi, ifade ve haber alma özgürlüğünün sağlanması…” hüküm altına alınmıştır.

- 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’unun “Yayın dili” başlıklı 5. maddesinde” Yayın hizmetlerinin Türkçe yapılması esastır. Ancak Türkçe dışındaki dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir. Yayınlar seçilen dilin kurallarına uygun olarak yapılmak zorundadır. Bu yayınlara ilişkin usul ve esaslar Üst Kurulca yönetmelikle belirlenir” şeklinde hükme bağlanmıştır. Bu hüküm ile Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde yayın yapılmasının önündeki hukukî engeller kaldırılmış ve yayın imkânı güvence altına alınmıştır. İlgili Kanunda “kamu çıkarlarının gerektirdiği durumlar dışında kişilerin özel hayatının yayın konusu yapılmaması” ve “karamsarlık, umutsuzluk, kargaşa ve şiddet eğilimlerini körükleyici” ifadeleri madde kapsamından çıkartılarak özel hayatın gizliliğine ve ifade özgürlüğünün genişletilmesine yönelik düzenlemeler yapılmıştır.

- 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’unun “Frekans planlaması ve tahsis” başlıklı 26. Maddesinde de yeniden iletim konusu açıklığa kavuşturularak, 07.11.1993 tarihli 2175 sayılı Resmî Gazete ile yayımlanan Avrupa Sınırötesi Televizyon Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun ile Avrupa Sınırötesi Televizyon Sözleşmesine uyum sağlanmıştır.



2-) Basın Emekçilerinin Sosyal Güvencesiz Çalıştırılması

- Aynı şekilde, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Sosyal güvenlik hakkı” başlıklı 60. maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Bu Anayasa hükmü ile Sosyal Güvenlik Hukukumuza ilişkin tedbir cezalara rağmen, maalesef çoğu basın emekçisi sosyal güvencesiz çalıştırılmaktadır. Sosyal güvencesiz çalıştırılan basın emekçileri haber başına ücret karşılığı çalışmaya zorlanmakta olup, bunun karşılığında ilgili mevzuat gereği yapılması gereken sosyal güvencelerden de faydalandırılmamakta ve maalesef sigortasız istihdam edilmektedir. 5510 sayılı Kanun'un Ek 9. maddesine göre ev hizmetlerinde ücret karşılığında çalıştırılanların bile sigortalı olmaları zorunlu olmasına karşın, kamunun haber alma özgürlüğü için can siper hane çalışan basın emekçilerinin büyük bir çoğunluğunun, sosyal güvencesiz yani sigortasız çalıştırılması basın emekçileri adına çok acı bir durumdur. Bu nedenle sigortasız istihdam edilen basın emekçilerinin bağlı bulundukları basım kurumlarına karşı mutlaka hukuki yollara başvurulmalı bu konudaki ilgili denetlemelerin Sayın Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ya da Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından çok sıkı şekilde yapılmasının gerektiği kanaatindeyiz.


3-) Kimler Basın Emekçisi Sayılmalı?

Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin hazırladığı Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumlulukları Bildirgesine göre, “Günlük yahut süreli, yazılı, görüntülü, sesli elektronik veya dijital basın ve yayın organında, kadrolu, sözleşmeli ya da telif karşılığı, haber alma, işleme, iletme veya görüş, fikir belirtme görevi üstlenen ve asıl işi ile başlıca geçim kaynağı bu olup, çalıştığı işletme ile ilgili yasalar karşısındaki konumu bu tanıma uygun olanlar gazetecidir” şeklinde hükme bağlamıştır.

- 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’unun “Kanunun şümulü” başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanun hükümleri Türkiye'de yayınlanan gazete, internet haber siteleri, internet haber siteleri ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve İş Kanunundaki "işçi" tarifi şümulü haricinde kalan kimselerle bunların işverenleri hakkında uygulanır. Bu Kanunun şümulüne giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığı çalışanlara gazeteci denir” şeklinde hükme bağlanmıştır.

Yerleşik ve istikrarlı yargısal içtihatlara göre; Haber ajansı muhabiri, Haber ajansı istihbarat şefi, Özel radyo ve televizyon kanalında haber muhabiri, Özel bir televizyonda haber programı yapımcısı ve sunucusu olarak çalışan kişi, Gazete yazı işleri müdürü, Prodüktör, Fotoğrafçı, Haber yönetmeni, Gazete düzeltmeni, Gazete haber merkezi müdürü, Kameraman, Gece editörü ve Spor sayfası sekreteri 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kapsamında gazeteci saymıştır.

Yine Yerleşik ve istikrarlı yargısal içtihatlara göre; Gazete işyerinde paketçi olarak çalışanlar, Gazete işyerinde çalışan makine operatörü, Gazete işyerinde çalışan güvenlik görevlisi ve Gazete işyerinde çalışan muhasebeci gibi basın emekçileri ise 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kapsamında gazeteci sayılmamıştır.

Kanaatimizce yukarıda arz ve izah edilen basın emekçilerinin de gazeteci olarak kabul edilmesi yönünde yargısal içtihatlarda değişikliğe gidilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Çünkü yazılı, görsel, süreli ya da internet yoluyla olsun basın tümüyle bir organizma olup, bu organizma içerisindeki tüm çalışanların basın emekçisi olduğu ve basına hizmet ettiği düşünce ve kanaatindeyiz.


4-) Basın Emekçilerinin Fazla Mesai Sorunu

- 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’unun “Çalışma Müddeti ve fazla mesai” başlıklı Ek Madde 1’de “5953 sayılı Kanunun birinci maddesindeki gazeteci tabirinin şümulü içinde bulunan kimselerden müessese, matbaa, idarehane ve büro gibi yerlerde hizmetlerinin mahiyeti itibariyle müstemirren çalışanlar için günlük iş müddeti, gece ve gündüz devrelerinde sekiz saattir. Yukarı ki fıkra hükmünün dışında kalarak, gündüz veya gece devresindeki çalışma müddetinin daha fazla hadlere artırılması ve ulusal bayram, genel tatiller ve hafta tatilinde çalışılması bu kanuna göre (Fazla saatlerde çalışma) sayılır. Pazar gününden başka bir gün hafta tatili yapan gazeteci, pazar günü fazla mesai yapmış sayılmaz. Her bir fazla çalışma saati için verilecek ücret, normal çalışma saati ücretinin % 50 fazlasıdır. Ancak, günlük normal çalışma müddetine ilaveten bu madde gereğince tatbik edilecek fazla çalışmaların saat 24 den sonraya tesadüf eden saatlerinde ücret bir misli fazlasıyla ödenir. Fazla saatlerin hesabında, yarım saatten az olan müddetler yarım saat, fazlası ise bir saat sayılır. Fazla saatlerde çalışma, ücretlerini parça başına veya yapılan iş miktarına göre alan gazetecilere yaptırıldığı takdirde dahi bu kimselerin fazla saatlere tekabül eden ücretleri bu maddedeki esaslara göre ödenir. Fazla çalışmalara ait ücretin, müteakip ücret tediyesiyle birlikte ödenmesi mecburidir. (İptal ikinci cümle: Anayasa Mahkemesinin 19/9/2019 tarihli ve E.:2019/48; K.:2019/74 sayılı Kararı ile) Fazla mesai günde üç saati geçemez” şeklinde hükme alınmıştır.

Yukarıda arz ve izah edilen, ilgili Basın İş Kanunu’nun fazla çalışmaya ilişkin hükmünde günlük çalışma süresi esas alınmış; günde sekiz saati aşan çalışmalar fazla çalışma olarak kabul edilmiştir. Basın İş Kanunu’nda yer alan bu düzenlemede, gazetecinin fazla çalışma ücreti isteyebilmesi için günlük sekiz saatin üzerinde çalışmış olması gerekli ve yeterlidir

Günlük sekiz saat olan çalışma süresinin toplu ya da iş sözleşmesi ile azaltılması halinde fazla çalışma süresinin nasıl belirleneceği hususunda Basın İş Kanunu’nda ve Türk Borçlar Kanunu’nda açık bir hüküm yoktur. Basın emekçisinin günlük çalışma saatti özellikle ve kasıtlı olarak sekiz (8) saatin altında gösterildiğinde, ki uygulamada maalesef çoğu basın emekçisi bu duruma maruz kalmaktadır. Bu az gösterilen çalışmanın üstünde bir çalışma olduğunda bu basın emekçisi için fazla mesai sayılacak mıdır? Maalesef basın emekçiliği süre ile sınırlandırılabilecek fiziksel şartlardan yoksun bir meslek grubudur. Bazen bir haber için 24 saat aralıksız çalışıldığı durumların bile olması çok olası ve olağan bir durumdur. Bu boşluğun 4857 sayılı İş Kanunu’nun fazla çalışma ile fazla sürelerde çalışmayı düzenleyen “Fazla çalışma ücreti” başlıklı 41. Maddesi hükmü ile doldurulması gerektiği kanaatindeyiz.

Basın İş Kanunun da fazla çalışma için maalesef basın emekçisinin onayı aranmamaktadır.


5-) Basın Emekçisinin Basın Kartı Almak Konusunda Yaşadığı Hukuki ve Fiili Sorunlar

Basın kartı alabilecek kişiler ilgili mevzuatta; a) Türkiye’de faaliyet gösteren medya kuruluşlarının Türk vatandaşı medya mensuplarına, b) Süreli yayınların sahiplerine veya tüzel kişi temsilcileri ile radyo ve televizyonların yönetim kurulu başkanlarına, c) Medya kuruluşları adına hareket eden ve görev alanı Türkiye’yi kapsayan yabancı medya mensupları ile görev alanı Türkiye’yi kapsamamakla beraber geçici bir süreyle Türkiye’ye haber amaçlı gelen yabancı medya mensuplarına, ç) Yurt dışında yayın yapan medya kuruluşlarının, Türk vatandaşı sahiplerine ve çalışanlarına, d) Yurt dışında serbest gazetecilik yapan Türk vatandaşı medya mensuplarına, e) Medya alanında hizmet veren kamu kurum ve kuruluşlarında ve kamu kurum ve kuruluşlarının yürüttükleri enformasyon hizmetlerinde çalışan kamu personeline, f) Medya alanında faaliyet göstermeleri şartıyla, sendikalar ile kamu yararına faaliyette bulunduğu tespit edilen dernek ve vakıfların yöneticilerine, verilebilir” şeklinde hükme alınmıştır. Aynı şekilde basın kartı alabilecek kişilerde aşağıdaki şartlar aranmıştır; a) 18 yaşını bitirmiş olması, b) En az lise veya dengi bir eğitim kurumundan mezun olması, c) Kısıtlı veya kamu hizmetlerinden yasaklı olmaması, ç) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı beş yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da şantaj, hırsızlık, sahtecilik, dolandırıcılık, güveni kötüye kullanma, yalan tanıklık, yalan yere yemin, iftira, suç uydurma, müstehcenlik, fuhuş, hileli iflas, zimmet, irtikâp, rüşvet, kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçları ile cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, kamu barışına karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, milli savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk suçlarından hüküm giymemiş olması, d) Terörle Mücadele Kanununun 3 üncü maddesinde sayılan terör suçları ile 4 üncü maddesinde sayılan terör amacı ile işlenen suçlardan veya 6 ncı maddede belirtilen suçlar ile 7/2/2013 tarihli ve 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesi uyarınca hüküm giymemiş olması, e) Bu Kanunun 25 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlardan hüküm giymemiş olması, f) 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun hükümlerine uygun sözleşme yapmış olması ve mücbir sebepler dışında işten ayrıldığı tarihten itibaren bir aydan fazla olmamak üzere ara vermeden çalışması, g) Medya faaliyeti dışında ticari faaliyette bulunmaması, şarttır. Basın kartı talep eden süreli yayın sahipleri veya tüzel kişi temsilcileri ile radyo ve televizyonların yönetim kurulu başkanlarında, kamu kurum ve kuruluşlarında basın kartı alabilecek çalışanlarda ve yabancı basın-yayın kuruluşlarında çalışan Türk vatandaşı medya mensuplarından basın kartı talep edenlerde birinci fıkranın (f) ve (g) bentlerinde belirtilen şartlar aranmaz. Sürekli ve serbest basın kartı talep edenler ile Türkiye Radyo Televizyon Kurumu aracılığıyla göreve bağlı basın kartı talep edenlerde birinci fıkranın (f) bendinde belirtilen şart aranmaz” şeklinde hükme alınmıştır.

Basın Kartı başvuru yapan tüm gazetecilere maalesef verilmiyor.

Basın kartı, bir basın emekçisi gazetecinin, gazeteci olduğunu niteleyen ve belgeleyen en temel belge olup, bu sektörde fiili çalışan tüm basın emekçilerin sahip olması gerekli resmi nitelikli bir karttır. Ülkemizde Basın Kartı, demokrasisi çoğu Avrupa ülkesinin aksine basın meslek örgütlerince değil, Sayın Yürütme organımız yani kamu kurum ve kuruluşlarınca verilmektedir.

Kesin ve net olmayan verilere göre halen Ülkemizde “basın, yayın ve gazetecilik” iş kolunda çalışan yaklaşık yüz bin basın emekçisi vardır. Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafından 2023 yılında yayımlanan bir rapora göre bu iş kolunda çalışanların yaklaşık yirmi beş bin kişi gazetecilik faaliyeti yürütmektedir. Bu sayınının içerisinde ise maalesef her üç gazeteciden biri Basın Kartı sahibidir.


6-) Basın Kuruluşları Verilen Reklam ve Gelirlerden Eşit Miktarda Pay Alabiliyor mu?

- 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Süreli ve süresiz yayın hakkı” başlıklı 29. Maddesinde “Süreli veya süresiz yayın önceden izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Süreli yayın çıkarabilmek için kanunun gösterdiği bilgi ve belgelerin, kanunda belirtilen yetkili mercie verilmesi yeterlidir. Bu bilgi ve belgelerin kanuna aykırılığının tespiti halinde yetkili merci, yayının durdurulması için mahkemeye başvurur. Süreli yayınların çıkarılması, yayım şartları, mali kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili esaslar kanunla düzenlenir. Kanun, haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, mali ve teknik şartlar koyamaz. Süreli yayınlar, Devletin ve diğer kamu tüzelkişilerinin veya bunlara bağlı kurumların araç ve imkanlarından eşitlik esasına göre yararlanır şeklinde hüküm altına alınmıştır.

Çok üzülerek ifade etmek isterim ki, bu Anayasa hükmüne rağmen gerek ulusal gerekse yerel basında araç ve imkânların paylaşımında eşitlik söz konusu olmamaktadır.



Not: Emniyet Genel Müdürlüğü imzasıyla 27 Nisan 2021'de yayınlanan 2021/19 sayılı genelge; kamusal alanda, 'polislerin görevlerini yaparken' vatandaşlar tarafından ses ve görüntü kaydının alınmasının engellenmesini içeren düzenleme Danıştay 10. Dairesi’nin 2021/2768 Esas sayılı dosyası ile oybirliğiyle aldığı; “Söz konusu genelge ile getirilen düzenlemelerin temel hak ve hürriyetlerden olan haberleşme hürriyeti ile basın hürriyetine yönelik kural ve sınırlamalar getirildiği anlaşılmıştır. Bu haliyle yasama organının tasarrufu niteliğindeki kanun yerine yürütme organına dahil Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından genelge niteliğinde bir düzenleme ile temel hak ve hürriyetlere sınırlama getirilmesinde Anayasa’ya uyarlılık bulunmamaktadır” kararla genelgenin yürütmesini durdurmuştur.






Söz konusu yazımı Ülkemizin güzide gazetecilerden İsmail KÜÇÜKKAYA’nın Annesi Halise KÜÇÜKKAYA’nın Aziz Hatırasına Adıyorum. Mekânı Cennet Olsun.


Saygılarımla…
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Basın Özgürlüğü Ve Basın Emekçilerin Sorunlarına İlişkin Hukuki Değerlendirmeler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Erdinç Laflı'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (https://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
18-08-2024 - 14:46
(258 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Henüz hiç değerlendirilmedi.
Okuyucu
126
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 2 gün 13 saat 41 dakika 55 saniye önce.
* Ortalama Günde 0,49 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 31536, Kelime Sayısı : 4013, Boyut : 30,80 Kb.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 2224
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03283405 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.