Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Ceza Hukukunda Kastın Tanımı

Yazan : Işıl Kacar Ercan [Yazarla İletişim]
AVUKAT

Ceza hukukunda yalnızca bir neticeye sebep olmak 17 yüzyıldan önce kişinin cezalandırılması için yeterli oluyordu. Kişinin o olayın gerçekleşmesinde kusurunun olup olmadığı cezalandırılması için aranan bir kıstas değildi. Hatta başkasının kusurundan dahi kişi sorumlu tutulabiliyordu. 17. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan aydınlanma sayesinde insanlık ceza hukukunda başkasının kusurundan[1] sorumluluk söz konusu olmaktan çıkmış ve failin, fiilin meydana gelmesinde en azından taksir derecesinde bir kusuru olmaksızın sorumlu tutulamayacağı kabul edilmiştir.[2]

Zira sorumluluğun temel şartı, insan davranışının iradi olarak olarak gerçekleştirilmesidir. İradi olarak gerçekleştirilmeyen fiil hukuka aykırı olsa da, kişi o fiilden sorumlu tutulamayacaktır. [3]

Nitekim Yargıtay 4 CD.’nin 16.04.2007 Tarih 2007/836 Esas 2007/3494 Karar sayılı içtihadında, öğretmen olan sanığın, okulun boyanması için teslim aldığı boyaların bir kısmının kaybolmasına neden olan eyleminde savunmasının aksine suç kastıyla hareket ettiğine ilişkin kanıtlar gösterilip açıklanmadan yetersiz gerekçe ile hükümlülüğüne karar verilmesi hatalı bulunmuştur.[4] Bu kararda, suçun oluşması için suç kastına yönelik iradenin bulunması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Dolayısıyla ve kısaca kişinin yasadaki tanıma uyan, iradi ve hukuka aykırı hareketinden sorumlu olabilmesi için kusurlu olması gerekir.[5]

Anayasa’da ceza sorumluluğunun kusura dayanması gerektiğini belirtecek açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte 38/7. maddede düzenli “ceza sorumluluğunun şahsiliği” ilkesi “kusuru” da içermektedir. TCK’da kusur şekilleri ise taksir (TCK md. 22), netice sebebiyle ağırlaşmış suç (TCK md. 23) ve kast (TCK md. 21) olarak düzenlenmiştir. [6]

Taksirin tanımı konusunda birçok teori ve doktrinde tartışma var olsa da bugün genel olarak kabul edildiği şekliyle taksirli suç, objektif olarak öngörülen özen yükümlülüğünün ihlal edilmek suretiyle işlenen suçlardır.[7]

Kast, 5237 sayılı TCK’ nın 21/1. maddesinde; “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır. Yani kast, suçun yasadaki tanımına uyan hareketi bilerek ve isteyerek yapmaktır. Yargıtay kararlarında kastın çeşitli tanımlarına ve kast ve taksir kıyaslamalarına[8] rastlamak mümkün olup Yargıtay bir içtihadında kastı, hareket ve netice ile fail arasındaki ruhi bağ[9], olarak tanımlamıştır. Keza başka bir kararında ise kast, failin iradesinin kanunun suç saydığı fiile yönelmesi[10], olarak tanımlanmıştır.

Bir başka tanıma göre, kanunda suç olarak tarif edilmiş fiilin haksızlık teşkil ettiğine dair unsurların bilinmesi halinde; fiil kasten işlenmiştir. Buna göre; aldığı eşyanın başkasına ait olduğunu bilmeyen kimsede hırsızlık kastı bulunmamaktadır. Yine, girdiği binanın mesken olduğunu veya mesken olduğunu bilmekle beraber başkasına ait olduğunu bilmeyen ya da sahibinin rızası olmadığını bilmeyen kişide konut dokunulmazlığını ihlal kastı yoktur. [11] Kast, kötü bir iradedir ve böyle olduğu için taksirden ayrılır. [12]

Kast ve taksir, zorunlu olarak bir kişiye karşı işlenen fiilde birlikte bulunamazlar. Yani fail aynı fiil bakımından aynı anda hem kasten hem de taksirden hareket edemez.[13] Örneğin fail mağduru bıçakla öldürmesi durumunda ya kasten/olası kastla adam öldürme suçundan ya da taksirle/bilinçli taksirle adam öldürme suçundan yargılanacaktır.

765 sayılı kanunda kastın tanımına yer verilmemişti; ancak 45/1 md.’de “Cürümde kasdın bulunmaması cezayı kaldırır” denilmekteydi. Kanundaki bu ifadelerden cürümler yönünde asıl kusurluluk şeklinin kast olduğu, cürümlerde kast olmaksızın failin sorumlu tutulmasının kural olarak mümkün olmadığı sonucu çıkmaktaydı. [14]

5237 Sayılı kanun md. 21’de ise eski kanunumuza benzer şekilde suçun oluşmasını kastın varlığına bağlı olacağı yazılıdır. Kanun koyucu bu düzenleme ile suçların yer aldığı her özel maddede kasttan ayrıca söz etmek yerine, 21. madde ile genel bir hüküm öngörmüş ve böylelikle esas olarak suçların kastla işlenebileceği belirtilmiştir. Keza 22. maddede de taksirle işlenen fiillerin ancak kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılacağı düzenlenmiştir. Bu nedenle kanunun suç saydığı bir eylem nedeniyle failin cezalandırılabilmesi için kural olarak eylemin kasten işlenmesi gerekmektedir.[15]

Kural olarak suçlar kasten işlenmesi mümkün olduğundan bir suç tipinde “kasten” ifadesine yer verilmişse, bu husus o suçun taksirle işlenme şeklinin de bulunduğunu gösterir. Buna da “kasten öldürme ve kasten yaralama suçları (TCK md. 81 ve 86) örnek olarak verilebilir. [16]

Yukarda belirtildiği gibi TCK 21. maddede kast, suçun kanuni tanımındaki unsurları bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi şeklinde tanımlamıştır.

Bilme unsurundan söz edebilmek için hukuka aykırılık bilincinin de bulunması gerekmektedir. Yani fail, davranışının hukuka aykırı olduğunu bile bile o hareketi yapması gerekmektedir.[17] Nitekim TCK md. 30/4 İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz, demektedir. Kastın varlığı için hareketten doğacak neticenin sadece bilinmesi, düşünülmesi, öngörülmesi yeterli değildir. Ayrıca neticenin yukarıda belirtildiği gibi istenmesi de gerekir. Yargıtay da kastın hem bilinme hem de isteme unsurlarından oluştuğunu kabul etmiştir. Bu konuda Yargıtay 9 CD.’ nin 15.11.1985 tarihli 1985/4817 Esas 1985/5195 sayılı kararında, sanığın kuşa attığı taşın, terk edilmiş vaziyette duran müştekiye ait minibüsün camına isabet edip kırılmasından ibaret olan eylemde mala zarar verme suçunun manevi unsurunun (kast) bulunmadığına hükmediliştir. [18] Yani söz konusu olayda failin o eylemin gerçekleşmesini istediğinden bahsedilemeyeceğinden kastın bulunmadığına karar verilmiştir.

AVUKAT

IŞIL KACAR ERCAN
www.isilkacar.com

Kaynakça

[1] Kusur, işlediği haksızlıkla ilgili olarak fail hakkında bulunan yargıdan ibaret olup; kişinin içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal şartlar, gördüğü eğitim gibi hususların, işlediği fiile ilişkin kusurunun belirlenmesinde etkilidir. Kişinin kusurlu olup olmaması fiilin haksızlık olup olmadığı konusunda bir etki oluşturmaz. Örneğin işlediği fiilin hukuki anlam ve muhtevasını anlayamayacak derece temyiz kudretine sahip olmayan kimse, insan öldürmesi halinde, fiili suç teşkil etmekte ancak failin kusur yeteneği olmadığından, kusurundan da bahsetmek mümkün olmaz. İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 6. Bası, 2006, s. 220

[2] Dr. Hakan Karakehya, İradilik Unsuru Bağlamında Ceza Hukukunda Kast, Ankara, Savaş Yayınevi, s. 8

[3] İzzet Özgenç, age., s. 220

[4] Dr. Av. Kadir Gündoğan, Av. Cihan Koç, Av. Hasan Nuri Ünlü, Türk Hukuk Sisteminde Kast Ve Taksir, Olası Kast- Bilinçli Taksirle İşlenen Suçlar, Ankara, Bilge Yayınevi, 2010, s. 84

[5] Prof. Dr. Nur Centel, Doç. Dr. Hamide Zafer, Yard. Doç Dr. Özlem Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 4. bs, Yazım Matbacılık, İstanbul, Beta Basımevi, 2006, s. 381

[6] Prof. Dr. Timur Demirbaş, Ceza Hukukuk Genel Hükümler, Güncellenmiş 10. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, Kasım 2014, s. 359

[7] Prof. Dr. Mahmut Koca, Doç. Dr. İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2011, s. 161

[8] Yargıtay 1. CD, 02.10.2007,7096 içtihadında, sanığın kendisine ait olup namlusuna mermi olduğunu bildiği tabancayı maktülün kafasına yönelttiği ve tetiği çektiği, alnının ortasına kurşun isabet eden maktülün yere düştüğü olayda, öldürme kastı açıkça belli olduğu halde, kasten adam öldürme suçu yerine taksirle yaralamadan hüküm kurulması yasaya aykırıdır” (Bkz. Hakari, age., s. 220)

[9] YCGK 27.01.10982,6-360/32, Dr. Cengiz Apaydın, En Son Yargıtay Ve Askeri Yargıtay Kararları Işığında Ceza Hukukunda Doğrudan Kast, Olası Kast, Basit Taksir Ve Bilinçli Taksir Kavramları, İstanbul, Sena Ofset, 2009, s.67

[10] YCGK 29.11.1984, 5-383/457, Dr. Cengiz Apaydın, age., s.67

[11] İzzet Özgenç, age., s. 225

[12] Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, Ankara, Savaş Yayınevi, Ocak 2008, 11. Baskı, s. 186

[13] Koca, Üzülmez, age., s. 129

[14] Demirbaş, age., s. 322

[15] Nuri Düzgün, Şerafettin Elmacı, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununa Göre Olası Kast Bilinçli Taksir Ve Taksirle İşlenen Suçlar, Genişletilmiş 2. Bs, Ankara, Adalet Yayınevi, 2009, s.30; Hakeri, a.g.e., s. 220; Prof. Dr. Mehmet Emin Artuk, Prof Dr. Ahmet Gökcen, Doç. Dr. A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Yeniden Gözden Geçirilmiş 5. Baskı, Ankara, Turhan Kitapevi, Ekim 2011, s. 322; Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler TCK m. 1-75, 5. Baskı, İstanbul, Beta Yayınevi, Ekim 2015, s. 234

[16] Hakari, age., s. 220

[17] Centel, Zafer, Çakmut , age., s.382

[18] Hakari, age., s. 225
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Ceza Hukukunda Kastın Tanımı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Işıl Kacar Ercan'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
15-02-2019 - 14:56
(1889 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Henüz hiç değerlendirilmedi.
Okuyucu
2648
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 40 dakika 8 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,40 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 8731, Kelime Sayısı : 1131, Boyut : 8,53 Kb.
* 2 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 2055
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03374290 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.