Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Boşanmada Maddi Ve Manevi Tazminat

Yazan : İlkay Uyar Kaba [Yazarla İletişim]
Avukat

Makale Özeti
Boşanmanın mali sonuçları denince aklımıza maddi tazminat, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası ile mal rejiminin tasfiyesi hususları gelmektedir. 4721 sayılı Kanunla eşler ve çocuklar açısından güvence sağlayan tazminat ve nafaka konularında düzenlemeler yapılmış, daha çağdaş ve taraflar arası dengeyi sağlayıcı uygulamaya geçilmiştir. Çalışmamızda öncelikle, tazminat kavramı, maddi-manevi tazminatın hukuki niteliği, amaçlarından bahsedilecek. Maddi-manevi tazminatın istenebilme şartları, maddi tazminat miktarları, ödenme biçimleri, maddi tazminatın azaltılması, arttırılması, tarafları ve bu davalarda görevli ve yetkili mahkeme, harç ve vekalet ücreti, ispat yükü tek tek anlatılacaktır. Ayrıca doktrindeki görüşler ve Yargıtay kararlarıyla çalışma desteklenecektir

BOŞANMADA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT


I. GİRİŞ


Boşanmanın mali sonuçları denince aklımıza maddi tazminat, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası ile mal rejiminin tasfiyesi hususları gelmektedir. 4721 sayılı Kanunla eşler ve çocuklar açısından güvence sağlayan tazminat ve nafaka konularında düzenlemeler yapılmış, daha çağdaş ve taraflar arası dengeyi sağlayıcı uygulamaya geçilmiştir.

Çalışmamızda öncelikle, tazminat kavramı, maddi-manevi tazminatın hukuki niteliği, amaçlarından bahsedilecek. Maddi-manevi tazminatın istenebilme şartları, maddi tazminat miktarları, ödenme biçimleri, maddi tazminatın azaltılması, arttırılması, tarafları ve bu davalarda görevli ve yetkili mahkeme, harç ve vekalet ücreti, ispat yükü tek tek anlatılacaktır.
Ayrıca doktrindeki görüşler ve Yargıtay kararlarıyla çalışma desteklenecektir.


BİRİNCİ BÖLÜM
BOŞANMADA TAZMİNAT KAVRAMI VE KAVRAMIN HUKUKİ NİTELİĞİ

I. Boşanmada Tazminat Kavramı
Evlenme, aile hukukuna özgü bir sözleşmedir. Boşanma ile meydana gelen zarar sözleşmenin ifa edilmemesinden kaynaklanan zarar olmayıp, aile müessesesinin emrettiği yükümlülüklerin ihmal ve ihlalinden kaynaklanan zarardır.
Hukukta zarar, sözleşmeye aykırılıktan veya hukuk düzeninin herkese yüklediği emirlerin ihlalinden kaynaklanmaktadır. TMK madde 174 haksız fiilin özel bir çeşidini düzenlemekte, bu haksız fiil aile birliğinin gerektirdiği vazifelerin ihmal veya ihlalinden doğmaktadır.
TMK madde 174‟e göre mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği gibi, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini talep edebilir. 4721 sayılı Kanun ile davacının kusursuz olması koşulu kaldırılmış, davalının kusurlu olması yeterli görülmüştür. Davacının kusurunun bulunması genel hükümler gereğince, Borçlar Kanununun 42‟nci madde ve devamı hükümlerinin uygulanması sonucu tazminattan indirim ya da tazminata hiç hükmetmeme sebebi sayılacaktır.
II. Hukuki Nitelik
Boşanma hukukunda zarar, haksız fiilin özel bir türü olarak karşımıza çıkar. Zarar boşanmaya sebep olan fiilden kaynaklanmakta, mevcut olan ve boşanmadan kaynaklanan bir zararın söz konusu olması gerekmekte, TMK madde 174 vasıtasıyla zararın tazmini yoluna gidilmektedir.
Doktrinde bir görüş, maddi tazminatın hukuki niteliğinin sözleşme veya haksız fiilden doğan bir tazminat olmayıp kendine özgü mahiyet taşıdığını benimsemektedir. Oysa TMK madde 174‟de düzenlenen Borçlar Kanunumuzdaki haksız fiil kurumunun özel bir şekli olup temelde kusura dayanan sorumluluk söz konusudur. Kusurun evlilik içinde meydana gelmiş olması, temelde geçerli olan sorumluluk ilkesine farklılık getirmemektedir. Esasen kusur, taraflar arasında meydana geldiği anda mevcut olan ilişki ve ortama göre değişik mahiyet taşımakta ancak doğan zararın dayandığı hukukun temel ilkelerinden taşacak ölçeğe varamamaktadır. Sorumluluğun esasını kanun maddesinin ayrı olması değiştirmeyeceği gibi, hukuk sistemimizde geçerli olan sorumluluk çeşidinin özel bir düzenlemesi olabilir.
Kılıçoğlu, Medeni Kanun’daki maddi ve manevi tazminata ilişkin düzenlemenin İsviçre’deki çözümün örnek alınarak, Medeni Kanun’dan çıkartılması gerektiğini ve dolayısıyla da boşanma sonucunda ortaya çıkan tazminat sorununun Borçlar Kanunu’ndaki genel hükümlere göre çözülmesi gerektiğini savunmaktadır.

İKİNCİ BÖLÜM
MADDİ TAZMİNAT

I. Genel Olarak
Maddi tazminat (TMK m.174/1) boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biridir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun boşanma sebebi olarak düzenlendiği maddi olayların gerçekleşmesi halinde çoğunlukla evlilik birliğine son vermek taraflar için bir kurtuluş olmaktadır. Boşanmaya sebep olan olayları yaratmayan tarafın gerek maddi ve gerekse manevi olarak ödeyeceği bedeller vardır. Bu eş evlilik birliğinin yıkılmasında kusuru olmadığı halde hiç de hak etmediği zorluklara göğüs germek zorunda kalacaktır.
Kusursuz eşin mali dünyasında oluşan azalmaları tamamlama yükümlülüğünü devlet, kusurlu davranışlarıyla boşanmaya sebep olan eşe yüklenmiştir.
Maddi tazminat, ayni veya nakdi şekilde olabilir. Ayni tazminat ödenmesi için tarafların bu hususta anlaşmış olmaları gerekir. Örneğin, zirai bir işletmenin bırakılması veya aile konutu veya başka bir konut da duruma göre eşe maddi tazminat olarak verilebilir. Hakim, muayyen şeylerin verilmesi şeklinde ayni veya muayyen bir miktarın ödenmesi şeklinde nakdi olarak maddi tazminata hükmedebilir.

II. Maddi Tazminatın Koşulları
A. Maddi Tazminatın Biçimsel Koşulları
Maddi tazminatın biçimsel koşulları;
- İstek,
- Süre,
- Evliliğin boşanma ile sona ermesidir.
1. İstek
Boşanmanın eki niteliğinde olan maddi tazminat hakkı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 74.maddesindeki hükümle bağlıdır. Talep ilkesine bağlı olarak, boşanmaya temel alınan vakıalardan kusurun tümünün davalıda bulunması ve davalı lehine maddi tazminat koşullarının gerçekleşmesi halinde bile, davacının talebi yoksa hakim maddi tazminata hükmedemez.
“ Boşanma davası içinde boşanmanın fer’i olarak maddi ve manevi tazminata karar verilebilmesi için istek olması gerekir. Davalının isteği olmadığı halde maddi ve manevi tazminata karar verilmesi hatalıdır.”
Maddi tazminat istemi yazılı veya sözlü olarak yapılabilir. Ancak hukuki sonuç doğurabilmesi için sözlü isteklerin mahkeme tutanağına geçirilmesi zorunludur.
“Boşanma davası içinde vaki ve boşanmanın fer’i niteliğinde olan TMK m.174/1 hükmüne göre maddi ve manevi istekleri harca tabi değildir. İsteğin boşanma ile ilgili hüküm kesinleşmesine kadar davanın her safhasında yazılı veya sözlü olarak yapılması yeterlidir. Ancak hukuki sonuç doğurabilmesi için sözlü isteklerin mahkeme tutanağına geçirilmesi zorunludur. Belirtilen yasal düzenleme karşısında; mahkemenin davalı vekilini, maddi tazminat istemi ile ilgili, karşı dava açmaya zorlar şekilde kesin mehil verilmesi doğru olmadığı gibi; ret nedeniyle harç alınması ve davacı lehine nisbi vekalet ücreti takdiri de doğru değildir.”
Maddi tazminat isteğinin yabancı para esas alınarak yapılması olanaksızdır. Zira ortada yabancı para üzerinden yapılmış bir sözleşmeden kaynaklanan dava söz konusu değildir.
Usul hukuku anlamında doğru bir hükme ulaşabilmek için öncelikle talebin açık ve belirgin olması gerekir. Miktarın hiç belirtilmemesi veya maddi ve manevi tazminat istekleri için tek bir rakam gösterilmesi halinde hakim, aydınlatma görevinin gereği olarak bu hususları talep sahibine açıklattırmalı, bu yöndeki açıklamayı da ilgiliye okutturarak imzasını tutanağa almalıdır.
a. İstek Belirsiz Olması
aa. İsteğin Türünde Belirsizlik
Hakime verilecek dilekçede maddi tazminat için istekte bulunan taraf ne istediğini açıkça göstermelidir. HMK m.31 gereğince talep edilen miktarın,
- Maddi tazminat mı,
- Manevi tazminat mı,
- Ne kadarının manevi tazminat olduğunu,
- Ne kadarının maddi tazminat olduğunu açıklattırmak zorundadır.
Hakim taleple bağlı kaldığı için, maddi tazminatın belirlenmesi, açıklanması önemli rol oynamaktadır.
“Davalı beş milyar lira tazminat istemişse de bunun ne kadarının maddi ve ne kadarının manevi olduğunu açıklamamıştır. Mahkemece Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 75.maddesinden yararlanıp bu tazminatın ne kadarının maddi, ne kadarının manevi olduğunu açıklattırıp, şartları tartışılıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekir. Bu husus üzerinde durulmaması, usul ve yasaya aykırıdır.”
“Davalı cevap dilekçesinde yirmi beş milyar tazminat istemiştir. İstenilen tazminatın niteliği ve her tazminat için talep edilen miktarın açıklattırılarak, tazminat hususunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırıdır.”
“ Davalı 11.10.2001 tarihli cevap dilekçesinde yüz elli milyar maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkemece ne kadar maddi, ne kadar manevi tazminat istenildiği hususunun açıklattırılıp buna göre olumlu-olumsuz karar verilmesi gerekirken istek olmadığından bahisle karar verilmesine yer olmadığı şeklinde hüküm kurulması doğru değildir.”
Çoğu kez özensiz bir anlatım sonucu eşya ve alıntılara yönelik istem maddi tazminat adı altında istenilmektedir. Kuşkusuz bu istekler 4721 sayılı TMK m.174/1 hükmünde öngörülen maddi tazminat isteklerinden farklı olarak harca bağlı olduğundan hakim dilekçeyi dikkatle incelemelidir.
“Maddi tazminat yönünden davalı TMK m.174/1 hükmüne dayalı maddi tazminat yanında katkı nedenine dayalı tazminat isteminde bulunmuş, ancak bu yönden boşanmanın eki niteliğinde olmamasına rağmen nisbi harç yatırılmamıştır. Mahkemece yapılacak iş, kadının ne kadarının m.174/1 maddesine dayalı tazminat, ne kadarının katkı payına dayalı tazminat isteği açıklattırılmalı, katkı yönünden usulüne uygun harcı yatırılmış bir dava bulunmadığından bu konuda karar vermeye yer olmadığına şeklinde hüküm tesis etmekten ibarettir. Bu yön gözetilmeden maddi tazminat yönünden hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.”
“Davacının maddi tazminat isteği hem mevcut ve beklenen menfaatlerinin zedelenmesi nedenine, hem de ziynetlerinin davalı tarafından bozdurularak sarfedilmiş olması nedenine dayalıdır. Ziynetler karşılığı istenen tazminat boşanmanın eki niteliğinde olmayıp nisbi harca tabidir. Başlangıçta yatırılan başvurma harcı bu isteği de kapsar. Hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan müphem ve çelişkili gördüğü hususlar hakkında taraflardan açıklama yapmalarını isteyebilir. O halde talep edilen tazminat miktarının ne kadarının mevcut ve beklenen menfaatler karşılığı ne kadarının da ziynetler karşılığı olduğunun davacıya sorulup açıklattırılması, ziynetler karşılığı istenen miktar üzerinden nisbi peşin harç noksanlığının tamamlattırılması ve hasıl olacak sonuç uyarınca karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.”
Maddi tazminat taleplerinin boşanma olgusu ile organik bağlantısı, yani boşanmanın hukuki sonuçlarından birini teşkil etmesi bu hususta “kısmi dava” imkanını ortadan kaldırmaktadır. TUTUMLU da çoğunluk ile aynı görüştedir.
bb. İstek Konusu Para Biriminde Belirsizlik
Maddi tazminat için istekte bulunan taraf hangi para birimi ile istekte bulunduğunu açıklamalıdır.
“Davacı dava dilekçesinde para birimi belirtmeksizin 10 maddi 10 manevi tazminat şeklinde tazminat istemiştir. Mahkemece Hukuk Usulü Muhakemesi Kanununun 75/2 maddesi gereğince davacıdan ne kadar maddi ne kadar manevi tazminat istediğini açıklattırmadan 7.500 YTL maddi, 7.500 YTL manevi tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
b. İsteğin Arttırılamaması
Tazminat isteyen, bilmeyerek de olsa yetersiz miktarda maddi tazminat istemişse, kural olarak bunu sonradan arttıramaz.
“Davacı kadın dava dilekçesinde TMK m.143/1 hükmü gereğince üç buçuk milyar lira maddi tazminat istemiştir. Daha sonra bu miktarın arttırılması sonuç doğurmaz. Bu nedenle on milyar lira maddi tazminata karar verilmesi isabetsizdir. Dava dilekçesindeki miktarla bağlı kalınarak uygun miktarda tazminata karar verilmesi gerekir.”
“Davacı kadın dava dilekçesinde 7.500 YTL maddi 10.000 YTL manevi tazminat talep etmiştir. 29.12.2005 tarihli oturumda ise maddi tazminatı 15.000 YTL, manevi tazminatı 15.000 YTL’ye çıkarmıştır. Bu durum manevi tazminatın bölünmezliği ilkesine aykırı olduğu gibi maddi tazminat konusunda fazlaya dair tazminat hakkı saklı tutulmadığı ve usulüne uygun bir ıslah da yapılmadığından maddi ve manevi tazminatlar hususunda ilk talep aşılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.”
Boşanma davasında maddi tazminat isteyen taraf kendisine uygun gördüğü miktarı hakime açıklamak zorundadır. Hakim tazminat isteyenin talep ettiği miktardan fazlasına hükmedemez.
“Davacı dava dilekçesinde beş yüz milyon lira maddi tazminat talebinde bulunmuştur. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 74.maddesine aykırı şekilde talep aşılarak üç milyar lira maddi tazminata hükmedilmesi doğru değildir.”
Ancak dava dilekçesinde fazlaya dair haklar saklı tutulmuşsa daha sonra dava dilekçesinde yer alan talep aşılarak istenilen maddi tazminat konusunda karar verilebilir.
“Taraflar arasında görülen boşanma davası sonucunda verilen kararın davalı koca tarafından tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönünden temyizi üzerine davalının sair temyiz itirazlarının reddine; davacı kadının dava dilekçesinde bin beş yüz lira maddi tazminat isteğinde bulunmuş, daha sonra verdiği 10.11.2005 günü dilekçede bu tazminatı beş bin liraya çıkarmıştır. Dava dilekçesinde fazlaya dair haklar da saklı tutulmamıştır. Dava dilekçesinde talep aşılarak maddi tazminat konusunda yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir, gerekçesiyle bozulmuşsa da, davacı kadının maddi tazminat konusunda dava dilekçesinde fazlaya dair hakkını saklı tuttuğu bu hususun ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığı anlaşıldığından davacı kadının maddi tazminata yönelik karar düzeltme isteminin kabulüne…”

c. İsteğin Yokluğu
Maddi tazminat istemi olmadan, hakim kendiliğinden bu konuda bir hüküm kuramaz.
“Davalı-davacı kadının talebi TMK m.174/2 anlamında manevi tazminat olup, maddi tazminatın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
“Davacının maddi tazminat isteği olmadığı halde istek dışına çıkılarak maddi tazminata hükmedilmesi doğru değildir.”
Hakim, maddi tazminat istemini saklı tutan tarafa ret kararı veremez.
“Davacının maddi ve manevi tazminat taleplerini saklı tuttuğu hususu nazara alınmaksızın, kesin hüküm oluşturacak şekilde maddi ve manevi tazminatın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.”

2. Maddi Tazminatın Boşanma Davası Aşamasında veya Davadan Sonra İleri Sürülmesi
a. Boşanmadan Önceki Sürede İleri Sürülmesi
4721 sayılı TMK m.174/1 hükmüne göre boşanmanın eki niteliğindeki maddi tazminat boşanma hükmü kesinleşmesine kadar yargılamanın her aşamasında istenebilir ve harca tabi değildir. Bu nedenle, davacının boşanma davasını açtığı dava dilekçesinde tazminata yer vermeyip bunu sonradan yargılama aşamasında talep etmesi, iddianın genişletilmesi yasağına girmez.
“Boşanma davasının fer’isi niteliğinde olan tazminat ve yoksulluk nafakası, boşanma hükmü kesinleşinceye kadar her an istenebilir. Bu nedenle iddianın genişletilmesinden söz edilemez.”
“Davalı 28.04.2004 tarihli dilekçe ile TMK m.174/1-2 hükmü gereğince maddi ve manevi tazminat talep etmiştir. Boşanmanın eki niteliğindeki maddi ve manevi tazminatlar boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar yargılamanın her aşamasında istenebileceği, harca tabi bulunmadığı anlaşılmıştır. Davalının maddi ve manevi tazminat istemi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.”
b. Boşanmadan Sonraki Sürede İleri Sürülmesi
TMK m.178 hükmüne göre, evliliğin boşanma sebebiyle son bulmasından doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden 1 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Mevcut İçtihadı Birleştirme Kararı’nın oluşturduğu anlayış çerçevesinde anılan talep haklarının bağımsız davalar şeklinde de ileri sürülebileceği öğretide kimi hukukçu tarafından kabul edilmiştir. Boşanmadan doğan talep hakları diğer alacak hakları gibi zamanaşımı süresine bağlanmış¸ eşlerin yıllar sonra bu konu nedeniyle karşı karşıya gelmeleri önlenmiştir. Fakat yoksulluk nafakasının değiştirilmesine yönelik davalar düşünüldüğünde, 1 yıllık zamanaşımı süresinin öngörülmesi amacına tam olarak ulaşmamaktadır.

3. Evlilik Birliğinin Boşanma ile Sona Ermesi
TMK m.174’te düzenlenen tazminatlar doğrudan boşanmadan kaynaklanan talep haklarını ifade etmektedir. Nitekim bu husus maddenin lafzından da anlaşılmaktadır; “…menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen…” şeklinde ifade edilmiştir.
Anılan tazminatın talep edilebilmesi için öncelikle boşanmaya karar verilmiş olmalı ve bu karar kesinleşmiş olmalıdır.
“Medeni Yasasının 143/1-2 maddelerine dayalı maddi manevi tazminata ancak boşanmaya karar verilmesi halinde hükmolunur. Boşanma kararı verilmediğine göre davanın reddi gerekirken kabulü ve tazminata hükmolunması bozmayı gerektirmiştir.”
Hakim TMK m.170/1 hükmüne göre ayrılık kararı verilmişse ya da boşanma dışında bir sebeple, örneğin butlan sebebiyle iptaline, gaiplik nedeniyle feshine şeklinde karar verilmesi halinde tazminat talebinde bulunulamaz. Ancak ayrılık süresi dolduktan sonra ayrılık kararına dayanılarak açılacak boşanma davası sonucunda boşanma davası kabul edilmişse maddi tazminat verilebilir.
“Taraflar boşanmamış, evlenmenin iptaline karar verilmiştir. Bu nedenle davada Medeni Kanunun 143.maddesinin uygulanma olanağı yoktur. Davalı evlenme akdine katılmadığından kusurlu bir davranış ve davacının şahsiyet haklarına saldırı teşkil eden eylemi yoktur. Bu nedenle tazminata hükmedilmesi hatalıdır.”


B. Maddi Tazminatın Maddi Koşulları

1. Tazminat İsteyen Kusursuz veya Diğer Eşe Göre Daha Az Kusurlu Olmalı
Kusur, hukuka aykırı eylemde bulunan kişinin hukuk düzeni tarafından beğenilmeyen davranışları olup, sorumluluğun kaynağını oluşturur.51 Maddi tazminat isteyen tarafın boşanmada kusursuz veya daha az kusurlu olması gerekir. Maddi tazminat isteyen eş karşı tarafın kusuru nedeniyle boşanmaya karar verildiğini ispatlamalıdır
743 sayılı Medeni Kanununun 143/1 maddesinden farklı olarak 4721 sayılı Medeni Kanununun 174/1 maddesinde davacının kusursuz olma şartı kaldırılmıştır. Nitekim yeni maddede; “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir tazminat talep edebileceği” açıkça belirtilmiştir. ÖZTAN’a göre, kanun koyucunun bu ifadesinde bir zaaf vardır; çünkü maddi tazminatın talep edilmesinde sadece eşlerin kusurları arasındaki bir kıyaslamadan hareket etmek isabetli sonuç vermeyecektir. Kıstasta, maddi tazminat talebinde bulunacak eşin kusurunun bizatihi hafif olup olmadığı da göz önünde tutulmalıdır.
“Davalının boşanmaya neden oluşturacak bir kusuru belirlenemediği halde aleyhine maddi tazminata hükmolunması doğru değildir.”
Kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyen mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenmiş olan eş daha az kusurluysa maddi tazminat verilmelidir.
“TMK m.174/1 gereğince mevcut veya beklenen bir menfaat boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186.maddesi, evi birlikte seçeneklerini, birliğin giderlerine güçleri oranlarında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.”
Kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyen mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenmiş olan eş eşit kusurlu ise maddi tazminat istemi reddedilmelidir.
“Boşanmaya neden olan hadiselerde davacı ve davalı eşit kusurludur. Eşit kusurlu davacı için maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru değildir.”
“Dava Türk Medeni Kanununun m.166/son dayanılarak açılmıştır. Toplanan delillerden; fiili ayrılık dönemi içinde davalı kadının eşi için erkekliği olmadığının, karı koca ilişkisinin bulunmadığını ifade ettiği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşler eşit koşulludur. Eşit kusurlu eş yararına maddi tazminat hükmedilemez. Maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü bozmayı gerektirmiştir.”
Eşlerin birbirlerine karşılıklı hareket etmeleri dışında boşanma sebebi oluşturan bir eylemleri kanıtlanmamış ise maddi tazminat isteminin reddedilmelidir.
“Tarafların karşılıklı olarak müessir fiilde bulundukları, kadının “seni sevmiyorum, pili bitti kocalık yapamaz” şeklinde hakaret içeren sözleri bilgi ve belgelerden anlaşılmakta olup, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davalı kadın daha ziyade kusurludur. Daha ağır kusurlu eş yararına maddi tazminat, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası hükmedilmesi doğru değildir.”
Tazminat talep eden eşin kusuru, diğer eşin kusuruna oranla daha az olsa da, eğer daha az kusurlu olan bu eşin kusuru ağır kusur ise ve bu kusur, boşanma sebebi olacak ağırlıkta ise, bu kusur, ortak kusur olarak nitelendirilerek maddi tazminatın indirilmesinde rol oynar.
Kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyen mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenmiş olan eş tam kusurlu ise maddi tazminat istemi reddedilmelidir.
“Davacının yoksulluk nafakası ve maddi tazminattan temyizine gelince; Dava terk hukuki nedenine dayanılarak açılmış olup, mahkemece dava kabul edilerek boşanmaya karar vermiştir. Boşanmaya neden olan olaylarda davalı tam kusurludur. TMK m.174/1 ve m.175 koşulları oluşmamıştır. Davalının yoksulluk nafakası ve maddi tazminat isteklerinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.”
4721 sayılı TMK m.174/2 hükmüne göre kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyen taraf akıl hastası olsa bile diğer koşulları varsa kendisi yararına maddi tazminat verilir.
“Toplanan delillerden davalı kadının akıl hastası olup eylemleri iradi olmadığından kendisine kusur yüklenemez. Davacı kocanın hasta olan karısını baba evine bırakıp birlik görevlerini yerine getirmediği, kusurlu olduğu anlaşılmıştır. TMK m.174/1 mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186.maddesi, eşlerin evi birlikte seçeneklerini, birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade ve eşit kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.”

2. Tazminat İstenen Kusurlu Olmalıdır
4721 sayılı TMK m.174/1 hükmüne göre mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraftan uygun bir tazminat isteyebilir.
“Davalının hakaretlerine karşılık, davacının da davalıyı dövdüğü, tehdit edip hakaretlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Toplanan delillere göre boşanmaya neden olan olaylarda davacı koca ağır kusurludur. TMK m.174/1-2 şartlarının gerçekleşmediği nazara alınmadan davalının maddi manevi tazminat isteklerinin reddi doğru olmamıştır.”
Akıl hastalığı sebebiyle açılan boşanma davalarında akıl hastası olan eşten maddi tazminat istenmesi olanaklı değildir. Davranışları iradi olmadığı için böyle bir durum söz konusu değildir. ÖZTAN’a göre de eşin ayırt etme gücünün bulunmaması durumunda veya tehdit altında açılan bir boşanma davasında objektif nedenlere dayanması halinde de maddi tazminat talep edilemez.
“Davalının akıl hastası olması nedeniyle davranışlarının iradi olmadığı ve bu sebeple kusurlu olması düşünülemeyeceğinden davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminat verilmesi doğru bulunmamıştır.”
“Hükmün tazminat ve yoksulluk nafakası yönünden temyizine gelince; boşanmaya neden olan olaylarda koca akıl hastası olduğundan kusuru bulunmadığı gibi eşini döven davacı kadın tamamen kusurludur. TMK m.174/1-2 ve m175 koşulları oluşmadığı halde yazılı şekilde tazminat ve yoksulluk nafakasına hükmolunması bozmayı gerektirmiştir.”
Kusur durumu belirlenmeden maddi tazminat istemi hakkında karar verilmemelidir.
“Davacı halen bakire olduğunu iddia etmiştir. Kusur durumunun belirlenmesi açısından adı geçen uzman doktora sevki ile bakire olup olmadığı hususunda rapor alınması sonucu uyarınca maddi manevi tazminatlar hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.”
Boşanma davası kabul edilmişse, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kusurlu sayılır.
“Dava kabul edildiğine göre boşanmaya neden olan olaylarda davalı kusurludur. TMK m.174/1 gereğince mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini 186.maddesi, evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranlarında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngörmüştür. Toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru görülmemişti.”
Eğer ortada kesinleşmiş bir boşanma kararı varsa ve bu karardan sonra maddi tazminat talep edilmişse hakim, kesinleşen boşanma kararının gerekçesini dikkate almalıdır.
3. Zarar
4721 sayılı TMK m.174/1 hükmüne göre mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.
743 sayılı TMK m.143/1 hükmünde yer alan mevcut ve hatta muntazar bir menfaati boşanma yüzünden haledar olan ifadesi 4721 sayılı TMK m.174/1 hükmünde mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen ifadesine dönüştürülmüştür.
Mevcut menfaat kavramı, sonuçta parasal bir yararı ifade etmektedir. Boşanma halinde, evlilik birliği sürseydi ortaya çıkacağı beklenen yararlardan mahrum kalan eş açısından maddi zararı mevcuttur. Maddenin açık ifadesine göre, zarar mevcut olmalı veya beklenen malvarlığına ilişkin bir hakkın kaybedilmesi sonucu ortaya çıkmalıdır. Mevcut menfaatler kavramına özellikle eşlerin nafaka menfaatleri girer. Eşler TMK m.186’ya göre “birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılırlar.” demektedir.
Kanun koyucu tazminat davasının açılması “mevcut veya beklenen menfaatlerin zedelenmesine” bağlanmıştır. Kanun koyucunun kullandığı kavramlar yoruma açıktır ve hakime geniş bir takdir yetkisi vermiştir. Bu anlamda olmak üzere, boşanma yüzünden işinden olması yer değiştirmesi nedeniyle mevcut işini kaybetmesi ve makul süre sonuna kadar işsiz kalması, boşanma yüzünden taşıma konaklama giderleri yapması gibi kazanç kayıpları bu konuya girer. GENÇCAN’a göre var olan yararların belirlenmesinde ölçü evlilik hukukunun eşlere getirdiği yararlar olarak ele alınması gerekir.
Beklenen yararlar ise henüz doğmamış fakat evlilik birliği devam etseydi büyük bir olasılıkla doğacaktı denilebilen olası çıkardır. KILIÇOĞLU’na göre beklenen menfaat çok geniş tutulursa, boşanmamış olsaydı eşiyle sürebileceği refah düzeyini kaybetmesi nedeniyle uğradığı zararları dahi buraya sokmak gerekir. Tazminatın belirlenmesinde somut ölçütler olmadığı için manevi tazminat gibi, maddi tazminata hükmedilmektedir. Bu nedenle en azından tarafların evlilik süresi, davacının çalıştırılmaması nedeniyle bir zarar iddiası varsa, en azından çalışsaydı bu yüzden yapacağı giderler ve masraflar, boşanmada tarafların kusur dereceleri gibi objektif ölçütlere dikkat edilmesi gerekir.
“…toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığı anlaşılmıştır. Boşanma sonucu bu eş en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmelidir…”
Zarar kapsamına girmeyen konuları maddeleyecek olursak;
- Yetişkin çocukların infak, iaşe ve evlendirme giderleri maddi tazminatı gerektirmez
- Kadının, malların alınması sırasında kocasına parasal katkıda bulunması maddi tazminat kapsamına girmez.
- Araç alımına katkı maddi tazminat gerektirmez.
- Yoksulluğa düşeceğinden bahisle maddi tazminat hükmedilemez.
- Evliliğe emek verme maddi tazminatı gerektiren olaylardan değildir.
Davacının evlenmek için yaptığı giderler de zarar kapsamında değildir.
“Davacının evliliği gerçekleştirmek amacı ile salon kiralaması, davetiye bastırıp dağıtması, düğünde yemek ve pasta ikram etmesi örf ve adetin gereğidir. Amaç gerçekleşmiş ve taraflar 26.05.2002’de evlenmişlerdir. Boşanma yüzünden uğranılan maddi bir zarar yoktur. Alınan mobilyalar davacının iradesi ile satılmış, satış bedelinden payına düşeni de almıştır. Artık haksız fiil yahut haksız zenginleşmeden söz edilemez. Bu isteklerle ilgili davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.”
Hakim maddi tazminat isteyenin evlilik birliği sebebiyle var olan mevcut menfaatlerini ve maddi tazminat isteyenin evlilik birliği sebebiyle beklenen menfaatlerini belirlerken tarafların;
- Yaşlarını,
- Evlilik sürelerini,
- Ekonomik ve sosyal durumlarını,
- Yaşadıkları çevreyi ve koşullarını,
- Mesleklerini ve çalışma koşullarını,
- İş bulma olanak ve olasılığını,
- Fiziksel ve bedensel sağlık durumlarını,
- PMF tablosuna göre kalan olası yaşam sürelerini,
- Yeniden evlenebilme şanslarını,
- Mal rejimlerinin tasfiyesinden doğan haklarını,
- Sigorta poliçelerini,
- Kişisel birikim ve yeteneklerini,
- Yatırım güç ve olanaklarını,
- Vergi kayıtlarını,
- İş sözleşmelerinin kapsamı ve süresini,
- Sosyal haklarını dikkate almak zorundadır.
“Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur derecesine paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. TMK m.4’teki hakkaniyet ilkesi ile BK. m.42 ve m.44 hükmü dikkate alınarak daha uygun bir miktarda maddi ve manevi tazminata takdiri gerekir.”
Boşanmada eşler kendi hayat standartlarını kendi kazançları ile sağlayabiliyorlarsa, maddi tazminat talebine gerek kalmaz. Bu nedenle, önce maddi tazminat isteyen eşin çalışma imkanının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Eş çalışma imkanına sahipse veya kendi malvarlığı devam ettirmesini sağlıyorsa, maddi tazminat davası açamamalıdır.
Yargıtay, Türk Medeni Kanununun 174/1. maddesi mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceğini, 186. maddesi, evi birlikte seçeceklerini, birliğin giderlerine güçleri oranlarında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarını öngördüğünü ve toplanan delillerden boşanmaya sebep olan olaylarda maddi tazminat isteyen eşin diğerinden daha ziyade kusurlu olmadığının anlaşıldığına, boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirdiğinden tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile kusurları ve hakkaniyet ilkesi ( TMK. M.4, BK. m. 42 ve 44 ) dikkate alınarak davalı kadın yararına uygun miktarda maddi tazminat verilmesi gerektiği yönünde karar vermiştir.
Boşanmada kusursuz veya az kusurlu olan tarafın talep ettiği maddi zarar, boşanmaya sebep olan kusurlu tarafın, yani davalının kusurlu davranışının uygun bir sonucu olmalıdır Boşanma sonucunda maddi tazminat talep eden tarafın uğradığını iddia ettiği maddi zarar boşanmanın uygun bir sonucu değilse, bu takdirde, boşanmada maddi tazminattan bahsedilemez.

4. Nedensellik Bağı
743 sayılı TMK’ya göre zarar boşanma yüzünden oluşmalıdır. Kusurlu eşin eylemi olayların alışılan akışına ve yaşam deneyimlerine göre m.143/1’deki öngörülen nitelikteki bir zararı oluşturmaya elverişliyse o eylemle zarar arasında uygun illiyet bağı vardır. Maddi tazminata konu teşkil eden zarara boşanmanın sebebiyet vermiş olduğunu, tazminat isteyen kusursuz eş kanıtlamak zorundadır. 4721 sayılı TMK’da da, maddi tazminatta nedensellik bağı koşulu konusunda bir değişiklik yapılmamıştır.
“Taraflar arasındaki “boşanma, maddi-manevi tazminat ve nafaka davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; boşanma davasının kabulüne, yoksulluk nafakası talebinin reddine davalı tarafın temyizi üzerine incelemeye alındı: tarafların arasında daha önce görülen ve red ile sonuçlanan koca tarafından açılan boşanma davasında davalı olan kadın boşanma davasının reddine karar verilmesini istediğine ve yine bu davada dinlenen tanık H.F.C.’nin kendisini aradığını E. Beyin evi terk ettiğini, pişman olduğunu ve kendilerini bir araya getirmesi için yardımcı olmasını istediğini beyan etmiş olduğuna göre, C’nin eşi ile arasında geçen olaylar nedeniyle eşini affettiği anlaşılmaktadır. Affedilen olaylar nedeniyle manevi tazminata hükmedilemez. Bu nedenle direnme kararı usul ve yasaya aykırıdır.”
“Boşanmanın eki niteliğindeki maddi ve manevi tazminatlar boşanma hükmünün kesinleşmesi ile muaccel hale gelir. Faize de bu tarihten itibaren hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davalı-karşı davacı kadının faiz isteminin reddi doğru olmamıştır.”

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MANEVİ TAZMİNAT
I. Genel Olarak
Kanun koyucu, Medeni Kanun’da, boşanmada maddi tazminatla beraber manevi tazminatı da düzenlemiştir. Boşanma durumunda, boşanan tarafların sadece mevcut veya gelecekteki maddi menfaatleri değil, aynı zamanda, kişilik hakları da zarar görebilir. Eşleri boşanmaya götüren boşanma sebepleri, genellikle, eşlerin kişilik haklarına da zarar vererek, onların üzülmesine ve sonuç olarak da onların acı ve ıstırap çekmesine neden olur. Eşlerin kişilik haklarının ihlal edilmesinden dolayı duydukları bu ıstırap ve acının biraz olsun hafifletilmesi, manevi zarara uğramış olan tarafa, karşı taraftan manevi tazminat isteme hakkının verilmesiyle mümkün olur.
Eski yasanın 143.maddesinin ikinci fıkrası, “Bundan başka boşanmaya sebebiyet vermiş olan hadiseler kabahatsiz karı veya kocanın şahsi menfaatlerini ağır bir surette haleldar etmiş ise, hakim manevi tazminat namiyle muayyen bir meblağ dahi hükmedebilir.” şeklindeydi.
Yeni yasanın 174.maddesinin ikinci fıkrasında şu hüküm getirilmiştir: “Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
TMK. m. 174/II hükmü, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan, manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebileceğini düzenleyerek, eski medeni kanunu. m.143 hükmünden farklı iki düzenleme getirmiştir. Bunlar manevi tazminat isteyen tarafın kusursuz olması şartının kaldırılmış olması ve kişilik hakkının zedelenmesinde ağırlık kıstasının aranmamış olmasıdır. Kanun koyucu, Medeni Kanun’da, boşanmada maddi tazminatta olduğu gibi, aynı şekilde manevi tazminatta da özel bir düzenlemeye gitme ihtiyacını duymuştur. KILIÇOĞLU’na göre madde, gerekçesinde bunun sebepleri açıklanmasına rağmen, bunların tatmin edici olmadığı ve yapılan değişikliğin mantıklı ve isabetli olmadığı düşüncesindedir. Gerek maddi gerek manevi tazminatla ilgili bu değişiklikler yerine İsviçre’deki çözüm şekli benimsenerek, 174.maddenin yasadan çıkarılması ve boşanma nedeniyle tazminat isteminin BK. m.49 vd.’daki genel hükümlere bırakılması daha isabetli olurdu. Zira, boşanma nedeniyle maddi ya da manevi tazminat istemi, hukuksal niteliği itibariyle, bir haksız fiil tazminatıdır. Haksız fiille ilgili BK m.49 tazminatın yasal koşullarını belirlerken, davacıdan değil, davalıdan, yani sorumludan hareket etmiştir. Bu anlamda olmak üzere zarar verenin kusurlu olması şartı aranmıştır. Zarara uğrayan kişinin kusurundan söz edilmemiştir.
Yeni TMK m.174/2 ile getirilen ikinci önemli yenilik ise eski 143.maddede sözü edilen “şahsi menfaatlerin ağır bir suret haleldar” edilmiş olması koşulunun “kişilik hakkı saldırıya uğrayan” şeklinde değiştirilmesi, kişilik hakkının ihlalinin ağır olması koşulunun aranmamasıdır.
Manevi tazminata karar verilebilmesi için, boşanma nedeniyle manevi zarara uğrayan tarafın bir talepte bulunması gerekir. Hakim bu hususa re’sen karar veremez. Manevi tazminat davası, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olduğu için, dava mutlaka talep edecek tarafça açılmalıdır. Kişilik haklarının ihlalinde manevi tazminat talebi, kişiye kişi olması nedeniyle tanındığı için, vazgeçilemeyen, başkasına devredilemeyen haklardandır.
Manevi tazminat, maddi tazminattan bağımsız tamamen bağımsızdır. Manevi tazminat, ortada maddi tazminata yol açan neden olmasa da istenebilir.
Boşanmada talep edilecek maddi tazminatta aranan şekil şartları, manevi tazminatta aranan şekil şartlarıyla paraleldir. Bu nedenle ayrıca manevi tazminatın biçimsel şartlarına kısaca değinilecektir. Kanunun m.174/2’de açık ifadesi karşısında, manevi tazminatın para olarak ödenmesi gerektiği, talep edilen miktarın mutlaka belirtilmiş olması gerektiği, manevi tazminata hükmedilecek miktarın talep edilen bu miktarı aşamayacağı belirtilmiştir. Eğer eş sadece manevi tazminat talebinde bulunmuşsa, hakim “uygun miktarda para” şeklinde bir tazminata hükmeder. Manevi tazminatın irat olarak ödenmesine hükmedilemez. Dava, boşanma kararı kesinleştikten sonra 1 yıl içinde açılabilir. Aksi halde, boşanmadan doğan dava hakları zamanaşımına uğrar. Manevi tazminat indirilemez, anlaşma yoksa yabancı para ile ödenemez. Manevi tazminatla faize karar verilmesi için tazminat talebinin yanında faiz talebinde bulunulmuş olması gerekir. Boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren manevi tazminat borcu bakımından faiz istenebilir.

II. Manevi Tazminatın Maddi Şartları
1. Boşanma Kararının Kesinleşmiş Olması
TMK m.174/2’de, manevi tazminata karar verilebilmesi için, TMK’nın m.24’te varlığı açık bir şekilde aranan “hukuka aykırılık” unsurundan söz edilmemiştir. 174.maddede “hukuka aykırılık” unsuru, boşanmaya neden olan fiiller bakımından aranır. Bu kavram yerini “boşanmanın kesinleşmiş olması” şartına bırakmıştır.
Boşanma sonucunda boşanmaya sebep olan kusurlu taraftan kişilik hakkı saldırıya uğrayan ve dolaysıyla kişilik hakları zarar gören tarafın tazminat talebinin kabul edilebilmesi için her şeyden önce, tarafların boşanmasına mahkemece karar verilmiş olması zorunludur276. Bu hususa kanun koyucu, TMK. m.174/2’ de “Boşanmaya sebep olan olaylar...’’ ifadesiyle işaret etmektedir.
Ayrıca, boşanma davası kesinleştikten sonra da, TMK. m.178 göre, boşanma sonucunda manevi zarara uğramış olan taraf, koşulları mevcutsa diğer taraftan bir yıllık zamanaşımı süresi içinde de manevi tazminat talebinde bulunabilir.

2. Boşanmaya Sebep Olan Olaylar Yüzünden Davacı Eşin Kişilik Hakkının Saldırıya Uğraması
Tek başına boşanma kararı, boşanan taraflara karşı taraftan manevi tazminat talep etme hakkı vermez. Boşanma halinde manevi tazminatın söz konusu olabilmesi için, davacının kişilik hakkının boşanmaya sebep olan olaylar neticesinde zarar görmüş olması zorunludur.
“…davalı kocanın kumar oynamak, evi, çocukları ve eşi ile ilgilenmemek ve evi terk etmek şeklindeki davranışları evlilik birliği ve bütünlüğü içinde değerlendirildiğinde davacı kadının şahsi menfaatlerini ağır surette haleldar etmiş sayılmasını gerektirir.”
“Manevi ödence kişilik hakları boşanma ile zedelenen eş aleyhine bozulan manevi dengenin giderilmesini amaçlayan ve TMK’nın m.24’te benimsenen ilkelerle paralellik arz eden bir giderim biçimidir. Yalın boşanma manevi ödence için yeterli bir neden değildir.”
Boşanmaya sebep olan olaylar kusursuz ya da az kusurlu eşe;
- Derin üzüntü vermeli
- Psikolojik buhran yaratmalı,
- Elem vermeli
- Psikolojik sarsıntı yaratmalı,
- Ağır utanca sürüklemeli,
- Onun kırıklığı yaratmalı,
- Yaşam sevincinin yitirilmesine sebep olmalı,
- Kimsenin yüzüne bakamayacak duruma getirmeli,
- Toplum içine çıkamayacak duruma sokmalı,
- Yaşamadan hiç zevk alamayacak duruma getirmelidir. Manevi tazminat belirlenirken onun tatmin, ceza ve telafi boyutu göz önüne alınmalı tek boyuta dayalı oluşumdan ziyade çok boyutlu hüküm kurmaya öncelik verilmelidir. Hakim aynı zamanda toplumun geleneklerini değer yargılarını, adalet anlayışını, hakkaniyet kuralını ve ülkenin sosyal ve ekonomik şartlarını da göz önünde tutmalıdır.
“Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat azdır. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 52. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m.174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.”
“Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı-davalı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunmuştur. Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.”
Boşanmaya sebebiyet veren olayların manevi tazminat talep eden tarafın kişilik hakkını ihlal edip etmediğin tespit edilmesi de, her zaman kolay bir iş değildir. Çünkü her olayın kişilerin duygusal yaşamlarında bıraktığı iz ve etki birbirinden farklılık gösterir. Kişilerin acı duyma eşiği, duygularını dışarıya yansıtma biçimi ve olaylardan etkilenmesi de, genellikle kişiden kişiye farklılıklar gösterir. Dolayısıyla, boşanmaya sebebiyet veren olayların boşanan davacı tarafın kişilik hakkını zedelediğinde ortaya çıkan manevi tazminat miktarının hesaplanmasında, ortak ve standart kıstasların tespit edilmesi, işin mahiyeti gereği genellikle çok zordur. Kişilik haklarının zedelenmesinin tespitinde boşanmaya sebebiyet veren olayların niteliği ve talep edenin duyduğu üzüntü derecesi dikkate alınmalıdır.
Boşanma davası ile birlikte eş, TMK m.174’e dayanarak manevi tazminat talep etmemiş olsa bile, şartları gerçekleşmişse, boşanma davası dışında bağımsız bir dava ile BK m.58 ve m.58’e göre manevi tazminat talebinde bulunabileceği savunulmaktadır.
Boşanmaya sebep olan olaylar, m.174 dışında bir haksız fiil teşkil edebilir ve bu durumda BK m.58 gereğince manevi tazminat talebi gündeme gelebilir. Örneğin; canına kast edilen, fena muameleye maruz kalan, şeref ve haysiyeti ihlal edilen eş, BK m.58’deki manevi tazminat hükmünden de yararlanabilir. Bu durumda, TMK m.174 ile BK m.58 arasında ortaya çıkan en önemli fark, birincisinde manevi tazminat talep edebilmek için boşanmaya karar verilmiş olması koşulunun aranması; ikincisinde ise, böyle bir koşul aranmaksızın manevi tazminata hükmedilebilmesidir. Bunun dışında, iki madde arasında manevi tazminata hükmedilmesi bakımından bir fark mevcut değildir.
“Somut olayda davacı 01.09.1993 tarihinde açtığı boşanma davasında davalının kendisine kötü davrandığı ve dövdüğünü ileri sürerek 10.000.000 TL manevi tazminat talep etmiş olup, yapılan yargılama sonucu verilen boşanma kararı ile birlikte manevi tazminat talebi de aynen kabul edilmiş, davacı boşanma kararından sonra açtığı 08.12.1994 günlü bu dava ile de aynı olaylara dayanarak 60.000.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuş; mahkemece bu isteği kısmen kabul edilmiştir.
Burada davacının yarışan hakları söz konusu olup, seçimini açtığı boşanma davasında MK m.143/2’e göre kullanıp karar elde ettikten sonra, bundan vazgeçip aynı olay nedeniyle tekrar BK hükümlerine dayanarak manevi tazminat isteyemez. Bu yön göz önünde tutularak davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.”
3. Davalının Boşanmada Kusurlu Olması
Boşanmada kişilik hakkı ihlal olunan taraf, karşı taraftan manevi tazminat talebinde bulunabilmesi için, ayrıca, boşanmaya sebebiyet veren tarafın kusurlu olması da lazımdır. Buradaki kusurdan maksat, boşanmaya sebep olacak yoğunlukta olan kusurdur. Diğer bir ifadeyle, Medeni Kanun’da öngörülen kusura dayalı boşanma sebepleri sonucunda, boşanan kişinin kişilik haklarının ihlal edilmiş olması gerekir. Akıl hastalığı veya eşlerin karakterlerinin uyuşmamasından doğan evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayanan boşanma davalarında manevi tazminata hükmedilmez.
Hemen hatırlatmak gerekirse, kusurlu tarafın uygun bir tazminat isteyen boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf kusursuz veya daha az kusurluysa manevi tazminat verilmelidir. Kusurlu taraftan uygun bir manevi tazminat isteyen boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf eşit kusurlu, ağır kusurlu ya da tam kusurluysa manevi istem tazminatı reddedilmelidir. CEYLAN, tarafların eşit kusurlu olmalarına rağmen manevi tazminat verilmesi gerektiği düşüncesindedir.
“Boşanmaya neden olan olaylarda taraflar eşit kusurludur. Davalı kadının manevi tazminat isteğinin reddi gerekirken kabulü isabetsizdir.”
“Mahkemece; davacı-davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu kabul edilmiş, buna bağlı olarak davalı-davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmiştir. Oysa; yapılan yargılama ve toplanan delillerden; tarafların mahkemece kabul edilen kusurlarının yanında davalı-davacı kadının eşine fiziksel şiddet de uyguladığı, açılan ceza davasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Tarafların gerçekleşen kusurlu davranışları dikkate alındığında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya sebep olan hadiselerde tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Eşit kusurlu eş yararına tazminata hükmedilemez. Hal böyle iken mahkemece davacı-davalı erkeğin ağır kusurlu kabul edilmesi ve bunun sonucu olarak, davalı-davacı kadın lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.”
“Toplanan delillerden; kadının da(davacının da) bir başkası ile karı koca gibi yaşadığı anlaşılmaktadır. Evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan hadiselerde eşler eşit kusurludur. Eşit kusurlu olan eş yararına maddi ve manevi tazminat verilemez. Davacının tazminat isteklerinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.”
4721 sayılı TMK m.174/2 hükmüne göre kusurlu taraftan uygun bir manevi tazminat isteyen taraf akıl hastası olsa bile diğer koşullar varsa kendisi yararına manevi tazminata hükmedilir. Buna karşılık akıl hastası olduğu için boşanma davasında kusursuz olan taraftan, diğer eş manevi tazminat isteyemez.
“Boşanma sebebi akıl hastalığı sebebine dayanmaktadır. Bu durumda davalının davranışları iradi olduğu kabul edilemez. Ancak iradi davranışlar manevi tazminata mesnet olabilir. O halde davacının manevi tazminat isteğinin reddi gerekirken, yazılı şekilde manevi tazminata hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır.”
“Hükmün tazminat ve yoksulluk nafakası yönünden temyize gelince; boşanmaya neden olan olaylarda koca akıl hastası olduğundan kusuru bulunmadığı gibi eşini döven davacı kadın tamamen kusurludur. TMK m.174/1-2 ve m.175 koşulları oluşmadığı halde yazılı şekilde tazminat ve yoksulluk nafakasına hükmolunması bozmayı gerektirmiştir.”
4. Davacının Uğradığı Zarar ile Boşanma Arasında Uygun İlliyet Bağının Bulunması
Davacının kişilik haklarına zarar verdiğini iddia ettiği ve boşanmaya da sebep olan karşı tarafın kusurlu davranışı, manevi zararın uygun bir sonucu olmalıdır. Eğer, boşanan davacı tarafın uğradığı manevi zararla, boşanma olayı arasında uygun illiyet bağı yoksa bu takdirde, boşanan davalı tarafın manevi tazminat ödemesine gerek yoktur. Örneğin, boşanma sonrası, davacının psikolojik bunalıma girdiği ve tedavi gördüğü kanıtlanmış; ancak, bunun sebebinin boşanmaya karar verilmesi değil, bu arada davacının bir yakınını kaybetmiş olduğu anlaşılmışsa, illiyet bağının yokluğu nedeniyle tazminat reddedilecektir.
“Boşanmaya yol açan davalının bağımsız ev temin etmediği, davacıyı babası evine bırakmış olması olgusudur. Tanıkların davacıdan aktardığı olaylar sabit kabul edilemeyeceği gibi, davacının annesine atfedilen fiillerden davalının manevi tazminat yönünden sorumluluğuna yol açan ve boşanma ile illiyet bağı olan olay kabul edilemez. Şu halde 743 sayılı kanunun 143/2 maddesi koşulları oluşmamıştır. Davacının manevi tazminat isteğinin reddi gerekirken tazminat talebinin kabulü doğru değildir”
Böyle bir illiyet bağı, birçok olayda yaşam deneyimleri gereği mevcuttur. Çok sevdiği eşinin zina etmesi, evi terk edip bir başkasıyla yaşamaya başlaması olaylarında, davacının manevi zararının bu olaylara dayanan boşanmadan kaynaklandığı, başka kanıtı gerektirmeyebilir.
“Her ne kadar dava dilekçesi başında zina nedeniyle tazminat isteminden bulunduğu yazılmışsa da, dava dilekçesi içeriğinde davacının boşandığı eşi ile davalının duygusal beraberliklerinin bulunduğu ve bu nedenle eşinden boşanmak zorunda kaldığı belirtilerek, aile birliğinin bozulmasında davalının etkili olduğundan bahisle manevi tazminat istendiğine göre, tarafların mutlaka zina nedeniyle boşanmaları gerekmez. Boşanma dosyası içeriğinden ve eldeki dosyadaki tanık beyanları ile internet üzerinden yapılan yazışmalardan davacının eski eşi ile davalı arasında bir ilişki olduğu ve bunun aile mahkemesince boşanma sebebi olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır. Şu durumda, davacının kişilik haklarına saldırı söz konusu olduğundan, yukarıda anlatılan hususlar gözetilerek, boşanma davasında hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür olmamak üzere uygun tutarda bir tazminat ödetilmesi yerine istemin tümden reddi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmektedir.”
Konuya ilişkin Yargıtay kararları;
“ Kadının evlenmesinden üç gün sonra kanama olmadığı gerekçesiyle kızlık muayenesine götürülmesi ve muayeneye tabi tutulması, bakire olduğunun belirlenmesine rağmen, sonraki günlerde de davalının davacıya ısınamadığını söyleyip onu baba evine göndermesi kadının kişilik haklarını ihlal edici davranış niteliğindedir. Ancak bu hususun ilk inceleme sırasında gözden kaçırıldığı anlaşıldığından davacının karar düzeltme isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.”
“TMK m.174/2, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceğini öngörmüştür. Toplanan delillerden kocanın (davalının) eşini dövdüğü, ağır hakaretlerde bulunduğu, kadının da bıçakla kocasının üzerine yürüdüğü anlaşılmaktadır. Koca ağır kusurludur. Bu olaylar kadının kişilik haklarına saldırı teşkil etmektedir. O halde mahkemece, tarafların sosyal ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönün dikkate alınmaması doğru değildir.”
“Toplanan delillerden; davacının davalıyı birkaç defa dövdüğü, davalının da kocasına birçok kez “salak, manyak, mikrop” gibi sözler söylediği, kayınvalidesine “bana karışamazsın” dediği belirtilmiştir. Boşanmaya yol açan olaylarda tarafların her ikisi de eş değerde kusurludur. Birinin kusurunu diğerinden baskın kabul etmek mümkün değildir. O halde davacı kusurlu olduğuna göre, davacı yararına manevi tazminata hükmolunamaz. İsteğin reddi gerekirken, davacı koca yararına manevi tazminata hükmolunamaz. İsteğin reddi gerekirken, davacı koca yararına manevi tazminata hükmolunması usul ve yasaya aykırıdır.”
“Boşanmaya yol açan olaylarda, kocasına “okumuş cahil, aptal, sersem, aşağılık” şeklinde sözler söylerken hakaret eden, kayınvalidesine “******” diyen davalı kadın boşanmaya sebebiyet veren hadiselerde ağır kusurludur. TMK m.174/2 gereğince “boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun bir miktarda bir para ödenmesini isteyebilir” davalı kadın, yukarıda sözü edilen ve gerçekleşen davranışları sebebiyle boşanmaya kendi kusuru ile de yol açtığına göre manevi tazminat talep etmekte haklı değildir. Davalının manevi tazminat talebinin reddi gerekirken yazılı şekilde manevi tazminata hükmolunması usul ve yasaya aykırıdır.”
“Evli olan davalı B ile diğer davalının, karı-koca gibi yaşayıp zina yaptıkları, bu nedenle davacının kocasından ayrı yaşamak zorunda kaldığı tartışmasızdır. BK m.49 göre manevi tazminata hükmedilebilmesi için kişinin kişisel değerlerine ağır bir saldırının ağır kusurun ve zararın bulunması gerekir. Olayımızda, ceza mahkemesi kararıyla da tespit edilen zina eylemiyle; davacı ve davalı B’nin oluşturduğu evlilik birliği eylemli olarak dağıtılmış ve taraflar ayrı yaşamaya başlamışlardır. Evlilik birliğinin sağladığı manevi çıkarlar ve mutluluk kişinin manevi değerlerinden olup kişilik hakkının koruması altındadır. Davacının bu kişisel değeri suç sayılan bir eylemle tecavüze uğradığına göre BK m.49’daki unsurlar gerçekleşmiştir. O halde mahkemenin davacı yararına manevi tazminata hükmetmesinde Yasaya aykırılık ve takdir hatası söz konusu değildir. Bu nedenle mahkeme kararı onanmalıdır.”
“Davacı kadının kanser tedavisi gördüğü ve davalı kocanın eşi ile ilgilenemediği anlaşılmıştır. TMK m.174/2’de, boşanmaya sebebiyet vermiş olan olaylar yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olandan manevi tazminat isteyebileceği öngörülmüştür. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebebiyet veren olaylarda tazminat isteyen davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak davacı kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu yönden dikkate alınmaması doğru görülmemiştir.”
“Davacı tanık beyanlarında geçen darp olaylarından sonra evlilik birliği devam etmiş ve davacının bu olayları affettiği en azından hoş gördüğü anlaşılmıştır. TMK m.174/2 göre diğer koşullar yanında kişilik hakları saldırıya uğrayan eş, kusurlu olan taraftan manevi tazminat isteyebilir. Hoşgörü ile karşılanan olaylara dayanılarak manevi tazminata hükmedilemez. Başkaca kişilik hakkına saldırı niteliğinde maddi bir hadise de bulunmamaktadır. Bu nedenle kadın lehine manevi tazminat takdiri usul ve yasaya aykırıdır.”
“Tarafların evliliği devam etmektedir. Davacı kadın davalı eşinin bir başka kadınla yaşadığı ve kendisine şiddet uyguladığını ileri sürerek, davalıdan manevi tazminat istemiştir. Manevi tazminat isteği, TMK m.174/2’ye dayalı olmayıp BK m.49’a dayalıdır. Bu istek aile mahkemelerinin görev alanına girmemektedir. Genel mahkemeler görevlidir. Bu nedenle davacının manevi tazminat isteğinin tefrik edilerek, bu bölüm hakkında görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, isteğin esasının incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
“Mahkemece de sabit kabul edilip taraflara yüklenen kusurlu davranışların yanında davacı erkeğin ayrıca birlik görevlerini yerine getirmediği, eşini istemediğini "bundan bana hanım olmaz" şeklinde sözler söylediği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı erkeğin davalı kadına göre boşanmaya neden olan olaylarda daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Durum böyle iken, mahkemece tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu yanılgılı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı kadının maddi (TMK.m.174/1) ve manevi (TMK.m.174/2) tazminat taleplerinin reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.”
III. Tazminatın Ödenme Şekli
Tazminatların ödenme şekli TMK m.174’te ele alınmıştır. Hükme göre,
“Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
Maddenin ikinci fıkrasına göre manevi tazminatın para olarak ödenmesi gerekir. Eğer eş sadece manevi tazminat talebinde bulunmuşsa, hakim “uygun miktarda para” şeklinde bir tazminata hükmeder. Söz konusu tazminat toptan ödenmelidir. İrat olarak ödenmesi söz konusu olamaz. Maddi tazminatta olduğu gibi manevi tazminatın da kaldırılması veya miktarının değiştirilmesi söz konusu değildir.
“TMK m.176/2’ye göre manevi tazminatın irat şeklinde ödenmesine karar verilemez. Davacı için aylık 2,5 milyar lira manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine şeklinde karar verilmesi doğru değilse de bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.”
“Davalı tarafından açılan boşanma davası kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verilmiş, kadın lehine Türk Medeni Kanununun 174/1 ve 2. maddesine dayanılarak maddi ve manevi tazminata hükmedilmiş, bu karar Yargıtay denetiminden geçerek 08.07.2010 tarihinde kesinleşmiştir. Kanun açıkça yetki vermediği sürece kesinleşmiş ve kesin hüküm halini almış bir karar, bir başka mahkemece ortadan kaldırılamaz. Aksinin kabulü kesin hükmün sağladığı güvenceyi ve tarafları bağlayıcı niteliğini bertaraf eder. Bu ise hukuki güvenliği bozar. Bu husus nazara alınmadan kesinleşen boşanma kararında davacısı (kadın) yararına hükmedilen tazminatların kaldırılması usul ve yasaya aykırıdır.”

Manevi tazminatın irat olarak ödenemeyeceği TMK m.176’da ele alınmıştır: “Maddî tazminat ve yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebilir.
Manevî tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilemez.
İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Tarafların malî durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hâllerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir.”
“ Boşanmanın eki niteliğinde hükmedilecek tazminatların ödeme biçimi TMK m.176’da açıklanmıştır. Maddeye göre manevi tazminatın sadece toptan ödenmesine karar verilebilir. Mahkemece yasada belirtilen ödeme biçimi dışına çıkılarak hükmedilen manevi tazminatın dört taksit şeklinde ödenmesine karar verilmesi doğru değildir.”
Manevi tazminat indirilemez, anlaşma yoksa yabancı para ile ödenemez. Manevi tazminatta faize karar verilebilmesi için, ayrıca talepte bulunulması gerekir. Boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren manevi tazminat borcu bakımından faiz istenebilir.

IV. Tazminat Davasında Süre
a. Boşanmadan Önceki Sürede İleri Sürülmesi
Boşanma davasında manevi tazminat istemi karar verilinceye kadar davanın her safhasında yazılı veya sözlü olarak yapılabilir. Manevi tazminat ayrıca harcı verilerek ayrı bir davada da istenebilir.
“ Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle TMK m.174 uyarınca talep edilen maddi ve manevi tazminat boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar her zaman istenmesi mümkündür.”

“Boşanma davası içinde talep edilen manevi tazminat, boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar harca tabi olmadan her zaman istenebilir.”

b. Boşanmadan Sonraki Sürede İleri Sürülmesi
TMK m.178 hükmüne göre evliliğin boşanma sebebiyle son bulmasından doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesi üzerinden 1 yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar.

“Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, boşanmadan sonra açılan Türk Medeni Kanununun 174/1-2.maddelerinden kaynaklanan maddi manevi tazminat davasıdır. Türk Medeni Kanununun 178. maddesi evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakkının boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağını hükme bağlamıştır. Zamanaşımı definin davaya cevap süresi içerisinde ileri sürülmesi halinde incelenmesi imkan dahilindedir. Dava dilekçesi davalıya 19.02.2010 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı süresinde cevap vermemiş olmakla birlikte cevap süresi geçtikten sonra 20.04.2010 tarihinde zamanaşımı defini ileri sürmüş, davacı zamanaşımı def'inin süresinde olmadığını beyan etmiştir. Davalı bu kez 07.10.2010 tarihli dilekçe ile ıslah yoluyla zamanaşımı definde bulunmuş ise de davalı yasal süresi içinde cevap dilekçesi sunmadığına göre sonradan ıslah yoluyla zamanaşımı def’inde bulunamaz. Gerçekleşen bu durum karşısında işin esasının incelenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.”

“Dava, boşanmadan sonra açılan boşanmaya bağlı manevi tazminat (TMK.md.174/2) isteğine ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 178. maddesi; evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava haklarının, boşanma hükmünün kesinleşmesinin üzerinden bir yıl geçmekle zamaşımına uğrayacağını hükme bağlamıştır. Olayda boşanma kararı yabancı mahkemece verilmiş olup, bu kararın tanınmasına ve tenfizine karar verilmedikçe, boşanmaya bağlı dava haklarının kullanılması olanağı bulunmadığına göre, zamanaşımı süresinin, hakkın kullanılabilir duruma geldiği tarihten, başka bir ifade ile tenfiz veya tanımaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden itibaren başlaması gerekir. Yabancı mahkeme ilamının tanınmasına ilişkin karar 22.05.2012 tarihinde kesinleşmiştir. Buna göre dava süresindedir. Bu husus gözetilmeden, işin esasının incelenmesi gerekirken, sürenin ilamın verildiği ülkedeki kesinleşme tarihinden başlatılarak davanın zamanaşımından reddi doğru görülmemiştir.”


SONUÇ

Boşanmanın veya ayrılığın fer’i sonuçları olan velayet, çocuklar ile kişisel ilişkinin nasıl sağlanacağı, nafaka ve tazminat gibi konular kural olarak hâkim tarafından belirlenecektir; fakat eşlerin bu konularda yapacakları sözleşmeyi hâkimin onaylaması da mümkündür.
Boşanmayla ortak yaşamlarına son veren tarafların, yeni bir hayat kurmaları gerektiğinden, bu hayatı kurarken doğal olarak bazı ekonomik ihtiyaçlarla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Boşanmada talebin ve gerekli şartların varlığı halinde tazminata hükmedilecektir. Bu tür dava hakları boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren 1 yıllık zamanaşımına tabidir. Tarafların tazminat.
TMK m.174/1 boşanma nedeniyle ekonomik durumunda azalma olan eşin maddi tazminat talep edebilme hakkını düzenlemiştir. Maddi tazminat talep edilebilmesi için;
- Tazminat isteyenin kusursuz veya daha az kusurlu olmalıdır
- Tazminat istenen taraf kusurlu olmalıdır.
- Boşanma nedeniyle ortaya çıkan bir zarar olmalıdır.
-Zarar ile kusur arasında nedensellik bağı bulunmalıdır.
TMK. m.174/2 hükmü, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan, manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebileceğini düzenleyerek, eski MK. m.143 hükmünden farklı iki düzenleme getirmiştir. Bunlar manevi tazminat isteyen tarafın kusursuz olması şartının kaldırılmış olması ve kişilik hakkının zedelenmesinde ağırlık kıstasının aranmamış olmasıdır. Manevi tazminat talep edilebilmesi için;
- Eşler boşanmış ve karar kesinleşmiş olmalıdır.
- Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden davacı eşin kişilik hakkı ihlal edilmiş olmalıdır.
- Davalı boşanmada kusurlu olmalıdır.
- Davacının uğradığı zarar ile boşanma arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir.






KAYNAKÇA
1. ARSLAN Aziz Serkan, Türk Aile Mahkemelerinin Yapısı ve Yargılama Usulü, Ankara Barosu Dergisi, S.1, 2010,s.187-204.
2. DİKMEN Cemil, Boşanmada Maddi Zarar ve Tazmini, Yargıtay Dergisi, 1982, C. 8, s. 289.
3. CEYLAN Ebru: “Türk ve İsviçre Hukukunda Boşanmanın Hukuki Sonuçları”, İstanbul, 2006.
4. GENÇCAN Ömer Uğur: Boşanma, Tazminat ve Nafaka Hukuku, Yetkin Yayıncılık, Ankara,2010.
5. GÜNEŞLİOĞLU Filiz, Boşanma ve Boşanmanın Hukuki Sonuçları, Yüksek Lisans Tezi, Bahçeşehir Üniversitesi, İstanbul, 2009.
6. GÜRSOY Kemal Tahir: Manevi Zarar ve Tazmini, Ankara Hukuk Fakültesi Dergisi,1972.
7. HATEMİ Hüseyin, KALKAN OĞUZTÜRK Burcu: Aile Hukuku, Vedat Yayıncılık, B.4, İstanbul, 2014.
8. KAÇAK Nazif: Açıklamalı-İçtiHatlı Boşanma Davalarında Maddi ve Manevi Tazminat ile Yoksulluk Nafakası, Ankara, 2009.
9. KICALIOĞLU Mustafa; “Boşanma Halinde Maddi ve Manevi Tazminat” Ankara Barosu Dergisi, S.6,2003, s.74-85.
10. KILIÇOĞLU Ahmet: Aile Hukuku, Turhan Kitapevi, B.2, Ankara, 2016.
11. KÖSEOĞLU Bilal, “Boşanmanın Mali Sonuçları”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2001.
12. OF Emine Serin, “Boşanma Davalarında Manevi Tazminat”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, S.10, 2012, s.254-276.
13. ÖZTAN Bilge: Aile Hukuku, Turhan Kitapevi, B.6, Ankara, 2016.
14. ÖZTAN Bilge; “Manevi Tazminata İlişkin İçtihadı Birleştirme Kararı Maddi Tazminata ve Yoksulluk Nafakasına da Uygulanabilir mi?”, Yargıtay Dergisi, C.19, S.3, 1993, s.301-306.
15. ÖZTÜRK Ali: Aile Hukukunda Ayrılık, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015.
16. ÖZTÜRK Özge, Genel Boşanma Sebepleri, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul, 2010.
17. ÖZUĞUR Ali İhsan: Boşanma ve Ayrılık, Ankara, 2000.
18. TEKİNAY Selahattin Sulhi, “Türk Aile Hukuku”, İstanbul, 1990.
19. TUTUMLU Mehmet Akif: Boşanma Yargılaması Hukuku, C.2, B.2, Ankara, 2009.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Boşanmada Maddi Ve Manevi Tazminat" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı İlkay Uyar Kaba'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
01-02-2017 - 12:57
(2640 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 3 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 3 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
6962
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 30 dakika 37 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,64 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 66307, Kelime Sayısı : 8132, Boyut : 64,75 Kb.
* 2 kez yazdırıldı.
* 9 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1956
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04851794 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.