Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Kıyı Kanunu Geçici Maddesinin İncelenmesi

Yazan : Nezih Sütçü [Yazarla İletişim]
Avukat

KIYI KANUNU GEÇİCİ MADDESİNİN İNCELENMESİ

Av. Nezih SÜTÇÜ1

Her zaman için kıyılara çok yakın inşa edilen yapılara tanık olmaktayız. Oysa kıyı mevzuatı gereği binaların kıyı kenar çizgisine en fazla 50 m yaklaşması mümkündür.

Uygulamada Kıyı Kanunu geçici maddesi ile sahil şeridi ortadan kaldırılmakta, sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceğine ve kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenleneceğine dair Anayasamızın 43 maddesi açıkça çiğnenmektedir.

3621 sayılı Kıyı Kanunu m 5 uyarınca sahil şeritlerinde (3621 SK m 4 hükmüne göre suyla karanın birleştiği yerden kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu kumluk, çakıllık gibi alanlarının doğal sınırı olan kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde en az 100 m genişliğindeki alanda) yapılacak yapılar, kıyı kenar çizgisine en fazla 50 m yaklaşabilir.

Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik m 4 uyarınca, kıyı kenar çizgisi sınırı, doldurma suretiyle arazi elde edilmesi halinde de değiştirilemez.

3621 SK geçici maddesinde aynen;

“Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten (17.4.1990 tarihinden) önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümleri geçerlidir. Ancak 8 inci maddenin ikinci fıkra hükümleri saklıdır”

denilmektedir. Maddenin uygulanma şartları sistematik olarak şöyledir;

1)17.4.1990 TARİHİNDEN ÖNCE KIYI MEVZUATINA UYGUN ONAYLANMIŞ 1/1000 ÖLÇEKLİ UYGULAMA İMAR PLANI BULUNMASI ŞARTI

17.4.1990 tarihinden önce kıyı mevzuatına uygun onaylanan plandaki plan hükümleri ve şartlar dikkate alınarak değerlendirme yapılacaktır. Kıyı mevzuatına aykırı bir şekilde onaylanan plana istinaden değerlendirme yapılması mümkün değildir.

Aynı şekilde, barınak, kayıkhane gibi kıyıda kamu kullanımına sunulmuş tesisin, mevzuata aykırı plan değişikliği ile özel işletmeye (örneğin balık lokantasına) çevrilmesi mümkün değildir.

* “…Kıyı Kanunu ve ilgili yönetmeliğin kimi maddeleri, yürürlük tarihlerinden önceki imar planlarında yapılaşma öngörülmüş ancak henüz yapılaşmamış alanların düzenlenmesine yönelik olduğundan, planda yapılaşmayı yasaklayan amaçlara tahsis edilmiş taşınmazları kapsamamaktadır. Bu nedenle mevcut imar planında kamunun kullanımına ayrılmış bir taşınmazın, sözü edilen yasa ve yönetmelik hükümlerinin yürürlüğe girmesinden sonra, imar planında değişiklik yapılması suretiyle yukarıda değinilen kurallara ters düşen amaçlara tahsis edilmesi mümkün değildir…”2

Ancak Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik m 16/c-4 uyarınca, sahil şeridine 11 Temmuz 1992 (Kıyı Kanununda yapılan en son değişiklik) tarihinden önce yürürlükteki plan ve/veya mevzuatta uygun olarak yapılmış veya inşaat ruhsatı alınarak en az su basman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapılardaki müktesep haklar saklıdır.*Kanımca Yönetmeliğin bu hükmü, kıyı mevzuatına uygunluğu aramadığından (sadece imar planına uygunluğu yeterli gördüğünden), Anayasa ve 3621 sayılı Kıyı Kanununun geçici maddesine aykırıdır.

Anayasa ve Kanunlara aykırı şekilde hiçbir zaman kazanılmış haktan bahsedilmesi mümkün değildir. 23.1.1992 tarih ve 21120 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 18.9.1991 tarih ve 1990/23 Esas, 1991/29 Karar sayılı Anayasa Mahkemesi ilamında aynen;

* “Anayasa Mahkemesi, 25.2.1986 günlü, Esas: 1985/1, Karar: 1986/4*sayılı kararında bu konuyu kıyılarla ilgili olarak incelerken, Anayasa'nın 43/1. maddesindeki, "Kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunu belirleyen hükmü karşısında, özel mülkiyete konu olamayan kıyıda, . .. yılından önce mevzuata aykırı olarak yapılan yapılar yönünden kazanılmış hakların saklı tutulacağı kuralı uygulanamaz. Çünkü yasalara aykırı durumlara dayanılarak kazanılmış hak iddiasında bulunulamayacağı ..." biçiminde karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi, ormanlarla ilgili 14.3.1989 günlü, Esas: 1988/35, Karar: 1989/13 sayılı kararında benzer görüşü yinelemiştir: "... Bir kez, yasanın bir kuralına aykırı biçimde edinilen hakka, daha üstün bir hak bulunmasına karşın, sonsuza değin geçerlilik tanımak, kazanılmış hak durumunu genişleterek Anayasa'nın özel kuralı karşısında sağlıklı kabul etmek kötü niyetlileri bu yolda davranmaya özendirir ve böylece ormanların daralması sonucunu doğurur." 12.12.1989 günlü, Esas: 1989/11, Karar: 1989/48 sayılı kararında da "Anayasa Mahkemesi'nin kararıyla Anayasa'ya aykırılığı saptanan bir yasaya dayanılarak ileriye yönelik hak kazanılması ve kazanılmış bir haktan söz edilmesi olanaksızdır." Sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetilmesine olanak vermeyecek biçimde bir derinliğin saptanması, bu yerlerden kamunun yararlanmasını engelleyecektir. Bu durumda, Anayasa'ya aykırılığı saptanmış bir kurala göre kazanılmış hakların varlığından da söz edilemez. Kamu yararı düşüncesiyle konumları özellik taşıyan alanların kişilere yeni olanak sağlanması amacıyla daraltılması, sahil şeridinden yararlanmada önceliği kamuya veren Anayasa ile bağdaşmaz…”

denilmektedir.

Kıyı mevzuatına uygun yapılaşma şartlarının neler olabileceğini saptamak için daha önceki kıyı mevzuatı ile getirilen sınırlamaların da bilinmesi gerekir.3

1)Türkiye'de deniz, göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinde planlama ve yapılaşmaya ilişkin ilk yasal düzenleme, 20.7.1972 tarihli resmi gazetede yayımlanan 1605 sayılı Kanunla, 6785 sayılı İmar Kanunu'na (RG:16.7.1956) eklenen EK 7 maddesince olmuş ve bu şekilde kıyı alanları da imar düzenine dahil edilmiştir. Buna göre deniz, göl ve nehir kenarlarında 10 m den az olmamak üzere, İmar ve İskan Bakanlığınca tespit edilecek mesafe dahilinde özel şahıslarca kamunun istifadesine ayrılmayan bina inşa edilemez, mevcutlara ilave yapılamaz. EK 7 maddesine göre yayımlanan Yönetmelikte (RG: 18.1.1975 tarih ve 15122 sayı) detaylı düzenlemeler (Özellikle m 1.07 ve m 1.08) yapılmıştır.

2)1.12.1984 tarih, 18590 sayılı resmi gazetede yayımlanan 3086 sayılı Kıyı Kanununa göre; sahil şeridi; kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde, imar planlı yerlerde yatay olarak en az 10 metre, diğer yerlerde en az 30 metre genişliğindeki alan olarak tanımlanmıştır ( m 4).

Anayasanın 43. maddesine açıkça aykırı olan Kanunun tümü, Anayasa Mahkemesinin 25.2.1986 tarih, 1985/1 Esas, 1986/4 karar sayılı ilamı ile iptal edilmiş ve karar 10.7.1986 tarih ve 19160 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış, kararın yayım tarihinden 6 ay sonra (10.1.1987 tarihinde) yürürlüğe girmesi kabul edilmiştir. İptal kararının yürürlüğe girmesinden itibaren 3 yıldan uzun bir süre sonra yeni bir Kanuni düzenleme yapılmıştır.

3) 17.04.1990 tarihinde 3621 sayılı yeni Kıyı Kanunu kabul edilene kadar geçen 3 yıldan uzun bir sürede, kıyılara ilişkin uygulamalar, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı’nın 15.07.1987 tarih 110 sayılı genelgesi ile belirlenmiştir. Buna göre; deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda;

-Uygulama imar planı olan alanlarda en az 10 m,
-Uygulama imar planı bulunmayan belediyeler ile belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışındaki köy ve mezraların yerleşik alanların da en az 30 m,
-Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında planı bulunmayan alanlarda uygulanacak imar yönetmeliğinin 6. maddesine göre yapı yapıla bilecek alanlarda en az 100 m'lik sahil şeridi genişliği belirlenmiştir.

4)17.4.1990 tarih, 20495 sayılı resmi gazetede yayımlanan 3621 sayılı Kıyı Kanununa (m 4) göre sahil şeridi;

Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde;

a) Uygulama imar planı yapılacak alanlarda yatay olarak en az 20 metre genişliğindeki alanı,
b)Uygulama imar planı bulunmayan belediye ve mücavir alan sınırları içinde veya dışındaki yerleşik alanlarda, çevre düzeni ve/veya nazım imar planı bulunsun veya bulunmasın, yatay olarak en az 50 metre genişliğindeki alanı,

c) Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışındaki iskân dışı alanlarda çevre düzeni ve/veya nazım imar planı bulunsun veya bulunmasın yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alanı,

ifade etmektedir. (b) bendinde tespit edilen alan, belediye ve mücavir alan sınırları dışında ve köy yerleşik alanı içinde, daha önce yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine uygun yapıların bulunduğu meskun alanlarda, 10.11.1985 tarihinden önce köy nüfusuna kayıtlı ve köyde sürekli oturanlar tarafından, konut olarak yapılacak yapılar için mevcut teşekkülde dikkate alınarak sahil şeridi yatay olarak en az 10 metreye düşürülebilir.

Bu düzenlemedeki 20 m lik ve 10 m’ye kadar indirilebilecek sınır (4. maddenin (b) bendi ve son fıkrası), sahil şeridi derinliğinin 100 m. den az olmasının, bu yerlerden Anayasa’nın öngördüğü kamu yararına uygun bir yararlanmayı zorlaştıracağı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinin 18.9.1991 tarih, 1990/23 Esas, 1991/29 Karar sayılı ilamı ile iptal edilip, karar 21.1.1992 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmış ve altı ay sonra (21.7.1992 tarihinde) yürürlüğe girmiştir.

5-11.7.1992 tarih, 21281 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 3830 sayılı Kıyı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun en önemli özelliği, kıyının toplum yararına kullanılması için yapılaşmaya kısıtlamalar getirilmesi ve kıyı kenar çizgisinden itibaren ilk 50 m'lik bölüme yapı yapılmasına izin verilmemesidir . Bu kanuna göre deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda; sahil şeridi, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 m. genişliğindeki alandır ve bu alan iki kısımdan oluşmuştur ( m 1-2).

-Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 50 m. genişliğindeki sahil şeridinin birinci bölümü,

-Sahil şeridinin birinci bölümün den itibaren kara yönünde yatay ola rak en az 50 m. genişliğindeki ikinci bölüm.

Kanunun geçici maddesine göre, kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonları bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten (11.7.1992 tarihinden) itibaren 1 yıl içinde (11.7.1993 tarihine kadar) tamamlanacaktır.4

6)3830 sayılı Kanunun Uygulama Yönetmeliği, 13.10.1992 tarih, 21374 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış, ancak oluşan tutarsızlıkların, özellikle de kısmi yapılaşma ile ilgili hükümlerin yarattığı boşlukların giderilmesi için bu Yönetmelikte, 30.3.1994 tarih 21890 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan değişiklikler yapılmıştır.

* “…621 Sayılı Kıyı Kanununun*4*üncü maddesinde yer alan "Sahil Şeridi" tanımı, 11.7.1992 tarihli ve 21281 Sayılı Resmi Gazetede de yayımlanan ve yayım tarihinde yürürlüğe giren 3830 Sayılı Kanunla "Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alam" ifade eder biçimde değiştirilmiş, kıyı alanlarındaki imar planlarının bu değişikliğe uyumlu hale getirilmesi için kanunun geçici maddesinde de kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 1 yıl içinde tamamlanacağı belirtilmiş ve buna ilişkin olarak Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'te yapılan değişiklikte 13.10.1992 tarihli ve 21374 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulmuştur. Söz konusu yönetmelikte, kısmi yapılaşma, "11.7,1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parsellerde, yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış veya ruhsat alınarak en az subasman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapıların sayı ve/veya taban alam itibariyle yüzde elliden fazla olması durumudur" biçiminde tanımlanmıştır. İstem yazısında da değinildiği üzere, gerek 3830 sayılı Kanun gerek yönetmelikte, hiçbir ayrım olmaksızın hem kent, hem kırsal alanlarda üstünde kısmi yapılaşma olmayan imar adalarında, sahil şeridinin 100 metre olarak belirlenmesinin, özellikle yoğun yapılaşmış kent merkezlerinde kısmi yapılaşmanın ada bazında tanımlanmasının kıyı ve sahil şeritlerinin toplum yararına kullanımı genel ilkelerine bir katkısı bulunmayan bazı boşluklar meydana gelmesine, plan bütünlüğünün ve cephe hattının bozulmasına yol açtığı gözlenmiş ve uygulamada ortaya çıkan bu sorunların giderilmesi amacıyla yönetmeliklerde yer alan ve yukarıda belirtilen " Kısmi Yapılaşma" tanımı plan türlerine göre yeniden belirlenmiş ve buna ilişkin yönetmelikte 30.3.1994 tarihli ve 21890 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikte ise, kentsel ve kırsal yerleşmelerde, meskun ve gelişme alanlarını kapsamak, yerleşmenin mevcut ve projeksiyon nüfusuna dayalı gerekli tüm kullanım ve fonksiyonlarım içermek üzere hazırlanmış ve 11.7.1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarına konu alanlarda, kısmi yapılaşmanın, bu planların kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik bandı içerisinde kalan kesimindeki imar adalarının bütününde hesaplanması öngörüldüğünden, bu durumda bir kentin meskun kıyısal alanında yapılaşma çoğunlukla tamamlandığı için önceki yönetmelik uyarınca kısmen veya tamamen yapılaşmamış olması nedeniyle arada boş kalan adalarda da 100 metre çekme zorunluluğu kalkmakta, böylece plandaki kıyıdan çıkma mesafelerine ve cephe hattına uyulması gerekmektedir. Görüldüğü üzere, 13.10.1992 tarihli Yönetmeliğe göre uygulama imar planlarının kıyı kesimindeki imar adalarının tümü teker teker değerlendirilip kısmen veya tamamen yapıl aşmamış adalarla ilgili revizyon planları yapılması gerektiği halde, 30.3.1994 tarihli Yönetmelik, imar planlarının kıyı kesimindeki tüm adaların birlikte değerlendirilerek revizyon planları yapılmasını öngörmekte ve önceki yönetmelik gereğince revizyon planlarım yapan yerel yönetimlerin bu yönetmelikten yararlanamayacaklarına ilişkin bir hüküm taşımamaktadır. Düzenleyici işlemlerin, düzenledikleri alanlarda aksine bir hüküm içermedikleri sürece, uygulanmaları zorunlu bulunduğundan, 13.10.1992 tarihli Yönetmeliğe göre, revizyon planı yapan yerel yönetimlerin de 30.3.1994 tarihli Yönetmeliğin öngördüğü niteleme ve koşullara uygun olarak revizyon planlarında gerekli değişiklikleri yapmalarında, imar mevzuatına ve idare hukukunun genel ilkelerine aykırılıktan söz edilemez…”5

En son 30.3.1994 tarihli Yönetmelik hükümlerine göre;

-Kıyı çizgisi, kıyı, kıyı kenar çizgisi ve sahil şeridine ilişkin çeşitli tanımlamalar yapılmıştır,

-Sahil şeridinin ilk 50 m'lik kısmında kıyıda yapılabilecek yapılarla birlikte yaya yolları, gezinti ve dinlenme alanları, seyir teras alanları ve rekreaktif alanların yer alabileceği belirtilmiştir,

-Sahil şeridinin ikinci 50 m'lik bölümünde; kıyıyı doldurma ve kurutma yolu ile kazanılan arazilerde yapılacak yapılarla birlikte toplumun yararlanmasına açık olma şartı ile kamping ve konaklama ünitelerini içerme yen duş, gölgelik, soyunma kabini, wc, kafe-bar, pastane, lokanta, çay bahçesi, açık spor alanları, spor tesisleri, açık gösteri ve eğlence alanları, lunapark, fuar alanı, el sanatları ürünlerinin satılabildiği alanı 20 m2'yi geçmeyen sergi ve satış ünitelerinin bulunduğu günübirlik turizm tesisleri ve kıyı ve deniz güvenliğini sağlamak amacı ile lojman, konaklama vb. tesisler içermemek üzere inşa edilebilecek karakol ve bu gibi güvenlik yapılarının yer alabileceği belirtilmiştir.

Yukarıdaki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, yapılaşmamış alanlarda, hiçbir zaman için kıyı kenar çizgisine yaklaşma mesafesinin 10 m’nin altına düşmediği görülmektedir.


2)TAMAMEN VEYA KISMEN YAPILAŞMA ŞARTI

Uygulama imar planına göre tamamen yapılaşmış yerlerdeki planların geçerli olduğunun kabul edilmesi suretiyle buradaki yapı sahiplerinin kazanılmış hakları korunmuş olmaktadır. Ancak genelde 17.4.1990 tarihinden önce geçici madde kapsamındaki alanlarda tamamen yapılaşma söz konusu değildir.

Kısmi yapılaşma koşulları Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik (RG: 3.8.1990-20594) m 4/a-b-c-d-bentlerinde belirtilmiştir. Bir bölgenin meskun kıyısal alanında yapılaşmanın çoğunlukla tamamlanması halinde, arada kalan boş adalarda da kısmi yapılaşma dolayısıyla 100 metre çekme mecburiyeti ortadan kalkmakta, plandaki, kıyıdan çekme mesafelerine ve cephe hattına uyulması sağlanmaktadır.

Buna göre;

a)Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında; 11 Temmuz 1992 tarihinden önce belirli bir kullanım amacına dayalı olarak onaylanmış 1/1000 ölçekli mevzi imar planlarının kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik kesim içerisindeki imar adalarında;

a1)Üzerinde yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılar ile ruhsat alınarak en az su basman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapıların bulunduğu parsellerin sayısının, imar adasındaki toplam parsel sayısının veya

a2)Kullanılan toplam taban alanının, toplam alanın

yüzde ellisinden fazla olması durumunda kısmi yapılaşma söz konusudur.

Üzerinde birden fazla yapı yapılması mümkün olan parseller, en az su basman seviyesinde inşaatı tamamlanmış olmak kaydı ile taban alanı veya yapı sayısı itibariyle bu kapsamda değerlendirilir. Bir başka anlatımla, üzerinde birden fazla yapı yapılan parsellerde, en az su basman seviyesinde olan yapılar, sayı ve taban alanları bakımından dikkate alınacaktır. Örneğin mevzi imar planına konu bir adada 3 parsel var ve ruhsatlara göre 1 ve 2 parselde birer adet, 3 nolu parselde de 2 adet yapı yapılacak ve bunlardan 1 ve 2 nolu parsellerde hiç inşaat yok, 3 noluda ise 2 adet su basman seviyesinde inşaat varsa, bu su basman seviyesindeki inşaatların toplam alanı, adada (1-2-3 parsellerde) kullanılacak toplam inşaat alanının %50’sinden fazla ise, kısmi yapılaşmanın varlığı kabul edilecektir.

Yukarıdaki açıklamalara göre mevzi imar planı kapsamındaki yerlerde;

aa)Öncelikle kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik kesim içerisindeki imar adalarının sayısı tespit edilecektir. Tamamı 100 m lik kesim içinde kalmayan veya başka bir anlatımla, sadece bir kısmı 100 m lik kesim içinde kalan imar adaları bakımından nasıl bir değerlendirme yapılacağı belirtilmemiştir. Kanımca imar adasının bir kısmı bile 100 m lik kesim içinde kalırsa tümü dikkate alınarak sonuca varılmalıdır.6

ab)Söz konusu adalardaki toplam parsel sayısı tespit edilecek.

ac)Tamamlanmış yapılar ile ruhsat alınarak en az su basman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapıların bulunduğu parsellerin sayısı tespit edilecektir. Bu sayı toplam parsel sayısının yarısından fazla ise kısmı yapılaşma mevcuttur. Aksi halde aşağıdaki değerlendirme yapılacaktır.

ad)Söz konusu adalardaki en az subasman seviyesindeki inşaatların toplam taban alanı bulunacak.

ae)Adalardaki toplam alan bulunacaktır. En az subasman seviyesindeki inşaatların taban alanları toplamı, adalardaki toplam alanın yarısından fazla ise kısmı yapılaşma vardır. Aksi halde yoktur.

b)Kentsel ve kırsal yerleşmelerde; Meskun ve gelişme alanlarını kapsamak yerleşmenin mevcut ve projeksiyon nüfusuna dayalı gerekli tüm kullanım ve fonksiyonları içermek üzere hazırlanmış ve 11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarının kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik bandı içerisinde kalan kesiminde yer alan imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında; (a) bendindeki tanıma uygun yapılaşma olması durumudur. Aksi halde (a) bendi hükümleri geçerlidir.

Yukarıdaki açıklamalara göre uygulama imar planı bulunan yerleşmelerde;

ba)Öncelikle kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik kesim içerisindeki imar adalarının sayısı tespit edilecektir. Burada da imar adasının bir kısmı bile 100 m lik kesim içinde kalırsa tümü dikkate alınarak sonuca varılmalıdır.

bb)Her bir adada mevzi imar planı ile ilgili yukarıdaki açıklamalara uygun şekilde, kısmi yapılaşma olup olmadığı tespit edilecektir. Bir başka anlatımla, her imar adasında, üzerinde yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılar ile ruhsat alınarak en az su basman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapıların bulunduğu parsellerin sayısının, imar adasındaki toplam parsel sayısının veya kullanılan toplam taban alanının, toplam alanın yüzde ellisinden fazla olması durumunda kısmi yapılaşma söz konusudur. Bu şekilde kısmi yapılaşmanın olduğu ada sayısı belirlenecektir.

bc)Kısmi yapılaşan ada sayısı, toplam ada sayısının yarısından fazla ise, kısmi yapılaşma vardır.

* “…İdare mahkemesince, dava konusu parselin yer aldığı imar adası bazında kısmi yapılaşma gerçekleşmediğinden müktesep hak bulunmadığı sonucuna ulaşılmış ise de; taşınmazın mevzi değil, uygulama imar planı kapsamında kalması, davalı idarece yapılan tespite göre uygulama imar planının kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik band içerisinde kalan kesiminde yer alan imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında yapılaşmanın gerçekleşmiş olması karşısında dava konusu taşınmaz açısından Yasa ve Yönetmelikte öngörülen kısmi yapılaşmanın gerçekleştiğinin kabulü gerekir.”7

Bu şartlar sağlanmıyorsa, mevzi imar planları ile ilgili olarak (a) bendindeki hükümlere göre ada bazında değerlendirme yapılacaktır.

Yönetmeliğin 4. maddesinin Kısmi Yapılaşma ile ilgili bölümünün (c ) ve (d) bentlerinde de turizm alan ve merkezleri bakımından, 11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarına göre yukarıdaki değerlendirmelerin yapılacağı belirtilmektedir.

Kısmi yapılaşma ile ilgili tespit yapılmaksızın ve plan raporlarında da bu hususta hiçbir hüküm ve açıklama getirilmeksizin hazırlanan plan hukuka aykırı olacaktır.

Burada kısmi fiili yapılaşmanın değil, imar mevzuatına uygun kısmi yapılaşmanın dikkate alınması gerektiği açıktır.8

Danıştay, kısmi yapılaşma tespiti yapılmaksızın hazırlanan plana karşı açılan davadaki yargılama sırasında, idarenin kısmi yapılaşmanın varlığına dair savunmasına itibar edilmesi gerektiği görüşündedir.

* “…mahkemece, davacıların dava konusu plan değişikliği ile kıyı kenar çizgisinden itibaren tamamen yapılaşmaya kapalı olan 20 metrelik bölümün de yapılaşmaya açıldığı ve %56 oranında yapılaşma bulunduğu yolundaki davalı idare iddiasının yerinde olmadığına ilişkin iddialarının yeterince araştırılmadığı ve Kıyı Kanunu ile uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri yürürlüğe girmeden önce sözkonusu alanın imar planında hangi amaca ayrıldığı ve yapılaşmaya açık olup olmadığının açıklığa kavuşturulmaksızın kısmi fiili yapılaşmadan söz edilerek plan değişikliğinin uygun olduğuna karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda yukarıda sözü edilen yasa hükümleri de dikkate alınarak, yasa ve yönetmelik hükümleri yürürlüğe girmeden önce bölgede mevcut imar planına göre dava konusu alanının yapılaşmaya açılıp açılmadığı, eğer açılmışsa %50 oranında yapılaşmanın gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarının mahkemece araştırılarak yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.”9

Yukarıdaki kararın kısmi yapılaşmanın varlığının araştırılması gerektiğine dair bölümüne katılmıyorum. Çünkü, sahil şeridinin yapılaşmaya açılması için kısmi yapılaşmanın mevcut olması şarttır. Mevzuattaki bu şartın gerçekleştiği tespit edilemeden hazırlanan plan hukuka aykırıdır. Kısmi yapılaşmanın mevcut olup olmadığının yargılama sırasında belirlenmesi, idarenin yerine geçilerek hazırlık işleminin yargı yoluyla yapılması sonucunu doğurmaktadır. Oysa, idari yargıda, hazırlık işleminin, bir başka anlatımla, idarenin kısmi yapılaşmanın varlığına dair tespitinin hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerekir.


3)3621 SK m 8/2 HÜKÜMLERİNİN SAKLI OLMASI ŞARTI

Söz konusu maddeye göre, sahil şeritlerinde uygulama imar planı bulunan yerlerde, duvar, çit, parmaklık, tel örgü, hendek, kazık ve benzeri engeller oluşturulamaz. Moloz, toprak, curuf, çöp gibi kirletici ve çevreyi bozucu etkisi olan atık ve artıklar dökülemez, kazı yapılamaz.

SONUÇ: 3621 sayılı Kıyı Kanunu geçici maddesinde;

“Bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten (17.4.1990 tarihinden) önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümleri geçerlidir. Ancak 8 inci maddenin ikinci fıkra hükümleri saklıdır”

denilmektedir. Söz konusu maddenin uygulanabilmesi için, 17.4.1990 tarihinden önce kıyı mevzuatına uygun onaylanan plandaki plan hükümleri ve şartlar dikkate alınarak değerlendirme yapılacaktır. Kıyı mevzuatına aykırı bir şekilde onaylanan plana istinaden değerlendirme yapılması mümkün değildir.

Kıyı mevzuatı incelendiğinde yapılaşmamış alanlarda, hiçbir zaman için kıyı kenar çizgisine yaklaşma mesafesinin 10 m’nin altına düşmediği görülmektedir.

Kısmi yapılaşma ile ilgili tespitin nasıl yapılacağı Yönetmelikle düzenlenmiş olup, bu tespit yapılmaksızın ve plan raporlarında da bu hususta hiçbir hüküm ve açıklama getirilmeksizin hazırlanan plan hukuka aykırı olacaktır.


1 Bursa Barosu Avukatı.
2 Dan. 6. D. 30.9.1998, 1997/4422, 4215.
3 Detaylı açıklamalar için bkz. Türkiye’de Kıyı Alanları Konusunda Geçmişten Günümüze Ulusal Mevzuat, SESLİ Faik Ahmet / AKYOL Nihat, http://www.hkmo.org.tr/resimler/ekler/57D8_3c04118df112c13_ek.pdf.

4 1*yıllık sürenin bir ivedilik sağlamak üzere mi konduğu, yoksa 1 yıldan sonra revizyon yapılamayacağının mı ifade edildiği konusundaki tereddütün giderilmesine yönelik Bakanlık talebi sonucu; Bu hükmün, sahil şeritlerindeki imar planlarının kanuna uyumunu sağlamak için plan revizyonlarının biran önce tamamlanması amacına yönelik olması nedeniyle sınırlayıcı bir nitelik taşımadığına, dolayısıyla kanunda belirli 1 yıllık süreden sonra yapılan revizyon planlarında geçerli bulunduğuna, kaldı ki Bakanlığın da 30.3.1994 tarihli Yönetmeliği yürürlüğe koymak suretiyle bu süreden sonra revizyon planları yapılmasına olanak tanıdığına karar verilmiştir, Dan 1. D. 29.2.1996, 16/47.
5 Dan. 1. D. 29.2.1996, 16/47.
6 Nitekim sonradan ulaşılan Bayındırlık Ve İskan Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü 28.11.1994 tarih ve B.09.0.TAU.0.15.00.00-000096062/19946 sayılı yazısında da aynı görüş benimsenmiştir.




7 Dan. 6. D. 23.2.2005, 2004/7361, 1115.
8 Dan. 6. D. 30.9.1998, 1997/4422, 4215.
9 Dan. 6. D. 30.9.1998, 1997/4422, 4215.
---------------

------------------------------------------------------------

---------------

------------------------------------------------------------

1
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Kıyı Kanunu Geçici Maddesinin İncelenmesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Nezih Sütçü'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
16-01-2016 - 04:15
(3016 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Henüz hiç değerlendirilmedi.
Okuyucu
7887
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 9 dakika 22 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,61 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 26865, Kelime Sayısı : 3863, Boyut : 26,24 Kb.
* 4 kez yazdırıldı.
* 2 kez indirildi.
* 3 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1885
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03450799 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.