Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale İhtiyari Can Sigortasının Bir Türü Olarak Hayat Sigortası

Yazan : Numan Tekelioğlu [Yazarla İletişim]
Avukat

İHTİYARİ CAN SİGORTASININ BİR TÜRÜ OLARAK HAYAT SİGORTASI
Av.Numan TEKELİOĞLU

ÖZET
Bu çalışmada, ihtiyari can sigortasının bir türü olan hayat sigortası üzerinde durulacaktır. Dört temel başlık altında inceleyeceğimiz çalışmamızın birinci bölümünde hayat sigortasının tanımı, hukuki niteliği ve çeşitleri üzerinde durulacaktır. İkinci bölümde hayat sigortası sözleşmesi başlığı altında, sözleşmenin kurulması, sözleşme tarafları ve ilgili kişiler incelenecektir. Üçüncü bölümde hayat sigortası sözleşmesine taraf olan kişilerin hak ve yükümlülükleri anlatılmaya çalışılacaktır. Dördüncü ve son bölümde ise hayat sigortası sözleşmesinin sona ermesi irdelenecek ve sonuç bölümünde de hayat sigortasına ilişkin elde ettiğimiz veriler ışığında değerlendirmelerimiz yer alacaktır.
Anahtar Kelimeler : Hayat Sigortası, Sözleşme, Taraflar, Haklar , Yükümlülükler
ABSTRACT
In this study, we will focus on life ınsurance, which is a type of discrenatory ınsurance. Under four main headings in the first part of our study we will examine the definition of life insurance, will focus on the legal nature and varieties.In the second part of the life insurance contract under the agreement establishing the contracting parties and interested persons will be examined. In the third part of the life insurance contract, the rights and obligations of those parties will be explained. The fourth and final chapter of the life insurance contract termination and the results will be discussed in the section on life insurance in the light of the data we have obtained our assessment.
Key Words: Life Insurance, Contract, Parties , Rights, Liabilities





GİRİŞ
Sigorta kavramı, insanların çeşitli olaylar sonucunda uğrayabilecekleri zararlardan korunması düşüncesine dayanmaktadır. İnsan, günlük hayat içerisinde gerek malvarlığı ve gerek vücut bütünlüğü açısından pek çok risk altındadır. Söz gelimi kişinin aracıyla trafikte kaza yapması, evinde yangın çıkması veya ağır bir hastalığa yakalanması halleri her an karşılaşılabilecek risk faktörlerinden sadece birkaçıdır. Dolayısıyla sigorta, ileride karşılaşılabilecek tehlikelere karşı önlem alma ve yardımlaşma düşüncesinin bir ürünüdür.İşte bu düşünceyle birlikte gelişen sigorta, zamanla hızlı bir gelişim sürecine girmiş ve günümüzde başlı başına büyük bir sektör haline gelmiştir. Sosyal sigortalardan ayrı ve bağımsız olarak gelişen bu sektöre yön veren hukuk kuralları da zaman içerisinde ‘’sigorta hukuku’’nu oluşturmuştur.
Ülkemizde sigortacılık alanını düzenleyen iki temel kanun bulunmaktadır. İlki 2007 tarih ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’dur. Bu kanunda sigorta şirketlerinin kuruluş şartları ve bağlı olduğu hükümlere yer verilirken, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun altıncı kitabında sigorta hukukunun genel hükümleriyle birlikte zarar sigortaları ve can sigortaları düzenlenmiştir. Bu çalışmanın temel konusunu oluşturan hayat sigortası da, can sigortalarının en önemli türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira kişiler hayatta oldukları sürece kendilerinin ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerin ekonomik anlamda rahatlık çerisinde olmalarını sağlamaya çalışırlar. Ölmeleri halinde ise geride bıraktıkları kişilerin ekonomik olarak sıkıntıya düşmemesi için çaba harcarlar. İşte kişilerin bu amaç doğrultusunda karşılaşabilecekleri rizikoları gideren sigorta türü hayat sigortası olmaktadır. Her ne kadar hayat sigortasının can sigortalarının en önemlisi olarak belirtmiş olsak da ülkemizde hayat sigortası yeterince gelişememiştir. Bunun temel sebeplerinden birisi hiç şüphesiz genel anlamda ülkemizde sigorta bilincinin yerleşmemiş olması ve gelir dağılımındaki bozukluktur. Bir diğer temel sebep de mevzuatla ilgili olarak 6762 sayılı TTK’nun beşinci kitabında yer alan hayat sigortası sözleşmesine ilişkin hükümlerin gelişen ihtiyaçlar karşısında yetersiz kalmasıdır. Neyse ki 6102 sayılı yeni TTK’da eski kanuna ait bazı hükümler aynen korunmakla birlikte, uygulamadaki ihtiyaçlara binaen yeni hükümler getirilmiştir.
BİRİNCİ BÖLÜM
I.Hayat Sigortasının Tanımı ve Hukuki Niteliği
Mülga 6762 sayılı ticaret kanununda hayat sigortasına ilişkin bir tanım yer almamakla beraber, 6102 sayılı TTK’da hayat sigortasının genel bir tanımı verilmiştir. Buna göre sigortacının belli bir prim karşılığında, sigorta ettirene veya onun belirlediği kişiye, sigortalının ölümü veya hayatta kalması halinde, sigorta bedelini ödemeyi üstlendiği sigorta türüne ‘’hayat sigortası’’ denmektedir (m.1487/1). Tanımdan da anlaşılacağı üzere, hayat sigortasının konusunu belirli bir kişinin ölümü veya hayatta kalması oluşturur. Dolayısıyla hayat sigortasında riziko hali yalnızca kişinin ölmesi olayı değil, aynı zamanda hayatta kalması hali de olabilir. Sigortacı, bir kimsenin belirli bir süre sonunda, sözleşmede belirlenen şartlar içinde ölümü veya yine sözleşmede belirlenen süre sonunda hayatta kalma hallerini sigorta etmektedir.
Hayat sigortası sözleşmesi, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Bilindiği üzere tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, her iki taraf da birbirinin alacaklısı ve borçlusudur. Her iki taraf da birbirlerine edim vaat etmek suretiyle borç yüklenmektedir. Bu sebeple, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde edimler arasında bir bağımlılık ve karşılıklılık ilişkisi bulunmaktadır. Sigorta sözleşmesinde de sigorta ettiren belli bir prim ödeme borcu üstlenmekte, sigortacı da buna karşılık sözleşme süresi boyunca rizikoyu taşıma ve riziko gerçekleştiği zaman da tazminat borcunu ödemeyi üstlenmektedir. Görüldüğü üzere, hayat sigortası sözleşmesinde sigortacı ve sigorta ettiren, birbirinin hem alacaklısı hem borçlusudur.
Sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğünün belli bir rizikonun gerçekleşmesine bağlanmış olması, hayat sigortası sözleşmesinin ‘’şarta bağlı sözleşme’’ olup olmadığı sorusunu akla getirmektedir. Bir borcun ortaya çıkması, gelecekteki belirsiz bir olayın gerçekleşmesine bağlı ise ‘’şarta bağlı borç’’ söz konusudur. Hayat sigortası sözleşmesinde de sigortacının tazminat ödeme borcunun rizikonun gerçekleşmesine bağlanmış olduğu düşünülerek ilk bakışta şarta bağlı sözleşme gibi düşünülse de hayat sigortası sözleşmesi şarta bağlı sözleşmelerden değildir. Zira sigortacının borcu yalnızca rizikonun gerçekleşmesiyle birlikte sigorta tazminatı ödemekten ibaret değildir. Sigortacı, sözleşme süresi boyunca aynı zamanda bir sigorta koruması sağlamaktadır. Ayrıca hayat sigortası sözleşmelerinde söz konusu olan ‘’ölüm’’ veya ‘’hayatta kalma’’ halleri, tarafların iradelerine dayanmayıp hayat sigortası sözleşmelerinin akdi unsurlarını oluşturmaktadır. Yani şarta bağlı sözleşmelerdeki ‘’şart’’ kavramının taraf iradelerinden doğma özelliği, hayat sigortası sözleşmelerinde mevcut değildir.
II. Hayat Sigortası Türleri
6102 sayılı TTK m.1487/1’de hayat sigortasının tanımı verilirken, hayat sigortasının ‘’ölüm’’ veya ‘’hayatta kalma’’ hallerine bağlı olarak iki temel türde yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. Ancak doktrinde bu iki türün alt türlerine de yer verilmekte ve bunun dışında başka hayat sigortası türleri de anlatılmaktadır. Biz burada ‘’Ölüm Hali Hayat Sigortası’’, ‘’Hayatta Kalma Hali Hayat Sigortası’’ ve ‘’Karma Hayat Sigortası’’ olmak üzere üç temel başlıkta ele alacağız.
a)Ölüm Hali Hayat Sigortası
Hayat sigortasının en temel ve eski türü ölüm haline dayalı olarak yapılan hayat sigortasıdır. Bu tür sigorta ‘’süresiz’’ veya ‘’süreli’’ ölüm hali şeklinde kendi içinde ikiye ayrılır. Süresiz ölüm hali hayat sigortasında, sigortalı tüm yaşamı boyunca sigorta teminatı altındadır. Sigortalı öldüğü zaman sigortacı sigorta tazminatını varsa lehtara, yoksa sigortalının mirasçılarına ödemek durumundadır. Bu tür sigorta genellikle belli kişilere bakmakla yükümlü olan kişiler tarafından, ölümlerinden sonra geride kalanların ekonomik gücünün etkilenmemesi amacıyla yaptırılmaktadır. Süreli ölüm hali hayat sigortalarında ise, sözleşmede belirlenen süre içerisinde sigortalının ölümüyle birlikte lehtara sigorta tazminatı ödenir. Dolayısıyla sözleşme süresi sona erdiğinde sigortalı halen hayatta ise sigortacının tazminat ödeme borcu ortadan kalkar.
b) Hayatta Kalma Hali Hayat Sigortası
Hayat sigortası sözleşmesinin ikinci temel türü olan ‘’hayatta kalma hali’’hayat sigortasında sigortacının tazminat yükümlülüğü sigorta sözleşmesinde belirlenen süre içerisinde sigortalının hayatta kalmasına bağlı olmaktadır. Yani bu durumda sigortacının üstlendiği riziko, sigortalının hayatta kalmasıdır. Bu tür sigorta da ‘’Meblağ Ödemeli’’ ve ‘’ Gelir(İrat) Ödemeli’’ sigorta olmak üzere kendi içinde ikiye ayrılmaktadır. Meblağ ödemeli sigorta sözleşmesinde sigortalının sözleşmede belirlenen süre içerisinde hayatta kalması halinde sigortacı, yine sözleşmede belirlenen meblağı bir defada ödemek borcu altına girer. Sigortalı, sözleşmede belirlenen süre sonunda hayatta kalmayıp ölürse, sigortacının tazminat ödeme borcu ortadan kalkar. Gelir (İrat) ödemeli sigorta sözleşmelerinde ise sigortacı, sigortalının hayatı boyunca veya sözleşmede belirlenen süre boyunca sabit veya artan oranlarda fakat sürekli olarak gelir sağlama borcu altına girer. Dolayısıyla bu tür sözleşmelerde sigortacının üstlendiği riziko, sigortalının hayatta kalacağı süredir.
c) Karma Hayat Sigortası
Karma hayat sigortası yukarıda açıkladığımız ‘’ölüm hali’’ ve ‘’ hayatta kalma hali’’ hayat sigortalarını tek çatı altında toplayan sigorta türüdür. Zira ölüm hali hayat sigortaları ile hayatta kalma hali hayat sigortaları birbirinin karşıtı riskleri teminat altına almaktadır. Dolayısıyla her iki tür sigortada da sigorta ettiren aleyhine bazı sonuçlar doğabilmektedir. İşte bu olumsuz durumları telafi edebilmek amacıyla ‘’karma hayat sigortası’’ oluşturulmuş ve böylece birbirinin karşıtı olan risklerin tamamı teminat altına alınmıştır. Karma hayat sözleşmesinde, sözleşmede belirlenen süre sonunda sigortalı ister ölsün ister hayatta kalsın, her iki durumda da sigortacının sigorta tazminatı ödeme borcu doğmaktadır. Karma hayat sigortası da ‘’kar paylı’’ ve ‘’kar paysız’’ olmak üzere kendi içinde iki türe ayrılmaktadır. Kar paysız karma hayat sigortasında, sözleşmede kararlaştırılan miktarla riziko gerçekleştiğinde ödenecek miktar aynıdır. Kar paylı karma hayat sigortasında ise, sözleşmede belirlenen miktarın yanında yıllık kar payları ve dönem sonu karları da ödenir. Tabi durum böyle olunca, kar paylı hayat sigortasının primleri çok daha yüksek olmaktadır.
İKİNCİ BÖLÜM
HAYAT SİGORTASI SÖZLEŞMESİ
I.Genel Olarak
Hayat sigortası sözleşmesi, daha önce de belirttiğimiz gibi, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Sigorta ettiren belli bir prim ödeme borcu altına girerken, sigortacı ise sigorta ettirene veya onun belirlediği kişiye sözleşmede belirlenen durumların gerçekleşmesi halinde sigorta bedelini ödeme borcu altına girmektedir. Görüldüğü üzere hayat sigortası sözleşmesinde hem belirli sözleşme tarafları, hem de sözleşmeye taraf olmamakla birlikte sözleşmeden etkilenen ilgili kişiler vardır. Biz de bu bölümde sözleşme tarafları ve ilgili kişiler üzerinde duracağız.
II. Sözleşme Tarafları
a) Sigortacı
Sigortacı, sigorta primi karşılığında sigorta himayesini sağlama borcu altında olan ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu hükümlerine göre kurulup faaliyet gösteren şirketlerdir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu m.3’e göre ülkemizde sigorta sözleşmesi yapabilecek kuruluşlar ancak anonim şirket veya kooperatif olmak durumundadır.Ancak sigorta sözleşmelerinin tarafı olan sigorta şirketleri ülke çapında faaliyet göstermek amacıyla ‘’acente’’ ve ‘’broker’’ denen sigorta aracıları vasıtasıyla bu sözleşmeleri gerçekleştirmektedir. Sigortacılık faaliyetinde bulunmak isteyen şirketlerin kanunda 5684 sayılı kanunda belirtilen şartları sağladıktan sonra ayrıca Müsteşarlıktan ruhsat alması gerekmektedir. Ruhsatsız bir şirket ile onun bu durumunu bilerek yapılan sigorta sözleşmeleri hakkında Borçlar Kanunu’nun kumar ve bahisle ilgili 604 ve 605. Maddeleri uygulanacaktır (m.1401/2).
b) Sigorta Ettiren
Sigorta ettiren sigorta sözleşmesinin diğer tarafı olup, prim ödeyerek rizikoyu sigortacıya devreden ve buna karşılık sözleşmeden doğan borçları üstlenen kişidir. Sigorta ettiren bir gerçek kişi olabileceği gibi, tüzel kişi de olabilir. Ancak bir kişinin sigorta sözleşmesi yapabilmesi için fiil ehliyetine sahip ve ergin olması gerekir. Sigorta ettiren ile sigortalı her zaman aynı kişi olmayabilir. Başka bir deyişle sigorta ettiren, kendisinin hayatını sigorta ettirebileceği gibi başkasının hayatını da sigorta ettirebilir (m.1490/1). Sigortalı veya lehtarın sigorta ettirenden farklı kişiler olması durumunda bu kişiler, sigortacıya karşı herhangi bir borç altında olmazlar.
III. Sözleşme İle İlgili Kişiler
a)Sigortalı
Sigortalı, üzerinde riziko gerçekleşecek olan ve bu nedenle ‘’riziko kişisi’’ olarak da adlandırılan kişidir. Eğer sigorta ettiren kendi hayatını sigorta ettirmişse, sigorta ettiren ile sigortalı aynı kişiler olmaktadır. Ancak sigorta ettiren bir başkasının hayatını sigorta ettirmişse, bu durumda sigorta ettiren ile sigortalı farklı kişilerdir. Başkasının hayatı üzerine sigorta yapılabilmesi için, o kişinin hayatının devamında lehtarın menfaati bulunmalıdır (m.1490/2). Mülga 6762 sayılı kanunun 1321’inci maddesinde menfaat şartı ‘’maddi veya manevi’’ menfaat şeklinde düzenlenmişti. 6102 sayılı kanunda ise sadece menfaatin bulunması gerektiğinden bahsedilmiştir. Sözleşmenin yapılmasından sonra menfaat şartının ortadan kalkması durumunda sözleşme o andan itibaren geçersiz hale gelir (m.1490/4). Ayrıca ölüm ihtimaline karşı yapılan sigortalarda, sigorta bedeli mutat cenaze masraflarını aşarsa sigortalının veya varsa kanuni temsilcisinin yazılı izni gerekmektedir (m.1490/2). Eğer sigortalı on beş yaşından büyükse, kanuni temsilcisinin dışında sigortalının da izni alınmak zorundadır. İzin alınmadan yapılan sözleşme, icazet verilmediği takdirde geçersizdir (m.1490/2).

b) Lehtar
Lehtar, hayat sigortasında sözleşmede belirlenen rizikonun gerçekleşmesi halinde yine sözleşmede belirlenen sigorta tazminatını alma hakkına sahip olan kişidir. Her ne kadar sigortalı kavramıyla yakın görünse de, lehtar yalnızca sigorta tazminatına hak kazanan kişidir. Sigortalıda olduğu gibi rizikonun lehtar üzerinde gerçekleşmesi söz konusu değildir. Lehtar sözleşmenin yapılmasında taraf olarak bulunmadığı için, lehtarın ehliyetsizliği veya sözleşmenin yapılmasında iradesinin bulunup bulunmadığı önemli değildir.
6102 sayılı TTK m.1493’te lehtarın atanması ve değiştirilmesine ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Buna göre sigorta ettiren, gerçek ya da tüzel kişi lehine sigorta sözleşmesi yapabilir (m.1493/1). Lehtar tayini tek taraflı bir işlem olduğu için, sigorta ettirenin lehtar tayini veya değiştirilmesinde sigortacının onayını alması gerekmez. Fakat sigorta ettiren atadığı lehtarı sigortacıya bildirmelidir (m.1493/2). Aksi takdirde sigortacı iyi niyetli olarak yaptığı ödeme sonucu borcundan kurtulur (m.1493/3). Eğer sigortacı sigorta poliçesine lehtarı değiştirme hakkından vazgeçtiğini yazdırmış ve poliçeyi lehtara vermişse artık o lehtarı değiştiremez (m.1493/4). Fakat buna rağmen, mirasçılıktan çıkarma veya hibeden dönme halleri gerçekleşir yahut o kişinin lehtar olarak atanmasına ilişkin sebep ortadan kalkarsa bu durumda lehtar değiştirilebilir (m.1493/4).
Ölüm rizikosuna karşı yapılan hayat sigortalarında, birden fazla kişi payları belirtilmeden lehtar olarak atanırsa sigorta bedeli üzerinde hepsi eşit oranda hak sahibi olacaktır. Eğer hak sahiplerinden biri hakkını almak istemezse onun payı diğerlerinin payına eklenecektir (m.1494/1).
Sigorta sözleşmesinde lehtarın belirtilmemiş olması halinde ne olacağı sorusu mülga 6762 sayılı kanun döneminde tartışmalı olmakla birlikte 6102 sayılı kanunda buna ilişkin düzenleme yapılmıştır. Ölüm rizikosuna karşı yapılan sigortalarda lehtar belirtilmemişse, sözleşmenin sigorta ettirenin mirasçıları lehine, hayatta kalma ihtimaline karşı yapılan sigortalarda ise sigortalı lehine yapıldığı kabul edilir (m.1494/2).
Lehtarın adı sigorta sözleşmesinde belirtilmiş ve sigorta ettiren lehine sözleşmeden doğan alacaklar haczedilmiş veya sigorta ettiren hakkında iflasın açılmasına karar verilmişse, lehtar sigorta ettirenin onayı ile sözleşmeye onun yerine taraf olabilir (m.1505/1). Lehtar sözleşmeye taraf olursa, sözleşmenin sigortacı tarafından feshedilmesi durumunda, haczi uygulatan alacaklının veya iflas masasının alacaklarını, sigorta ettirenin sigortacıdan isteyebileceği miktara kadar karşılamakla yükümlüdür (m.1505/2).Lehtarın sözleşmede hiç veya adı belirtilerek gösterilmemesi halinde sigorta ettiren yerine sözleşmeye taraf olma hakkı sigorta ettirenin eşine ve çocuklarına geçecektir (m.1505/3).
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
HAYAT SİGORTASI SÖZLEŞMESİNDE BEYANLAR
I.Genel Olarak
Beyan yükümlülüğü, sigorta ettirenin sözleşme çerçevesinde üstlendiği önemli yükümlülüklerinden birisidir. Sigorta sözleşmesi, mahiyeti gereği süreklilik arz etmektedir. Dolayısıyla sigorta ettirenin sözleşmenin yapılması, devamı ve rizikonun gerçekleşmesi sırasında yapacağı beyanları iyi niyet ilkesine dayanmak durumundadır. Özellikle de sözleşmenin kurulması aşamasında sigortacının sigorta ettirene yönelteceği sorulara sigorta ettirenin hiçbir önemli hususu göz ardı etmeden dürüstçe cevaplaması gerekmektedir. Zira, sigortacı sorduğu sorulara almış olduğu cevaplara göre rizikoyu üstlenip üstlenemeyeceğine karar verir. Bu sebeple kanunumuzda sigorta ettirenin sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu açıkça belirtilmiştir (m.1435/1). Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilmedikçe önemli kabul edilir (m.1435/1).
Uygulamada sigorta sözleşmeleri yapılırken sigortacı tarafından sigorta ettirene yazılı liste halinde bir dizi soru yöneltilmekte ve cevaplandırması istenmektedir. Kanunumuzda buna ilişkin de bir hükme yer verilmiş ve sigortacının sigorta ettirene bu şekilde sorular içeren bir liste vermesi halinde, sunulan listede yer almayan hususlara ilişkin olarak sigorta ettirene hiçbir sorumluluk yüklenemeyeceği düzenlenmiştir (m.1436/1). Ancak sigorta ettirenin önemli bir hususu kötü niyetli olarak saklamış olması durumunda sorumluluğu devam eder (m.1436/1)
II. Yanlış Yaş Beyanı
6102 sayılı TTK’da hayat sigortası çerçevesinde beyan yükümlülüğüne ilişkin özel hükümlere yer verilmiştir. Bunlardan ilki, yanlış yaş beyanına ilişkindir. Sigortalının sözleşmenin yapılması sırasında yaşını yanlış bildirmesi sonucu prim düşük belirlenmişse, sigorta bedeli, gerçek yaşa göre alınması gereken primin, belirlenen prime oranına göre ödenir (m.1497/1). Eğer indirimden önce riziko gerçekleşip sigorta bedeli ödenmişse sigortacı ödediği fazla kısmın faiziyle birlikte geri verilmesini isteyebilir (m.1497/1). Gerçek yaşa göre fazla prim ödenmesi durumunda, sigorta bedeli ödenen prime göre artırılır. Artırımdan önce sigorta bedeli ödenmiş ise eksik kısım sigortacı tarafından tamamlanır (m. 1497/2). Yanlış yaş bildirimi sebebiyle gerçek yaşın, sözleşmenin yapıldığı sırada teknik esaslara göre belirlenen sınırlar dışında kalması halinde sigortacı sözleşmeden cayabilir (m. 1497/3).
Görüldüğü üzere kanun düzenlemesinde mümkün olduğunda mevcut sözleşmelerin bir şekilde devamını sağlamaya yönelik hükümler yer almaktadır. Zira hayat sigortaları uzun dönemli sigortalardır ve bazı hayat sigortalarının yatırım amaçlı yapılması durumu da göz ardı edilmemelidir.
III. Sözleşmenin Yapılması Aşamasında Beyan Yükümlülüğünün İhlali
Hayat sigortasında beyan yükümlülüğüne ilişkin bir diğer husus, sözleşmenin yapılması sırasında meydana gelen beyan yükümlülüğünün ihlali durumunda ortaya çıkacak sonuçlara ilişkindir. Burada da yanlış yaş bildiriminde olduğu gibi, sözleşmenin yapılması aşamasındaki beyan yükümlülüğünün ihlalinde de sözleşmenin devamını sağlamaya yönelik hükümler düzenlenmek istenmiştir. Bu nedenle, sigortacının yenilemeler de dâhil olmak üzere, sözleşmenin yapılmasından itibaren beş yıl geçmesi halinde, sigorta ettirenin sözleşmenin yapılması sırasında beyan yükümlülüğünü ihlal etmiş olması sebebiyle sözleşmeden cayamayacağı ancak prim farkı isteyebileceği hüküm altına alınmıştır. Sigorta ettirenin prim farkı ödemeyi kabul etmemesi durumunda sigortacı riziko gerçekleştiğinde ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta bedelini öder (m.1498/1). Ancak sigorta ettiren, beyan yükümlülüğünü kasıtlı bir biçimde ihlal etmişse sigortacı sözleşmeden cayabilir. Ayrıca, beyan yükümlülüğünün ihlali nedeniyle risk artışı sigortacının teknik esaslarına göre saptanan sınırlarının dışında kalmışsa sigortacı yine sözleşmeden cayma hakkına sahiptir.
IV. Sözleşmenin Devamı Sırasında Beyan Yükümlülüğünün İhlali
Sigorta ettiren açısından beyan yükümlülüğü, yalnızca sözleşmenin yapılması aşamasında değil, aynı zamanda sözleşmenin devamı ve rizikonun gerçekleşmesi aşamalarında da söz konusu olan bir yükümlülüktür. Bu çerçevede TTK m.1444/2’ye göre, sigorta ettiren veya onun izniyle bir başkası, rizikonun gerçekleşme ihtimalini arttırıcı işlemlerde bulunursa yahut sözleşmede riziko ağırlaşması olarak kabul edilen hususlardan biri gerçekleşirse sigorta ettiren derhal durumu sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Eğer söz konusu işlemler sigorta ettirenin bilgisi dışında yapılmışsa, bu durumu öğrendiği tarihten itibaren on gün içerisinde sigortacıya bildirimde bulunması gerekmektedir.
TTK m.1499’da hayat sigortası sözleşmelerinde sözleşmenin devamı sırasındaki beyan yükümlülüğüne ilişkin olarak, sözleşmenin yapılması sırasındaki beyan yükümlülüğünü düzenleyen m.1498’e paralel bir düzenleme yapıldığı görülmektedir. Burada da sigortacı, rizikonun artmasından itibaren, yenilemeler de dâhil olmak üzere beş yıl geçmişse, sigorta ettirenin beyan yükümlülüğünün ihlal edilmiş olması nedeniyle sözleşmeyi feshedemez; sadece prim farkı isteyebilir. Sigorta ettiren, prim farkı ödemeyi kabul etmezse, riziko gerçekleştiğinde sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta bedelini öder. Ancak beyan yükümlülüğünün ihlali nedeniyle risk artışı sigortacının teknik esaslarına göre saptanan sınırlarının dışında kalmışsa sigortacı sözleşmeyi feshedebilir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
HAYAT SİGORTASINDA ÖZEL DURUMLAR
I.Tontin
Tontin, birden çok kişi tarafından verilen katkı payları ile oluşturulan fonun, belirli bir tarihte hayatta kalanlar arasında paylaştırılması esasına dayanan bir ortaklık türüdür. Mülga 6762 sayılı ticaret kanununda açık bir biçimde batıl kabul edilen tontin, 6102 sayılı TTK m.1488’de ‘’ Birden çok kişi tarafından verilen katkı payları ile oluşturulan varlıkların, belirli bir tarihte hayatta kalanlar ve ölenin önceden belirlemiş olması halinde, lehtarlar arasında paylaştırılması ilkesi uyarınca tontinler kurulabilir.’’ denilerek serbest hale getirilmiştir.
II. Grup Hayat Sigortası
Grup hayat sigortası, sigorta ettiren tarafından münferiden hayat sigortası yapmak yerine tek bir sözleşme ile birden fazla kişinin hayatının sigortalanması sonucu ortaya çıkan özel bir sigorta türüdür. Mülga 6762 sayılı kanun döneminde yalnızca kaza sigortalarıyla ilgili olarak kısmen düzenlenmiş olan grup sigortası, 6102 sayılı kanun m.1496’da ayrıntılı bir düzenlemeye kavuşmuştur. Buna göre, en az on kişiden oluşan ve belirli kıstaslara göre kimlerden oluştuğunun belirlenebilmesi imkanı bulunan bir gruba dahil kişiler lehine, sigorta ettiren tarafından tek bir sözleşme ile sigorta yapılabilir. Sözleşmenin yapılmasından sonra grubun on kişinin altına düşmesi sözleşmenin geçerliliğini etkilemez (m.1496/1). Görüldüğü üzere grup sigortasının yapılabilmesi için ilk başta en az on kişiden oluşan bir grup bulunmalıdır. Ayrıca gruba dahil olan kişiler de objektif ölçüler kullanılarak kapsamı belirlenebilen kişiler olmalıdır.
Sözleşme süresi içinde gruptan ayrılma durumunda grup hayat sigortası ile sağlanan teminat sigorta ettiren, sigortalı veya lehtar tarafından bireysel olarak devam ettirilebilir (m.1496/4). Ancak sigortalı veya lehtarın sözleşmeye bireysel olarak devam etmesi ancak sigorta ettiren sıfatıyla mümkündür. Bu kişiler geçmiş günlere ait kendilerine düşen prim borçlarından, önceki sigorta ettirenle birlikte sorumludurlar.
III. Prim Ödenmesinden Muaf Sigorta
En az bir yıldan beri yürürlükte olan ve bir yıllık sigorta primi ödenmiş olan sigorta sözleşmelerinde, sigorta ettirenin daha sonra prim ödeme borcunu yerine getirmemesi halinde, sigortacı bu sebeple sözleşmeyi feshedemez ve prim talep edemez (m.1502/1). Bu durumda sigorta prim ödenmesinden muaf sigortaya dönüşecektir. Prim ödenmesinden muaf sigortada sigorta bedeli, ödenen primle sözleşme doğrultusunda ödenmesi gereken prim arasındaki orana göre ödenecektir. Burada da daha önce belirttiğimiz gibi yeni kanunun sigorta sözleşmelerinin mümkün olduğunca devamını sağlama amacına yönelik bir düzenlemesi söz konusudur.
IV. Sigortalının İntiharı
Sigortalının intiharı veya intihara teşebbüsü sonucu ölmesi halinde kural olarak sigortacının tazminat sorumluluğu yoktur. Ancak ölüm ihtimaline karşı yapılan sigortalarda sigortalı, yenilemeler de dâhil olmak üzere ne az üç yıldan beri devam eden bir sözleşme çerçevesinde bu süre geçtikten sonra intihar eder veya intihara teşebbüs sonucu ölürse, sigortacı sigorta bedelini ödemekle yükümlüdür (m.1503/1). Burada dikkat çeken husus, intihar edilen tarihle intihara teşebbüs edilen tarih arasında süre hesabı açısından bir ayrım yapılmamasıdır. Söz gelimi, sigortalı sözleşmenin yapılmasından iki yıl sonra intihara teşebbüs etmiş fakat üçüncü yıldan sonra ölmüş olsa bile sigortacının tazminat borcu doğmayacaktır. Sigortalının intiharı veya intihara teşebbüs sonucu ölümü, zihinsel bir rahatsızlık sonucu üç yıldan önce gerçekleşirse, bu durumda sigortacı sigorta bedelini ödemek zorundadır (m.1503/2).
V. Sigorta Ettiren Veya Lehtarın Sigortalıyı Öldürmesi
Sigorta ettirenin, sigorta bedelini ödeme borcunun doğmasını sağlamak amacıyla sigortalıyı öldürmesi veya öldürülmesinde suç ortaklığı yapmış olması durumunda, sigortacı bedel ödeme borcundan tamamen kurtulur (m.1504/1). Düzenlemede sigorta ettirenin, sigorta bedeli ödeme borcunun doğması için sigortalıyı öldürmesi veya bu yönde suç ortaklığı yapması hali, sigortacı açısından teminat dışı bir durum olarak ele alınmıştır. Ancak sigortalının lehtar tarafından öldürülmesi veya bu yönde lehtarın suç ortaklığı yapması durumunda, lehtarın sigorta bedelinden mahrum kalacağı ve bedelin ölenin mirasçılarına verileceği belirtilmiştir (m.1504/2).
BEŞİNCİ BÖLÜM
HAYAT SİGORTASININ SONA ERMESİ
I.Sözleşmede Belirtilen Sürenin Dolması
Hayat sigortası, sözleşmede belirtilen sürenin dolması ile birlikte sona erer. Sigorta sözleşmesinde belirtilen süre, belirli bir tarih olabileceği gibi belirsiz de olabilir. Nitekim ölüm ihtimaline karşı yapılan hayat sigortalarında sözleşmenin sona ereceği tarih sigortalının ölüm tarihidir. Kural olarak, sözleşmede belirtilen sürenin solmasıyla birlikte, başkaca bir işleme gerek olmaksızın sözleşmenin sona ereceği kabul edilse de, uygulamada belli bir süre kararlaştırılan sözleşmelerde sözleşmenin sona ermesi, kararlaştırılan tarihten bir süre önce yapılacak bir bildirime bağlı tutulmaktadır. Bu durumda sözleşme ile belirtilen süreden önce taraflardan biri diğer tarafa sözleşmeyi sona erdirmeye ilişkin bir bildirimde bulunmazsa, sözleşme aynı şartlarla devam etmektedir. Sözleşmeyi sona erdirici herhangi bir irade beyanı olmaksızın sözleşmeye devam edildiği için de zeyilname düzenlenmesine gerek yoktur.
II. Rizikonun Gerçekleşmesi
Hayat sigortasında, sözleşme ile teminat altına alınan riziko gerçekleştiği takdirde sigortacının tazminat ödeme borcu doğar ve bu bedelin ödenmesiyle birlikte sigorta ilişkisi sona ermiş olur. Ancak gelir (irat) ödemeli hayat sigortası bu hususta bir istisna oluşturmaktadır. Zira, gelir ödemeli hayat sigortasında, sigortacı sözleşme süresi boyunca sabit veya artan oranlarda düzenli olarak lehtara gelir sağlamayı üstlenmektedir. Dolayısıyla bu tür sigortada riziko sigortalının hayatta kalacağı süre olduğundan devamlılık gösterir ve diğer hayat sigortalarından farklı bir durum arz eder.


III. Sigortacının İflası
Sigortacının iflası halinde sigorta sözleşmesi sona erer (m.1418/1). Kanunumuzda, iflas etmiş bir sigorta şirketiyle sigorta sözleşmesinin devam ettirilmesi uygun bulunmayarak söz konusu hüküm tesis edilmiştir. Yine kanunumuzda sigortacının iflası açısından genel kuralın yanında hayat sigortası başlığı altında özel bir düzenlemeye yer verilmiştir. Buna göre bir yıldan uzun süreli sigortalarda, sigortacının iflasının açıldığı tarihte riziko gerçekleşmemiş veya gerçekleşmiş fakat bedel ödenmemişse, ilk halde iflasın açıldığı, ikincisinde ise rizikonun gerçekleştiği andaki matematik karşılıklar hak sahiplerine ödenir. Rizikonun gerçekleştiği durumlarda, matematik karşılıkları aşan kısım, sigortacının teminatından karşılanır. Açık kalan miktar garameye girer (m.1506).
IV. Sözleşmenin Feshi
Kanunda veya sigorta sözleşmesinde, bazı durumlarda taraflara sigorta sözleşmesini feshetme hakkı tanınmış ise, taraflar kanuni sürelere uymak kaydıyla sözleşmeyi feshedebilirler. Örneğin sigortacının konkordato ilan etmesi, ilgili sigorta dalına ilişkin ruhsatının iptal edilmesi veya sözleşme yapma yetkisinin kaldırılması gibi durumlarda sigorta ettiren, bu durumları öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeyi feshedebilir (m.1413/1). Yine sigortacı, sigorta teminatının kapsamında değişiklik yapmadan, ayarlama şartına dayanarak primi yükseltirse, sigorta ettiren, sigortacının bildirimini aldığı tarihten itibaren bir ay içinde sözleşmeyi feshedebilir ( m.1414/1). Ayrıca sigorta ettiren primlerinin tamamını ödememişken konkordato ilan ederse, sigortacı bunu öğrendiği tarihten itibaren bir ay içerisinde sözleşmeyi feshedebilir (m.1413/2).
V. Sözleşmeden Cayma
Hayat sigortasının genellikle uzun süreli sigortalar olduğu göz önünde tutularak, kanunumuzda sigorta ettirenin sözleşmeyi anladığından emin olabilmesi amacıyla sözleşmeden cayma hakkı getirilmiştir. Sigorta ettiren, sigortacının kendisine cayma hakkını kullanabileceğini bildirmesinden itibaren on beş gün içerisinde sözleşmeden cayabilir. Bilgilendirme yapılmaması durumunda ise cayma hakkı ilk primin ödenmesinden itibaren bir ay sonra sona erer (m.1489/1).
VI. Sigortadan Ayrılma
Kanunumuzda sigorta ettirenin, en az bir yıldan beri yürürlükte bulunan ve bir yıllık primi ödenmiş bulunan sigorta sözleşmelerinde istediği zaman sözleşmeyi sona erdirerek sigortadan ayrılabileceği hüküm altına alınmıştır (m.1500/1). Bu durumda ayrılma değeri, ayrılmanın istenildiği andaki genel kabul görmüş aktüerya kurallarına uygun bir biçimde hesaplanır. Öte yandan, hayatta kalma ihtimaline karşı yapılan sigortalarda, sigortacıdan ayrılma değeri istenebilmesi için sigortalının sağlıklı olduğunu ispat etmesi gerektiği belirtilmiştir (m.1500/2). Bu düzenlemenin amacı, sigorta ettirenin iştira hakkını kötü niyetli olarak kullanmasının önüne geçmektir. Zira hayatta kalma ihtimaline karşı yapılan sigortalarda, süre sonuna doğru sigortacının ayıracağı pay artacağından, öleceğini anlayan sigorta ettiren sözleşmeyi iştira edebilir.
VII. Tarafların Anlaşması
Sigorta sözleşmesinde belirlenen süre dolmadan önce, taraflar karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle sigorta sözleşmesini sona erdirebilirler. Sigorta sözleşmesi sona erdiği takdirde, kanunda aksine bir hüküm yoksa işlemeyen günlere ait ödenmiş primler sigorta ettirene geri ödenecektir (m.1419). Mülga 6762 sayılı kanun döneminde mal sigortaları kısmında düzenlenen bu hüküm, 6102 sayılı kanunda sigorta hukukuna ilişkin genel hükümler içerisinde düzenlenmiştir. Dolayısıyla artık prim iadesi, yalnızca mal sigortaları için, değil tüm sigorta sözleşmeleri açısından geçerlidir. Ayrıca, prim iadesine hak kazanmak açısından, sözleşmenin hangi nedenle sona erdiğinin hiçbir önemi yoktur.




SONUÇ
Sigortacının belli bir prim karşılığında, sigorta ettirene veya onun belirlediği kişiye, sigortalının ölümü veya hayatta kalması halinde, sigorta bedelini ödemeyi üstlendiği sigorta türüne ‘’hayat sigortası’’ denmektedir. Hayat sigortasının konusunu belirli bir kişinin ölümü veya hayatta kalması oluşturur.
Hayat sigortası sözleşmesi, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, her iki taraf da birbirinin alacaklısı ve borçlusudur. Sigorta sözleşmesinde de sigorta ettiren belli bir prim ödeme borcu üstlenmekte, sigortacı da buna karşılık sözleşme süresi boyunca rizikoyu taşıma ve riziko gerçekleştiği zaman da tazminat borcunu ödemeyi üstlenmektedir. Bu sebeple, hayat sigortası sözleşmesinde sigortacı ve sigorta ettiren, birbirinin hem alacaklısı hem borçlusudur.
Hayat sigortalarının ‘’Ölüm Hali Hayat Sigortası’’, ‘’Hayatta Kalma Hali Hayat Sigortası’’ ve ‘’Karma Hayat Sigortası’’ olmak üzere üç temel türü bulunmaktadır. Süresiz ölüm hali hayat sigortasında, sigortalı tüm yaşamı boyunca sigorta teminatı altındadır. Sigortalı öldüğü zaman sigortacı sigorta tazminatını varsa lehtara, yoksa sigortalının mirasçılarına ödemek durumundadır. Süreli ölüm hali hayat sigortalarında ise, sözleşmede belirlenen süre içerisinde sigortalının ölümüyle birlikte lehtara sigorta tazminatı ödenir. Dolayısıyla sözleşme süresi sona erdiğinde sigortalı halen hayatta ise sigortacının tazminat ödeme borcu ortadan kalkar. Hayat sigortası sözleşmesinin ikinci temel türü olan ‘’hayatta kalma hali’’hayat sigortasında sigortacının tazminat yükümlülüğü sigorta sözleşmesinde belirlenen süre içerisinde sigortalının hayatta kalmasına bağlı olmaktadır. Yani bu durumda sigortacının üstlendiği riziko, sigortalının hayatta kalmasıdır. Karma hayat sözleşmesinde, sözleşmede belirlenen süre sonunda sigortalı ister ölsün ister hayatta kalsın, her iki durumda da sigortacının sigorta tazminatı ödeme borcu doğmaktadır.
Hayat sigortası sözleşmesinde hem belirli sözleşme tarafları, hem de sözleşmeye taraf olmamakla birlikte sözleşmeden etkilenen ilgili kişiler vardır. Sözleşme taraf olanlar ‘’sigorta ettiren’’ ve ‘’sigortacı’’ iken, sözleşmeden etkilenen kişiler ise ‘’sigortalı’’ ve ‘’lehtar’’dır. Sigortacı, sigorta primi karşılığında sigorta himayesini sağlama borcu altında olan ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu hükümlerine göre kurulup faaliyet gösteren şirketlerdir. Sigorta ettiren sigorta sözleşmesinin diğer tarafı olup, prim ödeyerek rizikoyu sigortacıya devreden ve buna karşılık sözleşmeden doğan borçları üstlenen kişidir. Sigortalı, üzerinde riziko gerçekleşecek olan ve bu nedenle ‘’riziko kişisi’’ olarak da adlandırılan kişidir. Eğer sigorta ettiren kendi hayatını sigorta ettirmişse, sigorta ettiren ile sigortalı aynı kişiler olmaktadır. Ancak sigorta ettiren bir başkasının hayatını sigorta ettirmişse, bu durumda sigorta ettiren ile sigortalı farklı kişilerdir. Lehtar, hayat sigortasında sözleşmede belirlenen rizikonun gerçekleşmesi halinde yine sözleşmede belirlenen sigorta tazminatını alma hakkına sahip olan kişidir. Her ne kadar sigortalı kavramıyla yakın görünse de, lehtar yalnızca sigorta tazminatına hak kazanan kişidir.
Sigorta sözleşmesi, mahiyeti gereği süreklilik arz etmektedir. Dolayısıyla sigorta ettirenin sözleşmenin yapılması, devamı ve rizikonun gerçekleşmesi sırasında yapacağı beyanları iyi niyet ilkesine dayanmak durumundadır. Özellikle de sözleşmenin kurulması aşamasında sigortacının sigorta ettirene yönelteceği sorulara sigorta ettirenin hiçbir önemli hususu göz ardı etmeden dürüstçe cevaplaması gerekmektedir. Ticaret kanunumuzda genel olarak sigorta sözleşmesinde tarafların hak ve yükümlülükleri açısından beyan yükümlülüğü düzenlendikten sonra, ayrıca hayat sigortaları açısından özel hükümlere yer verilmiştir.
Hayat sigortası, sözleşmede belirtilen sürenin dolması ile birlikte sona erer. Sigorta sözleşmesinde belirtilen süre, belirli bir tarih olabileceği gibi belirsiz de olabilir. Hayat sigortasında, sözleşme ile teminat altına alınan riziko gerçekleştiği takdirde sigortacının tazminat ödeme borcu doğar ve bu bedelin ödenmesiyle birlikte sigorta ilişkisi sona ermiş olur. Sigortacının iflası halinde sigorta sözleşmesi sona erer (m.1418/1). Kanunumuzda, iflas etmiş bir sigorta şirketiyle sigorta sözleşmesinin devam ettirilmesi uygun bulunmayarak söz konusu hüküm tesis edilmiştir. Kanunda veya sigorta sözleşmesinde, bazı durumlarda taraflara sigorta sözleşmesini feshetme hakkı tanınmış ise, taraflar kanuni sürelere uymak kaydıyla sözleşmeyi feshedebilirler. Hayat sigortasının genellikle uzun süreli sigortalar olduğu göz önünde tutularak, kanunumuzda sigorta ettirenin sözleşmeyi anladığından emin olabilmesi amacıyla sözleşmeden cayma hakkı getirilmiştir. Kanunumuzda sigorta ettirenin, en az bir yıldan beri yürürlükte bulunan ve bir yıllık primi ödenmiş bulunan sigorta sözleşmelerinde istediği zaman sözleşmeyi sona erdirerek sigortadan ayrılabileceği hüküm altına alınmıştır. Sigorta sözleşmesinde belirlenen süre dolmadan önce, taraflar karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle sigorta sözleşmesini sona erdirebilirler.


















KAYNAKÇA
ÇEKER, Mustafa, Sigorta Hukuku, Karahan Kitabevi, Adana 2013
EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Beta Basım Yayım, İstanbul 2010
METEZADE, Zihni /GÜLELİ, Nurettin, Açıklamalı ve İçtihatlı Sigorta Hukuku, Gürer Yayınları, İstanbul 2011
ÖĞÜZ/ Zehra Şeker, KUYUCU/ Aslıhan Sevinç, Karşılaştırmalı Sigorta Hukuku, Filiz Kitabevi, İstanbul 2011
ÖZER, F.Dilek Kabukçuoğlu, Mukayeseli Hukukta ve Uygulamada Hayat Sigortası, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara 2005
ULAŞ, Işıl, Uygulamalı Can Sigortası Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara 2002
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"İhtiyari Can Sigortasının Bir Türü Olarak Hayat Sigortası" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Numan Tekelioğlu'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
16-05-2014 - 15:54
(3634 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 1 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 1 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
5673
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 13 saat 4 dakika 28 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,56 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 38575, Kelime Sayısı : 5405, Boyut : 37,67 Kb.
* 2 kez yazdırıldı.
* 6 kez indirildi.
* 3 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1774
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,02897096 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.