Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Avukatların Ülkemizde Ve Dünyada Yapılan Cenaze Törenleri

Yazan : Av. Adil Giray Çelik [Yazarla İletişim]

Yazarın Notu
Bazı Baro Dergilerinde Yayınlanmıştır

AVUKATLARIN ÜLKEMİZDE VE DÜNYADA YAPILAN CENAZE TÖRENLERİ




“Bu Araştırmayı Mesleğin İfası
Sırasında Kaybettiğimiz,
Değerli Meslektaşlarımızın Saygın Anılarına
Adıyorum.”
Av. Adil Giray Çelik
Denizli Barosu Avukatlarından




AVUKATLARIN ÜLKEMİZDE VE DÜNYADA YAPILAN CENAZE TÖRENLERİ


Paris Barosu Avukatlarından Paye, avukatların ölümleri halinde dahi meslektaş sevgisini ve dayanışmasını devam ettirdiklerini “AVUKATLIK MESLEĞİNDE, MESLEKTAŞ DAYANIŞMASI MEZARA KADAR DEVAM EDER” tümcesiyle tanımlamıştır.

Tarih boyunca Dünya Literatürüne giren mesleklerden hiç biri Avukatlık Mesleğinde olduğu gibi yaşamları boyunca müvekkillerinin hukukunu koruma adına birbirleriyle mücadele etmemişlerdir. Bu mücadele öyle bir mücadeledir ki, bu mücadelede mesleki nezaket vardır, bu mücadelede müvekkilin hukukunu sonuna kadar korumak vardır, bu mücadelede savunma mesleğinin binlerce yılda oluşan etik değerlerini korumak ve uygulamak vardır. Bu mücadelede sevgi vardır, dayanışma vardır...

Hukukun üstünlüğü amacına yönelik çalışmalar bir gün ya adliye koridorunda veya merdivenlerinde ya da müvekkilinizin bilmem neredeki hangi davasını takip etmek üzere bir yerlere giderken duruverir. Hata bazen, müvekkilin hukukunu korumak, çocuklarına şerefli bir gelecek temin etmek üzere didinen Av. Fatma Sevük gibi, hukuk sınırları içerisinde bir icra satışında arkadan beynine 35 cm den ateş edilerek alçakça katledilir.

Bu araştırmanın yapıldığı ve barolardan cenaze törenleriyle ilgili yanıtların değerlendiği sıralarda Samsun Barosu’ndan çok acı bir haber geldi. 5 Eylül 2001 günü, talimat haczinin ifası sırasında borçlunun önce silahla tacizde bulunması üzerine haczi bırakıp olay mahallini terketmekte de olan Av. Yusuf Altaylı, sanık borçlu, tarafından arkasından omzundan tutularak yüksek çaplı bir silahla vurularak düşürülmüş, daha sonra insanlıktan nasibini almamış sanık, kanlar içinde yerde yatmakta olan meslektaşımıza silahındaki diğer mermileri boşalmıştır. Av. Yusuf Altaylı olay yerinde yaşamını yitirmiştir. Ve ne acıdır ki sanık hala yakalanamamıştır.

Yaşamı boyunca toplumla iç içe yaşayan avukatlar yaşamın tüm duyarlılıklarını yüreklerinde saklamışlar, bu düşüncelerini sanatın bir çok dalıyla ifade etmeye çalışmışlardır. Yaşam bir avukat için nasıl bir gerçek ise ölümde veraset ilamı ile neticelenen başka bir gerçektir. Avukatlar bu veraset ilamlarında çoğu zaman vekil olsalar bile bazen de asil olarak yer alırlar. 15 Ekim 1998 tarihinde kaybettiğimiz Hocaların Hocası, Türkiye Barolar Birliği Kurucu Başkanı Av. Dr. Faruk Erem yaşam ve ölümü aşağıdaki dizelerle anlatmaya çalışır.


KUTU KUTU İÇİNDE
Göğün içinde,
Bizden uzakta Tanrı.
Bulut içinde rahmet,
Koca rüzgar içinde.

Gövde,
Toprak içinde.
Dere,
Suyun içinde.
İnsan,
Kutu içinde

Kutu kutu içinde
Av. Dr. Faruk Erem


İnsan hayatının üç önemli evresinden biri olan ölüm, ( doğum, evlenme, ölüm) kimi avukatlara göre bir nokta kimilerine göre ise bir çizgidir. Bu çizginin bir gün kendilerini de çizeceğini bilirler. Bilirler de çizilme sırasının kendilerine gelmesini beklerler Av. Macit Çoşkun çizilme sırasını beklemiş, 07 Ocak 2001 tarihinde aramızdan sessizce ayrılmıştır.


KARVİZİT ÇİZİK ÇİZİK
Önce bir çizgi çekilecek
“Karayollarında Ressam” üzerine.
Sonra “Hakim” çizilecek
Bir Çizgi de “Avukat” üzerine
Çok geçmeden arası

Nerde, Ne gün, Nasıl, Kimbililir ?
“Macit Çoşkun’a gelecek
Çizilme sırası !...
Av. MACİT ÇOŞKUN

Av. Ali Haydar Özkent ölümsüz yapıtı, Avukatın Kitabı isimli kitabında bir meslektaşın ölümü halinde bağlı bulunduğu baronun mutlaka cenazede etkin rol alması gerektiğini savunmuştur. Özkent,
“Ölü, Baro ailesinin efradından değil midir? Ve ona, barosundan daha yakın kim vardır?” Demiştir.

Avukatlar yaşamları boyunca yaşama inat bir koşuşturma ve mücadele içerisinde ölümü dahi şarkılarla karşılamışlardır. Uzun yıllar İzmir Urla’da avukatlık yapan, 10 Ocak 2001 tarihinde kaybettiğimiz Necati Cumalı ölümü şarkılar isimli şiiriyle karşılamıştır.



ŞARKILAR
Ağladığını istemem ben
ölürsem
Beni en sevdiğin halinle
hatırla
Uzak bir yerde çalıştığımı
düşün
Hayatta olduğuma inan
Bir gün gelir kendiliğinden
Geçer bütün üzüntün

Her yeni gelen günü
Yeni bir ümitle beklemeli
Her yeni gün
Yeni havalarla gelir
Gece, yağan yağmurla uyursun
Sabah birde bakarsın odan güneşli

Her gelen vapuru, treni
Yeni bir ümitle beklemeli
Her gelen vapur, tren
Yeni insanlarla gelir
Ben esmerdim güzelim
Bu sefer sarışını seversin
Aşk yaşayanlar içindir.
Av. NECATİ CUMALI



A. ÖLÜMDEN HEMEN SONRA YAPILAN İŞLEMLER:
Ölüm belki bir son, belki de bir başlangıçtır.
Bir meslektaşın ölümü halinde İl Baroları birbirlerine benzer cenaze töreni düzenlemektedirler. Bir meslektaşın ölümü halinde avukatın Levhasına Kayıtlı bulunduğu Baronun cenazede mutlaka aktif rol alması gerekir.

İl Barolarınca da vefat eden bir meslektaşın ölüm haberi;
a. Camilerde sela verilerek,
b. Belediye ve muhtarlık hoparlörleriyle,
c. Gazete ilanlarıyla,
d. İlçe Baro temsilcileri vasıtasıyla,
e. Baroların ilan tahtalarında,
f. Haber zinciri çalıştırılarak, (Özellikle bu yöntem Antalya Barosu tarafından uygulanmaktadır)

Halka ve diğer tüm meslektaşlara duyurulmalıdır. Özellikle büyük kentlerde ölüm haberi gazete ilanları yoluyla meslektaşlara ve uğruna yılladır hizmet ettiği halka duyurulur. Baro bülteni ve Baro Dergisi çıkartan barolarda mutlaka vefat eden meslektaşlardan haber verilmelidir.

İl Barolarında meslektaşın ölümü, ilan tahtaları yoluyla ve telefonlarla duyurulmakta, İstanbul Barosu gibi kalabalık barolarda gazete ilanları ve adliyelerdeki panolarda duyurulmaktadır. Ayrıca İstanbul Barosu gibi Baro Dergisi Yayınlayan bir çok Baro, dergilerinde ölen meslektaşın kısa özgeçmişini aktarmaktadırlar.

Ölen meslektaş, geçmişte İl Baro Başkanlığı’nda görev almış Baro Başkanlarından birisi ise mutlaka çevre barolara ve Türkiye Barolar Birliğine haber verilmelidir.

Avukatlar, yüzyıllardır hukukun üstünlüğünü sağlamak amacına yönelik müvekkillerinin haklarını korumuşlardır. Belirli karanlık dönemler yaşansa dahi, yaşanan olaylar hak ve özgürlükleri adına savunma hakkı var olmuş ve var olmaya devam etmiştir. Böylesi şerefli mesleği yaşamı boyunca onuruyla yapan bir meslektaşın ölümünden sonra mutlaka gözleri kapatılmalıdır. Ölümden sonra ölenin gözünün kapatılması bir çok dinde ortak inanıştır. Anadolu da Kastamonu, Sivas, Maraş ve Kırşehir yöresel adetlerine göre “Gözü arkada kalmasın” düşüncesiyle ölenin gözleri kapatılır. Ölen şerefli bir meslektaşın gözü arkada kalmamalıdır. Geride kalan meslektaşları onun gözlerine arkada bırakmayacak, bıraktığı şerefli mesleği daha ileriye götüreceklerdir.

B. CENAZE TÖRENİ:
Cenaze töreni sırasında ölen meslektaşın bağlı bulunduğu baro temsilcisi ile ailesi arasında mutlaka sıkı bir işbirliği yapılmalıdır. Baro yönetimi meslektaşların cenazeye katılmalarını organize etmelidir. Kalabalık Baroların dışındaki Barolarda cenazelere Baro Başkanının ve Yönetim kurulu üyelerinin katılmalarına sık rastlanmaktadır. Kalabalık Barolarda ise mutlaka Baro Temsilcisinin cenaze töreninde hazır bulunması gerekir.

15 Ekim 1998 tarihinde kaybettiğimiz Hocaların Hocası, Türkiye Barolar Birliği Kurucu Başkanı Av. Dr. Faruk Erem için yıllarca hocalık yaptığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde ve Türkiye Barolar Birliğinde tüm il Baro Başkanlarının katılımı ile cenaze töreni yapılmıştır.

Çorum Barosu Başkanı, Ankara Radyosu Türk Sanat Müziği Eski Yayın Şeflerinden Av. Uğur Leblebici 8 Eylül 2000 tarihinde vefat etmiştir. Cenazesi Ankara Karşıyaka Mezarlığında defnedilmiş, Çorum Barosu Avukatları, Çorum Halkı, otobüslerle başkanlarını kabristana kadar uğurlamışlardır. Türkiye Barolar Birliği ve Ankara da bulunan meslektaşları ve arkadaşları cenazesinde hazır bulunmuşlardır. Daha sonra başkan Leblebici Çorumda meslektaşların, yargıç ve savcıların, adliye çalışanlarının katıldığı toplantı ile anılmıştır. Eşi tarafından yapılan mevlide meslektaşların tamamına yakını katılmıştır.

O dönem Çorum Barosu Başkan Yardımcısı olan Av. Mahmut Bayatlı başkanın arkasından duygu yüklü şu satırları yazmıştır;
“Yaşam Aşık Veysel ustanın dediği gibi gündüz gece gidilen uzun ince bir yol, bizler de birer zorunlu umarsız yolcuyuz. Ya da sürüp giden bir serüvenin acımasız bir savaşın kurbanlarıyız. Kolumuz kanadımız kırıla kırıla sürdürdüğümüz bu serüvenin, ince uzun engebeli bu yolun durağını bilmek mümkün değilse de kestirmek mümkün. Birlikte omuz omuza yürüdüğümüz, bir çok şeyi paylaştığımız, sevdiğimiz insanı kaybetmek ise kahredici..”

Adana Barosu, vefat eden meslektaşın cenazesi Adliyeye getirilerek Adana Adliyesinde tören düzenlemekte, törende vefat eden meslektaşın kısa özgeçmişi okunmakta ve saygı duruşunda bulunulmaktadır. Ayrıca vefatı Adana Barosu Bülteninde kısa özgeçmişi ile yayınlanmaktadır.

Bursa ve Kırıkkale Barosu ölen meslektaşımızın ailesinin izninin ve talebinin olması halinde, Adliye önünde cenaze töreni düzenlemektedir. Bursa ve Kırıkkale Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri cenazeye katılmak isteyen meslektaşlar ile birlikte geleneksel cenaze törenine katılmaktadırlar.

Denizli Barosu 10 yıldan bu yana ölen bir meslektaşın cenazesinde başkanından yönetimine kadar mutlaka olabildiğince kalabalık biçimde yer almaktadır. Adliyede bir tören düzenlenmekte, eğer cenaze başka bir ilde ya da merkez dışında başka ilçede toprağa verilecek ise meslektaşlarımız ailesi ile birlikte defnedileceği yöreye gitmekte, orada toprağa vermektedirler.

İzmir Barosu Yönetim Kurulu aldığı bir kararla meslektaşın sağlığında talepte bulunması halinde tabutu üzerine İzmir Barosunun Flaması konulmaktadır. Yine Yönetim Kurulu kararıyla bir meslektaşın ölümü neticesi yakınlarının başvurması halinde tüm cenaze işlemlerini ve masraflarını İzmir Barosu yerine getirmektedir. İzmir Barosu Başkanı cenazede hazır bulunmaktadır. Baro Başkanları için İzmir Adliyesinde bir tören düzenlenmektedir.

Antalya, Aydın, Kütahya, Manisa, Ordu, Tokat, Zonguldak Baroları ölen bir meslektaşımız için aksine bir talep olmaz ise mutlaka Adliyede cenaze töreni düzenlemektedir. Yine Kütahya da cenazesi musalla taşına konan meslektaşın cenazesi başında genç meslektaşlar sırayla cenaze namazına kadar nöbet tutmaktadırlar.

Barolar genelde Adliye Binasında yapılan töreni sonra cenaze namazından önce yapmalarına rağmen, Osmaniye Barosu Adliyedeki töreni cenaze namazından sonra düzenlemektedir.

Uşak Barosu Adliyede meslektaşların, hakim ve savcıların katılımıyla bir cenaze töreni düzenlemekte daha sonra cenaze eller üzerinde il merkezindeki Ulu Camiye kadar eller üzerinde götürülmektedir. Cenaze töreninden sonra Uşak Barosuna mensup meslektaşlar Eren denilen bir gelenekle eve yemek götürmektedirler.

Avukatlık hukuku ve meslektaş davranışlarının yüzyıllardır sağlam temellerde uygulandığı ve tartışıldığı Paris Barosu’nda, uzun yıllar cenazeyi takip eden grubun en önünde Baro Başkanının hemen tabutun arkasında gitmesi ve araya ölünün en yakın akrabasından başka kimseyi sokmaması gereği tartışılmıştır. Yaklaşık Yüzyıl yaşanan bu tartışmanın ardından, cenaze törenlerinde ölen bir avukatın cenazesinin hemen arkasında cemaatin en önünde Baro Başkanı ve ailenin bir yakını birlikte yürümektedirler.

Vefat eden eski bir Baro Başkanı ise mutlaka Adliye Binasında Cenaze Töreni yapılmalıdır. Cenazeye aile ile görüşülerek Baro Başkanlarının ve Türkiye Barolar Birliği Temsilcilerinin katılımı sağlanmalıdır görüşündeyiz. .

Paris Barosu yönetimi ve kayıtlı avukatlar 1930 lu yıllarda bir süre düzenlenen cenaze törenlerine cübbeleriyle katılmışlardır. Ancak Avrupa hukukunda baskın olan görüş mesleki giysi olan cübbenin ancak savunma görevinin ifası sırasında giyilebileceğidir. Çünkü cübbe, savunmayı, savunma hakkını temsil etmektedir. Cübbe böyle bir hakkın ifası sırasında giyilebilir. Bizimde katıldığımız düşünce savunma hakkının yargısal süreçte müvekkilin temsili edilmesinin dışında cübbenin giyilemeyeceğidir. Bu nedenle cenaze töreninde cübbe giyilmesi görüşüne katılmıyoruz.

16 Şubat 2001 yılında fiilen avukatlık yapmakta iken kaybettiğimiz Burkay Kaynak 40 yıllık Avukatlık mesleğinde ölümü DÖRTLÜ şiiri ile karşılamıştır.


DÖRTLÜ
Dört koldan dört hayırlı dörtlü,
Götürüyorlar.
Fani idi, şimdi ölü.
Gittiği yer neresi ki,
Orada kendisi gibi nice bi mekan gömülü. Av. BURKAY KAYNAK




C. MEZAR TAŞLARINA YAPILAN MESLEK İŞARETLERİ:
Anadolu kültüründe uzun yıllardan bu yana mezar taşlarına ölenin, adı, soyadı, ölüm ve doğum tarihinin yanı sıra çeşitli yazılar, şiirler, özdeyişler ve işaretler işlenmektedir. Yazılan yazılar genellikle şahsın yaşamındaki duygu ve düşüncelerini yansıtmaktadır. Ankara ve İstanbul kabristanlarında yapılan incelemede ölen şahısların mezar taşlarına mesleklerine göre bir takım işaretlerin işlendiği görülmektedir. Benzer işaretlere Yılmaz Güney’in de mezarının bulunduğu Paris Mon Parnas Mezarlığı’nda rastlanılmıştır.

Kuruşçev, Çehov, Gogol ve Nazım Hikmet in mezarlarının bulunduğu Moskova’daki Novodeviçi (Yeni Kız) Mezarlığında bir kısım Rus Savunmanlar “Abdopa”ların cübbeli heykellerine rastlanılmıştır.

Ülkemizde ölen kişi asker ise Silahlı Kuvvetlerin arması, müzisyen ise sol anahtarı, hukukçu ise terazi, öğretmen ise kitap, demiryolcu ise lokomotif, denizci ise çapa, ressam ise tuval, terzi ise makas, yazar ise kalem gibi işaretlerin işlendiği görülmüştür. Samsun ilimizde bir mezar taşında ölenin gönül verdiği spor kulübünün renkleri ile top ve oyuncunun resmi bulunmaktadır. Ankara Kabristanı’nda 1964 yılında vefat eden Hakim Ömer Ülkü’nün mezar taşına Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinin amblemi işlenmiştir.

Anadolu’nun bir çok ilinde mezar taşlarında herhangi bir resim veya ambleme rastlanılmamaktadır.

Bir avukatın ölümü halinde kendisinin hayatta iken istemine göre mezar taşına terazi ve barosunun amblemi gibi bir şekil işlenebilir. Avrupa’da ölen avukatların ve hukukçuların mezarlarında benzer işaretler bulunmaktadır.

Tokat Barosu ölen meslektaşın mezar taşına mutlaka AVUKAT ibaresinin yazıldığını bildirmiştir.


D. ÖLENİN KULLANDIĞI EŞYALARIYLA BİRLİKTE GÖMÜLMESİ:
Tarihte belgeli kaynaklardan ve tarihi eserlerden edinilen bilgiler, ölenlerin yaşamında kullandığı ve çok sevdiği eşyalarla birlikte gömülmeleridir. Bu adet, çok eski bir uygarlığı bünyesinde barındıran Anadolu’da çok uzun zamandan bu yana günümüze kadar süre gelmektedir. Çin kaynaklarından alınan bilgilere göre Eski Türkler İ.Ö 3. YY dan başlamak üzere ölen kişinin yanına yaşarken kullandığı ve sevdiği eşyaları bırakmışlardır. Ön tarih Anadolu’da ise ölen kişi, kişisel eşyaları birlikte gömülmüştür.

Bir çok yöremizde benzer adetlerin halen devam etmekte olduğu görülmektedir. Sivas’ın İmralı İlçesinde ölenin sağlığında kullandığı saat kösteği, sigara tablası, Urfa’da ölen kadının yüzüğü, küpesi ve gelinliği, Sivas’ın Yalören Köyü’nde parmağındaki yüzüğüyle gömülmektedir.

Almanya’da ölünün yanına sağlığında sevdiği kullandığı malzemeler veya mesleğiyle ilgili bir takım eşyalar konabilmektedir. Yakın zamanda bir meslektaşımız İzmir Barosuna başvurarak ölümü halinde tabutuna İzmir Barosu’nun amblemi taşıyan flamanın sarılmasını istemiştir. Bir meslektaşın sağlığında arzuladığı bu istemine saygı gösterilmeli, cenazesinde tabutuna İzmir Barosu’nun amblemini taşıyan flama sarılmalıdır. Aynı istemin diğer barolarda olması halinde diğer Barolarında benzer şekilde hareket etmesi gerekir.

Aydın Barosu, cenaze töreninde tabutun üzerine meslektaşımızın cübbesini örtmektedir.

Böylesi bir gelenek içerisinde cübbesi ile gömülmek isteyen bir avukatın bu isteğine saygı gösterilmeli, istemi halinde defnedilirken yanına cübbesi konulmalıdır.



E. ÖLÜMDEN SONRA YAŞANAN YAS, ANMA SÜRECİ:
Tarihsel süreçte bir değerin yitirilmesinden doğan acı, yasın antropolojik olgusunu oluşturmaktadır. Yasın süresi, Anadolu Kültüründe ve tarihsel süreçte üç gün ile bir yıl arasında değişmektedir. Yas süresi günümüzde ölenin anılmasını gereken bir süreye dönüşmüştür. Meslektaşımızın ailesinin geleneksel 40 ve 52 günlük yas sürelerine meslektaşlarımız ailesine ziyaretlerde bulunarak katılmaktadırlar. Bu süre içerisinde özellikle Anadolu da meslektaşın ailesine yemek götürülmektedir.

Günümüzde ölen meslektaşın anısına barolar tarafından toplantılar düzenlenmektedir. Türkiye Barolar Birliği kurucu başkanı Av. Faruk Erem anısına her yıl mezarı ziyaret edilmekte, toplantılar düzenlenmekte, anısına her yıl Türkiye Barolar Birliği tarafından yarışma yapılmaktadır. Türkiye Barolar Birliği Denizli’de yapılan Genel Kurulda alınan tavsiye kararı gereği 11.09.1999 tarihinde Av. Faruk Erem anısına Av. Dr. FARUK EREM ARMAĞANI ANILAR 1,2 isimli kitabı yayınlamıştır.

Denizli Barosunda, meslektaşın ölümünden sonra cübbeli resmi, Adliyede Baro odasında çiçeklerle süslenen bir masaya konmakta, masada resmin hemen yanına meslektaşlarımızın ölen meslektaş hakkında düşüncelerini yazdıkları bir defter konulmaktadır. Bu deftere meslektaşlarımız, yargıç ve savcılar, adliye personeli yaklaşık 2 hafta ölen meslektaşımızla yaşadıklarını anılarını, duygu ve düşüncelerini yazmaktadırlar. Denizli dışından gelen tüm meslektaşlarımız Adliyede Baro Odasının en güzel köşesinde ölen meslektaşımızın çiçeklerle süslenen resmi ile karşılaşırlar. Ölen meslektaşın resminin olduğu sürede onunla yaşanan olaylar anlatılır. Bir köşeden herkese bakan resmi, yaşadıklarını, sevdiklerini, tutkularını, sevinçlerini, üzüntülerini, hep onun o tozlu adliyelerde yaşamını ve yaşadıklarını anlatır. Bir süre sonra anıları içeren defter, eşine ve çocuklarına teslim edilir.

Manisa Barosu, Salihli de Avukatlık yapan meslektaşlarımızdan Av. Necati Şen in ölümünden sonra kalabalık bir şekilde cenaze törenine katılmışlardır. Cenazeye katılan meslektaşlarımız rahmetlinin vasiyeti olması nedeniyle bir lokantada toplanıp rahmetlinin anılarından bahsederek, sevdiği türküleri dinleyerek kendisini anmışlardır.

Zaten yaşam, ayrılıktan sonra geride bırakılan bir hoş seda değil midir.?

Tokat Barosu özel günlerdeki yemek ve gezi toplantılarına ölen meslektaşımızın ailesini davet etmektedirler. Bu araştırmanın temelini oluşturan “MESLEKTAŞLIK MEZARA KADAR DEVAM EDER” düşüncesini Tokat Barosu daha ilerilere taşımaktadır.

Tokat Barosunun sergilediği böylesi bir dayanışmanın, güzelliğin, vefanın başka hangi meslekte olabildiğini insan düşünmeden geçemiyor.

İç Anadolu Bölgesinde bir çok baromuzda olduğu gibi Kırıkkale Barosu defin işlemlerinden 1 hafta sonra ölen meslektaşın evine Niha-i Taziye ziyaretinde bulunulmaktadır. Bu ziyarette Baro tarafından temin edilen lokum ve gül suyu cenaze evine bırakılmaktadır. Osmaniye Barosunca ölen meslektaşın vefatından 3 gün sonra mevlit okutulmaktadır.

Bu arada vefat eden bazı avukatlar meslekte kullandıkları kitap, masa ve diğer bir kısım malzemeleri barolara bırakmaktadırlar. Avukatların bıraktıkları özellikle şahsi eşyaları çok iyi korunmalıdır. Ve yine avukatlar tarafından baroya bırakılan bu şahsi eşyaların, eşyayı bırakan avukatın vasiyeti olduğu özellikle belirtilmelidir.

Tokat Barosuna mensup vefat eden meslektaşlarımız bürosunda bulunan kitaplık, kitaplar ve büro eşyalarını adli müzaheret bürolarında kullanmak üzere bırakmaktadırlar

İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi ölen meslektaşımızın Baroya bıraktığı şahsi eşyalarını ve kitaplarını isimlerini anarak sergilemekte ve ölümünden sonra meslektaşlarımızın ve Stajyer Avukatların yararlanmasına sunmaktadır.

F. ÖLEN AVUKATIN İŞLERİNİN TASFİYESİ :
Avukatlık mesleğinin dışında Meslek kurallarının hiç birinde ölen bir meslektaşın ölümünden sonra işlerinin ne şekilde yürütüleceği ayrıntılarıyla düşünülmemiş ve bu husus ilgili meslek yasalarında düzenlenmemiştir.

Avukatlık mesleğinde bir avukatın ölümü halinde işlerin devamı ve tasfiyesi yasa ve meslek kuralları ile güvence altına alınmıştır. Dünyada bir çok ülkede olduğu gibi Avrupa ülkelerinden Alman Avukatlık Yasası 55. Madde, İtalyan Avukatlık Yasası 67. Madde bir avukatın ölümü halinde işlerin takibini özel olarak yasa ile düzenlemiştir. Avukatlık Yasamız 42. Madde ve Meslek Kuralları 29. Madde bir meslektaşın ölümü halinde Baro Başkanlığının görevlendirmesi ile işlerin başka bir avukat tarafından yürütülmesini düzenlemiştir.

Bu düzenlemede kuşkusuz avukatlık mesleğinin bir kamu görevi olmasının büyük etkisi vardır. Böylesi bir düzenleme avukatın ölümü ile savunmasız, avukatsız kalan vatandaşı da korumayı amaçlamaktadır. Avukatlık Yasası ve Meslek Kuralları ile yapılan böyle bir düzenleme ile savunma hakkından yoksun kalan vatandaş baro tarafından güvence altına alınmaktadır. Vatandaş avukatının ölümü ile savunmasız, avukatsız bırakılmamaktadır.

Vatandaş avukatsız ve savunmasız kalmamaktadır. İşleri yarım kalan bir meslektaşın işleri de Baro nun gözetiminde Baronun görevlendirdiği bir avukat tarafından yürütülmektedir. Böylesi bir özveri ve ölüme göre yapılan bir düzenleme sadece avukatlık mesleğinde mevcuttur.

Cenaze törenlerine ilişkin yapılan törenler tarihin bir çok aşamasında ve çeşitli toplumlarda ayrı bir inceleme konusu olmuştur. Binlerce yıllık kültür zenginliği olan yaşadığımız topraklarda meslek kuralları binlerce yıllık geçmişi olan savunma mesleğine mensup kişilerin cenaze törenlerinin incelenmesi şimdiye kadar ilk kez yapılmıştır. Böylesi bir zenginliği saptamaktan ve paylaşmaktan duyduğum onur ve gururu özellikle belirtmek ve paylaşmak isterim.


Nedendir bilinmez,
ülkemin tüm adliyeleri
biraz karanlık
ve
her zaman tozludur.
Bu biraz karanlık
ve
her zaman tozlu
adliyelerin birinden
2400 yıldan bu yana
görevini şerefle yapan,

isimleri şimdi hatırlanan,
belki de hatırlanamayan

Bir avukat,
onurlu bir telaşla yaşamış,
ve
sessizce göçüp gitmiştir.



(*) Anadolu daki cenaze törenlerine ilişkin bir kısım bilgiler Doç Dr. Sedat Veyis Örnek in Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları “Anadolu Folklorunda Ölüm” isimli kitabından alınmıştır.

(*) Yazıda yer alan şiirler, dağıtımı ve gelirinin tamamı Türkiye Avukatları Dayanışma Vakfına bırakılan ve derlemesi tarafımca yapılan “Cumhuriyet Dönemi Şair Hukukçular Antolojisi” den alınmıştır.

(*) Araştırmaya verdikleri bilgiler ile ayrı bir değer kazandıran Barolara ve onların saygın başkanlarına teşekkürlerimi sunarım. Av. A. G. Çelik
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Avukatların Ülkemizde Ve Dünyada Yapılan Cenaze Törenleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Adil Giray Çelik'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
04-10-2004 - 16:53
(7142 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 59 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 37 okuyucu (63%) makaleyi yararlı bulurken, 22 okuyucu (37%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
18257
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 saat 15 dakika 35 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,56 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 22866, Kelime Sayısı : 2805, Boyut : 22,33 Kb.
* 84 kez yazdırıldı.
* 84 kez indirildi.
* 9 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 159
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04363489 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.