Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Aile Konutu Ve Şerhi

Yazan : Av. Ahmet Soycan [Yazarla İletişim]
Avukat

Makale Özeti
TMK’da md. 194'teki düzenleme ile birlikte hukukumuza giren, aile konutu kavramı, diğer eşin rızası ve özellikle aile konutu şerhi ile bu şerhin üçüncü kişilere etkisi hakkında yapılmış bir çalışmadır.

AİLE KONUTU VE ŞERHİ

GİRİŞ

Aile konutu kavramı, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile Türk Aile Hukukuna girmiştir. Bu kavram İsviçre Hukukunda1 çok daha önce düzenlenmiş olmasına rağmen Türk hukuk hayatına girmesi zaman almıştır.
Aile konu ile ilgili olarak TMK’da altı önemli madde yer almaktadır. Bunlar TMK. 194, 197, 240, 254, 279, 652. maddelerdir. 2 Bu düzenlemelerden özellikle TMK madde 194 yer alan düzenleme ile birlikte aile konutu özel bir koruma altına alınmak istenmiştir.
İsviçre Medeni Kanunu madde 169’daki düzenleme, TMK m. 194’de yerini almıştır. TMK’da yapılan bu düzenlemede “Aile Konutu”nun korunmasından amaç, ne devletin ne de üçüncü kişilerin müdahalelerine karşı bir korumadır. Bu hüküm ile aile konutu, konut üzerinde hak sahibi olan eşin müdahalelerine karşı korunmuştur.3
TMK m.194’te yer alan düzenleme ile aile yaşamında büyük bir öneme sahip aile konutu ile ilgili hukuksal işlemler eşlerden birinin tasarrufuna bırakılmaktan çıkarılmıştır. Aile konutu üzerindeki kullanım ya da mülkiyet hakkını etkileyen hukuksal işlemlerin geçerliliği diğer eşin açık rızasına bağlı tutulmuştur.(TMK.) M. 194 Aile konutu ile ilgili hukuksal işlemleri diğer eşin rızasına bağlı tutulmasının ötesinde TMK. M. 194/3 hükmü ile malik olmayan eşe, tapuya “aile konutu” şerhini işletme hakkı tanınmasıyla birlikte amaçlanan koruma daha da kuvvetli bir hale getirilmiştir.
TMK m.194’te yer alan düzenlemeye baktığımızda maddenin birinci fıkrasında, eşlerden birinin aile konutuyla ilgili kira sözleşmesini feshetmesi, aile konutunu devretmesi veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlandırması diğer eşin açık rızası bulunmadıkça geçerli olmayacaktır. Maddenin ikinci fıkrasında, birinci fıkrada yer alan işlemlerin yapılması için diğer eş tarafından rıza verilmemesi halinde rıza verilmeyen eşe hâkimin müdahalesini isteyebilme hakkı tanınmıştır. Maddenin üçüncü fıkrasında, aile konutu ile ilgili olarak, malik olmayan eşe tapu kütüğüne konutla ilgili şerh verebilme imkânı getirilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise, kira ile sağlanan aile konutunda, kira sözleşmesinin tarafı olmayan eşe tek taraflı irade beyanı ile sözleşmeye taraf olma imkânı sağlanmıştır. Fakat bu irade bildiriminin neticesi olarak bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sözleşmeden sorumlu hale gelmektedir.
Bu çalışmamızda TMK’da yapılan düzenleme ile birlikte hukukumuza giren, aile konutu kavramı, diğer eşin rızası ve özellikle aile konutu şerhi ile bu şerhin üçüncü kişilere etkisi üzerinde durulacaktır.


I. AİLE KONUTU

A. T.M.K. mad. 194’deki Düzenlemenin Amacı
Giriş kısmında kısaca değinildiği üzere, TMK m.194 ile Türk Hukuk sistemine giren aile konutu düzenlemesi ile ailenin barınma ihtiyacı, eşlerin menfaatleri ve hak sahibi eşin müdahalelerine karşı aile konutunun koruma altına alınması amaçlanmıştır.4 Düzenlemenin amacı, özellikle evlilik birliğinin sorunlarla karşılaştığı dönemlerde, aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin, bu hakka dayanarak yapacağı kötü niyetli işlemlere karşı aile konutu üzerindeki hak sahibi olmayan eşi ve çocukları korumaktır.5 Ev kadını ve anne olarak kadının ve nihayetinde evlilik birliğinin uğrayabileceği zararlar ve yıpranmaları önlemek amacıyla kanun koyucu aile konutuna ilişkin özel bir koruma getirmiştir.6
Yapılan düzenleme ile birlikte, toplumun temelini oluşturan aile içerisinde ki eşlerin menfaatleri karşılıklı olarak dengelenmeye çalışılmıştır. Aile bireylerinin sıcak bir yuvada, aynı çatı altında yaşama imkânlarının sonlandırılması ve ekonomik bakımdan güçsüz eşin ve çocukların sokağa atılmaları önlenmiş olacaktır.7 Zayıf durumda bulunan eşi korumak amacıyla genel olarak TMK. da eşitlik ve hakkaniyet ilkesini benimsemiş bulunan kanun koyucu, aile konutu müessesinde de aynı amaçla hareket ederek, eşin kötü niyetli tasarruflarına karşı, diğer eşin rızasını aramak ve konutun tapuya “aile konutu” olarak şerhi imkânını sağlamak suretiyle aile konutu üzerinde hak sahibi olmayan diğer eşi ve dolayısıyla çocukları koruma altına almak istemiştir.
B. Tanımı
Aile konutu yeni Türk Medeni Kanunu ile hukukumuza giren önemli bir kavramdır. Gerek İsviçre Medeni Kanununda gerekse Türk Medeni Kanununda aile konutunun tanımına yer verilmemiştir. Kanun koyucu bu kavramın içinin doldurulmasını uygulamaya bırakmış ve anlamını daraltmamayı tercih etmiştir.8
Aile Konutu, TMK m. 194’ün gerekçesinde “eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alan” olarak tanımlanmıştır.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü tarafından 11.06.2002 tarihinde çıkarılan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu konulu ve 2002/7 nolu genelgede aile konutu “eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği ve düzenli yerleşim amacıyla kullandıkları mekânlar” olarak ifade edilmiştir.9
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun vermiş olduğu bir kararda aile konutu, “aile konutu, eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alandır. “ şeklinde tanımlanmıştır.10
Aile konutu ile ilgili olarak doktrinde de çeşitli tanımlar yapılmıştır. Bu tanımlar aile konutuna ilişkin temel kıstasları içeren ve birbirine yakın tanımlardır. Bu tanımlardan bir kısmı aşağıda yer almaktadır.
Aile konutu kavramı iki unsurdan oluşmaktadır. Bu unsurlar, aile ve konuttur. Konut, eşlerin düzenli olarak yerleşim amacıyla kullandıkları kapalı mekânları; aile ise karı, koca ve çocuklardan oluşan toplulukları ifade eder. Bu bağlamda aile konutu eşlerin yaşantılarını birlikte sürdürdükleri konutu ifade etmektedir.11
Aile konutu, yaşamsal önemi olan, kaybedildiğinde aile birliğini maddi ve manevi yönden sarsacak olan, ailenin ve diğer eşin barınma hakkını kaybedebileceği konutlardır.12
Aile Konutu, sürekli olarak barınma ihtiyacını karşılayan ve ailenin hayat merkezini oluşturan konut olarak tanımlanabilir.13
Aile konutu, eşlerin yaşamsal ilişkilerinin, işlerinin ve hayatlarının odak noktası olarak seçtikleri ve fiilen, varsa çocuklarıyla birlikte yaşadıkları ortak konuttur.14
Aile konutu, eşlerin evlilik birliğinin devamı süresince oturma ihtiyacının giderilmesinde kullanılmak üzere seçilen ve aile yaşamlarının merkezi haline getirilmiş taşınır taşınmaz yerlerdir.15
İsviçre doktrininde ise, “eşlerin iradelerine göre, sürekli olarak eşlerin birlikte oturması için kullanılan ve belirlendiği şekilde kullanılması gereken ortak konut”, “oturma amaçlı kullanılan, sabit veya hareketli yapılar, eşlerin çocukları ile birlikte oturduğu konut” tanımları yapılmaktadır. Bu tanımlardan hareketle, eşlerin sürekli olarak oturmak için tahsis ettikleri, fiili olarak kullandıkları, bütün yaşam faaliyetlerinin ve ailenin merkezi olan konutlar, aile konutu olarak tanımlanabilirler.16
Yapılan bu tanımlardan yola çıkarak aile konutunu, resmi evlilik birliği ile bir araya gelmiş olan eşlerin birlikte seçerek bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdikleri, düzenli yerleşim amacıyla kullandıkları, barınma ihtiyacını karşılayacak şekilde kullanıma uygun taşınır ve taşınmaz konutlar şeklinde tanımlamak mümkündür.
C. Unsurları
Aile konutu kavramı bir takım unsurların birleşiminden oluşmaktadır. Bu unsurlardan biri dahi eksik olduğunda aile konutundan söz edilemeyecektir. Aile konutundan söz edilebilmesi için öncelikle resmi bir evlilik birliği ile oluşan ailenin, ikinci olarak barınma ihtiyacını karşılayacak konutun ve nihayetin bu konutun aileye özgülenmiş, ailenin yaşam merkezi olarak belirlenmiş olması gerekir.
1. Aile
Aile, toplumun en küçük birimi olarak kabul edilir. Aile denince genellikle bir evde oturan anne ve baba ile varsa onların evlenmemiş çocukları anlaşılır. Aile konutundan söz edilebilmesi için öncelikle resmi bir evlilik birliği içerisinde yer alan eşlerden ve var ise çocuklardan oluşmuş bir ailenin varlığı zorunludur.
Bir konutun aile konutu sayılabilmesi için, evli olan kişiler tarafından kullanılması gerekir. Evli olmayan kişilerin yaşadıkları konutlar, aile konutu değildir.17 “Aile Konutu”nun temel unsurunu oluşturan aile, yasal bir evlilik birliği ile oluşturulmuş olan ailedir. Bu nedenle evli olmayan bir kişinin başkaları ile birlikte oturduğu veya kullandığı konutlar, kanun tarafından koruma altına alınan TMK. m. 194 kapsamında bir aile konutu sayılmayacaktır.18
TMK evliliği, belirli şekil şartlarına bağlamış ve buna da resmi nikâh adını vermiştir.(TMK. m.141, m.142). Bu şekilde oluşmamış fiili beraberlikler evlilik olarak kabul edilmemektedir. Bu nedenle resmi bir evlilik birliği ile oluşmamış birliktelikler, aile konutuna ilişkin TMK. m. 194’ün korumasından yararlanamayacaktır. Aile konutunun en önemli unsuru olan aile, resmi evlilik birliği ile oluşmuş olan ailedir.
TMK m.194’de yer alan korumadan aile konutunun yararlanabilmesi için, aile konutunun ilk unsuru olan ailenin resmi bir evlilik birliği ile kurulmuş olması, bu birlikteliğin resmi ve fiili19 olarak da devam ediyor olması gerekmektedir.
TMK m.194 düzenlenen aile konutu, evlilik devam ettiği sürece uygulanma imkânı bulacaktır. Fakat evlilik, ölüm, boşanma, iptal gibi nedenlerle sona erdiğinde evlilik birliği de sona ereceğinden konutun aile konutu vasfı da son bulacaktır.20
2. Konut
Konut genel anlamıyla insanların içinde yaşadığı ve barındığı yapıları ifade etmektedir. Aile konutunun bir unsuru olarak konut ise, aile için yaşamaya özgülenmiş yerleri ifade etmektedir. Bu nedenle konut olarak özgülenmemiş yerler aile konutu olarak değerlendirilemeyecektir. Konut olarak değil de işyeri olarak kullanılan yerler aile konutu olarak kabul edilmemektedir. Buna karşılık işyerinin bir kısmı aynı zamanda konut olarak kullanılmakta ise bu yere ilişkin işlemlere TMK m.194’te yer alan düzenlemenin uygulanması gerektiği, bu yerin de korumadan yararlanması gerektiği düşünülmektedir.
Eşler tarafından bir konutun aile konutu olarak kullanma niyeti, bu yeri tek başına aile konutu haline getirmez. Bu yerin aile konutu olduğunun üçüncü kişiler tarafından da bilinebilir hale gelmesi gerekmektedir. Bu da konutun fiili olarak eşler tarafından kullanılmaya başlanması ile mümkün olacaktır. Önemli olan, konutun bir aileye özgülenmesi ve aile tarafından fiili olarak da kullanılmasıdır.21
Ayrıca konutun aile konutu olarak değerlendirilebilmesi için, eşlerin bu konut üzerinde ayni ya da şahsi bir hakkının da olması gerekir.
3. Ailenin Yaşam Merkezi Olarak Belirlenmiş Olması
Bir konutun, aile konutu olarak kabul edilebilmesi için gerekli olan üçüncü unsur, ailenin günlük yaşamlarını bu konutta geçirmeleri, eşlerin düzenli yerleşim amacıyla, yaşamlarının odak noktası olarak burayı seçmiş olmalarıdır.22
Konutun yaşam merkezi olmasından kasıt, ailenin tüm faaliyetlerini bu konutta gerçekleştirmesi, acı-tatlı günlerini ve anılarını bu konutta yaşamasıdır. Eşlerin birlikte oturmadıkları konut, aile konutu olarak değerlendirilmeyecektir.23 Fakat aile konutu vasfını kazanmış olan bir konutta, eşlerin daha sonra çeşitli nedenlerle birlikte oturamıyor olmaları tek başına o konutun aile konutu niteliğini ortadan kaldırmayacaktır. Örneğin eşlerden birinin sağlık nedeniyle başka bir yerde ikamet etmesi halinde, daha önce aile konutu vasfını kazanmış olan konut bu vasfını yitirmiş olmayacaktır.
Aile konutu kural olarak tek bir konuttur. Aile konutunun birden fazla olamayacağı, belirsizlik halinde ise, mesleki faaliyetler dışındaki sosyal ilişkilerin yoğunlaştığı yerin, eşlerin ikametgâhının, aile konutunun yerini tespitte esas alınacağı ve bu doğrultuda belitlenen tek bir konutun aile konutu olduğu ifade edilmektedir.24 Bununla birlikte aile konutunun istisnai hallerde birden fazla olabileceği de bazı yazarlar tarafından savunulmaktadır. Aile konutu eşlerin ve ailenin müşterek yaşam merkezi olan ve üçüncü kişilerce de objektif olarak böyle olduğu anlaşılan kural olarak tek konuttur. Çok istisnai durumlarda birden fazla konutun bu anlamda aile konutu sayılabilmesi mümkün olabilir.25

İstisnai durumlarda çocukların eğitimi, eşlerden birinin mesleki faaliyeti gibi nedenlerle birden fazla konutun aile konutu niteliğine haiz olması mümkün olabilir.26 Eşlerin farklı iki konuta sahip olmaları halinde, çocukların kaldığı konut, genelde aile konutu olarak kabul görür.27 Fakat bunun aksine istisnai durumlarda her iki konutun da aile konutu olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade eden yazarlar da vardır.28 Aile konutu ailenin yaşam merkezi sayılan konutlardır. Fakat bazen bu yaşam merkezi iki ayrı konutta geçebilmektedir. Eğitim, sağlık ve buna benzer nedenlerden dolayı eşlerin ayrı mekânlarda konutlarının olması ve bu konutları da eşit zamanlarda paylaşmaları mümkündür. Burada bir zorunluluk hali mevcut olduğundan ve her iki konut da barınma ihtiyacını giderdiğinden, TMK m. 194 korumasının her iki konut içinde uygulanması gerektiği düşünülmektedir.
Eşlerin sürekli olarak oturmadıkları, zaman zaman veya hafta sonlarında ya da yaz tatillerinde oturdukları yazlıkları, dağ evleri veya tarımsal faaliyetlerin yürütüldüğü aylarda kaldıkları, bağ, bahçe, çiftlik evleri aile konutu sayılmamaktadır.29 Bu tür konutların kaybı kanun koyucu tarafından, ailenin barınma hakkını zedelemediği gerekçesiyle TMK m.194’ün koruması kapsamına alınmamıştır. Ayrıca Yargıtay tarafından verilmiş olan bir kararda da, yazlık konutun tatil amacıyla edinilmiş olduğu ve ailenin yaşam merkezini oluşturmadığı ifade edilerek aile konutu içerisinde değerlendirilmeyeceğini ifade edilmiştir.30


II. DİĞER EŞİN RIZASI

TMK m. 193’e göre kanunda aksine hüküm bulunmadıkça eşlerden her biri diğeri ve üçüncü kişiler ile her türlü hukuki işlemi yapmakta serbesttirler. Bu nedenle eşlerden birinin yaptığı hukuki bir işlemin geçerliliği kural olarak diğer eşin, üçüncü bir kişinin veya hâkimin onayına bağlı değildir.
Genel kurala ilişkin bu düzenlemenin devamında ise aile konutuna ilişkin düzenleme ile bazı işlemlerde serbestlik ilkesine istisnalar getirilmiştir. TMK m.194 ile getirilen yeni düzenlemede, aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin, aile konutu üzerinde yapacağı bir takım hukuki işlemlerin geçerliliği diğer eşin açık rızasına bağlanmıştır. Kanun koyucu getirdiği yeni düzenleme ile aile konutuna ayrı bir önem vermiş ve bu konut üzerinde eşlerden birinin tek başına hukuki işlem yapmasını kabul etmemiştir.
Kanun koyucu, TMK m.194 teki düzenleme emredici nitelikte olup, eşlere şu emredici kuralları getirmiştir: “Hiçbir eş tek başına aile konutuyla ilgili kira sözleşmesine son veremez, onu tahliye ettiremez; hiçbir eş aile konutuyla ilgili satış, bağış, trampa sözleşmelerini tek başına yapıp, onu elden çıkaramaz; hiçbir eş aile konutunun elden çıkmasına, kullanılmasına engel olacak haklar oluşturamaz. Eşlerden biri bunları yapacaksa, diğer eşin rızasını almak zorundadır.”31
TMK m. 194’de diğer eşin rızasına bağlı işlemler, aile konutuyla ilgili kira sözleşmesinin feshi, mülkiyeti devreden ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayan işlemler olarak belirtilmiştir. Aile konutuyla ilgili, kiracı eşin kira sözleşmesini feshetmesi; satım, bağış, trampa gibi mülkiyet hakkının devri sonucunu doğuran işlemler ile aile konutunun ipotek edilmesi, başkası lehine intifa, üst hakkı ya da oturma hakkı kurulması, kira sözleşmesinin başkasına devri gibi işlemler diğer eşin açık rızası olmadan yapılamayacaktır.
Rızanın şekli konusunda kanunda “açık” olacağı belirtilmiş fakat buna karşılık belirli bir şekil şartı öngörülmemiştir. Bu nedenle rıza yazılı veya sözlü olarak verilebilecektir. Bununla birlikte tapuda yapılacak işlemler bakımından Tapu ve Kadastro Müdürlüğü’nün 11.06.2002 tarih ve 2002/7 sayılı yazılı genelgesi ile uygulamada rızanın noterden bir muvafakatname şeklinde yazılı olarak olması aranmaktadır.32 İşlem yapılmadan önce (izin) veya sonra (icazet) verilebilir. Ancak açık rızanın verilmiş olması aranmış olduğundan, örtülü rıza işlemi geçerli hale getirmez.33 Aile konutu üzerinde hak sahibi olan eş, aile konutunu etkileyen bir işlemi eşinin rızasını almadan yaparsa bu işlemin kural olarak geçersiz olduğu kabul edilmektedir.
Diğer eşin rızası, işlemin kurulması sırasında veya öncesinde verilebileceği gibi işlem yapıldıktan sonra da verilebilir. Sonradan verilen izin geçmişe etkili olarak (ex tunc) hüküm ve sonuç doğurur.34 Bir kişinin diğer eşin rızasını almadan aile konutunu bilerek devralması veya lehine ipotek tesisi ve diğer eşin karşı çıkması halinde devir veya kısıtlayıcı ayni hak hüküm ifade etmez ise de, burada bu devir veya ipoteğin askıda geçersiz olduğu ifade edilir. Diğer eş daha sonra icazet vermek suretiyle işlemi başından beri geçerli kılabilir.35
Her nekadar eşlerden birisinin rızası olmadan aile konutu üzerindeki hakları sınırlayan işlemler yapılamayacak ise de, kamulaştırma, cebri icra gibi mülkiyeti zorunlu olarak devreden işlemlerde diğer eşin rızası aranmayacaktır.36
Diğer eşin rızasının sağlanamadığı ya da ( dürüstlük kuralına aykırı olarak) haklı bir sebebe dayanmadan diğer eş tarafından verilmediği hallerde, hukuki işlemi yapmak isteyen eş, kanunun kendisine tanıdığı haktan yararlanıp hâkimin müdahalesini talep edebilir. (TMK m.194/II). Bu suretle, istenmeyecek, sakıncalı olabilecek durumların ya da rıza göstermesi beklenen eşin, bu hakkını kötüye kullanmasının önüne geçilmiş olacaktır. Hâkim istemi haklı bulursa, istem sahibi eşe, işlem konusu hukuki işlemi yapma yetkisi verecektir.37
Ayrıca kanunun son fıkrasında kira sözleşmesinin tarafı olmayan eşe, kiralayana yapacağı ihbarla bu sözleşmenin tarafı olma imkânı da getirilmiştir. Sözleşmenin tarafı olmak aynı zamanda ihbarı yapan eşin diğer eşle birlikte kiralayana karşı müteselsilen sorumlu olma neticesini de beraberinde getirmektedir. Bu bildirim herhangibir şekil şartına bağlı olmamakla birlikte, yazılı şekilde yapılması ispat kolaylığı açısından önemlidir.
TMK m. 194 yer alan sınırlamanın hukuki niteliği doktrinde çok tartışılmış ve birbirinden farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Yargıtay, Kılıçoğlu, Reisoğlu, Doğan ve Ayan tarafından TMK m. 194’de yer alan düzenlemenin bir tasarruf yetkisi sınırlaması şeklinde olduğudur. Aile konutu üzerindeki hak sahibi olan eşin kural olarak fiil ehliyeti dolayısıyla tasarruf ehliyeti vardır. Bu eş sadece aile konutu üzerinde ki tasarruf işlemlerini eşinin rızası bulunmadıkça yapamaz.38 Bizce de söz konusu madde ile aile konutu üzerinde şahsi ya da ayni bir hak sahibi olan eşin tasarruf yetkisi sınırlandırılmakta ve diğer eşin rızasına bağlanmaktadır.


III. AİLE KONUTU ŞERHİ

A. Genel Olarak
Aile konutu şerhine girmeden önce şerh hakkında kısa bir bilgi verilmesi faydalı olacaktır. Şerh, kişisel hakların, devir sınırlamalarının ve geçici tescilin, tapu siciline yazılmasını gösteren terim olarak ifade edilmektedir. Şerhler, nitelikleri itibariyle bir taşınmaz üzerinde bir ayni hakkın doğumuna neden olmayan, bir hukuki ilişkiyi ‘bilinebilir veya etkin’ kılan kayıtlardır. Bu kayıtlar tapuda üçüncü şahıslarla işlem yapılmasına engel teşkil etmemektedir.
Aile konutu şerhine ilişkin düzenleme TMK m. 194/3’de yer verilmiştir. Buna göre, aile konutu olarak özgülenen taşınmazın maliki olmayan eş bu konutun, aile konutu olarak kullanıldığına, dolayısıyla bu konutla ilgili hukuki işlemlerin, ancak kendisinin rızasıyla geçerli olarak yapılabileceğine ilişkin şerhin tapu siciline işlenmesini talep edebilir. 39 Aile konutuna malik olan ve malik olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili olarak aile konutu şerhi verilmesini talep edebilir. Bu şerhin nasıl verileceği, T.C. Başbakanlık Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünce çıkarılan 01.06.2002 tarih ve 2002/7 no’lu genelgede ayrıntılı olarak belirtilmiştir.
Kanun koyucu, İsviçre Medeni Kanunundan farklı olarak TMK m. 194’e ayrıca farklı iki fıkra daha eklemiştir. Eklenen bu fıkralardan biri de aile konutu şerhine ilişkin olan 194/III’te yer alan düzenlemedir. Bu hükme göre “Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir.” Bu fıkranın eklenmesine ilişkin Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin öneri ve gerekçesi incelendiğinde, bu fıkra ile güdülen amacın, aile konutuna yeni bir koruma getirmenin yanında, üçüncü kişilerin de iyi niyetinin korunmasının amaçlandığı görülmektedir.40
Aile konutuna ilişkin olarak tapuya verilecek şerh, eşlerden birinin mülkiyetinde bulunan konutlar için geçerlidir. Üçüncü şahıslara ait taşınmazlar üzerine aile konutu şerhi verilemez. TMK n. 194’te yer alan “taşınmaz malın maliki olmayan eş” ifadesinden, eşlerden birinin aile konutu üzerinde mülkiyet hakkının bulunması gerektiği anlaşılmaktadır. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 2002/7 nolu genelgesinde bu husus açıkça ifade edilmiştir. Bu nedenle üçüncü kişinin maliki olduğu taşınmazda, sınırlı ayni hakka veya şahsi bir hakka dayanılarak oturan eşler, konut üzerine aile konutu şerhi işletemeyecektir. Yerleşik Yargıtay kararlarında da, aile konutunun maliki üçüncü kişilerin mülkiyet hakkını kısıtlayacak şekilde aile konutu şerhi verilemeyeceği ifade edilmiştir.41
Aile konutunun unsurlarından bahsedilirken, aile konutunun bazı istisnai durumlar hariç olmak üzere bir tane olabileceğini ifade etmiştik. Bu nedenle birden fazla konut üzerine aile konutu şerhi konulamaz. Buna rağmen birden fazla konut üzerine aile konutu şerhi konulmuş ise, bu şerhlerden “eşlerin aile konutu olarak kullandıkları konut” yani fiili olarak oturdukları konut üzerindeki şerh geçerli olacak, diğer şerh yolsuz olduğundan terkini gerekecektir.
TMK m.194/III kapsamında tapuya konulan aile konutu şerhi, evlilik birliği devam ettiği sürece geçerliliğini koruyacaktır. Evlilik birliğinin sona ermesinden sonra, evlilik birliği süresince aile konutu olarak kullanılan konuta “aile konutu şerhi” konulamayacaktır.42
B. Aile Konutu Şerhinin Etkisi
TMK m. 194/III’te yer alan aile konutuna ilişkin düzenleme İsviçre Medeni Kanununda yer almayan bir düzenlemedir. Aile konutu şerhi Türk Hukukuna yeni girmiş ve şerhin hukuki niteliği konusunda detaylı bir bilgi de kanunda yer akmamaktadır. Hukuki nitelendirmeye ilişkin olarak, hukuk sistemimize yeni giren aile konutu kavramıyla ilgili olarak doktrinde birbirinden farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
Aile konutunun maliki olan eş, tapuda konutu başkasına devretmek ya da ipotek etmek isterse, işlemin diğer tarafı ya da tapu memuru “bu konutun aile konutu olduğunu ve malikin de evli kişi olduğunu, eşinin rızasını almadığını nereden nasıl bilecektir? Bunları bilmeden satın alan ya da ipoteği kabul eden üçüncü kişilerin durumu ne olacaktır?43
TMK m.194/III’te düzenlenen aile konutu şerhi, yukarıda yer alan sorulara cevap açısından iki farklı durum ve bu iki durum karşısında farklı etkiler ortaya çıkarmaktadır. Bu durumlardan ilki, tapu sicilinde aile konutu şerhi olması halinde, taşınmaza ilişkin tasarruf işlemlerinin yapılıp yapılamayacağı; diğeri ise tapu sicilinde aile konutu şerhinin olmaması halinde işlem tarafı üçüncü kişinin iyi niyetinin korunup korunmayacağıdır.
1. Tapu Sicilinde İşlem Yapılabilmesi Bakımından
TMK m.1010’a tasarruf yetkisinin kısıtlanmasına ilişkin son fıkrasına göre, tasarruf yetkisi kısıtlamaları, şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir. Bu şerhler kural olarak malikin tasarruf işlemlerini fiilen engellememektedir. Bu şerhlerin genel olarak etkisi, sonradan ayni hak kazanacak kişilere karşı ileri sürülebilmesidir.
Aile konutu şerhinde ise, malik olmayan eşin rızası olmadan tapu sicilinde işlem yapılması mümkün değildir. Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 11.06.2001 tarih ve 2002/7 sayılı genelgesinde, aile konutu şerhi bulunan taşınmazlarda, diğer eşin rızası sağlanmadıkça hiçbir tasarruf işleminin yapılamayacağı belirtilmiştir. Bu nedenle aile konutu şerhi, tapu sicilini, tapuda yapılacak işlemleri diğer eşin rızasının bulunmadığı durumlarda kilitler.
Aile konutu şerhi, diğer şerhlerden farklı olarak –örneğin kira şerhi gibi- aile konutu şerhinden sonra gelmek üzere dahi olsa; taşınmazın devri veya üzerinde ipotek tesisi gibi işlemlerin yapılmasına engel olmaktadır. Buna karşılık; aile konutu şerhinden sonra, malikinin borcundan ötürü taşınmaza haciz konulabileceği gibi, taşınmaz icra yoluyla da satılabilir.44
2. İyi niyetle Ayni Hak Kazanılması Bakımından
Diğer eşin rızası alınmadan aile konutuna ilişkin bir hukuki işlemle o taşınmaz üzerinde ayni hak kazanan üçüncü kişilerin iyi niyetinin korunup korunmayacağı doktrinde tartışmalıdır.
Aile konutuna ilişkin olarak İsviçre Medeni Kanunu’nun 169. Maddesinde sadece iki fıkralık bir düzenleme yer almaktadır. TMK m. 194’te ise aile konutuna ilişkin düzenleme dört fıkradan oluşmakta, üçüncü ve dördüncü fıkralar İsviçre Medeni Kanunu 169. Maddede yer almamaktadır. Bu nedenle özellikle üçüncü fıkranın etkisi konusunda tartışmalar olmuştur.
Doktrinde yaşanan tartışmalarda görüş ayrılığı, aile konutu şerhi bulunmayan bir taşınmazın iyi niyetle ayni hak kazanan üçüncü kişilerin iyi niyetinin TMK m. 1023 kapsamında korunup korunmayacağıdır. Bu konuda doktrinde yer alan iki farklı görüş ve bu görüşlerin gerekçeleri ile bizim görüşümüz aşağıda açıklanmıştır.
a. Üçüncü Kişinin İyi Niyetinin Korunmaması Gerektiği Görüşü
Bu görüşü savunanlara göre, tapu sicilinde aile konutu şerhi bulunmasa da, üçüncü kişinin iyi niyeti korunmamalıdır. TMK m. 194/I deki düzenleme mülkiyet hakkının kanundan doğan bir sınırlamasıdır. Kanundan doğan mülkiyet sınırlamalar, TMK m. 731/I’e göre tapuya tescil edilmeksizin üçüncü kişilere karşı etkili olmaktadır. Bu nedenle aile konuyla ilgili olarak üçüncü kişilerin iyi niyetinin korunmayacağı bu görüşü savunanlar tarafından ifade edilmektedir.
Bu görüşü savunan bir yazara göre45, TMK m. 194 kapsamındaki bazı hukuki işlemlerin diğer eşin rızasına bağlanmasının temelinde, bu eşe kanundan dolayı tanınmış olan katılma hakkı (birlikte hak sahipliği) dir. Ailenin barınma hakkına yönelik olarak verilen birlikte karar verme hakkının, ailenin zorunlu ve üstün bir menfaati nedeniyle üçüncü kişinin iyi niyetinin önüne geçmesi gerekir. Bu nedenle 194. madde ile getirilen korumanın etkili ve seri uygulanabilir olması, bunun kanundan doğan bir sınırlama olduğu ve bu nedenle herkesçe bilinmesi gerektiği için, işlemin karşı tarafı olan üçüncü kişinin iyi niyetinin korunmayacağı kabul edilmelidir. Üçüncü fıkrada getirilen düzenleme ile diğer eşe tanınan şerh hakkı ile sadece, işlemin karşı tarafından yolsuz tescile güvenerek bir ayni hak kazanan iyi niyetli üçüncü kişilerin iyi niyeti korunacaktır. Buna karşılık işlem tarafı üçüncü kişilerin iyi niyeti kesinlikle korunmayacaktır.
Aynı görüşü savunan diğer bir yazara göre,46 TMK m. 194. de aile konutuyla ilgili olarak getirilen düzenleme konutun sahibi olan eşin tasarruf yetkisini sınırlandırmaktadır. Böyle olunca, diğer eşin rızası olmaksızın tapu sicilinde yapılacak işlem yolsuz tescil olacaktır. Burada, konut üzerinde hak sahibi olan eş ile işlem yapan şahsın(işlem tarafı üçüncü şahıs) tapu siciline güven ilkesinden yararlanması söz konusu olamaz. Aksi halde, bu hüküm ile ulaşılmak istenen koruma amacına ulaşılamayacaktır. Burada tasarruf yetkisinin kanundan doğan bir sınırlaması söz konusu olduğundan, tapu sicilinde aile konutu olduğuna dair şerh bulunup bulunmaması önem taşımaz. Ancak, böylece ortaya çıkan yolsuz tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü şahsın bu iktisabı TMK m. 1023’e göre korunur.
Diğer bir yazar,47 TMK m. 194’teki düzenlemenin özü itibariyle bir tasarruf yetkisi sınırlaması olduğunu ifade etmiştir. Bu nedenle aile konutuna ilişkin tasarruf işlemleri bütün geçerlilik şartlarını taşısa bile, tasarruf yetkisi eksikliği nedeniyle geçersiz olacaktır. Yazara göre aile konutu şerhi, TMK 1010 kapsamında gerçek olmayan bir tasarruf sınırlaması şerhidir. Bu şerh fonksiyonları itibariyle kurucu değil açıklayıcı bir şerhtir. Bu şerhin etkisi ise, aile konutu üzerinde işlem tarafı olmayan iyi niyetli üçüncü kişilerin iyi niyetini bertaraf etmekten ibarettir. Kanun koyucu tarafından yapılan aile konutu şerhine ilişkin düzenlemede, işlem tarafı olmayan üçüncü kişilerin iyi niyeti korunurken, işlem tarafı olan üçüncü kişilerin iyi niyeti ise açıkça korunmamıştır.48
b. Üçüncü kişinin İyi Niyetinin Korunması Gerektiği Görüşü
Doktrindeki karşı görüş ise, işlem tarafı üçüncü kişinin iyi niyetinin korunması gerektiği yönündedir.
Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş ile işlem konusu taşınmazın aile konutu olduğunu bilmeyen iyi niyetli üçüncü kişilerin menfaatlerinin karşı karşıya gelebileceğini öngören kanun koyucu, malik olmayan eşe, tapu kütüğüne aile konutu bilgisini şerh verdirme imkânı tanımıştır.(TMK m. 194/III) Şerh verilmemesi halinde, iyi niyetle, tapu kütüğündeki tescile dayanıp mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı, “tapuya güven ilkesi” gereği korunacaktır.(TMK m. 1023)49
KILIÇOĞLU’a göre50, TMK m. 194/3 hükmünün konuluş amacı, “Hukuki İşlem Güvenliğinin Korunması”dır. Bu şerh olanağı üçüncü kişilerin iyi niyetle ayni hak kazanmalarını engellemek amacıyla kabul edilmiştir. Söz konusu madde, TMK m. 1023’deki tapuya güven ilkesinin bir istisnasını oluşturmaz. Kanun koyucunun böyle bir amacı olsaydı, şerh olanağına ilişkin üçüncü fıkrayı kabul etmezdi. Bu nedenle üçüncü kişinin (işlem tarafı olan üçüncü kişi), üzerinde ayni hak kazandığı taşınmazın, aile konutu olmadığına ilişkin iyi niyeti, TMK m. 1023 gereği korunmalıdır.
Buna karşılık üçüncü kişinin tapudaki kayda değil de, diğer eşin rızasının verildiğine ilişkin iyi niyeti, TMK m. 1023 gereğince korunmaz. Zira m. 1023, sadece tapuya güveni korur. Bu yüzden, sicil dışı bir konuya güvenmiş olan üçüncü kişinin iyi niyeti korunmaz. Ayrıca TMK m. 194’ün getirdiği kuralın, mülkiyet hakkının kanundan doğan bir sınırlaması olmadığını ve bu nedenle, bu maddenin, TMK m. 731’deki “taşınmaz mülkiyetinin kanundan doğan kısıtlamaları, tapu siciline tescil edilmeksizin etkili olur” kuralının dışında olduğunu belirtmektedir.51
REİSOĞLU’na göre52, aile konutu ile ilgili düzenleme; Tapu Sicili’ne itimat prensibini bertaraf etmez. TMK 1023. maddesine göre “Tapu Kütüğü’ndeki Sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur”. Örneğin taşınmazın maliki eş şerh bulunmayan bir aile konutu üzerinde bir banka lehine ipotek tesis ederse, bankanın iyi niyeti korunur ve ipoteği geçerli olur. Bankanın iyi niyeti TMK 3. maddesine göre belirlenir. Bu maddeye göre “Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyi niyetin” varlığıdır. Ancak durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz. Banka, bir gerçek kişinin konut olarak maliki olduğu taşınmazını bankaya devretmesi veya üzerinde ipotek tesis etmesi halinde; bu kişinin evli olup olmadığını veya evli olduğunu bilse dahi konutun aile konutu olup olmadığını araştırmak zorunda değildir. Ancak kişinin evli olduğunu bilmesi halinde; “iyi niyet” tartışmalarından kaçınmak için diğer eşin yazılı iznini istemesi uygun olur. Keza diğer eşin bankaya başvurup konutun aile konutu olduğunu, taşınmazın satılmasına veya üzerinde ipotek tesisine rızası olmadığını bildirmesi halinde artık bankanın iyi niyetinden söz edilemez.
Aynı görüşü savunan diğer bir yazara göre,53 Aile konutu şerhi, diğer eşin rızası olmadıkça tapu sicilinde işlem yapılmasına engel olur. Bu nedenle, şerhin üçüncü kişilerin iyi niyetini ortadan kaldırdığını ve şerh yoksa üçüncü kişilerin iyi niyetinin korunacağını kabul etmek, 194.maddenin üçüncü fıkrasının amacına, hukuki işlem güvenliğinin korunması ilkesine ve tapu sicil sistemimize uygundur.
Yazara göre54, kanun koyucu TMK 1023. maddeye bir istisna getirmek amacında olsaydı, TMK 194. maddenin üçüncü fıkrasındaki şerh olanağını, İsviçre Medeni Kanununun aksine kabul etmezdi. Kanun koyucu şerh olanağını kabul etmekle İsviçre’dekinden farklı bir amaç gözetmiştir. Kanun koyucunun kabul ettiği şerh olanağı, diğer eş için bir külfet niteliğindedir. Diğer eş, kendi rızası olmadan aile konutu üzerinde yapılan tasarruf işlemlerinin geçersiz olduğunu üçüncü kişilere karşı da ileri sürebilmek istiyorsa, kendisine düşen şerh verme külfetini yerine getirmelidir. Bunu yerine getirmediği takdirde sonuçlarına da katlanmalıdır.
Başka bir yazara göre de,55 kanun koyucu tarafından aile konutu ile ilgili olarak malik olmayan eşe tapuya aile konutu şerhi koydurma imkânı getirilmiştir. Malik olmayan eş, gerekli şerhi verdirmek suretiyle aile konutu ile ilgili olarak hukuki işlemlere girişmek isteyen üçüncü kişilerin iyi niyet iddialarını da önceden önlenmiş olacaktır. Aksi takdirde üçüncü kişilerin iyi niyetleri korunacaktır. Şerhin etkisi işlem tarafı üçüncü kişinin iyi niyet iddiasını çürütmeye yöneliktir.
c. Yargıtay’ın Görüşü
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 04.10.2006 tarih ve 2006/2-591 E., 2006/624 K. Sayılı kararında,56 TMK m. 194/3’te düzenlenen şerh olanağı ile tapuya güven ilkesine bir istisna getirilmediğini, aile konutu üzerinde şerh bulunmayan durumlarda işlem tarafı iyi niyetli üçüncü kişinin ayni hak kazanımının TMK m. 1023’e göre korunacağını belirtmektedir. Bu karar ile YHGK açıkça hak sahibi eş ile işlem yapan üçüncü kişinin iyi niyetli olması durumunda bu kazanımının korunacağını, bunun da TMK m. 1023 gereği olduğunu belirtmektedir. Bu karara göre şerh işlem tarafı üçüncü kişinin iyi niyet iddiasını önleme etkisi gösterir. Kararda tapuda aile konutu şerhi olmayan durumda, diğer eşin rızası olmadan yapılan TMK m. 194/1 kapsamındaki işlemin yalnızca işlem tarafı üçüncü kişinin kötü niyetli olması durumunda geçersiz olacağı sonucuna varılmaktadır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi de HGK’nın kararından hemen sonra 12.10.2006 tarih ve 2006/5717 E., 2006/13786 K. sayılı kararında “...Taşınmazı satın alan davalının, konutun aile konutu olduğunu ve satışa eşlerden birinin rızasının olmadığını bildiğine göre Medeni Kanun'un 1023. maddesi koşulları oluşmamıştır.”57 diyerek işlem tarafı üçüncü kişinin iyi niyetli olması halinde TMK m. 1023’e göre kazanımda bulunabileceğini kabul etmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 30.05.2008 tarih ve 2008/9485 E. ve 2008/12837 K. sayılı kararında,58 banka tarafından ipotek alınan taşınmazın, tapu kaydında aile konutu şerhi olmaması nedeniyle iyi niyetli üçüncü şahıs olan bankanın TMK m. 1023 gereğince iyi niyetinin korunması gerektiği ifade edilerek, banka lehine yerel mahkeme kararını onamıştır.
d. Görüşümüz
Bizim görüşümüze göre de, TMK m. 194’te yer alan sınırlama bir tasarruf yetkisi sınırlamasıdır. Bu sınırlamanın üçüncü kişilere karşı da hüküm ifade etmesi için tapu siciline şerh verilmesi gereklidir. Kanun koyucu tarafından üçüncü fıkranın da maddeye eklenmesiyle “Hukuki İşlem Güvenliğinin” sağlanmak istendiği ve bu maddenin TMK m. 1023’te yer alan tapuya güven ilkesine bir istisna getirmediği, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin gerekçesinde de ifade edilmiştir.
Ayrıca, TMK m.194’deki düzenlemenin İsviçre Medeni Kanunu m.169 ile tamamen aynı olmadığı ve özellikle aile konutu şerhinin TMK m. 194/III’de İsviçre Medeni Kanunundan farklı olarak yer alması da kanun koyucunun iradesini ortaya koyması açısından görüşümüzü destekler mahiyettedir. TMK m. 194’te yer alan düzenleme ile m. 1023’te yer alan genel kurala bir istisna getirilmek istenseydi bunun açıkça maddede düzenlenmiş olması gerekirdi.
Kanun koyucu TMK m. 194/III’de malik olmayan eşe aile konutu şerhini tapuya işletme külfeti getirmiş olup, malik olmayan eş tarafından bu külfet yerine getirilmediği takdirde sonuçlarına da katlanması gerekmektedir. Bu doğrultuda tapuda aile konutu şerhi bulunmadığı durumlarda ayni hak kazanan işlem tarafı iyi niyetli üçüncü kişilerin bu kazanımlarının TMK m. 1023. gereğince korunması gerektiği işlem güvenliğine ve menfaatler dengesine daha uygun düşecektir.


SONUÇ

Yeni Türk Medeni Kanununun genelinde eşlerin birlikte hareket etmeleri ve birlikte karar vermelerine yönelik hükümler yer almaktadır. Kanunun genelinde bir eşitlik anlayışı söz konusu olup, TMK m. 194’deki düzenlemede de bu anlayışa uygun olarak hareket edildiği görülmektedir.
4721 sayılı TMK ile birlikte hukuk hayatımıza giren aile konutu kavramı ile ailenin barınma hakkı koruma altına alınmaya çalışılmıştır. Aile konutu kavramı ile birlikte, malik olan eşin aile konutu üzerindeki tasarruf işlemleri diğer eşin rızasına tabi kılınarak, aile konutu koruma altına alınmıştır. TMK m. 194/I. yer alan düzenlemede eşlerden birinin, diğer eşin açık rızası olmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemeyeceği, aile konutunu devredemeyeceği veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamayacağı ifade edilmiş; ayrıca aile konutu şerhi ile birlikte bu koruma daha da kuvvetlendirilmiştir.
Aile konutuna ilişkin bazı hukuki işlemlerin diğer eşin rızasına bağlı olmasının hukuki neticesi ise, bu rıza alınmadan yapılan işlemlerin askıda geçersiz olmasıdır. Askıda geçersiz olan bu işleme diğer eşin sonradan vereceği onay ile birlikte işlem baştan itibaren geçerli hale gelecektir.
TMK m. 194/III hükmü ile aile konutu olarak kullanılan taşınmaza ilişkin olarak taşınmaz maliki olmayan eşe tapuya “Aile Konutudur” şeklinde şerh düşebilmesi imkânı getirilmiştir. İsviçre Medeni Kanunu’nda bulunmayan bu şerh doktrinde yoğun şekilde tartışılmış birbirinden farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bir kısım yazarın ve Yargıtay’ın görüşüne göre aile konutu şerhinin etkisi işlem tarafı üçüncü kişinin iyi niyet iddiasının çürütülmesine yöneliktir. Aile konutuna ilişkin fıkranın eklenmesinde, Adalet Komisyonundaki görüşmeler sırasında, tapuda işlem yapan iyi niyetli üçüncü şahısların nasıl korunacağı da değerlendirilmiş ve Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin de önerisi doğrultusunda şerhe ilişkin üçüncü fıkra maddeye eklenmiştir. TMK m. 194/III de yer alan Aile konutu şerhine ilişkin düzenleme işlem güvenliği ilkesinin bir sonucudur. Yapılan bu düzenleme TMK m.1023’te yer alan tapuya güven ilkesinin bir istisnası da değildir. Bu nedenle iyi niyetli işlem tarafı üçüncü şahısların iyi niyeti korunacaktır.


KAYNAKÇA


1 İsviçre Medeni Kanunu’nda değişiklik yapılmasına ilişkin tasarı 01.01.1988 tarihinde kanunlaşarak yürürlüğe girmiştir.
2 KILIÇOĞLU, Ahmet, Medeni Kanunumuzun Getirdiği Yenilikler, Ankara, 2003, s. 39.
3 ŞIPKA, Şükran, Aile Konutu İle İlgili İşlemlerde Diğer Eşin Rızası, İstanbul, 2004, s. 55.
4 “…Tasarıya konulan yeni 194 üncü maddeye göre, aile konutuyla ilgili hukukî işlemler söz konusu olduğunda, örneğin konutla ilgili kira sözleşmesinin feshedilmesi, konutun devredilmesi veya konut üzerindeki hakların tamamen veya kısmen sınırlandırılması gibi işlemlerde eşlerden her biri, diğerinin açık rızasına muhtaç olacaktır. Rıza verilmedikçe bu işlemler yapılamayacaktır. Bu hüküm, bir önceki maddede kabul edilen "eşlerden her birinin diğeri ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilme" ilkesine getirilmiş bir istisnadır. Aynı maddeyle, aile konutu olarak özgülenen taşınmazın maliki olmayan eşe, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteme hakkı tanınmaktadır. Eğer bu taşınmaz, eşlerden biri tarafından kira yoluyla sağlanmışsa, kira sözleşmesinin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle taraf haline gelecek, konut da bu bildirimle aile konutu niteliğini kazanacaktır. Bu hükümlerle eşlerin menfaatini koruma amacı güdüldüğü açıktır.” Raporun (Türk Medeni Kanunu Tasarısı ile Türk Kanunu Medenisinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in; Ankara Milletvekili Esvet Özdoğu ve Dört Arkadaşının; Aynı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Adalet Komisyonu Raporu (1/611, 1/425, 2/361, 2/680))tam metni için bkz. http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/done...l01/ss723m.htm
5 AYAN, Serkan, Evlilik Birliğinin Korunması, Ankara 2004, s. 71.
6 GÜMÜŞ, Mustafa Alper, Türk Medeni Kanununun Getirdiği Yeni Şerhler, İstanbul, 2007, s. 19.
7 AKINTÜRK, Turgut, Türk Medeni Hukuku Yeni Medeni Kanuna Uyarlanmış Aile Hukuku, İstanbul, 2002, s. 112.
8 AYAN, s. 61.
9 Genelgenin tam metni için bkz. http://www.tkgm.gov.tr/tkgm/index.php?page=genelge&op=genelge_bilgileri&Id=263 (Erişim Tarihi: 23.10.2010); ŞIPKA, s. 185.
10 Y.H.G.K., T. 4.10.2006, E. 2006/2-591, K. 2006/624, (Bu karar Kazancı Yazılım İçtihat ve Mevzuat Bankası Programından temin edilmiştir).
11 KILIÇOĞLU, Yenilikler, s. 41; KILIÇOĞLU, Ahmet, Aile Konutu ve Konut Eşyası İle Sağlanan Koruma, Prof. Dr. Bilge ÖZTAN’a Armağan, Ankara, 2008, s. 528-529
12 ŞIPKA, s. 80
13 DOĞAN, Murat, Türk Medeni Kanunun Evliliğin Genel Hükümleri Bakımından Getirdiği Yenilikler, AÜHFD, 2003, C.52, S.4, s.106.
14 AYAN, s.61.
15 DURAL, Mustafa/ÖĞÜZ, Tufan/GÜMÜŞ, Mustafa Alper, Türk Özel Hukuku, Cilt III, Aile Hukuku, İstanbul, 2008, s. 160
16 BÜYÜKAY, Yusuf, Yeni Türk Medeni Kanununun 194. Maddesinde Yer Alan Aile Konutuna İlişkin Sınırlamanın Hukuki Niteliği, http://www.e-akademi.org/incele.asp?konu=YEN%DD%20T%DCRK%20MEDEN%DD%20KANUN U%92NUN%20194.%20MADDES%DDNDE%20YER%20ALAN%20A%DDL E%20KONUTUNA%20%DDL%DD%DEK%DDN%20SINIRLAMANIN%20HU KUK%DD%20N%DDTEL%DD%D0%DD&kimlik=1158308133&url=ma kaleler/ybuyukay-8.htm
17 AYAN, s.64.
18 ŞIPKA, s. 77-78.
19 ŞIPKA, s.91,( aile konutu üzerinde hak sahibi olmayan eşin, kendi iradesiyle ortak konutu terk ettiği ve ortak hayata geri dönmeyeceğinin kesin ve açık olarak anlaşıldığı durumlarda, 194. Madde uygulama alnını kaybeder.)
20 “…Davacı ile davalı Mahsuni arasındaki evlilik birliği boşanma kararıyla sona ermiş, verilen boşanma kararı 01.02.2007 tarihinde kesinleşmiştir. Bu dava ise, 31.07.2007 tarihinde açılmıştır. Türk Medeni Kanunu'nun 194. maddesi, "evliliğin genel hükümleri" kapsamında yer almaktadır ve evlilik devam ettiği sürece uygulanabilecek olan bir hükümdür. Evliliğin sona ermesiyle, konut, aile konutu vasfını kaybeder ve bu hükmün uygulanma imkânı kalmaz.” Y.2.H.D., E. 2009/19922, K. 2010/387, T. 13.1.2010. (Bu karar Kazancı Yazılım İçtihat ve Mevzuat Bankası Programından temin edilmiştir).
21 AYAN, s.66.
22 AYAN, s.66
23 “Taraflar Ayrılmadan önce birlikte Ereğli’de oturmuşlardır. Aile konutları da Ereğli’dedir. Dava konusu edilen ev Konya’da olup, taraflar bu konutta birlikte oturmadıklarına göre aile konutu olarak kabul edilemez. Türk Medeni Kanununun 194. Maddesi koşullarının oluşmadığı ve davanın reddinin nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.”(ŞIPKA, s.194)
24 GÜMÜŞ, s. 22.
25 ŞEKER, Muzaffer, İsviçre Hukukunda Aile Konutunun Boşanma Halinde Aile Konutuna İhtiyacı Olan Eşe Mahkeme Kararı İle Tahsis Edilmesi: ART. 121 ZGB, EÜHFD, C.11 S.3-4, s.475.; ŞIPKA, s.86.
26ÖZTAN, Bilge, Aile Hukuku, Ankara, 2004, s. 200
27 ÖZTAN, s. 199.
28 ŞIPKA, s. 87.
29 KILIÇOĞLU, Yenilikler, s.41; AYAN, s.66; DOĞAN, s.106
30 “…Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yazlık konut ailenin tatil ihtiyacını karşılamak amacıyla edinilmiş olup, bütün yaşam faaliyetlerinin gerçekleştiği sürekliliği olan alan niteliğinde değildir. Bu nedenle davacının Urla'daki yazlık konutla ilgili temyiz itirazları yersizdir.” Y. 2. H.D., E. 2003/3071, K. 2003/4352, T. 27.3.2003. (Bu karar Kazancı Yazılım İçtihat ve Mevzuat Bankası Programından temin edilmiştir).
31 KILIÇOĞLU, Yenilikler, s. 531
32 ŞIPKA, s. 144.
33 DOĞAN, s. 108
34 BAŞTÜRK, Adem, Türk Hukukunda Aile Konutu, Aile Konutuna İlişkin Sınırlamaların Hukuki Niteliği ve Üçüncü Kişilere Etkisi, Legal Hukuk Dergisi, Mayıs 2007, Sayı. 53, s. 1538; ŞIPKA, s.140.
35 REİSOĞLU, Seza, Yeni Medeni Kanun’un Bankaları İlgilendiren Başlıca Farklı Düzenlemeleri, Bankacılar Dergisi, 2002, sayı 40, s.69.
36 ACAR, Hakan, Türk Medeni Kanunu m. 194 Kapsamında Aile Konutu Üzerinde İyi niyetli Üçüncü Kişilerin Hak Kazanımı, Kazancı Hakemli Hukuk Dergisi, Sayı 47-48, s. 11.
37 YILDIRIM, Zübeyr, Yeni Medeni Kanunda Evli Kadınların Hukuki Durumu İle İlgili Yenilik ve Değişiklikler, Turgut AKINTÜRK’e Armağan, İstanbul, 2008, s. 851.
38 KILIÇOĞLU, Yenilikler, s.50; REİSOĞLU, s.68; AYAN, s.82; DOĞAN, s. 109.; Bakınız, Y.H.G.K. E. 2006/2-591, K. 2006/624, T. 04.10.2006. (Bu karar Kazancı Yazılım İçtihat ve Mevzuat Bankası Programından temin edilmiştir).
39 AYAN, s.88-89.
40 Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin bu maddeye 3., 4. ve 5. Fıkra olarak yeni üç fıkra eklenmesine ilişkin gerekçesi ve önerisi şu şekildedir. “ailenin özellikle kadınlarımızın ve çocuklarımızın Anayasanın 41. Maddesi çerçevesinde korunması yerinde bir düzenleme olur. Fakat bu işlem yapılırken iyi niyetli üçüncü kişiler de aynı ölçüde korunmalıdır. Aksi halde meşhur tabir ile ‘kaş yapalım derken göz çıkarırız’. Bu amaçla 194. Maddeye ‘Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu sicilinin beyanlar hanesine ‘aile konutu’ şerhinin yazılmasını isteyebilir. Bu işlem her türlü vergi harç ve resimden bağışıktır.” (KILIÇOĞLU, Yenilikler, s.47; ŞIPKA, s.155)
41 “…Davalı-davacı kadın tarafından harcı verilerek usulüne uygun Türk Medeni Kanununun 194/3. maddesi gereğince bir dava açılmadığı gibi aile konutu olarak kullanılan taşınmaz, boşanma davası açılmadan önce 4.5.2004 tarihinde davacı tarafından oğlu Halil'e satılmıştır. Bu devir işleminin geçersizliği ve muvazaalı olduğuna ilişkin bir dava bulunmamaktadır. Dava tarihinden önce üçüncü şahsın mülkiyetine geçmiş olan taşınmazın tapu kaydına Türk Medeni Kanununun 194/3. maddesi gereğince şerh konulamaz. Bu yön gözetilmeden ara kararı ile şerh konulması usul ve yasaya aykırıdır.” Y. 2. H.D., E. 2005/9121, K. 2005/11733, T. 21.7.2005, (Bu karar Kazancı Yazılım İçtihat ve Mevzuat Bankası Programından temin edilmiştir).
42 “…Türk Medeni Kanunu'nun 194/3. maddesi gereğince aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilebilmesi için evlilik birliğinin devam ediyor olması gerekir. Şerh, diğer eşin konut üzerindeki tasarruf yetkisini etkiler. Evlilik birliği kocanın 30.07.2006 tarihinde ölümüyle sona erdiğine göre, aile birliği ve korunması gereken bir aile konutu artık kalmamıştır. O halde; taşınmazın tapu kütüğüne Türk Medeni Kanunu'nun 194/3. maddesi gereğince konutla ilgili şerh konulamaz.” Y. 2. H.D., E. 2008/10081, K. 2008/13491, T. 16.10.2008, (Bu karar Kazancı Yazılım İçtihat ve Mevzuat Bankası Programından temin edilmiştir).
43 KILIÇOĞLU, Koruma, s. 535.
44 RESİOĞLU, s.69.
45 ŞIPKA, s. 159, 160.
46 DOĞAN, s.110.
47 GÜMÜŞ, s.36.
48 GÜMÜŞ, s. 54; DURAL/ÖĞÜZ/GÜMÜŞ, s. 164
49 YILDIRIM, s.852.
50 KILIÇOĞLU, Yenilikler, s. 52, 53; KILIÇOĞLU, Koruma, s. 535, 536; Yazar, örnek olarak, eşlerden birinin bankadan kredi çekmesi karşılığında aile konutunun ipotek edilmesi işlemini vermiştir. Bu işlemde banka tapu kayıtlarından ipotek verilecek yerin aile konutu olduğunu öğrenmemişse, diğer eşin rızası alınmadan bu konut üzerinde ipotek kurulur ve yapılan işlem geçerlidir.
51 KILIÇOĞLU, Yenilikler, s. 53, 54.
52 REİSOĞLU, s.68.
53 AYAN, s. 105
54 AYAN, s.101, 104.
55 AKINTÜRK, s. 113.
56 “…4721 sayılı TMK’nın 194. Maddesi II: fıkrası hükmü ile rıza alınmadan yapılacak işlemleri önleyebilmek amacıyla tapu kütüğüne şerh verilmesi olanağı getirilmiştir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki anılan madde ile tapuya güven ilkesine bir istisna getirilmiş değildir. (KILIÇOĞLU, a.g.e., s. 20) Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş tarafından tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesi istenilmemiş olsa bile işlem tarafı iyi niyetli üçüncü kişinin ayni hak kazanımı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1023. Maddesi hükmü ile korunmuştur. Şerhim etkisi ise eşin rızası olmadan gerçekleştirilen kazandırıcı işlemlerin üçüncü kişinin iyi niyetine rağmen geçersiz sayılacağına yöneliktir.” Bu karar için bakınız., Legal Hukuk Dergisi, Mayıs 2007, sayı 53, s. 1526.
57 Bu karar Kazancı Yazılım İçtihat ve Mevzuat Bankası Programından temin edilmiştir
58 Bu karar yayınlanmamıştır. (Bakırköy 5. Aile Mahkemesi’nin 2007 / 492 E. 2008 / 21 K. Sayılı dosyasından temin edilmiştir.)
---------------
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Aile Konutu Ve Şerhi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Ahmet Soycan'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
02-11-2012 - 11:11
(4195 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 5 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 5 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
16543
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 saat 28 dakika 53 saniye önce.
* Ortalama Günde 3,94 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 48972, Kelime Sayısı : 6737, Boyut : 47,82 Kb.
* 9 kez yazdırıldı.
* 6 kez indirildi.
* 7 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1530
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,06473899 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.