Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Ekonomik Suç Tespitinde Atipik Bir Örnek: İtalyan Ceza Hukukunda Boykot Suçu

Yazan : Ozan Ercan Taşkın [Yazarla İletişim]

EKONOMİK SUÇ TESPİTİNDE ATİPİK BİR ÖRNEK: İTALYAN CEZA HUKUKUNDA BOYKOT SUÇU

Yazar:Ozan Ercan TAŞKIN*



I- GİRİŞ

Gündelik dilde “ekonomik” boykot[1] bir çeşit sosyal mücadele aracı olarak değerlendirilmektedir. Boykot, bir kişinin veya bir kurumun ekonomik faaliyetlerini ve üçüncü kişilerle olan her türlü bağlantılarını sınırlamak veya engellemek amacıyla yapılır. Ekonomik faaliyetlerin engellenmesine yönelik girişimlerin istisnai örneklerine feodal dönemde de rastlanılmış olsa da, daha ziyade sendikal hareketlerin ortaya çıkmasıyla endüstri devrimi sonrası sıklıkla karşılaşılan ve işçilerin bir çeşit ekonomik hayata müdahale aracı olarak değerlendirilen bir olgudur.

Boykotun, serbest rekabet hakkını, pazarın serbest rekabet araçlarının kullanılmasını, özel girişim özgürlüğünü ihlal ettiği yönündeki yaklaşım sürekli bir şekilde taraftar bulmuştur. Bu yaklaşıma göre boykot kişilik hakkını ihlal etmektedir[2]. Biz bu çalışmada boykotla rakip teşebbüs faaliyetlerinin kısıtlanması, ayırımcı davranışlarla teşebbüslerin piyasayı terke zorlanması veya piyasaya giriş engelleri oluşturulması[3] (Rekabet Kanunu md. 4/1-d) gibi hallerin ceza hukuku boyutundaki karşılığını İtalyan Ceza Hukuku kapsamında ele alacağız.

Zanardelli Kanunu[4]’nda boykot suç olarak tanımlanmamıştır. Bu durum, dönemin liberal ekonomik önceliklerinin doğal bir sonucudur. Ekonomiye karşı işlenen suçlar kategorisinde sadece ekonomik faaliyetin cebir veya tehdit yoluyla engellenmesi, sınırlandırılması ya da bir girişim adına, haksız fırsat yaratılması suç olarak tarif edilmiştir Zanardelli Kanunu, boykot ve benzeri hususları suç olarak düzenlemenin devletin görevi olmadığı düşüncesinden hareketle sistematize edilmiştir[5].

Rocco Kanunu[6]’nda ise önceki Kanun’un çizmiş olduğu çerçeve öz itibariyle korunmuştur. Ceza siyaseti anlamında Rocco Kanunu, boykot fikri ile çatışmasına rağmen bizzat boykotun kendisi değil propagandası cezalandırılmıştır. Partilerin, birlik ve derneklerin otoritelerini kullanmak yoluyla, belirli sayıda insanın boykota katılmaya yönlendirilmesi İtalyan Ceza Kanunu (İCK) md. 507’ye göre suçtur. Böylece İCK, doğrudan doğruya boykotu başka bir söyleyişle boykot yapanı -örneğin mal veya hizmet almayanı- cezalandırmasa da boykota yönlendirmeyi cezalandırmıştır.

II- ANAYASAL BOYUTU

İtalyan ceza hukukçuları, boykot suçuna ilişkin anayasa hukuku ile ilgili tartışmaları temel olarak bu suçun Anayasal düzene yönelik bir müdahale olup olmadığı noktasında ele almışlardır. Rocco Kanunu, kendisini şekillendiren korporatif siyasal[7] sistemin bir anlamda doğal sonucu olarak baskıcı, otoriter bir içeriğe sahiptir. Siyasal iklimin zamanla yumuşaması ile İtalyan Anayasa Mahkemesi, içtihatları yoluyla birçok suç ve özelde inceleme konumuz boykot suçu bakımından, özgürlükleri sınırlandırıcı gördüğü ceza kanunu hükümlerinin işlerliğinin sınırlandırılması sonucunu doğuracak kararlar vermiştir.

Nitekim Mussolini dönemi sonrası, İtalyan Anayasa Mahkemesi, bir anlamda söz konusu Kanun hükmünü uygulanamaz bir içeriğe büründürecek bazı kararlar almıştır. İtalyan Anayasa Mahkemesi, bu kararlarının ilkinde suç bakımından Kanun’un öngörmüş olduğu çerçeveyi radikal bir biçimde daraltma yoluna gitmiştir. Anayasa Mahkemesi’ne göre, ekonomik boykot, mevcut anayasal düzen bağlamında bir aykırılık teşkil etmez[8]. Anayasa Mahkemesi, meseleyi İtalyan Anayasası’nın temel hakları düzenleyen 2. ve çalışma hakkını düzenleyen 4. maddeleriyle, ekonomik ilişkileri düzenleyen 35. ve ekonomik girişim serbestîsini düzenleyen 41. maddeleri bağlamında ele almıştır. Bu anlamda bireysel ve sosyal gelişimini sürdürmek konusunda birey gerekli olan korumalara sahiptir. Anayasa Mahkemesi’ne göre boykot suçu bir anlamda ifade özgürlüğü ile de ilgilidir. İtalyan Anayasası’nın 21. maddesine göre herkes, düşüncesini söz, yazı ve araçlarla özgürce ifade etme hakkına sahiptir. Başka bir ifadeyle İtalyan Anayasası’nın 21. maddesinin propaganda özgürlüğüne ilişkin olduğu da söylenebilir[9].

İtalyan Anayasa Mahkemesi, boykot suçunun anılan Anayasa maddeleri bağlamında kısmi olarak İtalyan Anayasası’na aykırı olduğu tespitini yapmıştır. Karar’a göre, “Düşünceyi ifade etme özgürlüğü temel bir anayasal haktır. Ayrıca demokratik anayasal düzen açısından tek tek bireyler tarafından ortaya konulan boykota yönelik propaganda, kamu ekonomisinin korunması hedefi bakımından anlamsız değerdedir. Bu şekilde yapılan propaganda İCK’nın 507. maddesi bağlamında cezalandırılabilir bir davranış olarak ele alınamaz. Propagandanın, boykot suçu kapsamında dikkate alınabilir olabilmesi için yaygılaşması ve belirli bir etkinlik seviyesine ulaşması zorunludur. Tek başına propagandanın yapılması yeterli değildir. Diğer taraftan bizzat propagandanın kendisi anayasal değerler konusunda (örneğin ekonomik girişim veya ifade özgürlüğü) da bir karşıtlık oluşturmaz. Yeter ki propaganda geniş kitleleri ayaklanmaya veya kargaşaya yönlendirecek yoğunluk ve yaygınlık seviyesine ulaşmamış olsun”[10].

Vatandaşlar kanunların izin verdiği amaç ve şekillerde bir araya gelme, örgütlenme hakkına sahiptirler. İtalyan Anayasası bu hususu engellemediği gibi örgütlenme hakkı bakımında da koruyucu önlemler almıştır. Bu kapsamda, İtalyan Anayasa Mahkemesi boykotun suç olarak cezalandırılabilmesi için sadece şu varsayımı dikkate almıştır: “Sosyal grupların boykotu gerçekleştirmek üzere zora başvurması veya üyeleri veya üçüncü kişiler üzerinde sahip oldukları otorite gücünü kullanmaları… Tek tek bireylerin boykot çağrısına katılması suçun oluşması bakımından yeterli değildir, mesele söz konusu bireylerin boykota katılmak konusunda kendilerini mecbur hissetmeleridir... Manevi mahiyette de olsa tesirli baskı olmalıdır… Bu halde zorlama içerir tarzda ortaya çıkan boykota yönlendirme ceza hukuku kapsamında cezalandırılabilir.” [11]

III- SUÇUN YAPISI

A- AKTİF SÜJE

Boykot suçu aktif süje (fail) bakımından herhangi bir özellik arz etmez. Herkes tarafından işlenebilen genel bir suçtur. Boykot suçu, işverenler, çalışanlar veyahut bu sınıflandırmaya tabi olmayan herhangi bir kişi tarafından işlenebilir[12]. Bu suç partilerin, birliklerin ve diğer ortaklıkların etki gücünden yararlanmak suretiyle işlenir. Nitekim bu suçun aktif süjesi, boykota üçüncü kişileri yönlendirendir. Boykota katılanlar bu suçun aktif süjesi olarak değerlendirilmezler[13].

B- DAVRANIŞ

Boykot, bağlı hareketli suçtur. İtalyan kanun koyucusu suçun gerçekleşmesi bakımından gereken davranışın ne olduğunu belirlemiştir. Herşeyden önce bir veya daha fazla sayıda insanın sözleşme özgürlüğüne uygun davranmasının engellenmesi gerekir. Tarım veya endüstri ürünlerinin satın alınmaması, bir anlamda ticaret yaşamının sürdürülemez hale gelmesi gerekir. Bu durum ya boykota yönelik propaganda vasıtasıyla veya partinin, birliğin, derneğin yönlendirmesi yoluyla gerçekleşmelidir. Kişilerin boykota yönlendirilmeleri farklı araçlarla gerçekleşebilir. Boykot suçu diğer bazı fiillerle çakışabilir. Örneğin hakaret etmek yoluyla kişiler boykot yapmaya davet edilebilirler. Bu durumda fikri içtima yapılarak suç failine hakaret suçunun cezası verilir[14].

Kanuni propaganda ile boykot amaçlı kanun dışı propaganda ayrımında esas alınacak ölçüt, ifade ve ekonomik faaliyet sürdürme özgürlüğüdür[15]. Bir ürünü veya bir hizmeti alanların, söz konusu ürünün veya hizmetin satın alınıp alınmaması noktasında ikna edilmeleri ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilir. Aynı şekilde, tüketici dernekleri veya kuruluşları aracılığıyla yapılan, benzer ürünler arasında sağlam bilimsel dayanakları olan mukayeseyi içerir nitelikteki beyanlar boykot suçu kapsamında ele alınamaz. Bir ürünün tüketici derneği vasıtasıyla kusurlarını veya eksikliklerini ortaya çıkarmak boykota yönlendirmek olarak düşünülemez. İtalyan Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan belirlenmiş ilkeler çerçevesinde yapılan düşünce açıklamaları boykot suçunu oluşturmaz. Anayasa Mahkemesi’ne göre, bunlar “pazarın serbest rekabet araçlarıdır”[16].

İCK md. 507’ye göre partinin madde kapsamında yer alan tüzel kişiliğin “otoritesini” kullanması boykot suçunu ortaya çıkarmak bakımından yeterliyken, aynı zamanda cebir ve tehdidin bulunması halinde cezanın ağırlaştırılması söz konusu olacaktır. Yönlendirilen süjenin, söz konusu kurumların üyesi olması zorunlu değildir. Ayrıca bu kurumların geniş kesimlerce bilinebilir olmalısı da aranmaz, halkın sınırlı bir kesimince bilinen kurumlar da bu kapsamda ele alınır[17].

C- NETİCE

Bir veya birden çok sayıda kişinin bir faaliyet için gerekli olan şey veya araçların, tarımsal ya da endüstri ürünlerinin satın alınmamasına, sözleşme özgürlüklerinin kısıtlanmasına yönlendirilmesidir. Elbette bu yönlendirmenin boykotun yapılması noktasında “belirleyici” olması gerekir. Sözleşme özgürlüne yönelik müdahale, çalışanların hizmetine veya işin teslimine yönelik olmalıdır[18].

Boykot suçunun oluşması açısından, bir şeyin teslim edilmemesi veya iş için gerekli olan araçların verilmemesi varsayımında, İtalyan kanun koyucusu, işin üretilmesi için faydalı ve fakat zorunlu olmayan unsurları suç kapsamı dışında tutmuştur[19].

Suç üçüncü kişilerin bir ürünün satın alınması veya bir hizmetin sunulması noktasında hareketsiz kalmalarının sağlandığı anda tamamlanmış olur. Ürünü alınmayan kimsenin, malik, üretici veya tacir olmasının önemi yoktur. Suç ithal ürünler söz konusu olduğunda da işlenebilir. Genel kabule göre bu ürünlerin boykot edilmesi de milli ekonomi bakımından benzer sonuçlar doğurabilir[20].

IV- MANEVİ UNSUR

Boykot suçu kasıtlı bir suçtur, taksirle işlenemez. Manevi unsurun ortaya çıkması bakımından genel kast yeterli değildir; bunun yanında özel kastın varlığı da aranır. Genel kast, üçüncü kişilerin bir hizmetin veya ürünün alınmamasına yönlendirilmesi iradesinden ibarettir. Ayrıca bu yönlendirmenin İCK’nın, kanun dışı grev ve lokavtı düzenleyen, 502, 503, 504, 505. maddelerinde yer alan amaçlardan birini gerçekleştirmek üzere yapılmış olması gerekir. Bu husus, boykot suçu bakımından özel kasta işaret eder. Korporatif anlayışa göre, lokavt ve grevin doğal neticesi olarak, toplum düzeni bozulur ve milli zenginlikler yok edilir. Bu durum ise milli bütünlük bakımından tehlikelidir. Amaç devletin üretim sürecinden kaynaklanan menfaatlerinin korunmasıdır[21].

İCK’nın sözleşme amaçlı lokavt ve grevi cezalandıran 502. maddesi İtalyan Anayasa Mahkemesi’nin 4 Mayıs 1960 tarih ve 29 sayılı Kararı ile Anayasa’ya aykırı bulunmuştur[22]. Aynı şekilde sözleşme amaçlı olmayan bir anlamda siyasal amaçlarla yapılan lokavt ve grevi cezalandıran 503. madde de İtalyan Anayasa Mahkemesi’nin 1974 tarih ve 290 sayılı Kararı[23] ile Anayasa’ya aykırı bulunmuştur. Bu Karar’a göre, “Siyasal amaçlarla yapılan her grevin anayasal düzen bakımından tehdit oluşturduğu düşünülemez. Siyasal grevlerin tamamı meşru kuvvetlerin görevlerini yapmalarının güçleştirilmesine veya engellenmesine yönelik değildir.” Benzer şekilde, kamu otoritesinin belirli bir amaç doğrultusunda zorlanması amacıyla yapılan lokavt veya grevi suç olarak düzenleyen İCK’nın 504. maddesi de İtalyan Anayasa Mahkemesi’nin 1983 tarih ve 165. sayılı Kararı[24] ile kısmi olarak Anayasa’ya aykırı bulunmuştur. Bu Karar’a göre, “grev, anayasal düzene yönelmedikleri ve meşru kamu güçlerinin faaliyetlerini sürdürebilme olanaklarını ortadan kaldırmadığı sürece, kamu otoritesinin herhangi bir konuda tedbir alması veya var olan bir tedbiri kaldırması ya da sürmekte olan bir müzakereyi etkilemek amacıyla yapılabilir.” Son olarak protesto ve dayanışma amaçlı lokavt ve grevi düzenleyen İCK’nın 505. maddesi de, İCK’nın 504. maddesinde ileri sürülen benzer gerekçelerle kısmi olarak Anayasa’ya aykırı bulunmuştur. Buna göre kamunun gereksinimlerinin bütünüyle karşılanmaz hale gelmemesi koşuluyla dayanışma amaçlı grev veyahut protesto yapılabilir. Yeter ki toplulukların söz konusu boykota, greve katılmaları bakımından bir zorlama bulunmasın[25].

Sonuç olarak siyasal amaçlarla gerçekleştirilmiş boykot, ceza hukuku boyutunda suç olarak değerlendirilemez. Üçüncü kişilerin boykot edilenle ilişkiye girmesinin engellenmesi veya bu duruma mecbur edilmeleri suretiyle sözleşilen tarafın müzakere sürecine ilişkin direncinin kırılmasının amaçlanması halinde boykot suçunun ortaya çıktığı kabul edilir[26].

V- PASİF SÜJE

Diğer bütün kamu ekonomisine karşı işlenen suçlarda olduğu üzere suçun pasif süjesi devlettir. Zira devlet, milli ekonominin yürütücüsüdür. Ayrıca ikincil düzeyde olsa da, boykot edilen kişisel menfaat sahipleri (çalışma hürriyeti ve sözleşme serbestîsinden hareketle ekonomik faaliyet yürütme hakkına sahip olanlar) de bu suçun pasif süjesi olarak kabul edilirler. Ayrıca, boykot edilenin menfaatinin, milli ekonominin zarara uğraması nedeniyle de korunması söz konusu olabilir[27].

VI- SUÇUN ORTAYA ÇIKIŞ BİÇİMLERİ

Boykot suçu, partilerin, birliklerin veya derneklerin sahip oldukları otorite veya yaptıkları propaganda ile bir ya da birden çok sayıda kişinin boykota yönlendirilmesi suretiyle edim bakımından hareketsiz kalmalarının sağlandığı anda tamamlanır[28]. Söz konusu suça teşebbüs olanaklıdır. Yeter ki fail elverişli hareketlerle bir ya da birden çok sayıda kişinin hareketsiz kalmasına yönelik icrai hareketlere başlamış olsun. Teşebbüs, boykota yönlendirmenin olmasına rağmen, boykot sonucunun ortaya çıkmadığı durumda söz konusu olur[29].

İCK’nın 507. maddesine göre boykota yönlendirmenin cebir veya tehdit yoluyla yapılması durumunda verilecek olan ceza artırılır. Ayrıca İCK’nın 510. maddesine göre suç savaş sırasında işlenir, ayaklanma veya iç karışıklığa neden olursa ceza artırılır[30].

VII- BENZER SUÇLAR

Kamu ekonomisine karşı işlenen suçlar arasında gösterilen boykot suçu, bir kısmı İtalyan Anayasa Mahkemesi’nin, İtalyan Anayasası’na aykırı bulduğu için iptal ettiği 502-505. maddelerle bağlantılıdır. Suçun aktif süjesinin andığımız suçlardan birini veya birden fazlasını işlemek konusunda bilinç ve iradesinin olması gerekir.

Gerek boykot suçu bakımından bu bağlantı zarureti, gerekse kamu ekonomisine karşı işlenen suçların aşırı genişliği bazı İtalyan yazarlar bakımından “aşırı irileşme hastalığı” olarak tarif edilmiştir. Bu aşırı genişleme, boykot suçunun uygulanabilmesini, suçun kendine özgü tanımlamasını da dikkate aldığımızda oldukça zor hale getirmiştir[31]. Rocco Kanunu bir yandan ekonomik düzen bakımından kendinden önceki kanunlaştırmaları da dikkate alarak, liberal bir tercihin takipçisi hüviyetine sahipken diğer yandan zamanın korporatif ideolojisinin gereklerini yerine getirmeye çalışmış ve söz konusu iki yanlı gerilim arasında “zayıf yapılı” suç türleri oluşturmak zorunda kalmıştır[32]. Bir anlamda bu suçlar bakımından olsa da olur olmasa da olur şeklinde bir kanunlaştırmaya gitmiştir. İtalyan Anayasa Mahkemesi’nin andığımız kararları ve kanun koyucunun ikircilikli tavrına rağmen, boykot suçu varlığını sürdürmektedir[33].

VIII- DOKTRİN TARTIŞMALARINA KISA BİR BAKIŞ

Doktrin, kamu ekonomisine karşı işlenen bütün suçlarda olduğu üzere meseleye siyasal bir açıdan bakmıştır. İtalya’da Mussolini döneminin bir anlamda doğal bir sonucu olarak, boykot suçu, çalışan sınıfların mücadele araçlarını sınırlandırmak, bu sınıfın ekonomik tercihler alanındaki rolünü kaldırmak veya azaltmak amacına yönelik olarak yorumlanmıştır. Bir anlamda ceza hukuku araçsallaştırılmıştır. Bu şekilde meseleyi ele alan doktrin, ekonomik boykotun suç olarak tanımlanması için arayışa girmiştir[34].

İtalyan doktrinin bir kısmı, korporatif yönetim anlayışının sona ermesi ve İtalya’nın demokrasi ile yönetilmeye başlandığı süreçte, İtalyan Anayasa Mahkemesi’nin dikkate değer ve ısrarlı bir şekilde ön açıcı kararlarına rağmen, boykot suçunun demokratik hukuk devleti ile çelişmediği görüşündedir. Bu anlamda mevzubahis suç bakımından bir yenilenmeye gitmeyi yeterli gören doktrin, iki temel yaklaşım geliştirmiştir. Bu yaklaşımlardan ilki, kamu ekonomisi bakımından gerçek anlamda olumsuz bir etkinin ortaya çıkması halinde boykotun cezalandırılması gerektiğini savunur. Bu şekilde düşünen ceza hukukçuları, sözleşme ve sendikal amaçlarla yapılan boykotu suç kapsamına dahil etmemişler ve meseleyi kamu ekonomisine verilen zararın yoğunluğu boyutunda ele almışlardır. Ayrıca sırf boykota yönlendirme anlamında yapılacak olan propagandanın cezalandırılmak bakımından yeterli olmadığını savunan yazarlar, kamu ekonomisinin istikrarı boyutunda somut bazı zıtlıkların ortaya çıkmış olmasını ve bu bağlamda boykota katılanlar bakımından da bir mecburiyet ilişkisinin doğmuş olmasını aramışlardır [35].

İkinci grup ceza hukukçularına göre, boykot suçu temel anayasal ilkelerle bağdaşmamaktadır. Bu görüşte olan ceza hukukçularınca, kamu ekonomisine karşı işlenen suçların düzenlenmesinde köklü bir değişime ihtiyaç vardır ve mesele günümüz toplumunun gerçekleri dikkate alınarak ele alınmalıdır[36].

IX- SONUÇ

Kısaca değerlendirmeye çalıştığımız boykot suçu, İtalyan Anayasa Mahkemesi’nin neredeyse uygulanamaz hale getirdiği içeriğine rağmen varlığını İtalyan Ceza Kanunu’nda sürdürmektedir. Boykot suçu bakımından ilginç olan husus, İtalyan Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına karşın bir dönemin ideolojisinin tipik ürünü olarak, Kanun’da hala muhafaza ediliyor olmasıdır. Korporatif düzenin, çağdaş demokratik sistemle uzlaşılırlığı en azından tartışmalıdır. Korporatif dönem kanunlaştırmasının bir örneği olan bu suçun varlığını, İtalyan doktrinin en azından bir kısmının haklılaştırma çabaları ile sürdürmesi ve aynı doktrinin, suçu, bir biçimiyle uygulanır hale getirme gayreti dikkat çekicidir[37].


--------------------------------------------------------------------------------

(*) Yrd. Doç. Dr., Anadolu Ünv., Hukuk Fakültesi, Ceza ve Ceza Muhakemesi Anabilim Dalı

[1] Boykot, Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde, bir işi, bir davranışı yapmama kararı alma veya bir kimse, bir topluluk veya bir ülkeyle amaca ulaşmak için her türlü ilişkiyi kesme şeklinde tanımlanmıştır. Bkz. http://tdkterim.gov.tr/bts/. Biz bu çalışmada ekonomik boykotu sadece boykot terimini kullanmak suretiyle ele alacağız.

[2] Bu konuda yapılan eleştiriler ve ayrıntılı bilgi için, Bkz. Sulhi Selahattin TEKİNAY, Medeni Hukukun Genel Esasları ve Gerçek Kişiler Hukuku, İstanbul 1992, s. 261-263

[3] Meselenin rekabet ihlalleri boyutu ile ilgili olarak bkz. Metin TOPÇUOĞLU, Rekabet Hukukunda Üç Kat Tazminat, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Sorumluluk ve Tazminat Hukuku Sempozyumu (28 - 29 Mayıs 2009), Ankara 2009, s. 5-60

[4] Adelmo MANNA, I Delitti Contro la Fede Pubblica e L'economia Pubblica, 2010, s. 781; 1926 Türk Ceza Kanunu İtalyan Zanardelli Kanunu’ndan iktibas edilmiştir. 1889 tarihli Kanun, zamanın liberal-bireyci ekonomik anlayışına göre yapılmış ve dönemin Adalet Bakanı olan Giuseppe Zanardelli’nin adıyla anılır.

[5] LATTANZIO, s. 138

[6] 1930 tarihli İtalyan Ceza Kanunu ise, Dönemin Adalet Bakanı olan Alfredo Rocco’nun adıyla anılır. Kanun, Mussolini dönemi İtalya’sına hakim olan korporatif anlayışa uygun olarak yapılmıştır.

[7] “Korporatizm geniş anlamda, kapitalist ekonomi içinde, bu sistemin aksayan yönlerini düzeltmek, bu sistemin yol açtığı suiistimalleri önlemek amacıyla, işçiler ve işverenler arasında işbirliğini organize eden ekonomik bir sistemdir.” Özellikle ekonomik yönden Mussolini dönemi İtalyan Devleti, korporatif ekonomi sistemine dayanır. Bkz. Ayferi GÖZE, Korporatif Devlet: XIX ve XX’inci Yüzyıllarda Avrupa’da Korporatif Devlet Teorileri ve Korporatif Devlet Sistemleri, İstanbul 1968. s. 14 vd, s. 106 vd.

[8] İtalyan Anayasa Mahkemesi’ne göre; çalışan taraflar arasında sözleşme düzenleme özgürlüğü, ekonomik yaşamda inisiyatif alabilme, girişim özgürlüğü, ticaret yapabilme ve üreticilerin menfaatlerinin korunması esası bakımından söz konusu edilen suç özü itibariyle aykırı olarak değerlendirilemez. İtalyan Anayasa Mahkemesi’nin 84 no.lu Kararı. 17 Nisan 1969. http://www.giurcost.org/decisioni/1969/0084s-69.html, Ayrıca Bkz. Francesco ANTOLISEI, Manuale di Diritto Penale: Parte Speciale, 2. Cilt, Milano 1997, s. 189

[9] LATTANZIO, s. 138

[10] http://www.giurcost.org/decisioni/1969/0084s-69.html; (Erişim: 13.08.2011); MANNA, s. 781

[11] LATTANZIO, s. 139

[12] İtalyan Ceza Kanunu’nun 61. maddesine göre fiilin kamu hizmeti veya bu hizmetin yerine getirilmesiyle ilgili olarak işlenmesi halinde verilecek ceza artırılır.

[13] Rocco Kanunu’nun hazırlık çalışmalarına ilişkin bakanlık raporunda da ifade edildiği üzere bu suçun gerçekleşmesi bakımından aktif araçların kullanılması başkalarının suça yönlendirilmesi gerekir. Bkz. MAZZACUVA, Nicola, in Giurisprudenza Sistematica di Diritto Penale; UTET, Il Delitto di Boicottaggio, Torino 1996, s. 802

[14] LATTANZIO, s. 139

[15] MANNA, s. 784

[16] MAZZACUVA, s. 803

[17] LATTANZIO, s. 139

[18] LATTANZIO, s. 139

[19] Örneğin bir girişimciye finans sağlanmaması bu bağlamda ele alınabilir. Bkz. LATTANZIO, s. 140

[20] LATTANZIO, s. 140

[21] MANNA, s. 783

[22] Karar’ın tamamı için bkz. http://www.giurcost.org/decisioni/1960/0029s-60.html (Erişim: 16.08.2011)

[23] Karar’ın tamamı için bkz. http://www.giurcost.org/decisioni/1974/0290s-74.html (Erişim: 19.08.2011)

[24] Karar’ın tamamı için Bkz. http://www.giurcost.org/decisioni/1984/0268s-84.html (Erişim: 19.08.2011)

[25] LATTANZIO, s. 141

[26] Elio PALOMBI - Giorgio PICA, Diritto Penale dell’Economia e dell’Impresa, Torino 1996, s. 68

[27] LATTANZIO, s. 141

[28] PALOMBI-PICA, s. 68

[29] PALOMBI-PICA, s. 68

[30] LATTANZIO, s. 141

[31] MAZZACUVA, s. 803

[32] MANNA, s. 781

[33] LATTANZIO, s. 142

[34] MANNA, s. 782; PALOMBI-PICA, s. 69

[35] Nitekim Anayasa Mahkemesi belki de boykot suçunun tamamen uygulanmasının önlenmesini sağlamak adına boykota katılma bakımından mecburiyet hissinin doğmuş olmasını yeterli görmüştür. LATTANZIO, s. 142

[36] LATTANZIO, s. 142

[37] LATTANZIO, s. 142
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Ekonomik Suç Tespitinde Atipik Bir Örnek: İtalyan Ceza Hukukunda Boykot Suçu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Ozan Ercan Taşkın'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
11-11-2011 - 10:58
(4551 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 4 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 4 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
5035
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 gün 20 saat 26 dakika 53 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,11 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 21963, Kelime Sayısı : 2637, Boyut : 21,45 Kb.
* 7 kez yazdırıldı.
* 6 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1405
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,06510901 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.