Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale İş Hukukunda Beyaza İmza

Yazan : Ali Kaya [Yazarla İletişim]

Makale Özeti
Beyaza imza, ticaret hayatında önemli bir yer işgal etmektedir. Birbirlerine güven besleyen taraflar boş bir kağıda imza atmak ve bunu karşı tarafa vermek suretiyle ileride bir senet olgusunun doğmasına sebebiyet verebilirler. İş hukukunda da işveren ve işçi ilişkilerinde görülen ihtiyaçtan olsa gerek iş hayatında “beyaza (açığa) imza” atma bir vakıa olarak görülmektedir. Beyaza imza iddiası uygulamada, adi se¬netlerde görülebildiği gibi kambiyo senetlerinde de sıkça rastlanmaktadır. Ancak işçinin kabul ettiği şartlar dahilinde imzalanan bu belgeler güvenin kötüye kullanıldığı, anlaşmaya uyulmadığı durumlarda kötü neticeler vermektedir. Böyle bir durumda özellikle beyaz imza sahibi işçinin nasıl korunması gerekecektir? İşveren mahkemeye başvurduğundu takdirde uyuşmazlığın çözümünde ispat kuralları nasıl uygulanacaktır veya başka bir ifadeyle temel usul normlarından bir sapma olacak mıdır, açığa imza attığını iddia eden işçi bunu nasıl ispat edecektir, ispat yükü kimde olacaktır gibi sorular cevap bulması gereken sorular olarak beklemektedir.

İŞ HUKUKUNDA BEYAZA İMZA VE İSPATTA ÖZELLİK ARZEDEN DURUMLAR

A. İstifa Dilekçesi
İstifa bir hukuki sonuca yönelmiş irade açıklamaları hukuki işlem olarak ifade edilir[1]. İstifa da belirli bir hukuki sonuca yönelmiş irade açıklaması olması sebebiyle hukuki işlemdir. Baskı ve hile ile işçi istifa etmeye zorlanabileceği gibi, “beyaza imza” şeklinde alınan bir kağıt, sonradan işverence istifa dilekçesi olarak doldurulabilir. Ancak bu hususun ispatı işçiye düşmektedir. Yargıtay bu konuda tanık dinletilip dinletilememesi ile ilgili birbiriyle çelişen kararlar vermektedir[2]:
"...Davacı kendisi ve diğer çalışanlardan Belediye Başkanı ve yetkilileri tarafından 1993 yılında imzalarını taşıyan boş kağıtlar alındığını ve daha sonra üstlerinin doldurularak işleme konulduğunu ancak istifa etmelerini gerektiren bir neden olmadığını belirtmiştir.
Mahkeme yazılı bir belge olan ve imzası kabul edilip içeriği kabul edilmeyen istifa dilekçesinin gerçek iradeyi yansıtmadığının ancak yazılı belge ile ispatlanması gerektiğini belirterek dinlenilen tanık beyanlarına değer vermemiştir. Yine mahkemenin de kabul ettiği şekilde dinlenilen davacı tanıkları belediye başkanının çalışanlardan ve davacıdan imzalı boş kağıt aldığını ifade etmişlerdir.
Beyaz imza alınıp verilmesi hallerinde taraflar arasında karşılıklı ve kuvvetli emniyete dayanan bir münasebetin mevcut olduğu kabul edilmektedir. Böyle bir münasebet bulunmasa beyaz imza alınıp verilmesi düşünülemez. Bu durumda beyaz imza verenin diğerinden beyaz imza aldığını gösteren bir belge istemesi işin mahiyeti bakımından söz konusu edilemez. Kaldı ki, iddia bir taraftan davacının suistimal edilen emniyeti dolayısıyla hile iddiasına da dayanmaktadır. Her iki bakımdan da davacının olayda şahit dinletmesi Hukuk Muhakemeleri Usul Kanunun 293. maddesinin 4. ve 5. bentlerine de uygundur. Bu durumda mahkemece yapılacak işlem tanık sözlerini değerlendirmek suretiyle davacının kıdem ve kötüniyet tazminat isteklerinde haklı olup olmadığını belirlemekten ibarettir. Eksik incelemeyle karar verilmesi hatalı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.”[3].
Yargıtay’ın bu kararları, usul hukukçularının da dikkatini çekmiş ve buna ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır.
Bu konuda görüşte bulunanlardan ÖZEKES’e göre, 9, Hukuk Dairesi'nin kararı bozarken dayandığı gerekçeler yerinde değildir. Daire, bozma gerekçesinde 293. maddenin 4. ve 5. bendine dayanmıştır[4]. Burada her iki bendin de Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin belirttiği gerekçelerle uygulama alanı bulması oldukça güçtür. Ancak bu hüküm, senetle ispat zorunluluğuna ilişkin olan birinci kuralın, yani sadece 288. maddenin[5] istisnası olup, buna karşılık m. 290'ın istisnası değildir[6]. Örneğin, köylerde yapılan bazı sözleşmeler, o yerdeki örf ve adete göre tanıkla ispat edilebilir; örf ve adete rağmen taraflar sözleşmeyi yazılı olarak yapmışlarsa, artık sözleşmeyi hükümden düşüren veya kuvvetini azaltan iddia ve savunmaların da 290. madde gereğince senetle ispat edilmesi gerekir[7]. Karara konu olayda da, mevcut bir senede karşı onu hükümden düşüren savunma olduğundan aksinin de senetle ispatı gerekir.
Olayda 290. madde değil, 288. madde geçerli olsaydı dahi yine de 293. maddenin 4. maddesi uygulama alanı bulmayacaktı. Çünkü, işçilerle işverenler arasındaki hukuki ilişkilerin senede bağlanmayacağı, bu yönde manevi imkansızlık bulunduğu şeklinde yaygın kabul görmüş bir örf ve adet kuralı bulunmamaktadır". Nitekim ÜRCAN’da benzer görüşte bulunarak, HUMK 293/IV hükmünde yer alan istisnanın, senede karşı senetle ispat kuralının (m.290) değil; senetle ispat kuralının istisnası olduğunu söylemektedir[8]. Ayrıca yazara göre böyle bir istisnayı genişletmek yasaları (iş, vergi ve sosyal güvenlik mevzuatı gibi) aşan gayrimeşru uygulamalara davetiye çıkaracaktır [9]. Karardaki verilerden olay bakımından da burada özel bir durumun söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır[10]. Yine yazar olayda, bozma kararında dile getirildiği gibi, davacının suiistimal edilen emniyeti dolayısıyla hile iddiasına da dayanılmış olmasının dikkate alınması gerektiği görüşüne de katılmamaktadır. Beyaz imzada hile ya da hata söz konusu değildir[11]. Çünkü, imza atan hataen senedi vermemektedir, beyaza imza attığının bilincindedir, boş kağıda imzayı bilerek atan bir kimsenin hataya düşürüldüğünden de söz edilemeyecektir. Ancak, boşa imza attığını bilmeden imzalı kağıt veren kimsenin hataya düştüğünden bahsedilebilir. Bu durumda tanık dinlemek mümkündür. Olayda davacı işçi, boşa imza attığını bilerek imzalı boş kağıdı vermiştir, bu sebeple hata söz konusu olmayacaktır[12].
Bir başka gerekçe olarak tehdit yani ikrah akla gelebilir. Ancak yazar bu gerekçeyi de yerinde görmemektedir. Yazara göre, işçiye boş kağıt imzalatıp, daha sonra bunu istifa dilekçesi olarak doldurmanın ikrah sayılıp sayılmayacağı tartışılabilir.
Burada bir hakkın kullanılacağı veya hukuka uygun bir fiilin işleneceği yönündeki beyanın ikrah oluşturup oluşturmayacağına bakılmalıdır. Bir hakkın veya kanuna uygun bir yetkinin kullanılacağı yönündeki tehdit, korkutulan şahsın zor durumda (müzayaka) bulunmasından yararlanarak aşırı menfaat temini amacına dayanıyorsa, ikrah söz konusu olacaktır (BK m. 30)[13]. Burada önemli olan husus, taraflardan biri kanuni bir yetkiyi veya hakkı kullanmakla beraber, diğer tarafın zor durumda bulunmasından yararlanarak aşırı menfaat elde etmektedir. Bu durumda, ikraha maruz kalanın zor durumda bulunup bulunmadığı ve bu durumundan yararlanılarak kendisinden aşırı menfaat elde edilip edilmediği belirlenmelidir.
İşçi, işe devam ederken, boş kağıt imzalamazsa, iş akdinin sona erdirileceği veya işe alınırken boş kağıt imzalamazsa işe alınmayacağı şeklinde iki türlü tehditle karşılaşabilir. Bu iki aşamaya göre ayrı değerlendirme yapılmasının uygun olacağı işine son verecekse veya kendisi haklı sebeple işten ayrılacaksa, boş imzalı kağıt vermediğinde iş hukukundan kaynaklanan haklarını daha uygun şartlarda kullanabilecekken, boş imzalı kağıt vermekle durumunu zayıflatmaktadır. Yani, işçi boş imzalı kağıt vermezse mevcut durumundan daha kötü durumda olmayacak, hatta hukuken daha güçlü durumda bulunacaktır. Böylece, işe devam eden bir işçiden boş imzalı kağıt alınmasında kural olarak ikrahtan söz edilemez, dolayısıyla da senede karşı senetle ispat kuralı burada da geçerli olmalıdır[14]. Duruma göre olayın özelliği de ayrıca değerlendirilmelidir. Örneğin, işverenin haklı sebeple iş akdini sona erdirme imkânı doğmuş ve işveren de akdini feshedeceği tehdidiyle aşırı menfaat elde edecek şekilde işçiden boş imzalı kağıt almışsa, bu durumda ikrahtan söz edilebilir.
İşçinin boş imzalı kağıt vermemesi durumunda işe alınmayacağı yönündeki tehdit de, kanaatimizce kural olarak ikrahı oluşturmaz. Her ne kadar işverenle işçi eşit konumda değillerse ve işveren hakim durumunu kullanmaktaysa da, objektif olarak bakıldığında, işçinin boş imzalı kağıt vermemek ve başka bir iş aramak yönünde tercih kullanması mümkündür. İnceleme konusu olayda da davacı işçiden işe girerken beyaz imza alınırken, işçinin müzayaka durumunda olup olmadığı ve işverenin ne şekilde aşırı yararlandığı hususları araştırılmamış ve tartışılmamıştır[15]. Oysa, bu hususun araştırılması sonucunda, işçinin müzayaka durumunda olduğu tespit edilirse, ikrahın varlığı kabul edilerek senede karşı tanık dinlenebilirdi[16].
ALAGONYA da anılan kararı isabetli bulmadığını ifade etmiştir. Yazara göre, Yüksek Mahkeme’nin bu kararının kabul görmesi mümkün değildir. Zira kökleşmiş Yargıtay içtihatlarına göre açık senet verenin karşı tarafa itimat ettiği ve karşılığında yazılı belge almamanın sonuçlarına katlanması gerektiği çünkü bunu göze alarak ses çıkarmadığı kabul edilmektedir[17].
Alagonya, olayda HUMK 290 bakımından istisna teşkil eden bir durum olup olmadığı araştırılmalı demektedir. Yazara göre, “teamül, hile, ikrah gibi bir durum varsa mesele yoktur”[18]. Olayda, sadece davacının değil, diğer çalışanların da aynı mealde istifa mektupları olup olmadığının objektif olarak tespiti mümkündür. Durum böyle ise, yeni belediye başkanının seçiminden duyulan rahatsızlık nedeniyle, belediye çalışanlarının topluca istifa etmeleri, hayatın olağan akışına uygun değildir denilebilir ve HUMK 292’deki istisna çerçevesinde tanık dinlenebilir[19].
ÖZDEMİR ise yukarıdaki iki usul hukukçusunun yorumunu teknik açıdan isabetli bulsa da olayda taraf sıfatlarına bakılınca Yargıtay kararının haklı olduğuna inanmaktadır[20]. Yazara göre, ülkemizde işsizlik oranları yüksek seviyede olduğu için zor durumda kalan ve sözleşmenin zayıf tarafı konumunda olan işçiler, uygulamada sadece boş kağıtlar değil, bunun yanında fahiş miktarlar içeren senetleri işe giriş aşamasında işverene veya temsilcisine vermektedir[21].
Nitekim yazarın dediğine benzer hususlar yukarıda dile getirilen istifa dilekçeleri için de geçerli olduğu görülmektedir, hatta işçinin işe girişinden önce dahi istifa dilekçesinin alınması mümkün olmaktadır[22].
Yalnız yukarıda “beyaza imzada ispatı” işlerken dile getirdiğimiz hususlarda söylediğimiz gibi ÖZDEMİR’e katılmak ne yazık ki mümkün görünmemektedir. Yazarın iş hukukunda beyaza imzanın kötüye kullanıldığı savına biz de katılmaktayız. Böyle uygulamalara rastladığımızı (işçiler işe girerken imzalı beyaz bono vermişlerdir) yani bizzat şahit olduğumuzu söylemek zorundayız. Ancak hilenin güveni kötüye kullanma (emniyeti suiistimal) suçunu oluşturmasında ise[23], 1989 tarihti İçtihadı Birleştirme Karan gereğince, bu durumun ceza davasında dahi tanıkla ispat geçerli kabul edilmemiştir[24]. Ceza davasında tanıkla ispatın yeterli olmadığı bir durumda, hukuk davasında emniyeti suiistimalden söz ederek tanık dinlemek, bu yönüyle İçtihadı Birleştirme Kararına da aykırıdır. Her ne kadar söz konusu karar hile ile ilgili olsa da genel bir bakış açısını yansıtmaktadır[25].
Yargıtay kararında belirtilmemekle birlikte işçiye boş kağıt imzalatıp, sonra bunu istifa dilekçesi şeklinde doldurmanın ikrah oluşturup oluşturmayacağı üzerinde durulabilir. Kural olarak işverenin bir hakkı kullanması, İşçinin zorda kalmasından yararlanarak aşırı menfaat temini sonucu doğurmadıkça ikrah oluşturmaz. Bu durumda dahi işe girişten önce ve sonra verilen istifa dilekçesi ayrımı yapılmalıdır. İşe girişten sonra verilmişse artık işçinin iradesinin tehdit nedeniyle fesada uğratıldığı iddiası dinlenmemelidir. Ancak işe giriş esnasında böyle bir uygulamaya tabi tutulan işçinin iradesinin yoğun baskı altında tutulduğu hele ki ülkemiz ekonomik koşulları düşünüldüğünde zaruret hali ile böyle bir uygulamaya onay verdiği düşünülecek olursa en azından bu durumda tanığın dinlenebilirliği değerlendirmeye açık olmalıdır[26].
B. İbraname
İş hukuku uygulamasında ibranamenin de benzer şekilde en çok işe girerken alınan, açığa imzanın üst kısmının doldurulması şeklinde ortaya çıktığı söylenebilir[27]. İşçi tarafından böyle bir iddianın ortaya atılması durumunda bunu ispat etmesi ge­rekir. İbranamenin işe girerken beyaza imza ya da matbu şekilde imzalanıp ve­rilmiş olduğu hususu ibranamenin geçerliliğini doğrudan etkileyecektir. SAYMEN’e göre; işe girdiği zaman veya işin devamı sırasında beyaza imza attırılan ibranamenin hiçbir geçerliliği yoktur, çünkü ibranamenin konusunu teşkil eden alacaklar ya hiç veya tamamen doğmamıştır. Yazar göre bunun ispatı da tanıkla mümkün olmalıdır[28]. ÜRCAN’a göre, işe giriş esnasında, işçilerden beyaza imza suretiyle alınan imzaların, daha sonra ibraname olarak doldurulup işverence mahkemeye sunulması halinde, ibranamenin bu yolla hazırlandığının ispatı işçiye düşer[29]. Nitekim Yargıtay bir kararında[30] ibranamedeki imzanın boş kağıda hile ile attırıldığını, üzerinin sonradan doldurulduğunu iddia eden işçinin iddiasının araştırılması için grofolojik incelemeye gidilmesinde sakınca görmemiştir. İbranamenin davacının (işçinin) eli mahsulü olsa da anlaşılarak imzalanması gerektiği aksi durumda böyle bir belgeye itibar edilmemesi gerektiği içtihatında bulunmuştur. ÜRCAN’a göre, okunmadan imzalama bu duruma girmez. Aksi takdirde hata ile şuurlu bilgisizlik bir tutulmuş olur ki bu da kabul edilemez[31].
C. Bono
Beyaza imzada söz konusu olacak bir bono ise (örneğin işçinin açık bono vermesi), irade sakatlıklarından gabine dayanmak mümkün olmayacaktır. Her ne kadar burada aşırı bir menfaat elde edilmiş olacaksa bile, gabin, kambiyo senetlerinin ruhuna aykırıdır ve tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde söz konusudur. Halbuki kambiyo senetlerinde “illetten mücerretlik yani asıl-temel borç ilişkisinden bağımsız ve soyut olma” kuralı geçerlidir. Dolayısı ile senet hükümsüz olmayacaktır ancak temel ilişkiye yönelinebilir[32].
Özetle işçi lehine bazı hususların yorumlanması, iş hukukunu yani maddi hukuku ilgilendiren bir konudur. Özel hüküm olmadığı ve bir istisnaya girmediği sürece, yargılama hukuku ve onun önemli bir parçası olan ispat hukukunda, iş hukuku bakımından, yargılama hukukuna aykırı bir yolun izlenmesi doğru olmayacaktır. Zaman zaman iş hukuku alanında, yargılama hukukunun bazı ilkeleri, özellikle senetle ispat kuralı gözardı edilmekteyse de[33], bunun hukuki bir gerekçeye dayandırılmaktan çok, işçiye koruma düşüncesine dayandığı görülmektedir[34]. Yoksa senede karşı senetle ispat ve senetle ispat sınırının üzerindeki işlemlerin senetle ispat edilebileceği esası, iş yargısında da geçerli bir ilkedir[35].
Her iki durumda da (yani, işe devam sırasında veya işe alınırken), işçinin gerçekten müzayaka halinde bulunması ve işverenin bundan yararlanarak boş kağıda imza alıp aşırı menfaat sağlaması, somut olayda gerçekleşir ve bu ispat edilirse, ancak bu durumda ikrahın varlığı kabul edilerek senede karşı tanık dinlenebilir. Kanaatimizce özellikle işçi ve işverenler arasındaki hukuki ilişkilerde, işverenin üstün konumu da dikkate alınarak, işçinin müzayaka halinde bulunup bulunmadığı, işverenin boş kağıda imza alarak işçi karşısında aşırı bir menfaat sağlayıp sağlamadığı hususlarının ayrıca araştırılması uygun olacaktır. Somut olayın özelliğine göre, böyle bir durum gerçekleşirse, ikrahın varlığı kabul edilerek tanık dinlenebilecektir[36].

SONUÇ

Beyaz imza sahibinin iradesi ve amacı dışında belgeyi alan tarafından doldurulması yani güvenin kötüye kullanılması her daim mümkündür ve bunu açığa imza verenin düşünmüş olması gerekir. Dolayısı ile beyaza imza veren kişi, muhtemel tehlikeye ve onun hukuki sonucuna katlanmak zorundadır.
HUMK yönünden geçerli olan, beyaza im­zalı kağıdın aradaki anlaşmaya aykırı olarak, hukuken geçerli bir senet hali­ne getirildiği iddiasının istisnalar dışında tanıkla ispatının mümkün olmadığı yönünde kabul edilen hüküm, 24.03.1989 tarihli, 1988/1 esas, 1989/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile ceza mahkemeleri açısından da kabul edilmiş­tir. Her ne kadar karşı oy yazılarında, ceza muhakemesinde hakim olan delil serbestisi ilkesi ile çelişeceği, kanuni delil sisteminin usulleriyle ceza muha­kemesinin hiçbir zaman mutlak gerçeği, tam doğruyu bulmanın mümkün olmayacağı, ileride işlenecek bir suçun ispat edilmesi için belge delili hazır­lanması ve suçun ancak bu belge ile ispat edilmesinin istenmesinin mantığa aykırı olduğu gerekçeleri haklı olmakla birlikte; senetle ispat zorunluluğu­nun bu kadar vahim sonuçlar doğuracağına katılmak mümkün değildir.
İş uyuşmazlıklarında, iş ilişkilerinin uygulamadaki sorunları ve gerçekleri, iş hukukunun işçiyi koruma amacı, işçi lehine yorum kaidesi ve iş hukukunun kendine özgü müesseseleri elbette yadsınamaz. Ancak iş hukukunun bu konumu, onun medeni yargılama hukuku ile paralellik arzetmemesinin haklı gerekçesi de olamaz. İşçi ve işveren ilişkilerindeki kendine özgü zorlukları başkaca aşma imkanı kalmadığı takdirde temel usul hukuku normlarını sarsmadan istisnai olarak sapmalar görülebilir. Bunun dışında bir maddi hukuk dalı olarak iş hukukundan kaynaklı uyuşmazlıklarda da medeni yargılama hukukunun tatbiki gerekeceği şüphe götürmez bir gerçektir.

KAYNAKÇA

ALAGONYA, H. Yavuz, “Senede Karşı Senetle İspat Kuralı ve Hayatın Olağan Akışı Kavramı”, Necip Kocayusufpaşaoğlu için Armağan, Ankara: Seçkin Yayınevi, 2004.
BOZKURT YÜKSEL, Armağan Ebru, “İspat Hukuku Bakımından Kambiyo Senetleri”, BATİDER (Haziran 2008), C.XXIV, S.3.
DEMİRCİOĞLU, A. Murat/ CENTEL, Tankut, İş Hukuku, 13.Bası. İstanbul: BETA Yayınları, 2009.
ERTEKİN, Özkan, Açıklamalı İçtihatlarla İş Hukukunda İBRA, Ankara: Kartal Yayınevi, 2007.
ERTEKİN, Erol/KARATAŞ, İzzet, Uygulamada Ticari Senetler, 2. Baskı. Ankara: Yetkin Yayınları, 1996.
KARAYALÇIN, Yaşar, Ticaret Hukuku III, 4. Baskı. Ankara: Sevinç Matbaası, 1970.
KONURALP, Haluk, Medeni Usul Hukukunda İspat Hukukunun Zorlanan Sınırları, Ankara: AÜHF Yayınları, 1999.
KURU, Baki/ARSLAN, Ramazan/YILMAZ, Ejder, Medeni Usul Hukuku, 15.Bası. Ankara: Yetkin Yayınları, 2004.
ÖZDEMİR; M. Erdem, İş Hukukunda İspat Yükü ve Araçları, 1. Bası. İstanbul: BETA Yayınları, 2006.
ÖZEKES, Muhammet, “KARAR İNCELEMESİ – İŞ AKDİNİN SONA ERMESİNDE BOŞA ATILAN İMZA”, AÜHFD, C.51, 2002.
PEKCANITEZ, Hakan/ ATALAY, Oğuz/ ÖZEKES, Muhammet, Medeni Usul Hukuku, 5.Bası. Ankara: Yetkin Yayınları, 2006.
SAYMEN, Ferit Hakkı, Türk İş Hukuku. İstanbul: 1954.
ÜRCAN, Gülümden, “ Bireysel İş Uyuşmazlıklarında Senetle İspat”, Baki Kuru’ya Armağan, İstanbul: 2004.
ÜSTÜNDAĞ, Saim, Medeni Yargılama Hukuku, 7. Bası.İstanbul: 2000.
www.kazanci.com.tr
www.hukukturk.com

[1] ÜRCAN, s.774.

[2] “...Soyut tanık anlatımlarına göre davacı istemleri kabul edilemez. Davalı resmi bir kurumdur. Bu itibarla dosya içinde bulunan istifa dilekçesi davacıyı bağlar. Böyle olunca ihbar ve kıdem tazminatı istekleri reddedilmelidir.”. 9.HD. 3.3.1999, 4367/3942; tanık dinletilme imkanı olmadığı yönünde 9.HD. 13.12.2000, 13464/18865, www.kazanci.com.tr(07.05.2010).

[3] 9.HD., 13.12.2000, 2000/13464 E., 2000/18865 K., www.kazanci.com.tr (07.05.2010); YKD, C.27, Yıl: 2001, S.7, s. 1011-1012.

[4] ÖZEKES, Muhammet, “KARAR İNCELEMESİ – İŞ AKDİNİN SONA ERMESİNDE BOŞA ATILAN İMZA”, AÜHFD, C.51, 2002, s.55 vd.; ayrıca bkz. ALAGONYA, s.522; ERTEKİN/KARATAŞ, s.736.

[5] Madde 288 - (Değişik madde: 16/07/1981 - 2494/20 md.)
Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri beş yüz elli milyon lirayı geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.
Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple dörtyüzmilyon liradan aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.

[6] Bu kuralların temel gerekçesi yalan tanıklığın sakıncalarından tarafları korumaktır. ALAGONYA, H. Yavuz, “Senede Karşı Senetle İspat Kuralı ve Hayatın Olağan Akışı Kavramı”, Necip Kocayusufpaşaoğlu için Armağan, Ankara: Seçkin Yayınevi, 2004, s.521.

[7] ALAGONYA, s.522; PEKCANITEZ/ ATALAY/ ÖZEKES, s.441. vd.; KURU/ARSLAN/YILMAZ, s.470; kambiyo senetleri açısından bkz. BOZKURT YÜKSEL, s.520, 522.

[8] PEKCANITEZ/ ATALAY/ ÖZEKES, s.446.

[9] ÜRCAN, s.797. Yazar ücret bordroları için bu düşünceleri dile getirmiştir.

[10] ÖZEKES, s. 56.

[11] KURU/ARSLAN/YILMAZ, s.471.

[12] ÖZEKES, s.56-57.

[13] ÜRCAN, s.809.

[14] ÖZEKES, s.60.

[15] İş sözleşmesi özgürlüğü bakımından bkz. DEMİRCİOĞLU, A. Murat/ CENTEL, Tankut, İş Hukuku, 13.Bası. İstanbul: BETA Yayınları, 2009, s.89 vd.

[16] ÖZEKES, s.59-61.

[17] ALAGONYA, s.526, dn.28.

[18] ALAGONYA, s.530.

[19] ALAGONYA, s.530-531.

[20] ÖZDEMİR; M. Erdem, İş Hukukunda İspat Yükü ve Araçları, 1. Bası. İstanbul: BETA Yayınları, 2006, s.266.

[21] ÖZDEMİR, s.266.

[22] ÖZDEMİR, s.266. Nitekim bu konuda Yargıtay kararı için bkz. “İstifa dilekçesinin daktilo ile düzenlendiği, sadece tarih ve davacının ad ve soyadının el yazısı ile yazıldığı görülmektedir. Tanık anlatımlarından da işverenin işyerinde çalışan her işçiden işe girmeden önce istifa dilekçesi aldığı anlaşıldığından, işçinin işyerinden istifa etmek suretiyle ayrılmadığı, hizmet akdinin davalı işveren tarafından davacıyı işten çıkarmak maksadıyla feshedildiği sonucu çıkmaktadır. Bu sebeple tazminat isteklerinin reddi hatalıdır.”. 9.HD. 26.2.2001, 312/3440, yine bkz. “Fesih tarihinde ödenmeyen ücret ile buna bağlı haklar olduğuna ve bu alacaklar daha sonra ödendiğine göre, işçinin istifası haklı fesih sayılmalıdır. Zira, ücretin ve buna bağlı hakların ödenmemesi işçi için haklı fesih nedenidir. Bu durumda davacı kıdem tazminatına hak kazanır. Bu alacakların 1,5 yıl sonra ödenmesi ve davanın 3 yıl sonra açılmış olması bu somut olguyu ortadan kaldırmaz. Mahkemece kıdem tazminatının kabulüne karar verilmelidir.”. 9.HD. 29.9.2003, 16598/15552, www.kazanci.com.tr(07.05.2010).

[23] KARAYALÇIN, s.122.

[24] Karşı yönde bkz. POROY/TEKİNALP, s.140.

[25] Aynı yönde ÜSTÜNDAĞ, s.665

[26]Aksi yönde bkz. ÖZEKES, s.62.

[27] İbra hakkında geniş bilgi için bkz. ERTEKİN, Özkan, Açıklamalı İçtihatlarla İş Hukukunda İBRA, Ankara: Kartal Yayınevi, 2007, s.47 vd.; ÜRCAN, s.807.

[28] SAYMEN, Ferit Hakkı, Türk İş Hukuku. İstanbul: 1954, s.614; benzer yönde bkz. ÜRCAN, s.780.

[29] ÜRCAN, s.808. Yargıtay ibranamenin hazırlanması sırasında vukubulacak irade sakatlığı hallerini göz önüne alarak işverenin işçiyi imzaladığı belgelenin önemi hakkında uyarmamasını dahi yanıltma durumunun gerçekleşmesi için yeterli görmüş ve ibranamenin hükümsüzlüğüne içtihat etmiştir. 9. HD. 24.1.1969, 8140/476, ÜRCAN, s.808, dn.117’den naklen; ayrıca bkz. aynı yönde ERTEKİN, s.48, 355.

[30] 9.HD. 15.6.2005, 2004/32045E., 2005/21368 K., ERTEKİN, s.358’den naklen.

[31] ÜRCAN, s.809.

[32] BOZKURT YÜKSEL, s.528 vd.

[33] Nitekim Y.HGK.’ da senetle ispat kuralının sertliklerinin giderilmesi yönünde liberal yaklaşımlar sunmuştur. Bkz. HGK, 20.03.2002, 913-77/206, ALAGONYA, s.524’den naklen.

[34] Hayatın olağan akışına uymayan durumlarda ispat normları bir ölçüde zorlanabilir. Bkz. ÖZDEMİR, s.267.

[35] ÜRCAN, s.779; aksi takdirde usulün bir çok (kısıtlayıcı) hükmünün başta Anayasa’nın hak arama hürriyetine (AY m.36) aykırı olduğu sonucunun kabulü gerekecektir ki bu da doğru değildir. Bkz. ALAGONYA, s.522.

[36] Aynı şekilde Yargıtay kocasının maddi ve manevi baskısı altında eşinin babası yararına bono düzenlemesini “ikrah” olarak nitelemiş ve tanık dinlenmesine izin vermiştir. Bkz. 11. HD. 09.07.1982, 3147/3375, BOZKURT YÜKSEL, s.530, dn.137’den naklen.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"İş Hukukunda Beyaza İmza" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Ali Kaya'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
04-09-2010 - 20:46
(4984 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 2 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 2 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
14040
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 17 saat 48 dakika 5 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,82 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 22276, Kelime Sayısı : 2775, Boyut : 21,75 Kb.
* 8 kez yazdırıldı.
* 7 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1244
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,08252692 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.