Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Şüpheli, Sağlık Kontrolü Ve Müdafii

Yazan : Cüneyd Altıparmak [Yazarla İletişim]
Hukukçu

Makale Özeti
ŞÜPHELİ, SAĞLIK KONTROLÜ ve MÜDAFİİ
Yazarın Notu
KLİNİK TIP AİLE HEKİMLİĞİ DERGİSİNİN OCAK ŞUBAT SAYISINDA YAYIMLANMIŞTIR

KLİNİK TIP AİLE HEKİMLİĞİ DERGİSİNİN
OCAK ŞUBAT/2010 SAYISINDA YAYIMLANMIŞTIR

ŞÜPHELİ, SAĞLIK KONTROLÜ ve MÜDAFİİ


Cüneyd Altıparmak
cuneydaltiparmak@yahoo.com

Giriş
Bu yazımızda müdafii, şüpheli ve sağlık kontrolleri açısında bazı düzenlemelere yer verip özellikle yakalama/gözaltına alma işlemlerinde yapılan sağlık kontrollerinin içeriğine ve müdafiin sürece dâhil olmasına değineceğiz. Ancak öncesinde müdafii kavramını, Ceza Muhakemesi Kanununda düzenlenmiş sağlık kontrolü tiplerine kısaca yer vereceğiz.

I. Müdafi ve Şüpheli
Soruşturma; evresinde hukuki yardım alacak kimse genellikle, suç şüphesi altında bulunan kişi, yani şüphelidir (CMK m.2/a). Soruşturmanın her aşamasında; müdafi istenebilir (CMK m.149/1). Ancak kanun koyucu ifade alma esnasında en fazla üç avukatın bulunabileceğini düzenleme altına almıştır (CMK. m.149/2). İfade alma; şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından isnat edilen suçla ilgili olarak dinlenmesini ifade eder (CMK m.2/g). Yani şüpheli kimse kolluk ve savcılık ifadesinde en fazla üç müdafiden hukuki yardım alabilir veya ifade sırasında yanında bulundurabilir. Soruşturma sırasındaki her aşamada (kolluk, savcılık, sorgu vs) şüphelinin hukuki yardım alma ve müdafisini yanında bulundurma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz (CMK. 149/3). Müdafii, Şüpheli veya sanık ile vekâletname aranmaksızın her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafii ile yazışmaları denetime tâbi tutulamaz (CMK m.154). Hukuki yardım almak her şüpheli ve sanık için gerekli bir haktır. Bu hak, hiç şüphesiz, suç isnadı veya yakalama yapıldığı andan itibaren ceza muhakemesinin her aşamasında gereklilik arz eder. “Hukuki Yardım Alma Hakkı” bir şüpheli veya sanık için başta kendi kendini rahatça ifade edebilme ve kanuni menfaatlerden kolayca yaralanabilmeyi içerir. Bu imkânı sanığa veya şüpheliye sağlayacak kimseler yargı ve kolluk mekanizmasının her üyesi ile birlikte, özellikle savunma makamı olan avukattır. Hukuki yardım dar anlamda avukat bulundurmayı, gözaltındakine avukat teminini ifade eder. Sadece avukat temini yetmez bununla birlikte avukatın niteliği, ücretsiz olması ve avukatın gözaltındaki lehine özgürce ve baskısız hareket edeceği ortamın da hazır edilmesi gerekir. Bu konu birçok uluslararası belgede yer almıştır. Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler 1. maddesinde, “Herkes haklarının varlığını tespit ettirmek ve korumak ve ceza yargılamasının her aşamasında haklarını savunmak için kendi seçtiği bir avukatın yardımına başvurma hakkına sahiptir”,Herhangi Bir Biçimde Tutulan ya da Hapsedilen Korunması İçin İlkeler Bütünü 17. maddesinde; “Tutulan bir kimse bir avukatın hukuki yardımından yaralanma hakkına sahiptir. Yetkili makam tutulan kimseyi bu hakka sahip olduğu konusunda bilgilendirir ve bu hakkı kullanabilmesi için kendisine makul kolaylık sağlar”, Avrupa Cezaevi Kuralları 93. maddesinde; “Tutuklu mahpuslar, tutuklanır tutuklanmaz bir hukuki temsilci seçmeye hak kazanırlar ya da mümkün olduğu takdirde ücretsiz bir avukat atanmasına, savunmaları için bu avukatın ziyaretlerine ve avukata gizli talimatlar hazırlayıp vermelerine ve almalarına izin verilir“ şeklindeki ibareler yer almaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 6. maddesinin 3. fıkrasını (c) bendinde “her sanık...kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir savunmacının veya eğer bir avukat tutmak için mali imkanlardan mahrum bulunuyor ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkeme tarafından tayin edilecek bir avukatın ücretsiz yardımından istifade etmek,... hakkına sahiptir” şeklinde düzenleme mevcuttur. Türk hukukunda ise bu hakkın kullanılması; müdafilik kurumuile pratiğe yansır. Müdafii; ceza muhakemesi hukukunda sanığın veya şüphelinin beraat etmesi veya hafif bir ceza alması için uğraşan ve gerek soruşturma ve gerekse kovuşturma esnasında sanığa ya da şüpheliye hukuki yardımda bulunmak görevi ile yükümlü kimsedir.



II.Sağlık Kontrolü
SAĞLIK
KONTROLÜ
(Soruşturma/Kovuşturma Aşaması)

Gözlem Altına Alma Kararı İçin Sağlık Kontrolü
CMK m.74

Delil Elde Etme Amaçlı Sağlık Kontrolü
CMK m.75 vd.


Yakalama/Gözaltı Halinde
Sağlık Kontrolü
CMK m.90/YGİY m.9






A. Gözlem Altına Alma Kararı İçin Sağlık Kontrolü
Ceza Muhakemesi Kanunun 74. maddesine göre, fail olduğu yönünde kuvvetli şüpheler bulunan şüpheli veya sanığın akli durumunun tespiti için yapılan bir kontroldür. Bu kontrolde sonuç olarak iki hususun saptanması amacı güdülmektedir. Bunlar;
  • Şüpheli veya sanığın akıl hastası olup olmadığının tespit edilmesi
  • Akıl hastası ise ne zamandan beri hasta olduğunun tespit edilmesi
  • Akıl hastalığının, şüpheli veya sanık üzerindeki etkilerinin ne olduğunun tespit edilmesidir.
Belirtilen bu üç hususun da saptanması için uzman hekimin önerisi üzerine, c.savcısının ve müdafiin dinlenmesinden sonra resmî bir sağlık kurumunda gözlem altına alınmasına karar verilebilmektedir. Gözlem altına alınma kararı, hürriyeti geniş bir süre için bağlayan yaptırım mahiyeti arz ettiğinden bu karar soruşturma evresinde sulh ceza hakimi, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından verilecektir. Gözlem altına alınma süresi kural olarak üç haftayı geçemez. Ancak bu kuralın istisnası da vardır. Buna göre toplamda üç ayı geçmemek üzere “kural olarak belirttiğimiz üç haftalık” sürenin yetmeyeceği anlaşılırsa resmî sağlık kurumunun istemi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir. Bu karara karşı itiraz mümkündür[1].

B. Delil Elde Etme Amaçlı Sağlık Kontrolü
Bu konunun Ceza Muhakemesi Kanununda 75 ila 82. maddesinde düzenlendiğini görmekteyiz. Buna göre; bir suça ilişkin delil elde etmek için şüpheli veya sanık üzerinde iç beden muayenesi yapılabilmesine ya da vücuttan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilmesine; c.savcısı veya mağdurun istemiyle ya da resen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde c.savcısı tarafından karar verilebilir (CMK m.75/1). Bu karara itiraz kabildir (CMK m.75/6). C.savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz(CMK m.75/1)
Alkol muayenesine ve kan örneği alınmasına ilişkin özel mevzuatlar bu kapsam dışındadır. (CMK m.75/7)
Buna göre delil etme amaçlı muayene şu hususlar için yapılabilecektir:
1. İç beden muayenesi:Kafa, göğüs ve karın boşlukları ile cilt altı dokularının incelenmesini ifade eder. Bunun yanında cinsel organlar veya anüs bölgesinde yapılan muayene de iç beden muayenesi sayılır.
2. Vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler alınması: Şüpheli veya sanıktan delil elde edilmesi amacıyla gerekli tetkik, analiz ve karşılaştırmalar için kan, tükürük, saç, tırnak ve benzeri biyolojik örneklerin alınmasını ifade eder.
Yukarda belirtilen İç beden muayenesi veya vücuttan kan veya benzeri biyolojik örnekler alınması, ancak tabip veya sağlık mesleği mensubu diğer bir kişi tarafından yapılabilir.(CMK m.75/3) Üst sınırı iki yıldan daha az hapis cezasını gerektiren suçlarda, kişi üzerinde iç beden muayenesi yapılamaz; kişiden kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınamaz.
Şüpheli ve sanıkların dışındaki “diğer” (mağdur vb.) kişiler için de benzer hükümler söz konusudur[2]. Şüpheli, sanık ve “diğer” kimselerin kadın olması halinde bu mahiyetteki bir kontrolünde, imkânların elverdiği kadarı ile kadın hekim bulundurulması şarttır.
Kanun, 78. maddesinde elde edilen örnekler üzerinden (CMK 75 ve 76. maddeler uyarınca) “soybağının veya elde edilen bulgunun şüpheli veya sanığa ya da mağdura ait olup olmadığının tespiti için zorunlu olması halinde moleküler genetik incelemeler yapılabilir. Alınan örnekler üzerinde bu amaçlar dışında tespitler yapılmasına yönelik incelemeler yasaktır” şeklindeki düzenlemeye de yer vermektedir[3]. Moleküler inceleme ancak ve ancak hakim kararı ile yapılabilir ve kararda bilirkişide gösterilmek mecburiyetindedir (CMK m.79)[4].
Bu hususlarla ilgili olarak CMK 82. madde atfı ile “Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkında Yönetmelik” (CMMY) çıkarılmıştır. Bu yönetmelikte kanunda tanımı yapılmayan bazı hususların tanımladığını görmekteyiz. ( CMMY m.3[5])

C. Yakalama/Gözaltı Halinde Sağlık Kontrolü
Yakalanan kişinin gözaltına alınacak olması veya zor kullanılarak yakalanması hâllerinde hekim kontrolünden geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir. Gözaltına alınan kişinin herhangi bir nedenle yerinin değiştirilmesi, gözaltı süresinin uzatılması, serbest bırakılması veya adlî mercilere sevk edilmesi işlemlerinden önce de sağlık durumu hekim raporu ile tespit edilir. Bu belgeye uygulamada sağlık kontrolü raporu denmektedir. Gözaltına alınanlardan herhangi bir nedenle sağlık durumu bozulanlar ile sağlık durumundan şüphe edilenler, derhâl hekim kontrolünden geçirilerek gerekiyorsa tedavileri yaptırılır. Bu durumdaki kişilerden kronik bir rahatsızlığı olanların, istekleri hâlinde varsa kendi hekimi nezaretinde resmî hekim tarafından muayene ve tedavi edilmeleri sağlanır. Gözaltına alınan kişinin ifadesini alan veya soruşturmayı yürüten kolluk görevlisi ile bu kişiyi tıbbî muayeneye götüren kolluk görevlisinin farklı olması zorunludur. Ancak personel yetersizliği nedeniyle farklı kolluk görevlisinin bulunmaması hâlinde bu durum belgelendirilir. Tıbbî muayene, kontrol ve tedavi, adlî tıp kurumu veya resmî sağlık kuruluşlarınca yapılır.
Hekim raporu üç nüsha hâlinde düzenlenir. Kolluk görevlileri tarafından, hekim raporunu verecek birime, yakalananın nezarethaneye giriş raporu mu, yoksa çıkış raporu için mi getirildiği yazılı olarak bildirilir. Buna göre dosyada nezarethaneye giriş öncesinde bir sağlık kontrolü, çıkışta da bir tane olmak üzere toplam iki kontrol yapılmaz zorundadır. Yakalama veya nezarethaneye giriş raporunun bir nüshası raporu tanzim eden sağlık kuruluşunda saklanır, ikinci nüshası gözaltına alınana, üçüncü nüsha ise soruşturma dosyasına eklenmek üzere ilgili kolluk görevlisine verilir.
Gözaltı süresinin uzatılması veya yer değişikliği ya da nezarethaneden çıkış sırasında düzenlenen hekim raporlarından; bir nüshası sağlık kuruluşunda saklanır, iki nüshası ise raporu düzenleyen sağlık kuruluşunca kapalı ve mühürlü bir zarf içerisinde ilgili Cumhuriyet başsavcılığına en seri şekilde gönderilir. Bunlardan bir nüshası Cumhuriyet savcısı tarafından gözaltına alınanın kendisine veya vekiline verilir, bir nüshası ise soruşturma dosyasına eklenir.

Yakalama/Gözaltı Halinde
Sağlık Kontrolü


Kolluk Birimine Girişte

Kolluk Biriminden Çıkışta

Adliyeye Sevk
(Savcılık İfadesi, Sorgu vb İçin)

Serbest Bırakılma





III. Müdafiinin Sağlık Kontrolünde Bulunması
Yukarda belirttiğimiz (temelde) üç tür sağlık kontrolünün olduğunu bahsettik. Bu yazı asıl tartışmak istediğimiz husus gözaltı işlemleri sırasında, özellikle İstanbul Protokolüyle de gündeme daha fazla gelmeye başlayan işkence ve benzeri eylemlerin önlenmesine yönelik bir açılım sunmak olacaktır. Zira; bir çok olaya yakalanan, gözaltına alınan kişinin işkence gördüğü iddiası kolluk biriminden çıkış aşamasında alınan raporlara yansımamaktadır. Şüpheli başta korku, göz altı süresinin uzamamasını isteme, yaşadığı psikolojik şok vs nedenler ile bu durumu ilgili doktora anlatamamaktadır. Hele özellikle kendini ifade etme açısından hukuksal anlamda yetkin görünen ancak fiili anlam da okur-yazar dahi olmayan kimseler için olay daha vahim bir boyut almaktadır.
Hasta Hakları Yönetmeliğinde (HHY) (RG.23420-01/08/98), astanın, mahremiyetine saygı gösterilmesinin esas olduğu, hasta mahremiyetinin korunmasının açıkça talep de edebileceği, her türlü tıbbi müdahale, hastanın mahremiyetine saygı gösterilmek suretiyle icra edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Aynı Yönetmelikte hasta kavramı ile “sağlık hizmetlerinden faydalanma ihtiyacı bulunan kimsenin” ifade edildiği zikredilmiştir (HHY m.4).
Bilindiği üzere, adlî tabiplik hizmetleri, eski Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve Türk Ceza Kanunu doğrultusunda düzenlenen 20.09.2000 tarihli ve B100TSH0130000-13243 (2000/93) sayılı Genelgede belirtilen esaslar çerçevesinde yürütülmekteydi.Ancak, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) ve bu Kanuna dayanarak çıkartılan bazı yönetmelikler doğrultusunda, adlî tabiplik hizmetlerinin yürütülmesi ile ilgili hususların yeniden düzenlenmesi gereği ortaya çıkmış ve çeşitli düzenlemeler yürürlüğe konulmuştur. Örneğin;
· adli rapor formatı değişmiştir,
· daha önceki kanun metinlerinde yer almazken, şüpheli veya sanık ile mağdur ve diğer kişilerin beden muayenesi, bu kişilerin vücudundan örnek alınması ve bu numuneler üzerinde yapılacak moleküler genetik incelemelerle ilgili hususlar Ceza Muhakemesi Kanunun “Gözlem Altına Alınma, Muayene, Keşif ve Otopsi” başlıklı bölümünde (m.75 ila 81) düzenlenmiş olup, bu Kanuna istinaden hazırlanan Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkında Yönetmelik, getirilmiş ve adlî vakaları sağlık kuruluşlarına sevk etmeye yetkili adlî merciler, muayene ve vücuttan örnek alınması ve muayene koşulları ile ilgili yeni düzenlemeler yapılmıştır.
· Daha önce de var olan, ancak CMK doğrultusunda yeniden düzenlenen Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin (YGİY) 9’uncu maddesinde, kişilerin muayene koşulları ve raporların iletilme şekli gibi hususlarda, eskisine göre değişiklikler yapılmıştır.
Yukarda değindiğimiz ilk iki tür sağlık kontrolünde belirli bir hasta-hekim ilişkisi görürken (teşhis, tedavi, örnek alma vs.) son olarak değindiğimiz ve yakalama/gözaltına alma durumlarında suç şüphesi ile alı konulan kimsenin sağlık açısında durumunun “kontrolünden” bahsetmekteyiz. Tıp bilimi anlamında bir hasta-hekim ilişkisi olarak görülmekle birlikte, yasa yapıcının Yakalama, Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 9. maddesi önem arz etmektedir. Anılan hüküm şöyledir:
“Yakalanan kişinin gözaltına alınacak olması veya zor kullanılarak yakalanması hâllerinde hekim kontrolünden geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir.
Gözaltına alınan kişinin herhangi bir nedenle yerinin değiştirilmesi, gözaltı süresinin uzatılması, serbest bırakılması veya adlî mercilere sevk edilmesi işlemlerinden önce de sağlık durumu hekim raporu ile tespit edilir.
Gözaltına alınanlardan herhangi bir nedenle sağlık durumu bozulanlar ile sağlık durumundan şüphe edilenler, derhâl hekim kontrolünden geçirilerek gerekiyorsa tedavileri yaptırılır. Bu durumdaki kişilerden kronik bir rahatsızlığı olanların, istekleri hâlinde varsa kendi hekimi nezaretinde resmî hekim tarafından muayene ve tedavi edilmeleri sağlanır.
Gözaltına alınan kişinin ifadesini alan veya soruşturmayı yürüten kolluk görevlisi ile bu kişiyi tıbbî muayeneye götüren kolluk görevlisinin farklı olması zorunludur. Ancak personel yetersizliği nedeniyle farklı kolluk görevlisinin bulunmaması hâlinde bu durum belgelendirilir.
Tıbbî muayene, kontrol ve tedavi, adlî tıp kurumu veya resmî sağlık kuruluşlarınca yapılır.
Hekim raporu üç nüsha hâlinde düzenlenir. Kolluk görevlileri tarafından, hekim raporunu verecek birime, yakalananın nezarethaneye giriş raporu mu, yoksa çıkış raporu için mi getirildiği yazılı olarak bildirilir.
Yakalama veya nezarethaneye giriş raporunun bir nüshası raporu tanzim eden sağlık kuruluşunda saklanır, ikinci nüshası gözaltına alınana, üçüncü nüsha ise soruşturma dosyasına eklenmek üzere ilgili kolluk görevlisine verilir.
Gözaltı süresinin uzatılması veya yer değişikliği ya da nezarethaneden çıkış sırasında düzenlenen hekim raporlarından; bir nüshası sağlık kuruluşunda saklanır, iki nüshası ise raporu düzenleyen sağlık kuruluşunca kapalı ve mühürlü bir zarf içerisinde ilgili Cumhuriyet başsavcılığına en seri şekilde gönderilir. Bunlardan bir nüshası Cumhuriyet savcısı tarafından gözaltına alınanın kendisine veya vekiline verilir, bir nüshası ise soruşturma dosyasına eklenir. Bu raporların düzenlenmesinde ve Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesinde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 157 nci maddesinde belirtilen gizlilik kurallarına uyulur ve bu amaçla gerekli tedbirler ilgili sağlık kuruluşunca alınır.
Hekim muayene esnasında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 94 üncü maddesinde belirtilen işkence, 95 inci maddesinde belirtilen neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence ve 96 ncı maddesinde belirtilen eziyet suçlarının işlendiği yolunda herhangi bir bulguya rastlaması hâlinde, keyfiyeti derhâl Cumhuriyet savcısına bildirir. Bu durumda Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi, Genetik İncelemeler ve Fizik Kimliğin Tespiti Hakkında Yönetmeliğin 7 ve 8 inci maddesine göre işlem yapılır.
Hekim ile muayene edilen şahsın yalnız kalmaları, muayenenin hekim hasta ilişkisi çerçevesinde yapılması esastır. Ancak, hekim kişisel güvenlik endişesini ileri sürerek muayenenin kolluk görevlisinin gözetiminde yapılmasını isteyebilir. Bu istek belgelendirilerek yerine getirilir. Bu durumda gözaltına alınan kişinin talebi hâlinde müdafiî de muayene sırasında gecikmeye neden olmamak kaydıyla hazır bulunabilir.
Kadının muayenesi, talebi hâlinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılır. Muayene edilecek kadının talebine rağmen kadın hekimin bulunmaması halinde, muayene sırasında hekim ile birlikte sağlık mesleği mensubu bir kadın personelin bulundurulmasına özen gösterilir.”
Madde hükmünden anlaşılacağı üzere sağlık kontrolünü yapan doktor ile şüphelinin ilişkisinin “hekim hasta ilişkisi” olması gerekir. Bunun tek istisnası hekimin “kişisel güvenlik” kaygısı ile kolluğu yazılı bir belge ile davet etmesidir. Bu durumda gözaltına alınanın talebi ile müdafiinde bulunabileceğinden, bu bulunmanın “gecikmeye neden olmamak” kaydı ile gerçekleşebileceğinden bahsedilmektedir. Kanaatimizce burada fiilen uygulanması çok çok güçleşen hatta imkânsızlaşan bir durum söz konusudur. Bilindiği üzere müdafii soruşturma evresinde şüpheli lehine hareket etmekle görevli gözlemci konumundadır. Bu halde kolluğun dahil edildiği bir muayeneye müdafiin zaten fesada uğramış/uğrayacak irade beyanıyla imkan verilmesi yerinde değildir. Bu halde “talep” kavramı gereğini yitirmektedir. Öte yandan, hekimin bu kararının yerinde olup olmadığının gözlemlenmesi imkânı ortadan kalkmaktadır. Oysa hekimin bu kararı vermesinin gerekli olup olmadığını denetleyecek/gözlemleyecek birisinin olması elzemdir.
Sonuç
Tüm belirttiklerimiz ışığında müdafiin hasta-hekim ilişkisinin by-pass edildiği her aşamada sürece dahil edilmesi gerekmektedir. Zira; mevzuata göre; kolluğun sürece dahil edilmesi halinde hasta-hekim ilişkisi -her ne şart ve şekilde olursa olsun- hasta/şüpheli aleyhine genişlemektedir. Bu hususun gözden kaçırılmaması gerekli düzenlemenin yapılması gereklidir. Özellikle uygulamada buna çok dikkat edilmelidir.

[1]Bu Madde hükmü, 223 üncü Maddenin sekizinci fıkrası gereğince yargılamanın durması kararı verilmesi gereken hâllerde de uygulanır” (CMK m.74/5).

[2] Karşılaştırınız “Diğer Kişilerin Beden Muayenesi Ve Vücuttan Örnek Alınması” başlıklıCMK m. 76 ile.
(Değişik madde: 25/05/2005-5353 S.K./3.mad) (1) Bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla, mağdurun vücudu üzerinde dış veya iç beden muayenesi yapılabilmesine veya vücudundan kan veya benzeri biyolojik örneklerle saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınabilmesine; sağlığını tehlikeye düşürmemek ve cerrahî bir müdahalede bulunmamak koşuluyla; Cumhuriyet savcısının istemiyle ya da re'sen hâkim veya mahkeme, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilebilir. Cumhuriyet savcısının kararı, yirmidört saat içinde hâkim veya mahkemenin onayına sunulur. Hâkim veya mahkeme, yirmidört saat içinde kararını verir. Onaylanmayan kararlar hükümsüz kalır ve elde edilen deliller kullanılamaz.
(2) Mağdurun rızasının varlığı halinde, bu işlemlerin yapılabilmesi için birinci fıkra hükmüne göre karar alınmasına gerek yoktur.
(3) Çocuğun soy bağının araştırılmasına gerek duyulması halinde; bu araştırmanın yapılabilmesi için birinci fıkra hükmüne göre karar alınması gerekir.
(4) Tanıklıktan çekinme sebepleri ile muayeneden veya vücuttan örnek alınmasından kaçınılabilir. Çocuk ve akıl hastasının çekinmesi konusunda kanunî temsilcisi karar verir. Çocuk veya akıl hastasının, tanıklığın hukukî anlam ve sonuçlarını algılayabilecek durumda olması hâlinde, görüşü de alınır. Kanunî temsilci de şüpheli veya sanık ise bu konuda hâkim tarafından karar verilir. Ancak, bu hâlde elde edilen deliller davanın ileri aşamalarında şüpheli veya sanık olmayan kanunî temsilcinin izni olmadıkça kullanılamaz.
(5) Bu Madde gereğince verilen hâkim veya mahkeme kararlarına itiraz edilebilir.” (CMK 76)

[3]Ayrıca kanunun 78. maddesinin 2. fıkrasında “Birinci fıkra uyarınca yapılabilen incelemeler, bulunan ve kime ait olduğu belli olmayan beden parçaları üzerinde de yapılabilir. Birinci fıkranın ikinci cümlesi, bu halde de uygulanır” şeklinde hüküm yer almaktadır.

[4] Konuyla bağlantısı nedeni ile belirmeliyiz ki; CMK m. 79/ 2 şöyledir: “Yapılacak incelemeler için resmen atanan veya bilirkişilikle yükümlü olan ya da soruşturma veya kovuşturmayı yürüten makama mensup olmayan veya bu makamın soruşturma veya kovuşturmayı yürüten dairesinden teşkilât yapısı itibarıyla ve objektif olarak ayrı bir birimine mensup olan görevliler, bilirkişi olarak görevlendirilebilirler. Bu kişiler, teknik ve teşkilât bakımından uygun tedbirlerle yasak moleküler genetik incelemelerin yapılmasını ve yetkisiz üçüncü kişilerin bilgi edinmesini önlemekle yükümlüdürler. İncelenecek bulgu, bilirkişiye ilgilinin adı ve soyadı, adresi, doğum tarihi bildirilmeksizin verilir.” Yine Ceza Muhakemesi Kanunun “Fizik Kimliğin Tespiti” başlıklı 81. maddesi şöyledir: (Değişik madde: 25/05/2005-5353 S.K./5.mad) (1) Üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, kimliğinin teşhisi için gerekli olması halinde, Cumhuriyet savcısının emriyle fotoğrafı, beden ölçüleri, parmak ve avuç içi izi, bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak diğer özellikleri ile sesi ve görüntüleri kayda alınarak, soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin dosyaya konulur.
(2) Kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi hâllerinde söz konusu kayıtlar Cumhuriyet savcısının huzurunda derhâl yok edilir ve bu husus tutanağa geçirilir”

[5] Sağlık mesleği mensubu: Tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire ve sağlık hizmeti veren diğer kişileri, Bedenin tıbbî muayenesi: Tabiptarafından tıbbî yöntemler kullanılarak yapılan değerlendirmeleri, Dış beden muayenesi: Vücudun dış yüzeyi ile kulak, burun ve ağız bölgelerinin gözle ve elle yapılan yüzeysel tıbbî incelemesini, İç beden muayenesi: Kafa, göğüs ve karın boşlukları ile cilt altı dokularının incelenmesini, Beden parçası: Bir bedenin tamamlayıcı unsuru olan baş, gövde, kol, el, bacak, ayak gibi uzuv ve iç organları, Müdahale: Tabipveya diğer sağlık personeli tarafından tanı, tedavi, rehabilitasyon veya önlem amacıyla yapılan muayene, tedavi veya diğer tıbbî işlemleri,Cerrahî müdahale: Tıbbî aletler yardımıyla vücutta yapılan tanı ya da tedaviye yönelik operasyonları, Örnek: Bir suça ilişkin delil elde etmek amacıyla, inceleme yapmak üzere ilgililerden alınan biyolojik ve diğer materyali, Moleküler genetik inceleme: Gereken tür ve miktardaki biyolojik materyali kullanarak, kişiyi diğer kişilerden ayıran ve kalıtım kurallarına uygun olarak aktarılan hastalık dışındaki özelliklerinin moleküler düzeyde araştırılmasını ifade ettiği belirtilmektedir.

Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Şüpheli, Sağlık Kontrolü Ve Müdafii" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Cüneyd Altıparmak'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
11-05-2010 - 17:06
(5119 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 9 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 7 okuyucu (78%) makaleyi yararlı bulurken, 2 okuyucu (22%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
23335
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 2 saat 37 dakika 57 saniye önce.
* Ortalama Günde 4,56 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 34009, Kelime Sayısı : 3185, Boyut : 33,21 Kb.
* 5 kez yazdırıldı.
* 7 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1204
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,09837508 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.