Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale İnsan Hakları Ve Ruh Sağlığı Bozuklukları

Yazan : Cüneyd Altıparmak [Yazarla İletişim]
Hukukçu

Makale Özeti
İnsan Hakları ve Ruh Sağlığı Bozuklukları konusunda verilen konferansın çevirisidir.

Yayın Bilgileri
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ DERGİSİ :BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ YAYINI
YIL 2009/Sayı :3, Sayfa: 57-61

İnsan Hakları ve Ruh Sağılığı Bozuklukları¨


Prof. Eric S. Janus¨¨
Çeviren : Cüneyd Altıparmak¨¨¨

Konuya iki hikayeyle başlamak istiyorum. Bunlardan ilki Minnesota’da geçen bir olaydır. -Minnesota eyaleti eşimin memleketi, bir zamanlar avukatlık yaptığımız ve halen yaşadığımız yerdir. Otuz beş yıl geriye yani 1973’e gidelim. Hukuk fakültesinden sonra uygulamalı hukuk alanında çalışmaya başladım. Çalıştığım bu ofis fakir ve engelli insanlara “hukuki yardım” sunuyordu. Bu sayede bir çok engelli ile karşılaştım. Bu yıllarda elverişli şartları, gerekli hizmet imkanları olmayan, yeterli fayda ve gelişim imkanı bulunmayan büyük komplekslerde yaşamaya çalışan gerek zihinsel engelli çocuk ve yetişkin gözlemledim. Mahkeme tarafından (verilen karar neticesinde) elverişli gözetim olmaksızın psikolojik tedavi gören zihinsel özürlü hasta insanları da gördüm. Ancak bu gördüğüm olumsuz tablo üzerinden yıllar geçti. Bu durumun değişim mahkemelerin (yargının) etkinliği ve uygun bir Anayasal düzleme bina edildi. İkinci olay ise Türkiye ile ilgili. Bildiğiniz gibi Türkiye, zihinsel hastalıklı insanların tedavilerinde, önemli bir bilgi tarihine sahiptir. Bundan iki yıl önce ben ve eşim Edirne’deki “Darüşşifa”yı ziyaret imkanı bulmuştuk. Darüşşifa 1488’de Sultan Beyazıt’ın emiriyle mimar Hayrettin tarafından inşa edilmişti. Evliya Çelebi, 1640 da bu Darüşşifayı ziyaret etmiş ve zihinsel engellilerin müzikle nasıl tedavi ettiklerini görmüş ve bu konudan Seyahatname isimli kitabında bahsetmişti. Bu bilimsel metotları kabul eden, Osmanlı hekimlerinin uygulamasıydı. Evliya Çelebiye göre; “ Bilgi sahibi Darüşşifa baş doktoru, çeşitli müzik nağmelerini hastalarına dinleterek öncelikle insan ruhu üzerindeki olumlu etkiyi tecrübe etti. Onların kalp atışlarındaki artma ve eksilmeleri izledi. Böylece hastaya yarayacak uygun melodileri seçti. Benzer hastalığa duçar olanlar bir araya getirdi ve haftanın belirli günlerinde Darüşşifa dinleti icrası için müzik grubu oluşturdu”. Bir hukuk profesörü olarak benim bunlardan anladığım, zihinsel engellilerin sorunlarının çözülmesi noktasında toplumsal olarak bir çok görevimizin olduğudur.
Bu açıdan, İnsan Haklarının üç esas prensibine değinmemiz gerekmektedir. Bunlar sırasıyla; “insan onuru”, “eşitlik” ve “özgürlüğün keyfi kısıtlanmaması”dır. Türk ve Amerikan Anayasalarında da bu prensipler temel alınmıştır ve yine bunlar Uluslararası temel belgelerde de bu hususların açıklandığı ve korunma altına alındığı görülecektir. Bu hususlar hepimizin malumudur. Devletler, bireylerin esas ihtiyaçları olan barınak, yiyecek ve eğitimden mahrum etmemelidirler. Yine buna ek olarak bireylere işkence edilmemeli ve kötü muameleye maruz bırakılamamalıdırlar. Tüm korunma isteği, bireylerin beklentisidir. Bize düşende; insanların onurlarını birtakım yollarla zedeleyici tutumlarla davranmamaktır. Zira insan onurunun korunması en esaslı bir haktır.
Eşitliğe saygıya dayalı olarak –çalışma, eğitim ve yaşam alanındaki gelişmeler için- temel fırsatlar, ırk, cinsiyet veya din gibi kıstas üzerine kurulan farklılıklara dayalı olmamalıdır. Eğer yurttaşlar çalışma, eğitim veya kamuda görev alma konusunda cinsiyet ve ırk esasına dayalı olarak bir engelleme ile karşılaşırsa, hüsrana uğrayacakları açıktır.
Ve kesin olarak, özgürlük esaslarımıza devlet tarafından keyfi müdahale uygulanmaması ve özgürlüğe saygı gösterilmesini gerektiğine inanmaktayız. Yine; hakların yasal bir takım esaslar ve gerçek bağımsız mahkemelerin yeniden incelemeleri olmaksızın engellenemeyeceğini düşünmekteyiz. Bireysel özerkliğimize, yaşam hakkında önemli şeylere karar verebilmemize saygı gösterileceğine ve haklı sebep olmaksızın sınırlandırılamayacağını ve bedensel bütünlüğümüze saygı gösterileceğini de ümit etmekteyiz.
Tarihte birçok ulus, buna ek olarak bir çok uluslararası birlikler gerçekten büyük ve önemli düzenlemeler ve ilerlemeler kaydetmişlerdir. Şimdi bu kilometre taşlarından bazılarına değinelim.
Amerika Anayasası 1788 de yürürlüğe girmesine rağmen özgürlüğün önemli garantisi olan Bill of Right’ı yani ifade özgürlüğü, din, adil yargılanma, işkence yasağı gibi hakları içermiyordu. Amerika Anayasası eşitliği korumadığı ve düzenlemediği için, kölelik meselesi bu yeni demokrasiyi akamete uğrattı. Bu sıkıntı, büyük devlet adamı Abraham Lincoln’un 1865 yılında köleliği sona erdiren düzenlemeyi yürürlüğe koymasına ve ardından 1868 yılında yapılan 14. değişiklikle eşitliği garantiye almasına kadar uzunca mücadeleler ile geçti.
Türk Anayasasına baktığımızda da eşitlik, insan onuru yaşam hakkı, korunma hakkı, insanın kendisini geliştirme hakkı, işkenceye karşı korunma, hastalığın tedavisi özgürlük ve insan güvenliği vs. hakların koruma altında olduğunu görmekteyiz.
Bunlara ilaveten Uluslararası birçok belge de yürürlüğe konuldu:
Uluslararası Vatandaşlık ve İnsan Hakları Sözleşmesi (The International Covenant on Civil and Human Right): Amerika (1966) ve Türkiye (1976) tarafından da kabul edilmiş bir sözleşmedir. Amerika ve Türkiye tarafından onaylandı. Bu sözleşme kapsamında; “insanlık ailesinin tüm mensuplarının doğuştan eşit ve devredilemez hakları” düzenlenmiştir. Herkesin özgür iradesi vardır. Ayırım gözetmeksizin siyasal ve sivil haklar için korunma ve kötü ve insanlık dışı muamelelere karşı koruma, kişinin güvenliği, kanun tarafından esas alınan özgürlüklerin dışındaki özgürlüklerden mahrum bırakılmama, eşitliğin korunması, gizlilik prensibinin ihlal edilmemesi gibi.
Böyle olduğu halde; günümüzde veya geçmişte; malul insanların tedavilerine bakarsak bir çok kez haklarının ihlal edildiğini, saygı duyulmadığını göreceğiz. Burada Amerika ve Türkiye’de şu an olan ve geçmişten gelen benzer örnekler vermek isteriz:
¨ Yetişkin ve çocukların büyük enstitülerde kilitlenmesi, onları toplumdan izole etmiştir. Ufak bir özenle bile mümkünken, eğitim ve gelişme için fırsat verilmemiştir.
¨ Kendisinin onayı olmaksızın yahut her hangi bir mahkeme kararı olmadan insanların akıl hastanelerine konması, denetimsiz esaslar üzerine kurulmuştur.
¨ Zihnin, zorunlu işlevsizleştirilmesi kadın ve erkeği zihinsel anlamda etkilemektedir.
¨ Yasal hiçbir denetim ve araştırma olmadan yahut muvafakat alınmaksızın kuvvetli psikolojik ilaçlar kullanılması.
¨ ECT (electro-convulsive therapy/ elektrokonvulsif tedavi) uygulamasında hiçbir güvenlik önlemi olmaksızın ve tedbirsiz başvurulması.
¨ Eğitim fırsatından çocukların yoksun bırakılması.
Uygulamadaki benzerlikler bizim hemen kabul edilemez olarak dikkatimizi çekmektedir.
Herhangi birimiz buna maruz kalalım ya da kalmayalım, yasal zemini olmadan basit yöntemlerle insanların özgürlükten mahrum edilmesi iyi bir durum değildir.
Fakat; dikkat edilirse; temel insan haklarının pratiğinde yetersizliği ve hatta akıl hastaları yönünden uygulanması açısından sıkıntılı olduğunu göreceklerdir. Yaygın olan görüşe göre; belirttiğimiz eşitlik herkes için aynı fırsatı temin etme temeline dayanmaktadır. Fakat yinede eşitliğin –şimdilik- basit tanımını biliriz
Mesela; mahkemeye - yargılamaya giriş hepimiz için aynıdır- merdiven basamakları yürümek ve sizi yargıya taşıyabilir durumdadır. O halde herkes için eşittir denilebilir mi? Hayır. Çünkü, fiziksel sakatlığı olanlar basamakları tırmanabilir değildir. Eşitliğin anlamının tamamen benzer mahiyetteki temel işlemlerden geçmek olmadığını anlamış olduk. Bunun için engelleri kaldırmak, geçişleri sağlamak da gerekmektedir.
Şimdi, zihinsel ve psikolojik engelli kimseler açısından eşitliğin nasıl anlaşılması gerektiğine değinmeliyiz.
Bizce bunun bir problem olduğunu itiraf etmek gerekmektedir. Akıl hastası kimselerin, diğer insanlara göre, yaşamsal faaliyetlerinde, - işe alınmada, eğitim, seçim, evlenme, tedavi görme- daha az hakka sahiptirler. O halde eşit toplum içerisinde bu kimseleri nasıl değerlendirmemiz gerekmektedir?
Akıl hastalarına, ilgili tüm insan haklarını teşmil etmeyi amaçlıyorsak, şu üç genel prensipleri izlemek durumundayız:
— İtibar: Bu temeldir. Akıl hastası olanlar da insandır. Akıl hastalarıyla ilgili insanların klişeleşmiş tehlikeli oldukları, pis oldukları, aç ve çıplak oldukları sözlerini durdurmak zorundayız. Bazıları gerçekten bu klişeler gibi olsa da birçoğu öyle değildir. Zira akıl hastası insanlar, hastalıksız insanlar kadar çeşitlidir. Gerçekten bunları hariç tutmakla beraber, akıl hastalıklı insanlar olmayanlardan daha fazla şiddete meyilli değildirler. Kendi kendine karar vermek ve beden bütünlüğü, itibarın diğer bir görünümüdür. İtibarın diğer bir görünümü ise kararların kendilerine danışılarak verilmesidir.
— Hukukun Egemenliği:Akıl hastalarının özgürlüklerinin sınırlandırılmasına ihtiyacımız olduğu gibi zorunlu olduğumuz durumlarda vardır. Belki, bu kısıtlamayı o kimselerin kendi güvenliği için yapabiliriz, belki de diğer kimseleri korumak için. Bazense ilaç tedavisini uygularken kısıtlama yapmaktayız. Ama bir noktayı unutmamalıyız ki, kısıtlamaların gerekli olması ve hukuki olarak denetlemiş olması yahut hukuken korunur olmasıdır.
— Eşitlik: Burada altı çizilen konsept akla uygun bir biçimde uyumlaştırma yada “makul uyumlama” olmalıdır. Tekerlik sandalyeli birisi mahkemeye gitmek için nasıl bir rampaya ihtiyaç duyuyorsa; yaşamını devam ettiren bir akıl hastasında da aynı mantıkla bazı imkanlar sunulmalı, bazı imkanlar özel olarak sağlanmalıdır. Bunların en esaslılarından bazıları; çocukların kapasitelerini geliştirmek olanağı vermek için planlanılan özel eğitim vermek; ihtimama ihtiyacı olan insanlar için uygun hizmet sunmak; topluma uyumun en üst düzeyde olması için müsaade edilen hizmet ve imkân nispetinde normal yaşam bir yaşam olanağını tesis etmektir.
Bu prensipler insan haklarının temel belgeleri içersinde de düzenlenmiş ve yönde gelişmiştir.
Aralık1975. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen Malul Kimselerin Hakları Deklarasyonu bağlayıcı olmamakla birlikte ortaya konulan hatlar itibariyle genel bir çerçeve çizmekte idi. Deklarasyonda; malul vatandaşların diğer insanlar ile aynı haklara sahip olduğuna vurgu yapılmakta, “zevkli, normal ve imkânlarla dolu” bir yaşam hakkının olması gerektiğine değinilmektedir.
Ve şimdi önemli diğer adım olan Malul İnsanların Hakları Sözleşmesi yoldadır. Bu sözleşme ile malul insanların, hakları ayrıntıları biçimde tanımlanmakta, devletlerin bu hakları koruması geliştirmesi teminat altına alınmaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 13 Aralık 2006 de bu Sözleşmeyi kabul etti.
Sözleşme 3 Mayıs 2008’de yürürlüğe girdi. Türkiye ve Avrupa Birliği 30 Mart 2007 de bu uzlaşmayı imzaladı, fakat henüz onaylamadı. Birleşik Devletler ise Sözleşmeyi şimdiye kadar ne imzaladı ve ne de yürürlüğe koydu. Bu Sözleşme malul insanlar için çok önemli insan hakları listesini içermektedir. Şunları kapsamaktadır:
  • Hukuki ayrımcılığa karşı eşitlik
  • Yaşam, özgürlük ve kişinin güvenliği hakkı
  • İşkence yasağı
  • Sömürü, şiddet ve suiistimal yasağı
  • Vücut ve zihni bütünlüğe saygı
  • Vatandaşlık ve seyahat özgürlüğü
  • Kişisel gizliliğe saygı
  • Aileye ve aile fertlerine saygı
  • Eğitim hakkı
  • Sağlık hakkı
  • Çalışma hakkı
  • Elverişli şartlarda yaşama hakkı
  • Siyasete katılma ve kamusal faaliyetlere katılma hakkı
  • Kültürel hayatta yaşama hakkı
Bunlar insan haklarının temeli olup hepimiz için önem arz etmektedir. Fakat bunlar, özellikle malul insanlar için – hassaten bunlar arasında zihinsel bozukluğu olanlar için- önemlidir. Bu kimseler yanlış anlaşılmamaları ve klişeleşmiş korkularda uzak biçimde anlaşılmalıdır. Tam anlamıyla; insan hakları ilkeleri malul kimselerin de tüm insanlar içerisine dâhil edilmesi gerekmektedir. Hukuk, -hukukçular,yasa yapanlar,fakülteler- hepimizin faydası ve insan haklarının gelişimi için önemli zorunlu olarak bu toplum üyesi olan savunmasız kimseleri görevler yüklemektedir.

¨ Bu yazı, yazar tarafından 31 Ekim 2008 tarihinde Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Açılış Etkinliğinde özet olarak benzer kapsamda sunulmuştur. Yazının orijinal başlığı “Human Rights and Disability Rights”dır. (Çeviri yapılırken, anlatım yalınlığına dikkat edilmiş ve sadeleştirme yoluna gidilmiştir).

¨¨ William Mitchel College of Law Rektörü

¨¨¨ Avukat, cuneydaltiparmak@yahoo.com
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"İnsan Hakları Ve Ruh Sağlığı Bozuklukları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Cüneyd Altıparmak'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
16-04-2010 - 17:22
(5125 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 6 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 5 okuyucu (83%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (17%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
5528
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 5 saat 39 dakika 9 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,08 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 17812, Kelime Sayısı : 1644, Boyut : 17,39 Kb.
* 2 kez yazdırıldı.
* 2 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1189
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03686905 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.