ANONİM ŞİRKETTE AZINLIK HAKLARI ve BENZER HAKLAR
GİRİŞ
Batı dünyasında; büyük işletmelerin vücut bulması ve işletilmesi için gerekli sermayeyi halk tasarrufunun birikimi ile sağlamak için modern kapitalizmin yararlandığı en gelişmiş araç anonim şirketler oluşmuştur.1Anonim ortaklıklar serbest ekonomik düzenin benimsemiş olduğu sistemlerin temel direğidir. Anonim şirketin gelişip kuvvetlenmesi, bir yandan şirket bünyesi içinde çeşitli menfaat gruplarının ortaya çıkmasına sebebiyet vermiş, diğer yandan da bu oluşum, kanun koyucuyu bu menfaat grupları arasında olumlu bir denge sağlanması için bir takım kurallar koymaya zorlamıştır. Hukukun koruduğu menfaatlere hak dediğimize göre anonim şirketler içindeki menfaatlere ilişkin hakları “tek pay sahibi hakları, çoğunluk hakları ve azınlık hakları” olarak üç grupta toplamak mümkündür.2
Anonim ortaklıklarda çoğunluk ilkesi hakimdir. Ancak çoğunluk ilkesi mutlak bir ilke değildir. Müktesep haklar, ağırlaştırılmış nisaplar, azınlık hakları ve imtiyazlı hakların korunması ile birlikte çoğunluğa karşı koruma sağlayan bir sistem kurulmak istenmiştir.3
Bireysel haklar, müktesep haklar ve azınlık hakları çoğunluk gücü karşısında çoğunluğa dahil olmayan pay sahiplerinin durumunu güçlendirmek amacıyla verilen haklardır ve koruyucu haklar4 olarak isimlendirilirler.5 Bireysel haklardan olan iptal davası ile çoğunluk iradesi ortadan kalkmakta, müktesep haklar ile etkisiz hale gelmekte, azınlık hakları ile çoğunluk iradesine rağmen azınlık iradesi ile arzu edilen sonuca ulaşma gerçekleşmektedir.
Bu çalışmada anonim ortaklıklarda genel olarak çoğunluk ilkesine, çoğunluk gücünü ortadan kaldırmak amacı ile 19’ uncu yüzyılda ortaya çıkan, koruyucu haklar teorisine, kısaca azınlık hakları kavramına ve azınlık haklarına benzer haklara ve bu hakların azınlık haklarından farklı yönlerine değinilmiştir.
A) ANONİM ORTAKLIKLARDA ÇOĞUNLUK İLKESİ
Anonim ortaklıklar organları vasıtası ile çalışır ve bu organlarda kararlar çoğunluğun iradesine göre verilir. Anonim ortaklıklar demokrasi ile yönetilirler. Ortaklığın bütünü ve geleceğini etkileyen güç, çoğunluğun elindedir. Şirket ortakları dileklerini genel kurul toplantılarında olumlu olumsuz oy kullanarak belirtirler. Yönetim kurullarının çalışmalarında da çoğunluk ilkesi hakimdir. Şahıs şirketlerinin aksine, sermaye şirketlerinde oyçokluğu esası benimsenmiştir. Çoğunluk yönetim kurulunda kişi sayısına göre, genel kurulda ise sermaye miktarına göre oluşur. Çoğunluk ilkesinin uygulama alanı en çok genel kurulun çalışmalarında görülür. Ortaklık için önem taşıyan konularda karar alma yetkisi genel kuruldadır. Bu yetkilerden bazıları genel kurula özgü yetkiler olup; devredilmesi mümkün değildir.6 Genel kurulda kararlar kanunun ağırlaştırılmış yeter sayı aradığı haller haricinde adi çoğunlukla alınır. Toplantıya katılan pay sahipleri, oy kullanarak irade bildiriminde bulunurlar. Ancak çoğunluğun arzuları genellikle hakim hale gelir. Yeterli oy sağlandığı taktirde sonuç aleyhte oy kullananları da bağlar. Özellikle oy çokluğu ile alınan kararlar çoğunluk ilkesinin ilk örneğidir. Ortaklığın idaresi genel kurulca seçilen yönetim kuruluna aittir. Genel kurul da çoğunluğu sağlayan grup, ortaklığın idaresini elde etmiş demektir. Anonim ortaklığın yönetimini elinde bulunduran çoğunluk her zaman iyi bir yönetim sağlamayabilir. Çoğunluk ortaklık çıkarlarını gözetip; pay sahiplerinin beklentilerine cevap verebilecek bir yönetim yapmalıdır. Ancak sonuç her zaman böyle olmaz. İdarecilerin kusuru dışında gerçekleşen olaylar veya kötü idare nedeniyle pay sahipleri zarara uğrayabilir. Özellikle günümüzün halka açık anonim şirketlerinde, tasarruflarını değerlendirerek kendilerine gelir sağlamak isteğinde olan küçük yatırımcılar bakımından, çoğunluk ilkesinin uygulanması büyük önem taşımaktadır. 7
Kanun koyucu çoğunluk ilkesinin kötüye kullanılması ilkesine karşı bazı düzenlemelere gitmiştir. Bazı istisnai durumlar için mutlak oy çoğunluğu (TTK m. 378/1) yerine oybirliği esası getirici ( TTK 385/1, TTK 388/1) veya oyda imtiyazı ortadan kaldırıcı ( TTK m.387) veya toplantı yeter sayılarını ağırlaştırıcı (TTK m. 388/2,388/3, 396,423) hükümler getirmiştir. Ayrıca haksız yere zarara uğratılan pay sahiplerine azınlık hakları ve iptal davası açma hakkı gibi grup olarak veya münferit olarak kullanılabilen bazı koruyucu haklar verilmiştir. 8
1) Koruyucu Haklar Teorisi
19. yüzyılda anonim ortaklıklar hukukunun ana sorunu, pay sahibini ortaklık menfaatine ters, ancak kendi menfaatlerine uygun kararlar alan ve münferit pay sahipliğiyle azınlığı hiç düşünmeyen çoğunluğun karşısında koruyabilmekti. Anonim ortaklık düzenine hakim çoğunluk ilkesinin katı bir şekilde uygulanması halinde, anonim ortaklık çoğunluğun adeta kişisel ortaklığı haline geliyor, ne bireysel pay sahiplerine ne de azınlığa böyle bir ortaklıkta hiçbir imkan tanınmıyordu. Alman öğretisinde “özel haklar teorisi”9 diye adlandırılan teori bu sonuca çare bulmak amacı ile geliştirilmiş, önceleri Reich Mahkemesi’nin kararlarıyla her pay sahibine kanuna ve esas sözleşmeye aykırı genel kurul kararlarına karşı iptal davası açma hakkı tanınmış, daha sonra da pay sahibi haklarından bir kısmının, genel kurul kararlarından etkilenmeyecekleri esasından hareket edilerek bugünkü anlamda müktesep haklara varılmıştır.10
Reich mahkemesi yanında önce Karl Lehmenn ilk esas sözleşmenin değişmezliği ilkesinin geçerli olup olmadığını araştırmış, ancak böyle bir ilkenin tahammül edilmez sonuçlar doğuracağı görülerek ortalama pay sahibi açısından önemli olan hükümlerin değiştirilemeyecekleri noktasına varılarak, hem malvarlıksal hem de hem de yönetim haklarında müktesep haklara ulamıştır. Türk Ticaret Kanununun 385. maddesinin 1. fıkrası tarihi gelişimi tam anlamıyla yansıtmaktadır. Maddenin birinci cümlesinde aksine esas sözleşmede hüküm olmadığı taktirde genel kurulun esas sözleşmenin bütün hükümlerini değiştirebileceğini öngörmekte, ancak pay sahiplerinin bu sıfatla sahip oldukları müktesep haklarda rızaları olmaksızın değişiklik yapılamayacağını eklemektedir. Daha önceleri Otto Won Gierke’ de anonim ortaklık içerinde özel hakların varlığına temas etmiş ve bilimsel açıdan bunları göstermişti.11
Çoğunluk gücünün sınırlandırılması için, kanundaki hükümler yanında, koruyucu haklar teorisine göre bazı genel kurallar eklenmiştir. Bu haklar ile birlikte bazı genel kuralların çoğunluk gücünün kötüye kullanılmasını tam anlamıyla engelleyebileceğine inanılıyordu. Bunlar kanuna, esas sözleşmeye, ahlak ve adaba uygun hareket etme zorunluluğu “BK. 19,20” dürüstlük kuralı “MK 2”, eşit işlem ilkesi ve hakların sakınılarak kullanılması ilkesidir. Özellikle eşit işlem ilkesinin etkisiz olduğu durumlarda, pay sahipleri hakkın sakınılması ilkesi ile korunurlar.12
Bütün bu sınırlamalara rağmen çoğunluk gücünün kötüye kullanılmasına tatmin edici bir şekilde engel olunamamıştır. Münferit pay sahipleri, azınlık, gereği gibi korunamamıştır. Bunların çoğunluk karşısında etkisiz kaldığı ileri sürülmüştür. Bugün öğreti korumanın bir başka araçla, “kamuyu aydınlatma ilkeleri” ile gerçekleştirilmesi görüşünü incelemektedir.13
Pay sahiplerine eşit uygulama yapılması teorisi anonim şirketler hukukunun yazılı olmayan genel bir hukuk kuralıdır. Pay sahipleri arasındaki eşitlik, Fransız, Alman, ve İsviçre hukukunda olduğu gibi, Türk doktrininde de benimsenmiştir.14 Ancak , Federal Mahkeme’nin bir kararına göre “Bu ilke bütün pay sahipleri arasında hisse senetleri kategorileri arasındaki farklar saklı kalmak kaydı ile mutlak bir eşitliğin sağlanmasını öngörmektedir. Eşit uygulamadan, bütün pay sahipleri yararına şirket menfaatinin gerçekleşmesi bakımından kesin bir zorunluluk olduğu zaman vazgeçilebileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak haklı bir amaca ulaşmanın akla uygun ve ölçülü olduğu taktirde uygulamada eşitsizlik kabul edilebilir”.15
Eşit uygulama ilkesi, şirket menfaatinin üstünlüğü ilkeleri, hakkın kötüye kullanılması ilkesine göre anonim şirketler hukuku içinde medeni hukuka kıyasla daha özgün bir uygulama alanı kazandırmıştır. Anonim şirketler hukukunda hakkın kötüye kullanılması ilkesi şirket içinde ve şirketin kavramının kendisine özgü ilkelerine göre değerlendirilir. Çoğunluk hakkı, eşit uygulama ilkesine aykırı olarak veya şirket menfaati dışında kullanılmış ise, hakkın kötüye kullanılması teorisinin uygulanması sonucu, hukuken korumaya değer sayılacaktır. Örneğin çoğunluk yalnızca azınlığı ezmek, ve hisse senetlerini düşük bedelle satın almak amacıyla, sermaye artırımı kararı almışsa, bu nitelikteki bir çoğunluk menfaati hukuken korunmaya değer değildir.16 Bu görüş Yargıtay Ticaret Dairesinin 6.1.1966 sayılı kararında da benimsenmiştir.17
B) GENEL OLARAK AZINLIK HAKLARI KAVRAMI
Azınlık hakları genel olarak, “koruyucu haklar” diye adlandırılan grup içerisinde yer alan ve çoğunluk gücü karşısında pay sahibinin durumunu kuvvetlendirmeyi amaçlayan araştırmaların ürünüdürler. 18
TTK’ da “azınlık” (TTK m. 348) veya “azlık” (TTK m. 341, 366, 377) terimleri kullanılmıştır. Yasada olduğu gibi öğretide de terim birliği bulunmamaktadır. Bazı yazarlar “azlık” bazıları ise “azınlık terimini kullanmıştır. Azınlık hakları, ortaklık sermayesinin onda biri temsil eden ortaklara tanınmış haklardır. Ayrıca SPKn’ nun 11.8 maddesi uyarınca halka açık anonim ortaklıklarda, azınlık haklarının kullanılması ödenmiş sermayenin yüzde beşine düşürülmüştür. Tek bir kişi bile esas sermayenin onda biri oranında paya sahip ise, azınlık haklarını kullanabilir. Ancak bu hakların münferit pay sahibi olarak değil, belirlenen oranda payı elinde tutan azınlık sıfatıyla kullanılması gerekir. Kanunun belirlediği %10 oranı emredici olup, ana sözleşme ile söz konusu oran arttırılmaz. Ancak bu oranın esas sözleşme ile azaltılıp azaltılamayacağı hususu doktrininde tartışmalıdır. TTK’ nın 366. maddesine göre ana sözleşme ile onda bir oranının azaltılması mümkündür. TTK m. 366 daki istisnanın diğer azınlık haklarına tanınıp tanınamayacağı tartışılmaktadır.
Azınlık hakları “olumlu azınlık hakları” ve “olumsuz azınlık hakları” olarak iki gruba ayrılmıştır. Olumsuz azınlık hakları ile ilgili hususta çoğunluğun karar alması önlenebilmekte, olumlu azınlık hakları ile ise çoğunluğa rağmen ortaklık adına bazı işlemler gerçekleştirilebilmektedir. Böylece ortaklıktaki çıkar çatışmalarının önlenmesi veya çözümlenebilmesinde çoğunluk ile azınlık pay sahipleri arasında bir denge gözetilmektedir.19
TTK’ da azınlık haklarını düzenleyen hükümler emredici niteliktedir. Aksi kararlaştırılamaz, kararlaştırılsa da hüküm ifade etmez. Azınlık haklarının bazılarının ana sözleşme ile kaldırılması veya içeriğinin daraltılması mümkün değildir.
Azınlık haklarının genel özelliği genel anlamda denetimsel olmalarıdır. Azınlık haklarıyla amaçlanan şirkette, çoğunluk yerine azınlığın hakimiyetini sağlamak olmayıp; çoğunluk pay sahipleri ile azınlık pay sahipleri arasında bir denge kurmaktır. 20
Yukarıda belirttiğimiz gibi çoğunluk haklarının sınırlandırılmasında azınlık hakları kadar bireysel haklar, müktesep haklar ve imtiyazlı paylar da önemli rol oynamıştır. Şimdi bu azınlık haklarına benzer hakları ve azınlık haklarının benzer haklardan farklı yönlerini inceleyelim.
1) Azınlık Hakları ve Bireysel Haklar
Bireysel haklar şirkette tek bir hissesi bulunan hissedarın diğerlerinin iştiraki olmadan kullanabileceği haklardır. Bireysel haklar ortaklık sıfatından doğan haklar olup; kullanılmaları azınlık ve çoğunluğun sağlanması şartına bağlanmamıştır. Kanun koyucu bireysel hakların ortaklar açısından taşıdığı önemi göz önünde tutarak, bunların kullanılması için başka bir şart aramamıştır. 21
Bireysel haklar arasında genel kurul toplantılarına katılma ve oy kullanma (TTK m 368 ve 373), genel kurul toplantıları aleyhine iptal davası açma ( TK 381), kâr payı alma (TTK m. 470, 466), tasfiye artığından yararlanma (TTK m. 477), rüçhan hakkı22 ( TTK m. 394), ve bilgi alma hakkını sayabiliriz. 23
İMREGÜN bireysel hakların iki büyük grupta toplanabileceğini kabul etmiştir. Birinci gruba giren bireysel haklar, payın sahibine anonim ortaklık topluluğunun bir üyesi olarak sağladığı ve diğer pay sahipleri ile birlikte kullanılan haklardır. Bunlara “ortaklık dolayısıyla kullanılan haklar” da denilebilir. Genel kurula katılma, oy verme gibi.
İkinci gruba giren bireysel haklar, dar anlamda anlaşılan ve bireysel hak sahibini, çoğunluğun keyfi davranışlarına karşı korumak için tek başına da olsa ortaklığa karşı kullanabileceği ve sonuç alması için diğer paydaşların katılmasına gereksinim olmayan haklardır ki, bunlara “ortaklığa karşı haklar” denilebilir. Yönetim kurulu üyeleri, denetçiler, kurucular ve kurucu gibi sorumlu olanlarla bunların işlemlerine katılanlara karşı sorum ve tazminat davaları açma (TTK m. 309, 340, 359) genel kurul kararlarının iptalini talep ( TTK m. 361, 381) müktesep haklar (TTK m. 385) 24 örnek verilebilir.
Bireysel hakların kullanılması için tek bir paya sahip olmak yeterlidir. Kullanılmaları için azınlık haklarında olduğu gibi belli bir oran şartı aranmamıştır. Ancak pay sahiplerine verilen bazı hakların kullanılması için pay sahibi olmak yanında bazı şartların da gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu açıdan TTK’ nın 381. maddesi diğer bireysel haklardan farklılık göstermektedir. Burada genel kurul toplantısında alınan karara muhalif olan pay sahibi veya pay sahipleri çoğunluk pay sahipleri karşısında azınlık konumuna düşmektedirler. TTK’ nın düzenlediği %10’luk ve SPKn’ nun düzenlediği %5’lik paya sahip olmasalar da bu haklarını kullanmaları bir azınlık hakkı kullanımıdır. 25
Bireysel haklar da azınlık hakları pay sahiplerini koruyucu haklar kategorisinde yer alırlar ve de pay sahiplerinin korunması amacıyla tanınan haklardır. Azınlık hakları ile bireysel haklar arasındaki fark; hakkın kullanılması bakımından kendini gösterir. Bireysel haklar arasındaki genel kurul kararlarının iptali butlan yada yokluğun tespiti davası açma hakkını pay sahibi tek başına kullanabilir. Oysa azınlık hakları belli bir gruba tanınan haklardır. Ancak azınlık haklarının kullanılmasında esas sermayenin onda birine veya SPKn’ nun düzenlediği yüzde beşlik paya sahip olunması gerekir. Bu oranı temsil eden payların tümü tek bir kişinin elinde ise bu kişinin tek başına azınlık gibi hareket edip hakkını kullanması, bireysel bir hakkın kullanıldığı anlamını taşımaz.26
2) Azınlık Hakları ve Müktesep Haklar
Pay sahibinin rızası olmadan hiç bir değişiklik yapılamayan haklar müktesep hak olarak adlandırılırlar. Bu tanımın kaynağı 1991 değişikliği ile ortadan kaldırılan İsviçre Borçlar Kanunu m. 646’ dır. Kanunda kullanılan “haklarda değişiklik yapılamaz” ibaresi ile müktesep hakların sahibinin rızası olmadan sınırlandırılamayacakları, kullanılmalarının şartlara bağlanamayacağı ve içerik olarak zayıflatılamayacakları ifade edilmektedir. Müktesep haklar bireysel nitelik taşır ve esas sermayeye katılmanın büyüklüğüne bağlı olmadan her bir pay sahibine tanınırlar. Genel olarak müktesep hakkı, “esas sözleşme ile kazanılmış olan sahibinin rızası olmadan tek yanlı olarak elinden alınamayan, genel kurul ve yönetim kurulu kararlarına bağlı olmayan haklar” şeklinde tanımlayabiliriz. 27
Yukarıda belirttiğimiz gibi; bireysel hakların bir kısmı müktesep haklar olarak ayrılmıştır. Bu konuda TTK 385 Almanya’daki “Özel haklar teorisinin” tarihi gelişimini tam olarak yansıtmaktadır. Türk Ticaret Kanununun 385. maddesinin birinci fıkrasında, aksine esas sözleşmede hüküm bulunmadığı taktirde genel kurulun esas sözleşmenin bütün hükümlerini değiştirebileceği öngörülmüş; ancak bireysel pay sahiplerinin bu sıfatla sahip oldukları müktesep haklarda rızaları olmaksızın bir değişiklik yapılamayacağı eklenmiştir.28 Yargıtay da 30.04.1968 günlü kararında da şöyle demiştir: “Anonim şirkette büyük hissedarların yanında küçük hisse sahiplerinin menfaatlerinin korunması da şarttır. Bu bakımdan münferit pay sahiplerinin müktesep hakları ile ilgili ana sözleşmenin hükümlerinin değiştirilmesi, ancak münferit pay sahiplerinin rızasıyla mümkündür.”
TTK 385/II’ de ise bireysel hakların önemli bir kısmı örnek şeklinde sayılarak, bunların müktesep hak niteliğinde olduğu düzenlenmiştir. TTK’ nın 385/II maddesine göre: “ müktesep haklar kanun ve esas mukavele hükümlerine göre, umumi heyet veya idare meclisi kararlarına tabi olmayan yahut umumi heyetin toplantılarına katılmak hakkından doğan hususiyle azalık, rey kullanmak, iptal davası açmak, kâr payı almak ve tasfiye neticesine iştirak etmek gibi haklardır. Bu hüküm doktrinde eleştirilmektedir29. İMREGÜN’ e göre bu haklar sahiplerine yasa ile tanınmış haklardır ve yasadan doğmaktadırlar. Bu nedenle, maliklerin rızası ile bu haklardan vazgeçme mümkün değildir. Oysa müktesep hakların özelliği, sahibinin kendi rızası ile bunlardan vazgeçebilmesidir. (TTK m. 385/f. 1). Bir pay sahibi paydaki oy hakkını kullanmayabilir. Ancak bu paydaki oy hakkından kesin olarak vazgeçmez, vazgeçerse bu geçerli olmaz. Ayrıca, pay sahipleri razı olurlarsa, oy birliği ile müktesep haklar değiştirilip, kaldırılabilir. Oysa TTK m. 385/ f. 2’ de sayılan haklar üzerinde oy birliği ile de tasarruf mümkün değildir. Bunlar oy birliği ile dahi değiştirilemezler. Örneğin; paydaşlar oybirliği ile dahi oydan yoksun kalacaklarını kararlaştıramazlar.30
Doktrininde müktesep hakların mutlak müktesep haklar ve nisbi müktesep haklar olarak ayrılması eğilimi vardır. Mutlak müktesep haklar sahibinin rıza olmadan değiştirilmesi mümkün olmayan müktesep haklardır. Örneğin ortaklığın tabiiyetinin değiştirilmesine, pay sahiplerinin taahhütlerinin arttırılmasına, anonim ortaklığın nev’i değiştirmesine, payların birleştirilmesine ilişkin kararlar, oybirliğini gerektiren kararlardır. Tek bir pay sahibi bile müktesep hakkı değiştiren kararın alınmasına engel olabilir. Nisbi müktesep haklar ise genel kurul kararı ile sınırlandırılabilen haklardır. Bu hakların sınırlandırılmasında belirli ölçüler vardır. Nisbi müktesep haklar ne kadar sınırlandırılırsa sınırlandırılsın özüne dokunulamaz, bertaraf edilemez, yokluğu sonucunu doğuracak kararda alınamaz.31 Yargıtay’ın 22.01.1976 sayılı kararına göre: “TTK’ nın 385. maddesi uyarınca kazanılmış hakkın ihlalinden söz edilebilmesi için, kâr payının hiç dağıtılmamasına karar verilmiş olması gerekir. Oysa iptali dava edilen kararda, ödenmiş sermayenin %10’ u oranında kâr payı dağıtılması öngörüldüğüne göre, olayda TTK’ nın 385. maddesi anlamında, kazanılmış hakkın ihlali söz konusu değildir”. 32
Ayrıca ortaklık sözleşmesi ile müktesep hak oluşturulabilir. Bu haklara da sözleşmesel müktesep haklar denmiştir. Bu müktesep hakların dayanağı ortaklık ana sözleşmesi olup; ana sözleşmede öngörülen koşullar içerisinde değiştirilebilirler.33
Bugün için “müktesep hak kavramının terk edilme düşüncesi üstünlük kazanmıştır. TTK’ da sayılan haklardan bazılarının sınırlandırılabilecekleri sonucuna varılmakta, kazanılmış hak teorisinin tamamen terk edilmesi ve bunun yerine hakkın kazanılış şeklini değil, içeriğini esas alan bir ölçüt (MK 2) gibi benimsenmesi önerilmektedir.34 Ancak; bu kavram yasamızda kabul edildiğine göre, bu kavrama uygun bir anlam ve yorum getirilmelidir.35 Müktesep hakların sınırlandırılması mümkün olmakla beraber, bertaraf edilemez. Pay sahiplerinin kâr payı alma hakkı sınırlandırılabilir, ancak bu hak ortadan kaldırılamaz. Anonim şirketlerde çoğunluğun genel kurulda usulü dairesince aldığı karar, pay sahibinin kullandığı oya aykırı düşse de geçerlidir. (TTK m. 379) Anonim şirketlerde müktesep hakların konusu ve sınırı genel kurula tanınmış olan hakların sınırı ile belli olmalıdır. Genel kurulun bu tasarrufunun sınırı ise MK m. 2’ de öngörülen “dürüstlük kuralı” ve “eşitlik” ilkesidir. Pay sahiplerinin eşitliği ilkesi, her hissedarın kendi kategorisi veya grubu içinde aynı şartlar altında aynı işleme tabi tutulmasıdır. Örneğin kâr payında imtiyazı olmayan bir pay grubuna diğer paylara nazaran daha çok kâr payı dağıtılmasını öngören genel kurul kararı, dürüstlük kuralını ihlal eder niteliktedir. Pay sahiplerinin eşitliği ilkesinin temeli de dürüstlük kuralıdır. Müktesep hakların sınırlandırılması ile ilgili olarak çoğunluğun bu yetkisini MK m. 2’ deki dürüstlük kuralı çerçevesinde kullanması gerekir. Aksi durumda genel kurul kararı TTK m. 381 hükmü uyarınca “objektif iyiniyet kuralına” aykırılık nedeni ile iptal edilebilir. 36
TTK’ da kazanılmış haklardan sayılan kâr payı ile tasfiye bakiyesine katılma haklarının bütünü ile mi yoksa kısmen mi sınırlandırılamaz nitelikte oldukları belli değildir. Bu hakların bütünüyle sınırlandırılamaz olduğu kabul edilirse; TTK 401,403,455,469/II maddeleri ile çelişki ortaya çıkar. Diğer yandan çoğunluk ilkesine göre işleyen anonim ortaklıkları küçük bir azınlığın hatta bir tek ortağın iradesine göre yönlendirmek, ortaklığın niteliği ile de bağdaşmaz. Nitekim Temyiz Mahkemesi bir kararında; TTK 385. 2’ de sayılan hakların hepsinin sınırlandırılamaz nitelikte mutlak haklar olarak kabulüne olanak olmadığını, fıkrada örnek olarak anılan hakların her birinin tamamının veya özünün ihlali halinde müktesep hakkın ihlal edilmiş olacağını beyan etmektedir. Temyiz mahkemesi fıkrada zikredilen kâr payı hakkının yasanın bellice maddeleri ile sınırlandığını ( TTK m. 469.3, 401, 403) ve sözleşme değişikliği ile, kâr hakkının özüne tecavüz edilmemek kaydı ile bu hakkın sınırlanabileceğini kabul etmektedir.37
Müktesep hakkın sınırlandırılması ve bertaraf edilmesi için, sahibinin rızasının olması şartı, esas sözleşme değişikliğinin bir yasal zorunluluk olarak ortaya çıkmış olması halinde de aranmaz. Yargıtay’ın bir kararına göre “2499 sayılı SPK’ nın getirdiği yasal düzenlemeler sonucu anasözleşmelerde değişiklik yapılması gerekir. Bu yasal değişikliğe karşı müktesep haklar ileri sürülemez”.38
Eski Ticaret Kanunumuzda müktesep hak kavramı yoktu. Nitekim, anonim şirketler hukukunda pay sahipliği haklarının korunması açısından müktesep hak kurumuna ihtiyaç yoktur. Hukuk alanında hakim olan genel hukuk ilkeleri, emredici hükümler, pay sahiplerinin eşitliği ilkesi ve objektif iyiniyet kurallarından yararlanılarak bu hakları ihlal eden genel kurul kararlarının iptalinin dava edilmek suretiyle güvencenin sağlanması mümkündür. TTK 381 ile çoğunluğun genel kuruldaki kararlarına karşı son derece modern ve etkili bir savunma aracı paydaşlara verilmiştir. Bugün bütün anonim ortaklıklarda terk edilmiş bulunan bu kavramın yasamızda yeri olmamalıdır. 39
Ticaret hukuku uygulamasında özellikle özü oluşturan İsviçre Borçlar Yasası uygulamasında müktesep haklar kavramı zayıflamış; bunun yanında Medeni Yasa MK m. 2’ de anlamını bulan objektif iyiniyet kurallarının önemi giderek öne çıkmıştır. Objektif iyiniyet kurallarına aykırılığın yaptırımı iptal nedeni olarak kabul edilmiştir. 40
İsviçre hukukunda müktesep hakları düzenleyen ve TTK m. 385 hükmünün kaynağını teşkil eden İsviçre Borçlar Yasasının BK. m. 646 hükmünde, 1991 yılında yapılan değişiklikte “müktesep hak” hükmü tamamen yasa metninden çıkarılmıştır. Böylece İsviçre Hukukunda pay sahipliği haklarının korunmasında müktesep hak teorisinden vazgeçilerek, bu hakları ihlal eden genel kurul kararlarının iptali ve butlanı yoluna gidilmiştir. “Kanunlarımızı yorumlarken metinlerimizi göz önünde tutmakla beraber bunların asıllarına bakmaktan da vazgeçemeyiz.” (YİBK. 28.11.1945, SB/5) 41
Türk Ticaret Kanununun 385. maddesindeki “müktesep hak kavramı” Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda yeniden düzenlenmiştir. Tasarı’ nın 452 maddesine göre: “genel kurul aksine esas sözleşmede hüküm bulunmadığı takdirde, kanunda öngörülen şartlara uyarak, esas sözleşmenin hükümlerini değiştirebilir, müktesep ve vazgeçilmez haklar42 saklıdır”.43 Tasarının gerekçesinde müktesep hakların korunmasının nedeni şöyle ifade edilmiştir: “ Tasarı 6762 sayılı kanunun “münferit pay sahiplerinin bu sıfatla haiz oldukları müktesep haklarda rızaları olmaksızın değişiklik yapılamaz” hükmüne yer vermemiş; ayrıca müktesep hakları yetersiz bir şekilde tanımlayan, ve müktesep hakları sayan ikinci fıkra yanlış anlamalara yol açtığı için çıkarılmıştır. 6762 sayılı kanundaki liste, müktesep hakların tümünü içermediği gibi, müktesep hakların farklı türde ve derecede olabileceklerine de işaret etmektedir. Tanım ise müktesep hakların tümünü kapsamamaktadır. Ayrıca 6762 sayılı kanun kendi maddeleri ile de çelişki içindedir. Bazı müktesep haklar mutlak nitelik taşırken, bazıları niteliklerinden şüphe edilecek derecede sınırlanıyordu. Kavramın İsviçre Borçlar Kanunu’nun aksine muhafaza edilmesinin nedeni, kanunun bu tür haklara çeşitli hükümlerinde yer vermesi ve esas sözleşme ile bu nitelikte oluşturulabilmesidir. Nitekim kavramın kanundan tamamen çıkarıldığı İsviçre’de de hukuki durum değişmemiştir”. 44
MOROĞLU’ na göre Kaynağı olan İsviçre’ de bile 55 yıllık bir uygulamadan sonra kanundan çıkarılan “müktesep hak” kavramının Tasarı’ da muhafaza edilmesi, bugüne kadarki (İsviçre’ den aktarılan) yanlış değerlendirme ve uygulamaların devam etmesinden başka bir sonuç vermeyecektir. Bu yanlış değerlendirme ve uygulama özellikle kanunla tanınmış olan pay sahipliği haklarına ilişkin genel kurul kararlarının belirlenmesinde, yapay ve yanlış “mutlak müktesep hak ve nisbi müktesep hak” ayrımı ile birlikte devam edecektir. İsviçre kanun koyucusunun ve uygulayıcısının yanlıştan dönmelerine rağmen, onların Türkiye’ deki takipçileri yanlışlıkta ısrar etmektedirler.45
İptal davası gibi bireysel haklar, çoğunluk iradesini şartların varlığı halinde, geçersiz kılmakta veya iptal edebilmekte iken, müktesep haklar karşısında çoğunluk iradesi etkisiz hale gelmektedir. Azınlık haklarında ise müktesep ve bireysel haklardan farklı bir özellik ortaya çıkmaktadır. O da, azınlığın iradesinin çoğunluğun adeta kişisel ortaklığı haline gelmesidir. TTK m. 341’ e göre yönetim kurulu aleyhine sorumluluk davasının azınlığın iradesi ile açılması, TTK m. 377’ e göre, azınlığın iradesi ile bilançonun müzakeresinin bir ay sonraya ertelenmesi, TTK m. 310’ göre azınlığın iradesi ile kuruluştan doğan sorumluluğun sulh ve ibrayla ortadan kaldırılması, TTK m. 366’ a göre onun iradesi ile genel kurulun toplantıya çağrılması veya gündeme madde eklenmesi örneklerinde gördüğümüz gibi çoğunluğun iradesi farklı yönde olsa da azınlığın iradesi sonucu tek başına oluşturmaktadır.46
Azınlık hakları ile müktesep haklar arasındaki en önemli fark, müktesep haklarda “ sahibinin rızası ile” değişiklik yapılabildiği halde, azınlık haklarında hak sahibinin rızası olsa dahi değişiklik yapılamamasıdır. Azınlık hakları emredici hükümler ile korunur. Emredici hükümler ile ortaklara tanınan azınlık hakları, hak sahibinin rızası ile dahi esas sözleşme değişikliği veya organlardan birinin kararı ile ortadan kaldırılamaz. Bu hükümler müktesep haklardan daha ileridir. Belirli bir azınlığın bilanço görüşmelerinin ertelenmesini isteme hakkı, pay sahiplerinin oybirliği ile de olsa değiştirilemez. Müktesep hakkın sahibi bellidir. Kolektif bir hak değildir. Genel kurul azınlığın muhalefetine rağmen bilançoyu tasdik etmiş ise, bu karar kanunun emredici hükümlerine uymadığından dolayı hükümsüzdür.47
3) Azınlık Hakları ve İmtiyazlı Pay Sahiplerinin Hakları
İmtiyaz48 bir takım paylara TTK’ da öngörülen şartlar dahilinde bir takım haklar tanınmasıdır. İmtiyaz kâra, tasfiye artığına katılmada ve “vesair” konularda tanınabilir. Kârda imtiyaz; kârdan daha büyük bir pay almak, kârdan öncelikle yararlanmak, o yılın kârı yetmediği taktirde gelecek yıldan elde edilen kardan, eksiğin tamamlanması şeklinde olabilir. Vesair konularda imtiyaz deyimi ile imtiyazların konularının tahdidi olmadığı belirtilmiştir. Gruplara YK’ ya denetçiler kuruluna aday gösterme hakkı tanıma, çıkarılacak intifa senetlerini, tahvilleri veya yeni payları almada imtiyaz sahibi olmak, anonim ortaklık tesislerinden diğer paylara oranla daha fazla yararlanmak gibi üstünlükleri vesair hususların kapsamında sayabiliriz. Nitekim Yargıtay 16.9.1979 tarihli kararında esas sözleşmede “YK üyelerinden en az yarısından bir fazlasının A grubu hisse senedi sahipleri tarafından kurucu ortaklar arasından olmak üzere GK tarafından seçilir” tarzındaki hükmü grup imtiyazı olarak değerlendirmiştir. Karara göre burada bir diğer pay sahiplerine bir ayrıcalık tanınmıştır ve böyle bir ayrıcalık TTK 401’ de yazılı sair hususlar kapsamına girer.49 Vesair hususların en önemli ve en çok kullanılan imtiyazı oy hakkı ile ilgilidir. Oyda imtiyaz ise; eşit itibari değerli olan paylar arasında eşitsizlik yaratılarak veya eşit olmayan itibari değerli paylara eşit oy hakkı tanımak suretiyle sağlanabilir.50
İmtiyazlar, ana sözleşme ile, kişiye değil, paya bağlı olarak, konusu ve koşulları gösterilerek ve diğer paylara oranla üstünlük sağlanarak oluşturulabilir. Bazı paylara diğer paylara nazaran üstün hak tanınması ile ise “payların eşitliği ilkesi” terk edilmektedir. Paylar arasındaki eşitlik ilkesi; anonim ortaklıklarda bütün payların, sahiplerine sağladıkları haklar ve yükledikleri borçlar açısından, birbirinin aynı olması sonucunu doğurur. Bu sonuca göre de, pay sahiplerine diğer paylara oranla farklı ve ek haklar sağlayan payların varlığı kabul edilemez. Payların eşitliği ilkesi ile eşit işlem ilkesi ortadan kalkmaz. Aynı gruba dahil pay sahipleri açısından eşit işlem ilkesi devam eder.51 İmtiyazlı paylar ile anonim şirketlerde hakların getirilen sermaye payları ile orantılı kullanılması ilkesi de terk edilmektedir.
İmtiyaz TTK’ nın 385. maddesi anlamında, müktesep hak değildir. Belirttiğimiz gibi, imtiyaz Ticaret Kanununda öngörülen şartlar dahilinde, bir kısım paylara diğer paylara nazaran üstünlük tanınmasıdır. Müktesep hak ise genel kurul ve yönetim kurulu kararına bağlı olmayan haktır. İmtiyazlar özel bir hüküm ile korunmaktadırlar.52 İmtiyaz, TTK’ nın 385. maddesi anlamında müktesep hak olmadığı gibi, azınlık haklarından da farklıdır. Azınlık haklarının kaynağı kanundur, ancak ana sözleşme ile de bazı azınlık hakları yaratılabilir. İmtiyaz ise TTK’ nın 300. maddesine göre ana sözleşmeye hüküm konmak suretiyle yaratılabilir. TTK 279’ da esas sözleşmeye yazılması gereken hususlar arasında imtiyazlar sayılmamıştır. TTK 300/2 b.5’de “hisse senetlerinin nev’ileri, hamiline veya nama yazılı oldukları ve muayyen hisse senetlerini bahşettikleri imtiyazlar” tescil ve ilan olunur denilerek TTK 279 tamamlanmıştır. Ayrıca TTK 401’ de esas mukavele ile bazı nev’i hisse senetlerine kar payı ve tasfiye halindeki şirket mevcudunun dağıtılması vesair hususlarda imtiyaz hakları tanınabilir” denilerek imtiyazların mutlaka esas sözleşme ile tanınmaları gerektiği ifade edilmiştir. SPKn 12/5’ de ise “yönetim kurulunun; imtiyazlı veya itibari değerinin üzerinde hisse senedi çıkarılması, pay sahiplerinin yeni pay almak haklarının sınırlandırılması konularında veya imtiyazlı hisse senedi sahiplerinin haklarını kısıtlayıcı nitelikte karar alabilmesi için; esas sözleşme ile yetkili kılınması gerekir” denilerek esas sözleşmede düzenlenmiş olmanın imtiyazlarda geçerlilik şartı olduğu hükme bağlanmaktadır. Esas sözleşmede imtiyazın sadece öngörülmüş olması yetmez. İmtiyazın konusu, kullanma şartları esas sözleşmede gösterilmelidir. Örneğin, imtiyaz kâr ve tasfiye payının dağıtılmasında tanınmış ise bu payların imtiyaza hangi sırada ve oranda hak kazandıkları da belirtilmelidir. İmtiyazlı olan paylar esas sözleşmede açık bir şekilde belirtilmelidir. Bu konudaki belirsizlikler, çözümü güç sorunlara yol açabilir. İmtiyazlarda kanun kaynak olmakla beraber hakkın içeriği esas sözleşme ile belirginleştirilmektedir. Esas sözleşme ile öngörülme imtiyazlar için karakteristik bir özelliktir. İmtiyazların oluşumu için esas sözleşmede hüküm bulunması ortaklıklara kanunla yüklenmiş bir yükümlülüktür. Esas sözleşmede hüküm bulunmadıkça tüm pay sahiplerinin oybirliği ile dahi imtiyazlı pay ihraç edilemez.53 İsviçre ve Alman hukuk sistemlerinde de aynı şekil şartı vardır. Pay sahiplerine imtiyazlı haklar tanınmak isteniyorsa, mutlaka buna ilişkin hükme esas sözleşmede yer verilmesi gerekir. Oysa azınlık haklarının üzerinde, kanunun emredici hükümleri olmaları nedeni ile tasarruf yapılamaz.54
İmtiyaz; ilk esas sözleşme veya sonradan esas sözleşme değişikliği ile yerine getirilebilir. İlk esas sözleşmede imtiyazlara yer verilmemiş olup da, daha sonra esas sözleşmede değişiklik yapılarak, ayrıcalık yapılması yoluna gidilmesi TTK 385’e göre müktesep hakkı ihlal edebilir.55
İmtiyaz paya bağlıdır. Ancak belirli bir hak grubuna üstün hak tanınabileceği kabul edilmektedir. Örneğin B grubu paylara genel müdür dışındaki dört yönetim kurulu üyesinden birini seçme ve üç kişilik tasfiye kurulundan birini tayin etmeye, yönetim kurulu üyelerinin kurucu paylara sahip ortaklar arasından seçilmesi zorunluluğuna ve yönetim kurulu üyelerinin yarısından bir fazlasının A grubu pay senedi sahiplerinin göstereceği adaylar arasından seçilmesi gerektiğine dair, sözleşme ile imtiyaz oluşturan hükümler getirilebilir.56 Belirli bir pay grubuna imtiyaz tanınması, azınlık grubunun da bu hakları nedeni ile imtiyaz sahibi oldukları anlamına gelmemektedir. Azınlık belirli bir “grup olmayıp”; anonim ortaklık esas sermayesinin en az yüzde onunu temsil eden herhangi bir pay grubu, ya da pay sahibi bu hakkını kullanabilir.57
Azınlık hakları çoğunluk gücünün sınırlandırılması için kanun koyucu tarafından belirli bir oranda sermayeye sahip olanlara verilmiş imkanlar olup, azınlık hakları sistemi zayıfı güçlüye karşı koruma amacındadır. İmtiyazlı paylar ise ekonomik amaçları karşılama amacı ile doğmuştur. İktisadi zorunluluklar ve bunlara anonim ortaklıkların ayak uydurması gereği, anonim ortaklıklarda pay sahiplerine diğer paylara oranla ek ve farklı haklar sağlayan payların yaratılması olgusunu doğurmuştur. 20. yüzyılın başlarında, imtiyazlı payla sınırsız ve koşulsuz bir şekilde yer verilmesine rağmen, I. Dünya Savaşı’ndan sonra enflasyon dönemindeki gelişmeler bu görüşü değiştirmiştir. Çünkü oy imtiyazı kötüye kullanılmaya başlanmıştır. Kötüye kullanma ise imtiyazların sınırlandırılıp; bazı koşullara bağlanması sonucunu doğurmuştur. 58 Almanya, Fransa, İsviçre yasalarında imtiyazların sınırlandırılması ve bazı koşullara bağlanması yönünde düzenlemeler yapmışlardır. TTK ise oyda imtiyazın sınırını koymamıştır. TTK 381 hükmüne benzer, imtiyazlı paylara bağlı oylarla alınan kararların iptaline ilişkin özel bir hükme de yer verilmemiştir. Doktrininde Borçlar Kanunu m. 19 ve 20 ve Medeni Kanun m. 2 bu konuda bir sınır olarak gösterilmektedir.59
_____________
KAYNAKÇA
ANSAY, Tuğrul. Anonim Şirketler Hukuku Dersleri. İstanbul: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1975
BAHTİYAR, Mehmet. Ortaklıklar hukuku. Gözden geçirilmiş 2B. İstanbul: beta, 2006
BİRSEL, Mahmut. Anonim Şirkette Azınlık Hakları, İmran Öktem’e Armağan: Ankara, 1970. ss, 631-659
ERİŞ, Gönen. Ticaret Şirketleri. Ankara: Seçkin, 1995
İMREGÜN, Oğuz. Anonim Ortaklıklar. Yenilenmiş 4.B. İstanbul: Yasa Yayınları, 1989
İPEKÇİ,Nazım. TTK Şerhi Ticaret Şirketleri Tatbikatı Cilt 2. 3. Bası,Ankara Adil Yayınevi,2002
KARAHAN, Sami. Anonim Ortaklıklarda İmtiyazlı Paylar ve İmtiyazların Korunması, İstanbul: 1991
MOROĞLU, Erdoğan. Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Değerlendirme ve Öneriler. 5.B İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2007
MOROĞLU, Erdoğan ve Abuzer Kendigelen. Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat. Güncelleştirilmiş 2. bası: İstanbul.Arıkan yayınevi, 2007
MOROĞLU, Erdoğan.Makaleler II. Mayıs 2006. Arıkan Yayınevi
POROY/TEKİNALP/ÇAMOĞLU. Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku. 10.Baskı. Beta: İstanbul, 2005
PULAŞLI, Hasan. Şirketler Hukuku.Güncelleştirilmiş 4.B. ADANA: Karahan,2003
SUMER, Ayşe. Anonim Ortaklıklarda Azınlık Haklarının Korunması ve Anonim Ortaklığın Haklı Nedenle Feshi. İstanbul, 1991
TEKİL,Fehiman. Anonim Şirketler Hukuku. İstanbul : 1993
TEKİNALP, Ünal. “Otuz Yıllık Uygulamanın Işığında Azınlık Hakları Sisteminin ve Uygulamasının Değerlendirilmesi”. 30. Yılında Türk Ticaret Kanunu, Türk Ticaret Kanunu’nun 30.Yılı Semineri, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul: 1988, ss.229-257
http://www.hakanguclu.com/calismalar/Azinlik_Haklari.pdf ( son erişim tarihi 6.01.2007)
http://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-1138.pdf Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Madde Gerekçeleri (son erişim tarihi 06.01.2007)
1 Ripert, G, Aspests Juridiques Du Capitalisme 1951, s. 53’den naklen Mahmut Birsel, “Anonim Şirketlerde Azınlık Hakları”, İmran Öktem’e Armağan, Ankara, 1970 s. 625
2 MAHMUT BİRSEL S. 625 İMREN ÖKTEME ARMAĞAN
3 Ayşe Sumer, Anonim Ortaklıklarda Azınlık Pay Sahiplerinin Korunması ve Anonim Ortaklığın Haklı Nedenle Feshi, İstanbul: İsmail Akgün Vakfı, 1991, s. 5
4 Doktrininde haklar kategorisine “vazgeçilmez haklar” da eklenmiştir. Vazgeçilmez haklar için bkz Poroy (Tekinalp/ Çomoğlu), 10. B,.İstanbul: Arıkan Yayınevi , N. 870
5http://www.hakanguclu.com/calismalar/Azinlik_Haklari.pdf,Ayrıca pay sahiplerinin haklarının sınıflandırılması için bkz. Poroy. N 865
6 Bu konuda bkz. Poroy, N. 664a
7 Sumer, s. 3 vd.; Poroy,N. 750; http://www.hakanguclu.com/calismalar/Azinlik_Haklari.pdf
8 http://www.hakanguclu.com/calismalar/Azinlik_Haklari.pdf
9. “ özel haklar kavramının bugünkü anlamı çok tartışmalıdır. Bugünkü anlamı ile deyim imtiyazlı paylar anlamındadır. Ancak kavramın içine İsviçre- Türk hukuklarında kullanılan şekli ile azınlık hakları da dahildir. Kavramın teorinin başlangıç yıllarında müktesep haklar yanında ve hatta ondan daha da ileri düzeyde pay sahiplerinin yoksun bırakılamayacakları iptali gibi bireysel hakları da kapsadığı gerçektir”. Bkz. Ünal Tekinalp, “Otuz Yıllık Uygulamanın Işığında Azınlık Hakları Sisteminin ve Uygulamasının Değerlendirilmesi”,Türk Ticaret Kanunu’nun 30.Yılı Semineri, İstanbul: 1988, s.231 Dn.1
10 Tekinalp s. 231
11 MESTMAECKER s. 7 vd ‘ den naklen Tekinalp, s. 232
12 Sumer, s.. 5; Tekinalp, s. 233
13 Tekinalp, s. 234
14 Birsel, s. 628..
15 Federal Mahkeme Kararı, 6 temmuz. 1965; BGE 91II 298 ( Cev. M.Birsel ), 23. Ankara barosu dergisi, sh. 875 1966’ den naklen Birsel, s.629
16 Birsel s. 630
17 “..............davalı anonim ortaklığın sermayesinin arttırılması kararında, müktesep hakların ihlali söz konusu olmayacağı gibi, afaki iyiniyet kurallarına da bir aykırılık yoktur. Çünkü gerek taraflar, gerekse bilirkişi raporuna ve belgelere dayanan mahkeme, davalı ortaklığın esas sermayesinin arttırılması lüzumunu kabul etmektedir. Bu taktirde sözü edilen anonim ortaklığın inkişaf edeceği ve daha verimli bir hale geleceği sabit olmuştur.
O halde yeni pay senedi çıkarmak suretiyle esas sermayenin arttırılmasının sırf bir kısım pay senedi sahiplerini ızrar etmek kastı ile yapıldığı sübuta ermediğinden, bilakis ortaklık için faydalı olmak amacını güttüğü tahakkuk ettiğine göre, olayda herhangi bir suretle afaki iyiniyet kurallarının ihlalinin söz konusu edilmemesi gerekir. ....................” bkz. Batider, 353, vd.1967’den naklen Birsel s. 630 vd.
18 Tekinalp s. 231
19 Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, Gözden geçirilmiş 2B, İstanbul: Beta, 2006 s. 170
20 http://www.hakanguclu.com/calismalar/Azinlik_Haklari.pdf
21 Tuğrul Ansay, Anonim Şirketler Hukuku Dersleri, 3.B. İstanbul: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1970, s. 240; Poroy s. 432
22 Anonim ortaklıklarda rüçhan hakkı için bkz. Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu Bildiriler ve Tartışmalar, Ankara 11- 12 Ocak 1985, ss, 297-341
23 Pay sahiplerinin haklarının sınıflandırılması konusunda bkz. Poroy.N. 865
24 Oğuz İmregün, Anonim Ortaklıklar, Yenilenmiş 4.B, İstanbul: Yasa Yayınları 1989, s 325
25 http://www.hakanguclu.com/calismalar/Azinlik_Haklari.pdf
26 Sumer s. 13
27Poroy, N. 867, Hasan Pulaşlı,.Şirketler Hukuku., Güncelleştirilmiş 4.B. Adana: Karahan, 2003, s. 690
28 Tekinalp, s.232
29 Bahtiyar, s.174
30 İmregün, s. 329
31 Poroy, N. 867
32 Y. 11. HD. 27.121976-E.5897/K.321, Kararın tam metni için bkz., Gönen Eriş, Ticaret Şirketleri., Ankara: Seçkin, 1995 ss,. 2283-2284
33 Bu konuda bkz. Poroy, N. 869 vd.
34 Bahtiyar, s.175
35 Eriş, s.2280
36 Pulaşlı, s. 691-692
37 Bahtiyar, s. ; İmregün s,.330, Dn. 91
38 Y.11.HD. 10.02.1994-E. 4870/K.858, bkz. Eriş, s. 2289
39 Pulaşlı s. 692 , İmregün s. 329.
40. Nazım İpekçi TTK Şerhi Ticaret Şirketleri Tatbikatı Cilt 2. 3. Bası Ankara Adil Yayınevi, s. 1351
41 İpekçi, s. 1349; Bahtiyar s. 175
42 Maddede “ vazgeçilmez haklar diye bir kategori ihdas edilmesi hatalıdır. Vazgeçilmez hakların ne olduğu “ gerekçe” de açıklanmamış, sadece “müktesep hakların bir türü” olduğu belirtilmiştir. Ancak bu niteleme “vazgeçilmez hak” nitelemesi ile bağdaşmamakta açık bir çelişki oluşturmaktadır. Müktesep hakkın temel özelliği sahibinin rızası ile “vazgeçilebilir” olmasıdır.” Bkz, Erdoğan Moroğlu. Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Değerlendirme ve Öneriler, 5.B, İstanbul: Vedat Kitapçılık, 2007, s. 232
43 Moroğlu,s. 232
44http://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-1138.pdf “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Madde Gerekçeleri” son erişim tarihi 5.01.2008
45 Moroğlu a.g.e
46 Tekinalp, s..233
47 İmregün, Menfaat İhlalleri, s. 127’den naklen Sumer s. 16
48 “İmtiyaz teriminin kullanılışı bakımından doktrininde ve TTK’ da bir birlik yoktur. TTK 300/b.5, 389,391,455,460 maddelerinde imtiyaz terimini kullanmış, TTK 393. maddede ise aynı anlamı ifade etmek üzere rüçhan hakkı tabirini kullanmıştır. Kanunun bu maddesinde ifade edilen rüçhan hakkını TTK 394’ deki sermaye artırımında yeni pay alma hakkını ifade eden rüçhan hakkı ile karıştırmamak gerekir. TTK 393’te mutlaka esas sözleşme,de bulunması gereken bir rüçhan hakkından bahsedildiği halde, TTK 394’ deki rüçhan hakkı için, aksine düzenleme olmaması yeterlidir. Doktrininde İmregün ve Tekinalp ise imtiyazlı pay yerine, özel kategori pay terimini kullanmaktadır.” Bu konuda bkz. Sami Karahan, Anonim Ortaklıklarda İmtiyazlı Paylar ve İmtiyazların Korunması: İstanbul,1991 s. 4 vd.; ayrıca İmregün s. 332
49 Y.11.HD., 16.10.1979. E. 4286 K.4769 Tekil, Fehiman Anonim Şirketler Hukuku. İstanbul : 1993, s. 300
50 Poroy, N 798 vd.
51 Bahtiyar, s. 149; Poroy.s. N. 788; ayrıca eşit işlem ilkesi için bkz. Yuk.s. 3
52 bkz. Poroy, N, 807
53 “Esas sözleşmede hüküm bulunmamasına rağmen, genel kurul veya yönetim kurulunca bazı pay sahiplerine tanınan üstünlükler TTK 401 anlamında imtiyaz değildir. Bunlar ancak hakkın kötüye kullanılmasını teşkil etmiyorlarsa tanındıkları kişiler lehine sözleşmesel nitelikteki üstünlükler sayılmakta olup; bu tür üstünlüklere sahip olan pay sahipleri TTK 389 ve 391’ deki imtiyazlı pay sahiplerini korumaya yönelen hükümlerden yararlanamazlar. Arzu edilirse imtiyaz tanınmayabilir” bu konuda bkz. Karahan s. 25
54 Sumer, s. 15; Karahan s. 24 vd.
55Bu konuda bkz. Poroy, N. 783
56“İsviçre’de’ de grup imtiyazı mümkündür, ancak İsviçre hukukunda tanınan grup imtiyazı türleri Türk hukukunda olduğu gibi çeşitli değildir. Grup imtiyazının en önemli türünü teşkil eden yönetim kuruluna aday gösterme imtiyazı, İsviçre borçlar Kanununda 1936 yılı değişikliği ile imtiyaz olmaktan çıkarılıp, kanuni bir hak mahiyeti kazanmıştır.” Bkz. Karahan, s 22
57 Sumer, s. 17., Karahan s. 22
58İmtiyazların tarihi gelişimi hakkında bkz. Karahan, s. 7 vd.
59 bkz. Poroy, N. 803; İmregün, s. 338
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Anonim Şirkette Azınlık Hakları Ve Benzer Haklar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Vildan Şimşek'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (https://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
|
|