Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Uygulamada Hukuk Felsefesi Gerekli Midir?

Yazan : Gürsel Devrim İyim [Yazarla İletişim]
avukat

UYGULAMADA HUKUK FELSEFESİ NİÇİN GEREKLİDİR?
"Yaptığınız işin felsefesini yapmazsanız
yalnızca teknisyen olarak kalırsınız" (Nietzche)

Genelde felsefeye ilginin az olduğu ülkemizde felsefenin bir alt dalı olan “hukuk felsefesi” hukuk uygulamasında niçin önem taşımaktadır? Özellikle “Ergenekon Soruşturması ” adı verilen ve hukuksal olarak ne olduğu ve nereye götürülmek istendiği belli olmayan (ya da belli olan) soruşturma sürecinde yaşanan hukuksuzluklar ve hak ihlalleri karşısında “hukuk felsefesi” ayrıca bir önem kazanmaktadır.
“Hukuk felsefesi” felsefenin hukuka ilişkin bir alanıdır. Felsefenin temel dallarından biri olan değer öğretisi içindeki ahlak felsefesi bölümüne bağlanır. Ana sorunsalları olarak hukukun kaynağı, amacı, adalet, mevcut hukuk düzenlerinin (pozitif hukuk) meşruiyeti vb. gösterilebilir.
Hukuk Felsefesini “hukukun felsefi olarak eleştirisi” olarak da tanımlayabiliriz; burada hukukun ve hukuksal kurumların felsefi bir çözümlemesi söz konusudur.
Genelde felsefi bilgi, araştırmaya dayanan ve eleştirel tutumun sonucu olan bilgidir. Verili durumu olduğu gibi kabul eden, sorgulamayan, eleştirmeyen, merak etmeyen insan için felsefenin hiçbir değeri yoktur. Felsefi bilinç düzeyine yükselmemiş, “görgül bilinç” düzeyindeki insan için “Bilgi nedir? Bilgi gerçekten var mıdır?” , “Varlık var mıdır?” ve benzeri sorular anlamsız sorulardır? Görgül bilinç,“bilgi”, “varlık”, “madde”,”hukuk” gibi kavramları verili ve sorgulanmaksızın var olan şeyler olarak kabul eder. Oysa böyle ortada olan ve herkesin sorgulamakasızın kabul ettiği şeyler felsefi bilinçte mercek altına alınmıştır. Benzer biçimde hukuk felsefesinde sorgulanan, irdelenen doğrudan “hukuk”tur. “Hukuk nedir ve kimin hizmetindedir?”, “Hukukun amacı nedir?”, “Yasa koyucuya hangi ilkeler yol göstermelidir?” , “Hukuk uygulayıcısı (yargıç, savcı, avukat) hukuk pratiğinde nasıl davranmalı, hangi ethik değerlere göre hukuksal tutum takınmalıdır?” “Pozitif hukukun doğruluğunu tanıtlamada başvurulacak ölçütler nelerdir?” Burada hukuku tümel olarak ele almak söz konusudur; herhangi özel bir yasa, özel bir hukuksal sorun değil bir bütün olarak hukuk, bir bütün olarak hukuksal tutumdur söz konusu olan.
Günümüzde hukukun doğası üzerine yapılan felsefe soruşturmalarına bakıldığında, büyük ölçüde “doğal hukukçu ” ve “hukuksal pozitivizm” ayrımı üzerinden hukuk felsefesi tartışmalarının çerçevesinin çizildiği açıklıkla gözlenmektedir.
Hukuksal pozitivizm, biçimsel bir bakışla hukukun bir düzgüler (normlar) dizgesi olduğunu ve kaynağının da devlet olduğunu ileri sürmektedir. Dolayısıyla hukuku kendi içinde tutarlı ve anlamı belirlenmiş bir bütün olarak ortaya koymanın gerekliliği üzerinde durmaktadır. Yine felsefî pozitivizme koşut olarak “adalet”, “hak”, “ahlak” gibi kavramların fizikötesi, kurgusal ve bilinemez (kimine göre yok) olduklarını dolayısıyla hukukun dışında tutulması gerektiğini ileri sürer[FONT='Times New Roman','serif'].
Hâlâ günümüzde çok güçlü bir akım olan pozitivizm ve onun bir uzantısı olan hukuksal pozitivizm, “adalet”, “hak”, “ahlak” gibi kavramları fizikötesi, kurgusal ve bilinemez olarak görüp hukukun dışında tutarak, Kelsen’in deyimiyle hukuku hukukötesi elamanlardan (metajürüdik) arındırarak gerçekte hukukçuluğu basit bir hukuk teknisyenliğine indirgemektedir. Oysa hukukçu salt yasalar, yönetmelikler, tüzükler, mahkemeler, içtihatlarla vb. uğraşan ve asla bunun dışına çıkmayan bir kişi değildir ve olmamalıdır. Böylesi bir tutum tam da düzenin istediği bir hukuk anlayışıdır. Yürürlükte olan şeyin “gerçek hukuk”, “gerçek yasa” olup olmadığını sorgulamayan, hukukla salt edimsel bir şey, verili bir şey olarak ilgilenen hukukçu görevini kendine, topluma ve tarihe karşı yapamamıştır.
Pozitif hukukun tersine “doğal hukuk”, sağlam usun belirli ilkelerine dayanır; bu ilkeler bize, bir eylemin ussal ve toplumsal bir doğaya uyarlığı ya da uyarsızlığı açısından ahlaksal olarak dürüst olup olmadığını tanıma olanağı verir. Burada evrensel olan hukuksal ilkeler ya da yasalar söz konusudur.
Konumuza dönecek olursak şunu önemle belirtmeliyiz ki, hukukçu öncelikle hukuku yapan devlet anlayışını iyi çözümlemelidir. Soyut olarak “hukuk devleti”, “mülkiyet hakkı”, “yasalar önünde eşitlik” gibi kavramların yasalarda, Anayasa’da yer alması o devletin gerçekten bir hukuk devleti olduğunu göstermez. “Mülkiyet hakkı”, “seyahat özgürlüğü” gibi kavramların Anayasa’da yer alması mülksüz, yoksul insanlar için hiçbir anlam taşımaz. Sosyo-ekonomik eşitsizlikler giderilmeden bir sosyal hukuk devletinden söz etmek olanaksızdır.
“Adalet nedir?”, “Adil olan ve olmayan ayrımını hangi ölçütlere göre yapabiliriz?”, “Gerçek yasa nedir?”,”Hukukun kaynağı, kökeni ne olmalıdır?”, “İyi nedir?”, “Hukukçunun kendine ve çağına karşı görev ve sorumlulukları var mıdır, varsa nelerdir?” ,”Ethik davaranış nedir?”, “Hukukun evrensel ilkeleri var mıdır,varsa nelerdir?” ...bunlar ancak genelde felsefenin ve özelde hukuk felsefesinin yanıtlayacağı ciddi sorulardır. Zihni bu soru ve sorunlarla yoğrulmadan yetişen hukukçunun yasaları teknik olarak bilmesi o kişiyi hukukçu yapmaya yetmediği gibi, kapsamlı hukuk felsefesi eğitimi almadan yetişen kişi ya da kişilerin “yargıç”, “savcı” olarak görev yapmaları o toplumdaki hukuku uygulamada her türlü tehlikelere açık bırakır. Hukuk felsefesi eğitimi almadan ve dolayısıyla eytişimsel düşünme alışkanlığını kazanmadan yetişen kişi hiçbir ethik kaygı taşımadan hukuku kimi kez sahip olduğu dinsel inanç ve ideolojilere göre, kimi kez de hırs, duygu, tutku ve hatta kişisel çıkarlarına göre uygulayabilir. Bunun o toplumda demokratik hukuk anlayışının yerleşmesi açısından ne denli tehlikeli olduğu tartışmadan uzaktır. Unutulmamalıdır ki “Ergenekon Soruşturması” adı verilen soruşturmada en basit vicdanla bile insanların asla kabul edemediği hak ihlalleri gene hukuk eliyle ya da hukukçular eliyle yapılmaktadır. Sorun nereden kaynaklanmaktadır? Benzetme yerindeyse bu, niçin, nerede ve ne amaçla kullanacağını bilmeden ya da öğretmeden bir kişi ya da kişilere büyük bir gücü teslim etmek gibi bir şeydir diyebiliriz.
Ülkemizde hukuku araç olarak kullanarak yapılan haksızlıklar ve adaletsizlikler bir kez daha hukukçuların ciddi bir hukuk felsefesi eğitimiyle yetiştirilmesinin ne denli önemli olduğunu göstermektedir.
Avukat Gürsel Devrim İyim
İstanbul Barosu Hukuk Felsefesi ve
Sosyoloji Komisyonu Sekreteri
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Uygulamada Hukuk Felsefesi Gerekli Midir?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Gürsel Devrim İyim'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
04-06-2009 - 05:34
(5442 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 6 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 4 okuyucu (67%) makaleyi yararlı bulurken, 2 okuyucu (33%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
6920
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 4 saat 33 dakika 22 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,27 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 6384, Kelime Sayısı : 804, Boyut : 6,23 Kb.
* 3 kez yazdırıldı.
* 7 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1031
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03381610 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.