Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Usule İlişkin Kazanılmış Hak(Usuli Müktesep Hak)

Yazan : Merve Keleş [Yazarla İletişim]

Usuli müktesep hak ilkesi, mahkemenin taraflardan biri lehine hüküm vermesi sonucunu doğurabilecek bir durumdur .Usuli müktesep hak ilkesi Yargıtay İçtihatları ile benimsenmiş ve geliştirilmiştir. Bu ilke, özlü bir biçimde 09.05.1960 tarih ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Umumi Heyeti Kararı ile açıklanmıştır. 1960'tan bu yana, yani 40 yılı aşkın bir süredir "usuli müktesep hak ilkesi" bütün yargı kollarında, istikrarlı bir biçimde uygulanmaktadır. Öyle ki, misalen, Yargıtay'ın herhangi bir dairesi, "sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara, (usuli müktesep hakka) aykırı bir şekilde bozma kararı veremez. Aksi halde, usul hükümleri ile hedeflenen istikrar zedelenir ve mahkeme kararlarına karşı genel güven sarsılır. Usuli kazanılmış haktan söz edilebilmesi için taraflar mahkeme veya yargıtay tarafından yapılmış ve istisnalar kapsamında olmayan bir işlemle taraflardan biri lehine doğmuş ,uyulması zorunlu 1 hak bulunmalıdır.

HUMK ta usuli kazanılmış hak durumuna ilişkin açık 1 hüküm yoktur.Bu kurum davaların uzamasını önlemek hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş usul hukukunun vazgeçilmez ilkelerinden biri haline girmiştir.Anlam itibariyle bir davada mahkemetaraflar ve Yargıtaytarafından yapılmış ve istisnalar kapsamında olmayan bir işlemle taraflardan biri lehine doğmuş uyulması zorunlu olan hakkı ifade eder.Mahkemenin Yargıtay’ın bozma kararını uymasıyla bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış bir hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir.Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir.Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısım hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez.Bir başka anlatımla kesinleşmiş bu kısımlar lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur.
Usuli kazanılmış hak kuralının hukuki sonuç doğurması için bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık ve net bir şekilde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.Görev konusu,hak düşürücü süre ,kesin hüküm itirazı,harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi “kamu düzeni”ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez.Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay’ın bu bozma kararma uymuş olan hukuk mahkemesi, bozma kararı gereğince inceleme yapmak ve hüküm vermek zorundadır.Mahkeme, bozmaya uyma kararından dönerek ısrar kararı veremeyeceği gibi, hükmünün (bozma kararının kapsamı dışında kalarak) kesinleşmiş olan kısımları hakkında da yeni bir karar veremez.Buna«usulî müktesep hak» veya «usule ilişkin kazanılmış hak»denir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda «bu şekildeki usule ait müktesep hakka ilişkin açık bir hüküm konulmuş değilse de,Yargıtay’ın bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma maksadıyla kabul edilmiş olması yanında,hukukî alanda istikrar gayesine dahi ermek üzere kabul edilmiş bulunması
bakımından, usule ait müktesep hak müessesesi, Usul Kanununun dayandığı ana esaslardandır ve âmme intizamiyle de ilgilidir.Esasen, hukukun kaynağı, sadece kanun olmayıp, mahkeme içtihatları dahi hukukun kaynaklarından oldukları cihetle, söz konusu usulî müktesep hak için kanunda açık hüküm bulunmaması , onun kabul edilmemesini gerektirmez» Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzda açık bir hüküm bulunmamasına rağmen, hukukumuzda usulî müktesep hak müessesesi, Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş ve geliştirilmiştir.

1. USULÎ MÜKTESEP HAK ÇEŞİTLERİ

Usulî müktesep hak, başlıca iki şekilde meydana gelir:
1) Mahkemenin bozma kararma uyması
2) Bazı konuların bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmesi ile.

- Yargıtay bozma kararına uyan mahkemenin bozma kararı gereğince inceleme yapmak ve hüküm vermek zorunda olması:

Mahkemenin bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usulî müktesep hak doğar.Yani, «bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda,kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak,yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince karar verme mükellefiyeti meydana gelir ve bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı bulunması, usule uygun sayılmaz ve bozma sebebidir. Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince muamele yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisi lehine ve diğer aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usulî müktesep hak yahut usule ait müktesep hak denilmektedir.Gerçekten, mahkemenin doğru bularak uyduğu veyahut kanun gereğince uymak zorunda olduğu bozma kararı ile dava, usul ve kanuna uygun bir çığıra sokulmuş demektir. Buna aykırı karar verilmesi,usul ve kanuna uygunluktan uzaklaşılması mânasına gelir ki,böyle bir netice asla kabul edilemez.
Yargıtay, bu içtihadı birleştirme kararından sonraki kararlarında,hep bu içtihadı birleştirme kararma uygun olarak ve ona atıf yaparak, bozma kararma uyan mahkemenin artık bozma kararı gereğince işlem yapmaya ve hüküm vermeye mecbur olduğunu, aksi halin usulî müktesep hakka aykırı olması nedeniyle bozma sebebi teşkil edeceğini belirtmiştir.

ÖRNEKLER:
1) «Mahkemenin hükmü, Yargıtay özel dairesince incelenerek (davalıların mukabil dava dilekçelerinde hüküm altına alınmasını istedikleri 2750 lira ile ayrıca 1000 liralık istekleri şahadetle sabit olmadığına göre, davalıların bu hususta davacı tarafa bir yemin teklifine hakları olduğu hatırlatılarak neticesine göre karar verilmesi gerektiği) nedeniyle bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyulmuş ve bu suretle davacı bakımından usulî kazanılmış hak meydana
gelmiş olduğuna göre, HUMK m. 339 hükmü gözönünde tutularak hâkim tarafından tesbit edilecek yeminin davacıya aynen eda ettirilmesi gerekmektedir. Davacının ve vekilinin ısrarlı isteklerine rağmen, yalnız 1000 lira hakkında davacıya yemin verilmesi ve 2750 liralık kısım hakkında, hükmüne uyulan bozma ilâmına aykırı olarak yemin ettirilmemesi ve bu paranın da davacıdan tahsiline hüküm olunması isabetsizdir».
2) «Mahkemece ilk hüküm ile dava reddedilmiş, o hüküm özel dairece, dava konusu hisselerin muteber satış akdine dahil olduğu,tapu muhafızlığının ihtilaflı hususlarda tapu kaydı üzerinde tashihat yapamayacağı nedeniyle bozulmuş, mahkemece bozma ilâmına uyulmuştur. Bozma ilâmı davanın kabulü gerektiğini tazammun etmektedir. Bu ilâma uyulunca, davanın kabul edilmesi, davacı yararına usulî kazanılmış bir hak teşkil eder. Mahkemece buna binaen ikinci hüküm ile dava kabul edilmiştir».
3) «Mahkemece bozma ilâmına uyulmuş olmakla, davacılar yararına (usulî kazanılmış hak) doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz»
Bu misallerde de görüldüğü üzere, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş
olan mahkeme, bozma kararı gereğince inceleme yapmak ve hüküm vermek zorunda olduğu gibi, mahkemenin kararım bozmuş olan Yargıtay dairesi de, sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara (usulî müktesep hakka) aykırı bir şekilde ikinci bir bozma kararı veremez. Çünkü aksi halde, usul hükümleri ile hedef tutulan istikrar zedelenir ve hattâ mahkeme kararlarına karşı genel güven dahi sarsılır.
4) Mahallî mahkeme bir davayı reddetmiştir. Mahkemenin bu red kararı, o konudaki bir içtihadı birleştirme kararma göre doğrudur.
Fakat Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, mahallî mahkemenin doğru olan bu kararını (o konudaki içtihadı birleştirme kararını unuttuğu için) bozmuş, mahkeme de bu bozmaya uymuştur. Bu uyma kararı üzerine mahkeme, bozma kararındaki esaslara göre inceleme yapmış ve bu defa davayı davacı lehine hükme bağlamıştır.Bu hükmün temyizi üzerine, (bu defa) Yargıtay 8. Hukuk Dairesi,
hükmün o konudaki (evvelce unutulan) içtihadı birleştirme kararına aykırı olduğunu bildirerek, bu ikinci hükmü de bozmuştur.Fakat, mahallî mahkeme ikinci hükmünde ısrar etmiştir. Hukuk Genel Kurulu, mahallî mahkemenin ilk bozma üzerine verdiği ikinci kararın o konudaki içtihadı birleştirme kararma aykırı olduğunu kabul etmekle beraber, hükmün bozulamayacağı, çünkü, mahkemenin ilk bozmaya uyması ile bozma lehine olan davacı için bir usulî müktesep hak doğduğu gerekçesiyle, o konudaki içtihadı birleştirme kararma aykırı (ve fakat usulî müktesep hakka uygun)olan mahkemenin ikinci hükmünü oybirliği ile tasdik etmiştir.Bu karardan açıkça anlaşıldığı gibi, mahallî mahkemenin bozma kararma uyarak verdiği karar, kanun gibi bütün mahkemeleri bağlayıcı gücü bulunan bir içtihadı birleştirme kararına açıkça
aykırı olsa bile, usulî müktesep hakka uygun olması nedeniyle tasdik edilmektedir. Demek ki, bozmaya uyularak verilen karar, bir kanun hükmüne
aykırı olsa bile, usulî müktesep hakka uygunluğu sebebiyle tasdik edilebilecektir.
5) Başka bir olayda, mahallî mahkemenin davanın reddi hakkındaki kararı Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından bozulmuş,mahkeme bozmaya uymuş ve fakat başka bir sebepten dolayı tekrar davanın reddine karar vermiştir. Mahallî mahkemenin bu ikinci red kararı, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi tarafından, davalı lehine doğmuş olan usulî müktesep hakka aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuş,
mahallî mahkeme kararında ısrar etmiştir. Hukuk Genel Kurulu, mahallî mahkemenin ısrar kararındaki görüşün aslında doğru olduğunu, nitekim Hukuk Genel Kurulunun içtihadının da bu merkezde olduğunu, ancak bu olayın usul bakımından bir özelliği bulunduğunu, bu özelliğin de usulî müktesep hak olduğunu bildirerek,«bozmaya uyulmakla meydana gelen usule ilişkin kazanılmış bir hakkı, bozma sebebi yanlış olsa bile mahkemeler de Yargıtay
da çiğneyemez» diyerek, mahallî mahkemenin (aslında doğru olduğunu kabul ettiği) kararını bozmuştur.

II —Mahkemenin, bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan kısımlar hakkında yeni bir karar verememesi:

Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının (sebeplerinin) kapsamı dışında kalmış olan kısımları (konuları, cihetleri) kesinleşir. Bozma kararma uyan mahkeme, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle kesinleşen bu kısımlar hakkında, yeniden inceleme yaparak karar veremez.Yani,kesinleşmiş olan bu kısımlar, bu kısımlar lehine olan taraf yararına bir usulî müktesep hak teşkil eder.Buna göre, bir hususun bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmesi iki' şekilde olabilir:
1 ) 0 husus açıkça bir temyiz sebebi olarak ileri sürülmüş, fakat Yargıtay’ca reddedilmiştir
2) Veya o hususta bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen,
dosyanın Yargıtay dairesince incelendiği sırada dosyada bulunan yazılardan onun bir bozma sebebi sayılması mümkün bulunduğu halde o cihet Yargıtay’ca bozma sebebi sayılmamıştır.

ÖRNEKLER:

1) «Mahkemenin ilk defa vermiş olduğu kararda 160 lira teminat fazlasının dahi davalıdan alınmasına karar verilmiş ve bu cihet sonraki bozmaların şümulü dışında kalarak kesinleşmiş olduğu halde, son kararda bu alacağm hüküm dışı bırakılmış olması usule aykırıdır»
2) Davalı lehine hüküm verildiği halde, davalı lehine vekâlet ücreti takdir edilmesi unutulmuştur.Hüküm yalnız davacı tarafından temyiz edilmiştir.Yargıtay hükmü bozmuş, mahkeme bozmaya uyarak verdiği yeni hükümde davalı lehine vekâlet ücretinede hükmetmiştir.Yargıtay, davalı lehine vekâlet ücreti hükmedilmemesi hususunun kesinleştiği ve bunun davacı lehine bir usulî müktesep hak doğurduğu gerekçesiyle, artık davalı lehine vekâlet ücretine hükmolunamayacağına karar vermiştir.Bu kararda,mahkemenin vekâlet ücretine re'sen hükmetmesi gerektiği hakkındaki29.5.1957 gün ve 4/16 sayılı içtihadı birleştirme kararı " ile kabul edilen prensibin, taraflardan biri lehine doğmuş olan usulî müktesep hakkı ortadan kaldıramayacağı da ayrıca belirtilmiştir.
3) Bu son (2 numaradaki) örnek aslında usulî müktesep haktan çok, aleyhe hüküm verme yasağı ile daha yakından ilgilidir. Taraflardan yalnız birinin temyizi üzerine verilen bozma kararına uyan mahkeme, temyiz eden tarafın (önceki yani bozulan hükme nazaran) daha aleyhine olan bir hüküm veremez. Buna «aleyhe hüküm verme yasağı» denir.Örneğin;
a) «Bozmadan evvel mahkemece (verilen) aylık kira parasının 1670 lira olarak tespitine dair karar davacı tarafça temyiz edilmemiş, yalnız davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olması sebebiyle,bu miktar (1670 lira) için davalı taraf lehine bir müktesep hak doğduğu halde, mahkemece bu cihet nazara alınmaksızın aylık kira parasının 1713 lira olarak tespitine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
b) Davacı, tapuda kendi adına kayıtlı bulunan arsasına, davalının müdahalesinin önlenmesini istemiş, mahkemenin ilk hükmünde 105 metrekarelik yere davalının müdahalesinin önlenmesine karar verilmiştir.Davalının temyizi üzerine bu hüküm, tarafların tapu kayıtlarının mahalline uygulanarak müşterek sınırın belirtilmesi gerektiği yönünden bozulmuş ve mahkemece bu bozmaya uyularak yapılan soruşturma ve uygulama sonucunda, ikinci hükümle,139 metrekarelik yere davalının müdahalesinin önlenmesine karar verilmiştir. Bu ikinci hükmün temyizi üzerine, Yargıtay’ca aşağıdaki karar verilmiştir:
«105 metrekarelik yere davalının müdahalesinin önlemesine dair verilen ilk hüküm davacı tarafından temyiz edilmemiş olmakla, bu miktar üzerinden davalı yararına usulen kazanılmış hak doğmuştur. Bu itibarla, bozmaya uyularak verilen ikinci hükümle bu miktarın (105 metrekaresinin) aşılmaması gerekir.
c) «Davacı yararına ilk kararla 40.000 liraya hükmedilmiştir.Bu kararı davacı taraf temyiz etmemiştir. Davalının temyiz isteği üzerine karar bozulmuştur .İkinci kararla bu davacı lehine 62.000 liraya hüküm verilmiştir. İlk kararı davacı temyiz etmediğine göre,diğer taraf (davalı) lehine müktesep hak doğmuştur.O halde,bundan (40.000 liradan) fazlaya hüküm verilmesi usule ve yasaya aykırıdır»
Bu örneklerde de görüldüğü gibi, burada temyiz edenin aleyhine hüküm verilmesini önleyen, o hususun bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması değildir. Zira o hususta bir temyiz sebebi ileri sürülmüş ve reddedilmiş olmadığı gibi, bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş olmasına rağmen, onun bir bozma sebebi sayılması da mümkün değildir. Çünkü, o hususun aleyhine usulî müktesep hak teşkil ettiği bildirilen diğer taraf, esasen hükmü temyiz etmemiştir. Hüküm taraflardan yalnız birinin temyizi üzerine bozulduğu için, mahkeme, artık temyiz edenin (önceki yani bozulan hükme nazaran) daha aleyhine olan bir hüküm verememektedir.Bu hali ile, yukarıdaki misaller, usulî müktesep haktan çok, aleyhe bozma yasağı ile daha yakından ilgili olmaktadır. Bu nedenle biz,buna «geniş anlamda aleyhe bozma yasağı» veya «aleyhe hüküm verme yasağı» demekteyiz.
III — Usulî müktesep hak müessesesi hakem kararlarınınYargıtay’ca bozulması halinde de uygulanır:

Çünkü, 9.5.1960 gün ve21/9 sayılı içtihadı birleştirme kararında da belirtildiğigibi, «bozmayauyulmakla bir taraf yararına «usulî müktesep hak» doğar.Artık bozmanın kapsamına girmeyen hususlarda yeni bir kararverilemez. Aksi takdirde, eskiden hakemlerce lehinde karar verilentaraf aleyhinde bozmadan sonra yeni bir karar verilmesi daimamümkün ve muhtemel bir hale girer ki,bu adalete güven duygusunuzedeler.İstikrarsızlığa ve keşmekeşliğe yol açar. Bununla da kalmaz,tahkim müessesinin ihdas sebebi olan, «bir an önce uyuşmazlığınçözülmesi ilkesini ortadan kaldırır... Hakem kararı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 533 üncü maddesinin 1 inci bendi dışında kalan diğer üç sebepten her hangi birisiyle bozulmuşsa,bozmadan sonra seçilen hakemler-ki, bunlar eski hakemler de olabilir— artık bozmanın kapsamı içinde kalmak, sadece bozulan kısımla ilgili hususta inceleme yapıp karar vermek zorunluluğundadırlar.

Lehine karar verilen taraf için «usulî müktesep hak» teşkil eden yönleri tekrar tetkik edemezler ve bu hususlarla ilgili herhangi bir karar da veremezler. Ancak, Yargıtay’ın bozması hakemin bitaraf olmaması haline (HUMK m. 521) veya hakemin ehliyetsizliğine (HUMK m. 519) dair ise, ancak o takdirde yeni seçilen hakemler bozma kararının kapsamı dışına çıkarak, dava konusu uyuşmazlığın tümünü yeniden inceleyip karara bağlarlar»

§ 2. USULÎ MÜKTESEP HAKKIN İSTİSNALARI

Usulî müktesep hak müessesesinin, özellikle kamu düzeni düşüncesi
ile kabul edilmiş, bazı istisnaları vardır.Hukukumuzda Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş olan usuli müktesep hak müessesesine,gene Yargıtay içtihatları ile konulmuş bulunan istisnalar şunlardır:

1) Mahkemenin bozmaya uymasından (usulî müktesep hakkın doğmasından) sonra, bir içtihadı birleştirme kararı çıkarsa,bu yeni içtihadı birleştirme kararının henüz mahkemelerde ve Yargıtay da görülmekte olan bütün işlere uygulanması gerekir; yani,sonradan çıkan bir içtihadı birleştirme kararma karşı usulî müktesep hak iddiasında (ve itirazında) bulunulamaz. Buna göre, usulî
müktesep hakka aykırı yeni bir içtihadı birleştirme kararı çıkınca ,Yargıtay daireleri bu içtihadı birleştirme kararma aykırı ve fakat usulî müktesep hakka uygun olan kararları bozacaklardır.Daha önce verilmiş bozma kararları üzerine davayı incelemekte olan diğer mahkemeler de, yeni içtihadı birleştirme kararını kesin olarak öğrenince, bozma kararı ile gösterilen yolu bırakarak, yeni içtihadı birleştirme kararı gereğince inceleme yapmaya başlayacak ve o karar gereğince hüküm vereceklerdir.
2) Bunun gibi, bozmadan sonra o konuda yürürlüğe giren bir«yeni kanun karşısında,Yargıtay’ın bozma ilâmına uyulmuş olmakla meydana gelen usulî kazanılmış hak, hukukça değer taşımaz. Yeni kanun hükmünün uygulanması gereklidir»
3) Görev (HUMK m. 1 vd) konusu (ciheti), usulî müktesep hakkın istisnasıdır. Yani Yargıtay, görevsiz mahkemenin vermiş olduğu bir hükmü, görevsizlikten dolayı değil de, başka bir sebepten bozmuş ise, taraflar mahkemede görev itirazında bulunabilecekleri gibi, Yargıtay da, ikinci temyiz incelemesinde mahkemenin hükmünü görevsizlikten dolayı bozabilir.
4) Davacı davasını hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra açmış, mahkeme bunu nazara almadan hükmünü vermiş, Yargıtay da hak düşürücü süreye değinmeden hükmü davacı yararına bozmuş olsa bile, mahkemenin bozmaya uyması ile, hak düşürücü süre bakımından davacı yararına usulî müktesep hak doğmaz. Çünkü,«hak düşüren sürenin geçmiş bulunması nedeniyle dava hakkı ortadan kalktığından ve bu yön kamu düzenine ilişkin olduğundan,mahkemece her zaman re'sen gözönünde tutulması zorunludur».
5) «Temyiz yetkisi, kamu düzeni ile ilgili usulî bir şekil yönü olduğundan,davada taraf olan kimselerin itiraz ve kabulleri olup olmamasına bakılmaksızın temyizin her safhasında ve re'sen incelenmek lâzımdır. Bu konuda kesinleşmiş ve kazanılmış hak söz konusu olamaz»
6) 6785 sayılı İmar Kanununun 39 uncu maddesi hükmü «âmme intizamına taallûk etmektedir. Her zaman ve davanın her safhasında re'sen göz önünde tutulması lâzımdır. Olayda usulî müktesep hak söz konusu olamaz.
Mahkemece ilk bozma ilâmına uyulmuş olması, ikinci hükmü davacının temyiz etmemiş bulunması,davanın son safhasında imar durumunun göz önünde tutulmasına ve ona uygun bir karar verilmesine engel teşkil etmez. Nitekim 4.2.1959 tarih ve 13/5 sayılı içtihadı birleştirme kararında da âmme intizamına taallûku sebebiyle mahkemenin görevi konusunda usulî müktesep hak kuralının uygulanamayacağı belirtilmiştir».
7) «Usulî müktesep hak, daha önce meydana gelmiş olan muhkem kaziyeyi (HUMK m. 237) ortadan kaldırmaz» Kesin hüküm itirazının bozmadan sonra ileri sürülmüş olması incelenmesine engel değildir. «Çünkü muhkem kaziye bulunup bulunmaması kamu düzenine taallûk eder. Mahkemece re'sen nazara alınması icap eder ve olayda usulî kazanılmış hak söz konusu olamaz»
8) «Özel daire ilâmında maddî olayın yanlış anlaşılıp davacının neticeî talebinin dışına çıkılarak ilk hükmün bozulmuş ve mahkemece de bozmaya uyulmuş olması, olayda karşı taraf lehine usulî kazanılmış bir hak teşkil etmez».
9) «Boşanma hükmü ile nafaka kararının davalı tarafından temyiz edilip velayet konusunda bir itiraz ileri sürülmemiş olması velayet tedbirlerinin özel dairece ikinci temyiz sırasında inceleme dışında bırakılmasını gerektirmeyeceği gibi, boşanma hükmünü eksik soruşturma sebebiyle bozan özel dairenin, birinci bozmada boşanmanın sonucu olan velayet yönünü söz konusu etmemesi de usule ilişkin kazanılmış bir hak meydana getirmez» '.
10) Bozma kararına uyulmasından sonra yapılan yargılama sırasında, taraflar yeni iddia ve savunmada bulunabilirler ve karşı tarafın (sarih veya zımnî olarak) iddia veya savunmanın genişletilmesine muvafakat etmesi halinde, mahkeme bu iddia ve savunmaları da inceleme konusu yapar.Bu şekilde bozmadan sonra
ileri sürülen yeni iddia veya savunma ile hukukî durum değişirse,mahkeme, usulî müktesep hakka göre değil, değişen yeni hukukî duruma göre karar verir. Bakınız meselâ: «Her ne kadar ... bozmaya uyulmuş ise de, bozmadan sonra ileri sürülen savunmalar ile hukukî durum değişmiştir. Böyle bir durumda usule ilişkin kazanılmış hak söz konusu olamaz»
Bir hüküm lehine (yani davada haklı çıkmış) olan tarafın (karşı tarafın temyizi üzerine onun lehine doğması muhtemel bulunan usulî müktesep hakkı önlemek
için) lehine olan bu hükmü temyiz etmekte hukukî menfaati bulunur.
Meselâ: «Aleyhindeki dava reddedilen kimsenin hükmü temyize yetkisi yok ise de, gerekçenin isabetsizliğinden dolayı karşı taraf yararına meydana gelecek
usulî kazanılmış hakkı ortadan kaldırmak maksadıyla davalının temyizi söz konusu olabilir».
Kaynakça:
_Kuru (Baki),1974 “Dr.Recai Seçkin’e Armağan “s.395,Yayın Yeri,Ankara Üniversitesi
_(Yargı Dünyası;Aylık İçtihad,Mevzuat Ve Bilimsel İncelemeler Dergisi)Sayı:135,Mart/2007
_ www.yargitay.gov.tr
_www.hukukturk.com/yargıtaykararlari
_http://auhf.ankara.edu.tr/auhfd
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Usule İlişkin Kazanılmış Hak(Usuli Müktesep Hak)" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Merve Keleş'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
03-11-2008 - 00:45
(5661 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 6 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 6 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
61340
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 10 saat 43 dakika 26 saniye önce.
* Ortalama Günde 10,84 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 25349, Kelime Sayısı : 2803, Boyut : 24,75 Kb.
* 12 kez yazdırıldı.
* 2 kez arkadaşa gönderildi.
* 13 kez indirildi.
* 5 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 909
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,05774307 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.