Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Hiv/aids Ve Çocuklar

Yazan : Habibe Yılmaz Kayar [Yazarla İletişim]
Avukat

HIV/AIDS ve ÇOCUKLAR

Unicef ‘in "Dünya Çocuklarının Durumu 2002 raporunda" yer alan 2000 yılını esas alan verilere göre;• Tüm dünyada, 15 yaş altında tahminen 1.4 milyon çocuk HIVvirüsü taşımakta, kimi yörelerde, kızlar arasındaki HIV enfeksiyon oranları erkeklere oranla 5 beş kat fazladır,

Salgının başlamasından bu yana, 15 yaşın altında 4.3 milyon çocuk AIDS yüzünden ölmüştür,(1)
2003 yılının sonuna gelindiğinde 93 gelişmekte olan ülkede 0-17 yaşlarında 143 milyon öksüz bulunuyordu (annelerini, babalarını ya da her ikisini birden herhangi bir nedenle yitirenler). Yalnızca 2003 yılında 16 milyonu aşkın çocuk öksüz kalmıştır.

Tüm dünyada AIDS yüzünden öksüz kalanların sayısı yalnızca iki yıl içinde (2001 - 2003)1.5 milyondan 15 milyona çıkmıştır.(2)

HIV/AIDS’in çocuklar üzerindeki etkisi

AIDS çocukların haklarını ve esenliklerini dinamitliyor
Salgının en acımasız sonuçları, bu yüzden öksüz ve savunmasız kalan çocuk sayısındaki büyük artışta görülmektedir. Milyonlarca çocuk anasız babasız büyümektedir. Daha milyonlarcası ise hasta ve ölümün eşiğindeki yakınlarıyla yaşamaktadır. 2003 yılında dünyada 2.5 milyon AIDS’li çocuk yaşamaktaydı. .(2)

AIDS çocuk yaşamını ve gelişimini tehdit ediyor
Ana babaların AIDS nedeniyle hastalanmaları ve ölmeleri bebekleri, çocukları ve ergenleri farklı biçimlerde etkilemektedir. Kimsesiz kalan çocuklara bakım ve destek sağlamaya yönelik çabalar bu ayrı dönemleri ve her birine özgü gereksinimleri dikkate almak zorundadır. .(2)

Aile çocuğun istismar ve sömürüden korunmasında ilk savunma hattıdır
HIV enfeksiyonu taşıyan ana babaları yaşatmak için her tür çaba harcanmalı, çocuklarını koruyup onlara bakabilmeleri için bu ana babalara gerekli destek sağlanmalıdır. Kimsesiz kalan çocukların okula gidebilmelerinin; barınma, beslenme, sağlık ve diğer sosyal hizmetlerden başka çocuklarla eşitlik temelinde yararlanabilmelerinin sağlanması çok önemlidir. .(2)

HIV/AIDS Yüzünden Kimsesiz ya da Güç Durumda Kalan Çocuklar
Çocukların HIV/AIDS’den zarar görmeleri için kendilerinin bu hastalığa yakalanmış olmaları gerekmez. Bu hastalık, ana babadan herhangi biri ya da her ikisine bulaşarak bir eve girdiğinde, evdeki çocukların yaşamları alt üst olur.

İstatistikler gerçekten çarpıcıdır: 2003 yılına gelindiğinde 18 yaşından küçük 15 milyon çocuk AIDS yüzünden annesini, babasını ya da her ikisini birden yitirmişti. Bundan yalnızca iki yıl önce ise sayı 11.5 milyondu.(3)

Gerçekleşmeyen haklar çocukluğun yitirilmesine yol açıyor

Ne kadar ürkütücü görünseler de, aslında bu rakamlar HIV/AIDS’in çocuklara nelere mal olduğunu, yaşamlarını nasıl olumsuz biçimde etkilediğini tam yansıtmamaktadır. Örneğin, bu virüsün çocukların haklarını nasıl ellerinden aldığını anlatmamaktadır

Doğumdan sonraki ilk yıllarda bir annenin ya da bakacak bir kimsenin olmaması, çocuğun yeterli bakım, sanitasyon ve beslenme gibi temel gereksinimlerinin karşılanmaması anlamına gelir. Bu yoksunluk, çocukların yaşama haklarını tehdit eder. HIV/AIDS, çocukları bir aile ortamında yaşama hakkından da yoksun bırakır. Oysa aile ortamı, çocuğun olumlu bir kimlik geliştirmesi ve öz saygısını oluşturması açısından çok önemlidir. Hastalık, çocukların kurumlara yerleştirilmesi, sokaklarda yaşamak zorunda kalması ya da küçük yaşlarda çalışmaya başlaması olasılıklarını da artırır.

Çocuklara bakan kişilerin ölümü, HIV/AIDS yüzünden damgalanmayla eşleştiğinde çocuklara karşı ayrımcılık da devreye girebilir ve böylece çocuklar bakım ve desteğe en fazla muhtaç oldukları bir dönemde başkalarından yalıtık duruma düşebilirler. HIV/AIDS yüzünden kimsesiz kalan ve güç duruma düşen çocuklar genellikle şiddete, istismara ve sömürüye maruz kalmaktadırlar.

Üstelik, bu çocuklara yönelik birtakım yanlış varsayımlar da gündemdedir; örneğin çocukların kendilerinin de enfeksiyonlu olacağı gibi.

Büyükleri hastalandığında ya da öldüğünde çocuğun eğitim hakkı da tehlikeye düşer. Çünkü bu durumda çocuklar okullarından başka işlerle uğraşmak, geri kalan aile üyelerine bakmak için yetişkin rolü üstlenmek zorunda kalacaklardır. Hastalığın aileler üzerindeki etkisi, herhangi bir aile üyesi ölmeden önce de kendini göstermektedir. Çünkü, bu hastalığa yakalanan bir yetişkinin işinde çalışması mümkün olmayabilmektedir. Zimbabwe’nin doğusunda yapılan bir araştırmaya göre, hastalık yüzünden önemli gelir ve sermaye kayıpları meydana gelmektedir. Tedavi ve sonunda cenaze masrafları derken, bu ailelerin zaten sınırlı olan gelirleri büsbütün yetersiz kalmaktadır. Gene aynı araştırmaya göre, hastalık yüzünden yapılan masraflar ve uğranılan kayıplar ülkedeki ortalama kişi başına gelirin yarısına ulaşmaktadır. Bu maddi sınırlılıklar nedeniyle, başta kızlar olmak üzere aileleri HIV/AIDS’den etkilenen çok sayıda çocuk hasta yakınlarına bakmak için okullarını bırakmakta, tehlikeli işlere yönelmekte ve çeşitli yönlerden sömürüye açık duruma gelmektedir.

Ailelerine destek olmak için çalışmak zorunda kalan çocuklar bu yüzden yalnızca eğitimlerinden değil, dinlenme, eğlenme ve oyun oynama haklarından da yoksun kalmaktadırlar. Kendi topluluklarındaki gündelik yaşama, dinsel ve kültürel etkinliklere ve sportif faaliyetlere katılma böylece olanaksızlaşmaktadır. Bütün bu hakların yitirilmesi ise, HIV/AIDS yüzünden kimsesiz ya da güç durumda kalan çocukların aynı zamanda çocukluk dönemlerini de yitirmeleri anlamına gelmektedir.(3)

Giderek daha çok sayıda çocuk hane reisliğini üstlenmek zorunda kalıyor
Çocukların ve ergenlerin hasta büyüklerine ya da küçük kardeşlerine bakmak zorunda kaldıkları durumlara sıkça rastlanmaktadır. Başında fiilen bir çocuğun yer aldığı hanelerin oranı henüz azdır -- birçok ülkede yüzde 1’in altında -- Ancak, bu oran sorunun büyüklüğünü gizlemektedir. Örneğin, bir ailenin başındaki yetişkin hastaysa, kağıt üzerinde bu hasta kişi gene hanenin başında görünmesine karşın aileye bakma yükü fiilen çocuklara geçmiş olabilir. Bunun gibi, çocukların bakımının büyük anneler ve babalar tarafından üstlenildiği durumlarda da, bu çocuklar kaldıkları yerin geçimi için çalışmak zorunda kalabilirler.(3)


Bir evi idare etmek eğitimi kaçınılmaz olarak aksatır
Bu işlerin yüklenilmesi, birçok durumda çocukların okullarını bırakmalarıyla sonuçlanır. Eğitimi bırakmak ise, çocukların kendileri ve aileleri için iyi bir gelecek kurma şanslarını azalttığı gibi, onları HIV enfeksiyonundan nasıl korunulacağı, AIDS durumunda nasıl bir tedavi gerektiği gibi çoğu kez yaşamsal önem taşıyabilen bilgilerden de yoksun bırakır. .(3)

HIV/AIDS çocukları haklarından yoksun bırakmakta ve çocuk yoksulluğunu daha da derinleştirmektedir

Anne ya da babasını yitiren çocuğun yaşamı bu durumdan, duygusal esenlik, fiziksel güvenlik, zihinsel gelişme ve genel anlamda sağlık dahil olmak üzere her yönüyle etkilenir. Örneğin AIDS’in etkilediği bir ailede gıda tüketimi yüzde 40 kadar azalabilir ve bu durum çocukların yetersiz beslenme ve gelişim yetersizliği risklerini artırır. .(3)

Ülkelerce alınan önlemler:
2003 yılı sonunda salgının yaygın olduğu ülkelerden yalnızca 17’sinde öksüz ve güç durumdaki çocukları kollamak üzere izlenecek stratejileri belirleyen ve kaynak tahsisini buna göre yapan ulusal politikalar uygulanmaktadır.(2)

HIV / AIDS için Küresel Kampanya Hedefleri
Anneden çocuğuna HIV geçmesinin önlenmesi

2010 yılına kadar, kadınların yüzde 80’ine gereksinimlerine uygun hizmetlerin sağlanması

Pediatrik tedavi sağlanması

2010 yılına kadar, antiretroviral tedavi veya cotrimaxole ya da her ikisine de gereksinim duyan çocukların yüzde 80’ine bunların sağlanması

Ergenler ve gençler arasındaki enfeksiyonların önlenmesi

2010 yılına kadar, tüm dünyada HIV taşıyan genç nüfus oranının yüzde 25 azaltılması

HIV/AİDS’ten etkilenen çocukların korunması ve desteklenmesi

2010 yılına kadar,en muhtaç durumdaki çocukların yüzde 80’ine ulaşılması(4)


HIV/AIDS Küresel Kampanya Değerlendirmesi


HIV/AIDS Küresel Kampanyası ile ilgili yayınlanan değerlendirme raporu.ne göre(5)

Dünya, AİDS’in çocuklar üzerindeki kendine özel etkilerini ivedilikle dikkate almalıdır; aksi taktirde, 6 numaralı Binyıl Kalkınma Hedefine (BKH) ulaşılması mümkün olmayacaktır. Bu hedefe göre, 2015 yılına kadar, AİDS’in yaygınlaşmasını durdurmak ve hastalığı geriletmek gerekmektedir.

HIV/AİDS’le ilgili hedefin gerçekleştirilememesi,
dünyanın diğer BKH’de ilerleme kaydetmesini de olumsuz yönde etkileyecektir. Hastalık, aşırı yoksulluk ve açlığı azaltma, bütün çocuklara ilkokul eğitimi sağlama, çocuk ölümlerini azaltma ve anne sağlığında iyileşme sağlama çabalarını kösteklemeye devam etmektedir. Gerek sanayileşmiş, gerekse de gelişmekte olan ülkelerin liderleri, defalarca, HIV/AİDS’e karşı mücadele çerçevesindeki çabaları yoğunlaştırma taahhüdünde bulunmuşlardır.

Liderler hastalıkla mücadele için gerekli olan siyasal önderliği güçlendirmeye ve kaynakları tahsis etmeye başladılar. Bu salgının geçmişteki ve gelecekteki olası çizgisini tespit etmede, ihtiyacı olanlara ücretsiz antiretroviral tedavi sağlamada ve önleyici hizmetlerin kapsamını genişletmede belirgin ilerlemeler kaydedilmiştir.

Gelgelelim, çocuklar hâlâ pek çok yoksunluk içindedir.

Çoğu anneden geçmek üzere, her gün 15 yaşın altında 1.800 çocuk HIV enfeksiyonu kapmaktadır;

15 yaşın altında 1.400 çocuk AIDS’le ilişkili hastalıklar yüzünden ölmektedir;

15-24 yaş grubundan 6.000’in üzerinde genç HIV enfeksiyonu kapmaktadır.

Aradan 20 yıl geçmiş olmasına karşın,gebe kadınların ancak yüzde 10’undan azı HIV’in çocuklarına geçmesini önleyecek hizmetlerden yararlanabiliyor;

AIDS yüzünden yakınlarını yitiren veya güç duruma düşen çocukların yine maalesef yüzde 10’undan azına kamusal destek veya hizmet verilebilmektedir;

Afrika’daki Güney Sahra bölgesinde yaşayan 15-24 yaş grubu genç kadınların ancak üçte birinden azı bu hastalıktan nasıl korunabileceğini bilmektedir.

Hastalığın yayıldığı yerlerdeki milyonlarca çocuk, ergen ve genç risk altındadır ve korunmaya ihtiyaçları var.

AIDS, çocukluk dönemini adeta yeniden tanımlıyor, çocukları birçok ‘insan hakkı’ndan mahrum bırakıyor; bu yüzden çocuklar ana babalarının bakımı, sevgisi ve şefkatinden yoksun kalmakta, öğretmenlerini ve kendilerine model aldıkları kişileri yitirmekte; eğitim ve gelecekle ilgili fırsatları ellerinden kaçırmakta, sömürü ve istismardan yeterince korunamamaktadır.

Dünya, hemen şimdi, acilen ve kararlılıkla harekete geçmeli, gelecek neslin çocukları için AIDS’ten arınmış bir dünya yaratmalıdır.(5)



Türkiye’de durum:

HIV (+) çocuk kavramı ülkemize çok uzak görünürken, yakın zamanlardaki haberler çok yakınımızdan gelmeye başladı. HIV (+) çocuklar vardı ve okula gitmeleri, oyun oynamaları, kısaca aramızda yaşamaları gerekiyordu. (6)

Kan transfizyonu ile enfekte olmus çocuklar vardı ve ailelerinin yaşamış olduğu sosyal ve mali koşullar çocukların da kaderi oldu.Bir vakada Sağlık Bakanlığı bulaş tarihinden on yıl sonra tazminata mahkum edildi.Yargılamanın uzun sürmesi AİHM de dava konusu oldu.Çocuk eğitim hayatına kayılmakta sorun yaşadı ve gazetecilerden korkar oldu. (7)

Aile olarak hiv tanısı alanlar işlerinden çıkarıldılar,anne ve çocuk tedavi alamadığı için kaybedildi.(8)

HIV tanısı almış annenin doğum sırasında ve sonrasında yaşamış olduğu ayrımcılıklar bebeğe de yansımakta ve bebeğin yatağına kocaman bir pozitif yazısı ile bebek teşhir edilebilmektedir.(9)

HIV(+) bir anne ya da babaya sahip olmak hamilelik ve doğum sırasında HIV ile enfekte olma dışında da riskler taşımaktadır.Doğum öncesi tedaviler HIV (+) doğan çocuk sayısını azaltsa da, yaşam süresini uzatıp, kalitesini arttırsa da, ailelerinin hastalıkları ve ölümleri nedeniyle HIV binlerce çocuk ve ergeni etkilemektedir. Kendileri HIV(+) olmayan ama HIV(+) aileye sahip çocuklar bunun getirdiği toplumsal sorunların hepsini onlarla birlikte göğüslemek zorunda kalmaktadır. Virus taşımasalar bile, aileleri nedeniyle HIV(+) çocukların yaşadığı soyutlamayı ve onun getirdiği ruhsal sorunları yaşamak zorunda kalmaktadırlar.

Cinsel ilişki yaşının gittikçe küçüldüğü bir ülkede, ergenlerin yeterli cinsel bilgi donanımına sahip olamadıkları da düşünüldüğünde HIV/AIDS hastalığının bu grup içinde yayılım riskinin büyüklüğü anlaşılabilir. Aynı zamanda madde kullanımının da ergen grubundaki artış riski daha çok arttırmaktadır. Cinsel ilişki kurmanın yoğun ve kontrolsüz olduğu ergenlik döneminde AIDS hastalığının artması, yaygınlaşmayı arttıracaktır. Yapılan çalışmalar bu yaş grubunun sonuçları birlikte oldukları kişilerden saklama eğiliminde olduklarını göstermiştir. Benzer şekilde madde kullanımı sırasında enjektör paylaşımı da daha fazladır. Bu nedenlerle ergenlerin bedenleri, cinsellik, cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve korunma için eğitilmeleri çok önemlidir.(6)

2003 yılı itibariyle Türkiye’nin nüfusu 70,8 milyondur. (10)

Nüfusun yaklaşık yarısı 25 yaşın altındadır ve HIV/AIDS’in saldırgan etkilerine çok açık olan adölesan yaş grubunun (10-19 yaş) oranı yüzde 18,5’dir (11)

Resmi olarak rapor edilen HIV/AIDS vakalarının büyük bir çoğunluğu 15 – 39 yaş grubunda kümelenmektedir. Bu, infekte bireylerin üçte ikisinin virüsle 20’li yaşlarında temas ettikleri anlamına gelmektedir. Rapor edilen vakaların arasında, heteroseksüel cinsel temas ana bulaşma yoludur. HIV pozitif vakalarının cinsiyete göre dağılımı, erkekler ve kadınlar arasında bir denge oluşacak şekilde değişmeye başlamıştır. 15 – 19 yaş grubunda HIV ile infekte çocukların üçte ikisini kızlar oluşturmaktadır.(11)

2003 yılı verilerine göre 1985-2003 yılları arasında 0-14 yaş grubunda HIV virüsü taşıyan ya da AIDS hastalığına yakalanan otuz iki vaka bildirilmiştir (12)
2005 yılı Sağlık Bakanlığı’nın istatistiklerine göre

Ekim,1985 – Haziran, 2006 tarihleri arasındaki dönemde 15 yaşın altındaki HIV pozitif çocukların toplam sayısı 51;

15–19 yaş arasındaki HIV pozitif çocukların toplam sayısı 59;

HIV enfeksiyonunun anneden çocuğa bulaştığı vakaların toplamı ise 41 olmuştur T.C. Sağlık Bakanlığı HIV/AIDS Veri Tabloları; 01 Ekim 1985 – 31 Aralık 2006;
TÜRKİYE’DE BİLDİRİLEN AIDS VAKA VE TAŞIYICILARININ YAŞ
VE CİNSİYETE GÖRE DAĞILIMI (Ekim 1985 – Haziran 2006)

YAŞ GRUPLARI ERKEK KADIN TOPLAM
0- 13 4 17

1-4 5 11 16

5-9 3 8 11

10-12 3 2 5

13-14 1 1 2

15-19 23 36 59


20-24 142 163 305

25-29 227 127 354

30-34 298 99 397

35-39 251 51 302

40-49 279 68 347

50-59 148 60 208

60+ 69 25 94

Blmy 200 95 295

TOPLAM 1662 750 2412


Birleşmiş Milletler Türkiye Temsilciliği çatısı altında, HIV virüsünün Türkiye’de yayılımının engellenmesi ve HIV/AIDS sorunuyla mücadele konusunda ciddi çalışmalar içinde bulunan Birleşmiş Milletler AIDS Çalışma Grubu, kamuoyunda sıkça tartışılan, HIV taşıyıcısı bir çocuğun diğer çocuklarla birlikte okula devamı konusunda çıkan haberleri nedeni ile BM Türkiye temsilciliği tarafından bir açıklama yapılma gereği hissedilmiştir:

Bu açıklamada HIV/AİDS ve bulaşma yolları ile sosyal boyuta dikkat çekilmiş ve HIV virüsü taşıyıcısı ya da AIDS hastası olan kişilerin isim ve görüntülerinin, basın ve yayın organlarında açıkça belirtilmesinin yol açabileceği çok ciddi sakıncalarına da dikkat edilmesi gerektiği bildirilmiştir.

Açıklamada HIV taşıyıcısı kişilerin toplum tarafından damgalanması ve bir ayrıma tabii tutulması, bu kişilerin temel kişisel haklarına, (uluslararası düzeyde kabul edilmiş bulunan ve Türkiye’nin de taraf olduğu evrensel insan haklarına, çocuk haklarına ve hasta haklarına) ciddi zararlar verebileceği gibi, bu virüsün yayılmasına karşı verilen mücadeleyi zayıflatıcı ve engelleyici bir yaklaşım olduğu vurgulanmıştır.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB), HIV virüsü taşıyan çocukların diğer akranlarıyla birlikte normal öğretime devam etmesi şeklindeki yaklaşımı, dünyadaki örnekler de dikkate alarak doğru bulunmakta ve Birleşmiş Milletler tarafından hem Türkiye’de hem tüm dünyada desteklendiği açıklanmıştır. (13)

Oysa Ulusal AIDS Komisyonu'nun Ocak 1999'da yayınladığı "AIDS'in önlenmesinde İnsan Hakları ve Kamu Özgürlükleri'nin Korunması başlıklı çalışmasında şunlar yer almaktadır:

Madde 11. HIV/AIDS ile yaşayan insanlar ayrımcılığa maruz bırakılamaz. Özel hayatlarının korunma altına alınması, sosyal güvence, tedavideki gelişmelerden yararlanma ve bakım altına alınma haklarına sahiptirler.

Madde 13. Her birey kendini ve başkalarını hastalıktan korumakla; aile ve topluluklar ise hastalıktan korunma konusunda üyelerini eğitmekle yükümlüdür. Aİle ve topluluklar içinde HIV virüsü taşıyan üyeler dışlanmamalı, aksine ilgi ve destekle kucaklanmalıdır. HIV/AIDS ile yaşayan bireylere destek olabilecek aileler ve içinde yaşadıkları topluluklar elden geldiğince desteklenmelidir. HIV virüsü taşıyan fertleri olan aileler ayrımcılığa maruz bırakılmamalı, bulundukları toplulukta damgalanmamalıdır.

Madde 16. Kültür, eğitim ve din kurumları AIDS'le ilgili konularda eğitim vermeli, bilgi ve korunma malzemesini temin etmeli, hoşgörü ve işbirliğini teşvik etmeli ve HIV/AIDS ile yaşayanlara yönelik ayrımcılığa göz açtırmamalıdır.

Madde 34. HIV pozitif oldukları gerekçesiyle çocuklar okuldan uzaklaştırılamazlar.

Madde 35. Çocuğun sağlık durumunun okul idaresine bildirilmesi gerekli ve zorunlu değildir.

Madde 36.HIV pozitif olan çocuklar hakkında bilgi sahibi olan okul doktoru, müdür, herhangi bir öğretmen ya da görevli bu bilgiyi kesinlikle gizli tutmak zorundadır.

Madde 80. HIV pozitif ya da AIDS hastası kişinin sağlık durumu hakkında gizliliğin korunması yalnız doktor ve sağlık görevlilerinin değil, aynı zamanda sağlık kurumunun idarecileri ve diğer personelinin, sigorta şirketi ya da benzeri yerlerde çalışanların, hatta devletin asal yükümlülüğüdür.(18)
Çocuklarda HIV/AIDS’in Önlenmesi

Doğumsal infeksıyonun önlenmesi üç basamaktan oluşmaktadır:
1 Tüm gebe kadınların bilgilendirilmiş onayla test edilmesi

2.HIV ile enfekte gebe kadınların tedavi edilmesi

3.Yeni doğanın tedavisi (14)

EYLEM PLANI:
Unicef Ülke Programı Eylem Planı (2006–2010 ) HIV/AİDS ile mücadele Öncelikli beş alan arasında sayılmıştır. Ergenlerin HIV/AIDS’le birlikte CYBE geçen diğer hastalıklar ve bunlara karşı nasıl korunmak gerektiği konusunda bilgilendirilmeleri; ve Ulusal bütçeden çocuklara ayrılan payın artırılması. hedeflenmektedir. (15)

POZİTİF YAŞAM DERNEĞİ HUKUK DANIŞMA VERİLERİ:
Pozitif Yaşam Derneği(8) 2006ASğustos-2007 Ağustos aralığında yürütülen proje kapsamında elde edilen ,tanı almış danışanlarla yapılan Hukuk Danışma verilerine göre (9)HIV tanısı alan yetişkinlerin yaşamış olduğu sorunlar, çocukları doğrudan etkilemektedir.

Yetişkinler büyük oranda ayrımcılığa maruz kalmakta,tıbbi bilgilerin gizliliğinin sağlanmamasından dolayı işlerini kaybetmekte ve sosyal güvencelerini yitirmektedirBu durum çocuğun refahını doğrudan etkilediği gibi çocuğun tanı alması da benzer sorunlara yol açmakta ve çocuğun eğitim hakkı ,okula devam eden diğer öğrenci velileri ve idarenin hatalı tutumları nedeni ile ihlal edilmektedir.

Bu büyük oranda HIV/AIDS konusunda yetersiz ve yanlış bilgilendirme ile ilgili bulunmaktadır.Bulaşma yolları konusunda yaygın ,doğru ve yeterli bir eğitim sağlanamamıştır.

Tıbbi bilgilerin gizliğinin sağlanması ve HIV tanısı alan çocukların bu bilgilerinin özensizce açıklanmasının önüne geçilememiştir.Ulusal Ve Uluslar arası insan hakları ve özel olarak hasta ve çocuk hakları uygulamada gözetilmemektedir.

Gebe kadınlarda ,gebelik dönemlerinde isteğe bağlı hiv testi yaptırılması,doğum esnasında bebeğin korunmasına olanak sağlamaktadır.Sosyal güvenceden yoksunluk bu olanağı ortadan kaldırmaktadır.Bildirilen vakalarda tıbbi yardım bağışlarla sağlanmıştır.(16)

Tıbbi bilgilerin gizliğinin sağlanması ve HIV tanısı alan çocukların bu bilgilerinin özensizce açıklanmasının önüne geçilememiştir.Ulusal Ve Uluslar arası insan hakları ve özel olarak hasta ve çocuk hakları uygulamada gözetilmemektedir.

Diğer yandan hiv tanısı alan kişiler içinde kadınların sayısı giderek artmaktadır. Yaşları doğurganlık çağına uygun olan kadınların tanı alması ve tedaviye ulaşmaları sadece kadınları değil,doğacak çocukları da olumlu etkileyen bir gelişme olacaktır.

YAPILMASI GEREKENLER:

Aileden başlayarak ulusal ve uluslararası yasal düzenlemelere kadar her düzeyde çocuklara yönelik koruyucu ortamların güçlendirilmesi.
Halen genel HIV/AIDS mücadele fonları arasında küçük bir paya sahip olan kimsesiz ve güç durumdaki çocuklara yönelik programları destekleyecek fonların artırılması.
Bu çocukları kapsayan projelerin ölçek olarak genişletilmesi.
Antiretroviral tedavi imkanlarını yaygınlaştırarak hasta yetişkinlerin yaşam sürelerinin uzatılması ve HIV/AIDS’e ilişkin bilinç ve duyarlılık düzeyinin yükseltilmesi.
Etkililiğini kanıtlamış teknikleri ve müdahaleleri yaygınlaştırarak çocuklar arasında yeni enfeksiyonların önlenmesi.

Eğitimin önündeki, harçlar ve diğer engellerin kaldırılması.

HIV/AIDS’le karşılıklı etkileşim sonucunda çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri daha da artıran yoksulluk ve silahlı çatışma gibi olgulara karşı mücadele edilmesi. (17)


.

KAYNAKLAR:

1-Unicef Dünya Çocuklarının Durumu 2002 Raporu

2-Unicef :Uçurumun Eşiğindeki Çocuklar 2004 Raporu

3-Ünicef Dünya Çocuklarının Durumu 2005 Raporu

4-Unicef HIV/AİDS için Küresel Kampanya Hedefleri

5-Unicef HIV/AIDS Küresel Kampanya Değerlendirmesi

6-HIV/AIDS Hastalığında Görülen Ruhsal Sorunlar, HIV (+) Çocuk Ve Ergenler
Prof.Dr.Z. Bengi Semerci
Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi

7-http://www.haberler.com/aids-li-kana-rekor-tazminat-haberi/

8-Selahhattin Demirer HIV le Yaşamak Güneş Kitabevi

9- Pozitif Yaşam Derneği 2006 Ağustos-2007 Ağustos Proje Dönemi Hukuk Danışma
İstatistikleri Av.Habibe Yılmaz Kayar.

10- DİE ve DPT Nüfus Projeksiyon Tahminleri (1990 – 2010)

11-HIV/AIDS Durum Analizi, 2003; BM HIV/AIDS Tema Grubu

12-T.C. Sağlık Bakanlığı HIV/AIDS Veri Tabloları; 01 Ekim 1985 – 31 Aralık 2006

13-Unicef Ergen Sağlığı ve Gelişimi

14-Çocuk sağlığı Çocuklarda HIV Enfeksiyonu
Prof. Dr Serpil Uğur Baysal
İstanbul Üniv. Çocuk Sağlığı Enst. Aile Sağlığı Anabilim Dalı

15-UNICEF Türkiye, Ulusal Eylem Planı, 2006 -2010

16-Pozitif Yaşam Derneği

17-HIV/AIDS Yüzünden Kimsesiz ya da Güç Durumda Kalan Çocuklar (6)

18- Ulusal AIDS Komisyonu'nun Ocak 1999'da yayınladığı "AIDS'in önlenmesinde İnsan Hakları ve Kamu Özgürlükleri'nin Korunması
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Hiv/aids Ve Çocuklar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Habibe Yılmaz Kayar'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
30-11-2007 - 22:46
(5991 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Henüz hiç değerlendirilmedi.
Okuyucu
9031
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 20 saat 49 dakika 40 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,51 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 23156, Kelime Sayısı : 2956, Boyut : 22,61 Kb.
* 7 kez yazdırıldı.
* 3 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 718
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03703308 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.