AV. GÜLSÜM SEZEN
İÇİNDEKİLER
İçindekiler………………………………………………..................... ........2
Önsöz ……………………………………………………………………...3
Giriş……………………………………………………………..................4
TÜRK HUKUK SİSTEMİNDE İSTİNAF KANUN YOLU
Hukuk Sistemimizde ve Tarihsel Süreçte Yeri……….................................5
Niteliği…………………………………………………………..................6
Amacı……………………………………………………......................... ...7
Temyiz Kanun Yolundan Farkı……………………………………………8
İşleyişi……………………………………………………...................... .....8-10
Yabancı Hukuklar ve Mukayeseli Hukukta İstinaf Kanun Yolu.................10-12
5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununun Hazırlanışı ve Amacı………12-13
5271 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun İlgili Hükümleri…….14-33
5271 Sayılı Kanun Hakkında Genel Değerlendirme………………………34
5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun İlgili Hükümleri…………………………………………..……………………...34-43
5235 Sayılı Kanun Hakkında Genel Değerlendirme………………………44
İstinaf Kurumu ile İlgili Lehte Görüşler…………………..........................45-46
İstinaf Kurumu ile İlgili Aleyhte Görüşler………………………………...46-48
Konu Üzerinde Araştırma ve Değerlendirme Çalışması………………......49-51
Bireysel Kanaatim ve Sonuç………………………………………………53-55
Konu Dizini………………………………………………………………..56
Kaynakça…………………………………………………………………..57
CEZA YARGILAMASINDA
İSTİNAF KANUN YOLU
GİRİŞ
İstinaf; Osmanlıca kökenli bir sözcük olup, sözlük anlamıyla yeniden, baştan başlama demektir. İstinaf sözcüğünün İngiliz Dilinde karşılığı “appelation”; “istinaf mahkemesi”nin ise “appelation court” tur.
İstinaf; hukuk bakımından basit anlamıyla, ilk derece mahkemeleri ile Yargıtay Yüksek Mahkemesi arasında bir üst mahkemeye; daha da doğrusu bu mahkemenin gördüğü göreve verilen isimdir.
“İstinaf”ı hukuksal terim bazında ele aldığımızda, daha geniş bir açıklama mümkün olur: İstinaf, ikinci derece bir olağan kanun yoludur. Bu kanun yolunda, ilk derece mahkemelerinde verilen kararlar hem maddi, hem de hukuksal açıdan denetlenir. Maddi denetim, hükmün esasını oluşturan ve tartışmalı olan delillerin incelenmesidir. Hukuksal denetim ise; hükmün hukuka uygunluk bakımından incelenmesidir. O halde geniş bir denetim söz konusudur. İstinaf mahkemesi; ilk derece mahkemesinin verdiği kararı, istinaf sözcüğünün kelime anlamına yakışır şekilde baştan ele alarak, olay yargılaması yapar.
{İstinafın bir kanun yolu olarak görevi, amaçları, niteliği ve hukuk sistemimizde ve tarihi süreçte yeri, Yeni Ceza Muhakemesi Kanunumuzda düzenlenmesi ve bu konuda mevcut olumlu ve olumsuz kanaatlere ileri bölümlerde yer verilecektir.}
TÜRK HUKUK SİSTEMİNDE
İSTİNAF KANUN YOLU
HUKUK SİSTEMİMİZ ve TARİHSEL SÜREÇTE YERİ
İstinaf kanun yolu, tarihimizde ilk olarak 1864’te Nizamiye Mahkemeleri bakımından kabul edilmiştir. Bundan sonraki süreçte, Cumhuriyetin kuruluş aşamasında istinafın, Asliye Mahkemeleri aracılığıyla uygulanması düşünülmüş ise de, özellikle batı hukukunu bilen hâkim sayısının pek az olması nedeniyle bu gerçekleştirilememiştir. 1864’te kurulmuş olan mahkemeler ise, 1924’te kaldırılmıştır.
1932 yılında İstinaf Mahkemelerinin tekrar kurulması yönünde geniş bir tasarı hazırlandı. Bu tasarıyı sırayla 1952, 1975, 1977, 1993 ve 2002 tasarıları izledi.
[Ek bilgi olarak belirtilmelidir ki, 1993 tasarısında mevcut olan önemli bir eksiklik, talep sonucuna ilişkin bir bendin bulunmamasıydı.]
Son olarak ise istinaf; 2004.5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile sistemimize yeniden girdi.
Ayrıca belirtilmelidir ki; halen yürürlükte bulunan “Denizde Zapt ve Müsadere Kanunu” muzda istinaf düzenlenmiş bulunmaktadır. Farklı isimle düzenlenmiş olsa da, nitelik bakımından istinaf olan kanun yollarının kabul edildiği “Gümrük Kanunu” gibi kanunlarımızda da istinaf yer almaktadır.
NİTELİĞİ
Yeni Ceza Adalet Sistemimize Haziran 2005’te giren, ancak mahkemelerinin kurulması iki yıl sürecek olan istinaf, Yeni Ceza Muhakemesi Kanunumuzla getirilen en önemli yeniliklerdendir. 1993 Tasarısı, bu kanun yoluna “üst mahkeme kanun yolu” demişti. 2002 Tasarısı ise aslına dönmüş ve isabetli olarak “istinaf” terimini kullanmıştır.
Yukarıda da belirtildiği gibi istinaf; ikinci derece olağan bir kanun yoludur: Kesin hükümden sonra değil, önce başvurulan bir yol olması nedeniyle olağandır. İlk derece mahkemesine göre bir üst mahkeme niteliği taşıması ve ilk derece mahkemesinin verdiği kararların maddi ve hukuki denetimini yapması nedeniyle de ikinci derecedir. Bu bakımlardan itiraz ile istinaf kanun yolu arasında bir yakınlık bulunmaktadır. Ancak istinaf, mahkemelerin son kararlarına karşı başvurulan bir kanun yoludur. Bu bakımdan da istinaf kanun yolu ile temyiz kanun yolu arasında bir yakınlık vardır. Ancak temyiz yolunda sadece hukuksal uygunluk bakımından inceleme yapılırken, istinaf yolunda maddi denetim de yapılmaktadır.1
Bu kurum ile ceza yargılaması 3 aşamalı bir hal almaktadır.
AMACI
İstinafın olağan kanun yollarından olması nedeniyle, konuya genel olarak kanun yollarının amaçları ile giriş yapmak daha uygun olacaktır.
Mukayeseli Hukuka bakıldığında; bir görüşe göre, kanun yollarının amacı, kişisel hakların optimal derecede korunması, maddi gerçeğe olabildiğince yakın bir hüküm elde edilmesidir. Başka bir görüşe göre ise; hakkında kanun yoluna başvurulan kararın içinde bulunan doğru olduğuna dair teminatı bertaraf etmektir. Bu konuda başka görüşler de bulunmaktadır.
Sonuç olarak; kanun yollarının amacının ne olduğu konusunda ne Mukayeseli Hukukta, ne de doktrinimizde görüş birliği sağlanamamakla birlikte, genel olarak daha elverişli bir sonuç alma ve bunun yanında karar ahengini de olanaklar ölçüsünde sağlama amacı bulunduğunu söyleyebiliriz.
İstinaf kanun yolunu ülkemiz bazında ve müstakil olarak ele aldığımızda ise ortaya başka noktalar da çıkmaktadır. Bilindiği üzere; ülkemizde adalet mekanizmasının işleyişinde aksaklıklar bulunduğu, yargılama süresinin bazı nedenlerle uzadığı, Yargıtay’ın iş yükünün fazla olduğu, bilhassa ceza davalarında maddi gerçeğe ulaşabilme oranının düşük olduğu, tüm bu nedenlerle kamu nazarında adalete olan güvenin sarsılmış olduğu konularında görüş birliği, hiç olmazsa ‘görüş çokluğu’ mevcuttur. Bu şartlar altında yargılama hizmetini iyileştirme çabaları kaçınılmaz olmaktadır. Bu ahval, istinaf kurumunun hukuk sistemimize alınmasını gerekli kılmıştır. Dolayısıyla ve özetle denilebilir ki; istinaf, adalet sistemimizdeki bu sorunları aşabilmenin bir yolu olarak görülmüş ve istinaf ile bu sorunların giderilmesi amaçlanmıştır.
TEMYİZ KANUN YOLUNDAN FARKI
Temyiz yolunda milli karar ahenginin sağlanması amaçlanır. Bu bakımdan temyiz, istinafa nazaran daha geniş etki alanına sahip bir kanun yoludur. Fakat temyiz yolunda yalnızca hukuksal denetim, istinafta ise bunun yanı sıra maddi denetim de söz konusudur. Tabii, tüm bu kıyaslamaların yanında, uygulamada kimi zaman göze çarpan ve teoriden ayrılan bir durum vardır ki, bunu da burada eklemek gerekir: Mukayeseli Hukukta üst mahkemenin, yetkisini içtihat yoluyla aştığı tespit edilmektedir.
Ayrıca temyiz ve istinaf kanun yolları arasında bir fark da; sanığın istinaf başvuru dilekçesinde nedenlerin gösterilmemiş olması inceleme yapılmasına engel olmazken, temyiz dilekçesinde temyiz nedenlerinin gösterilmesi mecburidir.
İŞLEYİŞİ
İstinaf davasının açılması aşamasında kanun yolu hakkındaki genel hükümler uygulanır. İstinaf istemi ve süresi, istinaf dilekçesinin etkisi, istinaf isteminin hükmü veren mahkeme tarafından reddi, istinaf konusundaki öninceleme, bölge adliye mahkemelerinin inceleme ve kovuşturması, duruşma hazırlığı, duruşmanın yapılması ve reformatio in peius yasağı konusunda temyiz kanun yolu ile paralellik gösteren hükümler bulunmaktadır. İstinaf Mahkemesinin iki yönlü denetim yapması nedeniyle de, özellikle istinaf duruşmasının, istisnalar dışında, ilk derece mahkemesi duruşmasına benzediği de söylenebilir.
Maddi meselenin incelenmesi, esas mahkemesinin hüküm verirken kullandığı delillerle yeniden temasa geçilmesi demektir. İstinaf Mahkemesi, ilk hükmü yok sayıp her şeyi yeniden yapacak olursa, “klasik istinaf” denilen model söz konusu olur. Yeni Ceza Muhakemesi Kanunumuzda ise bu model değil, modern hukuk sistemlerinin kabul ettiği ve sadece tartışmalı olan delillerin yeniden incelenmesi yöntemi benimsenmiştir.
İlk derece yargılamanın taraflarına istinaf başvuruları bildirilip, beyanda bulunmaları sağlandıktan sonra, dosya bölge adliye mahkemesi savcılığına gönderilir.
Kanunumuzda istinafın işleyişine yönelik şöyle bir sistem kurulmuştur:
* İlk derece yargılamanın taraflarına istinaf başvuruları bildirilip, beyanda bulunmaları sağlandıktan sonra dosya, bölge mahkemesi savcılığına gönderilir.
* Burası, bu konuda bir tebliğname hazırlar ve bunu taraflara bildirir ve bölge mahkemesine gönderir.
* İstinaf yargılaması, Bölge Adliye Mahkemelerinde yapılır.
* İstinaf duruşması yazılı da olabilir, duruşma da yapılabilir.
* İstinaf davasında taraflar rol değiştirebilir.
* İstinaf Mahkemesi önce dosyayı, sonra Cumhuriyet savcısının hazırladığı tebliğnameyi ve dosyayla birlikte sunulan delilleri inceleyerek üç şekilde karar verebilir:
> İlk derece mahkemesi kararını usul ve esas bakımından uygun, delilleri tam ve sübut bakımından değerlendirmeyi de yerinde bulursa, istinaf başvurusunu esastan reddeder.
> İlk derece mahkemesinin kararında mutlak temyiz nedenlerinden birini tespit ederse, hükmü bozar. Bozma istisnadır. Ayrıca ilk derece mahkemesinin bozma kararına karşı direnme hakkı yoktur, genel hükümlere göre işlem yapar.
> İstinaf davasının yerinde olduğunu tespit ederse, esas mahkemenin kararını bozarak duruşma hazırlıklarına başlar. (iptal kararı ve ıslah)
Ayrıca belirtilmelidir ki; kural olarak, toplu hâkim esasına göre işleyen mahkemelerden verilen kararlara karşı istinaf yolu kapalıdır.
YABANCI HUKUKLAR ve MUKAYESELİ HUKUKTA
İSTİNAF KANUN YOLU
Bu bölümde Roma, İngiliz, Fransız ve Alman Hukuklarında istinafın özelliklerine ve Mukayeseli Hukukta istinaf konusunda genel eğilime değinilecektir:
* Roma Hukuku’nda istinaftan söz edebilmek için, mahkeme mevcut olmalıydı,ancak en üst makamın kararına karşı istinaf kanun yolu kapalıydı. 2
* Jürili mahkemeleri kabul eden İngiltere’de; suçluluk kararı, istinaf kanun yolu ile incelenebilmektedir.3
* Fransa’da istinaf, 1808 Fransız Ceza Muhakemesi Kanunu ile kabul edilmiştir. Fransa’da istinaf mahkemeleri (cour d’appel), ilk derece mahkemesi görevi görürler. İddia ve müdafaa değiştirilemez. Yeni Hukuki yollara başvurulabilir.
İstatistiklere göre; Fransa’da ceza işlerinde % 12–13 oranında istinaf yoluna başvurulduğu tespit edilmiştir. Bu arada Fransa; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ek olarak yapılan 7 No.lu Protokolü imzalayarak, mevzuatında değişiklik yapmak zorunda kalmıştır. Buna göre de, ilk derece mahkemesi olan Ağır Ceza Mahkemesi ( la cour d’assises) üzerinde Ağır Ceza İstinaf Mahkemeleri (cours d’assises d’appel) kurulmuş ve bununla pozitif sonuçlar alınmıştır. İstinaf başvuruları da %12den %25e yükselmiştir.
* Alman Ceza Yargılaması Sisteminde ise istinaf, basit ve orta ağırlıktaki suçlarda kabul edilmiştir. Ağır suçlarda istinaf kanun yolu öngörülmemiş, bunlara yalnızca temyiz yolu açık bırakılmıştır. Bu durum, hukukçular arasında kuşku ve eleştirilere yol açmaktadır. Ayrıca Alman Hukuku’nda “suprungrevision” denilen, istinafın atlanıp doğrudan doğruya temyize başvurulması yönteminin bizim hukuk sistemimizde benimsenmediğini de belirtmek gerekir.
Görüldüğü üzere istinaf, gelişmiş çoğu ülkenin hukuk sisteminde yer almakla birlikte bu kurumu kaldırma eğiliminde olan ülkeler de bulunmaktadır. Nitekim bu ülkelerden biri de, istinafı zaten geri plana çekmiş bulunan Almanya’dır.
Mukayeseli Hukukta da yeni eğilim, ilk derece yargılamasının ciddi şekilde yapılması ve bir daha vakıa incelemesine girişilmemesi yönündedir.
5271 SAYILI
CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN
HAZIRLANIŞI ve AMACI
Ceza Muhakemesi Kanunu, kısa sürede hazırlanmış bir kanun değildir. 1999’da hazırlanan CMUK tasarısı ve bunu izleyen 2001 tasarısı esas alınarak düzenlemelere gidilmiştir. Bu çalışmada Mukayeseli Hukuk, insan hakları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ve doktrin göz önünde bulundurulmuştur.
Ceza Muhakemesi Kanunun genel amacı; insan haklarına halel getirmeden maddi gerçeğe ulaşmak olduğu için, “delilden sanığa sistemi” konulmak istenmiştir. Adil yargılanma esası da çerçeve olarak alınmıştır.
Gerçekten de, 1412 Sayılı Kanun; gerek AİHM tarafından saptanan koşullar, gerekse çağdaş gelişmeler ve genel-geçer bazı gereklilikler bakımından eksik kalmaktaydı. Kanun yolları arasında istinaf kanun yolunun hiç öngörülmemiş olması ise adil yargılanma esasına aykırı olarak nitelendirilebilirdi.
Tasarı çalışmaları sırasında geniş bir karşılaştırmalı ceza usul hukuku araştırmasına girişilmiş; Alman ve Fransız Ceza Usulü Kanunları son halleriyle bütün olarak Türkçe’ye çevrilerek incelenmiş; İtalyan Hukuku, Common Law sistemi ve Siraküza Suç Bilimleri Uluslar arası Yüksek Enstitüsü’nün etkinlikleri çerçevesinde bulunan raporlar değerlendirilmiş, Yargıtay ve Askeri Yargıtay’ın yerleşmiş kararları göz önünde bulundurulmuştur.4
Tüm bu zahmetli ve özenli çalışmalar sonunda hazırlanmış olan bu kanunla getirilen en önemli yeniliklerden biri, elbette ki istinaf kanun yoludur. Düzenlememiz, ağır suçlarda da bu yola başvurulabilmesi bakımından mehaz Kanundan farklıdır.5
Bu düzenleme, çağdaş sisteme uygundur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna bağlı 7 No.lu Protokolde, tüm hükümlere karşı maddi olgu denetimi yapan bir kanun yolu açılması öngörülmektedir. AİHS 6. maddenin 1.bendi de bu doğrultuda temel nitelikte bir kural addedilebilir:
AİHS m.6/1 : “ Her şahıs;…… bir mahkeme tarafından, davasının makul süre içerisinde, hakkaniyete uygun ve aleni surette dinlenmesini isteme hakkına sahiptir.”
Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye hakkında verdiği bazı kararlarda; sadece temyiz yolunun açık olmasını ve maddi olgunun tekrar incelenememesini, ihlal gerekçeleri arasında saymıştır.6
Sonuç olarak tüm bu nedenlerle, Yeni Ceza Muhakemesi Kanunumuz ile önemli ve gerekli yenilikler getirildiği söylenebilir.
GEREKÇELERİYLE
5271 SAYILI
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU
5271 Sayılı Kanunumuzda istinaf ile ilgili hükümler 272 ve 285inci maddeler arasında düzenlenmiştir. Bu hükümlerden bir bölümü, temyizle ilgili hükümlerden nakledilmiştir.
İstinaf
MADDE 272.- (1) İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, onbeş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemesince re’sen incelenir.
(2) Hükümden önce verilip, hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararlarına karşı da hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulabilir.
(3) Ancak;
a) Sonuç olarak belirlenen ikibin lira dâhil adli para cezasına mahkûmiyet hükümlerine,
b) Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine,
c) Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere
karşı istinaf yoluna gidilemez.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Madde ile ilke olarak, ilk derece ceza mahkemelerinden verilen hüküm ve kararlara karşı istinaf yolu açık tutulmuş, bunlardan onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalar ile ölüm cezalarına ilişkin hükümlerin bölge adliye mahkemesince re’sen incelenmesi uygun görülmüştür. Bu düzenleme ile ilk derece mahkemelerince verilen hükümlerin, doğrudan doğruya temyiz edilemeyeceği, yalnızca istinaf yoluna başvurulabileceği benimsenmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında, hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan kararlara karşı da hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulacağı açıklanmıştır.
Maddenin üçüncü fıkrasında bentler halinde istinaf yoluna başvurulamayacak, diğer bir anlatımla kesin nitelikte olan kararlar açıklanmıştır.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 303 üncü maddesi,5237sayılı Türk Ceza Kanununa uygun olarak redakte edilmiş ve 272 nci madde olarak kabul edilmiştir.
1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun İlgili Maddesi:
Temyizi Kabil Olan ve Olmayan Hükümler:
Madde 305- (Değişik: 21/1/1983- 2789/1 md.)
Ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir. Ancak, onbeş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalar ile ölüm cezalarına ait hükümler hiç bir harç ve masrafa tabi olmaksızın Yargıtayca re’sen tetkik olunur.
1.(Değişik:18/11/1992–3842/28md.) İki milyon liraya kadar (İki milyon dâhil) para cezalarına dair olan hükümler,
2.(Değişik: 18/11/1992 – 3842/28 md.) Yukarı sınırı on milyon lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,
3. Bu Kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,
Temyiz olunamaz.
Bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas olmaz. Ancak haklarında 343 üncü madde hükümleri dairesinde Yargıtay’a başvurulabilir.
*****
İstinaf istemi ve süresi
MADDE 273. - (1) İstinaf istemi, hükmün açıklanmasından itibaren yedi gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Hüküm, istinaf yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa; süre, tebliğ tarihinden başlar.
(3) Asliye ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi içerisindeki sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, mahkemelerinin yargı çevresi içerisindeki asliye ve sulh ceza mahkemelerinin hükümlerine karşı, kararın o yer Cumhuriyet Başsavcılığına geliş tarihinden itibaren yedi gün içinde istinaf yoluna başvurabilirler.
(4) Sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanların dilekçe ve beyanında, başvuruya ilişkin nedenlerin gösterilmemesi inceleme yapılmasına engel olmaz.
(5) Cumhuriyet savcısı, istinaf yoluna başvurma nedenlerini gerekçeleriyle birlikte yazılı isteminde açıkça gösterir. Bu istem ilgililere tebliğ edilir. İlgililer, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde bu husustaki cevaplarını bildirebilirler.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
İstinaf incelemesi, onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalar ile ölüm cezalarına ait hükümler ayrık, başvuru hakkına sahip olanın istemi üzerine yapılır. Başvuru, hükmü veren mahkemeye dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine beyanda bulunulması şeklinde olur. Beyan tutanağa geçirilir ve hâkime onaylattırılır.
Tutuklu sanık, 293 üncü madde uyarınca başvurusunu, tutuklu bulunduğu kurum müdürüne de yapabilir.
İstinaf yoluna başvuru süresi yedi gün olup, bu süre hükmün açılanması, açıklama kanun yoluna başvuru hakkı olanların yokluğunda yapılmış ise süre hükmün tebliği tarihinden itibaren başlayacaktır.
Asliye ceza mahkemelerinde görevli Cumhuriyet savcıları, bu mahkemenin yargı çevresine dâhil olan sulh ceza mahkemelerinin; ağır ceza mahkemelerinin Cumhuriyet savcıları da, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresi içerisinde yer alan asliye ve sulh ceza mahkemelerinin hükümlerine karşı, kararın kendilerine geliş tarihinden itibaren yedi gün içinde istinaf yoluna başvurabilirler.
Maddenin dördüncü fıkrasına göre sanık, katılan, katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görenler istinaf yoluna başvuru dilekçelerinde veya beyanlarında başvuru nedenlerini gösterebilecekleri gibi, göstermemiş olmaları inceleme yapılmasına engel değildir. Hükmün, istinaf yoluna başvurabilir olması veya başvuranın buna hakkının bulunması incelenmesi için yeterlidir. Ancak, beşinci fıkra gereğince Cumhuriyet savcılarının istinaf yoluna başvuru nedenlerini yazılı istemlerinde gerekçeleriyle birlikte ve açıkça göstermeleri zorunludur.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 304 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan ‘mahkemeleri’ ibareleri, ‘mahkemelerinde bulunan’, son fıkradaki ‘taraflar’ ibareleri ‘ilgililer’ şeklinde değiştirilmiş ve 273 üncü madde olarak kabul edilmiştir.
1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun İlgili Maddesi:
Temyiz talebi ve süresi:
Madde 310- (Değişik: 21/5/1985 – 3206/60 md.)
Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine yapılacak beyanla olur. Beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime tasdik ettirilir.
Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar.
Sulh mahkemelerinin temyizi kabul kararları, yargı çevresi içinde bulundukları asliye ve ağır ceza mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet savcıları tarafından, tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz edilebilir.
*****
Eski hale getirme süresi içinde istinaf süresinin işlemesi
MADDE 274. – (1) Sanık, yokluğunda aleyhine verilen hükümlere karşı eski hale getirme isteminde bulunabilir. Eski hale getirme süresi içinde de istinaf süresi işler. Sanığın eski hale getirme isteminde bulunduğu hallerde, ayrıca istinaf isteminde bulunması gerekir. Bu halde istinaf istemiyle ilişkili işler, eski hale getirme istemi hakkında karar verilinceye kadar ertelenir.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Madde 305.- Maddeye göre sanık, yokluğunda verilen ve aleyhine olan hükümlerle ilgili olarak eski hale getirme isteminde bulunabilir. Bu istem 42 nci ve 43 üncü maddelerde açıklanan koşullara ve süreye bağlıdır.
Eski hale getirme süresi içinde istinaf süresi de işler. Bu nedenle istinaf yoluna başvurma hakkının korunabilmesi için eski hale getirme isteminde bulunulduğunda ayrıca istinaf başvurusunun da yapılması gerekir.
Bu durumda istinaf yoluna başvuruyla ilişkili işler, eski hale getirme istemi hakkında karar verilinceye kadar ertelenir. Önce eski hale getirme istemi ve buna göre de istinaf istemi karara bağlanır.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 305 inci maddesi, 274 üncü madde olarak aynen kabul edilmiştir.
1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun İlgili Maddesi:
Eski hale getirme müddeti içinde temyiz müddetinin cereyanı:
Madde 311 – (Değişik: 8/6/1936–3000/1 md.)
Maznun aleyhine gıyaben sadır olan hükümlerde eski hale getirme talebinin müddeti içinde temyiz müddeti de cereyan eder. Maznun, eski hale getirme talebinde bulunur ise bu talebin reddi ihtimalini nazara alarak müddeti içinde istidaname vermek veya zabıt kâtibine bir beyan yapmakla temyiz talebinde bulunmalıdır. Bu halde taalluk eyleyen işler eski hale getirme talebi hakkında karar verilinceye kadar tehir olunur.
(İkinci fıkra Mülga:21/51985–3206/82 md.)
Eski hale getirme talebinde bulunmaksızın temyiz yoluna gidilmiş ise bu muamele; eski hale getirme talebi hakkından vazgeçmeği gösterir.
*****
İstinaf başvurusunun etkisi
MADDE 275. – (1) Süresi içinde yapılan istinaf başvurusu, hükmün kesinleşmesini engeller.
(2) Hüküm, istinaf yoluna başvuran Cumhuriyet savcısına veya ilgililere gerekçesiyle birlikte açıklanmamışsa; hükme karşı istinaf yoluna başvurulduğunun mahkemece öğrenilmesinden itibaren gerekçe yedi gün içinde tebliğ edilir.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Madde 306. – Maddeye göre 304 üncü madde belirtilen süre içinde yapılan ve geçerli olan istinaf başvurusu tüm yönleriyle hükmün kesinleşmesini önleyecektir.
Duruşmada yalnızca hüküm fıkrası açıklanmış, diğer bir anlatımla gerekçesi tümüyle açıklanmamışsa; hükme karşı istinaf yoluna başvurulduğunun mahkemece öğrenilmesinden itibaren yedi gün içinde gerekçesinin tebliğ edilmesi gerekir.
Maddenin ikinci fıkrasında öngörülen yedi günlük sürenin, 244 üncü maddenin üçüncü fıkrası gereğince, hükmün gerekçesinin yazılıp dosyaya konulmasından itibaren başlayacağında kuşku yoktur.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 306 ncı maddesinin ikinci fıkrasındaki ‘taraflara’ ibaresi ‘ilgililere’ şeklinde değiştirilmiş ve 275 inci madde olarak kabul edilmiştir.
1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunun İlgili Maddesi:
Temyiz istidasının tesiri:
Madde 312 – (Değişik: 8/6/1936–3006/1 md.)
Müddeti içinde verilen temyiz istidası, hükmün kat’ileşmesine mani olur.
Hüküm, temyiz eden tarafa esbabı mucibesi ile tefhim edilmemişse temyiz olunduğuna mahkemenin ıttılaından bir hafta önce tebliğ edilir.
*****
İstinaf isteminin hükmü veren muhakemece reddi
MADDE 276. – (1) istinaf istemi, kanuni sürenin geçmesinden sonra veya aleyhine istinaf yoluna başvurulamayacak bir hükme karşı yapılmışsa ya da istinaf yoluna başvuranın buna hakkı yoksa, hükmü veren mahkeme bir kararla dilekçeyi reddeder.
(2) İstinaf başvurusunda Cumhuriyet savcısı veya ilgililer, red kararının kendilerine tebliğinden itibaren yedi gün içinde bölge adliye mahkemesinden bu hususta bir karar verilmesini isteyebilirler. Bu takdirde dosya bölge adliye mahkemesine gönderilir. Ancak, bu nedenle hükmün infazı ertelenemez.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Hükmü veren mahkeme, başvuruyu, yasal sürede yapılıp yapılmadığı, hükmün istinaf yoluna başvurulabilir nitelikte olup olmadığı, istinaf yoluna başvuranın buna hakkı bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı biçimde inceler.
İstinaf yoluna başvuru isteminin yasal sürenin geçmesinden sonra yapıldığı veya hükme karşı istinaf yoluna başvuru olanağının bulunmadığı veya başvuranın buna hakkı olmadığı saptanırsa dilekçenin reddine karar verilir. Karar ilgiliye tebliğ olunur.
Cumhuriyet savcısı veya taraf, red kararının kendilerine tebliğinden itibaren yedi gün içinde bölge adliye mahkemesinden bir karar verilmesini isteyebilirler. Bu durumda dosya bölge adliye mahkemesine gönderilir. Ancak bu işlem, hükmün infazının ertelenmesine neden olmaz. Bölge adliye mahkemesinin bu konuda vereceği karar kesin olup, bu karara karşı temyiz yoluna gidilemez.
Maddenin Adalet Komisyonundaki Gerekçesi:
Tasarının 307 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki ‘taraflara’ ibaresi, ‘ilgililere’ şeklinde değiştirilmiş 276 ncı madde olarak kabul edilmiştir.
1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun İlgili Maddesi:
Temyiz talebinin kabule şayan olmamasından dolayı hükmü veren mahkemece reddi:
Madde 315 – (Değişik: 8/6/1936–3006/1 md.)
(Değişik: 21/5/1985 - 3206/62 md.) Temyiz isteği kanuni sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmişse veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan mahkeme bir karar ile temyiz dilekçesini reddeder.
Temyiz eden taraf red kararının kendisine tebliğinden itibaren bir hafta içinde Temyiz Mahkemesinden bu hususta bir karar verilmesini talep edebilir. Bu takdirde dosya temyiz mahkemesine gönderilir. Şu kadar ki, bu sebepten dolayı hükmün infazı tehir olunmaz.
*****
İstinaf isteminin tebliği ve cevabı
MADDE 277. – (1) 276 ncı maddeye göre hükmü veren mahkemece reddedilmeyen istinaf dilekçesi veya beyana ilişkin tutanağın bir örneği karşı tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevabını verebilir.
(2) Karşı taraf sanık ise, bir tutanağa bağlanmak üzere zabıt kâtibine yapılacak bir beyanla da cevabını verebilir. Cevap verildikten veya bunun için belirli bir süre bittikten sonra dava dosyası, bölge adliye mahkemesine sunulmak üzere Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
(3) 262 ve 263 üncü madde hükümleri saklıdır.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Hükmü veren mahkemece 307 nci maddeye göre ret nedeni bulunmayan istinaf dilekçesi veya beyanın bir örneği Cumhuriyet savcısı veya karşı tarafa tebliğ olunacaktır.
Karşı taraf buna yedi gün içinde yazı ile yanıt verebilir. Ancak karşı taraf sanık ise bu hususta zabıt kâtibine tutanağa geçirilmek üzere yanıtını sözle de bildirebilir.
Sanığın yasal temsilcisi ve eşi 292 nci ve tutuklu sanık 293 üncü madde hükümlerinden yaralanabilirler.
Yanıtlar verildikten veya öngörülen süre bittikten sonra dava dosyası, bölge adliye mahkemesine sunulmak üzere, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 308 inci maddesi, 277 nci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun İlgili Maddesi:
Temyiz istida ve layihasının tebliği ve cevabı:
Madde 316 – (Değişik: 8/6/1936–3006/1 md.)
315 inci maddeye göre hükmü veren mahkemece reddedilmeyen temyiz talebine dair istida ve varsa yalnız layihanın bir sureti temyiz talebinde bulunan tarafın hasmına tebliğ olunur. Hasım tarafı bir hafta içinde yazı ile cevabı verebilir.
Temyiz eden tarafın hasmı maznun ise bu hususta bir zabıt varakası tutulmak üzere zabıt kâtibine yapılacak bir beyanla da cevabı verebilir. Cevap layihası verildikten veya bunun için muayyen müddet bittikten sonra dava dosyası Cumhuriyet Müddeiumumîsi tarafından temyiz mahkemesine verilmek üzere Cumhuriyet Başmüddeimumiliğine gönderilir.
(Ek: 2/1/2003-4778/2 md. ; Değişik: 19/3/2003/4829/20 md.) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde sanık veya müdafii ile müdahil, şahsi davacı veya vekillerine dairesince tebliğ olunur. İlgili taraf tebliğden yedi gün içinde yazılı olarak cevap verebilir.
(Ek: 19/3/2003–4829/20 md.) Üçüncü fıkra uyarınca yapılacak tebligatlar, Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine yapılmasıyla geçerli olur.
*****
Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının görevi
MADDE 278. – (1) Dava dosyası, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına geldiğinde incelenerek, varsa tebligat eksikliklerinin giderilmesi sağlandıktan ve sunulması gereken belge ve deliller de eklendikten sonra, yazılı düşünceyi içeren bir tebliğname ile birlikte bölge adliye mahkemesi ceza dairesine verilir. Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname ilgililere de tebliğ olunur.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Madde, istinaf yoluna başvurulan dava dosyalarının bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesi üzerine yapılacak işlemleri düzenlemektedir.
Dosyanın incelenmek veya duruşma yapılmak üzere bölge adliye mahkemesi ceza dairesine gönderilmeden önce, varsa tebligata, belge ve delillere ilişkin eksikliklerin giderilmesi, yazılı düşünceyi içeren bir tebliğnamenin de eklenmesi gerekli görülmüştür.
Maddenin son cümlesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları dikkate alınarak, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamenin taraflara tebliğ edilmesi öngörülmüştür.
Madde Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 309 uncu maddesinin sonunda yer alan ‘taraflara’ ibaresi ‘ilgililere’ şeklinde değiştirilmiş ve 278 inci madde olarak kabul edilmiştir.
*****
Dosya üzerinde ön inceleme
MADDE 279. – (1) Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonunda;
(a) Bölge adliye mahkemesinin yetkili olmadığının anlaşılması halinde dosyanın yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilmesine,
(b) Bölge adliye mahkemesine başvurunun, süresi içinde yapılmadığının, incelenmesi istenen kararın bölge adliye mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığının, başvuranın buna hakkı bulunmadığının anlaşılması halinde istinaf başvurusunun reddine
Karar verilir.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki gerekçesi:
Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığına düzenlenen tebliğnameye bağlı dava dosyası, ilgili ceza dairesine ulaştığında; öncelikle bölge adliye mahkemesinin yetkili olup olmadığının araştırılarak, yetkili olmadığı anlaşılırsa dosyanın yetkili bölge adliye mahkemesine derhal gönderilmesine, yetkili olduğunun anlaşılmasından sonra ise başvurunun süresi içinde yapılıp yapılmadığı, kararın bölge adliye mahkemesince incelenebilecek kararlardan olup olmadığı, başvuranın buna hakkı bulunup bulunmadığı araştırılacak; süresi içinde yapılmadığı, incelenebilecek kararlardan olmadığı, başvuranın buna hakkı bulunmadığı anlaşıldığında işin esasına girilmeden istinaf başvurusunun reddine karar verilecektir.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 310 uncu maddesi, 279 uncu madde olarak aynen kabul edilmiştir.
*****
Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma
MADDE 280. – (1) Bölge adliye mahkemesi, Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesini, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine,
b) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddede belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması halinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
c) Diğer hallerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
Karar verir.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Ön inceleme sonunda haklarında yetkisizlik veya istinaf başvurusunun reddine kararları verilmeyen dava dosyaları delilleriyle birlikte incelenir.
İlk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden eksiksiz ve hukuka uygun olduğu saptandığında, istinaf başvurusunun esastan reddine; ilk derece mahkemesinin kararında 320 nci maddede sayılan hukuka kesin aykırılık hallerinin bulunması durumunda hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilir.
İncelemenin duruşmalı yapılması zorunlu görüldüğünde, gerekirse sanığın tutukluluğuna karar verilerek veya adli kontrole ilişkin tedbirler alınarak duruşma hazırlığına başlanır.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 311 inci maddesinin birinci fıkrasının (3) numaralı bendinde ‘iptal ederek’ ibaresi ‘kaldırarak’ şeklinde düzeltilmiş ve 280 inci madde olarak kabul edilmiştir.
*****
Duruşma hazırlığı
MADDE 281. – (1) Duruşma hazırlığı aşamasında bölge adliye mahkemesi başkanı veya görevlendireceği üye, 175 inci madde hükümlerine uygun olarak duruşma gününü saptar; gerekli çağrıları yapar. Tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda kendi başvurusu üzerine açılacak davanın duruşmasına gelmediğinde davasının reddedileceği ayrıca bildirilir.
(2)Mahkemece, gerekli görülen tanıkların, bilirkişilerin dinlenilmesine ve keşfin yapılmasına karar verilir.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Bölge adliye mahkemesinde duruşma hazırlığı, başkan veya görevlendireceği üye tarafından yapılır. Duruşma günü saptanır ve gerekli çağrılar yapılır. Tutuksuz sanığa yapılacak çağrıda, kendi başvurusu üzerine açılan davanın duruşmasına gelmediği takdirde davanın reddi kararı verileceği bildirilir. Yine bu aşamada mahkemece, tanıkların, bilirkişilerin dinlenilmesine ve keşif yapılmasına karar verilir: Böylece davanın bir duruşmada sonuçlandırılmasını sağlayıcı önlemler alınır.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 312 inci maddesi 281 inci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
*****
İstisnalar
MADDE 282. – (1) Duruşma açıldığında aşağıda gösterilen istisnalar dışında bu Kanunun duruşma hazırlığı, duruşma ve karara ilişkin hükümleri uygulanır:
a) Duruşma, bu Kanunun ön gördüğü genel hükümlere göre başladıktan sonra görevlendirilen üyenin inceleme raporu okunur.
b) İlk derece mahkemesinin gerekçeli hükmü de okunur.
c) İlk derece mahkemesinde dinlenilen tanıkların ifadelerini içeren tutanaklar ile keşif tutanakları, bilirkişi raporu, bölge adliye mahkemesi duruşma hazırlığı aşamasında toplanan delil ve belgeler, yapılmışsa keşif ve bilirkişi açıklamalarına ilişkin tutanak ve raporlar okunur.
d) Bölge adliye mahkemesi duruşmasında dinlenilmeleri gerekli görülen tanık ve bilirkişiler çağırılır.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Bölge adliye mahkemesi duruşmasında, ilke olarak, bu Tasarının duruşmaya ilişkin hükümleri uygulanır. Bunlardan ayrık olarak, bölge adliye mahkemesinde duruşma başladıktan hemen sonra görevlendirilen üyenin inceleme raporu okunur, gerekli görüldüğünde ilk derece mahkemesinin gerekçeli hükmü de okunabilir. Duruşmanın genel hükümlerinden ayrılarak ilk derece mahkemesinde, tanık ifadelerini içeren tutanaklar, bilirkişi raporları, keşif tutanakları ile duruşma hazırlığı aşamasında aynı doğrultuda yapılan işlemlere ait tutanaklar okunmakla yetinilir.
Dosya içeriğine göre duruşmada dinlenilmeleri gerekli görülen tanık ve bilirkişiler mahkemece duruşmaya çağrılıp dinlenilebilirler.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 313 üncü maddesi 282 inci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
*****
Sanık lehine başvurma halinde verilecek hüküm
MADDE 283. – (1) İstinaf yoluna sanık lehine başvurulmuşsa, yeniden verilen hüküm önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Hükme karşı, yalnız sanık veya avukatı veya 292 inci madde uyarınca yasal temsilcisi ve eşi veya Cumhuriyet savcısı tarafından sanık yararına olarak istinaf yoluna başvurulmuşsa, bölge adliye mahkemesince yeniden verilecek hüküm, ilk derece mahkemesince belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Bu kural, gerek cezanın türü ve gerek süresi bakımından geçerli olup, suç niteliğine etkisi yoktur.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 314 üncü maddesi 283 üncü madde olarak aynen kabul edilmiştir.
1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun İlgili Maddesi:
Davaya yeniden bakacak mahkemenin hak ve mecburiyetleri:
MADDE 326- (Değişik: 21/5/1985–3206/66 md.)
Yargıtay’dan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir.
Yargıtay’dan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır. Israr üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.
Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz.
*****
Direnme yasağı
MADDE 284. – (1) Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.
(2) İtiraz ve temyize ilişkin hükümler saklıdır.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
MADDE 315. – Bölge adliye mahkemesince yalnızca 320 inci maddede sayılan hukuka kesin aykırılık hallerinde bozma kararı verilebileceğinden, bu bozma kararlarına karşı ilk derece mahkemelerine direnme hakkı tanınmamış, bunlara karşı herhangi bir kanun yolu da öngörülmemiştir. İtiraz ve temyize ilişkin hükümler saklı tutulmuştur.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 315 inci maddesi 284 üncü madde olarak aynen kabul edilmiştir.
******
Özel kanunların temyize ilişkin hükümleri
MADDE 285. – (1) Türk Ceza Kanununun 18 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü hariç; diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtay’a başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin ilk derece mahkemelerinin karar ve hükümlerine karşı istinaf yoluna başvurulur.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Tasarı ile, ilk derece mahkemelerinin hükümlerine karşı yalnızca istinaf yolu benimsenmiş bulunduğundan, özel kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtay’a başvurulabileceği belirtilmiştir ve bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren karar ve hükümlere karşı istinaf yoluna gidilebilecektir. Böylece, özel kanunlarda yazılı hükümler bakımından tereddüt, giderilmek istenmiştir.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 316 ncı maddesi ‘özel’ ibaresi yerine ‘Türk Ceza Kanununun 18 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü hariç; diğer’ olarak değiştirilmiş ve 285 inci madde olarak kabul edilmiştir.
*****
[ Ayrıca, kanunun doğrudan doğruya istinafla ilgili hükümlerinden olmamakla birlikte, istinafla bağlantılı bulunan 286. , 287. , 288. ve 289. maddeleri de bu bölüme eklemek yaralı olacaktır.]
Temyiz
MADDE 286. – (1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.
(2) Ancak;
a) İlk derece mahkemelerinden beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adli para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
b) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezalarını artırmayan bölge adliye mahkemesi kararları,
c) Sulh ceza mahkemesinin görevine giren suçlarla ilgili olarak ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
d) Adli para cezasını gerektiren suçlarda ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere ilişkin suç niteliğini değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararı,
e) Sadece eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararlarını değiştirmeyen bölge adliye mahkemesi kararları,
f) On yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen beraat kararları ile istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar,
g) Davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen davanın düşmesine, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirine veya istinaf başvurusunun reddine dair kararlar,
h) Yukarıdaki bentlerde yer alan sınırlar içinde kalmak koşuluyla aynı hükümde, cezalardan ve kararlardan birden fazlasını içeren bölge adliye mahkeme kararları,
Temyiz edilemez.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
303 üncü maddede ve gerekçesinde açıklandığı üzere; ilk derece mahkemelerinden verilen, anılan maddenin üçüncü fıkrasında belirtilenler dışında kalan ve davayı sona erdiren beraat, mahkûmiyet, davanın reddi, davanın ortadan kaldırılması veya düşmesi, adli yargı dışındaki bir yargı yerine yönelik görevsizlik, ceza ehliyetsizliği nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığı, tedbir, evlenme nedeniyle dava veya cezanın ertelenmesi hükümlerine karşı yalnızca istinaf yoluna başvurma olanağı sağlanmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında sekiz bent olarak sayılan hallerde, ilk derece mahkemesi hükümleri de bölge adliye mahkemesi kararıyla kesinlik kazanacağından ve 315 inci maddenin açık hükmü nedeniyle bölge adliye mahkemesinin bozma kararlarına direnilemeyeceğinden, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin belirtilenler dışındaki diğer hükümleri temyiz edebilecektir.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 317 inci maddesinde redaksiyon yapılmış ve uygulamada ortaya çıkabilecek sorunları gidermek amacıyla maddede değişiklik yapılmış ve 286 ncı madde olarak kabul edilmiştir.
1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun İlgili Maddesi:
Temyizi Kabil Olan Ve Olmayan Hükümler:
MADDE 305. – (Değişiklik: 21/1/1983-2789/1 md.)
Ceza Mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir ancak on beş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalar ile ölüm cezalarına ait hükümler hiçbir harç ve masrafa tabi olmaksızın Yargıtayca re’sen tetkik olunur.
1) (Değişik: 18/11/1992–3842/28 md.) İki milyon liraya kadar (iki milyon dâhil) para cezalarına dair hükümler,
2) (Değişik: 18/11/1992–3842/28 md.) Yukarı sınırı on milyon lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,
3) Bu Kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,
Temyiz olunamaz.
Bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas olmaz. Ancak haklarında 343 üncü madde hükümleri dairesinde Yargıtay’a başvurulabilir.
*****
Hükümden önceki kararların temyizi
MADDE 287. – (1) Hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden veya başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan mahkeme kararları da hükümle beraber temyiz olunabilir.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Tasarının 297 inci maddesinde Kanunun gösterdiği hallerde hâkim ve mahkeme kararlarına itiraz edilebileceği açıklanmıştır. Diğer yönden, duruşmanın kesintisizliği ilkesi uyarınca hükme etkili olacak, itiraz da edilmeyen ara kararlarına karşı hükümden önce başka bir kanun yoluna başvurma olanağı yoktur.
Madde, gerek hükme etkili olan ve bu nedenle de hükme esas oluşturan ara kararlarının ve gerek itiraz yolu tanınmamış mahkeme kararlarının kanun denetimi dışında kalmasını uygun görmediğinden, bu nitelikteki ilk derece mahkeme kararlarına karşı hükümle birlikte istinaf yoluna gidilebileceğini ve bölge adliye mahkemesinin benzer kararlarının da temyiz olunabileceğini belirtmiştir.
İlk derece mahkemelerince hükümden önce verilip hükme esas teşkil eden ve başkaca kanun yolu öngörülmemiş olan kararlarına karşı hükümle birlikte istinaf yoluna başvurulduğunda, bu mahkemece gerekirse yeniden duruşma yapılarak çekişme çözülebilecektir.
Doğal olarak taraflar bölge adliye mahkemelerinin aynı tür kararları bakımından da Yargıtay’a başvurma hakkına sahiptirler.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 318 inci maddesinde yer alan ‘kararlar’ ibaresi, açıklık getirilmek üzere ‘mahkeme kararları’ şeklinde değiştirilmiş ve 287 inci madde olarak kabul edilmiştir.
1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun İlgili Maddesi:
Hükümden evvelki kararların temyizi:
MADDE 306 – Hükümden evvel verilip hükme esas teşkil eden kararlar dahi hükümle bertaraf temyiz olunabilir.
*****
Temyiz nedeni
MADDE 288. – (1) Temyiz, ancak hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayanır.
(2) Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Madde 319. – Tasarı, 1412 sayılı Kanundan ayrılarak ‘kanuna aykırılık’ yerine, daha geniş anlamlı ve amaca uygun olan ‘hukuka aykırılık’ sözcüklerine yer vermiştir.
Yargılanmanın konusunu oluşturan cezai uyuşmazlık çözüldükten ve maddi gerçeğe ulaşıldıktan sonra ilgili hukuk kuralının eksik veya yanlış uygulanması veya hiç uygulanmaması, hukuka aykırılığı oluşturur.
Hukuk kuralı deyimi, temel hukuk ilkelerini, yazılı olan ve olmayan hukuk kurallarını, yargılama hukukuna ilişkin kurallarla maddi hukuka ilişkin kuraların tümünü kapsar.
Temyiz başvurusunun hükmün hukuka aykırı olması nedenine dayandırılması gerekir. Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde, elbette ki, hukuka aykırılık oluşturur.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 319 uncu maddesi 288 inci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun İlgili Maddesi:
Temyiz sebebi:
MADDE 307. – Temyiz ancak hükmün kanuna muhalif olması sebebine müstenit olur.
Hukuki bir kaidenin tatbik edilmemesi yahut yanlış tatbik edilmesi kanuna muhalefettir.
*****
Hukuka kesin aykırılık halleri
MADDE 289. – (1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hallerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu halde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlal edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.
Maddenin Hükümet Tasarısındaki Gerekçesi:
Madde, kesin temyiz veya kesin bozma nedenleri de denilen hukuka kesin aykırılık hallerini göstermektedir. Bu haller varsa aykırılığın hükme etki ettiği kabul edilecektir. Temyiz merciinin artık bunların bozmayı gerektirip gerektirmediğini araştırma ve takdir yetkisi olmayacaktır.
Bu haller:
1. Mahkemenin kanunun belirttiğinden çok veya eksik veya yetkili olmayan hâkimin katılmasıyla oluşması; böylece kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması,
2. 23 ve 24 üncü maddelerde açıklanan hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması,
3. 25 inci ve izleyen maddelerde belirtilen geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi ileri sürülmüş ve kabul edilmiş olan veya bu konudaki istem kanuna aykırı olarak reddedilmiş hâkimin hükme katılması,
4. Mahkemenin, davaya bakmak kendi görevini aştığı veya dışında kaldığı (örneğin; davaya özel görevli mahkemenin veya adli yargı dışında bir yargı yerinin bakması gerektiği) halde kendisini görevli kabul etmesi veya süresinde yapılmış yetkisizlik iddiasını yasaya aykırı olarak ret ve kendini yetkili saymış bulunması,
5. Sulh ceza mahkemeleri hariç Cumhuriyet savcısı, 194 üncü maddede belirtilen zabıt kâtibi, kanunun kabul ettiği durumlarda zorunlu avukat ile yasanın olanak sağlanmadığı hallerde sanığın yokluğunda duruşma yapılması,
6. Duruşmanın kapalı yapılabileceği ve hükmün de kapalı duruşmada açıklanabileceği belirtilen haller ve uyulması gereken kurallar dışında, gerek yargılanmada gerek hükümde açıklık kuralına aykırı davranılması,
7. Hükmün 242 inci maddede türlerine göre ve ayrıntılı olarak açıklanan biçimde gerekçeyi içermemesi,
8. Savunma hakkının hükmü etkileyecek nitelikte ve derecede sınırlandırılmış olmasıdır.
Maddenin Adalet Komisyonu Raporundaki Gerekçesi:
Tasarının 320 nci maddesi 289 uncu madde olarak aynen kabul edilmiştir.
1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunun İlgili Maddesi:
Kanuna muhalefet halleri:
MADDE 308. – Aşağıda yazılı hallerde kanuna mutlaka muhalefet edilmiş sayılır:
1- Mahkemenin kanun dairesinde teşekkül etmemiş olması,
2- Hâkimlik vazifesine iştirakten kanunen memnu olan bir hâkimin hükme iştirak etmesi,
3- Makbul şüpheden dolayı hakkında ret talebi vaki olup da, bu talep kabul olunduğu halde hâkimin hükme iştirak etmesi yahut bu talebin kanuna mugayir olarak reddolunması suretiyle hâkimin hükme iştirak ettirilmesi,
4- Mahkemenin kanuna muhalif olarak davaya bakmaya kendini vazifeli veya salahiyetli görmesi,
5- Cumhuriyet Müddeiumumîsi yahut kanunen vücudu lazım diğer şahsın gıyabında duruşma yapılması,
6- Şifahi bir duruşma neticesi olarak verilen hükümde aleni muhakeme kaidesinin ihlal edilmesi,
7- Hükmün esbabı mücibeyi ihtiva etmemesi,
8- Hüküm için mühim olan noktalarda mahkeme kararı ile müdafaa hakkının tahdit edilmiş olması.
[ Bu bölümde bulunan gerekçe ve ek bilgilerin tamamı, Sayın Erdal NOYAN’ın “Ceza Muhakemesi” isimli kitabından alınmıştır.]
5271 SAYILI KANUN HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME
Doktrinde de söylendiği üzere; “Bir kanunla hukuk yaratılmaz, bir kanunla reform olmaz”. Ancak hukuk yaratmak için de önce kanun yapmak gerekmektedir. Yeni CMK, gerçeği arayan ve insan haklarına dayanan bir kanundur. Adil yargılanma ilkesi temel alınarak düzenlemeler yapılmış, bu doğrultuda da istinafa yer verilmiştir. [Bu konuda olumlu-olumsuz görüş ve değerlendirmelere sonraki sayfalarda yer verilecektir.]
ADLİ YARGI İLK DERECE MAHKEMELERİ ile BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİNİN
KURULUŞ, GÖREV ve YETKİLERİ
HAKKINDA KANUN (HÜKÜMETİN TEKLİF ETTİĞİ METİN)
Kanun No Kabul Tarihi 5235 26.09.2004
[Bu kanunun yalnızca “ Bölge Adliye Mahkemeleri” başlıklı üçüncü kısmının; konumuzla ilgili olan birinci, ikinci ve üçüncü bölümleri (25.- 45. maddeler) çalışmamıza alınacaktır.]
ÜÇÜNCÜ KISIM
Bölge Adliye Mahkemeleri
BİRİNCİ BÖLÜM
Kuruluş
Kuruluş
MADDE 25. – Bölge adliye mahkemeleri, bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen yerlerde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığı’nca kurulur.
Bölge adliye mahkemelerinin yargı çevrelerinin belirlenmesine, değiştirilmesine veya bu mahkemelerin kaldırılmasına Adalet Bakanlığı’nın önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar imler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca karar verilir.
Birinci ve ikinci fıkra gereğince alınacak kararlar, Resmi Gazete’de yayımlanır.
Bölge adliye mahkemelerinin oluşumu
MADDE 26. – Bölge adliye mahkemeleri, başkanlık, başkanlar kurulu, daireler, bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı, bölge adliye mahkemesi adalet komisyonu ve müdürlüklerden oluşur.
Bölge adliye mahkemesi başkanlığı
MADDE 27. – Her bölge adliye mahkemesinde bir başkan bulunur. Başkanlık, başkan ile yazı işleri müdürlüğünden oluşur.
Bölge adliye mahkemesi başkanlar kurulu
MADDE 28. –Bölge adliye mahkemesi başkanlar kurulu, bölge adliye mahkemesi başkanı ile daire başkanlarından oluşur.
Bölge adliye mahkemesi başkanının bulunmadığı hallerde kurulun başkanlığını daire başkanlarından kıdemli olanı yerine getirir.
Daire başkanının mazereti halinde, o dairenin kıdemli üyesi kurula katılır.
Bölge adliye mahkemesi daireleri
MADDE 29. – Bölge adliye mahkemeleri, hukuk ve ceza dairelerinden oluşur. Her bölge adliye mahkemesinde en az üç hukuk ve en az iki ceza dairesi bulunur. Gerekli hallerde dairelerin sayısı, Adalet Bakanlığı’nın önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca artırılıp azaltılabilir.
Dairelerde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur.
Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı
MADDE 30. – Her bölge adliye mahkemesinde bir Cumhuriyet başsavcılığı bulunur. Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı, Cumhuriyet başsavcısı ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısından oluşur.
En kıdemli Cumhuriyet savcısı, Cumhuriyet başsavcı vekili olarak görev yapar.
Bölge adliye mahkemesi adalet komisyonu
MADDE 31. – Her bölge adliye mahkemesinde bir bölge adliye mahkemesi adalet komisyonu bulunur.
Komisyon, bölge adliye mahkemesi başkanının başkanlığında, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca daire başkanları arasından belirlenen bir asıl üye ile bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcısından oluşur. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, ayrıca daire başkan veya üyeleri arasından bir yedek üye belirler. Başkanın yokluğunda en kıdemli daire başkanı, Cumhuriyet başsavcısının yokluğunda Cumhuriyet başsavcı vekili ve asıl üyenin yokluğunda yedek üye komisyona katılır.
Komisyon eksiksiz toplanır ve çoğunlukla karar verir.
Müdürlükler
MADDE 32. – Bölge adliye mahkemesi başkanlığında, dairelerinde, Cumhuriyet başsavcılığında ve adalet komisyonunda birer yazı işleri müdürlüğü, Cumhuriyet başsavcılığında ayrıca bir idari işler müdürlüğü ile ihtiyaç duyulan diğer müdürlükler kurulur.
Her müdürlükte bir müdür ile yeterli sayıda memur bulunur.
Müdürlüklerde çalışanların atama, disiplin ve diğer özlük işlerinde, adli yargı ile ilk derece mahkemelerinde görevli personelin tabi oldukları hükümler uygulanır.
İKİNCİ BÖLÜM
Görevler
Bölge adliye mahkemelerinin görevleri
MADDE 33. – Bölge adliye mahkemelerinin görevleri şunlardır:
1) Adli yargı ilk derece mahkemelerince verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyip karara bağlamak,
2) Adli yargı ilk derece mahkemesi olarak yargı çevresi içerisindeki adli yargı ilk derece mahkemesi hâkimleri aleyhinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre açılacak tazminat davalarına bakmak,
3) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Başkanın görevleri
MADDE 34. – Bölge adliye mahkemesi başkanının görevleri şunlardır:
1) Mahkemeyi temsil etmek,
2) Bölge adliye mahkemesi başkanlar kuruluna ve adalet komisyonuna başkanlık etmek, başkanlar kurulu ile komisyon kararlarını yürütmek,
3) Mahkemenin uyumlu, verimli ve düzenli çalışmasını sağlamak, genel yönetim işlerini yürütmek ve bu yolda uygun göreceği önlemleri almak,
4) Bölge adliye mahkemesi memurlarını denetlemek veya denetletmek, personelden kendisine doğrudan bağlı olanlar hakkında ilgili kanunda belirtilen disiplin cezalarını uygulamak,
5) Hükme bağlanan işlerde adli yargı ilk derece mahkeme hâkim ve savcılarına verilen not fişlerini mercilerine göndermek,
6) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Başkanlar kurulunun görevleri
MADDE 35. – Bölge adliye mahkemesi başkanlar kurulunun görevleri şunlardır:
1) Bölge adliye mahkemesi hukuk ve ceza dairelerini numaralarını ve aralarındaki işbölümünü, daireler arasında çıkan işbölümü uyuşmazlıklarını karara bağlamak,
2) Hukuki veya fiili nedenlerle bir dairenin kendi üyeleriyle toplanamadığı hallerde, ilgisine göre diğer dairelerde kıdem ve sıraya göre üye görevlendirmek,
3) Re’sen veya bölge adliye mahkemesinin ilgili hukuk veya ceza dairesinin ya da Cumhuriyet başsavcısının, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu veya Ceza Muhakemeleri Kanununa göre istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların, benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması halinde, bu uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtay Birinci Başkanlığı’ndan istemek,
4) Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.
(3) numaralı bende göre yapılacak istem hakkında 4.2.1983 tarihli ve 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 45 inci maddesi kıyas yoluyla uygulanır.
Başkanlar kurulu eksiksiz toplanır ve çoğunlukla karar verir.
Hukuk dairelerinin görevleri
MADDE 36. – Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin görevleri şunlardır:
1) Adli yargı ilk derece hukuk mahkemelerinden verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılan başvuruları inceleyip karara bağlamak,
2) Adli yargı ilk derece mahkemesi olarak; yargı çevresi içerisindeki adli yargı ilk derece mahkemesi hâkimleri aleyhine Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre açılan tazminat davalarına bakmak,
3) Yargı çevresi içerisinde bulunan adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek,
4) Yargı çevresindeki yetkili adli yargı ilk derece hukuk mahkemesinin bir davaya bakmasına fiili veya hukuki bir engel çıktığı veya iki mahkemenin yargı sınırları kapsamının belirlenmesinde tereddüt edildiği takdirde, o davanın bölge adliye mahkemesi yargı çevresi içerisinde başka bir hukuk mahkemesine nakline veya yetkili mahkemenin tayinine karar vermek,
5) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
*Ceza dairelerinin görevleri
MADDE 37. – Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin görevleri şunlardır:
1) Adli yargı ilk derece ceza mahkemelerince verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyip karara bağlamak,
2) Yargı çevresi içerisinde bulunan adli yargı ilk derece ceza mahkemeleri arsındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek,
3) Yargı çevresindeki adli yargı ilk derece ceza mahkemeleri hâkimlerinin davaları görmeye hukuki veya fiili engellerinin çıkması halinde, o davanın bölge adliye mahkemesi yargı çevresi içerisinde başka bir adli yargı ilk derece ceza mahkemesine nakli hakkında karar vermek,
4) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Daire başkanlarının görevleri
MADDE 38. – Bölge adliye mahkemesi daire başkanlarının görevleri şunlardır:
1) Dairelerinde uyumlu, verimli ve düzenli bir çalışmanın gerçekleşmesini ve işlerin makul süre içinde incelenmesini ve karara bağlanmasını sağlamak, dairenin kendi kararları arasında meydana gelen farklılık ve uyumsuzlukların giderilmesi için tedbirler almak, dosya hakkında rapor hazırlayacakları tespit etmek ve kararların yazılmasını sağlamak,
2) Personelin sicil raporlarını düzenlemek, izin isteklerini düşünceleri ile birlikte adalet komisyonuna aktarmak,
3) Dairede görevli yazı işleri müdürlüğünün işleyişini denetlemek ve personel hakkında ilgili kanunda belirtilen disiplin cezalarını uygulamak,
4) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Üyelerin görevleri
MADDE 39. – Bölge adliye mahkemesi üyelerinin görevleri şunlardır:
1) Daire başkanı tarafından verilen dosyaları gerekli şekilde ve zamanında inceleyerek heyete sunmak, rapor hazırlamak ve kararları yazmak,
2) Dairelerindeki duruşma ve müzakerelere katılmak,
3) Dairenin uyumlu, verimli ve düzenli çalışmasının sağlanmasında ve işlerin makul süre içinde incelenip karara bağlanmasından daire başkanına yardım etmek,
4) Bu Kanun uyarınca daire başkanı tarafından verilen diğer görevleri yapmak.
Cumhuriyet başsavcısının görevleri
MADDE 40. – Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcısının görevleri şunlardır:
1) Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığını temsil etmek,
2) Cumhuriyet başsavcılığının verimli, uyumlu ve düzenli bir şekilde çalışmasını sağlamak,
3) Bölge adliye mahkemesinin genel yönetim işlerini yürütmek,
4) Bölge adliye mahkemesine gelen ceza davalarına ilişkin hüküm ve kararlara ait dosyaların incelenerek yazılı düşünce ile birlikte ilgili daireye gönderilmelerini ve duruşmalara katılmayı sağlamak,
5) Ceza dairelerinin kararlarına karşı gerektiğinde kanun yollarına başvurmak,
6) Dairelerin benzer olaylarda kesin olarak verdikleri kararlar arasındaki uyuşmazlığı giderilmesi için başkanlar kuruluna başvurmak,
7) Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcılarının ilerleme belgelerini düzenlemek,
8) Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcıları üzerinde gözetim ve denetim yetkisini kullanmak
9) Cumhuriyet başsavcılığı müdürlüklerini ve personelini denetlemek veya denetletmek,
10) Cumhuriyet başsavcılığında görevli personel hakkında ilgili kanunda belirtilen disiplin cezalarını uygulamak,
11) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Cumhuriyet savcılarının görevleri
MADDE 41. – Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcılarının görevleri şunlardır:
1) Bölge adliye mahkemesine gelen ceza davalarına ilişkin hüküm ve kararlara ait dosyalarda kendilerine verilenleri inceleyerek yazılı düşüncesiyle birlikte ilgili daireye göndermek ve duruşmalara katılmak,
2) Ceza daireleri kararlarına karşı gerektiğinde kanun yollarına başvurmak,
3) Cumhuriyet başsavcısının vereceği diğer görevleri yapmak,
4) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
Bölge adliye mahkemesi adalet komisyonunun görevleri
MADDE 42. – Bölge adliye mahkemesi adalet komisyonunun görevleri şunlardır:
1) Bölge adliye mahkemelerinin hâkim ve savcıları dışında kalan personeli hakkında, kanunlarla adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonuna verilen tüm görevleri yerine getirmek,
2) Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Nitelik ve Atama
Bölge adliye mahkemesi başkanı, daire başkanları ve üyelerin nitelikleri ve atanmaları
MADDE 43. – Bölge adliye mahkemesi başkanı birinci sınıf; daire başkanı birinci sınıfa ayrılmış ve Yargıtay üyeliğine seçilme hakkını yitirmemiş; daire üyeleri birinci sınıfa ayrılmış adli yargı hâkim ve savcıları arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca atanır. Bunlar, dört yıldan önce başka bir yere veya göreve atanamazlar, ancak meşru mazeretleri durumunda muvafakatleri alınarak veya haklarında yapılacak soruşturma sonunda görev yeri veya görevlerinin değiştirilmesine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca karar verilebilir.
Cumhuriyet başsavcısı ve savcılarının nitelikleri ve atanmaları
MADDE 44. – Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcıları sınıfa ayrılmış ve Yargıtay üyeliğine seçilme hakkını yitirmemiş; bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcıları hâkimlik ve savcılık mesleğinde fiilen en az sekiz yıl görev yapmış ve üstün başarısı ile bölge adliye mahkemesinde yararlı olacağı anlaşılmış bulunan adli yargı hâkim ve savcıları arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca atanır. Bunlar, dört yıldan önce başka bir yere veya göreve atanamazlar, ancak meşru mazeretleri durumunda muvafakatleri alınarak veya haklarında yapılacak soruşturma sonunda görev yeri veya görevlerinin değiştirilmesine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca karar verilebilir.
İstek üzerine atama
MADDE 45. – Yargıtay daire başkanı ve üyeleri, bu görevlerinden dolayı kazanılmış hakları ile üyelik hukukları saklı kalmak kaydıyla, istekleri üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca bölge adliye mahkemesi başkanlığına, daire başkanlıklarına veya Cumhuriyet başsavcılığına atanabilirler. Bu şekilde ataması yapılan yapılanların başka bir bölge adliye mahkemesine atanmasında da aynı usul uygulanır.
Adli yargı hâkim sınıfından olan Adalet Bakanlığı yüksek müşavirleri, müsteşar yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı ve genel müdürleri, bağımsız daire başkanları istekleri üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca bölge adliye mahkemesi başkanlığına, daire başkanlıklarına veya Cumhuriyet başsavcılığına atanabilirler.
5235 SAYILI KANUN HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME
Daha önce de belirtildiği gibi, istinaf yargılaması bölge adliye mahkemelerinde yapılacaktır. Bölge adliye mahkemeleri, üst mahkeme niteliğindedir. Bu mahkemeler müstakil olmalı, başka davalar yanında ek görev olarak istinaf yargılamasına da bakıyor olmamalıdır.
Bölge adliye mahkemelerinde maddi olgu incelemesi de yapılacağı için, bu mahkemelerin olay yerine yakın olmalarında fayda bulunmaktadır.
En ağır suçlarda yargılama konusunda bu mahkemelerin ayrı bir dairesi görevlendirilebilir.
Ayrıca;
* 5235 Sayılı Yasanın 30.maddesinde Cumhuriyet Savcısının, Cumhuriyet Başsavcı Vekili olarak görev yapacak olması sisteme uymamaktadır. Çünkü bu görev, HSYK tarafından özel olarak atama ile verilmektedir.
* 37.maddenin II. bendi de Ağır Ceza Mahkemelerinin yükünü hafifletecek uygun bir değişikliktir. Ayrıca davanın nakli konusundaki değişiklik de uygundur.
* Bölge adliye mahkemelerinde görev yapacak hâkim ve savcıların atanmasında Yargıtay’dan yararlanmak da, hizmet kalitesini yükseltecek bir etken olarak gözükmektedir.
* Bu mahkemelerin iki yıl içinde kurulmasının öngörülmesi de, hazırlıklar ve donatımla birlikte düşünüldüğünde, uygun bir süre olarak mütalaa edilebilir.7
İSTİNAF KURUMU İLE İLGİLİ
LEHTE GÖRÜŞLER
Bu bölümde, istinaf kurumu ile ilgili olumlu görüşe sahip olan hukukçularımızın bu görüşleri bireysel ve genel olarak ele alınacaktır.
Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısı döneminde, Türkiye Barolar Birliği ve Yargıtay tarafından düzenlenen “İstinaf- Bölge Adliye Mahkemeleri” konulu bir toplantı yapılmıştı. Toplantının açılış konuşmasında Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Av. Özdemir Özok; istinafın, yargının iş yükünün azaltılması için önerilen yollardan biri olduğunu belirtmişti. Başkana göre amaç; hızlı, ucuz, adil ve etkili bir yargılama için alt yapı oluşturmaktır. Yargıtay Başkanı Sayın Hâkimimiz de, aynı toplantıda, Yargıtay’ın yükünün iğce artığı, artık bu durumun yargı reformu bünyesinde Yerel Mahkemeler ile Yargıtay arasında bir üst mahkeme teşkilatının kurulup kurulmayacağının çözüme kavuşturulması gerektiği üzerinde durmuştu.
Prof. Dr. M. Kamil Yıldırım’a göre istinaf, hukuk devletinin gereğidir. İstinaf ile yargılama biraz daha uzun sürebilir. Ama bu, yargılamanın makul sürede tamamlanması açısından bir sorun olmaz. Ancak istinaf, adil yargılanma esasına uyum sağlayabilmek için tek başına yeterli değildir.
İstinaf Mahkemelerinin konusunda olumlu kanaate sahip olan hukukçuların gerekçelerini genel olarak ele almak gerekirse;
* Öncelikle yargı yükü azalacaktır. Çünkü bölge adliye mahkemelerinin verdiği hüküm, istisnalar dışında, itiraz ve temyize tabi olmadığından ve ilk derece mahkemesinin direnme hakkı da bulunmadığından, davaların büyük bir çoğunluğu istinaf aşamasında sona erecektir.
* İlk derece mahkemelerinin hükümleri doğrudan doğruya Yargıtay’a gelmeyecektir.
* Ayrıca istinaf mahkemeleri, delil değerlendirmesinde de bulunabileceği için maddi gerçeğe daha sağlıklı bir şekilde ulaşılacaktır.
* Bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin, belirli niteliklere sahip hâkimler arasından seçilecek olması da, tecrübe unsuru sayesinde yargılamanın hız ve kalitesini artıracaktır.
* Bölge adliye mahkemeleri ile iki dereceli denetim sistemi getirildiğinden, Yargıtay’ın yalnızca hukuksal denetim yaparak içtihat mahkemesi haline gelmesinin yolu açılacaktır.
* İstinaf; uzlaşma, iddianamenin iadesi ve doğrudan soru sorma kurumları ile birlikte çalıştığında sistem daha da iyileşecektir.
İSTİNAF KURUMU İLE İLGİLİ ALEYHTE GÖRÜŞLER
Takip edilebildiği kadarıyla, çalışan hukukçuların çoğu çeşitli nedenlerle ceza yargılaması bakımından, yasanın istinaf hükümleri karşısında ishar etmektedir.
Prof. Dr. Sayın Erdener Yurtcan’a göre; kanunda istinafla ilgili çeşitli düzenlemelerde aykırılıklar bulunmaktadır:
* Uygulamada hiç yeri olmayan, zabıt kâtibine beyanla işlem yapmak yolu terk edilmelidir. Bu, istinaf için de böyle olmalıdır.
* 273.maddede “Asliye Ceza Mahkemesi/Ağır Ceza Mahkemesi Savcıları” terimleri, hukuk tekniğine uygun değildir. Bu isim altında savcılar bulunmamaktadır.
* Yine 273.maddede müdahale istemi reddedilmiş, müdahil sıfatını alabilecek kadar suçtan zarar görmüş olanların istinaf dilekçelerinin kabulünün öngörülmüş olması, hukuka uygun değildir. Yargılama hukuklarında temel ilke; önce yargılamada taraf sıfatını kazanmak, sonra haklar kullanmaktır. Bu nedenle müdahil sıfatının kazanılması, ancak mahkeme kararı ile mümkündür. Bu konuda red kararı vermiş olan mahkemeyi bir kenara koyarak, bu kişinin istinaf istemini kabul etmek sisteme aykırıdır. Unutulmamalıdır ki; müdahale istemi reddedilen kişi, yargılamada üçüncü kişi durumunda kalır ve ancak itiraz yolundan yararlanır.
* 276.-280. maddelerde düzenlenmiş olan sistematik de, yargılama ve kanun yolu tekniğine aykırıdır Kanun yolu mahkemeleri, davanın kabule şayanlığı incelemesi yaparlar. Bu olumlu olursa, kanun yolu yargılaması yapılır. İstinaf kanun yolunda da ilke; yargılamayı ikinci kez maddi(deliller bakımından) ve hukuksal yönden ele alıp incelemek olduğuna göre, sözkonusu bu hükümlere göre; tarafları çağırmadan, dosya üzerinden, başvurunun esastan reddi gibi ağır bir kararı vermek hukuka uygun düşmemektedir. Bu karara karşı temyiz yolunu açmak gerekir ki, bu durumda da istinafın Yargıtay’ın işini azaltma amacı gerçekleşmez.
* Son olarak; ülkemizde ceza adaletinin sorunlarının üstesinden gelinmesi için istinaf kanun yolu çözüm değildir. Tüm hukuk sistemlerinde bu konuya getirilen en büyük eleştiri, yargılamanın gecikmesi konusundadır. Başarı şansı olmayan bir çaba olarak gözükmektedir.
Prof. Dr. Sayın Köksal Bayraktar’a göre;
Bölge adliye mahkemeleri, yargının merkezileşmesinden uzaklaşmaya neden olur, ayrıca istinafın yeniden tesisi, geriye dönüşten başka birşey değildir.
Prof. Dr. Sayın Bahri Öztürk’e göre;
İstinaf, ülkemizin mevcut koşullarında yararlı olmayacaktır. Öncelikle koşullar olgunlaşmalıdır. Her Asliye teşkilatı içinde ya da her Ağır Ceza yargı çevresinde bir bölge adliye mahkemesi oluşturulmadıkça, istinaf yargılaması mümkün olmaz. Ceza davalarının şehirden şehre, elden ele dolaştırılması sadece usul ekonomisine değil, maddi gerçeğin araştırılması ilkesine de aykırı sonuçlar doğurur.
Görüldüğü üzere İstinaf Mahkemeleri konusunda olumsuz görüş sahibi olan hukukçuların gerekçelerini genel olarak ele alırsak;
* İstinaf; niteliği itibarıyla yargılamanın gecikmesine neden olacaktır.
* İstinafta davanın esasına bakılacağı için dava yeni baştan görülecek, makul süre içinde yargılanma esası zedelenebilecek, zaman geçtikçe suçun etkileri azalabilecek ve deliller kaybolabilecektir.
* Tecrübeli hâkimlerin İstinaf mahkemelerinde yer alması ilk derece mahkemesi hâkimlerinin çalışmalarını olumsuz yönde etkileyebilecektir.
* Adalet mekanizmasında istenen reformların gerçekleştirilmesi; altyapı güçlendirilmeden, insan unsuruna yer verilmeden pek mümkün olmayacaktır.
* İlk derece mahkemesi hâkimlerinin, İstinaf Mahkemesinin varlığından dolayı işlerini daha hafiften alma ihtimali ortaya çıkacaktır.
* İçtihatlarda yeknesaklık kaybolacaktır.
KONU ÜZERİNDE ARAŞTIRMA
VE
DEĞERLENDİRME ÇALIŞMASI
İstinaf kanun yolu hakkında yakından bir görüş alış-verişinde bulunmak ve genel kanaatleri tespit edebilmek amacıyla; bulunduğum ilde bir araştırma yaptım. Bu değerlendirme çalışmasına; savcılar, ceza alanında çalışan hâkim ve avukatlardan oluşan, toplam hukukçu katıldı.
SORULAR :
1) İstinaf kanun yolu, “adil yargılama –yargılamanın hızlı ve etkin olması-” esasına nasıl etkide bulunur?
A) Olumlu B) Olumsuz C)Fark oluşmaz D) Çekimserim
2) İstinaf Mahkemesi, maddi gerçeğe ulaşmada daha ziyade nasıl rol oynar?
A) Maddi olgu bakımından da denetim yapacağı için olumlu rol oynar.
B) Olay yerinden uzak olacağı için olumlu rol oynamaz.
C) Fark oluşmaz.
D) Çekimserim.
3) İstinaf yargılamasının bölge adliye mahkemelerinde yapılacak olmasının, milli karar ahenginin sağlanması üzerinde ne yönde etkisi olur?
A) Olumlu B) Olumsuz C)Fark oluşmaz D) Çekimserim
4) İstinaf Mahkemesi; Yargıtay’ın iş yükünü azaltırken, onun erksel saygınlığından da payını alır mı?
A) Evet B) Hayır C) Fark oluşmaz D) Çekimserim
5) İlk derece mahkemelerinin kararlarının, İstinaf Mahkemesinde, seçilmiş hâkimler tarafından tekrar incelenecek olması, ilk derece hâkimlerinin karar vermedeki tavrını nasıl etkiler?
A) Daha hızlı, ama daha sağlıksız karar verme rehavetine iter.
B) Titizlik ve hassasiyetlerini artırır.
C) Fark oluşmaz.
D) Çekimserim.
6) İstinaf Mahkemesi hâkimlerinin, birinci sınıf hâkimlerden maaş ve kariyer bakımından bir üst konumda tutulması varsayımı altında; bu durum birinci dereceye gelmiş ve artık ilerleme için teşvik unsuru kalmamış ilk derece mahkemesi hâkimlerinin çalışma arzularını ve azimlerini artırabilir mi?
A) Evet B) Hayır C) Fark oluşmaz D) Çekimserim
7) Türkiye koşulları ve içinde bulunduğumuz dönem göz önüne alındığında istinaf;
A) Lükstür. B) Politik kaynaklı bir adımdır.
C) İhtiyaçtır. D) Çekimserim.
8) İstinaf mahkemesi, Yargıtay’ın pratikte daha ziyade içtihat mahkemesi olmasını kolaylaştırır mı?
A) Evet B) Hayır C) Fark oluşmaz D) Çekimserim
9) Bu gelişmeler, tarihe bakıldığında, bu bakımdan nasıl nitelendirilebilir?
A) Tarihin tekerrüründen ibarettir, dolayısıyla denenmesi bile zaman kaybıdır.
B) Şartlar, nitelik ve hem de versiyon farklı olduğundan; ismen aynı görünse de aslında sistem tamamen farklıdır.
C) Çekimserim.
10) Sonuç itibarıyla, bu yeni kurum hakkında genel kanaatiniz nedir? A) Olumlu B) Olumsuz C) Çekimserim.
SONUÇLAR :
SORU1
SORU2
SORU3
SORU4
SORU5
SORU6
SORU7
SORU8
SORU9
SORU10
A
14
22
5
29
2
28
18
25
7
23
B
19
8
17
4
8
-
6
4
22
7
C
2
-
12
-
25
2
4
-
6
5
D
-
5
1
2
-
5
7
6
-
-
AÇIKLAMALAR:
Katılımcılardan;
1.soruda % 54,3 e yakın bir kısım, istinaf yolunun yargılamayı yavaşlatabileceği kanısındadır.
2.soruda % 62,8 kadar bir kısım, istinafın maddi gerçeğe ulaşmada olumlu etkide bir rol oynayacağı kanısındadır.
3.soruda % 48,6 ya yakın bir kısım, istinafın “bölge” adliye mahkemelerinde yapılacak olmasının milli karar ahengini bozacağı kanısında olmakla birlikte; % 34,3 e yakın bir kısım ise, temyiz yolu açık olan hallerde son sözün yine Yargıtay’da olacağı gerekçesiyle bu durumun pek fark oluşturmayacağı kanısındadır.
4.soruda % 82,8kadar bir kısım; İstinaf Mahkemelerinin, Yargıtay’ın iş yükünü azaltırken, onun erksel saygınlığından da pay alacağı kanısındadır.
5.soruda % 71,4 kadar bir kısım, istinafın kabulünden önce de zaten Yargıtay mevcut olduğundan, bu konuda pek fark oluşmayacağı kanısındadır.
6.soruda % 80 paya sahip bir kısım; sözkonusu varsayım altında, İlk derece mahkemesi hâkimlerinin çalışma arzu ve azimlerinin artacağı kanısındadır.
7.soruda % 51,4 kadar bir kısım; adalet mekanizmasında öncelikle düzeltme ve geliştirme yapılması gereken pek çok nokta bulunduğu gerekçesiyle, mevcut koşullarda istinafın lüks olduğu kanısındadır.
8.soruda % 71,4 kadar bir kısım; İstinaf Mahkemelerinin, Yargıtay’ın pratikte bir içtihat mahkemesi olmasını kolaylaştıracağı kanısındadır.
9.soruda % 68,6 ya yakın bir kısım; önceki istinaf denemelerinin, Türkiye’nin kimi bakımdan farklı, kimi bakımdan da henüz gelişmemiş dönemlerinde gerçekleştiği gerekçesiyle bugün istinafın yeniden denenmesi gerektiği görüşündedir.
10.soruda ise sonuç olarak; % 65,7 kadar bir paya sahip çoğunluğun, bazı eksiklikler bulunduğu fikri ve çekinceleri bulunsa da; istinaf kurumu hakkında genel olarak olumlu kanıda oldukları saptandı.
BİREYSEL KANAATİM ve SONUÇ
İstinaf kanun yolu hakkında lehe olan görüşlerin hemen hepsine katılmakla birlikte, ben de ülkemiz şartları açısından bazı çekincelere sahip bulunmaktayım. Zira istinafın; ceza adalet sistemimizin geliştirilmesi ve yargılamanın iyileştirilmesi için tek başına yeterli olmayacağı kanısındayım.
Amaç, adil yargılanma ( yargılamanın hızlı ve etkin yapılması) esasına azami surette yaklaşabilmek ve maddi gerçeğe en sağlıklı şekilde ulaşabilmek olduğuna göre; ceza adalet sistemimizde onarılacak daha pek çok noktanın olduğu da göz ardı edilmemelidir.
Öncelikle şu anda dahi, hâkim ve savcı sayısının yetersiz olduğu düşünülürse; mevcut durumdan bir de İstinaf Mahkemelerinde çalışacak hâkim ve savcıların sayısını da çıkardığımızda artacak olan açık önemli bir problem olacaktır.
İstinaf kurumuyla birlikte geliştirilmesi gerekli olan noktalardan biri de Adli Tıp kurumlarıdır. Bilindiği gibi, Adli Tıp kurumları, ceza yargılaması alanında önemli rol üstlenmektedirler. Ancak sayılarının yetersiz olması nedeniyle; yoğunlukları her geçen gün artmakta, o zaman da başvuru ve sonuç arasında geçen süre uzamaktadır. Bu durum da, doğal olarak yargılamanın uzamasına sebebiyet vermektedir. Madem ki, ceza yargılamasında yardımına bu kadar başvurulan bir kurumdur; Adli Tıp kurumlarının, kriminolojik departmanların imkânlar dâhilinde geliştirilip, sayılarının artırılması ve kısa sürede hizmete sunulması gerekmektedir.
Tüm bunların yanı sıra, adalet mekanizmasında gerek personel, gerek araç-gereç ve gerekse usul konusundaki eksiklik ve aksaklıklar da yadsınamaz.
Elbette ki; sayılan bu hususların gerçekleştirilebilmesi, milli gelirle bağlantılı olduğundan, milli gelirden adalete ayrılan payın da artırılması gerekmektedir. Nitekim adalet, bir ülkenin temel taşlarından biridir ve adalet hizmetinin kalitesini yükseltmek, o ülkenin refah ve evrensel standartlara ulaşabilmedeki seviyesini yükseltir.
Buraya kadar kurulan tümcelerin hepsi, ceza yargılamasında kalitenin yükseltilmesini sağlamaya yönelik somut ve kısa vadeli çözüm teklifleriydi. Fakat Avrupa ülkelerindeki benzer tartışmalar da gösteriyor ki, sadece bu ve benzeri yollar da yeterli olmayacaktır.
Bir sorun gerçekten çözümlenmek isteniyorsa, sorunun kaynağına inmek ve çalışmalara buradan başlamak gerekir. O halde ceza yargılamasının kaynağı “suç” olduğuna göre; uzun vadeli düşünürsek, her şeyden önce suçun işlenmesini önlemeye yönelik düşünmek gerekir. Bu da ancak kaliteli eğitim ile mümkün olacaktır. Bunun yanında yargı hizmetini iyileştirmek için uygulama ve altyapı modernizasyonu gerçekleştirilmelidir.
Sonuç olarak;
Türkiye, şartlarının değişkenliği yüksek olan bir ülkedir. Hızla değişen bu şartlara, eskiyen bir hukuk sistemiyle elbette ayak uydurulamaz. Hukuk ve adalet, soyut kavramlar olduğu için, düzenlemelerin adalet sistemimize verim sağlayıp sağlayamayacağı konusunda kesin bir tahmin yürütülemez. Sonuç ancak uygulama ile görülecektir.
Kanımı amiyane bir örnekle somutlaştırmak istiyorum:
“ Bir giysinin yakışıp yakışmayacağını görmek için ona uzaktan bakmak yetmez, onu deneyip görmek gerekir.”
HAZIRLAYAN
AV. GÜLSÜM SEZEN
KONU DIZINI
amacı; 7
bireysel kanaatim ve sonuç; 53, 54, 55
giriş; 4
hukuk sistemimiz ve tarihsel süreçte yeri; 5
istinaf kurumu hakkında aleyhte görüşler; 46, 47, 48
istinaf kurumu hakkında lehte görüşler; 45, 46
işleyişi; 8, 9, 10
konu üzerinde araştırma ve değerlendirme çalışması; 49, 50,…,53
niteliği; 6
temyiz kanun yolundan farkı; 8
yabancı hukuklar ve mukayeseli hukukta istinaf kanun yolu;
10, 11, 12
5235 sayılı kanun; 34, 35, 36,37,…..………………………..,43
5235 sayılı kanun hakkında genel değerlendirme; 44
5271 sayılı kanun(gerekçeleriyle); 14, 15, 16,…………….,43
5271 sayılı kanun hakkında genel değerlendirme; 34
5271 sayılı kanunun hazırlanışı; 12,13
KAYNAKÇA
—Ceza Yargılaması Hukuku- Prof. Dr. Erdener YURTCAN
—Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku- KUNTER/ YENİSEY
—Ceza Muhakemesi- Erdal NOYAN
—5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Tanıtım Seminerleri İçin Eğitim Notları- Murat AYDIN (Adana Hâkimi)
—5271 Sayılı Kanun
—5235 Sayılı Kanun
—http://www.ordubarosu.org.tr
—http://www.tusiad.org.tr
1 Prof. Dr. Erdener YURTCAN- CEZA YARGILAMASI HUKUKU
2 KUNTER/YENİSEY- MUHAKEME HUKUKU DALI OLARAK CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU
3 KUNTER/YENİSEY- MUHAKEME HUKUKU DALI OLARAK CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU
4 Adana Hâkimi Murat AYDIN
5 Bkz. syf.7-Alman Ceza Yargılamasında İstinaf
6 KUNTER/YENİSEY- MUHAKEME HUKUKU DALI OLARAK CEZA MUHAKEMESİ HUKUKU
7 Prof. Dr. Erdener YURTCAN- CEZA YARGILAMASI HUKUKU
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Ceza Yargılamasında İstinaf Kanun Yolu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Gülsüm Sezen'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (https://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
|
|