Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Sayıştay'ın Aynı Konuda Farklı Karar Vermesi Durumunda Yapılacak İşlem

Yazan : Ali Osman Güçlü [Yazarla İletişim]
Sayıştay Başdenetçisi

Yazarın Notu
Makale Mayıs 2002 tarihlidir.

GİRİŞ

‘Hatasız kul olmaz’ sözünün doğruluğu tartışılmaz bir gerçek değerindedir. Herkes hata yapabilir, yanlış kararlar verebilir.Esasen başarının doğru karar vermekle, doğru kararların deneyimle, deneyimin de yanlış kararlarla elde edildiği düşünülürse, yanlış kararların başarının ilk adımı olduğu da söylenebilir.Mahkemelerde ihtilaflı konuları hukuk kuralları çerçevesinde çözüme kavuşturan hakimler de birer insan olduğuna göre, onların hata yapması da doğaldır.. Bu nedenle mahkemelerin karar verirken yanlışlık yapmaları ihtimaline karşı, verilen kararların denetlenmesini teminen, tüm hukuk sistemlerinde kanun yolları düzenlenmiştir.

Gerek usul hukukunda, gerekse konumuzu ilgilendiren Sayıştay yargısında kanun yolu üç tanedir.Temyiz, Karar düzeltme ve Yargılamanın iadesi.

Gerek usul kanunlarında, gerekse Sayıştay Kanununda kanun yollarına hangi hallerde başvurulabileceği sayılmış ancak, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda (HUMUK) hem temyiz, hem de yargılamanın iadesi sebepleri arasında; ‘tarafları ve konusu aynı bir dava hakkında birbirine çelişik kararlar verilmiş olması’ sayılmış olmasına karşın, Sayıştay Kanununda bu hükme yer verilmemiştir.

Bu makalede esas itibariyle HUMUK ışığında, Sayıştayca tarafları ve konusu aynı olan bir davada iki farklı karar verilmiş olması durumunda nasıl bir yol izlenebileceği üzerinde durulacaktır.


SAYIŞTAY KANUNUNDA HÜKÜM BULUNMAYAN HALLER

832 sayılı Sayıştay Kanununda kanun yolları, temyiz, yargılamanın iadesi ve karar düzeltilmesi olarak üç başlık altında yer almış, ‘Bu kanunda hüküm bulunmayan haller’ başlıklı 79 uncu maddede, ‘Kanun yollarına başvurma hallerinde bu kanunda yer almamış olan hususlar hakkında Hukuk Muhakemeleri Usulleri Kanununun ilgili hükümleri uygulanır’ denilerek, kanun yollarına başvurma sırasında doğması muhtemel hukuki boşluk bu şekilde doldurulmuştur.

Aynı Kanunun 68 inci maddesinde temyiz sebepleri;

a) Kanuna aykırılık

b) Yetkiyi aşmak

c) Yargılama usullerine riayet etmemek, olarak sayılmış,

74 üncü maddede de yargılamanın iadesi sebepleri

a) Hesapta maddi hata bulunması, noksan ve mükerrerlik olması b) İbraz edilen belgede sahtecilik bulunup da hükme etki yapmış olması,

c) İnceleme veya yargılama sırasında görülmeyen yanlış veya usulsüz bir işlemin hükümden sonra meydana çıkmış olması

Ç) Hükme tesir edebilecek bazı belgelerin inceleme ve yargılama sırasında bulunmayıp hükümden sonra meydana çıkması

d) Hükme esas tutulan bir ilamın bozulma suretiyle ortadan kalkmış olması e) Kesin hesapların incelenmesi sonunda Genel Kurulca bütçe tertip ve mahsubuna ilişkin daire kararlarının aksine karar verilmiş olması

(3162 S.K. 7.mad. ile değişik) Yargılamanın iadesi isteminde bulunma süresi ilamın tebliği tarihinden itibaren beş yıldır.Bu süre, hükmen onanmış hesaplarda hesabın onandığı tarihten başlar.’ denilmek suretiyle sayılmış, dolayısıyla ne temyiz ne de yargılamanın iadesi sebepleri arasında ‘her iki tarafı ve konusu müttehit bir dava hakkında aynı veya diğer bir mahkemece farklı karar verilmiş olması’ hususu yer almıştır.Diğer bir deyişle Sayıştay Kanununda, tarafları ve konusu aynı bir dava hakkında aynı veya farklı dairelerce bir birine zıt karar verilmesi durumunda izlenecek kanun yolu düzenlenmemiştir. Oysa Sayıştay yargısında kanun yollarına başvurmada doğabilecek boşlukları doldurmak için bakılması gereken (832/79.mad) HUMUK un 428 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında temyiz sebebi olarak;

‘iki tarafı ve sebebi müttehit bir dava hakkında yekdiğerine mütenakız karar verilmesi’

445 inci maddesinin 10 uncu fıkrasında da;

‘iki tarafı ve sebebi müttehit bir dava hakkında sadır olan bir ilama mugayir yeni bir ilam suduruna sebep olabilecek bir madde yokken yine o mahkeme veya diğer bir mahkeme tarafından evvelki ilamın hükmü hilafında bir hüküm ve karar verilmiş olup da her iki ilamın katiyyet kesbetmesi’ hususları düzenlenmiştir.

HUMUK daki bu hükme paralel düzenleme 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun (İYUK) 4001 sayılı kanunla değişik 53 üncü maddesinin (h) fıkrasında da yer almıştır. ‘Yargılamanın yenilenmesi’ başlıklı 53 üncü maddenin (h) fıkrasında;

‘Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan bir dava hakkında verilen karara aykırı yeni bir kararın verilmesine neden olabilecek kanuni bir dayanak yokken, aynı mahkeme veyahut başka bir mahkeme tarafından önceki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş bulunması’ yargılamanın iadesi sebebi olarak yer almıştır.

Bu durumda kanun yollarına başvurma hallerinde Sayıştay Kanununda yer olmayan tarafları ve konusu aynı olan bir dava da farklı karar verilmesi halinde HUMUK taki hüküm uygulanabilir mi? Veya nasıl uygulanabilir?

Bu konuda Sayıştay yargısının süijeneris durumu göz önünde tutularak, Sayıştay Kanununun özel bir usul hukuku niteliği de taşıdığı dolayısıyla Sayıştay Kanununda belirtilen şartlar dışında kanun yollarına

başvurulamayacağı ileri sürülebileceği gibi, (832/79) gereği Sayıştay Kanununda bu durum yer almadığına göre pek ala HUMUK taki usulün uygulanması gerektiği de ileri sürülebilir.Bizce bu haliyle HUMUK un uygulanması da uygulanmaması da beraberinde bir takım sorunlar getirecektir.Bu nedenle yeni bir yasal düzenleme ile Sayıştay yargısının kendine has özellikleri de göz önünde bulundurularak bu hususun çözüme kavuşturulması en uygun yol olacaktır.


HUMUK AÇISINDAN DURUM

HUMUK 423/3 gereği tarafları ve sebebi aynı olan iki dava sonunda verilen hükümlerin çelişkili olması durumunda, temyiz yolu ile bu hükümlerden birinin bozulması gerekmektedir. Şayet iki hüküm de henüz kesinleşmemişse bunlardan biri onanır diğeri bozulur.Eğer hükümlerden biri kesinleşmiş ise her halükarda ikinci yani henüz kesinleşmemiş hükmün bozulması gerekir.Zira kesin hüküm, diğer bir deyişle mahkeme ilamları HUMUK 295 inci madde gereği kesin delil niteliğindedir.Dolayısıyla kesin hüküm, hükmü veren mahkeme yanında diğer mahkemeleri de bağlar. Diğer bir anlatımla, bir dava karara bağlanıp verilen hüküm kesinleştikten sonra aynı taraflar arasında, aynı konuda yeni bir dava açılamaz.Şayet açılırsa önceki kesin hüküm gereği dava reddedilir. İşte her nasılsa iki mahkeme veya aynı mahkemece bir birine zıt karar verilmiş ve bunlardan ikisi veya biri henüz kesinleşmemiş ise , bu temyiz sebebidir. Kararlardan biri kesinleşmişse, kesin hükmün yukarıda açıklanan etkisi nedeniyle henüz kesinleşmemiş olan hüküm bozulur.

İki mahkeme veya aynı mahkemece tarafları ve sebebi aynı olan iki dava sonunda bir birine zıt karar verilmiş ve bunlardan ikisi de kesinleşmiş ise bu yargılamanın iadesi sebebi olmaktadır.(HUMUK mad.445/10).Yani tarafları ve konusu aynı olan iki dava sonunda bir birine zıt karar verildiği gerekçesiyle yargılamanın iadesi talebinde bulunabilmek için her iki kararın da kesinleşmiş olması gerekir.Henüz kesinleşmemiş ise yargılamanın iadesine değil temyize gidilir.Her iki hükmün de kesinleşmiş olması durumunda yargılamanın iadesinden, kesin hükmün bağlayıcılığı nedeniyle ilk hüküm lehine olan taraf istifade eder.Bu nedenle (HUMUK mad450/2 gereği) yargılamanın iadesi sırasında ‘başkaca tetkikat icra olunmaksızın iadeten tetkiki talep olunan hükmün iptaline karar verilir’. Buradaki diğer bir ayrıntıda ikinci hükmü veren mahkemenin, karar verirken birinci hükümden haberdar olmamasıdır.Şayet yargılama sırasında birinci mahkemenin kararından haberdar olunmuş fakat bu hükmün ikinci davayı etkilemeyeceği kabul edilerek karar verilmiş ise bu yargılamanın iadesi değil temyiz sebebi olur.Diğer bir husus da tarafları ve konusu aynı olduğu gerekçesiyle yargılamanın iadesi istemindeki süreyle ilgilidir. Bu gerekçe ile yargılamanın iadesinde süre gerek HUMUK ta gerekse İYUK ta (diğer yargılamanın iadesi sebeplerindeki sürede n farklı olarak) zaman aşımı süresi kadar yani on yıldır.


SAYIŞTAY KANUNU AÇISINDAN DURUM

Tarafları ve konusu aynı olan iki dava sonunda bir birine zıt karar verilmesi durumunda her iki hüküm de kesinleşmiş ise ikincinin iptal edileceği, birinci kararın kesin delil niteliğinde olduğu, Sayıştay Kanununda düzenlenmeyen ancak HUMUK ta düzenlenen bu hususun (832 S:K:/mad.79 gereği) Sayıştay yargısında da geçerli olabileceği incelendikten sonra , Sayıştay yargısının kendine özgü bazı özelliklerini irdeleyelim.

Genel ve katma bütçeli dairelerin gelir gider ve mallarını TBMM adına denetleyen ve sorumluların hesap ve işlemlerini yargılayan Sayıştay, bu görevini idare hesabına bağlı olarak ifa etmektedir.Gerçi bu kuralın bir istisnası şeklinde (832 S.K /Ek mad.9) kısmi denetim yapılabilmekte ve idare hesabına bağlı kalınmadan belli bir işlem ve faaliyet yargılanabilmektedir.Ancak bu istisnai durum bir kenara bırakılırsa normal yargılamanın idare hesabı üzerinden yapıldığı dolayısıyla bir yargılama ile ilgili idarenin bir yıllık işlem ve faaliyetlerinin tamamı hakkında hüküm tesis edilerek tüm işlem ve faaliyetler için tek bir ilam düzenlendiği söylenebilir.

Şöyle ki, denetçilerce yapılan inceleme sonucu hazırlanan yargı raporlarının birinci maddesinde; ‘(sonraki maddelerinde ilişilecek hususlar varsa bunlarla ilgili idare hesabı cetvelleri ve hesap adları sayıldıktan sonra bunlar dışında kalan) idare hesabı cetvelleri ve hesap özet cetvellerinde yer alan hesapların doğru denk ve belgelerin tamam olduğu yazılarak

ilişiksiz olan bu işlemlerden ötürü sorumlular hakkında beraat isteminde bulunulur.’ (Sayıştay Denetçi ve Raportörlerinin Denetim ve Çalışma Usulleri Hakkında Yönetmelik mad 35)

Yani inceleme sonucunda sadece ilişikli bulunan işlem ve faaliyetler yargı raporunda maddeler halinde yer alır, yargılama da bu rapor esas alınarak yapıldığından, sadece denetçi tarafından ilişikli bulunarak maddeler halinde rapora alınan hususlarda tek tek karar verilir, hesabın geri kalan tüm işlemleri yukarıda belirtilen raporun birinci maddesi çerçevesinde değerlendirilerek tamamı hakkında beraat hükmü verilir. Bu durum yargılama sonrasında çıkartılan Sayıştay ilamında da önce maddeler halinde ‘tazminler’ sonra varsa ‘hüküm dışı kararları’ ve liste halinde tahsilatlara yer verildikten sonra sonuç kısmında; ‘Ancak, yukarıda müfredatı yazılı ceman ........... lira fazla ve kanunsuz ödenmiş ise de, hizalarında tarih ve numarası yazılı belgelerle ahizlerinin rıza ve muvafakatiyle tahsil

edildiğinden ilgililer hakkında başkaca hüküm verilmesine mahal kalmadığına ve maadasının belgelerine dayandığı kayıtlarına, kanun ve nizamlarına uygun bulunduğu anlaşıldığından sorumluların beraatine..’karar verildiği belirtilmek suretiyle gösterilir.Bu ilam sonucu sorumluların işlem ve

faaliyetleriyle ilgili olarak ilamın tazminler ve tahsilatlar bölümünde yer almayan tüm işlem ve faaliyetlerinden beraat ettikleri anlaşılır.Bu durumda örneğin yıllara sari bir inşaat işinde kazıdan çıkan malzemenin dolguda kullanılmamış olması sorgu konusu yapılmaz veya ilişiksiz görülüp yargı raporuna alınmazsa ilamdaki ‘maadasının ....... beraati’ kapsamında bu işlemde beraat etmiş sayılacaktır.Ertesi yıl hesabının yargılanması sırasında bu konuda taraflar da aynı ise tazmin kararı verildiği takdirde, sorumlular bir önceki yıl hesabının yargılanması sırasında bu konuda beraat ettiklerini ileri sürebilecektir.Yani ilişiksiz görülerek veya fark

edilmeyerek bir önceki yıl raporuna, girmeyen bir konu ,raporda yer almadığı için beraat etmiş olmasına karşın. ertesi yıl rapora alınarak tazmin hükmedilince sorumlularca önceki beraat ileri sürülerek temyiz veya

yargılamanın iadesi sebebi sayılabilecektir.Sayıştay yargısında diğer mahkemelerde olduğu gibi sadece tek bir konuda değil tüm hesaba ilişkin karar verilmesinden kaynaklanan bu durum kanaatimizce Sayıştay Kanununda yapılacak bir değişiklikle çözümlenebilir.Aksi takdirde yargı raporunda münferiden yer almayan bir yıllık işlem ve faaliyetlerinden beraat eden sorumlu neredeyse bir daha yargılanamaz hale gelecek, her yargılamada önceki beraat ilamını ileri sürerek ikinci kararın iptalini isteyebilecektir.Bu sakınca Sayıştay yargısında ‘yargı raporunda tek başına yer almak şartıyla tarafları ve konusu aynı olan bir davada birbirine zıt karar vermek’ şeklinde uygulanabilir.Bu durumda taraflar şayet dava konusu yargı raporunda münferiden yer almış olan konularda yargılamanın iadesi veya temyiz yoluna gidebilecek aksi takdirde hesabın maadasından beraat etmiş olması, özellikle sayman için temyiz yada yargılamanın iadesi sebebi sayılmayacaktır.

Ancak mevzuatta yapılacak bu tür bir düzenleme Sayıştay ilamlarının da yeniden düzenlenmesini gerektirecektir.Zira yukarıda belirtildiği gibi Sayıştay ilamlarında tahsilat ve tazminlere yer verilmekte beraat eden hususlar tek tek belirtilmeyip ‘maadasının beraati’ denilerek hesabın geri kalan kısmı tamamiyle aklanmaktadır.Bu nedenle sorumlular hangi hususların yargı raporunda münferit olarak yer alıp mahkemece müzakere edilerek beraat ettirildiğini ilamlardan anlayamamaktadır.Sorumluların daha önce aynı konuda beraat ettiklerini ileri sürerek temyiz veya yargılamanın iadesine gidebilmesi için, beraat eden maddelerin de ilamda yer alması gerekir.


ZIT KARAR GEREKÇESİYLE KANUN YOLLARINA GİDEBİLMENİN ŞARTLARI

Kesin hüküm taraflar arasındaki uyuşmazlığın kesin olarak çözülmesini ifade eder.Yargıya güven kesin hükümle sağlanır.Kişinin aynı konuda tekrar tekrar yargılanıp her defasında farklı hükümlerle karşılaşması yargıya olan güveni de sarsar.Bu nedenle kesin hükme karşı bir daha normal kanun yollarına gidilemez.Ancak olağan üstü kanun yolu olarak kabul edilen yargılamanın iadesi yoluna gidilebilir.

Bu çerçevede bir kesin hükümden bahsedebilmek için (HUMUK mad 237) iki davanın taraflarının, konu ve sebebinin aynı olması gerekir.


-Tarafların Aynı Olması

Sayıştay yargılamasında konu kamu kurum ve kuruluşlarının işlem ve faaliyetleri olduğundan yargılananlar da, sayman, tahakkuk memuru, ikinci derece ita amirleri ve bazı belgeleri onaylayan ve düzenleyen, kendilerine sorumlular denen ve sorumlulukları 1050 sayılı Kanunda düzenlenmiş bulunan kamu görevlileridir.Dolayısıyla davada taraflardan biri söz konusu sorumlular olmaktadır.Diğer taraf ise hazine temsilcisi durumundaki Sayıştay savcılığıdır. Yani bir taraf sürekli Sayıştay savcılığı olduğuna göre HUMUK daki ‘tarafları aynı’ kavramını Sayıştay yargısında ‘sorumluları aynı’ olarak algılamak gerekir.

Kesin hüküm taraflardan başka tarafların mirasçıları için de kesin delil niteliğindedir.Bu nedenle mirasçılar da yargılamanın iadesi talebinde bulunabilirler.(HUMUK mad446)

Sayıştay yargısı açısından diğer bir özel durum da yargılananların (sorumlular) kamu görevlileri olması ve bunların atama nedeniyle görevlerini devretmesi ile ilgilidir.Bu durumda, daha önce verdiğimiz örnek üzerinden gidersek, yıllara sari yapım işinde kazıdan çıkan malzemenin dolguda neden kullanılmadığı dava konusu yapılıp beraat etmiş, ertesi yıl aynı kazı devam ettiği halde sorumlular değişmiş ise görevi devralanlar bir önceki yıl hesabında söz konusu işlem hakkında beraat kesin hükmü bulunduğundan uygulamanın doğru olduğunu düşünüp aynen devam ettireceklerdir.Bu nedenle Sayıştayca kesin hüküm verildikten sonra görevi devralan sorumluların da önceki sorumlular döneminde verilen beraat hükmünü ileri sürerek kanun yollarına gidebilmeleri gerekir.Ancak henüz dava sonuçlanmadan görev devralınmış ise yeni sorumluların kanun yollarını kullanmaları söz konusu olamaz.


-Dava Konusu ve Sebebinin Aynı Olması

Bir davanın daha önce kesin hükme bağlandığını iddia edebilmek için iki davanın konu ve sebeplerinin de aynı olması gerekir.

Sayıştay yargısı açısından düşündüğümüzde döşemede kullanılan keresteye fiyat farkı verilemeyeceği iddiası kabul görmeyerek beraat etmiş, ertesi yılda ihzarattaki keresteye fiyat farkı verilemeyeceği gerekçesiyle tazmin kararı çıkmış olsun, bu iki davada sorumlular, iş, ahiz ve dava konusu kereste fiyat farkı olduğu halde , birinde ihzarattaki kereste diğerinde döşemede kullanılan kereste söz konusu olduğundan sorumlu ikinci davada kesin hüküm iddiasında bulunamaz.

Davalar arasında konu birliği aranırken, Sayıştay yargısında ahiz birliğinin de aranması gerekir.Sayıştay yargısında kendilerine yersiz veya fazla ödemede bulunulanlara veya ödemesi gerekenden daha az ödeme yapanlara ahiz denilmektedir.Ahizler Sayıştay yargısında taraf değildirler.Ancak bir kesin hükümden bahsedebilmek için konu birliği çerçevesinde önceki dava ile sonraki dava arasında ahiz birliğinin de aranması gerekir.Aksi takdirde, örneğin belediye memuruna ödül verilirken bakanlık yerine belediye başkanının onayı ile ödül verilmiş olması dava konusu olmuş ve beraat etmiş ise, sayman görev süresi boyunca tüm memurlarla ilgili ödül verme konusunda dava açılması durumunda elindeki beraat ilamını göstererek kesin hüküm iddiasında bulunabilecektir.Oysa ahiz birliği arandığında davanın tarafı olan sorumlular aynı olsa bile kendisine ödül verilen (ahiz) memur farklı olduğundan konu birliği sağlanmamış olacak ve sorumlular kesin hüküm iddiasında bulunamayacaktır.

Kısacası Sayıştay yargılamasında kesin hüküm iddiasında bulunabilmek için, her iki davada;

-Tarafların (Sorumluların)

-Dava konusunun

-Ahizlerin aynı olması

-İlk yargılama sonucu verilen hükme ilişkin konunun, yargı raporunda tek başına bir madde olarak yer almış olması gerekir.


SONUÇ

Gerek Hukuk Usul,gerekse İdari Yargılama Usulü Kanunlarında, tarafları ve konusu aynı olan bir dava hakkında aynı mahkeme veya farklı mahkemelerce birbirine zıt kararlar verilmesi durumunda nasıl bir yol izleneceği belirlenmiş ve bu yargılamanın iadesi sebebi sayılmıştır.

Ancak kamu kurum ve kuruluşlarının hesap ve işlemlerini yargılama yoluyla kesin hükme bağlayan Sayıştay’ın birer hesap mahkemesi olan (832 S.K. mad.14) dairelerinin, tarafları ve konusu aynı olan davada farklı karar vermesi durumunda buna karşı ne tür bir işlem yapılacağı açıkça düzenlenmemiş, diğer bir deyişle bu durum yargılamanın iadesi sebepleri arasında sayılmamıştır.Her ne kadar Sayıştay Kanununda, kanun yollarına baş vurma hallerinde bu kanunda bulunmayan hususlar hakkında HUMUK un ilgili hükümlerinin belirtilmiş ise de, bu hükümden ne anlaşılması gerektiği veya Sayıştay dairesi veya dairelerince tarafları ve konusu aynı olan davada farklı kararlar verilmesi durumunda HUMUK gerekçe gösterilerek yargılamanın iadesi talebinde bulunulup bulunulamayacağı çok net belli değildir.Bugüne kadar Sayıştay’da bu tür bir uygulamanın olmamış olması, mevcut mevzuat karşısında sorumluların farklı karar gerekçesiyle yargılamanın iadesine gidemeyeceği şeklinde anlaşılmaktadır.Ancak, Sayıştay Dairelerince de diğer mahkemelerde olduğu gibi tarafları ve konusu aynı olan davalarda (hatta Sayıştay yargısının özelliği nedeniyle diğer mahkemelerden çok daha fazla) farklı kararlar verilebildiği düşünüldüğünde, sorumluların böyle bir durum karşısında yani bir önceki yıl beraat ettikleri konuda ertesi yıl tazmin kararı ile karşı karşıya geldikleri takdirde, nasıl bir yol izleyeceklerinin belirsiz olması kanaatimizce bir eksiklik oluşturmaktadır.Böyle bir durumda sorumluların hiçbir hak iddia edemeyeceğini kabul etmek ise hukukun temel kurallarıyla bağdaşmayacağı gibi Sayıştay yargısına olan güveni de sarsar.

Bu nedenle Sayıştay yargısının yukarıda değinilen kendine has özellikleri de göz önünde bulundurularak, adli ve idari yargıdaki düzenlemeye paralel bir düzenlemenin Sayıştay yargısında da yer alması, örneğin Sayıştay Kanununda yapılacak değişiklikle;

‘Sorumluları, ahizi ve konusu aynı olan bir dava hakkında daha önce yargı raporunda tek başına yer almış olası kaydıyla, verilen karara aykırı yeni bir kararın verilmesine neden olabilecek kanuni bir dayanak yokken, aynı daire veya başka bir daire tarafından önceki ilamın hükmüne aykırı bir karar verilmiş olması’ hükmüne ‘yargılamanın iadesi’ sebepleri arasında yer verilmesi gerekir.

Böylece sorumluların bir yıl önce beraat ettikleri bir davada ertesi yıl tazmin hükmüyle karşılaşmaları önlenmiş olacak, daire veya daireler de yargılamanın iadesi talebi ile aynı konuda farklı karar verilmiş olduğunu fark ederek ileriki dönemde uygulamada birliğin sağlanması için gerekirse içtihadın birleştirilmesi yoluna gidecek, böylece Sayıştay yargısında birlik sağlanacağı gibi sorumluların yargıya olan güveni de artmış olacaktır.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Sayıştay'ın Aynı Konuda Farklı Karar Vermesi Durumunda Yapılacak İşlem" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Ali Osman Güçlü'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
17-04-2004 - 23:15
(7314 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 19 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 10 okuyucu (53%) makaleyi yararlı bulurken, 9 okuyucu (47%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
10798
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 4 saat 41 dakika 20 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,48 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 20515, Kelime Sayısı : 2516, Boyut : 20,03 Kb.
* 38 kez yazdırıldı.
* 34 kez indirildi.
* 5 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 54
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04793096 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.