Sinema Emekçilerinin İlgili Mevzuattaki Hak ve Yükümlülükleri Nelerdir?
- 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Sanatın ve sanatçının korunması” başlıklı 64. maddesinde “Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gereken tedbirleri alır” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
- Aynı şekilde, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Sosyal güvenlik hakkı” başlıklı 60. maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
- 05/12/1951 tarihli 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun “Sinema eserleri” başlıklı 5. maddesinde (Değişik: 21/2/2001 - 4630/3 md.) “Sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
- 05/12/1951 tarihli 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun “Tarif” başlıklı 8. maddesinde (Değişik: 21/02/2001- 4630/5 md.) “Bir eserin sahibi, onu meydana getirendir. Bir işlenmenin ve derlemenin sahibi, asıl eser sahibinin hakları mahfuz kalmak şartıyla onu işleyendir. Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasındadır” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
- 05/12/1951 tarihli 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun “Eser, icra, fonogram ve yapımların yayınlanmasına ve/veya iletilmesine ilişkin esaslar” başlıklı 43. maddesinde (Değişik: 03/03/2004-5101/ 14 md.) “Radyo-televizyon kuruluşları, uydu ve kablolu yayın kuruluşları ile mevcut veya ileride bulunacak teknik imkânlardan yararlanarak yayın ve/veya iletim yapacak kuruluşlar, yayınlarında yararlanacakları opera, bale, tiyatro ve benzeri sahneye konmuş eserlerle ilgili olarak hak sahiplerinden önceden izin almak zorundadırlar” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
- 05/12/1951 tarihli 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun “ 2,19,20,38,41,42,43,44,46,71,72,73,75,81 ve 82” maddeleri 01/11/1983 tarih ve 2936 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmış veya değiştirilmiştir.
- 05/12/1951 tarihli 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun “2.,19., 20., 38., 41., 42., 43., 44., 46., 71., 72., 73., 75., 81. ve 82.” maddeleri 01/11/1983 tarih ve 2936 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmış veya değiştirilmiştir. Bu değişikler ve bu düzenlemeler ile sonraki yıllarda yapılan diğer değişiklikler temelde “korsan yayıncılığın önüne geçilmesi” amacını taşımaktadır. Bu amaçla yapılan düzenlemelerde öncelikle iki konunun ön plana çıkarıldığını gözlemlenmektedir. Bunlardan ilki “yayıncılık alanındaki teknolojik yeniliklerin ortaya çıkması nedeniyle, televizyon, kaset, video, bilgisayar, cd, dvd ve benzeri gibi aygıtların yaygınlaşması sonucunda korsan yayıncılığın denetlenememesine ve artışına karşın yetersiz kalan ilgili mevzuatta bu yeni teknolojilerin yeniden tanımının yapılmasına ihtiyaç duyulmasına” ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Bu değişikler ve bu düzenlemeler ile sonraki yıllarda yapılan diğer değişikliklerin içeriğinde ise meslek birliklerinin kurulmasına yönelik Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda var olan, ancak onlarca yılı aşkın bir süredir hayata geçirilmemiş olan meslek birliklerinin, başta korsan yayıncılığı önlemek amacıyla, kurulmasına yönelik çalışmalar oluşudur. Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Tetkik Dairesi Başkanlığı’nın kanun tasarısı üzerine gösterdiği gerekçede ilgili kanunun 1952 yılındaki düzenlemesinin 42. maddesince öngörülen meslek birliklerinin hayata geçirilmemesinin sonucu olarak teklif hakkı sahiplerinin korunmasının güçleştiği belirtilmektedir. Kanunda yapılan değişiklikle, eser sahiplerinin bütün mali hakları yurt içinde ve yurt dışında kurulması daha kolay ve pratik hale getirilmeye çalışılan meslek birlikleri aracılığıyla koruma altına alınmayı amaçlamıştır.
- 05/12/1951 tarihli 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanun’da 01/11/1983 tarih ve 2936 sayılı Kanun’un “Şahsan kullanma” başlıklı 38. Maddesinde “Bütün fikir ve sanat eserlerinin, (...) (2) kâr amacı güdülmeksizin şahsen kullanmaya mahsus çoğaltılması mümkündür. Ancak, bu çoğaltma hak sahibinin meşru menfaatlerine haklı bir sebep olmadan zarar veremez ya da eserden normal yararlanmaya aykırı olamaz” hükmünü içermektedir. Kanunun 38. maddesinde yapılan değişikliklerle “şahsen” kullanım haricinde fikir ve sanat eserlerinin kâr amaçlı çoğaltılmasına engel olunmak istenilmiştir. Aynı Kanunun 41. madde ise plak, videobant ve ses kasetlerinin umumi mahallerde kullanılmasını düzenleyerek, özel işaret taşıyarak umumi gösterime izin verilen plak, videobant ve ses kasetlerinden eser sahibinin veya yetkili kıldığı meslek birliğinin uygun bir bedel isteme haklarının saklı olduğu belirtilmiştir.
- 23/01/1986 tarihli ve 3257 sayılı “Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu” yayımlanmıştır. Bu kanunun “Amaç” başlıklı 1. Maddesinde “Bu Kanunun amacı; kültürle yakın münasebeti ve yaygınlığı sebebiyle kitle haberleşme vasıtalarının en mühimlerinden biri olan sinema, video ve müzik eserlerinin, eğitici, öğretici, kültür yayıcı ve aktarıcı, ülkemizi tanıtıcı fonksiyonlarına işlerlik kazandırmak; yapım denetim ve gösterim, programlama konuları ile teknoloji kullanımı yönünden geliştirilmesini sağlamak; Türk Sinema ve müzik sanatı sahasında çalışanlara destek vermek; sinema ve müzik hayatına milli birlik, bütünlük ve devamlılığımız açısından düzen ve ölçü kazandırmaktır” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
- 23/01/1986 tarihli ve 3257 sayılı “Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu” yayımlanmıştır. Bu kanunun “Denetim” başlıklı 6. maddesinde “Dağıtım ve gösterime sunulması hiçbir şekilde uygun bulunmayanlar bütün idari ve yargı işlemlerinin tamamlanmasından sonra iade edilir. İsteyen yapımcılar çekime konu alacak senaryolarının Bakanlıkça incelenmesini isteyebilirler. Bu inceleme alt komisyonlarca yapılır. Eserlerin denetim sonuçları ile senaryoların inceleme sonuçları en geç 15 gün içinde ilgiliye bildirilir. Denetleme Kurulu, Kültür ve Turizm Bakanlığı temsilcisinin başkanlığında Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ve İç İşleri Bakanlığı temsilcisinden teşekkül eder. Ancak Denetleme Kurulunda Türkiye Sinema Eserleri Sahipleri Meslek Birliği ile Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliğinden birer temsilci ve Bakanlıkça tespit edilecek bir sanatçının yer alması zorunludur. Denetlenen eserin yapımcısı, istediği takdirde, Denetleme Kuruluna gözlemci olarak katılabilir. Alt komisyon ile denetleme kurulunun sayısı, hangi illerde teşkil edileceği, toplanacağı yer ile çalışma esas ve usulleri ve memur olmayan üyelerin mali hakları ile diğer hususlar Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulacak Yönetmelikte gösterilir” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
- 23/01/1986 tarihli ve 3257 sayılı “Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu” yayımlanmıştır. Bu kanunun “Telif” başlıklı 8. Maddesinde “Eserlerin çoğaltma yayma ve gösterim hakkı, eserin işletme belgesi sahibine aittir. Bu eserlerin çoğaltma hakkı ve sorumluluğu kayıt ve tescilini yaptırana aittir. Hak sahibinin izni olmadıkça eserler üzerinde her türlü tasarruf yasaktır. Çoğaltma, yayma ve gösterim hakkı; alım, satım ve kiralanma şeklinde her türlü intikale konu olabilir. Kayıt ve tescil edilmeyen bir eser; gösterme, çoğaltma ve yayma hakkına konu olamaz. Kayıt ve tescilden sonra telif hakkının devredilmesi eser üzerinde herhangi bir değişiklik yapmak hakkını vermez. Çoğaltma, yayma ve gösterme konusunda çıkan ihtilaflarda eserin Bakanlıktaki kopyası esas alınır. Bu Kanunda telif hakları konusu ile ilgili olarak yer alamayan diğer hususlar hakkında 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun hükümleri uygulanır” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
- 23/01/1986 tarihli ve 3257 sayılı “Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu” yayımlanmıştır. Bu kanunun “Ceza Hükümleri” başlıklı 11. ve 12. maddelerinde “Bu kanunun: a) 4 üncü maddenin 1 inci fıkrasına göre Bakanlığa verilmesi gereken bilgiyi vermeyenler 1.000.000 liradan 2.000.000 liraya kadar ağır para cezası, b) 7 nci maddesinin 1 inci fıkrasındaki işletmeci ruhsatı almak zorunluluğuna uymayanlar 1.000.000 liradan 2.000.000 liraya kadar ağır para cezası c) 8 inci maddesinin 1 inci fıkrasındaki yasağa uymayanlar 2.000.000 liradan 10.000.000 liraya kadar ağır para cezası, d) 9 uncu maddesinin 1 inci fıkrasında belirtildiği şekilde eserleri işletme belgesiz veya bandrolsüz veyahut bandrolleri ve işletme belgesi olmasına rağmen aslına uygun olmayan şekilde gösterenler ile 2'nci fıkra gereğince konulacak yasaklamaya riayet etmeyenleri fiilleri başka bir suçu oluştursa bile 2.000.000 liradan 4.000.000 liraya kadar, aynı maddenin 3 üncü fıkrasına göre haklarında takibata geçirilenlerden suçları sabit görülenlere fiilleri bir suçu oluştursa dahi ayrıca 3.000.000 liradan 6.000.000 liraya kadar, bu fıkrada yazılı hallerin başka suç veya suçlar oluşturması halinde uygulanabilecek ilgili cezai hükümler saklı kalmak üzere, ağır para cezası, ile cezalandırılırlar. 9'uncu madde hükmüne aykırı olarak işletme belgesiz veya bandrolsüz ve özel işaretsiz eserlerin ve kopyalarının her biri için belediyelerce 10.000 lira para cezası tahsil edilir. Belediye sınırları dışında bu cezalar, mahallin en büyük mülki amirliği tarafından verilir.
Bu cezalar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre mal memurluğunca tahsil edilir. İdari cezalara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde yetkili sulh ceza mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz, idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. İtiraz üzerine verilen cezalar kesindir” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
- Daha sonra ise Gümrük Birliği çerçevesinde 1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (Gümrük Birliği Kararı) Ek NO-8’de yer alan yükümlülüklerimiz doğrultusunda, Konsey Direktiflerine uyum sağlamak amacıyla 12.06.1995 tarihinde yürürlüğe giren 4110 sayılı kanunla bazı değişiklikler yapılmıştır. Kuralla sinema eseri sahipliğine ilişkin hükümlerin geriye yürütülüp yürütülmediğinin belirlenebilmesi için, öncelikle sinema eseri sahipliğini doğuran olayın ne zaman gerçekleştiğinin tespit edilmesi gerekir. Sinema eserlerinde eser sahipliği, herhangi bir hukuki işleme gerek olmadan eserin meydana getirilmesiyle birlikte kendiliğinden doğar. Kuralla, 4110 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 12.06.1995 gününden önce sinema eseri sahibi olan imal ettiren (yapımcı) ile bu tarihten itibaren sinema eseri sahibi olarak kabul edilen yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarı yönünden sinema eseri sahipliğine ilişkin hükümler geriye yürütülmemektedir. 4110 sayılı kanunun kabulünden sonra, “icracı sanatçılar, fonogram yapımcıları ve yayın kuruluşlarının korunmasına dair Roma Sözleşmesi’ne Türkiye’nin katılmasının uygun bulunduğu hakkındaki kanun 12.07.1995 tarihli 22341 sayılı Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Sözleşmede öngörülen koruma, edebiyat ve sanat eserleri üzerindeki telif haklarının aynen korunmasını sağlayacak ve bu haklara halel getirmeyecek hüküm ve önlemleri içermektedir. Bu sebeple, bu Sözleşmenin hiçbir hükmü işbu korumayı ihlal edecek şekilde yorumlanamaz. 1982 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma” başlıklı 90/son maddesinde “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz”. (7 Mayıs 2004 tarihli 5170 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’un 7. maddesi) “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” hükmünü içermektedir. Bu hüküm uyarınca Ülkemizin de taraf olduğu Roma Sözleşmesi hükümleri iç hukuk bakımından da bağlayıcı mahiyettedir.
- Ayrıca, edebiyat ve sanat eserlerinin korunmasına ilişkin Bern sözleşmesinde değişiklik yapan ve 1979’da Tadil Edilen Paris Metnine Türkiye’nin katılmasının oylanmasının uygun bulunduğu hakkındaki kanun 12.07.1995 tarihli ve 22341 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
- 14.07.2004 kabul tarihli ve 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun yayımlanmıştır. Bu Kanunun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı, bireyin ve toplumun sinema sanatı ürünlerinden verimli bir biçimde yararlanabilmesi ve sinema sanatının sunduğu olanaklardan yararlanarak çağdaş ve etkin bir kültürel iletişim ortamının yaratılması için sinema sektörünün eğitim, yatırım, girişim, yapım, dağıtım ve gösterim alanlarında geliştirilmesi ve güçlendirilmesi ile sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılmasını ve bu alanda yerli ve yabancı yatırım ve girişimlerin desteklenmesini sağlamaktır” şeklinde hükme alınmıştır.
Yine bu Kanunun “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde “Bu Kanun sinema sektörünün güçlendirilmesi, desteklenmesi, sinema filmlerinin değerlendirilmesi ve sınıflandırılması ile Bakanlığın görev, yetki ve sorumluluğuna ilişkin hükümleri kapsar” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Yine bu Kanunun “Etkinlik ve projeler ile sinema sanatçılarının desteklenmesi” başlıklı 9. Maddesinde “Bakanlık, sinema alanındaki etkinlik, proje ve faaliyetleri destekleyebilir, düzenleyebilir ve bu alanda ödüller verebilir. Uluslararası festivallere ve yarışmalara katılım ile bunlara ilişkin tanıtım faaliyetlerini destekleyebilir. Bakanlık, kamu kurum, kuruluş ve kamu tüzel kişilerine sinema donanım desteği verebilir, ihtiyaç sahibi sinema sanatçılarına veya sinema sektörü çalışanlarına maddi destek sağlayabilir” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun Bazı Maddelerinin 1995 Tarihli 4110 Sayıl Kanunla Değiştirilmesi Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun, daha önce bahsettiğimiz gibi, uzun yıllar içerisinde onlarca kez değiştirildiğini görmekteyiz. Her değişiklikte gerekçe olarak teknolojik yeniliklerin fikir ve sanat eserlerine olan etkisi ve buna karşın var olan mevzuatın yetersiz kalması gösterilmektedir. Yapılan bu değişikliklerin büyük çoğunluğu, ağırlıklı olarak korsan yayıncılık ile mücadeleyi esas almış ancak bu kez bilgisayar teknolojileri maalesef göz önüne alınmamıştır. Değişikliklerle, para cezaları günün koşullarına uyarlanmaya çalışılmıştır. “Komşu Hakları” kavramı mevzuata sokularak bir sanat eserinin bütünü içinde yer alan hak sahiplerinin tanımları yapılmak istenmiştir. Bu tanıma göre, bir filmin senaryo yazarı ve filmde özgün bir müzik varsa filmin müziğini yapan komşu haklara sahip olabilmektedir. Yönetmen, özgün müzik bestecisi ve senaryo yazarı, filmin birlikte sahibidirler. Eserin birlikte sahipleri, mali hakları, yapacakları bir sözleşmeyle ve uygun bir bedel karşılığında yapımcıya bu haklarını devretmenin önü açılmıştır.
2004 Yılında Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Düzenleme 1580 sayılı Belediye Kanunu’nun, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun, 3984 sayılı Radyo Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un bazı maddelerinin değiştirilerek 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’yla uyumlu hale getirilmesini; 3257 sayılı Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu ile 5846 sayılı Fikir Eserleri Kanunu’nun bazı maddelerinin değiştirilmesine, 5846 sayılı Kanun’un 77. maddesinin ikinci fırkasının değiştirilerek 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 57. maddesinin yanı sıra 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun ilgili hükümlerinin uygulamasının sağlamasını düzenlemeye yönelik çalışmalar ile korsanla mücadelede uygulamada görülen aksaklıkların giderilmesi amaçlanarak ilgili kanunların birbirlerine bağlanması ve uyumlu hale getirilmesi amaçlanmıştır. İlgili mevzuatlara ilişkin bu çalışmaların yetersiz ve sanat ile sanatçıyı odak noktası olmaksızın yapılması fikir ve sanat eserlerinin koruma düzeyi yetersiz olmasına neden olmakta ve zaman yeni eserler üretme şevkinin kırmaktadır. Bu durum maalesef daha düşük nitelikte üretime yol açacak ve bunun da sinema sektöründe rekabeti olumsuz etkileyerek, maliyetleri yükseltecektir.
14.07.2004 kabul tarihli ve 5224 sayılı Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılması ile Desteklenmesi Hakkında Kanun yayımlanmıştır.
Bu kanunla, fazlasıyla yetersiz ve ihtiyaca yanıt vermeyecek derecede de olsa, bütünüyle sinema alanına ilişkin hükümler içeren bir düzenleme yapılmak istenmiştir. Sinema, Video ve Müzik Eserleri Kanunu’nun tasarı şeklindeki hazırlık çalışmalarına bakıldığında, orada da müzik eserlerinin kanun kapsamına alınmadığını, ancak Türkiye Büyük Meclisi komisyonlarındaki kanun üzerine yapılan görüşmelerde verilen önergelerle müzik alanının da kanuna dâhil edildiğini görmekteyiz. 2004 yılında çıkan bu kanun, iki alanın birlikte düzenlendiği 1986’daki kanunun yol açtığı sorunları aşmak amacını taşımaktadır. Hem sinema hem de müzik alanlarının aynı kanun hükümlerine bağlanarak farklı dinamikleri ve farklı süreçleri bulunan bu iki sektör için aynı mekanizmaların işletilmeye çalışılmıştır. Ancak bu durumda uygulamada birçok problemi beraberinde getirmiştir.
Bu yazımız altında sadece sinema alanına ilişkin düzenlemelere yer verilmeye çalışılmıştır. Ancak, yazının ayrıntı ve değerlendirmesine girilmeden önce sinemamızın Sayın Siyasetçiler açısından nasıl algılandığı üzerine düşünülmesi fiili bir zorunluluktur. Yasal düzenlemeler ve ilgili mevzuat dışında sinemamızın meclis gündeminde/komisyonlarda tartışılması sırasında maalesef “ancak sinemamızın olumsuz yönde algılanması düşünce ve tartışmaları” ağırlık kazanmıştır.
Sinemamızın yasama organımız olan, Türkiye Büyük Meclisimiz önüne; daha çok gündem dışı konuşmalar ve sözlü yazılı sorular aracılığıyla, zoraki ve tesadüfen getirildiğini görmekteyiz. Sinema ile ilgili düşünceler, sinema alanını bir sanat ve endüstri olarak görülüp, o alanın yurt içinde ve yurt dışında sanatsal, kültürel ve ekonomik boyutlarda temsilinin bilincinde oluşmasından maalesef çok uzaktır. Daha çok sinema filmlerinin tehlikelerine ve negatif yönlerine vurgu yapılmakta, kısır siyasi ve partizan tartışmalara mahkûm edilerek, filmlerin denetlenmesini güçlendirici önlemleri ve yaptırımları içeren komisyon çalışmalarımdan ibaret kalmaktadır.
Sinema ile ilgili mevzuat düzenlemelerinde Sayın Devletimiz ve Kültür Bakanlığımızın sinemaya yönelik bir politikasının olmadığı kabul edilmesine karşın, sinemanın büyük ve planlı bir program içinde ele alınması düşünülmemiştir. Sinemayı başlı başına bir alan olarak görüp o alanı düzenlemeye ve sorunlarını gidermeye yönelik bir çabadan çok, sinemanın başka konular ve bağlamlar içinde ele alınması söz konusudur. Bir diğer sorun ise sinemanın bir bütün olarak ele alınmaktan çok yalnızca filmler üzerinden yola çıkarak gündeme getirilmesidir.
Bu bağlamda yasama organımız olan Türkiye Büyük Meclisi çatısında “sinema ve sinema sanatı” kimi zaman bazı bakanlıklar ve bağlı kuruluşların bütçesi tartışılırken ya da kimi zaman gençlerin kötü alışkanlıklarına neden olarak gösterilmesi şeklinde gündeme gelmekten öteye gidemeyen, kısır tartışmalara mahkûm kalmıştır. Sinemanın ortaya koydukları, başka bir dünyalara açılan bir hayal penceresinden çok “terörizmin, şiddetin, cinselliğin, uyuşturucu kullanımının en iyimser bakış açısıyla çoğu zaman “ahlaksızlığın” başlıca nedenleri arasında sayılmıştır. Sinema filmlerine ilişkin yaklaşım ve düşüncelerin genellikle “ahlaka aykırılık”, “milli gelenek ve değerleri” bozuculuk, “müstehcenlik”, “Türk Aile yapısı” na aykırılık gibi konulardan öteye gidememiştir. Sinema filmlerimiz ilgili mevzuat gereği Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından derlenmekte ve güncellenmekte olup, diğer görsel yayınlar üzerinde ise Radyo Televizyon Üst Kurulunun baskın bir otoritesi vardır. Çok şükür, Türkiye Cumhuriyeti Anayasamızın 125. Maddesi uyarınca “idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” İlgililerin başlarına gelecek olumsuzluklardan ötürü yargı yoluna gitmek dışında maalesef ilgili mevzuatta bir hüküm yoktur.
Üzülerek belirtmek isterim ki; bu tarihe kadar Sayın Hükümetimizin sinema sanatı ve sinema emekçileri ile olan tek ilişkisi bilet fiyatları, vergilendirme sorunu ve filmlerin denetlenmesinden öteye gidememiştir.
Sinema veya Sinema sanatı, kamera aracılığı ile elde edilmiş görüntülerin bir ışık aracılığı ile beyaz renkte bir perdeye/şimdilerde evlerimizdeki aynalı kutular olan televizyonlara yansıtılarak film adı verilen sesli veya sessiz hareketli videolar elde edilmesi işidir. Sinema kendine özgü bir anlatım aracıdır. Görüntüler ve sesler onun dilinin unsurları durumundadır. Görüntünün ve sesin temel anlatım öğesi ise kendine özgü bir anlatım tekniği olan senaryo hâlindeki kurgudur. Sinema sanatçısı, diyalog, kurgu, sahne düzeni, şık, ses, dekor gibi bit çok unsuru bünyesinde barındıran kollektif bir sanat dalıdır. Maalesef bu düşsel seyirliğin birçok emekçisinin sosyal güvenlik güvencesi bile olmadan, çoğu zaman parasız ama bağımlılık derecesinde bir aşk ile yaptıkları bir meslektir sinemacılık.
Umarım Allah Yaptığımız İşlerde hepimize. Bir tiyatro ve sinema emekçisinin seyircisine olan aşkıyla yaptığı çalışma enerjisini ve gücünü verir. Ömrünüzce tüm güzel alkışlar sizlerle olsun.
Saygılarımla…
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :
"Sinema Emekçilerine İlişkin Hukuki Değerlendirmeler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av. Erdinç Laflı'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (https://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
|
|