Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale 6100 Sayılı Kanunun Sayıtay Yargısında Kullanılması

Yazan : Turgut Aşcı [Yazarla İletişim]
Sayıştay Uzman Denetçisi

Makale Özeti
Sayıştay yargılama hukukundaki değişim

1961 Anayasasının üçüncü kısmının “Yürütme” başlıklı ikinci bölümünde yer alan Sayıştay’ın görevleri Anayasa’nın 127 inci maddesinin birinci fıkrasında, “Sayıştay, genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarının Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.” denilerek tanımlanmış ve aynı maddenin ikinci fıkrasında da, Sayıştay’ın kuruluşunun, işleyişinin, denetim usullerinin, mensuplarının niteliklerinin, atanmalarının, ödev ve yetkilerinin, hakları ve yükümlerinin ve diğer özlük işlerinin, Başkan ve üyelerinin teminatının kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Anılan ikinci fıkra hükmüne dayanılarak çıkartılmış olan 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nda Sayıştay’ın “kesin hükme bağlama” görevini yerine getirebilmesi için bir takım kurallar ihdas edilmekle birlikte Kanunun 79 uncu maddesinde kanun yolları ile ilgili olarak bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa gidilebileceği ifade edilmiştir.

1961 Anayasası hazırlanırken, Sayıştay’ın hesap yargılamalarının ayrı bir yargı türü olduğu kabul edilerek, kanun koyucuya Sayıştay’ın yargılama usulü konusunda kanun çıkartma yetkisi verilmemiştir. Daha sonra çıkartılan 832 sayılı Teşkilat Kanunu’nda yer verilen “hükme bağlama- yargılama” ile ilgili düzenlemeler zaman zaman yetersiz kalmış, kanun yolları ile ilgili olarak 1086 sayılı Kanuna gidildiğinde de çoğu zaman uygun hüküm olmadığı görülmüştür. Daireler, usule ilişkin düzenlemelerdeki eksiklikleri uygulamaları ile gidermek zorunda kalınca, bu uygulamalarının dayanaksızlığı bir tarafa, bir daireninki diğerininkine benzemeyen usul farklılıkları ortaya gelmiştir. Sayıştay yargısının bu uygulamaları, öğretide, hukuk çevrelerinde, parlamentoda ve hatta Sayıştay kamuoyunda Sayıştay yargısının genel hukuk prensiplerine göre yargı sayılamayacağı iddiası ile eleştirilmiştir. Bu eleştirilere Sayıştay yargısı “sui generis” yani kendine özgü, başkasına benzemeyen bir yargı olduğu söylenerek karşılanmaya çalışılmış ise de, bu açıklamalar pek ikna edici olmamış, dolayısıyla genel kabul görmemiştir.

1961 Anayasasının “Yürütme” bölümünde yer alan Sayıştay’ın yeri 1982 Anayasasında değiştirilerek, Sayıştay, Anayasanın üçüncü kısmının “Yargı” başlıklı üçüncü bölümüne alınmış, ancak Sayıştay yargısı genel mahkemelerin yargısından ayırt edilerek, 1961 Anayasasında olduğu gibi bu defa da kanun koyucuya Sayıştay yargısı için ayrı yargılama usul kanunu çıkartma yetkisi verilmemiştir.

19.12.2010 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 61 inci maddesinde, “Bu Kanunda yargılama usulüne ve kanun yollarına ilişkin hüküm bulunmayan hallerde 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.” denilmekle, kanun yollarına ilişkin hususlardan başka yargılama usulüne ilişkin hususlarda da 6085 sayılı Kanunda hüküm bulunmadığında doğrudan 1086 sayılı Kanunun uygulanacağı işaret edilmiştir. Gelinen bu noktada artık usule ilişkin boşlukların uygulama-teamül ile doldurulmasına ihtiyaç kalmamış, bu gibi durumlarda 1086 sayılı Kanun yerine yürürlüğe konulan 6100 sayılı Kanunun uygulanması zorunlu hale gelmiştir.

6085 sayılı Sayıştay Kanunu’na göre yapılacak yargılamalarda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bazı hükümlerinin uygulanması ile ilgili düşüncelerimiz aşağıda açıklanmıştır.

1-Yargılama Dosyasının Oluşturulması: Cevaba Cevap

Sayıştay’ın gerek ilk derece (Daire) yargılamalarında ve gerekse temyiz incelemelerinde ihtilâf ve itirazlar yazılı yargılama usulü ile dosya üzerinden karara bağlanır.
6085 sayılı Sayıştay Kanunu’nun “Temyiz “ başlıklı 55 inci Maddesine göre temyiz incelemesine konu olacak dosya şu şekilde oluşturulur:
• Temyiz dilekçesiyle buna ekli evrak Savcılığa (karşı tarafa) tebliğ olunur. Cevap süresi otuz gündür.
• Bu cevap temyiz edene tebliğ olunur. Temyiz eden buna on beş gün içinde cevap verir.
• Bu cevaplar da karşı tarafa tebliğ olunur. Buna on beş gün içinde cevap verilir.
Cevaplar alındıktan veya taraflardan biri süresi içinde karşılık vermediği takdirde oluştuğu kabul edilen dosya incelenerek karara bağlanır.

Daire yargılamasında ise; yargılamaya konu olan kamu zararı ile ilgili olarak denetçi sorgusuna sorumlulardan alınan cevaplar üzerine düzenlenen yargılamaya esas raporların Dairelere intikalinden sonra Daire başkanları 6085 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi uyarınca önce başsavcılığın ve devamında üyenin yazılı düşüncesini alır. Bu şekilde tamamlanan yargılamaya hazırlık süreci üzerine raporlarda konu edilen hesap ve işlemler yargılanarak hükme bağlanır.

6085 sayılı Kanunun 61 inci maddesinde, bu Kanunda “yargılama usulüne” ve “kanun yollarına” ilişkin hüküm bulunmayan hallerde 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanacağı yazılıdır.

1086 sayılı Kanun yerine çıkarılan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Yazılı Yargılama Usulü” başlıklı bölümünde yer alan 122 ve 136 ncı maddelerinde, dava dosyası ile ilgili olarak davalı ve davacıdan karşılıklı olarak iki defa cevap dilekçesi alınacağı ifade edilmektedir.

Bu hükümleri Daire yargılamalarına uygulayacak olursak, başsavcılığın görüşünün sorumlulara, sorumluların cevabının başsavcılığa tebliği ile ikinci kez cevap alındıktan ve üye düşüncesi de alındıktan sonra hazırlık süreci tamamlanmış olacaktır.

2-Yargılamanın Ertelenmesi: Bekletici Sorun

Kamu zararlarının yargılanmasında; 6085 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin (3) üncü fıkrasının, “Hesap yargılaması sırasında, mahkemelere veya yürütülen bir soruşturma için ilgili idari mercilere verilmiş olması nedeniyle belgeleri bulunmayan hesap yargılamasına konu olan bir işleme ilişkin bilgi ve belgelerin yeterli görülmemesi ve kovuşturma veya soruşturma sonucunun beklenmesine gerek görülen hallerde, bu hususlara ilişkin hesap ve işlemlerin yargılanması durdurularak, hüküm dışı bırakılabilir. Hüküm dışı bırakılan hususlara ilişkin noksanlıklar giderildikten sonra bu hesap ve işlemlerin yargılanmasına devam edilir.” Hükmüne istinaden yargılamaya devam edilmeyerek “hüküm dışı bırakma kararı verildiği ve diğer yargı kararları gibi bu kararların da ilâm konusu yapıldığı görülmektedir.
Sayman hesabı (yönetim dönemi hesabı) yargılamasında hesabın tamamı yargılanır ve yargılama sonucunda da hesabın tamamı için tek bir (mürekkep) ilâm düzenlenirdi. Bu arada sayman hesabına dâhil hesap ve işlemlerden Yasada belirtilen (832/m.61) nedenlerle yargılamaya elverişli olmayanlar sayman hesabından çıkartılarak geriye kalan hesap ve işlemler hükme bağlanırdı. Dolayısıyla sayman hesabı hakkında verilen hüküm, yargılanması durdurularak ertelenen hesap ve işlemler hariç verilmiş olurdu. Yasada “hüküm dışı bırakma” şeklinde tanımlanan bu uygulama, sayman hesabı yargılamasına özgü bir uygulamaydı. Sayman hesabı yargılaması olmadan böyle bir uygulamanın yapılması mümkün olamamaktadır. Zira yargılamaya konu hesap ve işlemlerin hüküm dışı bırakılabilmesi için “birlikte yargılanma” ve “birlikte ilâm yapılma” zorunluluğunun olması gerekmektedir.
6085 sayılı Kanun uyarınca yapılan kamu zararlarının yargılanması müstakil yargılamalardır. Her bir yargılama konusu kendi içerisinde yürütülür. Her ne kadar 6085 sayılı Kanunun 50 inci maddesinin (3) üncü fıkrasına, “Hesap yargılaması sırasında, mahkemelere veya yürütülen bir soruşturma için ilgili idari mercilere verilmiş olması nedeniyle belgeleri bulunmayan hesap yargılamasına konu olan bir işleme ilişkin bilgi ve belgelerin yeterli görülmemesi ve kovuşturma veya soruşturma sonucunun beklenmesine gerek görülen hallerde, bu hususlara ilişkin hesap ve işlemlerin yargılanması durdurularak, hüküm dışı bırakılabilir. Hüküm dışı bırakılan hususlara ilişkin noksanlıklar giderildikten sonra bu hesap ve işlemlerin yargılanmasına devam edilir.” diye yazılmış ise de; kamu zararı yargılamalarında hüküm dışı bırakmanın şartları mevut olamadığından, bu kurala göre hüküm tesis edilemez. Bilindiği gibi yasanın yürürlüğünün olması başka, uygulanır olması başkadır. Yürürlükte olan yasa ancak öngördüğü şartlar mevcut ise uygulanabilir, değil ise uygulanamaz.
6085 sayılı Kanunun “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun uygulanacağı haller” başlıklı 61 inci maddesinde, “(1) Bu Kanunda yargılama usulüne ve kanun yollarına ilişkin hüküm bulunmayan hallerde 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri uygulanır.” Hükmü yer almaktadır.
Yürürlüğü sonlandırılan 1086 sayılı Kanunda yargılamanın ertelenmesi ile ilgili olarak müstakil bir düzenleme mevcut değildi. Onun yerine yürürlüğe konulan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Bekletici sorun” başlıklı 165 inci maddesinde, “(1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.
(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir.” Denilerek, bu konuda müstakil düzenleme yapıldı.
Sözü edilen 165 inci maddeye göre yargılamayı bekletme sorunlarını iki grupta toplamak mümkündür: 1- Zorunlu bekletici sorun, 2- İhtiyari bekletici sorun. Hâkimin (yargılama kurulunun), birinci gruba dâhil sorunla (Örneğin; mahkemece itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine iptal başvurusu yapılmış olması halinde) yargılamayı bekletme konusunda takdir yetkisi bulunmaz iken, ikinci gruba dâhil sorunla (Örneğin; dava konusu ile ilgili olarak idarece soruşturma açılmış olması halinde) yargılamayı bekletme konusunda takdir yetkisi bulunmaktadır.
Kamu zararlarının yargılamasında hüküm dışı bırakma kararı ile yargılamanın ertelenmesinin mümkün görülmediği yukarıda açıklanmıştı. Onun yerine 6100 sayılı Kanuna gidilerek yargılamanın ertelenmesi kararı verilmesi daha doğru olacaktır. Aksi halde hüküm dışılığın olmadığı durumda hüküm dışı kararı verilmiş olmakla hukuken sakat karar verilmiş olacaktır.
Bir diğer husus, erteleme kararlarının ilâm konusu yapılıp yapılamayacağı. Erteleme kararları ara kararlardır. İlâmlar ise nihai kararlar için düzenlenir. Dolayasıyla ilâmlarda bu kararlara hiçbir şekilde yer verilmemesi gerekir.

3- Davaların Birleştirilmesi

Yürürlüğü sona eren mevzuatımız uyarınca yargılamaya esas raporlar, yargılama ile ilgili tüm hususlar tek bir rapor bünyesinde toplanarak oluşturuluyordu. Bu raporların yargılanması sonucunda da saymanların bir yıllık hesap ve işlemlerinin tamamı yargılanmış oluyordu. Bilindiği gibi yeni mevzuatımızla sayman hesaplarının bütün olarak yargılamasından vazgeçilerek, sadece kamu zararlarının yargılanması kabul edildi. Diğer bir deyişle Dairelerimizin yargılama faaliyetleri kamu zararlarının yargılanması ile sınırlandırılmış oldu. Böyle olunca ayrı hesap ve işlemlerden doğan kamu zararlarının aynı rapor bünyesinde yargılanmalarına gerek kalmadı. Anayasa Mahkemesinin yargı fonksiyonumuz ile ilgili olarak almış olduğu son kararına göre Dairelerimizin birer hesap mahkemesi olduğu ve yargılamaya esas raporların da dava dosyası niteliğinde oldukları kabul edilmiştir*. Sayıştay yargısına intikal ettirilen kamu zararları birer davadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre açılan her dava için bir yargılama dosyası açılmaktadır. Anılan Kanuna göre aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilmektedir. (6100/m.166) Geçmişte olduğu gibi yeni uygulamalarımızda da aynı hesap ve işlemlerden doğan birden fazla kamu zararı fıkralar halinde (a, b, c, … şeklinde) ayrılarak aynı sorgu ve rapor maddesinde birlikte konu edilmekte, yani birleştirilmektedir. Bununla birlikte farklı maddelerin aynı rapor bünyesinde toplanması davaların birleştirilmesi anlamında olmadığından Usul Hukukuna aykırı olmaktadır. Nitekim bu aykırılık ilâmların tebliğe hazırlanması aşamasında daha belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki; yargılama konusu birden fazla madde için birleştirilerek düzenlenen ilâmlar sorumlular itibariyle parçalanarak tebliğ edilmektedir. Bu şekilde yapılan tebliğ işlemleri ile ilâmların bütünlüğü bozulmuş, diğer bir deyişle ilâmların hukuki nitelikleri sakatlanmış olmaktadır. Dolayısıyla hem birden fazla madde için tek rapor ve tek ilâm düzenlenmesi hem de ilâmların parçalanarak tebliğ edilmesi yargılama usul hukukuna aykırı olmaktadır.
Kısaca; aynı hesap ve işlemlerden doğan kamu zararlarına ilişkin olarak düzenlenen her bir sorgu maddesinin bağımsız olarak yargılamaya esas rapor konusu yapılması ve bu raporların yargılanması sonucunda da ilâmların her bir rapor için bağımsız (münferit) olarak düzenlenmesi usule uyarlı olacaktır.
(*) Anayasa Mahkemesi’nin 13.11.2014 tarih ve E:2014/172, K:2014/170 sayılı Kararı.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"6100 Sayılı Kanunun Sayıtay Yargısında Kullanılması" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Turgut Aşcı'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
14-04-2016 - 08:55
(2935 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Henüz hiç değerlendirilmedi.
Okuyucu
2210
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 3 saat 51 dakika 39 saniye önce.
* Ortalama Günde 0,75 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 13305, Kelime Sayısı : 1652, Boyut : 12,99 Kb.
* 1 kez yazdırıldı.
* 1 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1899
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,02950191 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.