Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale İnsan Hakları Kurumları Hakkında

Yazan : Fatih Aydın [Yazarla İletişim]
Başbakanlık Uzmanı, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı

Yazarın Notu
Yazım tarihi: 25.11.2010

İNSAN HAKLARI KURUMLARI HAKKINDA

Burada insan hakları kurumları terimi ile kast edilen idari hiyerarşi veya yasama organı bünyesindeki insan hakları birimleri olmayıp, uluslararası standartlara uygun olarak kurulmuş, idari ve mali özerkliği haiz ve bağımsız olarak faaliyet gösteren insan hakları yapılanmalarıdır. Bunlar ulusal insan hakları kurumları, eşitlik kurumları ve ulusal önleme mekanizmalarıdır. Bu üçüne bir dördüncüsü de eklenebilir: Kamu denetçiliği kurumları, yani ombudsmanlar.

1993’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen “Paris Prensipleri” insan hakları ulusal kurumları ile ilgili genel çerçeveyi belirlemektedir. Buna göre ulusal insan hakları kurumları kanunla kurulmalı, mümkün olduğunca geniş görev ve yetkilerle donatılmalı, kendi bütçe, personel ve tesislerine sahip olmalı, insan hakları alanında faaliyet gösteren siyasi, sosyal ve sivil oluşumlarla etkin bir iletişim içinde olmalı ya da bunların kurumda çoğulcu temsiline imkan tanınmalıdır. Çeşitli ülkelerin insan kurumları tarafından oluşturulan ve Birleşmiş Milletler tarafından da desteklenen ICC(International Coordination Committee, İnsan Hakları Ulusal Kurumları Uluslararası Koordinasyon Komitesi) adındaki bir kuruluş, kurumları Paris Prensiplerine uygunlukları açısından derecelendirmektedir. Ancak Paris Prensipleri tavsiye niteliğinde olup ülkeleri bu kurumları kurmaya veya güçlendirmeye davet ve teşvik etmektedir, bağlayıcılığı bulunmamaktadır.

Eşitlik Kurumları, ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik konularındaki Avrupa Birliği Direktifleri gereğince oluşturulmaları gereken kurumlardır. Her üye ülke bu kurumları kurmak ya da mevcut bir kurumunu bu alanlarda görevlendirmek zorundadır. Direktifler ırk ve cinsiyet ayrımcılığı alanlarında kurum kurulmasını gerektirmekle birlikte üye ülkeler genellikle Direktiflerin çerçevesini aşan daha kapsamlı kurumlar kurmaktadırlar. Eşitlik Kurumları, ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik konularında bağımsız incelemeler ve araştırmalar yapma, veri toplama ve mağdurlara hukuki yardım sağlama konularında görevlidirler. Eşitlik Kurumları müstakil olarak kurulabileceği gibi ulusal insan hakları kurumları bünyesinde de oluşturulabilirler.

Ulusal önleme mekanizmaları İşkenceye Karşı BM Sözleşmesinin İhtiyari Protokolü (OPCAT, Optional Protocol to the Convention against Torture) gereğince tesisi gereken yapılanmalardır. Protokolün amacı, işkencenin ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele ya da cezanın önlenmesi için, özgürlüklerinden yoksun bırakılan kişilerin alıkonuldukları yerlere bağımsız uluslararası ve ulusal organlar tarafından gerçekleştirilecek olan bir düzenli ziyaretler sistemi kurmaktır. Protokole göre, her taraf devlet, işkencenin ve kötü muamelenin önlenmesi için ulusal düzeyde bir ya da daha fazla organ (ulusal önleme mekanizması) kuracak veya görevlendirecektir. Taraf ülkeler, ulusal önleme mekanizmalarını kurarlarken Paris Prensiplerini göz önünde bulunduracaklardır. Taraf ülkeler, ulusal önleme mekanizmaların kompozisyonunda cinsiyet açısından dengeli bir dağılım olmasına ve etnik ve azınlık grupların yeterli temsiline çaba göstereceklerdir.

Yukarıda anlatılan kurumlara ilişkin uluslararası belgeler bu konulardaki genel çerçeveyi belirlemekle birlikte ülkelere belirli bir model önermemekte, bu konudaki tercihi ülkelere bırakmaktadır. Uygulamada kimi ülkeler bu kurumları birbirinden müstakil olarak kurarlarken kimileri birkaçını tek bir çatı altında yapılandırabilmektedir. Kamu denetçiliği de dahil olmak üzere bu kurumların tümünün tek bir kurum olarak oluşturulabilmesinin önünde de bir engel bulunmamaktadır. Bu konudaki tercih ülkelerin siyasi, sosyal, kültürel ve hukuki yapıları, anayasal ve idari teamülleri, coğrafi ve ekonomik durumları ile yakından alakalıdır.

Ülkemizin yukarıda kısaca anlatılan insan hakları kurumlarına ve kamu denetçiliği kurumuna sahip olmaması ulusal ve uluslararası düzeyde ve özellikle de AB üyeliği sürecinde sıklıkla eleştirilmekle birlikte, şu an için ülkemizi bu kurumları kurmaya zorlayan hukuki bir yükümlülük bulunmamaktadır. OPCAT ülkemiz tarafından 2003 yılında imzalanmakla birlikte henüz onaylanmamıştır, dolayısıyla ülkemiz OPCAT’a taraf değildir. Eşitlik kurumlarına ilişkin Avrupa Birliği Direktifleri ise üye ülkeleri bağlamaktadır. Ulusal insan hakları kurumları ile ilgili Birleşmiş Milletler Genel Kurul Kararı yani Paris Prensipleri ise tavsiye niteliğinde olup bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Dolayısıyla ülkemiz bu kurumları kurup kurmama noktasında hukuki olarak kendi takdir, tercih ve değerlendirmesine tabi bulunmaktadır.

Ülkemizde insan hakları alanında görevli mevcut kurumların yanında yukarıda anlatılan kurumların kurulmasının gerekip gerekmediği, kurulacak ise nasıl bir modelin esas alınacağı siyasi ve sosyal olduğu kadar hukuki ve teknik bir tercih sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Ülkemiz için önerilebilecek modeller konusunda, çok çeşitli seçenekler arasındaki en uç iki noktadan biri yukarıda belirtilen tüm kurumların tek bir çatı altında yapılandırılması, diğeri de, bu kurumların her birinin birbirinden bağımsız olarak kurulmasıdır. Her iki uç alternatifin de kendine özgü avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. Müstakil kurumların tercih edilmesi durumunda her kurumun kendi alanında ihtisaslaşması ancak birbirine yakın kurumlar arasında görev ve yetki uyuşmazlıklarının doğması, tek bir kurumun tercih edilmesi durumunda da kaynak israfının önlenmesi ancak böylesine geniş bir faaliyet alanına sahip bir kurumun görevlerini hakkıyla yerine getirememesi muhtemel olabilecektir.

Ülkemizin bu kurumlar konusundaki tecrübesizliği dikkate alındığında müstakil kurumlar yerine tek bir kurumun kurulmasının yerinde olacağı düşünülmektedir. Müstakil kurumlar kurulacak olsa dahi bunlar en azından makul süre aralıkları ile kurulmalı, bir kurum kurulup performansı görüldükten sonra yeni bir kurum kurulması mı gerektiği ya da ilk kurulan kurumun bu konuda da görevlendirilmesinin mi yerinde olacağı değerlendirilmelidir.

Ülkemiz açısından düşünülebilecek bir diğer alternatif de hâlihazırda mevcut bazı kurumların revize edilerek yukarıda belirtilen kurumlara dönüştürülmesidir. Söz gelimi İnsan Hakları Danışma Kurulunun ulusal insan hakları kurumu, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları ile İl ve İlçe İnsan Hakları Kurullarının ulusal önleme mekanizması olarak yeniden yapılandırılması mümkündür

Ülkemizde yukarıda belirtilen kurumsal yapılar oluşturulurken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar bulunmaktadır. İlk olarak bu kurumların karar organlarının nasıl belirleneceği konusunda kesin bir kriter bulunmamaktadır. Bu konudaki yetkinin yürütme organına değil de yasama organına yani Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmesi bu kurumların taşıması gereken bağımsızlık ve çoğulculuk özelliklerine daha uygun düşecektir. İkincisi sivil toplumun bu yapılanmalarda temsili konusu bazı sıkıntıları beraberinde taşımaktadır. Her şeyden önce dini düşünce akımları ile etnik ve azınlık grupların bu kurumlarda temsili Anayasamızla bağdaşmamaktadır. Ayrıca ülkemizdeki sivil toplumun örgütlenmesi oldukça düşüktür. Örgütlü sivil toplum ise sivil toplumun tamamını temsil etmemekte, ancak onlar adına konuşma pozisyonunda bulunmaktadır. Dolayısıyla ülkemiz açısından sivil toplum örgütlerinin kurumdaki temsiline ağırlık verilmesi gerçek sivil toplumun ihmal edilmesi sonucunu doğurabilecektir. Diğer taraftan bazı sivil toplum örgütlerinin belli önyargı ve kabullenmelerle malul olduğu, bazılarının da, işin doğası gereği kendi önceliklerinin bulunduğu malumdur. Dolayısıyla sivil toplum kuruluşlarının temsili konusunda hassas ve dengeli olunmalıdır. Sivil toplumun temsili konusunda bilinmesi ve vurgulanması gereken en önemli nokta ise şudur: Paris Prensipleri sivil toplumun bu kurumlarda doğrudan temsilini zorunlu kılmamaktadır. Doğrudan temsil yerine sivil toplumla etkin iletişim imkânlarının varlığı da yeterli olacaktır.

25.11.2010
Fatih AYDIN
Başbakanlık Uzmanı
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"İnsan Hakları Kurumları Hakkında" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Fatih Aydın'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
26-11-2010 - 18:18
(4902 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 1 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 1 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
5140
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 gün 4 saat 23 dakika 31 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,05 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 8050, Kelime Sayısı : 962, Boyut : 7,86 Kb.
* 3 kez yazdırıldı.
* 1 kez arkadaşa gönderildi.
* 4 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1285
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,02683401 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.