Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Türk Adli Sisteminde Bilirkişilik Uygulamaları, Sorunları İle Yakın Ve Uzak Dönem İçin Çözüm Önerileri

Yazan : Dr. A.Erhan Bakırcı [Yazarla İletişim]
İ.Ü. Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği ABD. Öğretim Elemanı

Yazarın Notu
Makale Aralık 2003 tarihlidir.

1. AMAÇ ve KAPSAM
Yargı erkinin, günümüz gelişen ve hızla değişen teknoloji, ihtiyaçlar ve ilişkiler perspektifinde, karşılaştığı her konuda uzmanlığa sahip olması mümkün değildir. Bunun yanında, adli sistemimiz içerisinde yeterli/sürdürülebilir meslek içi eğitim sisteminin olmaması, atanma ve terfilerde başarı, ödül, motivasyon kriterleri gibi kişinin kendisini geliştirmesini teşvik edici uygulamalar yerine mesleki kıdemin esas alınması, bir nevi meslek içi eğitimin “yaşanarak” kazandırılması gayreti; aynı içeriğe sahip dava dosyalarında adli karar vericileri farklı ve birbiri ile çelişkili usul ve kararlar almasına neden olduğu görülmektedir.
Adli sistemimizin girdi ve çıktıları, şartları ve sistem sorunları dikkate alındığında, adaletin; diğer meslek kollarından bağımsız olmadığı ve olmayacağı, sorunların ancak gerçek anlamda verimli bir eşgüdüm ile çözümlenebileceği açıktır. Davanın konusuna göre seçilen/mahkemece atanan uzman bilirkişi tarafından yapılacak inceleme sonucu hazırlanacak bilirkişi raporu, dava konusu olan sorunun çözümüne katkıda bulunarak adaletin tecellisinin sağlanması ve bu yönde karar verici yargı erginin sağlıklı bir yargılama yapabilmesi için büyük önem arz etmektedir. Bu çalışma, bu konuda eksiklik ve uygulama hatalarını incelemekte, yakın ve uzak dönem çözüm önerileri sunmaya çalışmaktadır.
2. KANUNLARIMIZDA BİLİRKİŞİ KAVRAMI
Bilirkişilik kurumu, yargılama usulüne ilişkin kanunlarımızda düzenlenmiştir. Mahkemeler, usul kanunlarımıza göre (HUMK.m.275, CMUK.m.66), çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişiye başvurabilmektedirler. Yargı erginin, mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurması kanunen mümkün değildir. Bu bağlamda bilirkişi, yargılama prosedürü içinde hakimin ihtiyaç duyduğu konuda başvurduğu bir yardımcı olarak değerlendirilmiş olup, görevi hakime yardımcı olmaktır. Bilirkişi tarafından davanın ispatına yarayan deliller, maddi olaylar, açık ve net olarak tanımlanmalı, belirlenmeli ve nitelendirilmelidir. Bilirkişinin açıkladığı görüş, usul hukuku ve niteliği yönünden takdiri deliller arasında sayılmaktadır.
3. ADLİ SİSTEMİN GENEL GÖRÜNÜŞÜ, BİLİRKİŞİ YAKLAŞIMI ve UYGULAMADA KARŞILAŞILAN SORUNLAR
Adli mekanizmanın içinde olan veya bir şekilde adli mercilere işi düşen hemen herkesin dile getirdiği gibi; adli sistemimizin son derece ağır işlediği, gelişen teknik ve teknolojileri kullanmada yetersiz kaldığı, adli personelin çağın getirdiği ve gerektirdiği teknolojik eğitim altyapısının oluşturulamadığı, meslek içi eğitim, kadro yapılanması ve mali kaynakların planlı olarak yönetilemediği, yakın ve uzak dönem sistem yaklaşımı ile olayların değerlendirilemediği ve böylece sorunların her gün katlanarak büyüdüğü, adli mekanizmanın bilimsel ve sosyal kurumlar ile eşgüdüm ve sürdürülebilir ilişkilerinin tanımlanmadığı görülmektedir. Bu olumsuzluklar sisteme güveni arttıracak, sorunların çözümüne esas olacak, beklenen yapılanma ve gerekliliklerinin gerçekleşememesine, sistemin çok yavaş işlemesine ve kendisini yenileyememesine, teknik ve teknolojik alt yapı eksikliği, buna bağlı teknik ve teknolojik eleman eksikliği nedeni ile karşılaştığı teknolojik adli olayları ve sorunları tanımlayamamasına, ileride karşılaşılacak sorunları belirleyip önceden önlem alamamasına neden olmaktadır. Mevcut sistem adalet teşkilatının özverili personelinin çok büyük gayretkeşliği ile yürütülmeye çalışıldığı görülmektedir.
Adli sistemimizin yapılanmasında, adli bilimler çerçevesinde yeterli ihtisas mahkemelerinin ihdas edilmemiş olması, yerel düzeydeki mahkemelerin birbirinden farklı bir çok konuda çözüm aramasına sebep olmaktadır. Bu çerçevede karar vericilerin bilhassa teknik olmak üzere adli bilimler konularında yetersiz ve konunun çözümüne esas olarak ne aradığını bilememesi, avukatların davaya ilişkin yeterli destek alma ihtiyacını duymamaları, dilekçelerinde adli bilimlere ait konulardaki argümanlarını yeterince belirtememeleri, yargılama sürecinde bu konuları mahkemede tartışamamaları sorunların çözümünü son derece güçleştirmektedir. Bu olumsuzluklar düşünüldüğünde sorunun çözümünün büyük ölçüde bilirkişi incelemesine kalmış olduğu açıktır. Ancak bu noktada da konunun özüne uygun olmayan veya konusunda uzman olmayan, eş-dost tavsiyesi veya hatır – gönül ilişkileri çerçevesinde seçilen, davanın çözümüne yönelik hukuki ve teknik inceleme becerisi olmayan bilirkişi uygulamaları ana sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Adli sistemimizde jeolog ile geoteknik mühendisi hatta mimar ile mühendis kavramı dahi birbirine karışmaktadır. Bir trafik kazasındaki kusur oranını Gemi İnşa Mühendisi veya Makine Mühendisi, bir inşaatın statik hesabını Mimarın yaptığı, son derece spesifik bir suç olan bilişim anlaşmazlıklarının çözümünde teknik yeterliliği sadece bilgisayar kullanmak olan kişilerin bilirkişi olarak seçildikleri görülmektedir. Heyet raporu istenen davalarda bir çok zaman heyet bir araya gelememekte yine raporu bir kişi hazırlamaktadır. Hazırlanan bilirkişi raporlarında ise inanılmaz hatalar, hukuki kavram eksiklikleri ve yetersizlikler görülmektedir.
Sistemde “acil müdahale sistemi” veya prosedürü de mevcut değildir. Yangın afeti, bina göçmesi, trafik kazası, iş kazaları vb. gibi konularda olay yeri incelemesinin zaman geçirilmeden (en fazla 3-6 saat arası) yapılması, nasıl yapılması gerektiğinin de bir prosedürü olması gerekmektedir.
Bilirkişi incelemelerinde teknolojik ekipman ve gerekliliklerden faydalanılmadığı görülmektedir. Bu yargılamanın ileriki aşamalarında delillerin bilmeden de olsa karartılmasına ve hakkın zail olmasına neden olmaktadır.
Mahkemelerin farklı bir çok konuda sadece bir bilirkişiye bağlanmış oldukları görülmektedir. Bu uygulamalar dosyaların mahkemeye geri dönme süresinin uzamasına, bilirkişinin iş yükü nedeni ile eksik raporlar hazırlamasına zemin hazırlaması ve mahkemenin ek rapor talebine neden olması veya yeniden heyet kurularak bilirkişi raporu hazırlattırılması gibi son derece olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Özellikle ilk tespit aşamasında delillerin yeterince toplanamaması, hak arayanların haklarının kaybolmasına neden olmaktadır.
Bir diğer önemli sorun da bilirkişinin emeğinin ücretlendirilmesi noktasında karşımıza çıkmaktadır. Bazı dava konularında çözüm; kapsamlı bir araştırmayı, laboratuar çalışmasını, masa başında teknik ve teknolojik analiz çalışmasını gerektirebilmektedir. Bu durumlarda mahkemeler; emeğin yoğunluğunu rutin işler ile karıştırmakta, bilirkişi ücretlerini işin zorluğuna veya serbest piyasa şartlarına göre ayarlayamamaktadırlar. Mahkemeler tarafından trilyon liralık davaya da milyarlık davaya da aynı bilirkişi ücretinin taktir edildiği görülmektedir. Düşük ücretler ile bilirkişilik görevini yerine getirenlerin; genellikle yeterli teknik bilgi ve donanıma sahip olmadıkları, yeterli teknik ekip ve ekipmana sahip olmadıkları, genellikle bilirkişilik görevini emekliliklerinde yaptıkları, konunun önemini yeterince anlayamadıkları, hatır-gönül ilişkileri çerçevesinde bu işi yaptıkları, ücretsel tatmini; kaldırabilecekleri yükün çok üstünde dosya alarak sağladıkları, taraflar ile kayıt dışı ücret ilişkisine girdikleri görülmektedir. Düşük ücretlendirmenin yanı sıra, bilirkişi ücretleri üzerinde anormal vergi yükünün bulunması devletin bu konuya yeterli özen ve önemi göstermediğini de ortaya koymaktadır.
Adli vakaların çözümüne esas teşkil eden araştırma ve incelemelerin yüzeysel kalmasına neden olan bu sebepler, Uygulamada karşılaşılan ve “ateş düştüğü yeri yakar” misali problem ile yüz yüze gelmedikçe konunun yeterince anlaşılamamasına neden olmaktadır. Bilirkişilik, yargılama sürecinin gerekli bir unsuru olduğu halde, uygulamada bu kurumun bütünüyle yozlaştığı, adliye koridorlarında bekleşen kadrolu bilirkişilerin oluştuğu, hemen her konuda bilirkişilere başvurulduğu, mahkemelerin Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına rağmen hukukçu bilirkişileri de dava sürecinde bilirkişi incelemeleri için davaya kattıkları bilirkişilerin hakimin yerine geçerek onun yetkisini kullandığı gibi şikayetler sıkça duyulmakta ve görülmektedir. Sistemdeki olumsuzluklar, yetersizlikler ve inanılmaz hatalar sonucunda ortaya çıkan sorunlar, adalet kavramına olan güvenin azalmasına, devlete olan güvenin azalması ve güven bunalımına, devlet kurum ve kuruluşlarında, adalet hizmeti alan kişi veya kurumlarda zaman, güç ve inanç kaybına sebep olmaktadır.
5. SORUNUN YAKIN DÖNEM İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Adli sistemimiz içerisinde yürürlükteki kanun ve uygulamalar ile amaçlanan sistem doğrultusunda bilirkişilerin nitelikleri; konusunda uzmanlık, teknolojik donanım, hukuk kavramına yeterlik, tarafsızlık ve dürüstlük olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilirkişilik görevinin son derece aktif ve dinamik, zeki, olayın mantığını sistematiğini ve simülasyonunu kurmaya vakıf kişilerce yapılması son derece önemlidir. Bu düşünce ile sorunun yakın dönem için çözüm önerileri aşağıdaki gibi belirmektedir.
***Üniversitelerdeki yerleşik anabilim dalları disiplini çerçevesinde yargının ihtiyaç duyduğu bilim dalları Adli Bilimler adı altında toplanmalı, dosyanın konusuna göre seçilecek “bilirkişi” bu çerçevede ilintilendirilmeli ve buna göre uzmanlık sertifikası aranmalıdır.
***Tüm yargı alanlarında delil tespitinin bir prosedürü oluşturulmalıdır. Bunun için; davanın cinsine ve şekline göre delillerin alınması, saklanması, ve değerlendirilmesine kadar geçen sürenin tanımlanması ile laboratuar çalışmalarının bir prosedüre bağlanması doğrultusunda içtihat çıkartılmalı ve asgari standartlar sağlanmalıdır. Günümüzün teknik ve teknolojik imkan ve kabiliyetleri düşünülerek resim, fotoğraf, film gibi olanaklar ile tespit günü ve anının hava durumu gibi ortam şartları mutlaka dosyasında bulunması sağlanmalıdır.
*** Adli Bilimler çerçevesinde “acil müdahale sistemi” ve prosedürü oluşturulmalı, bu konuda yapılanma sağlanmalıdır.
***Dava dosyasında bulunan bilirkişi raporlarının progressive yöntem ile hazırlanmasına önem verilmeli, raporlardaki eksiklikler, davacı ve davalıların beyanları ile hakimin açıklanmasını istediği hususlar doğrultusunda bilirkişi tarafından açıklama yapılıp rapor bütünlüğe kavuşmadan yeni bir rapor için bilirkişi incelemesine imkan verilmemelidir.
***Bilirkişi ücreti, serbest piyasa rayiçleri, konunun önemi ve harcanacak emeğe göre saptanması için kriterler yaratılmalı, bilirkişi ücreti “taktirden” kurtulmalıdır.
***Devletin bu konuya verdiği önemin bir göstergesi olarak bilirkişi ücretleri üzerindeki aşırı vergi yükü kaldırılmalıdır.
6. SORUNUN UZAK DÖNEM İÇİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
*** Asıl olan “adli bilimler“ çerçevesinde sadece adli konuların çözümlerinde kullanılacak elemanları yetiştirmektir. Bu çabalar teknolojik gelişim çerçevesinde devletin hukuki etkinliğini arttıracaktır. Bu konuda tüm üniversitelere, teknoloji araştırma merkezlerine ve demokratik kitle örgütlerine düşen görevler tanımlanmalı, adliye ile eşgüdüm prensipleri oluşturulmalı ve bu doğrultuda süreklilik sağlanmalıdır.
***İhtisas mahkemeleri kurulmalıdır. Bu ihtisas mahkemelerinde, konusunun göre karar verme yetisine sahip uzman (teknik konu ise mühendis hakim gibi) hakimler bulunmalıdır. Bu mahkemeler, kararı belirleyici adli mühendislik hizmetleri ve laboratuarlar ile desteklenmelidir.
***Teknolojik standartları ülkemizde belirlenmemiş olan her türlü ithal malın, ithal izni verildiği andan itibaren tüm teknik özellikleri ve standartları saptanmalı kendi standartlarımız ile arasındaki farklılıklar belirlenmeli, bu doğrultuda oluşturulacak bilgi ve dokümanların hukuki anlaşmazlıklarda kullanılmak üzere devlet garantisi altında oluşturulacak bilgi bankalarında toplanması sağlanmalıdır.
***Adli danışmanlık ve bilirkişilik hizmeti verecek, cezai sorumluluğa haiz özel yeminli büroların öngörülecek yönetmelik ve standartlar çerçevesinde hizmet vermesi sağlanmalıdır. Bu bürolardan alınacak ön raporlar ile uyuşmazlıkların çözümlenmesine yardımcı olunarak davaların gereksiz yere adliyelere taşınması önlenmelidir.
***Ülke, bölge ve il düzeyinde Adli Bilimler danışma konseyleri kurulmalıdır. Bu sayede bilirkişilik mekanizması birbirine bağlı zincirler ile denetlenmeli, yetersiz kalınan noktalarda bu bilimsel danışma konseylerinin tavsiyeleri alınmalıdır.
***Bilirkişi yetiştirilmesi kadar yetişen elemanların sürdürülebilir eğitimi sağlanmalı, açılacak eğitim seminerleri ile sistemin dinamiği korunmalıdır.
7. SONUÇ
Adli sistemimizde karşılaşılan ve gittikçe ağırlaşan bilirkişi uygulamaları sorunlarının çözümünde gelişmiş ülke uygulamaları, bugün için sorunun çözümünde temel olarak alınsa bile, ülkemizin kendine “has” özgün yapısı içerisinde yeni metotlar geliştirmek önem arz etmektedir. Mükemmel bir sistem olmadığı gibi, mükemmel diye nitelendirdiğimiz sistemler de kendilerini yenilemedikçe yeterliliklerini kaybettikleri unutulmamalıdır. İçinde bulunduğumuz şartlarda tüm sistemi ayağa kaldıracak, hayat iksiri olacak ani çözümler, sihirli formüller üretilebilir mantığı “akılcılık” ile bağdaşmadığı gibi hayalcilikten de öteye gitmeyecektir. Gerçek akılcılık ve bilim; "gördüğümüzün arkası"nı araştırmaktır. Sorunları tespit edip, kısım kısım çözmek en gerçekçi yoldur. Adli sürecin hemen her aşamasında, yetişmiş insan gücü ile teknolojik imkanların kullanılabilir olması adalete olan güveni arttırtacağı muhakkaktır. Adaletin sağlanamadığı veya tam olarak yerine geldiğine inanmayan bir toplum gelişemez. “Geciken adaletin adalet olamayacağı”, “adaletin mülkün temeli sayıldığı” çağdaş ve örnek aldığımız entegre olmak istediğimiz sistemlerin temeli ve gayesi; Yüce Atatürk’ten bugüne temel felsefemizi oluşturmaktadır. Bu doğrultuda Adalet Bakanlığını konunun hassasiyetini göz önüne alarak bu konularda çalışan bilim adamlarından yardım ve görüş almasını önemle tavsiye ediyorum.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Türk Adli Sisteminde Bilirkişilik Uygulamaları, Sorunları İle Yakın Ve Uzak Dönem İçin Çözüm Önerileri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr. A.Erhan Bakırcı'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
19-04-2004 - 11:47
(7313 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 44 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 31 okuyucu (70%) makaleyi yararlı bulurken, 13 okuyucu (30%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
17951
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 6 saat 47 dakika 9 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,45 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 14009, Kelime Sayısı : 1648, Boyut : 13,68 Kb.
* 90 kez yazdırıldı.
* 1 kez arkadaşa gönderildi.
* 98 kez indirildi.
* 15 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 115
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03965211 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.