Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Müteselsil Suç Kurumunun Değerlendirilmesi

Yazan : Sercan Coşkun Kulak [Yazarla İletişim]
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi 4.sınıf Öğrencisi

Yazarın Notu
Makale Ekim 2003 tarihlidir.

1.)MÜTESELSİL SUÇUN TANIMI VE TARİHÇESİ…

1.a)Müteselsil suçun tanımı ve…

1.b)Müteselsil suçun tarihçesi

2.)MÜTESELSİL SUÇUN UNSURLARI…

2.a)Muhtelif Zamanlarda Vuku Bulsalar dahi Birden Çok Suçun Bulunması…

2.b)İhlal Edilen Hükmün Ayniyet veya Tekliği

2.c)Suç İşleme Kararının Birliği veya Tekliğİ

3.)MÜTESELSİL SUÇUNUN DİĞER SUÇ TÜRLERİNDEN AYRIMI

3.a)Müteselsil Suç ve Mütemadi Suç

3.b)Müteselsil Suç ve İtiyadi Suç

3.c)Müteselsil Suç ve Fikri İçtima

3.d)Müteselsil Suç ve Mürekkep Suç

3.)YARGITAYIN MÜTESELSİL SUÇUN YUYGULANMASI

KONUSUNDA GENEL TUTUMU ve YARGITAY YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER…





Sercan Coşkun Kulak

Ankara Üniversitesi

Hukuk Fakültesi 4.sınıf sercanhukuk&mynet.com



1.)MÜTESELSİL SUÇUN TANIMI VE TARİHÇESİ:Türk ceza kanunun birinci kitabının yedinci babında suçların ve cezaların içtima ismi altında tanımlanan bu kurum hakkında şöyle denilmektedir.”madde 80:Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün birkaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır.Fakat bundan dolayı, terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır.”Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere bu hüküm “[1]her ihlal bağımsız bir suçtur” ilkesinin bir istisnası durumundadır.Çünkü kural olan, kanunda ihlal edilen her hükme bir ceza verilmesidir.Ve sonuç olarak da bu cezaların toplanması yani içtima edilmesidir.Müteselsil suç kurumu, görüldüğü üzere bu durumun istisnasıdır.”[2]Bu istisnanın doğumu ortaçağ İtalyan hukukçularına dayanmaktadır.””[3]Gerçekten müteselsil suç kavramı, Ortaçağda Glossatörler ve Postglossatörler tarafından ortaya atılmıştır.Özellikle üç hırsızlık suçunun cezasının ölüm olmasının doğurduğu aşırılıkları yumuşatmanın çıkar yolu olarak öngörülen müessese pratik hukukçular tarafından, mükemmel bir açıklıkla düzenlenmiştir.” Bu müessese İtalyan birliğinin kurulmasından sonra ortaya çıkmıştır.Yani İtalyan kanunları da bu müesseyi oldukça geç düzenlemişlerdir.İlk kez 1853 Toscano Kanununun 80. maddesinde müteselsil suça yer verilmiştir.Yine 1889 tarihli Zanardelli Kanunu da Toscano Kanununa muhalefet etmeyerek bu kuruma 79.maddede yer vermiştir.Bizim ceza kanunumuzda bu tarihli İtalyan ceza kanundan ilktibas edildiğinden dolayı bu kurum doğal olarak bizim hukuk sistemimize de yerleşmiştir. Fakat bu kavram tercüme edilirken başta İtalyanca’dan Fransızca’ya ve daha sonra Türkçe’ye tercüme edilmesinden dolayı bazı tercüme yanlışlıklarını içinde barındırır duruma gelmiştir. Dolayısıyla hukuk literatürümüze yanlış olarak girmiştir.”[4]Bu suça devam eden suç” veya “[5] kesintili suç” demek daha isabetli olurdu.

Müteselsil suç kurumu 2.6.1941-4055/1 sayılı kanunla daha önce “aynı cürmi kasıt” halinde bulunan kısmı değiştirilmiştir.Bu değişikliğin gerekçesinde Adalet



Encümeni müteselsil suçlara ait umumi hükümde mevcut esasın Mer’i kanunun yazılış tarzına göre yalnız cürümlere inhisar etmiş olması nedeniyle kabahat suçlarının da aynı hükme tabi olması maksadıyla değişiklik yapıldığı belirtilmiştir.Gerçekten Türk ceza kanunun 45 maddesinde “Cürümde kastın bulunmaması cezayı kaldırır” demektedir.Yani bir filin cürüm olabilmesi için mutlaka kasıt unsurun un olması gereklidir.Yine aynı maddenin ikinci fıkrasında kabahatlerde kasıt olmasa dahi kişilerin fillerinden sorumlu tutulacağından bahsetmektedir.dolayısıyla cürümler için kasıt şart kabahatler için ise değildir.Müteselsil suçun eski halinde kanun “aynı cürmi kasıt” diyerek bu kurumu sadece cürümler için belirlemiş olmaktaydı.Dolayısıyla kasıt gerekli olmayan kabahatlerde bu hüküm uygulanmamaktaydı.Adalet encümeni de bu durumu göz önüne alarak bu kurumu “aynı suç işleme kararı olarak” değiştirmiştir.Bu sayede artık bu müessese kabahat suçları içinde kullanılabilmektedir. Bizimle beraber bu müessese “[6] İtalya(m.81/2), Hollanda(m.56), İsveç (f.4,p.3), Finlandiya (f.7,p.2), Peru (m.107), Şili (m.451) gibi devletlerin ceza kanunları da yer vermişlerdir .

2.)MÜTESELSİL SUÇUN UNSURLARI …Müteselsil suçun oluşabilmesi için gerekli ortamım sağlayacak olan şartları şöyle sıralayabiliriz:

2.a)Muhtelif Zamanlarda Vuku Bulsalar Dahi Birden Çok Suçun Bulunması:’Kanunun aynı hükmünün birkaç defa ihlal edilmesi’ cümlesiyle ceza kanunumuz müteselsil suç kurumunun oluşabilmesi için birden çok suçun bulunmasını zorunlu kılmıştır.Zira birden çok suçun bulunup bulunmadığına bakıldıktan sonra diğer şartların incelenmesine geçilecektir.Görüldüğü üzere ilk şart, diğer şartların incelenmesi adına baraj olan bir şarttır.

“[7]Birinci şarttan bazı sonuçların çıkarılması mümkündür.Kanun muhtelif ihlallerden söz ettiğine göre , başlı başına bir suç teşkil etmeyen ve aynı suçu meydana getiren hareketler birden fazlada olsa da, müteselsil suçun bulunduğu ileri sürülemez.”Burada bir tek suçun icra hareketleri söz konusudur.Örneğin:eve giren bir hırsızın dolaptaki elbiseleri, kasadaki altınları, ayakkabılıktaki ayakkabıları götürmesi gibi…Bu hallerde hareketlerin hepsi tek bir suçun işlenmesi için yapılmıştır.Dolayısıyla



tüm hareketlerin sonucunda tek ihlal ortaya çıkmakta bu da tek suça vücut vermektedir.

Yine “[8]seçimli hareketli suçlarda hareketlerden bir kaçının veya tümünün yapılması müteselsil suça vücut vermez.Çünkü seçimlik hareketli suç türünün kabulü anlamsız değildir.Bir tek hareketin yapılması ile suç tamamlanmış sayıldığına göre, diğer hareketlerin yapılmasına ihtiyaç duyulmuyor demektir.Kanun koyucunun amacı bu hareketlerin hepsini yapanı dahi, bir tek suç işlemiş gibi cezalandırmaktır.”Seçimlik hareketli suçlarda kanun tarafından sayılan ihlal şekillerinin hepsinin yapılması ortaya birden fazla suç çıkartmadığı için müteselsil suç oluşamaz.Ama örneğin birden fazla emniyeti suiistimal suçu tüm ihlal şekilleriyle işlenmişse o zaman suç işleme kararındaki birliğe bakarak müteselsil suçtan söz edebiliriz.

“[9]O halde tek suçun mu, çok suçun mu bulunduğunu tespitte önemli olduğu için, öncelikle bir suçun seçimlik hareketli suç olup olmadığına saptanması gerekmektedir.”

Teşebbüs aşamasında kalan suçlarda müteselsil suç oluşabileceği gibi, suçların bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı teşebbüs aşamasında kalmış olanlar içinde bu müessese söz konusu olabilmektedir.”[10] Suçların büyük kısmının teşebbüs aşamasında kalmış olmasına rağmen sadece bir tek suç tamamlanmış ise teselsülden dolayı cezanın artırımı, tamamlanmış suç için verilen ceza üzerinden yapılacaktır.Ya da suçlardan birisi tam teşebbüs, diğeri eksik teşebbüs aşamasında kalmışsa, artırım, tam teşebbüs için verilen ceza üzerinden yapılacaktır.Suçların birinin, bir kaçının veya tümünün teşebbüs aşamasında kalması; müteselsil suçtan dolayı artırılacak cezanın, üst hadde kadar çıkarılmasını önleyebilir.”

“[11]Taksirli suçlarda ise müteselsil suçun oluşup oluşamayacağıyla ilgili tam bir görüş birliği yoktur.Sübjektif şartı önceden kurulması gerekli bir plan şeklinde anlayan, bunu tüm neticenin gerçekleştirilmesine yönelen irade ile sınırlayan ve böylece suç teşkil eden neticelerden her birinin fail tarafından istenmesi zorunluluğunun



bulunduğunu ileri süren yazarlara göre, taksirli suçlarda teselsül mümkün değildir.Örneğin teselsülün mümkün olmadığını savunan yazarlar arasında yer alan Dönmezer-Erman “[12]Taksirli suçlarda, kast yoktur, kast olmayınca bir suç işleme kararından söz etmeğe de imkan bulunmaz ve sonucunda da müteselsil suçum üçüncü şartı (birden fazla fiilin aynı suç işleme kararıyla işlenmesi gerçekleşmez” gerekçesiyle bu görüşlerin dışında kalmışlardır.Fakat bazı yazarlar sübjektif şartı bu şekilde anlamalarına rağmen, bazı hallerde taksirli suçlarda da teselsül olduğu kanat indedirler.Örneğin: geceleyin trafik kurallarına aykırı olarak otomobil kullanan bir sürücünün, bir kimseyi çiğnedikten sonra bunun farkına varmayarak ikinci bir kişiyi çiğnemesi veya bir lokantanın aşçısının kalaylanmamış kapları kullanarak aynı taksirli hareketi tekrarlaması ve böylece birden çok kişinin zehirlenmesine sebep olması gibi…”[13]Bir suç işleme kararı, bir suç işleme kastı değildir.Müteselsil suçu teşkil eden fillerin her biri başka bir kastın neticesidir.Bu iradi fillerin toplu hale getiren, hepsinin tek suç işleme kararından doğmuş olmasıdır.Kanunun her ihlali müstakil bir suç mahiyetinde olmalıdır.”Açıklamalarını yapan Erem’inde ikinci görüşü savunduğu görülmektedir.

Ceza kanunumuzun “Muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır” lafzından da anlaşılacağa üzere birinci şart olan birden çok suçun işlenmesi farklı zamanlarda olsa dahi müteselsil suçun oluşmasına engel olmaz.Suçların farklı zamanlarda işlenmiş olması veya aynı zaman dilimi içerisinde işlenmiş olması işlenilen suçun müteselsil olup olmadığıyla ilgili olarak bize kesin bir bilgi vermez.Sadece ardaki zmn farkının uzun olması suçun müteselsil olmadığına dair bir karine teşkil eder tabi bu kesin bir karine değildir.Sonuçta kısa zaman farkı içerisinde işlenen bir suçta müteselsil suçun unsurları bulunmayabilir veya daha uzun zaman farkı içerisinde işlenen suçlarda müteselsil suçun unsurları bulunuyor olabilir.Bu durum her somut olaya göre ayrıca değerlendirilecek bir husustur.Yargıtay’ın bu gibi durumlarda ilk derece mahkemesinin kararına etkide bulunması kanaatimce sorunu tam olarak çözülmesine engel olacaktır.Bilindiği üzere Yargıtay “[14]olayın değil hükmün yargıcıdır” dolayısıyla somut olayı yakından inceleyen, delilleri bizzat görüp değerlendiren, tanıklarla ve sanıkla daha yakından tanışma fırsatı bulan ilk derece mahkemesi umulur ki hüküm üzerinden değerlendirme yapan Yargıtay’dan daha fazla söz sahibi olsun ve dolayısıyla bu durumlarda ilk derece mahkemesinin kararına etkide bulunulmasın.

2.b) İhlal Edilen Hükmün Ayniyet veya Tekliği :Müteselsil suçun ikinci özelliği fillerden her birinin kanunun aynı hükmünü ihlal etmesidir.Eğer ihlal edilen hüküm kanunun farklı hükümleri olursa bum durumda cezaların gerçek içtiması söz konusu olacak ve cezalar toplanacaktır.”[15]Kanunun aynı hükmü deyiminden, aynı maddeyi anlamamak gerekir”.”[16]Gerçekten kısıtlayıcı olan bu tabir İtalya da eleştirilerle karşılaşmış ve 1931 İtalyan ceza kanunu ‘değişik ağırlıkta olsa da’ tabirini eklemek suretiyle, müteselsil suçun aynı suçun ağırlaşmış şekilleri hakkında da geçerli olabileceğini belirtmek istemiştir.”Bu nedenle aynı başlık altında düzenlenmiş olan, ağırlatıcı ve hafifletici sebepleri de içeren tüm hükümleri aynı hüküm saymak isabetli olur.İşlenen fillerden biri suçun basit şeklini ihlal ederken diğerleri veya diğeri suçun ağırlaştırılmış şeklini ihlal edebilir.Örneğin:Vuku bulmuş birden fazla hırsızlık suçunda fillerden biri hırsızlık suçunun hafif şeklini ihlal ederken diğeri ağırlaştırılmış şeklini ihlal etmiş olabilir.Eğer iki olay arasında aynı suç işleme kararı varsa burada da müteselsil suçtan bahsedilecektir.

“[17]‘Kanunun aynı hükmü’ deyimiyle ilgili olarak ortaya çıkan bir başka sorunda, farklı kanunlarda yer alan hükümlerin aynı hüküm olarak kabul edilip edilmeyecekleridir.Gerçekten bazı yazarlara göre. CK’nda diğeri AS.CK’nda cezalandırılan iki dolandırıcılık suçunun işlenmesinde olduğu gibi, farklı kanunlarda yer alan aynı fiiller asla müteselsil suçu oluşturmazlar.Çünkü bu durumda farklılık sadece düzenleme tarzında ve kanunda değil, fakat aynı zaman da hukuki konudadır.Hukuki konuları farklıdır, çünkü özel kanunlar sadece belli bir kesimi ilgilendirir.”Buna karşılık diğer bir yazar grubuna göre ise “[18]diğer şartların gerçekleşmesi halinde, farklı kanunlarda yer alan hükümlerin ihlali halinde müteselsil suç hükümleri uygulanabilir.Çünkü farklı kanunlarda düzenlenen suçların basit şekillerinin aynı olmayacağını söylemek her zaman mümkün değildir.” [19]”Fakat, şüphesiz ki özel kanunlarda yer alan suçların müteselsil olarak işlenmesi mümkündür.”

Müteselsil suçlarda zaman aşımı teselsülü oluşturan son fiilin yapıldığı andan itibaren başlar.[20]Yargıtay müteselsil suçun , “teselsülü oluşturan son hareketin yapılmasından itibaren başlayacağına karar vermiştir.Yine ceza yargılama hukukuyla ilgili olarak müteselsil suçta yetkili mahkeme teselsülü oluşturan son fiilin yapıldığı yer mahkemesidir.”

“[21]Teselsülü oluşturan fiillerden birisi affedilmişse sadece o fiil göz önüne alınmaz.Eğer af, Fiili müteselsil suç olmaktan çıkarıyorsa faile teselsül hükümleri uygulanmaksızın sadece basit suçun cezası verilir.Özel affın müteselsil suça etkisi yoktur.Çünkü bu af sadece cezayı ortadan kaldırır.”

2.c)Suç İşleme Kararının Birliği veya Tekliği :Müteselsil suçun sonuncu ve en önemli şartı ‘aynı suç işleme kararının’ olmasıdır.Doktrinde sübjektif şart olarak- ta geçen bu şart adeta müteselsil suçun varlığını belirlemektedir.Müteselsil suçun bu şartını ‘aynı suç kastı olarak’ anlamak şüphesiz yanlıştır.Daha önce bahsedildiği gibi [22]“80. maddenin ilk şeklinde kullanılan ‘kasti cürmi’ karışıklıklara yol açmıştır.Daha sonra bu deyim değiştirilmiş ve madde bugünkü şekline almıştır.”[23]Şüphe yoktur ki ; müteselsil suçu meydana getiren suçlarda her biri kasıtlı bir suçtur (aksi görüşü paylaşan yazarlarda mevcuttur:Erem…) ve bu suçlar bağımsız niteliklerini koruduklarına göre, her suç ayrı kasıtla işlenmektedir.Demek oluyor ki müteselsil suçta kasıtlar zorunlu olarak ayrıdır.Aynı ve tek olan şey bu müstakil kastları birleştiren ve sonucunda kasttan başka bir anlam ifade etmek zorunda bulunan “suç işleme kararıdır” Gerçekten “[24]bir suç işleme kararı bir suç ileme kastı değildir.Müteselsil suçu teşkil eden fiillerin her biri başka bir kastın neticesidir.Bu iradi fiilleri toplu hale getiren hepsinin tek suç işleme kararından doğmuş olmasıdır.Kanunun her ihlali müstakil bir suç mahiyetinde olmalıdır.”

Aynı suç işleme kararı bahsinde üzerinde durulması gereken mevzulardan biriside birden fazla işlenen fiiller arasındaki zaman farkının uzunluğunun veya kısalığının yine işlenen fiillerin başka başka mağdurlara karşı işlenmesinin müteselsil suçun belirlenmesi üzerinde oynayacağı roldür.Bu konuda daha öncede bahsettiğimiz üzere kesin kıstaslar koymak mümkün değildir.Yani fiiller arasındaki zaman farkına bakarak; zaman farkının uzun olduğu fiiller için müteselsil suç yoktur demek veya zaman farkının kısa olduğu fiiller için müteselsil suç vardır demek kanunun hilafına hareket etmek olacaktır.Çünkü kanun 80. maddesinde ‘aynı suç işleme kararı’ diye sübjektif bir kıstas koymuştur.Bu şart her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilecek ve hakimin gözlemlerine göre belirlenecektir. Dolayısıyla kanunun istediği bu kıstasın belirlenmesinde asıl söz sahibi olması gereken merci ilk derece mahkemesidir.”[25]Zira birden çok eylemin ‘aynı suç kararıyla’ işlenip işlenmediğine saptamak. Duruşma yapan ilk mahkemenin gerekçeli değerlendirme yetkisine girer, mutlak değerlendirme yetkisine değil.O nedenle duruşma yapmayan ve bu yüzdende davanın değil hükmün yargıcı olan Yargıtay yargıcının yetkisi, gösterilen gerekçeyi kurumun niteliği ve koşulları, doğa, deneyim, mantık kuralları, açısından denetlemektir.Yargıtay yargıca ilk mahkemenin yerine geçerek teselsül vardır veya yoktur diyemez.Çünkü konu salt bir eylemli değerlendirme sorunudur.”Gerçekten İtalya uygulama ve doktrini bu konuda daha da ileri giderek suç ileme kararının fiile ilişkin bir karar olması nedeniyle bu durumu temyiz mahkemesinin denetimi dışarısında bırakmıştır.

“[26]Bir suç işleme kararının varlığını saptarken mahkeme, her suç çokluğunda, kuşkusuz, eylemlerin işleniş biçimlerindeki benzerlik ya da tek düzelik, benzer fırsatları değerlendirme, yasa sistematiğine göre suçla korunan hukuki varlık, değer yada yarar, cürmi davranışın yöneldiği maddi konu olan kişi ya da şeyin özellik başkalıkları, suçlar arasındaki zaman aralığı ve bunlara benzer daha bir çok dışa yansıyan verilerden yararlanabilir ve bunlara dayanabilir.”Ama bunlar denildiği üzere kesin kıstaslar değildir.Gerçek sonuç olayın gidişatına göre belirlenecektir.Beklenen de İlk derece mahkemesinin somut olayı değerlendirerek yaptığı belirlemeye Yargıtay tarafından etkide bulunulmamasıdır.Aksi takdirde Yargıtay kanunun kendisine tanıdığı yetki alanının dışına çıkmış olacak ve bir bakıma “yetki tecavüzü” meydana gelecektir.Diğer taraftan ilk derece mahkemelerinin etkinliği azalacak ve ilk derece mahkemeleri mevcut önemlerini koruyamaz duruma geleceklerdir.

3.)MÜTESELSİL SUÇUNUN DİĞER SUÇ TÜRLERİNDEN AYRIMI

3.a)Müteselsil Suç ve Mütemadi Suç :Mütemadi suç,hareketten doğan neticenin derhal sona ermeyip bir süre devam ettiği suç olarak tanımlanmaktadır.Müteselsil suçla mütemadi suç arsındaki farkta burada ortaya çıkmaktadır.”[1]Mütemadi suçta ihlalin kesintisiz olmasına rağmen, müteselsil suçta ihlaller arasında bir kesinti vardır.Yani mütemadi suçta hareket ve netice kesilmemekte. Müteselsil suçta ise birinci netice gerçekleştikten sonra ikinci netice gerçekleşmektedir.”

“[2]Temadide aynı ve tek bir neticenin devam etmesine karşılık, mütesel sil suçta, gerçekleşen netice birden çoktur.Bu yapısal farklılık nedeniyle hemen her suç müteselsil suç durumunda bulunabileceği halde, mütemadi suçta aynı şey söz konusu değildir.Örneğin: adam öldürme ve müessir fiil suçlarının, mütemadi suç şeklinde işlenmesi düşünülemez.”Dolayısıyla Mütemadi bir suçun, müteselsil suç halini alması mümkündür: temadi bir suretle nihayete erdikten sonra, aynı suç işleme kararının etkisi altında olarak, aynı mütemadi suçun yeniden işlenmesi halinde, iki mütemadi suç arasında teselsül olur; mesela alıkonulan kız, velisi tarafından geri alındıktan sonra, fail tarafından tekrar alıkonulacak olursa gibi…

3.b)Müteselsil Suç ve İtiyadi Suç :”[3]İtiyadi suçta, itiyadi teşkil eden sayıdan daha az hareketler başlı başına suç sayılmaz ve bu hareketleri yapan kişi cezalandırılamaz.Oysa müteselsil suçta fail daha ilk sonucu meydana getirir getirmez cezalandırılır.”Bir başka deyişle İtiyadi suç İtiyadi meydana getirecek sayıda hareketin yapılması ile oluşacağından; suç bu sayıyı meydana getiren son hareketin yapılması ile işlenmiş olacaktır.

3.c)Müteselsil Suç ve Fikri İçtima : Ceza kanunumuz fikri içtimaıyı “işlediği bir fiil ile kanunun muhtelif ahkamını ihlal eden kimse, o ahkamdan en şedit cezayı tazammun eden maddeye göre cezalandırılır” şeklinde tanımlamıştır.Kanun maddesinden de anlaşılacağa üzere fikri içtima tek bir fiille kanunun birden fazla hükmünün ihlal edilmesidir.Kanun bu gibi durumlarda ihlal edilen hükümlerden en fazla cezaya sahip olanın uygulanmasını istemektedir.Müteselsil suçta ise fikri içtimadaki gibi bir fiille kanunun farklı hükümlerinin ihlali değil birden fazla fiille kanunun aynı hükmünün aynı suç işleme kararı altında ihlali söz konusudur.

3.d)Müteselsil Suç ve Mürekkep Suç :”[4]Müteselsil suçta, kanunda belirtilen haller dışında her suç bağımsızlığını tamamen korumaktadır.Oysa mürekkep suçta kaynaşma tamdır.Mürekkep suç kendisini meydana getiren suçlara bölünmesi mümkün olmayan bir bütündür, gerçek bir birliktir.Mürekkep suç kendisini oluşturan suçların işlendikleri yer ve zamanda değil, mürekkep suçta yer alan neticenin gerçekleştiği yer ve zamanda tamamlanmış olur.Müteselsil suçun ise kendisine özgü bir neticesi yoktur.Müteselsil suç, teselsüle dahil son suçun işlendiği zaman tamamlanmış olur.”

3.)YARGITAYIN MÜTESELSİL SUÇUN UYGULANMASI

KONUSUNDA GENEL TUTUMU ve YARGITAYA YÖNELTİLEN ELEŞTİRİLER…: Yargıtay müteselsil suçun uygulanması konusunda değişik bir tutum içerisindedir.Yargıtay’ın bu tutumu değişik zamanlarda hem ceza gene kurullarında karşı oy kullanan yargıçlar tarafından hemde bilim adamları tarafından eleştirilmiştir.Yargıtay müteselsil suçun uygulanması konusunda- “[5]Fail, mağdurlardan biri üzerindeki fiillerini aynı karar altında tekrarlamakta ise de her mağdur üzerine ayrı yeni bir suç kararı fiilini gerçeleştirmektedir.Bu nedenle ayrı şahıslar aleyhine işlenen suçlarda teselsül hükümleri uygulanmaz.””[6]….çok sayıda mağdurlarla ayrı ayrı ve uzun zaman aralıklarıyla anlaşmalar yapan, haksız çıkar sağlayan bu sistemde yer alan sanıkların mağdurlara karşı oluşan suçları ayrı ve bağımsızdır”.-biçiminde akıl yürütmektedir. Yani Yargıtay müteselsil suçun uygulanmasına mağdurların farklı olması durumunda aynı suç işleme kararından bahsedilemeyeceği fikri ile izin vermemektedir.Yargıtayın bu tutumu yukarıda bahsedildiği üzere bir çok kişi tarafından eleştirilmektedir.Çünkü [7]“Türk Ceza Yasası, suç mağdurları farklı kişiler oldukları takdirde müteselsil suç hükmünün değil, gerçek içtima kurallarının uygulanacağına ilişkin bir kural getirmemiş, “bir suç işleme kararı” gibi öznel bir ölçüt getirmiştir.Sorun, failin aynı suç işleme kararıyla davranıp davranmadığının tespit edilmesidir.Bu tespit ilk mahkemenin gerekçeli değerlendirme yetkisine girer.”Gerçektende Yargıtayın bu tutumu anlaşılır gibi değildir.Belirtildiği üzere kanun hükmünün-mağdurlar farklı olduğu takdirde aynı suç işleme kararından bahsedilemez şeklinde bir yorum- ne lafzından nede ruhundan çıkarılabilir.Kanun yukarıda açıkladığımız şartları aramakta bunun dışında herhangi bir sınırlamaya girmemektedir.suç işleme kararının olması yeterli sayılmaktadır.Mağdur sayısına önem gösterilmemiş sayı kaç olursa olsun bu halin uygulanması istenmiştir.Yargıtay’ın bu tutumuyla ilgili olarak başka bir yazıda [8]”İşte Yargıtay, çok eski tarihli bir içtihadı birleştirme kararına dayanarak, adeta kanunu ilga eden bir yorum biçimini benimsemiş ve suçtan zarar gören kişiler birden fazla olduğu takdirde –suç işleme kararında birlik bulunsa dahi- daima birden fazla suçun bulunacağı sonucuna varmıştır…Yargıtay’ımız ne yazık ki bu görüşte yalnız kalmakta dahası 2000’li yıllara böylesine kanuna ve bilime aykırı bir takım yorumlarla girildiğini görmek, itiraf edelim ki umut kırıcı olmaktadır.”

Yargıtay’ın bu konudaki mevcut fikrini en kısa zamanda değiştirmesi dileklerimizle…
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Müteselsil Suç Kurumunun Değerlendirilmesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Sercan Coşkun Kulak'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
19-04-2004 - 11:25
(7312 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 24 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 13 okuyucu (54%) makaleyi yararlı bulurken, 11 okuyucu (46%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
12337
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 gün 7 saat 36 dakika 28 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,69 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 23077, Kelime Sayısı : 3169, Boyut : 22,54 Kb.
* 87 kez yazdırıldı.
* 75 kez indirildi.
* 8 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 109
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,07047892 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.