Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Uluslararası Yükümlülükler Ve Adli Yardım

Yazan : Av.Ali Nezhet Bozlu [Yazarla İletişim]
Mersin Barosu - Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Komisyonu Başkanı

ÇEVİRİNİN SUNUSU:

Aşağıdaki çalışma, 16 Nisan 2004 günü İstanbul’da yapılan “Türkiye’de Adli Yardım Karşılaştırmalı İnceleme ve Politikalar Toplantısı”na, JUSTICE adlı örgütün yöneticilerinden Roger Smith tarafından sunulmuştur.

Baromuzun ve bir kısım baronun katıldığı toplantıda, Türkiye uygulamasının yanı sıra Hollanda, İngiltere, Litvanya ve Arjantin uygulamaları da sözkonusu ülkelerden gelen hukukçularla birlikte ele alınmıştır. Toplantıya Bilgi Üniversitesi ev sahipliği yapmış ve katılmış, Adalet Bakanlığı’nın Adli Yardım Vizyonu konusunda da Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Müdürlüğü’nden bir tetkik hakimi katılmıştır.

Smith’in sunduğu aşağıdaki çalışmada, hem adli yardım müessesesinin hangi uluslararası sözleşmelerle teminat altına alındığı incelenmiş, hem de sözleşmeler arasında çeşitli yönlerden mukayeseler yapılmıştır. Yine, hükümetlerin adli yardım müessesesine yaklaşımları, çeşitli ülkelerdeki yorum tarzları vs. gibi konular kısaca değerlendirilmiştir. Smith, dünyada görülen belli başlı adli yardım örgütlenme tarzlarını da avantajları ve dezavantajlarıyla birlikte irdelemiştir. Metin incelendiğinde, hem ceza davaları ve hem de medeni davalar açısından adli yardımın birlikte değerlendirildiği görülecektir.

JUSTICE, Uluslararası Hukukçular Komisyonu adlı oluşumun İngiltere koludur. Komisyon ve çeşitli ülkelerdeki kolları, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve adalet konularında çalışmalar yaptığını ifade etmektedirler.

Uluslararası sözleşmelerin maddeleri aktarılırken, Türkçe resmi çevirileri aynen alınmıştır.

Özellikle ceza hukuku sistemimizdeki yeni değişiklikler ve bir nevi zorunlu müdafi sistemine gidiş göz önünde tutulduğunda, bu çevirinin meslektaşlarımıza yararlı olacağını ümit ediyorum.

GİRİŞ


1. Son elli yıldan fazla bir süredir, maliyetini karşılama imkanı olmayanlar için ücretsiz yasal temsil hakkının sağlanmasının bir insan hakkı olarak uluslararası kabulü gelişme kaydetmektedir. Bu durum, özellikle başlangıçta gönülsüz olan devletler üzerinde adli yardımı fonlamaları için bir baskı kaynağı olagelmiştir. Hollanda’da ve hatta ABD’de, ücretsiz temsilciliğin genişletilmesi konusundaki iç baskılar bir motivasyon olarak gerçekten de uygulamada daha da önem kazanmıştır. Hukuk mesleğinde birey çıkarlarının aydınlatılmasının sonucu olarak 1949’da İngiltere’de ulusal mevzuat düzenlenmiş; ABD’de 1960’lar ve 70’lerde görülen davalarda temsilciliğin sağlanması için verilen politik sözlerin tutulması sonucuna varılmıştır.

2. Avrupa Konseyi üyesi ülkeler için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi özellikle önemlidir. Sözleşme ceza davalarıyla bağlantılı olarak adil yargılanma hakkı üzerinde geniş bir şekilde yoğunlaşmaktadır fakat 6. madde medeni yükümlülükleri de kapsamaktadır. Avrupa Sözleşmesi kaynağını özgün Birleşmiş Milletler Haklar Bildirgesi’nden almıştı. Sonra gelen BM sözleşmeleri de, örneğin çocuklarla ilgili olarak, temsil hakkını vurgulamışlardır.

1948 BM İNSAN HAKLARI BİLDİRGESİ


3. 1948’de Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, adil yargılanma hakkı ve yöntemine oldukça geniş bir şekilde değinmektedir. İlgili maddeler şunlardır:

a. Madde 10

Herkes hak ve yükümlülüklerinin ve kendisine karşı yapılan ceza gerektiren suç iddialarının kararlaştırılmasında tam bir eşitlik içerisinde bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yapılacak adaletli ve açık bir duruşma hakkına sahiptir.

b. Madde 11/1

Bir suç işlemekten sanık olan herkes savunması için gerekli bütün güvencelerin kendisine sağlandığı açık bir yargılama sonucunda yasalarca suçlu bulunmadıkça suçsuz sayılma hakkına sahiptir.

ULUSLARARASI MEDENİ VE SİYASAL HAKLAR SÖZLEŞMESİ


4. Bu teminatlar Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nde genişletilmiştir. Sözleşme “herkes mahkeme ve yargı önünde eşit olmalıdır” genel prensibini ifade etmektedir. Madde 14.3 şu ifadeyi kullanmaktadır:

Her şahsın cezai alanda kendisine karşı ileri sürülen bir isnadın esası hakkında karar verilirken, tam eşitlikle, en azından aşağıdaki güvencelere sahip olma hakkı vardır:

a. Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden, en kısa bir zamanda, ayrıntılı olarak ve anladığı bir dilde haberdar edilmek;

b. Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak ve kendi seçtiği avukatıyla bağlantı kurabilmek;

c. Gereğinden fazla gecikmeksizin yargılanmak;

d. Yargılamada hazır bulunmak ve savunmasını bizzat yahut kendi seçtiği bir avukatın yardımından yararlanarak yapmak; henüz bir avukatı yoksa, bu hakkından haberli kılınmak; adaletin selameti gerektiriyorsa ve bir avukatın yardımından yararlanmak için mali imkanlardan mahrum ise, ücretsiz olarak tayin edilen bir avukatın yardımından yararlanmak;

e. İddia tanıklarını sorgulamak ve savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı şartlar altında çağırılmasının ve dinlenilmesinin sağlanmasını istemek;

f. Mahkemede kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercümanın yardımından parasız olarak yararlanmak;

g. Kendi aleyhinde tanıklığa yahut suçlu olduğunu itirafa zorlanmamak.

5. Madde 14, şartlara uygun bir tercüman hakkı ile birlikte cezai adli yardım ile ilgili aşağıdaki beş esaslı hakkı hüküm altına almaktadır:

Sanık,

a. Savunmasını hazırlama aşamasında kendi seçtiği avukatıyla iletişim kurma (iletişim)

b. Mahkemede kendi seçtiği avukatıyla savunulma ve savunma için yeterli bir zamana sahip olma (savunma)

c. Hakları hakkında bilgilendirilme (bilgilenme)

d. “Adaletin selameti gerektirdiğinde” kendisine yasal temsilci ‘atanması’ (‘adaletin selameti’ testi)

e. Ödeme gücü yoksa parasız adli yardım alma (Kamusal para yardımı), haklarına sahiptir.

Herhangi bir devletin hukuk sisteminin doğasına bağlı olarak bunlardan başka haklar da mevcut olabilir. Örneğin Madde 14.3 (e) deki tanıkları sorgulatmak, Birleşik Krallık’ta, sanığın yasal temsilcisi tanıkları iddia makamı gibi aynı yoldan sorgulayabilir şeklinde yorumlanmaktadır. Fransa’da hem iddia ve hem de savunmanın tanıkları sorgu hakimi tarafından sorgulanabildiği için başka şekilde yorumlanabilmektedir.

AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ


6. Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin ifade tarzı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde geniş bir şekilde takip edilmiştir. Sözleşme, Avrupa Konseyi üyesi devletlerle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi vasıtasıyla söz konusu teminatları uygulatma bakımından Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne üstünlük sağlamıştır. Uygulamada, böyle bir ülke için Sözleşme, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nden daha önemlidir. Sözleşme, sadece ceza davalarıyla ilgili olmadığı için Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nden daha engindir (aşağıya bakınız).

7. Madde 6.1. genel prensibi hüküm altına almaktadır:

Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.

Madde 6.3., madde 14.3’ün genişletilmiş tekrarıdır:

Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:

a. Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek;

b. Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak;

c. Kendi kendini savunmak veya kendi seçeceği bir avukatın yardımından yararlanmak ve eğer avukat tutmak için mali olanaklardan yoksunsa ve adaletin selameti gerektiriyorsa, mahkemece görevlendirilecek bir avukatın para ödemeksizin yardımından yararlanabilmek;

d. İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında çağrılmasının ve dinlenmesinin sağlanmasını istemek;

e. Duruşmada kullanılan dili anlamadığı veya konuşmadığı takdirde bir tercümanın yardımından para ödemeksizin yararlanmak

CEZA DAVALARINDA TEMSİL


8. Avrupa içtihat hukuku temelinde, aşağıdaki noktalar yukarıda tanımlanan beş hakkın genişletilmesiyle oluşturulabilir. Sanık ile devlet arasında “silahların eşitliği” olarak adlandırılan prensip, burada esas alınmalıdır. Kavram, aşağıdaki gibi açıklanmaktadır:

‘Silahların eşitliği’, her iki tarafın, rakibine göre kendisini önemli bir dezavantaja uğratmayacak şartlar altında, davaya - delilleri dahil – iddialarını sunması için makul bir fırsat sağlanması zorunluluğuna işaret eder. (1)

9. (a) İletişim

Sanık gözaltındayken bir avukatla iletişim kurma hakkı devlet tarafından kolaylaştırılmalıdır. Avukat görüşlerinin kısıtlanması, kamu yararı nedeniyle yapılabilir, örneğin firarı veya yargılamayı engellemeyi önlemek gibi; ya da kısıtlama makul bir sebebe dayanmalıdır, bir muhbirin kimliğini muhafaza etmek gibi. (2)

10. (b) Savunma

Savunma hakkı mahkeme öncesi sürece; mahkeme sürecine, hüküm sürecine, hükme karşı temyiz sürecine tatbik edilir. (3) Aşağıdaki metin, mahkeme kararları özetlerini içeren kılavuz bir Birleşik Krallık kitabından konuyla ilgili olarak alınmıştır:

Sanığın avukat seçimine itibar edilmesi genel kuraldır. Yine de bu kural mutlak değildir, ücretsiz adli yardımla ilgili olarak veya mahkemenin savunma avukatı tayin etmesi durumunda sınırlandırılmaktadır. Söz konusu hak, aynı zamanda, avukatlık işinin idari nitelikleri ve mesleki standartlarından dolayı devletin düzenleyici gücünün de konusudur. İddia makamına nazaran sanığın savunması dezavantajlı hale gelmediği sürece, sanığın tayin ettiği avukat sayısının kısıtlanması devletler için kabul edilebilir. (4)

11. (c ) Bilgilenme

Sanığın yasal temsilci hakkına dair bilgilendirilmesi, ABD mahkemelerinde oldukça ün kazanmıştır. Bu durum, bir Sözleşme ile sağlanmış değildir fakat uygulamada oldukça belirgindir.(5)

12. (d) Adaletin selameti testi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında tespit edilmiştir:

‘Adaletin selameti’ gereği adli yardımın temin edilip edilmediği testi, savunmanın gerçekte bir önyargıyla ayakta tutulması demek değildir, aksine davanın gerçekliği üzerinde bir avukatın yardımına ‘özgül şartlarda makul yaklaşım’ demektir. İlgili şartlar aşağıdadır.
  • Davanın karmaşıklığı
  • Sanık kendi savunmasını yaptığı takdirde bunun özgül suçlamaya katkısı
  • Sanığa atfedilen suçun ciddiyeti ve olası hükmün niteliği (6)
İngiltere ve Wales mevzuatı, adaletin selameti’ne bağlı olarak aşağıdaki tamamlayıcı kriterleri hüküm altına almıştır.
(1) Temsil hakkının tanınıp tanınmayacağına dair her bir sorun adaletin selametine göre hüküm altına alınmalıdır.
(2) Her bir bireye bağlı olarak adaletin selametinin ne olduğu karar altına alınırken aşağıdaki etkenler hesaba katılmalıdır:

a. İşlem süreci içerisinde birey aleyhine alınan kararlarda bireyin örneğin özgürlüğünü veya geçimini kaybetmesi veya bireyin itibarının ciddi bir zarara uğraması gibi sorunların ortaya çıkıp çıkmayacağı

b. İşlem süreci içerisinde herhangi bir meseleye dair tespitin, hukukun esaslı bir meselesi olarak göz önünde bulundurulup bulundurulmayacağı

c. Bireyin kendi davasındaki işlemleri ve durumu anlayabilecek yeterlikte olup olmadığı

d. İşlemlerin takibatı, birey adına uzmanın çapraz sorgulamasını ve mülakatını gerektirip gerektirmediği

e. Bireyin temsil edilmesinin diğer şahısların menfaatlerine halel getirip getirmeyeceği (7)

Böylece, İngiliz yasaları gereği - örneğin bir tecavüz davasında - bir sanığın temsil edilmesi, bir tanık veya bir kurbanın menfaati dahilinde ise sağlanır.

13. (e) Kamu yardımı

Sanığın bir avukat için ‘kafi ödeyecek parası’ olup olmadığına karar verilmesi esnasında söz konusu koşulların genişletilmesi hesaba alınmaz. Bir devlet için, suçlu bulunan sanıktan adli yardım bedelinin geri alınması kabul edilebilir bir durumdur. (8) İngiltere ve Wales’de bu yapılabilmektedir fakat çoğu sanığın herhangi bir kaynağı olmamasından dolayı gerçekte çok küçük bir miktarı geri alınabilmektedir.

AVRUPA SÖZLEŞMESİ: MADDE 6 VE MEDENİ HAKLAR VE YÜKÜMLÜLÜKLER


14. Madde 6 adli yardım hakkının ‘medeni hak’ veya ‘medeni yükümlülüğü’ içerdiğini hüküm altına almaktadır. İçtihatlar bunu doğrulamaktadır fakat yaklaşım tarzı ihtiyatlıdır. (9) Madde 6 sadece ‘mahkemeye etkili erişim’ için, ya avukatın zorunlu olduğu ya da ‘işlemlerin veya davanın karmaşıklığından’ dolayı büyük önyargıların bulunduğu durumlarda, medeni davalarda bir avukat teminini gerekli bulmuştur. (10) Devletler medeni adli yardım projelerinde genellikle oldukça hantaldırlar.

AVRUPA TEMEL HAKLAR SÖZLEŞMESİ


15. Kaydedilmelidir ki Avrupa Temel Haklar ve Özgürlükler Sözleşmesi adli yardım temini konusunu içermektedir. Söz konusu sözleşme Avrupa Sözleşmesi’ni esas almaktadır fakat sözleşmedeki hak daha nettir. Şu anda sözleşmenin yasal bağlayıcılığı olmamasına rağmen Avrupa Komisyonu sözleşmeyi kabul etmektedir. AB Anayasası’nın son versiyonu, Sözleşme’nin AB hukukunu yürürlüğe koyan Komisyon ve Üye Devletleri bağlamasını önermektedir. Böylece, örneğin bir üye Devlet AB direktifleri doğrultusunda eşit teminatlar yürüttüğünde sözleşme uygulanacaktır.

16. Sözleşme’nin 47. Maddesi hükmü şöyledir:

Herkes önceden kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adil, açık ve makul bir süre içerisinde yargılanma hakkına sahiptir. Herkes bilgilenme, savunulma ve temsil edilme imkanlarına sahip olmalıdır.
Adli yardım ödeme gücü olmayanlar için böyle bir yardım mahkemeye etkili erişimi temin etmek için gerekliyse sağlanabilir.

DİĞER BM SÖZLEŞMELERİNDE ADLİ YARDIM / TEMSİL


17. Adli yardım veya temsil ile ilgili diğer BM sözleşmelerindeki bir dizi teminatlar için EK 1 tamamlayıcı olarak verilmiştir.

FARKLI ÜLKELERDE ADLİ YARDIM ÖRGÜTLENMESİ

18. Farklı ülkelerdeki kamusal fonlu adli hizmet örgütleri yerel kültür ve tarih tarafından etkilenmektedir. Örneğin, her ikisi de common law yargı sistemine sahip olmalarına rağmen, ABD ve Birleşik Krallık çok farklı tecrübelere sahiptir. ABD, adli hizmetler ve kamu savunma örgütleri tarafından istihdam edilen ücretli avukatları çok daha fazla kullanmaktadır. Birleşik Krallık sunumu ise özel uygulamacıların hakimiyeti altındadır. ABD’de iyi derecede hünere sahip medeni hukuk servisleri görülürken, İngiltere’de bunlara büyük ölçüde rastlanmaz.

19. Farklı tecrübeler farklı önyargılara ve yerel modelin oldukça dar fikirli şekilde desteklenmesine neden olmaktadır. İyi gelişmiş kamusal fonlu adli hizmet sistemine sahip olan ülkelerin çoğu, en iyi model olduklarına inanma eğilimine sahiptirler. Özellikle bazı ek kaynaklara sahip olanlar bu iddialarını makul sebeplerle bile derecelendirmişlerdir. Bunların arasında Hollanda, ABD, Kanada devleti Ontario, İskoçya, İngiltere ve Wales, İsveç ve diğerleri sayılabilir. Söz konusu yargılama sistemlerinde uygulama hala çok farklıdır. Buradan şu ders çıkarılabilir: Özgül şartlara en uygun sadece bir tek doğru cevap yoktur.

20. Burada değişmeyen tek şey vardır. İyi kamusal adli hizmet eşittir yüksek düzeyde fonlama. Bu da ne yazık ki kaçınılmazdır.

21. Adli yardım ‘mahkemeye erişim’e geniş bir yaklaşım içinde mütalaa edilmelidir. Aynı hedefe ulaşmak için çeşitli yollar izlenebilir. Örneğin ceza yargılamasıyla ilgili olarak Birleşik Krallık’ın en önemli mevzuat bölümlerinden biri 1984 tarihli Polis ve Cezai Deliller Yasası’dır. Söz konusu yasa, polis güçlerinin şüpheliyi suçlamadan önce gözetim altına alma usulünü düzenlemektedir; uygulamaya yönelik normlar doğrultusunda sorgulama ve şüpheliye itham öncesi muamele tarzını düzenlemektedir; karakollardaki idari düzenlemelerdeki değişimleri düzenlemektedir; görüşmelerin teyp kaydına alınma esaslarını düzenlemektedir (başlangıçta polis tarafından karşı çıkıldı fakat sonradan değeri anlaşıldı). Söz konusu yasa itham öncesi karakollarda tutulan sanıkların avukatları ve temsilcilerinin ödeneklerini de düzenlemektedir. Yasa, bir zamanlar büyük ölçüde tartışılmışsa da, gerçekten kutsal ‘mahkemeye erişim’ anlayışını izleyen bir yasama metni örneğidir.

ADLİ YARDIM İDARESİ


22. Çoğu hükümet adli yardım idaresini, hükümetle gizli bağları olan fakat resmiyette hükümetten bağımsız ortalama bir yapıda kurmayı faydalı bulmuştur. Böyle bir düzenleme, özgül bir davada karar mekanizmasının bağımsızlığının korunması ve örneğin dehşet verici seri cinayetlerle suçlanan bir sanığa sağlanan adli yardım tartışmasına yönelik siyasi saldırılardan hükümeti uzaklaştırma avantajını sağlamaktadır. Dünyadaki en geniş yargı sisteminin sahibi Hollanda, 1994’de bölgesel adli yardım kurumlarını yaratmıştır. Birleşik Krallık’ta, İkinci Dünya Savaşı sonrası ulusal adli yardım projesini tesis etmek için üç aşamadan geçilmiştir. Bunların önceleri Hukuk Cemiyetleri (hukuki meslek gruplarının şubeleri için profesyonel yapılar) tarafından idare edilmesi tasarlanmıştı. Bununla birlikte, ‘adli yardım için merkezi stratejik rolün sağlanması’nı öngören 1988 Adli Yardım Yasası tarafından Hukuk Cemiyeti’nin yerine Adli Yardım Kurumu kuruldu. Kurum, özellikle profesyonel kurumlardan atanmış çeşitli üyelere sahipti. Daha sonra 1999 Mahkemeye Erişim Yasası hükümleri doğrultusunda Adli Hizmetler Komisyonu kuruldu.

23. ‘Komisyon modeli’ bir hükümet dairesinin kaynaklar ve politikadan sorumlu olmasını gerektirir; bağımsız fakat hükümetin atadığı bir komisyon yerel koşullara bağlı olarak büyük veya küçük ölçekte politika yürütmekten sorumludur ve ödemeler uygulamacılara doğrudan veya dolaylı olarak komisyon tarafından yapılır. Yargılama, komisyon üyelerinin veya kurul üyelerinin atama şekillerine göre farkı görünüşler sergiler. Bazısı, İngiliz Adli Yardım Kurumu örneğindeki gibi sermaye biriktirilen alanlar yaratırlar. Diğerleri daha temkinli alanlar yaratırlar. 1999 İngiliz Mahkemeye Erişim Yasası hükümleri atanmış bakana geniş yetkiler verilmesinin güzel bir örneğidir:

(1) Komisyon
a. Yedi üyeden az
b. Yirmi üyeden çok olamaz
Fakat Lord Chancellor’un (Adalet Bakanı) düzenleme yetkisi vardır (her iki sayıyı değiştirebilir).

(2) Komisyon üyeleri Lord Chancellor tarafından atanabilir ve Lord Chancellor üyelerden birini Komisyon başkanlığına atayabilir.

(3) Komisyon üyelerinin atanması bakımından, Lord Chancellor, Komisyonun güvenliğinin arzu edilmesini göz önünde bulundurarak, komisyon üyesi olacakları
a. Toplumsal Adli Hizmet (etkili medeni adli yardım) veya Ceza Savunma Hizmeti (etkili cezai adli yardım) kurumlarının bir parçası olarak Komisyon’un fonlayabildiği hizmetlerin sunumu
b. Mahkemelerin çalışmaları
c. Tüketicilerle ilişkiler
d. Toplumsal şartlar
e. Yönetim
Konularında deneyimli ve bilgi sahibi olanlar arasından seçer.

24. Atama erkine sahip yürütme ile birkaç derecede profesyonel katkının uyumu, Ontario Adli Yardımı’ndaki atamalardaki sunumlarda da görülebilir. (Yukarı Kanada Hukuk Cemiyeti, bölgenin barosudur).

Kurum yönetim kurulu Vali Vekili tarafından aşağıdaki şekilde atanmış kişilerden oluşur:

(1) Kurul Başkanı; Başsavcı veya onun atadığı bir kişi, Hukuk Cemiyeti Saymanı veya onun atadığı bir kişi ve üçüncü bileşen olarak Başsavcı ve Hukuk Cemiyeti Saymanı’nın üzerinde anlaştığı veya atadıkları bir kişiden oluşan komite tarafından tavsiye edilen listeden Başsavcı tarafından seçilir.

(2) Beş üye Başsavcı tarafından Hukuk Cemiyeti tarafından tavsiye edilen listeden seçilir.

(3) Beş üye Başsavcı tarafından tavsiye edilen listeden seçilir.

25. Komisyon modeli, nispeten iyi çalışmaktadır. Burada iki potansiyel sürtüşme alanı vardır. Birincisi, komisyon üyeleri işbaşındaki parlamento veya hükümet tarafından atanmamış ve bu durum tartışmalara yol açmışsa ortaya çıkabilmektedir. ABD’de, Clinton yönetimi tarafından Adli Yardım Kurumu üyeleri atandığı fakat mecliste bu konuda çelişki yaşandığında zor anlar yaşanmıştı. İkincisi, himaye edilmiş hükümet dairesi ve komisyon arasında yetkilerin ayarlanmasına dair herhangi bir resmi düzenleme olduğunda, bu ikisi arasında rekabet yaşanabilmektedir. Komisyon, gelişmelere yakınlık bakımından daima avantajlıdır, çünkü sistemin ayrıntılarını idare etmektedir. Hükümet dairesi hükümetin amaçlarına dair geniş bir bakış açısına sahiptir, fakat detaylar hakkında pek az bilgisi vardır. İngiltere’de Adli Hizmetler Komisyonu ve Adli Yardım Kurumu arasındaki küçük rekabet, gerçekte gelişim politikalarının motoru olmaktadır.

HİZMET SUNUMU


26. Cezai adli hizmetler kültür ve / veya kaynakların ihtiyaçlarına göre bir dizi farklı yollardan verilebilmektedir. Ana seçenekler:

a. Özel uygulamacılar- dava başına iş alırlar ve çoğu zaman ABD deyimiyle ‘judicare’ olarak bilinir.

b. Adli yardım yönetimi / komisyonu tarafından görevlendirilen maaşlı uygulamacılar, çoğu zaman ‘kurum içi görevli avukat’ olarak bilinir.

c. Bir fonlama ajansı tarafından desteklenen veya desteklenmeyen ve sıkça kamusal savunma bürosu olarak bilinen bağımsız adli hizmetler tarafından istihdam edilen uygulamacılar, eleman modeli olarak bilinir.

d. Bir dizi farklı organizasyonlarda istihdam edilebilen, bir anlaşmayla hizmet sağlamaya girebilen uygulamacıların sözleşmeli modeli.

27. Yorumcular, hizmeti, tarihsel olarak; eleman, maaşlı model ve ‘judicare’ olarak ayırmışlardır. Söz konusu hizmet özgül iki nedenden dolayı daha da karmaşık hale gelmiştir. Birincisi, Kanada ve İngiltere / Wales’deki gibi ileri adli yardım sistemine sahip yargılamalar, söz konusu modellerden ikisinin veya her üçünün unsurlarını katarak ‘karışık model’ oluşturmak konusunda heveslidirler. İkincisi, çeşitli farklı hizmet sağlayıcılara sahip sözleşme servislerine ilgi gittikçe artmaktadır.

28. Her bir sunum modelinin kendi avantajları vardır ve ek olarak, karışık modellere sahip olmanın avantajı vardır. Bu durum siyasetçilere fiyatları kontrol etme ve etkinlik fırsatı vermektedir. Bu durum aynı zamanda hizmet sağlayıcılar arasında bir rekabet unsurudur da. Yargılamanın iyi tesis edildiği yerde, hizmet sunumunun diğer şekillerinin tesisi politik çekişme konusu olabilmektedir. İçinde bulunduğumuz şu günlerde hem İngiltere’de ve hem de İskoçya’da pilot kamusal savunma örgütleri kurulmuştur. Bunlar Adli Hizmet Komisyonu veya İskoç Adli Yardım Kurumu tarafından doğrudan istihdam edilen küçük, etkili, maaşlı eleman gruplarıdır. Her iki yargılama sisteminde de kamusal savunma büroları, davaların nispeten küçük bir oranını oluşturuyor. Söz konusu yargılama sistemlerinde, özel uygulamacılarda kamu savunmacılarına karşı bir miktar küçümseme ve önemli ölçüde şüphe vardır.

29. Her bir sunum şeklinin ayrı ayrı düşünülmesi gerekir.

30. Judicare

Tanım- Özel uygulamacılar tarafından dava başı ücretlendirilme esasına dayanmak suretiyle verilen hizmettir, sık olarak bir çeşit belgeye dayanır.

Avantajları- Dava başı ücretlendirmeden dolayı her bir karar kesinlikle kontrol edilebilir; onay ve yürütümü için geniş bir bürokrasiye gereksinim duyma eğilimindedir; ceza yargılaması sisteminde özel uygulamacıyı içerir ve dolayısıyla onları temel medeni özgürlükler ve insan hakları üzerinde yoğunlaştırır; davalının kendi avukatını seçme hakkı ile temsilin sağlanabilmesi idaresini birleştirebilir.

Dezavantajları- Uygulamacının kaliteyi düşürmesi halinde kalite kontrol sorunu olabilir; hizmetin genelde en pahalı şeklidir; maliyeti kontrol etmek zordur.

31. Kurum içi görevli avukat

Tanım- Adli hizmet idaresi tarafından doğrudan temsilcilik görev sorumluluğu verilen personel avukatlar sistemidir.

Avantajlar- Personel avukatın bir defada birçok dava aldığı durumlarda maliyet avantajı olabilir, örneğin bir ticaret mahkemesinde görevlendirilmiş avukat.

Dezavantajlar- Yapılan işten elde edilen kazancın düşük statü ve derecesi kalite sorunları yaratabilir; farklı avukatlar tarafından farklı temsilcilikler yapılmasıyla kıyaslandığında müvekkil açısından daha zor olabilir.

32. Kamu savunmacıları

Tanım- Davalıların tamamen temsili sorumluluğunu alan adli hizmet idaresi veya diğer servisler tarafından istihdam edilen maaşlı avukatlar tarafından verilen hizmettir.

Avantajları- Judicare sistemine göre maliyet avantajı olabilir; yüksek bir ruh inşa edebilir ve bir mahkeme işleminin ötesinde mükemmel hizmet sağlayabilir.

Dezavantajları- Mesleğe saygıyı düşürebilir; düşük maliyet konusu olabilir; yüksek kaliteden ziyade rutin bir temsilciliğe yol açabilir; bürokrasi için çekici değildir; gerektiği gibi fonlandığında judicare sisteminden daha ucuz olmayabilir; hız ve etkinlik açısından teşvik edici değildir.

33. Sözleşmeli hizmetler

Tanım- Yukarıdaki üç modelden biri olabilen adli hizmet idaresi ile uygulamacılar ve uygulamacı istihdam eden organizasyonlar arasında yapılan sözleşme gereği sağlanan hizmettir.

Avantajları- Kaliteyi yükseltmekte kullanılabilir fakat hızlı kalite güvencesi kriterini gerektirir; maliyet kontrolünü kolaylaştırır; hizmet sağlayıcıya bazı maliyet güvencelerini verir, teşvik sağlanmadığı takdirde hizmet sağlanamayabilir.

Dezavantajları- Ücretlerde düşüşe neden olabilir; kalite düşüklüğüne yol açabilir; rutin temsilciliği teşvik edebilir.

ÇIKARILAN DERSLER

34. Hangi sunum sistemi seçilirse seçilsin, iyi servislerin hizmet örneklerine bakılarak aşağıdaki sonuçlara varılabilir :
· Yüksek kalitede hizmetler yüksek derecede kaynaklar gerektirir (yukarıya bakınız)
· Sözleşme sistemi rutin dava yükü için en uygun sistemdir ve rutinleşme bakımından öncü olma eğilimine sahiptir
· En iyi projeler, adam başına iş yükü fazlalığına paralel artan düzenlemeler içerirler
· Ödemeler ve bilirkişi ücretleri ile temsilci ücretleri farklı fonlardan yapılmalıdır
· En iyi sonucu elde etmek, fonlayıcı ile hizmet sağlayıcılar arasında müşterek bir ortamı gerektirir
· Kalite kontrolünde ve belki de maksimum dava sayısına dair objektif standartlar olmalıdır
· Menfaat çatışması hususunda hassas olunmalıdır
· Aynı şekilde, uygulamacıların aşırı medya veya siyasal müdahalelerden korunması hususunda hassas olunmalıdır
· Yargılama sistemleri müvekkilin avukat seçme hakkına dair farklı bakış açılarına sahiptir.
· Güçlü bir mesleki destek, kaynakta kesintilere ve uygunsuz politik müdahalelere karşı hukuk servislerinin savunulmasını gerektirir.

EK 1

BM ANLAŞMALARI’NDA ADLİ YARDIM VE TEMSİLCİLİKLE İLGİLİ MADDELER:

ÇOCUK HAKLARINA DAİR SÖZLEŞME

Madde 12
(1) Taraf Devletler, görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak, gereken özen gösterilmek suretiyle tanırlar.
(2) Bu amaçla, çocuğu etkileyen herhangi bir adli veya idari kovuşturmada çocuğun ya doğrudan doğruya veya bir temsilci ya da uygun bir makam yoluyla dinlenilmesi fırsatı, ulusal yasanın usule ilişkin kurallarına uygun olarak çocuğa, özellikle sağlanacaktır.

Madde 37
Taraf Devletler aşağıdaki hususları sağlarlar:
d) Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuk, kısa zamanda yasal ve uygun olan diğer yardımlardan yararlanma hakkına sahip olacağı gibi özgürlüğünden yoksun bırakılmasının yasaya aykırılığını bir mahkeme veya diğer yetkili, bağımsız ve tarafsız makam önünde iddia etme ve böylesi bir işlemle ilgili olarak ivedi karar verilmesini isteme hakkına da sahip olacaktır.

Madde 40
1. Taraf Devletler, hakkında ceza yasasını ihlal ettiği iddia edilen ve bu nedenle itham edilen ya da ihlal ettiği kabul edilen her çocuğun; çocuğun yaşı ve yeniden topluma kazandırılmasının ve toplumda yapıcı rol üstlenmesinin arzu edilir olduğu hususları göz önünde bulundurularak, taşıdığı saygınlık ve değer duygusunu geliştirecek ve başkalarının da insan haklarına ve temel özgürlüklerine saygı duymasını pekiştirecek nitelikte muamele görme hakkını kabul ederler.
2. Bu amaçla ve uluslararası belgelerin ilgili hükümleri göz önünde tutularak Taraf Devletler özellikle, şunları sağlarlar:
a) Hakkında ceza kanununu ihlal iddiası veya ithamı bulunan her çocuk aşağıdaki asgari güvencelere sahiptir:
ii) Haklarındaki suçlamalardan kendilerinin hemen ve doğrudan doğruya; ya da uygun düşen durumlarda ana-babaları ya da yasal vasileri kanalı ile haberli kılınmak ve savunmalarının hazırlanıp sunulmasında gerekli yasal ya da uygun olan başka yardımdan yararlanmak;
iii) Yetkili, bağımsız ve yansız bir makam ya da mahkeme önünde adli ya da başkaca uygun yardımdan yararlanarak ve özellikle çocuğun yaşı ve durumu göz önüne alınmak suretiyle kendisinin yüksek yararına aykırı olduğu saptanmadığı sürece, ana-babası veya yasal vasisi de hazır bulundurularak yasaya uygun biçimde adil bir duruşma ile konunun gecikmeksizin karara bağlanmasının sağlanması;
iv) Tanıklık etmek ya da suç ikrarında bulunmak için zorlanmamak; aleyhine olan tanıkları sorguya çekmek veya sorguya çekmiş olmak ve lehine olan tanıkların hazır bulunmasının ve sorgulanmasının eşit koşullarda sağlanması;
vi) Kullanılan dili anlamaması veya konuşamaması halinde çocuğun parasız çevirmen yardımından yararlanması;

HER TÜRLÜ IRK AYRIMCILIĞININ KALDIRILMASI HAKKINDA ULUSLARARASI SÖZLEŞME


Madde 5
Bu Sözleşmenin 2. maddesinde konmuş olan temel ödevlere uygun olarak, Taraf Devletler, ırk ayrımcılığını her biçimiyle yasaklamayı ve kaldırmayı ve ırk, renk ya da ulusal ya da etnik köken ayrımı yapmaksızın, özellikle aşağıdaki haklardan yararlanmada herkes için yasa önünde eşitlik sağlamayı üstlenirler:
a. Mahkemeler ve tüm öteki adalet dağıtan organlar önünde eşit muamele görme hakkı.

İŞKENCEYE KARŞI SÖZLEŞME

Madde 4
1. Her Taraf Devlet, tüm işkence eylemlerinin kendi ceza kanununa göre suç olmasını sağlayacaktır.

Madde 7
2. Dördüncü maddede zikredilen suçlardan herhangi birisi ile ilgili olarak hakkında kovuşturma yapılan herhangi bir şahısa, kovuşturmanın tüm safhalarında adil muamele garanti edilecektir.

AZINLIK HAKLARI İÇİN ÇERÇEVE SÖZLEŞME


Madde 4.
1. Taraflar, ulusal azınlıklara mensup kişilerin kanun önünde eşitlik ve kanunla eşit korunma hakkını güvence altına almayı taahhüt ederler. Bu konuda, ulusal azınlığa mensubiyete dayalı herhangi bir ayrımcılık yasaklanmıştır.

MÜLTECİLERİN STATÜSÜNE DAİR SÖZLEŞME


Madde 16. Mahkemelere Erişim
1. Her mülteci, bütün Taraf Devletlerin toprakları üzerindeki hukuk mahkemelerine serbestçe ve kolayca başvurabilecektir.
2. Her mülteci, sürekli ikametgahının bulunduğu Taraf Devlette, adli yardım ve teminat akçesinden muafiyet dahil, mahkemelere müracaat bakımından vatandaş gibi muamele görecektir.

DİPNOTLAR
(1) Domba Beheer BV Hollanda’ya karşı (1994), 18 EHRR 213, paragraf 33
(2) Campbell ve Fell Birleşik Krallık’a karşı (1984), 7 EHRR 165; Kurup Danimarka’ya karşı (1985) 42 DR 287, EcommHR
(3) S İsviçre’ye karşı (1991) 14 EHHR 670; Quaranta İsviçre’ye karşı (1991), Seri A No 205; Monnell ve Morris Birleşik Krallık’a karşı (1987) 10 EHHR 205.
(4) Paragraf 11.248, Cayton ve Tomlinson, İnsan Hakları Hukuku, Oxford, 2000
(5) Miranda Arizona’ya karşı 384 Birleşik Devletler, 436 (1966)
(6) Clayton ve Tomlinson, zikredilen kitap, paragraf 11.250
(7) Tarife 3, paragraf 5, Yargıya Erişim Sözleşmesi
(8) Croissant Almanya’ya karşı (1992), 16 EHRR 135.
(9) Airey İrlanda’ya karşı (1979-80) 2 EHRR 305.
(10) Yukarıdaki karar, paragraf 26
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Uluslararası Yükümlülükler Ve Adli Yardım" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Av.Ali Nezhet Bozlu'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
16-01-2007 - 21:49
(6312 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 1 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 0 okuyucu (0%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (100%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
10699
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 2 saat 59 dakika 36 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,70 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 31269, Kelime Sayısı : 3855, Boyut : 30,54 Kb.
* 3 kez yazdırıldı.
* 4 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 464
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04920292 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.