Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale İhtiyati Hacizde Haksız Çıkanın Kusursuz Sorumluğunun Amacı

Yazan : Oğuzhan Buhur [Yazarla İletişim]
Avukat

Yazarın Notu
Makale Mayıs 2001 tarihlidir.

İÇİNDEKİLER


KISALTMALAR....................................... .................................................. ....................................1
KAYNAKLAR......................................... .................................................. ......................................2
§1.İHTİYATİ HACİZDE HAKSIZ ÇIKANIN KUSURSUZ SORUMLUĞUNUN AMACI..................3
§2.SORUMLULUĞUN HUKUKİ NİTELİĞİ.......................................... ...........................................3
§3.SORUMLULUĞUN KOŞULLARI (ŞARTLARI)........................................ .................................5
1.İhtiyati Haciz Kararının İcra Edilmiş Olması............................................ .................................6
2.İhtiyati Haczin Haksız Olması............................................ .................................................. ......7
3.Bir Zarar Doğmuş Olmalı............................................ .................................................. .............9
4.Uygun İlliyet Bağı.............................................. .................................................. .......................12
§4.YARGILAMA USULÜ............................................. .................................................. .................12
1.Görevli ve Yetkili Mahkeme........................................... .................................................. ..........12
2.Davanın Tarafları......................................... .................................................. .............................13
a.Davacı.......................................... .................................................. ..............................................13
aa.Borçlu......................................... .................................................. .............................................13
ab.Üçüncü Kişi.............................................. .................................................. ...............................13
b.Davalı.......................................... .................................................. ...............................................14
3.Zamanaşımı...................................... .................................................. .........................................14
4.Yargılama Usûlü............................................. .................................................. ...........................15
§5.MAHKEMENİN KARARI VE VERİLEN KARARIN İCRASI............................................ ...........15
1.Mahkemenin Kararı............................................ .................................................. .......................15
2.Verilen Kararların İcrası............................................ .................................................. ................16
ÖRNEK YARGITAY KARARI 1................................................. .................................................. ....17
ÖRNEK YARGITAY KARARI 2................................................. .................................................. ....19







KISALTMALAR


ABD. : Ankara Barosu Dergisi
BK. : Borçlar Kanunu
bkz. : bakınız
C. : Cilt
dn. : dipnot
HD. : Hukuk Dairesi
E. : Esas
HUMK. : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu
İİK. : İcra ve İflas Kanunu
İKİD. : İlmi ve Kazai İçtihatlar Dergisi
K. : Karar
m. : madde
s. : sayfa
T. : Tarih
vd. : ve devamı
YKD. : Yargıtay Kararları Dergisi









KAYNAKLAR


BERKİN, Necmettin M. : İhtiyati Haciz, İstanbul 1962
DÖNMEZ, Recai : Vergi İcra Hukukunda İhtiyati Haciz,
Eskişehir 1998
EREN, Fikret : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1995
KARAHASAN, Mustafa Reşit : Sorumluluk Hukuku Cilt I, İstanbul 1995
KURU, Baki : İcra ve İflas Hukuku Cilt III, Ankara 1993
KURU,B./ARSLAN,R./YILMAZ,E. : İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, Ankara 1998 KURU,B./ARSLAN,R./YILMAZ,E. : Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 1996
OĞUZMAN,K./ÖZ,T. : Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1995
ÖZEKES, Muhammet : İcra ve İflas Hukukunda İhtiyati Haciz,
Ankara 1999
POSTACIOĞLU, İlhan E. : İcra Hukuku Esasları, İstanbul 1982
ÜSTÜNDAĞ, Saim : İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1990











§1.İHTİYATİ HACİZDE HAKSIZ ÇIKANIN KUSURSUZ SORUMLUĞUNUN AMACI

İhtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini garanti (güvence) altına almak için, mahkeme kararı ile, borçlunun mallarına (önceden) geçici olarak el konulmasıdır. İhtiyati haciz kavramı yerini, İİK m.257 ile m.268 arasındaki dokuzuncu bapta bulur. İhtiyati haciz taraflardan birinin istemi ile ileri sürdüğü alacağını sadece güvence altına almayı amaçlamış bir kurum olduğundan, yetkili ve görevli mahkemeden ihtiyati haciz kararının alınmasını isteyen tarafın kötü niyetli olması ya da kötü niyetli olmasa bile hallerinde, malları üzerine ihtiyati haciz konulan ve bu sebeple de malları üzerindeki hukuki tasarrufları kısıtlanan tarafın korunması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Ayrıca yetkili ve görevli mahkeme tarafından verilen ihtiyati haciz kararı İİK m.265 uyarınca temyiz edilemeyeceğinden, bu hukuki kurumun haksız olarak uygulandığı kişileri mağdur etme olasılığını öngören kanun koyucu İİK m.259/1 ile “İhtiyati haciz isteyen alacaklı hacizde haksız çıktığı taktirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan mesul...” diyerek bu olasılığı ortadan kaldırmayı amaçlamıştır.

§2.SORUMLULUĞUN HUKUKİ NİTELİĞİ

Haksız ihtiyati haciz koyduran alacaklının sorumluluğunun haksız fiil sorumluluğuna benzer bir sorumluluk olduğu ve bu sebeple de haksız fiil hakkındaki BK m.41-vd. hükümlerinin uygulanması gerektiğini ileri sürenler olmuştur. Ancak buradaki sorumluluğun kanundan doğduğunu, benzerliğe rağmen haksız fiil sorumluluğunun burada uygulanamayacağını savunanlar da bulunmaktadır.
Bu bağlamda ihtiyati hacizde haksız çıkanın sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu kabul edilmektedir. Yani, alacaklının sorumlu olması için, ihtiyati haczi talep ederken ve uygulatırken kusurunun, kast ve ihmalinin bulunması şart değildir. Bunun sebebi ise ihtiyati haczin sadece alacaklının menfaatleri doğrultusunda kullanılması ve ihtiyati hacze maruz kalanların menfaatlerini haleldar etmesidir.
Von Tuhr “Haksız bir ihtiyati haciz tatbik ettiren kimse, hatta kendisine isnadı kabil hiçbir kusur bulunmamış olsa dahi, bundan doğan zararı tazmin ile mükelleftir; bu mesuliyet de bir tehlike ihdas eden kimsenin uğradığı mesuliyet esasına istinat eder. İhtiyati haciz borçlunun hukuki sahasına yapılan şiddetli bir müdahaledir...binaenaleyh böyle bir tedbire müracaat eden alacaklının hatasından mütevellit tehlikeleri ve hasarı tahammül etmesi hakkaniyete uygundur.” demektedir. Alacaklı talebinde haklı olduğunu zannetse veya bir yanılma sonucu ihtiyati haciz talep edip, uygulanmış olsa dahi, yani alacaklı mazur görülebilse de, himaye edilmek istenen alacağın veya bu alacağa yönelik bir tehlikenin bulunmaması durumunda, alacaklı yine de sebep olduğu zararı ödemelidir.
Alman doktrininde Baur tarafından buradaki sorumluluğun fedakarlığın denkleştirilmesi şeklinde bir sorumluluk olduğu görüşü savunulmaktadır. Zira, burada diğer kusursuz sorumluluk hallerinde öngörülmüş olan bir sorumluluk ortaya çıkmamaktadır. Her ne kadar ortaya çıkan sonuçtan dolayı, kanunen alacaklının kusuru aranmamakta ve ihtiyati haciz talebinde bulunan, bunun haksız olması ihtimalini de göze almış olup, sonuçlarına katlanmak durumunda ise de, burada borçlunun hukuki alanına, yine hukuken korunan alacaklının talebi ile mahkeme tarafından müdahale edilmektedir. Borçlu, alacaklıya tanınan bir hukuki koruma sebebiyle, yapılan müdahaleye katlanmak zorundadır.
Haksız ihtiyati hacizden kaynaklanan sorumluluk, kusursuz sorumluluk olmakla birlikte, fedakarlığın denkleştirilmesi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği fikrini savunanlar bulunmaktadır. Bununla birlikte bu sorumluluğun, tehlike sorumluluğu olduğunu savunan görüşler de ortaya atılmıştır. Gerçekten işi sona erdiren bir mahkeme kararının alınmasından önce, bir icra işlemine girişilmesi, sonuçta bir hakkın bulunmadığının ortaya çıkabilmesinin olasılığından ötürü, belirli bir tehlike taşır.Yaratılan bu tehlikenin sonuçları yani ihtiyati haczin doğurduğu zararları giderim borcu, ihtiyati haciz kararı alınması isteminde bulunana yüklenilmiştir. Yargıtay’ın da görüşü bu sorumluluğun tehlike sorumluluğu olduğu yönündedir.
Kanaatimize göre, ihtiyati hacizde haksız çıkanın sorumluluğu, haksız fiil sorumluluğuna benzer bir sorumluluk değildir. Haksız fiil sorumluluğundan söz edilebilmesi için haksız fiilin şartlarının somut olayda oluşmuş olması gerekmektedir.Haksız fiil sorumluluğunun unsurları ise:
1. Davranış (Fiil),
2. Zarar,
3. Uygun illiyet bağı,
4. Kusur,
5. Hukuka aykırılıktır.
Haksız fiil sorumluluğunun unsurları arasında haksız, hukuka aykırı bir eylemin varlığı bulunmaktadır. Ancak ihtiyati haciz talebi ve kararı, hukuka aykırı bir eylem değil; kanunun alacaklının alacağını güvence altına almak için getirilmiş bir tür yasal hak ve kurumdur. Ayrıca ihtiyati haciz koyduran kişi, haksız çıktığı zaman İİK m.259 uyarınca borçlunun ve üçüncü şahsın uğrayacağı bütün zararlardan sorumludur denmekle, kusur aranmaksızın alacaklının sorumlu olacağı kanunun ilgili maddesinden anlaşılmaktadır.

§3.SORUMLULUĞUN KOŞULLARI (ŞARTLARI)

Gerek İİK m.259’dan, gerekse sorumluluğun niteliğinden ve genel ilkelerden ihtiyati hacizden kaynaklanan tazminat davasının şartları çıkarılmaktadır. Bu şartlar haksız fiil sorumluluğuna benzer şekilde, ihtiyati haczin icra edilmesi ve ihtiyati haczin haksız olması yanında bir zararın ve illiyet bağının varlığının bulunması şeklinde sıralanmaktadır.
Ayrıca doktrinde Kuru, ihtiyati hacizden kaynaklanan tazminat davasının şartlarını haksız fiil sorumluluğuna benzetmiş ve haksız fiildeki kusur yerine kusursuz sorumluluğu kabul etmiştir.
1.İhtiyati Haciz Kararının İcra Edilmiş Olması

Haksız ihtiyati hacizden dolayı tazminat davası açabilmek için, ihtiyati haciz kararının icra edilmiş olması gerekir. Başlı başına ihtiyati haciz kararı alınmış olması yeterli değildir; ayrıca ihtiyati tedbir kararının uygulanmış olması da haksız ihtiyati hacizden dolayı tazminat davasının açılması için gereklidir. Ancak borçlunun veya üçüncü kişinin elinde bulunan mallar ve mal varlığı değerleri üzerine ihtiyaten haciz konulur ve borçlu veya üçüncü kişilerin bunları üzerinde tasarruf etmeleri ve kullanmaları kısıtlanırsa bir zarar doğacaktır. Bu sınırlama mala el konulması veya tapuya şerh verilmesi, hak veya alacaklar üzerine ihtiyati haciz konarak sınırlamalar getirilmesi şeklinde olabilir.
Ancak ihtiyati haciz kararının borçlu aleyhine alınmasının duyulması sonucu borçlu ile üçüncü kişilerin kuracakları iş ilişkilerini askıya almaları veya bu iş ilişkilerini sona erdirmeleri durumunda bir zarar doğarsa, ihtiyati haciz kararını alan ancak uygulatmayan alacaklı bu zararlardan sorumlu olmayacak mıdır?
Doktrinde bu durumda alacaklının sorumlu tutulabilmesini savunanlar vardır. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki böyle bir ihtimalin oluşması hali oldukça güçtür. İİK m.259’a göre “İhtiyati haciz isteyen alacaklı hacizde haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları zararlardan mesul....” dür. Söz konusu maddede ihtiyati haczin icraya konulmasından bahsedilmemekte ve haksız ihtiyati haciz sebebiyle borçlunun ve üçüncü şahısların uğrayacakları zararlardan mesul olacaklarından bahsetmektedir. Bu sebeple doktrinde ihtiyati haczin uygulanmasından değil talep edilmesi noktasından hareket edildiğini savunanlar çıkmıştır. Ayrıca alacaklının borçlunun uğradığı tüm zararlardan ihtiyati hacizde haksız çıkması üzerine mesul olacağını belirten bir Yargıtay kararı da bulunmaktadır.
Sonuç olarak doktrinde, haksız ihtiyati haciz sebebiyle borçlunun iş ilişkilerinin askıya alınması veya sona erdirmeleri sonucunda zarara uğramaları durumunda, alacaklının söz konusu zarardan mesul olacağını savunanlar bulunmaktadır.

2.İhtiyati Haczin Haksız Olması

İhtiyati haciz koydurmuş olan alacaklının, bundan doğan zarardan sorumlu tutulabilmesi ve borçlu veya üçüncü kişi lehine tazminata hükmedilebilmesi için, ihtiyati haczin haksız olduğunun anlaşılması gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.05.1960 Tarih, 4/29 Esas, 214 Karar sayılı ilamında, ihtiyati tedbirin haklı olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay sonraki kararlarında, ihtiyati tedbir dolayısıyla uğranılan zarardan sorumluluk için salt tedbirin haksız alındığının anlaşılmasının yeter olduğunu, tedbir kararı alan kişinin sorumluluğunun gerçekleşmesinde kusurun bir koşul bulunmadığını belirtmiş ve böylece yargısal inançlar giderek kökleşmiştir.
İİK m.259’da sadece ihtiyati haczin haksız olmasından bahsedilmiş; ancak bu haksızlığın ölçüsü verilmemiştir. Asıl olan alacaklının İİK m.257’de belirtilen ihtiyati haciz için gerekli şartlar bakımından haksız olmasıdır.
İhtiyati haczi tamamlayan merasim için kanunda öngörülen süre içerisinde harekete geçilmemesi halinde, hükümsüz kalan ihtiyati haciz sebebiyle alacaklının haksız çıkmış sayılıp sayılmayacağı doktrinde tartışmalıdır. Doktrinde alacaklının bu durumda haksız çıkacağını ve borçlunun veya üçüncü kişilerin zararlarını tazminle mükellef olduğunu savunanlar bulunmaktadır. Doktrindeki diğer görüş ise sırf tamamlayıcı merasim için gerekli sürelere uyulmamış olması sebebiyle alacaklının haksız sayılmayacağı; alacaklının haksız sayılabilmesi için açılacak tazminat davasında alacağın geçerli olmadığı veya geçerli bir ihtiyati haciz sebebi bulunmadığının ispatı gerektiği yönündedir.
İhtiyati haciz sebebiyle açılan tazminat davasında davanın diğer şartlarının yanında; ihtiyati hacizde alacaklının haksız olduğunun belirlenebilmesi için ayrıca hangi tarafın haklı olduğunu araştırılmalıdır. Ancak bu araştırma sadece tespit niteliğinde olmalıdır. Eğer alacaklı tazminat davası ile aynı anda bir alacak davası açmış ise bu durumda söz konusu alacak davası tazminat davası için bekletici mesele yapılmalıdır.
İhtiyati hacze itiraz edilmesi halinde yapılan itiraz yargılaması sonucunda alacaklı haksız çıkarsa, alacaklının açılacak tazminat davasında da haksız sayılması gerektiğini doktrinde savunanlar bulunmaktadır. Doktrindeki aynı görüşün mensupları, borçlunun itiraz yoluna gitmemesi halinde, tazminat davasından borçlunun feragat ettiğini ve tazminat davasına bakan hakimin itiraz yargılaması sonucuyla bağlı olduğunu savunurlar. Bu konudaki doktrindeki diğer bir görüş ise itiraz yargılamasının kesin hüküm etkisini doğurmadığını ve bu sebeple de tazminat davasını etkilememesi gerektiğini savunur. Çünkü itiraz yargılamasında işin esası yeterince incelenmez ve inceleme konusu kanunla sınırlıdır. Ancak bu görüşü savunanlar itiraza başvurulup başvurulmaması veya itirazın sonucunun, hiç dikkate alınmaması demek olmadığını söylemektedirler. Zira bu durumda borçlu müterafik kusuru (BK m.44/1) ile zarara sebep olmuştur. Bu sebeple itiraz yargılaması tazminat davasının görülmesi esnasında dikkate alınır.
Üçüncü kişilerin ihtiyati hacizden dolayı tazminat isteyebilmeleri için; alacaklının, üçüncü kişinin açtığı istihkak davasında haksız çıkması yeterlidir. Alacak bakımından borçluya karşı haklı olsa bile, alacaklı üçüncü kişiye ait mallara haksız ihtiyati haciz koydurtması tazminat davası açısından alacaklının haksız olması sonucunu doğurur. Yargıtay’ın da bu yönde bir kararı mevcuttur.
Üçüncü kişinin ihtiyati haczin uygulanması üzerine istihkak iddiasında bulunup, istihkak davası açmaması halinde tazminat davasındaki haklılığı azalacaktır. Çünkü üçüncü kişi zamanında istihkak iddiasında bulunmayarak, alacaklıya karşı istihkak iddiasından vazgeçmiş olur. Bu durumda açılacak olan tazminat davasında malların kendisine ait olduğunu ispat etmesi yeterli olmayacak ve işin esasına girilerek alacak bakımından da alacaklının haksız olduğunu ispat etmek zorunda kalacaktır.
Eğer alacaklının talebi üzerine bir ihtiyati haciz konmuşsa; ancak alacağın dava edildiği mahkeme tarafından alacaklının davası kısmen kabul edilmişse; yani alacağa kısmen hükmedilmişse, bu durumda ihtiyati haciz haksız sayılacak mıdır?
Doktrinde bir görüş alacağın kısmen kabul edilip edilmemiş olmasının önemi olmadığını ve bu sebeple de ihtiyati haczin haksız sayılamayacağını savunur. Doktrindeki diğer görüş ise ihtiyati hacizle teminat altına alacağın miktarının asıl alacaktan yüksek olması sonucu borçluya veya üçüncü kişiye zarar verilmiş olduğunu; bu sebeple de ihtiyati haczin haksız olduğu yönündedir.
Doktrindeki bir diğer görüş ise ihtiyati haciz koyulan miktar ile asıl alacak arasındaki miktarın oranına göre haksızlığın tespit edilmesi yönündedir. Eğer ihtiyati haciz koyulan miktar ile asıl alacak arasında aşırı bir nispetsizlik var ise bu durumda alacaklı tazminat davasında haksız sayılmalı; ancak bu nispetsizlik önemsenmeyecek miktarlarda ise bu durumda alacaklı haksız sayılmamalıdır. Zira alacaklı her zaman kendisini yargı makamının yerine koyarak somut olay karşısında yargı organının vereceği hüküm hassasiyetinde bir karar veremeyebilir. Bu sebeple bu durumda hakimin takdir hakkını kullanması savunulmaktadır.
İİK m.257/2 uyarınca eğer borçlu kendi hareketleri ile alacaklıya kendisinin kaçacağı veya malları kaçıracağı izlenimini vermiş ve bunun sonucu olarak alacaklı tarafından ihtiyati haciz kararı alınmış; ancak daha sonra açılacak bir alacak davasında alacağın mevcut olduğu ancak henüz vadesinin gelmediği tespit edilir ve borçlunun da aslında kaçmadığı veya malları kaçırmadığı anlaşılsa dahi alacaklı açılacak tazminat davasında haksız sayılmamalıdır.
İhtiyati haczin kanuna uygun icra edilip edilmemesinin önemi yoktur. Haksız olan bir ihtiyati haczin kanuna uygun olarak doğru uygulanmış olması onu haklı hale getirmez.

3.Bir Zarar Doğmuş Olmalı

İhtiyati haciz sebebiyle tazminat davasının açılabilmesinin diğer bir koşulu ise alacaklı tarafından koyulmuş olan ihtiyati haciz sebebiyle borçlu veya üçüncü kişinin bir zarar görmüş olmaları gerekmektedir. Çünkü tazminat davasının amacı haksız ihtiyati haciz koyduran alacaklıyı cezalandırmak değil, haksız ihtiyati haciz sebebiyle doğacak olan borçlu ve üçüncü kişinin zararlarını telafi etmektir. İhtiyati haczin haksız olması ve borçlu veya üçüncü kişinin hukuki alanına müdahale niteliğinde olması, zararın doğmaması halinde bile alacaklının sorumlu olmasını gerektirmez.
Tazminat talebine esas olan zararlar öncelikle haksız ihtiyati haciz sebebiyle ortaya çıkan doğrudan maddi zararlardır. Doğrudan zararlar kapsamına öncellikle haksız ihtiyati haciz konulan malların kullanılamaması ve söz konusu malın ihtiyati haciz sebebiyle esas değeri üzerinden satılamamasından kaynaklanan zararlar girmektedir. Örneğin, menkul bir malın kullanılamamaktan veya bir gayrimenkulun karlı bir şekilde satılamamasından veya ihtiyati haciz koyulmuş olan hisse senetlerinin borsada bedelinin düşmesinden kaynaklanan zararlar bu kapsama girer.
İhtiyati haciz kararının İİK m.261 uyarınca icrasından kaynaklanan zararlar ile birlikte, tedbirin icrasını durdurmak (İİK m.263) veya kaldırmak (İİK m.266) için gösterilen teminattan ve yargılama giderlerinden kaynaklanan zararlar da bu kapsamdaki zarara dahil edilebilir.
Haksız ihtiyati haciz sebebiyle doğan zararlar kapsamına ise dolaylı zararlar girmez. Çünkü söz konusu zarar ihtiyati haciz konulmasından kaynaklanmalıdır. İhtiyati haciz konulması ile alakası olmayan zararlar tazminat talebi ile istenememelidir. Hatta bunlar dolaylı zarar kapsamında dahi sayılmamalıdır. Ancak dolaylı zararlar haksız ihtiyati hacizden kaynaklanmış ise bu durumda, söz konusu dolaylı zararlardan da alacaklı sorumlu olmalıdır. Ancak bu sorumluluk ihtiyati hacze ilişkin özel hükümlerden değil, Borçlar Hukuku’nun genel hükümlerine göre istenebilir. Ancak doktrindeki diğer bir görüş ise dolaylı zararların Borçlar Hukuku genel hükümlere göre değil İİK m.259’da “bütün zararlardan” sorumlu olacağı için dolaylı zararlarından da mesul olacağını kabul etmektedir. Dolaylı zararlara verilebilecek en iyi örnek ise ihtiyati haciz sebebiyle borçlunun kredi itibarının zedelenmesi ve bu sebeple ihtiyacı olan krediyi alamayıp gerekli atılımları yapamaması olabilir. Her ne kadar doktrinde üçüncü kişinin uğrayacağı dolaylı zararlardan alacaklının mesul olmayacağı söylenmekte ise de Yargıtay’ın bu konuda verdiği bir kararında ihtiyati haciz sebebiyle borçlunun ve üçüncü kişinin uğrayacakları tüm zararlardan alacaklının sorumlu olacağını Yargıtay bir görüşünde kabul etmiştir.
İhtiyati haciz sebebiyle açılacak tazminat davasında maddi zararların yanı sıra manevi zararların da talep edilmesi mümkündür. Yargıtay manevi zararlardan alacaklının sorumlu tutulabilmesi için kusurlu olması ve BK m.49’daki şartların mevcudiyetinin aranması gerektiği görüşündedir. Doktrinde Yargıtay’ın bu yöndeki görüşüne katılanlar bulunmakta ise de, aksi yönde görüş belirtenler de bulunmaktadır.
Borçlunun ve üçüncü kişilerin zararın artmasında kusuru veya ihmali bulunması durumunda tazminat miktarında indirim yapılabileceği gibi, duruma göre alacaklının sorumluluğunun BK m.44 çerçevesinde tamamen kaldırılması da söz konusu olabilir. Borçlu kötüniyet ve hileli hareketlerle ihtiyati haczi tahrik ve davet etmişse tazminat isteyememelidir.
Borçlunun ihtiyati hacze zamanın da itiraz etmemesi ve ihtiyati hacze özgü olup kendisine tanınan hukuki imkanları hiç, gereği gibi veya zamanında kullanmaması halinde zarar artmış ise, tazminat miktarının belirlenmesinde bu durum da dikkate alınır. Yargıtay’ın da bu doğrultuda bir kararı mevcuttur. Üçüncü kişilerin de kendilerine tanınan hukuki imkanları tam ve zamanında gereği gibi kullanmamaları aynı sonucu doğurur. Üçüncü kişilerin özellikle İİK m.97 çerçevesinde açacakları istihkak davası sonucu lehlerine takdir edilen tazminat miktarı da ihtiyati haciz sebebiyle açılan tazminat davasında indirim sebebi olmalıdır.



4.Uygun İlliyet Bağı

Haksız ihtiyati hacizden dolayı tazminat davası açan borçlunun veya üçüncü kişilerin ödenmesini istediği zararı ile haksız ihtiyati haciz arasında uygun illiyet bağı
bulunması gerekir.

§4.YARGILAMA USULÜ

1.Görevli ve Yetkili Mahkeme

Haksız ihtiyati haciz sebebiyle tazminat davasında görevli mahkeme genel hükümlere göre belirlenir. HUMK m.1’e göre müddeabihin değerine göre asliye veya sulh hukuk mahkemesinde görülür.
Yetkili mahkeme ise görevli mahkemede olduğu gibi genel hükümlere göre belirlenir. HUMK m.9’a göre kural olarak davalının ikametgahı mahkemesi genel yetkili mahkemedir.
İhtiyati hacizden kaynaklanan tazminat davası için bir de özel yetkili mahkeme kanun tarafından öngörülmüştür. İİK m.259/son’a göre, ihtiyati haciz kararını veren mahkeme de tazminat davasına bakmaya yetkilidir. Zira usul ekonomisi bakımından en çabuk ve kolay karar verecek mahkeme de bu özel yetkili mahkemedir.
Amme alacakları Kanununda haksız yere uygulanan ihtiyati hacizden dolayı, idare hukukunun genel ilkeleri çerçevesinde idarenin sorumluluğuna gitmek mümkündür. Bu sebeple açılacak dava türü ise tam yargı davasıdır. Bu amaçla açılacak tam yargı davası İYUK m.28/3 uyarınca görevli mahkemenin kararı yerine getirilmeyen vergi mahkemesi olması gereklidir.



2.Davanın Tarafları

a.Davacı

aa.Borçlu

Haksız ihtiyati hacizden dolayı açılacak olan tazminat davası öncellikle mallarına haksız yere ihtiyati haciz koyulan borçlu tarafından açılabilir.(İİK m.259/1)

ab.Üçüncü Kişi

Haksız ihtiyati haciz uygulanmasından üçüncü kişiler de zarar görmüş olabilir. Her ne kadar ihtiyati haciz kararı borçluya karşı alınmış olsa da üçüncü kişinin mallarına uygulanmış olabilir. Üçüncü kişinin bu gibi durumlarda istihkak davası açmış olabilir. Açılacak olan bu istihkak davasını kazanmış olması ve tazminata hükmedilmiş olması bile haksız ihtiyati haciz sebebiyle tazminat davası açmaya engel bir durum oluşturmaz. Ancak böyle bir durumda istihkak davası sonucu verilen tazminat miktarı, haksız ihtiyati haciz sebebiyle açılan tazminat davasında belirlenen tazminat miktarından düşürülmelidir.
Borçlu ve üçüncü kişinin ayrı ayrı dava açmaları halinde her iki davanın birleştirilmesi ya da birinin diğeri için bekletici sorun yapılması mümkündür. Bununla birlikte borçlu ve üçüncü kişiler bu davayı birlikte de açabilirler. Buradaki dava arkadaşlığı ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Bu sebeple hacizde haksız çıkma ve tazminat konularında borçlunun ve üçüncü kişilerin konumları dikkate alınarak ayrı ayrı karar verilmelidir.


b.Davalı

Tazminat davasının davalısı haksız ihtiyati haciz kararının almış ve icraya koydurtmuş olan alacaklıdır. Burada davalının yani alacaklının icra ettirdiği ihtiyati haciz kararında haksız olması aranır.
Ayrıca haksız ihtiyati haciz dolayısıyla açılan tazminat davasının davalısı ise ihtiyati haciz kararını aldıran ve uygulatan idaredir.

3.Zamanaşımı

İhtiyati haczi düzenleyen hükümler arasında tazminat davasıyla ilgili bir zamanaşımı süresi İİK’nda belirtilmemiştir. Bu sebeple gerek doktrinde, gerekse Yargıtay kararlarında BK m.60 uyarınca haksız fiillere uygulanan bir yıllık zamanaşımı süresinin, kıyasen haksız ihtiyati haciz sebebiyle açılan tazminat davasında da uygulanacağı kabul edilir. Bu görüşü savunanların gerekçesi ise; alacaklının sorumluluğunun sözleşmeden kaynaklanmadığını ve alacaklı tarafından gösterilen teminatın iadesi için uzun süre beklemenin pratik olmadığıdır. Doktrindeki diğer görüş ise buradaki sorumluluğun tam bir haksız fiil sorumluluğu olmaması sebebiyle BK m.125 uyarınca on yıllık zamanaşımı süresi uygulanmalıdır demektedir.
Zamanaşımının başlama süresi alacaklının haksız çıktığı andır. İhtiyati haciz devam ettiği sürece zamanaşımı süresi işlemez. Alacak davasında alacaklının haksız çıkması üzerine alacak davasının reddine ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesi ile zamanaşımı başlar. Üçüncü kişinin açacağı istihkak davasının kabulüne ilişkin icra tetkik mercii kararının kesinleşmesi ile zamanaşımı süresi başlar.

4.Yargılama Usûlü

Haksız ihtiyati haciz sebebiyle açılan tazminat davası genel ilkelere göre normal bir tazminat davası gibi görülür. Dava ihtiyati hacizden kaynaklanan bir tazminat davası olduğu için yukarıda belirtilen şartlar göz önüne alınarak alacaklı tazminata mahkum edilebilir.
Söz konusu davada ispat yükü borçlu veya üçüncü kişidedir. Çünkü açılan tazminat davası ile lehine hak çıkaran ve talep eden kişiler davacı borçlu veya üçüncü kişidir. Burada davacı borçlu veya üçüncü kişinin ispat etmesi gereken hususlar ihtiyati haczin haksız olduğu, bundan bir zararın doğmuş olduğu ve zararın miktarıdır. İspat ve deliller konusunda genel konular uygulanır. Alacağın varlığı kesin delillerle ispat edilmeliyken, zararın varlığı ve miktarı takdiri delillerle ispat edilebilir.

§5.MAHKEMENİN KARARI VE VERİLEN KARARIN İCRASI

1.Mahkemenin Kararı

Haksız ihtiyati haciz dolayısıyla açılan tazminat davasına bakan mahkeme davacı borçlu ve üçüncü kişinin taleplerini kabul ederek davalı alacaklıyı tazminata mahkum edebilir. Bununla birlikte tazminat davasına bakan mahkeme davayı kısmen kabul ederek tazminat miktarından indirim yapabilir. Buna örnek olarak yukarıda da belirttiğimiz üçüncü kişinin istihkak davası sonucunda tazminata hükmedilmesi sebebiyle söz konusu tazminat, ihtiyati haciz sebebiyle açılan tazminat davası sonucunda hükmedilen tazminattan indirime sebep olması halini verebiliriz. Davacı borçlu veya üçüncü kişinin açtığı tazminat davasının şartlarının oluşmadığı kanaatine varan mahkeme davanın davalı lehine reddine de karar verebilir. Tüm olasılıklarda verilen mahkeme kararı genel hükümlere göre verilmiş bir mahkeme kararı olması sebebiyle, tarafların mahkeme kararına karşı kanun yollarına başvurmaları mümkündür.
2.Verilen Kararların İcrası

Görülen tazminat davası sonucunda davalı tazminat ödemeye mahkum edilmesi halinde davalı alacaklı tazminatı ödemezse genel hükümlere çerçevesinde takip yoluna başvurulabilir.
Tazminat öncelikle alacaklının ihtiyati haciz sebebiyle yatırdığı teminattan karşılanır. (İİK m.259) Bu sebeple yatırılan teminat zamanaşımı süresinin bitimine kadar tutulmalıdır. Bu sebeple ihtiyati hacze karar veren mahkeme, alacaklının talebi üzerine borçlu veya üçüncü kişiye tazminat davası açması için uygun bir süre verir ve eğer borçlu veya üçüncü kişi bu sürede dava açmaz ise teminatı serbest bırakır. Ancak bu halde de sadece teminat serbest kalmış olur ve alacaklının sorumluluğu zamanaşımının sonuna kadar devam eder.












T.C.
YARGITAY
Dördüncü Hukuk Dairesi

E. 1991/274
K. 1991/867
T. 11.02.1991

· TAZMİNAT DAVASI
· İCRA İNKAR TAZMİNATI

ÖZET: İİK.nun 97.maddesinde öngörülen ve tarafların kötü niyetine bağlanan % 15’ten aşağı olmamak şeklinde- ki tazminat, istihkak davası nedeniyle hüküm altına alınabilecek bir tazminat türüdür.

İhtiyati haciz isteyen alacaklı, hacizde haksız çıktı- ğı taktirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğra- yacakları bütün zararlardan mesuldur. Buradaki sorumlu- luk, kusura dayanmaz ve sorumluluk için davalının kötü- niyeti da aranmaz. Davacının istihkak davası sırasında eş- yanın satılmaması için tedbiri almaması davanın reddi ne- deni olmayıp, ancak tazminattan indirime sebep olabilir.
(2004 s. İİK. M. 97, 259)


Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine, davacının kocası Mustafa aleyhine dava açmakta muhtariyetine ilişkin hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hâkimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:
Davacı, eşi olan Mustafa’nın borcundan dolayı ihtiyati haciz kararı alan davalıların bu kararı icra etmeleri sonucu, kendine ait üç adet halı, buzdolabı ve çamaşır makinasının ihtiyaten haczedildiğini, açtığı istihkak davasının lehine sonuçlandığını, ancak bu arada davalılarca mahcuz eşyanın satışının sağlanması nedeniyle zarara maruz kalındığını ileri sürerek (şimdilik 2.500.000 lira tazminatın faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini) talep ve dava etmiş; mahkemece, haczin borçluya ait evde uygulanması ve borçlu ile davacının karı-koca olmaları itibariyle davalıların ihtiyati haciz kararı alınması ve uygulanmasında kötü niyetli bulunmamaları, davaya konu eşyanın davacıya aidiyetinin sonradan istihkak davası ile kabul edilmesi nedeniyle de tazminat davasının ancak İİK.nun 97.maddesindeki koşullara bağlı olacağı, davacının istihkak davasında eşyanın satılmasını önleyici bir tedbir de almadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Borçlu hakkında yapılan bir icra takibi sırasında haksız yere malı haczedilen üçüncü kişinin bu yüzden doğan gerçek zararını ödetilmesini İİK.nun 97.maddesinde öngörülen ve sınırlı kalan hükmü dışında, genel hükümlere göre genel mahkemelerde açabileceği, ayrı bir dava yolu ile isteyebileceği 24.5.1974 gün, 5/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile kabul edilmiştir. İİK.nun 97/15. maddesinde öngörülen ve tarafların kötü niyetine bağlanan % 15’den aşağı olmamak şeklindeki tazminat, istihkak davası nedeniyle hüküm altına alınabilecek bir tazminat türüdür. İstihkak davası lehine sonuçlanan davacı yararına sözü edilen madde hükmüne göre tazminat takdir edilmemiştir. Davacının şimdiki davası İİK.nun 259.maddesine dayanmaktadır; davacı, eşyanın ihtiyaten haczi nedeniyle uğradığını iddia ettiği zararının tazminini ihtiyati haciz kararını alan ve uygulatan ve eşyanın satışına neden olan davalılardan talep ve dava etmektedir.
İİK.nun 259.maddesine göre, ihtiyati haciz isteyen alacaklı hacizde haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan mesuldür. Buradaki sorumluluk kusura dayanmaz ve sorumluluk için davalının kötü niyeti de aranmaz. Davacı üçüncü kişinin istihkak davası kabul edildiğine göre alacaklı davalıların hacizde haksız çıktıklarının kabulü gerekir. Hal böyle olunca, ihtiyati haciz kararı alarak bunu icra ettirmiş ve mahcuz eşyayı satmış olan davalılar davacının uğradığı zararları tazminle yükümlüdürler. Davacının istihkak davası sırasında eşyanın satılmaması için bir tedbir almaması ise davanın reddi nedeni değil, tazminattan indirim sebebi olabilir.
Açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin yazılı olduğu şekilde davanın reddedilmiş olması yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. Mahkemece yapılacak iş, davacının zararı olup olmadığını incelemek ve hâsıl olacak sonuç uyarınca tazminat istemi hakkında bir karar vermek olmalıdır.

S o n u ç: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 11.2.1991 gününde oybirliğiyle karar verildi.


















T.C.
YARGITAY
Onbirinci Hukuk Dairesi

E. 1996/3430
K. 1996/4148
T. 06.06.1996


ÖZET: Haksız ihtiyati haciz koydurulmuş olan alacaklılarının sorumluluğu kusura dayanmaz. İhtiyati haciz alanın Davası reddedilmişse, ihtiyati hacze ilişkin olarak yapılan takip iptal edilmiş ise, ihtiyati haciz koyduran haksız çıkmış sayılır. İhtiyati haciz isteyenin tazminattan sorumlu tutulabilmesi için, kötü niyetli ve kusurlu olması gerekmez.



Taraflar arasındaki davadan dolayı Batman Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 25.10.1995 tarih ve 438-320 sayılı hükmün, temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili aleyhine, davalı PO’nin haksız ihtiyati haciz yaptığını; bunun sonucunda; müvekkiline ait benzin istasyonunun tüm eşyalarının haczedilmesini, istasyon faaliyetinin durdurulması, bayiliğinin iptal edilmesi, bankalardaki mevduat üzerine, taşınmazlarının kayıtlarına haciz konduğu, böylece 700.000.000.-TL maddi, 300.000.000.-TL manevi zararın, davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kendilerinin, davacı ile bayilik sözleşmesi akdettiklerini, davacının ödemediği akaryakıt bedeli için yasal yollara başvurduklarını, ihtiyati haciz kararının alındığını, karşılıksız çeki tazmin eden A.Y.’nın davacının ticari mümessili olduğunu, davacının bildiği ve kabul ettiği ticari münasebet içinde tanzim ve keşide edilen çeke dayalı ihtiyati haciz kararının sonuçlarına katlanması gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; iddia, savunma ve dosyadaki yazılara göre; Batman İcra Müdürlüğünün 1989/669 sayılı takip dosyası ve Mardin İcra Müdürlüğünün talimat dosyası ile davacı aleyhine ihtiyati haciz kararı alınarak icra edildiği ve davacıya ait benzin istasyonuna haciz konularak kapatıldığının saptandığı; söz konusu istasyonun şehir, kasaba vs. gibi uzaklığı, trafik yoğunluğu, başka istasyonlara mesafesi, ayrıca emsal olabilecek istasyondan 1989,1990,1991 yılları arasında ne kadar tahmini ürün sattıkları dikkate alınarak bilirkişilerin, davacının 198.477.590.-TL gelir kaybının olduğunu tespit ettikleri, davacının istediği üçyüzmilyon lira manevi tazminat miktarının fahiş olduğu, talebin takdiren 30.000.000.-TL’sının kabulü gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 198.477.590.-TL maddi, 30.000.000.-TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. Davacı vekil, müvekkili aleyhine PO tarafından konulan haksız ihtiyati haciz nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararın tazminini talep etmiştir. Davalı vekili, davacının karşılıksız çeki keşide eden A.Y.’nın davacının oğlu ve ticari mümessili olduğunu, A’ya kambiyo senedi keşide etme yetkisi verilmemiş olmasının davacıyı sorumluluktan kurtarmayacağını, dolayısıyla yapılan ihtiyati haczin haksız olmadığını, kaldı ki, davacının, zaten satış yapmadığını, herhangi bir zararının söz konusu olmadığını, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacıya satılan akaryakıt bedelinin ödenmemesinden dolayı, davalı tarafından, davacının akaryakıt istasyonuna ihtiyati haciz koydurduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, konulan ihtiyati haczin haksız olup olmadığı ve bu ihtiyati hacizden dolayı davacının tazminata hak kazanıp kazanamayacağı noktalarında toplanmıştır.
Haksız ihtiyati haciz koydurmuş olan alacaklarının sorumluluğunun kusura dayanmadığı konusunda gerek öğretide, gerekse yargısal inançlarda görüş birliği vardır; ihtiyati haciz alanın davası reddedilmiş veya ihtiyati hacze ilişkin olarak yapılan takip iptal edilmiş ise, ihtiyati haciz koyduran haksız çıkmış sayılır. Yani, ihtiyati haciz isteğinin tazminattan sorumlu olabilmesi için, kötü niyetli ve kusurlu olması gerekmemektedir. Buradaki sorumluluk bir tehlike sorumluluğudur (bkz. M.Reşit KARAHASAN, Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, s.551 vd., Baki KURU; İcra İflas Hukuku, 3.Cilt, s.2580 vd.). Ancak, hakkında ihtiyati haciz kararı alınan kişinin, tazminata hak kazanabilmesi için, haksız olarak konulan ihtiyati hacizden dolayı bir zararının doğmuş olması gerekir (İİK md.259/1, 260/5, BK m.49).
Olayımızda, ihtiyati haczin haksız olduğu sabit olmakla birlikte bundan dolayı bir zararı olduğunu iddia eden davacı bu iddiasını kanıt yükü alındadır. Davacı, haksız ihtiyati hacizden dolayı zarara uğradığını iddia etmiş ise de, dosyada bu iddiayı kanıtlamaya elverişli kanıtlar mevcut olmadığı gibi, 24.07.1989 tarihli ihtiyati haciz tutanağında yedi emin ifadesine başvurulan ihtiyati haciz konulan PO bekçisi A.S.:” Zaten çoktan beri mal alıp satmadıklarını, gözlerde bulunan akaryakıtı pompanın çekmediğini” beyan etmiştir. Bu durum karşısında davacının söz konusu haksız ihtiyati hacizden dolayı bir zararının mevcut olduğu kabul edilemez.
Mahkemece, bu hususlar göz önünde bulundurularak, davanın reddi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulü doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının, isteği halinde temyiz edene iadesine 06.06.1996 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"İhtiyati Hacizde Haksız Çıkanın Kusursuz Sorumluğunun Amacı" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Oğuzhan Buhur'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
17-04-2004 - 22:42
(7314 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 15 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 7 okuyucu (47%) makaleyi yararlı bulurken, 8 okuyucu (53%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
19840
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 7 saat 20 dakika 1 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,71 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 38407, Kelime Sayısı : 4348, Boyut : 37,51 Kb.
* 44 kez yazdırıldı.
* 1 kez arkadaşa gönderildi.
* 46 kez indirildi.
* 6 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 34
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04126501 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.