Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Sanık Savunması Alınmadan Karar Verilebilmesi

Yazan : Cüneyd Altıparmak [Yazarla İletişim]

Makale Özeti
CMK 192/2 uygulaması hakkında düşüncelerimizi içeren bir yazıdır.
Yazarın Notu
Daha önce İstanbul Barosu Dergisinde Yayımlanmıştır.

Sanık Savunmasının Alınmadan Karar Verilebilmesi
(Ceza Muhakemesi Kanunu m.193/2)


Cüneyd Altıparmak

Bu makalemizde, sanığın savunmasının alınmadan mahkûmiyet dışında bir kararın verilebileceği durumun söz konusu olması halinde, sanığın yokluğunda mahkemenin yargılamayı bitirebileceğini düzenleyen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunda 25.05.2005 tarihinde 5353 sayılı Kanunun 28. maddesi ile değişik 193. maddesinin 2. fıkrasının uygulanma şartı üzerinde durmaya çalışacağız. Bu durumu konuya ilişkin Yargı kararlarından faydalanarak ortaya koyacağız.
Bu düzenlemeyi ele almadaki amacımız, iddianame ile birçok delilin toplanması gerekliliğini içeren ceza yargılaması sistemimizde, iddianamenin kabulü ile delillerin toplanmış olduğu varsayımından hareket ile suçun oluşmadığının yahut başkaca yani mahkûmiyet dışındaki bir kararın söz konusu olduğu durumlarda bu maddenin uygulanması gerekliliğine ve uygulama açısından uygulanabilirliğine vurgu yapmaktır.
Anılan fıkra şöyledir: “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir”. Bu fıkranın uygulanası için üç unsur belirmektedir. Bunlar; Sanığın Duruşmada Hazır Olmaması, Delillerin Toplanmış Olması, Mahkûmiyet Dışında Karar Verilmesidir.
Ceza muhakemesi hukuku anlamında savunma kavramı, suç işlediği sanılan kişinin kendisine yüklenen suçu işlemediğini veya daha az bir cezayı hak ettiğini yahut eylemin hukuk sınırları içinde kaldığı ya da yasal bazı düzenlemelerin eyleme ilişkin ceza öngörmediğinin ve bunun benzeri sanığın bazı durumları iddia etmesidir. Bunun için sanığın kendisi hakkındaki isnatlar hakkında bilgisi olması gerekir. Çünkü bir kimse ne ile suçlandığını bilmez ise hakkını savunma imkânı da yoktur. Suçlamaları öğrenme ile savunma hakkı başlar. Bu konuda bir şekil şartından bahsedilemez. Yazılı veya sözlü bildirimler geçerlidir. Bu olayın mahiyetine göre farklılıklar gösterebilir. İsnat edilen suçlamalar; sanığa suçlama yöneltildiği zaman ya da yargılamanın başında bildirilmelidir. Bu iddianame aracılığı ile de olabilir.
Sanık; kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişidir. Kovuşturma; ceza yargılamasında iddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi ifade eder (CMK m.2/f). İddianame, sanık hakkında Cumhuriyet Savcısı tarafından düzenlenen, soruşturma evresinde toparladığı deliller ile suçluluğu yönünde fikir ve kanaatleri ile birlikte delillerini de içeren ve mahkemede sanık aleyhine dava açmayı öngören bir belgedir. İddianamenin düzenlenmesi için Savcıda suçun işlendiği yönünde kanaatin olması gerekmektedir. Aksi halde Savcı CMK m.171 uyarınca;
a. Cezayı kaldıran şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsî cezasızlık sebebinin varlığı halinde, kovuşturmamaya,
b. (CMK m.253/19 saklı kalmak üzere) Cumhuriyet savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan ve üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını öngören suçlardan dolayı, yeterli şüphe olmasına rağmen, kamu davasının açılmasını beş yıl süreyle ertelenmesine[1],karar verebilir
İlgili Mahkemeye hitaben düzenlenecek iddianamede;
a. Şüphelinin kimliği, müdafii, maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği, mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi, açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği, şikâyette bulunan kişinin kimliği, şikâyetin yapıldığı tarih, yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri, yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, suçun delilleri, şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri bulunmalıdır.
b. İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut kanıtlar göz önüne alınarak açıklanmalıdır. İddianamede, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür. İşlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.
İddianamenin yetkili ve görevi mahkemeye sunulması ile dava açılmış olur. Ancak mahkemenin iddianameyi reddetmesi olanağı da vardır (CMK m.174[2]). Konumuzla ilgili olarak, Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren on beş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen iddianameyi reddetme imkânı vardır. Yani delillerin toplanmadığı bir iddianame ve soruşturma evrakının mahkemece kabul edilmesi olası değildir. Başka bir deyiş ile kabul edilen ya da reddedilmeyen iddianamede suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan deliller toplanmıştır. Bu halde çoğu zaman iddianamenin kabulü ile CMK m.192/2 için gerekli delillerin toplandığını düşünmemiz mümkündür. Ancak kural bu durum uygulamada pek fazla mümkün olmamakta, Mahkeme bazı eksik kalan kısımları tamamlamak için delil toplama işlemine de girişmektedir. Uygulamanın durumu bu konuda önem kazanmaktadır. İddianame ve eklerinin daha uygun biçimde hazırlanması halinde inceleme konumuz olan maddenin uygulanması şansı artmaktadır. Konuya ilişkin olarak Yargıtay’ın uygulamada konuya ilişkin kararları mevcuttur.
- “Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.9.1992 gün ve 225-136, 02.10.2001 gün ve 212-97 Sayılı kararları ile uyum gösteren Genel Kurul ve Daire Kararlarında açıklandığı üzere mahkemeye gelmemiş olan sanık hakkında duruşma yapılamayacağına ilişkin temel kuralın istisnalarından biri olarak öngörülen ve 1412 Sayılı CMUK.nun 223/son madde fıkrasına paralel bir hüküm içeren 5271 Sayılı CMK.nun 192/2. maddesi; "eylemin suç oluşturmayacağı ve derhal beraat kararı verilebilecek hallerle sınırlı olarak uygulanabileceği" iddianamede tarif edildiği şekli ile fiilin suç teşkil etmemesi ve fiilin suç olmaktan çıkarılması halleri dışında dosyadaki deliller takdir edilerek beraat kararı verilebilmesi için mutlaka sanığın sorgusunun yapılmasının gerektiği gözetilmeden sanıkların sorgusu yapılmadan toplanan deliller takdir edilerek her iki sanığında beraatine hükmolunması,” bozmayı gerektirmiştir. (Y.11.CDE.2005/10533,K.2006/5652)
- Bir başka kararında ise Yargıtay ;en son yargılamanın yapılarak hükmün kurulduğu, görevli mahkemede, sanığın sorgusu yapılmadan hüküm kurulması doğru değildir. görevsiz mahkemelerdeki evrakın asılları veya usulüne uygun olarak onaylanmış suretleri getirtilerek, bunlara göre hüküm kurulması gerekir. mühürlenmiş fotokopilere göre hüküm verilmesi doğru olmadığı kanaatine ulaşmıştır.
Maddenin eski düzenlemesi de şimdi ki düzenlemesi ile benzerlik göstermektedir. 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu 223/son fıkrasının uygulamasında Yargıtay’ın verdiği kararlara değinmekte yarar vardır.
- “YCGK nun 02.01.06.2001 gün ve 212-197, 19.11.2002 gün 272-402, 26.06.2001 gün ve 117-119 ve 21.04.1998 gün 48-135 sayılı kararlarında "Sanığın duruşmada hazır bulundurulması ve sorgusunun yapılması" "yargılamanın yüze karşı olması" "Savunma hakkının kısıtlanamayacağı" ve "cezanın kişiselleştirilmesi" ilkelerinin doğal bir sonucudur. 1412 sayılı C.M.U.K. nun 223/son,225/son maddelerinde belirtilen ayrık hükümler dışında sanığın sorgusu yapılmadan karar vermek olanaksızdır” Y.4.CD.Esas No.2004/12900Karar No.2006/16361
- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.09.1992 gün ve 225-236, 12.06.2001 gün ve 117-119, 26.06.2001 gün 138-137 sayılı kararları ile uyum gösteren daire kararlarında açıklandığı üzere, CMUK'da mahkemeye gelmemiş olan sanık hakkında duruşma yapılamayacağına ilişkin temel kuralın istisnalarından biri olarak görülen CMUK'nın 223/son maddesinin uygulanması ilk bakışta eylemin suç oluşturmayacağının anlaşılması hali ile sınırlı olup, sanığın sorgusu yapılmadan mevcut deliller tartışılarak delil takdiri suretiyle beraat kararı verilmesinin mümkün bulunmadığı gözetilmeden, savunması alınmayan sanık hakkında delil takdirine girilmesi ve müşteki tarafın davayı takip imkanının ortadan kaldırılması suretiyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi; bozmayı gerektirmiştir. Y.7.CD. Esas No.2004/31566, Karar No. 2006/5778
- Yargılamanın iadesi ile önceki hüküm tamamen ortadan kalktığından CMUK'nun 223-225'inci maddeleri dikkate alınarak yapılması gereken yargılamada sanık F.Ö'nün sorgusunun yapılması ve ondan sonra hüküm tesisinde yasal zorunluluk bulunduğundan, CMUK'nun kararların nasıl verileceğini belirten 31'inci maddesinde (davaya duruşma esnasındaki kararlar iki taraf dinlendikten sonra verilebileceği) hükmü yer aldığından, sanığın mahkemece sorguya çekilmesi gerektiğine ilişkin 13.5.1974 gün ve 6/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında bu usulü işleme uyulmanın zorunlu olduğu açıkça belirtilmiş bulunduğundan, sanık F.Ö.'nün gaip olmadığı dosyadaki dilekçesinden de anlaşılmış olması karşında; sanık F.Ö.'nün sorgusu yapılmadan verilen karanın ilan yolu ile tebliğinin de mümkün olmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi, bozmayı gerektirmiştir.(Y.3.CD, Esas No.2003/10488, Karar No. 2004/3741
- Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.9.1992 gün ve 225-236 Sayılı kararı ile uyum gösteren diğer Genel Kurul ve Daire Kararlarında açıklandığı üzere Ceza Yargılama Yasasında mahkemeye gelmemiş sanık hakkında duruşma yapılamayacağına ilişkin temel kuralın istisnalarından biri olarak öngörülen CMUK. nun 223/son maddesinin, beraat kararı yönünden dosya kapsamına göre eylemin ilk bakışta suç oluşturmayacağının anlaşılması hali ile sınırlı olarak uygulama yerinin mevcut olduğu, sanığın sorgusu yapılmadan mevcut kanıtlar tartışılarak delil takdiri suretiyle beraat kararı verilmesinin mümkün bulunmadığı gözetilmeden sorgusu yapılmayan sanıkların delil takdirine girilmek suretiyle beraatlerine karar verilmesi, bozmayı gerektirmiştir. (Y.11.CD, Esas No.2002/12205, Karar No. 2003/7173)
- “3167 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık hakkında duruşma günü belirlenip taraflara celpname çıkarılmadan ve duruşma açılmadan, CMUK'nun 223/son maddesinin uygulanma olanağı bulunmadığı da gözetilmeden karar verilmesi yasaya aykırıdır.” (Y.10.CD, Esas No. 2002/11322, Karar No.2003/5955)
- “CMUK.nun 223/son maddesinde yazılı derhal beraat kararı verilecek hallerin bulunmadığı gözetilerek, CMUK.nun 206, 207, 223/1, 236, 135. maddeleri uyarınca sanık ve tanıklarla taraflar davet edilip belirlenen günde sanığın sorgusu yapılmadan delil takdiri suretiyle beraat kararı verilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi, bozmayı gerektirmiştir.” (Y.10.CD. Esas No.2001/26997, Karar No.2002/16915)
Bu kararlar doğrultusunda ulaşacağımız sonucu şöyle özetleyebiliriz. İnceleme konusu olan maddenin uygulanmasında uygulama açısından dikkat edilmesi gereken birçok husus vardır. Öncelikle mahkemece sorgu yapılması gereken bir hal mevcut ise bu madde uygulanamayacaktır. Savunma hakkının kısıtlanmaması ve duruşmanın sanığın bulunduğu dönem içerisinde yapılmasının zorunlu olduğu durumlarda yine bu madde hükmünün uygulanması mümkün olmayacaktır. Dikkat edilmesi gereken en önemli husus ise delil durumudur. İddianamenin kabulü ile kurala olarak tüm delillerin toplanmış olduğu varsayımından hareketle “mevcut delil durumu ile yetinmek zorunluluğu” olmayan mahkemenin, delil toplamaya, örneğin tanık dinlemek gibi, ihtiyaç duyduğu yönünde kanaatinin hâsıl olması durumda yine bu madde uygulanmamalıdır.
Bu hükmün uygulanabilmesi için sanığın duruşmada hazır bulunmaması gerekmektedir. Sanığın duruşmada bulunmayacağı haller, CMK m.193’de düzenlenen “Sanığın Duruşmada Bulunmaması”,CMK m.194/1’de düzenlenen “Sanığın Mahkemeden Uzaklaşması” ve CMK m.195’de düzenlenen “Sanığın Yokluğunda Duruşma” halleridir. Zira bu durumlarda sanığın ifadesine baş vurulmadığı gibi, başvurulmasına da imkân yoktur. CMK m.196’da düzenlenen sanığın duruşmadan muaf tutulması öngören uygulamanın konumuz itibari ile ilgisi yoktur. Zira bu halde sanığın sorgusunun yapılmış olması şart ve gerektir. Bunun yanında sanığın savuşma halinde (CMK m. 194) sanığın sorgulanmadan ayrılması, savuşması halinde bu madde uygulanacaktır. Aksi halde verilecek karar yargılamanın normal seyrine göre verilebilecek karar olacaktır.
Mevcut düzenleme mahkûmiyet dışında bir kararın verilebileceğini düzenlemiştir. CMK uyarınca bahsedilen karar mahkemenin ara kararı olmayıp, CMK m.223’de belirtilen hüküm niteliğindeki kararlardır. Bunlar beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararlarıdır. Mevcut durum karşısında ilgili madde hükmünce karar verilecek ise, beraat, ceza verilmesine yer olmadığına, güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararları verilebilecektir. Ancak verilecek beraat ve ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin kararlarda mahkemenin eğer var ise müşteki açısından sunacağı delillerin değerlendirip, değerlendirilmeyeceği hususunda dikkat edilmesi gerekmektedir. Bunun aksine, sanığın beraat etme, yani aklanma hakkına zarar vermeyecek şekilde düşme ve davanın reddi kararlarında da sanığın savunmasını tam anlamıyla yerine getirmesinin mahiyetinin iyice analiz edilmesinin ardından, inceleme konusu yaptığımız maddenin uygulanmasına geçilmelidir.





[1] Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesine İlişkin Şartlar CMK m.171/3.,4.,5. fıkralarında düzenlenmiştir. Buna göre; “…(3) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilebilmesi için, uzlaşmaya ilişkin hükümler saklı kalmak üzere;
a) Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamış bulunması,
b) Yapılan soruşturmanın, kamu davası açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini vermesi,
c) Kamu davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli ve toplum açısından kamu davası açılmasından daha yararlı olması,
d) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
(4) Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde kamu davası açılır. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez.
(5) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.”

[2] CMK’nın “İddianamenin İadesi” başlıklı 174. maddesi (Değişik madde: 25/05/2005-5353 S.K./27.mad) aşağıdaki gibidir:
“(1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170 inci Maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,
İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
(4) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.
(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.”
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Sanık Savunması Alınmadan Karar Verilebilmesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Cüneyd Altıparmak'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
14-11-2007 - 14:01
(6009 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 8 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 8 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
34717
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 13 saat 8 dakika 22 saniye önce.
* Ortalama Günde 5,78 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 21007, Kelime Sayısı : 2339, Boyut : 20,51 Kb.
* 3 kez yazdırıldı.
* 1 kez arkadaşa gönderildi.
* 14 kez indirildi.
* 4 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 711
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,06704593 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.