Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Marka Kullanım Zorunluluğu Ve Kullanmama Halinin Sonuçları

Yazan : Mehmet Kılınç [Yazarla İletişim]
STAJYER AVUKAT

Makale Özeti
Markanın sahibine sağladığı haklarda olan kullanma aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu yükümlülük, marka sahibinin tescil ettirdiği markayı aralıksız olarak kullanma yükümlülüğüdür. Marka kullanım zorunluluğu özellikle uygulamada gözden kaçan unsurların başında gelmektedir.Söz konusu bu yazıda TPE nezdinde ve 556 Sayılı KHK tarafından kabul edilmiş, kullanım kabul edilen durumlarla ilgili Yargıtay kararlarıyla birlikte bir bütün halinde işlenmiştir. Ayrıca markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmaksızın kullanılmaması veya kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde, marka hükümsüz kılınır.
Yazarın Notu
Ocak 2014'ten itibaren yazılmaya başlanmıştır.Gerekli müracaatlar yapılmasına rağmen ilan aşaması henüz gerçekleşmemiştir.

MARKA KULLANIM ZORUNLULUĞU VE KULLANMAMA HALİNİN SONUÇLARI
MEHMET KILINÇ
ÖZET
Markanın sahibine sağladığı haklarda olan kullanma aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu yükümlülük, marka sahibinin tescil ettirdiği markayı aralıksız olarak kullanma yükümlülüğüdür. Marka kullanım zorunluluğu özellikle uygulamada gözden kaçan unsurların başında gelmektedir.Söz konusu bu yazıda TPE nezdinde ve 556 Sayılı KHK tarafından kabul edilmiş, kullanım kabul edilen durumlarla ilgili Yargıtay kararlarıyla birlikte bir bütün halinde işlenmiştir. Ayrıca markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmaksızın kullanılmaması veya kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde, marka hükümsüz kılınır.
ANAHTAR KELİMELER: Marka,Kullanım yükümlülüğü,Kullanma kabul edilen durumlar,Kullanmama nedeniyle hükümsüzlük

TRADEMARK USAGE OBLİGATİON AND THE RESULTS OF A STATE OF NON-USE
Abstract
Usage that provides prerogatives to owner of trademark is an obligation. This obligation is nonstop usage obligation of trademark that registered by its owner. Trademark usage obligation especially in application is one of the ignored elements. In that given article in accordance with the law number 556, Turkish Patent Institution and supreme court’s decision which related with usage accepted cases are expressed all together. Also non-use of trademark from its registeration date to five years later or in case of discontinue the trademark usage for five years period, trademark is invalided.

Key Words: Trademark, usage obligation, usage accepted situations, invalidation because of non-use


I. GİRİŞ
Ticari hayatta bulunan birçok işletmeyi ve bu işletmelerin piyasaya sürdüğü mal ve hizmetleri birbirinden ayırt etmeye yarayan çeşitli işaretler mevcuttur.Bunlar başka marka ve ticaret unvanları olmak üzere işletme adı,alan adı gibi maddi olmayan unsurlardır.
Sanayi Devrimi’nden önceki dönemlere baktığımızda marka kullanımı ticari hayatta kendini çok farklı şekillerde göstermekteydi.Örneğin 19.yüzyılda hayvancılık ile uğraşan Amerikalılar,kendilerine has işaretlerle hayvanlarını diğer hayvanlardan ayırt etmek için dağlama yöntemi kullanmışlardır.Böylece kullanılan bu yöntem sayesinde ortak mera alanlarında ve hayvan alım-satımı yapılan pazarlarda hayvanlar birbirine karışmamıştır.Hatta bu işaretleri kullanan çiftliklerin hayvanları diğerlerine oranla daha çok tercih edilmiş ve dağlama yöntemi ile markalaşma süreci başlamıştır.Bu duruma benzer başka bir örnek ise M.Ö 2.yüzyılda Antik Yunan tarafından yurtdışına ihraç edilen zeytin küplerinde kendini göstermiştir.Üreticiler pazarda ürünlerinin ayırt edilebilmesini sağlamak amacıyla özel seramik küpler üretmiş ve alıcının dikkatini çekmeye çalışmıştır.
Görüldüğü üzere Sanayi Devrimi’ne kadar ayırt edici işaretler işletmeleri tanıtmakta oldukça sınırlı iken,Sanayi Devrimi ile birlikte seri üretimin yaygınlaşması ve malların daha uzak yerlerde satılmaya başlamasıyla,işletme ve tacirden bağımsız olarak malları birbirinden ayırt etmeye yarayan işaret olarak marka ön plana çıkmaya başlamıştır.Günümüzde ise markanın önemi çok daha fazla artmış,işletmelerin en önemli maddi varlıkları arasına girmiştir.
II. GENEL OLARAK MARKA
556 Sayılı KHK’nın 5.maddesine göre ‘Marka,bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla,kişi adları dahil, özellikle sözcükler,şekiller,harfler,sayılar,malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen,baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir.’denilmektedir.Bu tanımdan da yola çıkacak olursak marka mal ve hizmeti şahsileştirmekte ve onun,diğer mal ve hizmetlerden ayırt edilmesini sağlamaktadır.
Marka sahibi,tescilli marka üzerinde inhisar hakkına sahiptir.Marka sahibinin bu hakkı yasal sınırlamalar söz konusu olsa da mutlak haklardandır ve herkese karşı ileri sürülebilmektedir.Markanın sahibine sağladığı haklar,üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayın tarihi itibariyle hüküm doğurur.Tescilli bir markanın koruma süresi ise başvuru tarihinden itibaren on yıldır.Bu süre,onar yıllık dönemler halinde yenilenir.(MarKHK m.40)Yenileme ile elde edilen yeni koruma süresi mevcut tescilin sona erdiği gün başlar.Yenileme sicile kaydedilir ve yayınlanır.(MarKHK m.41/4)
Markaların kullanım zorunluluğu, tescilli markaların kullanılması yüklentisine ilişkindir. İşletme sahibi, markayı kullanıp kullanmama ve markasını tescil ettirip ettirmemede tamamen serbesttir. Ancak marka hakkını elde edebilmek, markanın üçüncü kişiler tarafından haksız kullanımını bertaraf edebilmek, markası üzerinde söz sahibi olabilmek için markasını tescilli olarak kullanmalıdır.
III. MARKAYI KULLANMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Markanın sahibine sağladığı haklarda olan kullanma aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu yükümlülük, marka sahibinin tescil ettirdiği markayı aralıksız olarak kullanma yükümlülüğüdür. Bir markayı tescil ettiren kişi o markayı kullanma amacı taşımalı ve bunun gereğini yerine getirmelidir. Bu bağlamda; 556 sayılı KHK’nin 14. Maddesi tescilli markanın tescil tarihinden itibaren kullanılmasını zorunlu kılmıştır. Bu şekildeki tescilli markanın kullanılma yüklentisine ilişkin ulusal düzenlemelerin yanı sıra uluslar arası düzenlemeler de bulunmaktadır. Bu düzenlemelerin iç hukuk kurallarından daha elverişli olmaları halinde, korumadan yararlanacak kişilerin elverişli hükümlerin kullanılmasını isteme hakkı mevcuttur.
Paris Sözleşmesi 5. Madde c bendi 1. fıkrasındaki hükme göre; “Şayet tescil edilen markanın kullanılması bir ülkede mecburi kılınmış ise, bu tescil ancak makul bir müddetten sonra ve ilgilinin faaliyete geçmemesi sebeplerinin haklı olduğunu ispat edememesi halinde iptal edilir.” Söz konusu madde de ifade edilen makul süre, her ülkenin ulusal mevzuatına göre belirlenmiştir.
TRIPS Anlaşması’nın 19. maddesinde ise; “Tescilin idame ettirilmesi için markanın kullanılması gerekliyse, tescil sahibi tarafından markanın kullanılmasını önleyen engellerin varlığına dayalı olarak geçerli nedenler ileri sürülmedikçe, tescil ancak markanın kullanılmadığı kesintisiz en az 3 yıllık bir süre geçtikten sonra iptal edilebilir. Marka ile korunan mal ve hizmetlere uygulanan ithalat kısıtlamaları veya hükümetçe uygulanan başka koşullar gibi, markanın kullanılmasına engel oluşturan ve markanın sahibinin iradesinden bağımsız olarak doğan koşullar, markanın kullanılması için geçerli nedenler olarak kabul edilecektir.” Söz konusu madde ile kulanım yüklentisi en az 3 yıllık süreye tabii tutulmuştur.
Uluslararası anlaşmaların kullanım zorunluluğu ile ilgili maddelerinden görüleceği üzere tescilli markanın kullanımı zorunlu kılınmamış ve üye devletlerin düzenlemelerine bırakılmıştır
Bu durum 556 Sayılı KHK ‘nın 14.maddesine göre ise ‘Markanın,tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde,haklı bir neden olmadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde,marka iptal edilir.Aşağıda belirtilen durumlar markayı kullanma kabul edilir:
a)Tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden markanın farklı unsurlarda kullanılması
b)Markanın yalnız ihracat amacıyla mal yada ambalajlarında kullanılması
c)Markanın,markta sahibinin izni ile kullanılması
d)Markayı taşıyan malın ithalatı.’olarak düzenlenmiştir.

Bu konuda ilk önce kullanma kavramına baktığımızda ne anlaşılması gerektiği kısmen KHK’nın 14/2 maddesinde belirtilmektedir.Bu haller tahdidi olarak sayılmamıştır.Burada sayılanlar belli başlı kullanım halleri olmakla birlikte,markanın gazete ilanlarının yer alması,gazete ve dergilere reklam verilmesi,TV reklamlarının yayınlanması,promosyonlarının yapılması,halkla ilişkilerde kullanılması,marka ile ihalelere girilmesi,faturalarda işletme adından farklı ve işletme adında yer alan marka unsuru öne çıkacak şekilde markasal biçimde yer alması gibi markanın ayırt edicilik fonksiyonunu taşıyan diğer kullanma halleri de birer kullanma halidir.

Tescil, başvuruyla başlayıp tescil belgesinin verilmesi ve tescilin ilan edilmesiyle son bulan uzun bir süreçtir. 556 sayılı KHK’nin 14. maddesindeki “ tescil tarihinden itibaren beş yıllık süre “ ifadesi; tescil tarihinin, marka tescil belgesinin verildiği tarih ile tescilin ilan edildiği tarihlerden hangisi olduğuna dair farklı yorumlara açık olmuş; doktrin ve Yargıtay kararları ile açıklığa kavuşturulmuştur. Bu ifade ile anlaşılması gereken tarih, tescil belgesinin verildiği tarihtir.
Marka, bu beş yıllık bekleme ve hoşgörü süresi zarfında kullanılmasa dahi kullanılan marka gibi sahibi lehine her halde koruma sağlamaktadır. Bu sürenin sonu itibariyle markanın kullanılıp kullanılmadığı iddia edilebilmektedir. Buradaki kullanılmama kavramı haklı bir neden olmaksızın kullanmama şeklinde anlaşılmalıdır. Yani markanın kullanılmamasının iptal nedeni olabilmesi için, kullanılmamanın marka sahibinin iradesiyle gerçekleşmesi gerekir. Şayet markanın kullanılmaması marka sahibinin elinde olmayan nedenlerden ibaret ise iptal sonucuna yol açmaz.
Markanın korunması mutlak değildir ve kullanım yüklentisine uyulmamasının sonucu markanın iptalidir. Markanın iptaline ilişkin hüküm 556 Sayılı KHK’nin 42/1. Maddenin c bendinde düzenlenmiştir. Buna göre; “556 sayılı KHK’nin 14 üncü maddesine aykırılık. (Ancak, 5 yılın dolması ile davanın açıldığı tarih arasında ciddi biçimde kullanma hükümsüzlük nedeni sayılmaz. Dava açılacağı düşünülerek kullanma gerçekleşmiş ise, mahkeme davanın açılmasından önceki üç ay içerisinde gerçekleşen kullanmayı dikkate almaz.) halinde markanın hükümsüz sayılmasına yetkili mahkeme tarafından karar verilir. Hükümsüzlük nedenleri, markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, yalnız o mal veya hizmet ile ilgili olarak kısmi hükümsüzlüğüne karar verilir.”
Marka kullanılmadan 5 yıl veya daha fazla yıl geçmiş ancak ciddi kullanıma başlanılmış ise, bundan sonra açılacak iptal davasıyla markanın hükümsüzlüğüne karar verilemeyecektir. Ancak 5 yılın dolmasından sonraki kullanım, dava açılacağı endişesi ile gerçekleştirilmişse iptal davasının açılması öncesindeki 3 aylık süreli bir kullanım markanın iptaline neden olmamaktadır.
556 Sayılı KHK’nın öngördüğü sistemde tescil,markanın korunmasını sağlar ve tescil sahibine bazı haklar kazandırır.Tescilli marka,aynı veya benzer mal ve hizmetlerde hatta bazı durumlarda farklı mal ve hizmetlerde başkası adına tescil edilemez,tescilli marka sahibinin bu yönde bir tescil talebine itiraz etme veya markanın hükümsüzlüğünü talep etme imkanı bulunmaktadır.Tescil işleminin yarattığı bu tekel hakkının devam etmesi için tescil sahibinin markayı ciddi şekilde ve temel işlevine uygun olarak kullanması gerekmektedir.Aksi takdirde markalar sicili kullanılmayan markalarla dolu hale gelecek ve üçüncü kişilerin bu markaları kendi adlarına tescil ettirerek kullanmaları haksız yere engellenmiş olacaktır.Bu olumsuzlukları bertaraf etmek için,marka sahibine tescil işleminden sonra markayı kullanma zorunluluğu getirilmiştir.Marka,kesintisiz veya en fazla beş yıl ara verilerek ciddi ve temel işlevine uygun olarak,tescil edildiği mal ve hizmetlerde kullanılmalıdır.Gerek doktrin gerekse mahkeme kararları,m.14’te belirtilen 5 yıllık sürenin tescil tarihinden başladığı hususunda hemfikirdir.556 sayılı KHK m.14’te öngörülen beş yıllık süre,Marka Tescil Belgesi’nde yer alan korumanın başladığı tarihtir.Beş yıllık süre dolmadan dava açılması halinde,dava şartı yerine gelmediği için dava reddedilmelidir.Ancak,dava sırasında beş yıllık süre dolmuşsa usul ekonomisi bakımından dava reddedilmemeli ve esastan karara bağlanmalıdır.
IV. KULLANMA KABUL EDİLEN DURUMLAR
1-)Tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden markanın farklı unsurlarla kullanılması
Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılmasından neyin kastedildiği açık değildir.Ancak bundan anlaşılması gereken,markanın asli ve ayırt edici unsurunun,farklı renk veya boyutta yada önemsiz eklemelerle,şekillerle yada önemsiz eksikliklerle birlikte kullanılmasıdır.
En doğru olanı markanın tamamen tescil edildiği şekilde kullanılmasıdır. Ancak bunun belli bir esnekliği ve hoşgörü sınırları da vardır. Buna göre, markanın ayırt edici karakterine zarar verilmeden farklı unsurlarla kullanma da tescil edildiği şekilde kullanma olarak kabul edilir. Örneğin birden fazla kelimeden oluşan sözcük markasında varsa aradaki trenin (kesme çizgisinin) kaldırılarak kullanılması veya küçük harflerle tescil edilen markanın büyük harflerle kullanılması yahut daire, kare veya üçgen içinde bulunan bir markanın bu çerçeveler bulunmadan kullanılması markanın ayırt edici karakterine zarar verilmeden tescile uygun kullanımı sayılır.

Türk Hukuku’nda görüldüğü gibi, markanın mutlak biçimde aynen kullanılması zorunlu kılınmamış, aksine farklı kullanmanın sınırları çizilmek kaydıyla, bu sınırlar içinde farklı kullanım hallerine olanak tanınmıştır. Böylece, çok eski bir markanın da modernize edilmiş olarak kullanılması durumunda ortaya çıkabilecek sorunlar da ortadan kaldırılmıştır. Öyleyse, markanın tescili biçiminden farklı kullanımı, markanın ayırt edici karakterini değiştirmiyorsa, marka hakkını devam ettirici kullanmanın mevcut olduğu kabul edilecektir.
Markayı oluşturan karakterlerde yapılacak ekleme veya çıkarmalar ya da basit, sıradan bir motifin değiştirilmesi, küçük harfle yazılan bir markanın ayırt edicilik niteliğini etkilemeyen tip ve şekillerde kullanım hallerinde markanın tescil edildiği şekilde kullanıldığı kabul edilmelidir. Markanın ayırt edici karakterinin değişmemesi, markayla ilgili çevrelerin kullanılan yeni işareti, tescilli markanın aynısı olarak değerlendirip değerlendirmeyeceği kriterine göre belirlenir. Yani, markanın ayırt edicilik özelliğini etkiler tarzda bir işaretin markaya eklenmesi halinde markanın tescil edildiği şekilde tescil edildiği söylenemez. Örneğin; VAKKO markasının yanında Genç, Çocuk, New, Nostalji gibi sözcükler eklenerek kreasyon tanımlaması ya da yerin ürün vurgulaması yapılarak kullanım, 14.madde anlamında ve markasal bir kullanımdır. İngiltere’de “SECOND SKIN” biçiminde tescilli olan bir marka, sahibi tarafından sürekli “2ND SKIN” biçiminde kullanılmış olmakla birlikte, bu kullanım markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden kullanım olarak kabul edilmiştir.
Başvuralacak olan ölçü; toplumun genelinin, yapılan değişikliği önemli kabul etmemesi, yani; markanın yöneldiği çevrede yarattığı izlenimi etkilememesidir. Toplumun geneli, markanın kullanılan biçimini tescil edilen markadan tamamen farklı yeni bir marka gibi algılıyor ve kabul ediyorsa, burada hakkı devam ettirici bir kullanım yoktur. Marka farklı bir şekilde kullanılmakla birlikte aynı şekilde algılandığı sürece ayırt edici karakterinde herhangi bir değişiklik yok demektir.
Markanın kullanıldığı ticari alandaki uygulamalara da bakmak gerekir. Örneğin; sigara için tescil edilen “Silva “ markasının “Silva Long” şeklinde kullanılması uygun görülmüştür. Çünkü sigara tüketen kimseler markaya eklenen “Long” sözcüğünün, sigaranın boyunu yani “sigaranın uzun olduğunu” gösteren bir sözcük olduğunu bilmektedirler. Ayrıca, toplum sigara alırken satış ambalajındaki sözcük unsurunu esas alır. Buradan hareketle, sigara için tescilli marka, bir sözcük ve şekilden ibaret ise, kural olarak bir sözcük-şekil kombinasyonundan oluşan markada sözcük unsurunun tanıtıcı olduğu kabul edilir.
Tescilli bir markaya sadece tanımlayıcı bir ek yapılırsa, burada markanın ayırt edici karakterine zarar veren bir değişiklik olduğu söylenemez. Toplum kullandığı markanın farklı bir marka olduğunu algılamadığı sürece, bitişik yazılmış iki sözcükten oluşan markanın kullanımı da hakkı devam ettirici kullanımdır. İki sözcükten biri kullanılıyorsa, kullanılmayan sözcüğün tanıtıcı işlevi daha zayıf veya toplum için büyük bir öneme sahip değilse gene kullanım yükümlülüğü yerine getirilmiş olacaktır.
Sözcük markalarında harflerin biçimi ve büyüklüğünde değişiklikler yapılarak kullanılması kural olarak önemli değildir. Ancak bir harfin hiç kullanılmaması veya hiç kullanılmayan harfin eklenmesi markayı meydana getiren sözcüğün tamamen farklı şekilde anlaşılmasına sebep oluyorsa, artık markanın ayırt edicilik fonksiyonu zarar görmüş olur.
Lisans sahibi kişi açısından da kural olarak, markayı tescil ediliş biçiminden farklı kullanması durumunda, ancak markanın ayırt edici karakteri değişmiyorsa, markayı mevzuata uygun kullanmış olur.
Nitekim tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden markanın farklı unsurlarda kullanılması ile ilgili Yargıtay’ın bir kararında:’Davacı vekili,müvekkilinin tanınmış ‘PINAR’ ve serisi markaların sahibi olduğunu,davalı adına ‘Pınar’ markasının hernevi şekerleme,helva,lokum,reçel,marmelat,komposto,bisk üvi,çikolata,hazır yemek’ ürünleri için tescili bulunduğunu ancak davalı şirketin uzun yıllardan bu yana ve halihazırda ‘Pınar’ markasını tescil ettirdiği eşya listesinde bulunan ürünlerin bir bölümünde hiç kullanmadığı,bir bölümü üzerinde de tescilden farklı olarak ve müvekkili şirket markaları ile görsel olarak birebir aynı şekilde kullandığı,hiç kullanmama nedenine dayalı olarak terkin davasının ayrıca açıldığını,’PINAR’ markasını ‘her nevi şekerleme,helva,lokum,reçel,marmelat’ ile ilgili olarak tescilden farklı bir şekilde ve müvekkili şirketin tanınmış markası ile birebir aynı kullanma nedeniyle hükümsüzlüğüne,bu istemin kabul edilmemesi halinde davalı tarafından ‘Pınar’ markası kullanımının müvekkili şirket markalarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili,müvekkilinin ‘PINAR’ markalarının ilk tescil tarihlerinden önceki bir tarih olduğunu,556 Sayılı KHK’nın 14.maddesindeki koşulların oluşmadığı,taraf marka kullanımının çok farklı olduğunu belirterek davanın reddi ile birlikte hükmün ilanına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece iddia,savunma,dosyadaki kanıtlara göre,tescilli markanın ayırt edici niteliği bozularak kullanımının markayı kullanmamakla eşdeğer olduğu,davalının adına tescilli markayı tesciline sadık kalarak kullanmadığı gerekçesiyle bu yönden bu yönden bilirkişi raporundan ayrılarak davanın kabulüne davalı şirket adına tescilli 08 347 tescil nolu markanın şekerleme,helva,lokum,reçel,marmelat ürünleri yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.Karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere,mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp,değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi raporunda da davalı adına tescilli 08 347 nolu ‘PINAR+Şekil’ markasının tescil edildiği biçimden farklı olarak ‘Şekil’ unsuru olmadan ve ‘PINAR’ ibaresinin de tescil edildiği yazı karakterinin değiştirilerek davacı adına tescilli ‘PINAR’ markasının yazı karakteriyle benzer şekilde kullanılmasının ilgili müşteri çerçevesinde davalıya ait marka olarak algılanmayacak mahiyette olduğunun belirtilmesine,bu durumda dava konusu ‘PINAR+Şekil’ markasının ayırtedici karakteri değiştirilmeden 556 Sayılı KHK’nın 14.maddesine uygun bir şekilde kullanıldığından söz edilemeyecek olmasına,HUMK 76.maddesi uyarınca uyuşmazlığa uygulanacak hukuki sebebin tayini mahkemeye ait olup,mahkemece bilirkişi raporundaki davalı kullanımının 556 Sayılı KHK’nın 14.maddesine aykırılık oluşturmamasına karşın ayrı KHK’nın 61 vd. maddelerine göre marka hakkına tecavüze yol açan bir kullanım olduğuna ilişkin hukuki nitelendirmeleri ile bağlı kalınmaksızın yazılı gerekçelerle hükümsüzlük kararı verilmesinde bir isabetsizlik de bulunmamasına göre,davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Markanın yalnız ihracat amacıyla mal ya da ambalajlarında kullanılması
Bir marka, sadece ihracatta hatta sadece belli bir dış pazarda yalnız mal veya ambalajı üzerinde kullanılabilir. İhracata özgülenmiş bu markalara ilanlarda, iş kırtasiyesinde yer verilmeyebilir. Kullanmanın böyle kısıtlı bir nitelik taşıması markanın kullanılmaması olarak değerlendirilemez. Çünkü kısıtlı olmasına rağmen marka ciddi bir biçimde ve belli bir amaca uygun olarak kullanılmalıdır. İhracat markaları, belli bir piyasaya dönük olduğu için o piyasanın şartları daha düşük kalite ve fiyatı gerektirebilir. Düşük kalite ve fiyat, işletmenin esas markasının imajına uymayabilir. Böyle hallerde, işletmeler sadece o belli piyasaya hitap eden mallar ve hizmetler için marka oluşturabilir ve böylelikle esas markalarını korurlar. İşletme, belli ihracat piyasalarına hitap eden markasını başka piyasalarda kullanmadığı gibi bu markaya reklam, ilan ve kırtasiyesinde de yer vermeyebilir ve markanın sadece malının veya ambalajının üstüne konulmasıyla yetinebilir.
Kimi ürünler Türkiye sınırları içinde arz edilemezler. Örneğin; Türkiye’de üretilen bir malın markası, ihraç edildiği ülkede telaffuz edilemeyebilir veya anlaşılamayabilir. Bu nedenle; üretici işletme sadece ihraç edeceği ürünlere yönelik olarak gönderilecek ülkenin diline uygun bir marka seçip Türkiye’de tescil ettirebilirler.
KHK’nın 14/2- b maddesinde açıkça anlaşılmasa da markanın ihraç edilecek mallara veya ambalajına Türkiye içinde konulması, malın markalı olarak yurdu terk etmesi gerekir. Bu işlem mal henüz Türkiye’yi terk etmeden yapılmalıdır. Öyleyse; örneğin bir Türk şirket markasını, Türkiye’de ürettiği ve Amerika’ya ihraç ettiği mallara orada koyduğu takdirde, markaya ayrıca Türkiye’de konulmadığı sürece KHK’nın 14.mdsi anlamında kullanma söz konusu olmamaktadır. Bu tür bir mal, ancak marka sahibi veya onun izniyle üçüncü kişi tarafından Türkiye’ye ithal edilirse Türkiye’de markanın kullanıldığı kabul edilebilir.
Nitekim markanın yalnız ihracat amacıyla mal yada ambalajlarında kullanılması ile ilgili bir Yargıtay kararında: “Davacı vekili, “ZELAL” ibaresinin davalı adına marka olarak tescilli olduğu halde, tescil tarihinden beri 5 yılı aşkın bir süredir markanın amacına uygun olarak kullanmadığını ileri sürerek, davalı adına tescilli “ZELAL” markasının hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkil adına tescilli markanın marka lisans sözleşmesi ile Azerbaycan’da bulunan dava dışı şirkete devrettiğini ve bu devrin TPE’ye 18.2.2005 tarihinde kaydedildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece,iddia,savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının adına tescilli markasının soyut lisana sözleşmesi ile ülke dışında başka bir şirkete vermesi ve yabancı ülkede kullanılmasının Türkiye’de kullanıldığı sonucunu doğurmayacağı, bu nedenle markanın tescil edildiği 16.08.2000 tarihinden dava tarihine kadar olan 5 yıllık süre içinde amacına uygun olarak kullanıldığının davalı tarafından kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın kabülü ile, davalı adına tescilli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan dellillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
3-) Markanın, Marka Sahibinin İzni ile Üçüncü Kişi Tarafından Kullanılması
İzinsiz kullanma kullanma değildir. Markanın sahibi tarafından bizzat kullanılması kural olmakla beraber, sahibinin açık izni ile başkası tarafından kullanılması da mümkündür. Böyle bir kullanım halinde de üçüncü kişinin markayı ciddi ve Pazar payı yaratacak biçimde kullanması gerekir. Sahibi markasını hiç kullanmadan başkasına devredebileceği gibi üçüncü kişiye lisans da verebilir. Markanın bizzat kullanılmıyor olması, markanın kullanılmaması anlamına gelmez. Söz konusu üçüncü kişi, markayı sicilde kayıtlı mallar için, ciddi ve marka hukukuna özgü kullanmalıdır. Aynı gerekçeyle, üçüncü kişinin markayı ayırt etme gücünü değiştirmeksizin farklı kullanması, sadece ihracat için belirlenen mallarda kullanması veya markalı malları ithali de yeterli kabul edilmelidir.
Mutlaka marka sahibi ile üçüncü kişi arasında hukuki veya ekonomik anlamda bir tabiiyet ilişkisinin (holding-yavru şirket ilişkisi gibi ) bulunması gerekmez. Marka sahibi yapacağı sözleşmelerle hukuki açıdan kendisinden bağımsız olan kişilere de markasını kullanma hakkı verebilir. Zira 14.maddede,’markanın,marka sahibinin izni ile kullanılması’ndan söz edilmekte ve yazılı bir sözleşme,bir lisans sözleşmesi şartı aranmamaktadır.Bu nedenle grup şirketlerinden birisi adına tescilli bir markanın,o gruba dahil olan bir başka şirket tarafından kullanılması halinde de,markayı kullanan şirketin ortaklık yapısı da dikkate alınarak,14.madde anlamında bir kullanım mevcut olduğu kabul edilmelidir. Lisans sözleşmesinin varlığı halinde ise,bunun TPE nezdinde sicile kaydedilmiş olması da şart değildir.
4-) Markayı taşıyan malın ithalatı
Marka Türkiye’de tescil edilmiş olmakla birlikte ilgili mallar Türkiye’de üretilmiyor olabilir. Üretim şartlarının dış ülkelerde daha müsait olması dolayısıyla üretici, malların yurt dışında üretilip Türkiye’ye ithal edilmesi sistemini benimsemiş olabilir. Yurt dışında üretilip Türkiye’ye ithal edilen mallar markayı taşıyorsa marka kullanılıyor kabul edilir. Bu halde, malların Türkiye dışında üretiliyor olması markanın kullanılmaması şeklinde yorumlanamaz.
Markalı malın, marka sahibinin kendisi veya onun izniyle üçüncü kişi tarafından Türkiye’ye ithali de markanın kullanılması sayılır. Marka sahibinin malları Türkiye’den transit geçtiği takdirde, mal ülke için pazarına girmemekle birlikte, KHK’nın 14. Md. Anlamında kullanmanın var olduğu kabul edilmelidir. Zira bu durumda, malın markalı olarak hem Türkiye’ye ithali hem Türkiye’den ihracı söz konusudur.
Transit geçen mallar konusunda KHK md. 14’de kullanma için aranan şartlar yerine getirilmemektedir. Transit geçen mallar yurt içinde kullanılmamaktadır. Ayrıca transit mallar ciddi kullanımın şartlarını da taşımadığından transit mallar açısından ciddi kullanım da yoktur. Bu iki şartı da yerine getiremeyen bir marka ise kullanılmıyor demektir.
5-) Markanın Haklı Nedenlerden Dolayı Kullanılmaması
KHK md.14/1 anlamında haklı neden, marka sahibinin yetkili makamlarca alınacak önlemler sonucu üretim yapamaması veya ilgili malın satışa çıkarılabilmesi için gerekli iznin verilmemesi gibi marka sahibinin kontrolü dışında gelişen olaylardır. Öğretide Doğal afetler, savaş, ekonomik krizler, gümrük mevzuatının değişmesi, ithalat kısıtlamalarının getirilmesi gibi durumlar haklı neden hallerine örnek olarak gösterilmektedir.
Belirtilen nedenler birer temsilci veya vekil atanması ile aşılabilecek nitelikteki olaylar değillerdir. Oysa; aşılabilecek nitelikte olan; marka sahibinin mali durumunun bozulması, işletme sahibinin iş göremez duruma düşmesi, vb.gibi nedenler haklı neden olarak sayılmamaktadır.
Bu durum Yargıtay’ın bir kararında ‘Dosyadaki yazılara,mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere ve davacının koruma süresi 14.06.1988 tarihinde biten ve yenilenmeyerek hükümsüz hale gelen markasını 3.11.1992 tarihinde ticareti terk etmek suretiyle fiilen de kullanmadığı anlaşılmakta olup,artık fabrikasının 1986 yılında istimlak edilmiş olması nedeniyle markayı kullanmamasının haklı sebebe dayandığı yolundaki iddiasının değerlendirilmediğinin dinlenemeyecek olmasına ve somut olayda varılan sonuç itibariyle,Paris Sözleşmesi ve TRIPS Sözleşmesi hükümlerinin 556 Sayılı KHK hükümlerine göre,davacının daha lehine olmadığının anlaşılmasına göre,davacı vekilinin HUMK.nun 440.maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.’
Haklı nedenden söz edebilmek için; marka sahibinin markayı kullanması kendisinden beklenemeyen olayın doğmasında bir etkisinin bulunmaması ve marka sahibinin bu olayı engelleyememesi gerekir. Yani; marka sahibi markasını kullanamamasında kendi hastalığını, ekonomideki ve sosyal hayatındaki değişiklikleri gerekçe olarak gösteremez. Benzer şekilde, fabrikada yangın çıkması , fabrikanın kamulaştırılması , markanın haczi, konkordato ilan edilmesi , ilaç markası bakımından ilaç ruhsat başvurusunun Sağlık Bakanlığı tarafından henüz sonuçlandırılmaması nedeniyle ilacın piyasaya sürülememesi halleri yerel mahkemeler ve Yargıtay tarafından markanın kullanılmamasında haklı bir sebep olarak görülmemiştir.
Marka sahibinin markasını beş yıl içinde kullanmasının beklenemediği durumlarda, sadece kullanımın beklenmediği somut mal değil, ayrıca markanın tescil edildiği mal listesinde yer alan ve bu somut malla aynı türden sayılan diğer bütün mallar için haklı nedenin varlığı kabul edilir. Öyleyse mal listesinde yer alan bu türden diğer mallar, toplum tarafından aynı tür mal olarak algılandığı sürece, onlar içinde haklı nedenin bulunduğu varsayılmalı ve bu mallar açısından da marka iptal edilmemelidir.
Markanın kullanılmasının sadece marka sahibi tarafından gerçekleştirilmesi şart değildir. Eğer marka sahibi, markanın kullanılması için bir başka kimseye lisans vermiş ve bu kişi elde ettiği lisansa dayanarak markayı tescilli olduğu ürün veya hizmetler üzerinde kullanmış ise böyle bir kullanımda KHK’nın 14.maddesi anlamında bir kullanım olarak kabul edilmekte ve markanın hükümsüzlüğüne engel oluşturmaktadır.
Haklı nedenin sona ermesinden itibaren beş yıl içinde markanın kullanımına başlanmalıdır. Aksi halde haklı nedenin sona erdiği tarihten itibaren beş yıl geçtikten sonra marka iptal edilebilir.
V. MARKANIN KULLANILMAMASINDAN DOĞAN HÜKÜMSÜZLÜK HALİ VE SONUÇLARI
MarKHK md.14’e göre, markanın tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir sebep olmaksızın kullanılmaması veya kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde, marka hükümsüz kılınır.Kullanmama nedeniyle hükmsüzlük davaları için 5 yıllık süre,marka tescil başvurusunun yapıldığı tarihten itibaren değil,dava konusu marka tescil belgesinin TPE tarafından düzenlenerek davalıya verildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. Bu durumda md.42/1-c fıkrasına göre, ilgililerce kullanılmayan marka aleyhine hükümsüzlük davası açılabilecektir. Beş yıllık süre dolmadan dava açılması halinde, dava şartı yerine gelmediği için dava reddedilmelidir. Dava sırasında beş yıllık süre dolmuşsa usul ekonomisi bakımından dava reddedilmemeli ve esastan karara bağlanmalıdır. Ayrıca, marka sahibi kanuni kullanma süresi olan beş yılın dolmasından sonra, dava açılmadan önce markanın ciddi biçimde kullanılması durumunda hükümsüzlük davası açamaz. Ciddi kullanımın kısa veya uzun süreli olmasının bir önemi yoktur. “Ciddi kullanma” ile, dava açılacağı tahmin edilerek buna engel olmak amacıyla markanın göstermelik olarak kullanılması dışındaki durumlar kast edilmiştir. Bu nedenle KHK’nın 42/1-c maddesinin 3.cümlesinde “Dava açılacağı düşünülerek kullanma gerçekleşmiş ise, mahkeme davanın açılmasından önceki üç ay içerisinde gerçekleşen kullanmayı dikkate almaz” hükmü yer almıştır. Ancak, “dava açılacağı düşünülerek kullanma” konusunda KHK’da bir kriter bulunmamaktadır.

Paris Sözleşmesinin 5/C maddesinde, tescil edilen bir markanın kullanılması mecburi tutulduğunda, kullanmamaya dayanarak iptal kararı verilebilmesi için makul bir kullanma süresinin beklenmesi ve tescil sahibinin kullanmama sebeplerinin haklılığını ispat edememesi şart koşulmuştur. Markanın, Sözleşmenin uygulandığı ülkelerden birinde sahibi tarafından tescil edildiği şekilde taşıdığı ayırt edici vasfını bozmayacak unsurlarla farklı bir şekilde kullanılması tescilin hükümsüzlüğüne yol açmayacaktır.

Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması’nın 19.mdsinde, tescilden itibaren kesintisiz olarak en az üç yıl kullanılmayan ve kullanmaya engel olan geçerli nedenler ileri sürmeyen bir markanın iptal edileceği kabul edilmiştir.

Markanın kullanılması, genellikle malın veya ambalajının üzerinde görsel şekilde kullanımı ifade eder. Markanın hizmetlerde kullanılması, firmanın ticari belgelerinde ve düzenlediği faturalarda kullanılmasıyla gerçekleşir. Markanın ilan ve reklamlarda kullanılması da bir kullanım çeşididir. Fakat markanın yalnızca tebrik kartlarında yer alması kullanma kabul edilemez. Markanın kullanılmaması, marka sahibinin kendi iradesi ile olursa hükümsüzlük sebebi olacaktır. Şayet marka sahibi kendi iradesi dışında gelişen olaylar nedeniyle markasını kullanamaz ise, bu durumda markanın hükümsüzlüğü sebebi olmayacaktır. Örneğin, markayla ilgili mal ve hizmetlere uygulanan ithalat kısıtlamaları gibi engeller marka sahibinin iradesi dışında bir kullanmama sebebi oluşturduğundan iptale yol açmazlar. Çünkü bu tür kısıtlamalar marka sahibinin mallarının veya hizmetlerinin ihracını veya ithalini de engeller. Savaş, yangın veya doğal afetler yüzünden üretime devam edilememesi, işletmenin devletleştirilmesi, markayı taşıyan ilaçların piyasaya çıkarılmasının Sağlık Bakanlığı’nın deneylerinin uzun sürmesi nedeniyle gecikmesi gibi durumlar mücbir sebebe örnek gösterilmiştir. Fakat belirtmek gerekir ki; marka sahibinin kendinden veya işyerinden kaynaklanan sebepler geçerli sayılmazlar. Marka sahibinin hastalığının, ticari mümessil veya vekil tayin ederek işleri yürütebileceğinden; modanın değişmesinin, üretilen mallarda değişiklik yapılarak bu güçlük aşılabileceğinden geçerli mazeretler olarak kabul edilemeyeceği öne sürülmüştür.

Marka sahibi, örneğin markasına tecavüz edildiği gerekçesiyle dava açmış ve markanın kullanılmadığı iddiasıyla karşılaşmış ise, burada davasını marka hakkına dayandırdığı için bunun da varlığını ispatlamalıdır. Markanın sahibine marka hakkının sona ermediği konusunda olumsuz ispat yükü getirildiği söylenebilir. Hükümsüzlük davası açan, tescilli marka sahibinin markasını beş yıl içinde hiç kullanmadığını veya beş yıl kesintisiz ara verildiğini ispat edecektir. Marka sahibi de bu iddianın aksini ispat edecektir. Delil olarak, markanın ilgili mal ve hizmetler için kullanımının yer, zaman, kapsam ve türüne ilişkin özellikle gazete ilanları, fotoğraflar, faturalar, kataloglar, fiyat listeleri, etiketler, ambalajlar kullanılabilir. Ancak, örneğin mevzuatta görülen süre içinde basılarak dağıtılan markalı malın resminin bulunduğu tanıtım broşürü, tek başına markanın kullanımı açısından yeterli delil olarak kabul edilemez. Markanın kullanıldığı zaman ve kapsamına ilişkin ciddi kullanımı gösteren başkaca delliler de gerekir. Bu konuda Yüksek Mahkememiz oldukça geniş düşünmektedir. Şöyle ki ; YM’ye göre, kendisine karşı markanın 5 yıl süreyle hiç kullanılmaması nedenine dayalı bir hükümsüzlük davası açılan kimse savunmasında, tescilli markasını 5 yıllık süre içinde ciddi olarak kullandığını savunmasa, bu delile yaptığı savunmalarında hiç dayanmasa bile, şayet davacının iddialarından davalının tescilli markasını kullandığı anlaşılıyorsa, mahkemece bu durum araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği belirtilmektedir.

Hükümsüzlük davası, hükümsüzlüğü istenen tescilli markanın sahibine karşı açılmaktadır. Marka sahibi, sicilde marka sahibi olarak kayıtlı olan kişidir. Marka tescil başvurusu sahibine karşı bu dava açılamaz.

Hükümsüzlük davası TPE’ ye karşı açılamamaktadır. Ancak, TPE’ye markalara dair yapılan itiraz üzerine, markanın tescil engellerinin bulunmadığı yönündeki kararının iptali istemiyle TPE’ye karşı açılacak davada aynı zamanda markanın sicilden terkini de talep ediliyorsa, bu durumda davanın esasen hükümsüzlük davası olarak kabul edilmesi ve TPE yanında marka sahibinin de davalı olarak gösterilmesi gerekmektedir.

556 sayılı KHK m. 71 uyarınca, KHK’da öngörülen bütün davalarda, görevli mahkeme, Adalet Bakanlığınca kurulacak İhtisas Mahkemeleridir. Dolayısıyla, markanın hükümsüzlüğü talebiyle açılacak davada görevli mahkeme “Fikri ve Sınai Haklar Hukuk ve Ceza Mahkemeleridir”.

Markanın hükümsüzlüğü davasında yetkili mahkeme davalının ikametgahının bulunduğu yerdir. Ayrıca; davalının Türkiye’de ikamet etmemesi halinde, yetkili mahkeme sicilde kayıtlı marka vekilinin iş yerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı silinmiş ise, TPE’nin merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemedir. Vekilin bulunmadığı ya da vekillik kaydının silindiği hallerde hükümsüzlük davasındaki yetkili mahkeme TPE’nin bulunduğu yer, Ankara mahkemeleridir

556 sayılı KHK’da hükümsüzlük davasının açılmasına ilişkin olarak hak düşürücü ya da zamanaşımı şeklinde herhangi bir süre öngörülmemektedir. 556 sayılı KHK’da hükümsüzlük davalarıyla ilgili olarak öngörülen tek zamanaşımı, m. 42/1, a’da belirlenmiş olan tanınmış markalara ilişkindir. Buna göre, tanınmış markaların marka sahibinden izin alınmaksızın tescil edilmesi nedeniyle sicilden terkini amacıyla açılacak hükümsüzlük davasının tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde açılması gerekmektedir. Bununla birlikte, tescilin kötüniyetle yapılmış olduğu hallerde süre gözetilmez ve dava her zaman açılabilmektedir. Doktrindeki görüşlere göre hak düşürücü ya da zamanaşımı sürelerinin belirlenmemiş olması kanunda bir boşluk yaratmaktadır. Söz konusu hukuki boşluk doktrinde, m. 70’te zamanaşımı başlığı altında düzenlenen “marka hakkına tecavüzden doğan özel hukuka ilişkin taleplerde zamanaşımı süresi için Borçlar Kanunu’nun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygulanır” biçimindeki hüküm ile doldurulabileceği görüşü hakimdir. Buna göre, markanın hükümsüzlüğü davası hükümsüzlük sebebinin öğrenilmesi anından itibaren 1 yıl, herhalde tescil anından itibaren 10 yıl içinde açılmak zorundadır

Bir istisna olarak; marka sahibi markanın tescil edildiğini bilmesine rağmen markanın 3. kişilerce kullanımına başlanmasından itibaren 5 yıl boyunca sessiz kalır ise bu tarihten sonra markanın hükümsüzlüğünü talep etme hakkını yitirir.

Dava sonunda verilen hükümsüzlük ve sicilden terkin kararı, kararın kesinleşmesini takiben TPE tarafından resen markanın sicildeki kaydını silinmektedir. Kesinleşen hükümsüzlük kararı herkese karşı hüküm doğurmaktadır. 556 sayılı KHK’nin 44/1 hükmüne göre, mahkemenin markanın hükümsüzlüğüne ilişkin vereceği karar (556 sayılı KHK’nin 44/2’ de sayılan istisnalar dışında) geçmişe etkili olmaktadır. Dolayısıyla marka tescil tarihinden itibaren geçersiz hale gelmektedir.

Tüm anlatılanlar göz önünde bulundurulduğunda marka sahipleri, markalarının hükümsüzlüğü gibi bir müeyyide ile karşılaşmamak için kendilerini, markalarının sürekliliğini sağlayabilecek şekilde en iyi özeni göstermelidirler. Böylece, ortaya çıkabilecek pek çok problemin önüne geçebilecektir.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Marka Kullanım Zorunluluğu Ve Kullanmama Halinin Sonuçları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Mehmet Kılınç'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
15-07-2014 - 09:18
(3578 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Henüz hiç değerlendirilmedi.
Okuyucu
5568
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 gün 26 dakika 6 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,56 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 38747, Kelime Sayısı : 4998, Boyut : 37,84 Kb.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 1789
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
Forumumuzdaki İlgili Mesajlar
Erken Bitirme, Üstten Ders Alma Hakkında.
Meliha - 01-07-2018 - 08:26
Yeni Hukuk Fakültesi Öğrencilerine Tavsiyeler
sametcanaslan - 10-03-2018 - 00:39
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04430699 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.