Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Milletlerarası Yetki Kavramı Ve Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi

Yazan : Yamaç Güneyli [Yazarla İletişim]

MİLLETLERARASI YETKİ KAVRAMI VE TÜRK MAHKEMELERİNİN MİLLETLERARASI YETKİSİ

İÇİNDEKİLER
I. BİBLİYOGRAFYA..................................... .................................................. ....... 3
II. GİRİŞ............................................. .................................................. .................. 4
1. YETKİ............................................. .................................................. ................. 5
A. Genel Olarak............................................ .................................................. ....... 5
B. Genel ve Özel Yetki Kuralları......................................... ................................... 5
2. MİLLETLERARASI YETKİ KAVRAMI VE SİSTEMLERİ................................. 6
A. Milletlerarası Yetki Kavramı........................................... ................................... 6
B. Milletlerarası Yetki Kurallarının İçeriği ve Unsurları......................................... . 7
C. Milletlerarası Yetki Kurallarının Lex Fori’ye Göre Vasıflandırılması.................. 8
D. Milletlerarası Yetki Kurallarının Belirlenmesinde Kullanılan Sistemler............. 9
a. Genel Olarak
b. Yetki Sistemlerinin Tanımı
c. MÖHUK’ta Kabul Edilen Sistemler
E. Milletlerarası Yetki Kurallarının Çeşitleri......................................... .................. 10
a. Doğrudan- Dolaylı Yetki Kuralı
b. Aşırı – Olağan Yetki Kuralı
3. TÜRK MAHKEMELERİNİN MİLLETLARARASI YETKİSİ................................. 12
A. Genel Olarak............................................ .................................................. ....... 12
B. Genel Yetki Kuralı Olarak İkametgahın Bulunduğu Yer Mahkemesi................ 12
C. Yetki Sözleşmesi ile Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisinin Tesisi....... 13
D. Kamu Düzenine İlişkin Yetki Kuralları......................................... .................. 14
a. Genel Olarak
b. MÖHUK’taki Bazı Muhtelif Davalara Göre Türk Mahkemelerinin Yetkisi
b.1. Miras Davalarında Yetki
b.2. Bazı Sözleşmelerden Doğan Davalarda Yetki
E. Yetki İtirazında Özel Durumlar.......................................... ................................ 16
a. Yetkili Bir Türk Mahkemesinin Bulunmaması
b. Türk Mahkemesinin Milletlerarası Yetkisine Davalının İtiraz Etmemesi
c. Davanın Yetkisiz Mahkemede Açılması
d. Milletlerarası Yetkisizlik Nedeniyle Davanın Reddi Halinde Başka
Devlet Mahkemelerine Gönderme Yapılamaması
F. Kamu Düzeni ve İmkansızlığın Milletlerarası Yetki Üzerine Etkileri................. 18
III. SONUÇ............................................. .................................................. .............. 20



BİBLİYOGRAFYA
Altuğ, Yılmaz : Devletler Hususi Hukukunda Yargı Yetkisi, İstanbul 1979.
Ekşi, Nuray : Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi, İstanbul 2000.
Kuru, Baki : Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I İstanbul 2001.
Kuru, Baki/
Arslan, Ramazan/
Yılmaz, Ejder : Medeni Usul Hukuku, Ankara 2007.
Lale, Muktedir : Türk Milletlerarası Usul Hukukunda Yetkinin Düzenlenişi, <http://www.yayin.adalet.gov.tr/9_say...dir%20LALE.htm>, (son yararlanma 01.12.2008).
Nomer, Ergin : Devletler Hususi Hukuku, İstanbul 2008.
Sargın, Fügen : Milletlerarası Usul Hukukunda Yetki Anlaşmaları, Ankara 1996.




GİRİŞ
Yabancı unsurlu olaylarda belirli bir Devletin mahkemelerinin yetkili olup olmadıkları “milletlerarası yetki” kavramı ile ifade edilir. Yetki, ya mahkemelerin yargı çevresi ile genellikle davalının subjektif bir ilişkisinin varlığıyla yada dava sebebi ile mahkemenin bulunduğu yer arasında gerçek bağlantıyı kuran hukuki olaya göre saptanır. Ancak Milletlerarası yetkide dikkate alınan menfaat durumu çok çeşitli ve karmaşıktır ve ayrıca bu hususda devletlerin maddi ve usul hukuku kurallarındaki farklılıklar, davacıya çeşitli imkanlardan yararlanması için fırsat verebilir.
Kural olarak her devlet, kendi mahkemelerinin milletlerarası yetkisini tayin eder. Türk mahkemelerininde milletlerarası yetkisi konusu Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’da (MÖHUK) düzenlenmiştir.
1330 tarihli Muvakkat Kanun’unu yürürlükten kaldıran 22.05.1982 tarihli ve 2675 sayılı MÖHUK’unda milletlerarası yetki farklı şekilde düznlenmiş önceki kanundaki “genel yetki-özel yetki” ayrımı benimsenmemiş, milletlerarası hukukun gerekleri dikkate alınarak yer itibariyle yetki kurallarına Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini tayin etme görevi verilmiştir. 2675 sayılı kanun, 27.11.2007 tarihli ve 5718 sayılı MÖHUK tarafından yürürlükten kaldırılmasına rağmen bu kanunu hukuki yapısı ve milletlerarası özel hukuka temel yaklaşımına dokunulmamıştır.
Milletlerarası yetki, milletlerarası usul hukukunun konularından birini oluşturmaktadır. Milletlerarası yetki problemleri bir yabancılık unsuru içeren bütün davalarda ortaya çıkar ve zorunlu olarak kanunlar ihtilafından önce çözülmelidir.
Konumuz esas itibariyle milletlerarası yetki kavramı ve Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi olmakla birlikte, çalışmamızda Türk mahkemelerinin yetki durumunu daha dar bir kapsamda inceleyip bazı özel durumlara değineceğiz. Birinci bölümde “Yetki” kavramının kısaca tanımını, ikinci bölümde milletlerarası yetki kavramını, bu kuralların unsurlarını, vasıflandırılması ve günümüzde kullanılan yetki kuralları sistemlerini inceledeikten sonra üçüncü ve son bölümde iç hukuka ilişkin yetki kaidelerinin yetersiz kaldığı bazı özel durumlar ve bu konudaki tartışmalar hakkında bilgi verilecektir.

1. YETKİ

A. Genel Olarak
Yetki (Salahiyet), bir davaya hangi yerdeki görevli hukuk mahkemesi tarafından bakılacağını belirler. Anayasamız, 142. maddede mahkemelerin yetkilerinin kanunla düzenleneceğini ve 37. maddede ise hiç kimsenin kanunla yetkili kılınan mahkemeden başka bir mahkeme önüne çıkarılamayacağını hüküm altına almıştır.
Yetki kavramı, bir davaya hangi devletin mahkemelerinde bakılacağını belirleyen dış (milletlerarası) yetki ve bu devletin ülkesi içinde hangi yerdeki mahkemede bakılacağını belirleyen iç (ülke içi) yetki olarak ikiye ayrılır.1
Her mahkemenin yargı yetkisi2, belli bir coğrafi bölge ile sınırlıdır. Bu, o mahkemenin yargı çevresidir.

B. Genel ve Özel Yetki Kuralları
Kısaca tanımlamak gerekirse, kural olarak, bütün davalar için uygulanan yetki kuralına, genel yetki kuralı denir. Aksine hüküm bulunmadıkça, genel yetkili mahkeme de, dava açıldığı tarihte davalının (Medeni kanunumuz gereğince) ikametgahındaki mahkemedir (HUMK. 9/I). Bazı dava çeşitlerinde ise davalının ikametgahı mahkemesiyle birlikte başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmıştır. İstisnai nitelikteki bu yetki kurallarına özel yetki kuralları denir. Kural olarak, özel yetki genel yetkiyi kaldırmaz, onunla birlikte uygulanır. Örneğin, sözleşmeden doğan davalara, sözleşmenin yerine getirileceği yerdeki özel yetkili mahkemenin yanında davalının ikametgahındaki genel yetkili mahkeme de bakabilir.3
Öncelikle HUMK. m. 9/I’e göre genel yetki, davalının dava açıldığı tarihteki ikametgahına göre belirlenir. Ülkemizde bir kimsenin ikametgahının, nüfus siciline kayıtlı olduğu yer olduğu karinesinden hareketle, her Türk vatandaşının Türkiye’de ikametgahı vardır. Türk vatandaşlarına açılacak davalarda genel yetkili mahkeme, davalının Türkiye’deki ikametgahı mahkemesidir. Türkiye’de ikametgahı olmayanlar ise, Türk vatandaşı olmayan yabancı ve vatansızlardır. Bu kişilere karşı açılacak davalarda, kişinin Türkiye’de ikametgahı yoksa, genel yetkili mahkeme, Türkiye’de son defa oturduğu (sakin olduğu) yer mahkemesidir (HUMK m.9/I c.2). Kural olarak bütün davalara uygulanan m.9’daki genel yetkinin istisnası kesin yetki halleridir. Bir dava için kesin yetki kuralı varsa, o dava davalının ikametgahındaki mahkemede açılamaz. Taraflar, yetki sözleşmesi ile yetkili olmayan mahkemeyi yetkili kılsalar bile, genel yetkili mahkemenin yetkisi kalkmaz.4
Ayrıca, kanun bazı davalar için HUMK m.10 vd’nda özel yetki kuralları koymuştur. Özel yetkili mahkemeler, ilişkili oldukları davalar ile bir şekilde ilgilidir. Özel yetki kuralları, kural olarak kamu düzenine ilişkin değildir (Örneğin HUMK m.10,12 ve 21). İstisnai olarak, kamu düzenine ilişkin olan kurallarda vardır (Örneğin HUMK m.11,13 ve 19). Kamu düzenine ilişkin özel yetki kurallarından m.11 ve 13’teki kesin yetki kuralıdır. Kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki kuralları ile kamu düzenine ilişkin kesin olmayan yetki kuralları, genel yetkili mahkemenin yetkisini kaldırmazlar.

2. MİLLETLERARASI YETKİ KAVRAMI VE MİLLETLERARASI YETKİ SİSTEMLERİ

A. Milletlerarası Yetki Kavramı
Yukarıda kısaca bahsedildiği üzere, milletlerarası yetki, yabancı unsurlu hukuki ihtilaflardan doğan davaya hangi devletin mahkemelerinde bakılacağını belirler. Bu kavram iç yetki kavramının karşılığı olarak kullanılmaktadır. Kural olarak milletlerarası yetki kaynağı itibariyle millidir. Yetkiye ilişkin hükümler içeren bazı milletlerarası andlaşmalar dışında devletler hukukuna dayanan milletlerarası yetki kuralı yoktur. Yani ‘milletlerarası’ terimi sadece hukuki ilişkinin yabancı ülkeyle bağını veya yabancı iştirakinin varlığını belirtir.5 Ayrıca her devlet kendi mahkemelerinin milletlerarası yetkisini düzenlerken diğer devlet mahkemelerinin milletlerarası yetkisini ortadan kaldıramaz.
Milletlerarası yetki devletin, yabancılık unsuru taşıyan davaları bir bütün olarak kendi mahkemelerinin faaliyet alanına sokması olarak da tanımlanır. Bu yüzden milletlerarası yetki kurallarında kullanılan bağlama noktalarının yetki kurallarını düzenleyen ülkede meydana gelmesi zorunludur.
Milletlerarası yetki kavramı bir taraftan yabancı unsurlu olayda devletin kendi mahkemelerinin yetkiye sahip olup olmadıklarını ve hangi şartlar altında olduklarını belirlerken, diğer taraftan yabancı devlet makamlarının yabancı unsurlu yargılama faaliyetinin iç hukuk açısından belirli tesirlere sahip olup olamayacağını ve hangi şartlarla olabileceğini belirler. 6 Ortaya çıkan ihtilafta yabancılık unsuru yoksa, milletlerarası yetkinin araştırılmasına gerek yoktur. Bu noktada kısaca Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin nasıl tanımlandığından bahsetmek gerekir.
Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi kavramı, Türkiye ile ilgili olan özel hukuka ilişkin nizalı veya nizasız kaza işlemlerinden kaynaklanan ve yabancı unsur içeren davaların aynı nitelik ve derecedeki mahkemeler arasındaki coğrafi dağılımıdır. Yani Türk mahkemelerinin söz konusu davalarda faaliyette bulunması için hukuki işlemin mahkemenin kaza çevresi ile irtibatlı olmasına bağlıdır. Bu irtibatı bağlama noktaları sağlar. Davanın değer ve niteliği önemli değildir.7
Ayrıca, milletlerarası nitelikli ihtilaflarda birden fazla ülkenin yetkisi söz konusu olabilir. Ancak milletlerarası yetki kuralları, davanın diğer devletlerin mahkemelerinde görülmesine engel olmaz. Yabancı ülkede açılan davanın, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisine etkisi ancak derdestlik itirazının kabulü ile olur.
Kapitülasyonların Osmanlı İmparatorluğu tarafından tek taraflı feshi üzerine, yabancıların tabi olacağı yargı sisteminde oluşan boşluğu dordurmak üzere kabul edilen Muvakkat Kanunu’nun (EHVK) 4. maddesi, Türk vatandaşlarıyla ilgili olmasa da yabancılar arasında her türlü hukuki ihtilafın Türk Devleti mahkemelerinde görülebileceğini ifade ederek Türk mahkemelerinin devletler hukuku anlamında yargı yetkisini açıkça kabul etmiş, ‘Türk kanun, nizam ve usulüne’ göre denilerek milletlerarası yetkinin tayin usulü belirlenmiştir. Milletlerarası yetki konusu Türk hukukunda ilk defa mülga 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanun’da sistemli şekilde düzenlenmiş, bugün yürürlükteki 5718 sayılı MÖHUK’da da aynen korunmuştur. MOHUK’da genel yetki-özel yetki ayrımı terk edilmiş ve iç hukukta yer itibariyle yetki kurallarının Türk mahkemelerinin yabancılık unsuru taşıyan davalardaki yetkisini tayin edeceği kabul edilmiştir.

B. Milletlerarası Yetki Kurallarının İçeriği ve Unsurları
Milletlerarası yetkinin önemli bir unsuru dava konusu ihtilafın yabancılık unsuru taşımasıdır. Bu unsurun varlığı yetki açısından sine qua non şartıdır.8 Mahkeme, hukuki ilişkinin bu unsura sahip olup olmadığını kendi hukukuna göre belirler. Objektif açıdan iki veya daha fazla ülkeyle ilgili ihtilaf, hangi ülkenin mahkemesine götürülürse götürülsün yetki sorunları milletlerarası yetki kurallarına göre çözümlenir. Aslında her milletlerarası nitelikli hukuki ilişki yabancılık unsuru taşıdığı halde her yabancılık unsuruna sahip dava milletlerarası nitelik taşımayabilir.9 Bu yüzden Ekşi’ye göre, MÖHUK m. 1 ve 41’de yeralan milletlerarası terimi objektif ve subjektif açıdan davanın yabancılık unsuru taşıması anlamında yorumlanmalıdır.
İç hukukta geniş anlamda yetki kavramı konu, madde ve yer itibariyle yetkiyi ifade eder. Dar anlamda yetki ise, davaya hangi yerdeki görevli hukuk mahkemesinin bakacağını yani yer itibariyle yetkiyi belirtir. MÖHUK’ta Türk mahkemelerine yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ait bütün ihtilaflar için milletlerarası yetki tanınmasının yanında, yabancı unsurlu ihtilaflarda niteliği gereği görev kurallarına ilişkin düzenleme yapılamaması, milletlerarası yetkinin dar anlamına işaret eder.
Milletlerarası yetki, devletler hukukuna ilişkin bir kavram olan yargı hakkından ayrı bir kavramdır. Yargı hakkı devletin egemenlik hakkının ülke üzerinde kullanılma şeklidir. Yani, devletin karar verme, hükmetme hakimiyetinin (facultas iurisdictionis) alanını belirler. Anayasa’nın 9. Maddesine göre Türk mahkemelerinin yargı hakkı Türkiye’deki bütün davalar için genel olarak vardır. Devlet bu yargı hakkını hangi ölçüde kullanacağını ve diğer devlet tarafından kullanılan yargı yetkisinin ülkesi üzerindeki etkisini milletlerarası yetki kuralları ile belirler. Yargı hakkı dava şartlarındandır. Belli bir davada Türk mahkemesinin yargı hakkının varlığı milletlerarası yetkinin sadece bir önşartıdır. Ön şartın gerçekleşmesi durumunda, mahkeme MÖHUK’taki esaslara göre milletlerarası yetkiye sahip olup olmadıklarını araştırır.10

C. Milletlerarası Yetki Kurallarının Lex Fori’ye Göre Vasıflandırılması
Milletlerarası usul hukuku kavramlarının vasıflandırılması prensip olarak lex fori’ye göre yapılır. Vasıflandırma usul hukuku alanında kaldığı sürece lex fori tarafından, maddi hukuk alanında kanunlar ihtilafı kurallarının gösterdiği maddi hukuk tarafından yapılır.
Yetkiye ilişkin hükümler uygulanırken mahkeme, ilk olarak ihtilafın hangi hukuki kuruma ait olduğunu tespit etmek zorundadır. Türk mahkemesi yetkili olup olmadığını tayin için ihtilaflı hukuki ilişkiyi Türk kanunlarına göre vasıflandırır. Örneğin, davanın mirasa, gayrımenkule, kişi hallerine ilişkin olup olmadığını yabancı hükümler nazara alınmaksızın Türk kanunlarına göre belirlenir. Fakat bazen mahkeme, kendi hukuk sisteminde yer almayan hukuki konulara ilişkin davalarla karşılaşabilir. Örneğin Türk mahkemesinin yetkisini tesis eden esas bulunduğu halde, ihtilaf konusu Türk hukukunda düzenlenmemiştir. Bu hususta genel teamül mahkemenin bu tür hukuki konularla ilgili davalarda özel yetki kuralları bulunmadığından taraflar arasındaki tüm uyuşmazlıklarda yer itibariyle yetkiyi tesis eden genel yetki kuralından hareketle milletlerarası yetkinin tesis edilebileceğidir. 11
Yetki kurallarında yer alan bağlama noktaları Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini tesis ederler. Bu bağlama noktasının nitelendirilmesi şüphesiz Türk kanunlarına göre yapılır. Nitekim, milletlerarası yetkiye ilişkin esaslardan biri olan davalının ikametgahı Türk Medeni Kanunu’na göre belirleneceği HUMK m.9’da açıkça ifade edilmiştir. Genel kuralın istisnası bağlama noktasının nitelendirilmesinin lex fori’den başka bir hukuka göre yapılabilecektir. HUMK m.10, sözleşmeden doğan davalar için iki ayrı yetki esası getirmiştir. Dava ya sözleşmenin yapıldığı yerde ya da sözleşmenin ifa edileceği yerde açılacaktır. Sözleşmenin ifa yeri esasa uygulanacak maddi hukuka göre belirlenir. Sözleşmeyi idare eden hukuk Türk hukuku ise, mahkemenin yetkisi açısından ifa yeri BK m. 73’e göre tespit edilir. Eğer esasa yabancı hukuk uygulanacaksa, bu hukuka göre sözleşmenin yapıldığı yer veya ifa edileceği yer Türkiye ise Türk mahkemeleri milletlerarası yetkiye sahip olacaktır.

D. Milletlerarası Yetki Kurallarının Belirlenmesinde Kullanılan Sistemler

a. Genel Olarak
Tanıma tenfiz prosedürü, yabancı unsurlu davada milletlerarası yetkisi olduğu varsayılan her mahkemenin vereceği kararın kendi ülkesindeki gibi diğer ülkelerde de yerine getirilmesi olanağının sağlanmasıdır. Mahkeme kararları, tanıma veya tenfiz istenilen ülkede kendi mahkemelerinin münhasır yetkisi dolayısıyla sonuç doğurmayabilir. Çünkü hiçbir zaman yabancı mahkeme lehine milli mahkemelerin milletlerarası yetkisinden mutlak olarak vazgeçilmemiştir. Özellikle kişi hallerine ilişkin davaların vatandaşı olduğu devletin mahkemesinde görülmesi ihtilafların çözümünde istikrarın sağlanacağı düşüncesiyle münhasır yetki olarak düzenlenmiştir. Ancak belirli ihtilaflara bu çeşit subjektif ve siyasal nedenlerle münhasır yetki sağlayarak milli mahkemelerin milletlerarası yetkisinden vazgeçmek her zaman yerinde olmayabilir. Mahkemeler için milletlerarası yetki düzenlenirken önemli olan mahkemenin yargı çevresi ile hukuki ihtilaf arasında, davanın o mahkemede görülmesini sağlayacak bağlantının kurulmasıdır.

b. Yetki Sistemlerinin Tanımı
Milletlerarası yetki kuralların belirlenmesine mahkemenin taraflara veya üzerinde hükme varılacak maddi ilişkiye yer itibariyle yakınlığı, verilen kararın tanıma ve tenfizi, karara konu olan hukuki ilişkinin önemi gibi hususlar etki eder. Bu hususlardan dolayı üç tip yetki sistemi günümüzde varlığını sürdürmektedir. Bunlardan ilki olan bağımsız yetki sisteminde, milletlerarası yetki ülke içi yetkiden ayrı ve kendine ait özellikleri olan bir kurum olarak ortaya çıkar. İsviçre Devletler özel Hukuku Kanunu, milletlerarası yetkiyi iç hukukun yer itibariyle yetki kurallarından ayrı düzenlemiştir. Yetkiye ilişkin özel kurallar, konuyla ilgili kanunlar ihtilafı hükümleri ile aynı bölümlerde yer alır. Bağımlı yetki sisteminde, milletlerarası yetkiye ilişkin ayrı bir düzenleme yoktur. Yer itibariyle yetki kurallarında yer alan bağlama noktaları, yabancı unsur taşıyan ilişkilerde de mahkemelerin milletlerarası yetkisini meydana getirir. Bu sistemin bazı konularda ihtiyaca cevap vermemesi üzerine geliştirilen Karma nitelikli yetki sisteminde, yabancı unsurlu davalarda devlet mahkemelerinin yetkisi iç hukuktaki yetki kurallarına göre belirlenmekte, fakat bunların yetersiz veya eksik kaldığı konularda yalnızca milletlerarası yetkiye ait tamamlayıcı kurallar öngörülmektedir. Türk Devletler Özel Hukuku’nda da bu sistem kabul edilmiştir.12

c. MÖHUK’ta Kabul Edilen Sistem
MÖHUK, 40. madde yabancılık unsuru taşıyan davalarda Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin yer itibariyle yetki kurlalarına göre tespit edileceğini belirtir. İç hukukta, yetkiye ilişkin hükümler sistematik olmamakla beraber öncelikle HUMK’ta ve diğer bazı kanunlarda düzenlenmiştir. Ayrıca, Türkiye’nin taraf olduğu ve yetki hükümleri içeren bazı milletlerarası andlaşmalarda 40. maddenin yapmış olduğu gönderme kapsamındadır. Türk hukukunda karma nitelikli yetki sistemi nazarında emredici ve tamamlayıcı yetki kuralları içermektedir. Yetki kuralı, diğer hükümleri bertaraf eden emredici hüküm niteliğindeyse dava bu kuralın gösterdiği yer mahkemesinde açılmak zorundadır. Yabancı unsurlu davaların bazı özelliklerinden dolayı iç hukuktaki yer itibariyle yetki hükümlerinin ihtiyaca cevap vermediği durumda tamamlayıcı kurallar uygulanır.
Türklerin kişi hallerine ilişkin davalar, yabancıların kişi hallerine ilişkin bazı davalar, miras davaları ve yetki sözleşmesi ile yabancı mahkemelere yetki verilmesi konularını düzenleyen bu ek hükümler istisnai nitelikte olup milletlerarası yetkinin tesis edilmediği hallerde uygulanır. Ancak milletlerarası yetki hususunda önceliğin ülke içi yetki kurallarında olduğu unutulmamalıdır.

E. Milletlerarası Yetki Kurallarının Çeşitleri

a. Doğrudan - Dolaylı Yetki Kuralı
Doğrudan yetki kuralları yabancı unsurlu davanın ilk defa Türkiye’de açılması halinde hangi yerdeki Türk mahkemesinin davaya bakacağını düzenlerken, dolaylı yetki kuralları yabancı ülkede açılan davaların Türkiye’de tanıma ve tenfizi aşamasında uygulama alanı bulurlar. Türk devletler özel hukukunda yabancı ilamların tenfiz edilmelerini “kararın yetkili mahkemede verilmiş olması” şartına bağlayan dolaylı yetki kuralı yerine “ilamın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen konuda verilmiş olması” şartı aranmıştır.

b. Aşırı – Olağan Yetki Kuralı
Yabancı unsurlu davalara ilişkin yetki kurallarının devletler hukukunun temel ilkelerinden biri olan tabii hakim ilkesine uyması ve içerdikleri bağlama noktalarının adil ve makul olması geçerlilik açısından önemlidir.
Olağan yetki kuralı, mahkemenin milletlerarası yetkisinin kurulmasında davanın tarafları veya konusu ile mahkemenin yargı çevresi arasında gerçek ve esaslı bağlantıyı tesis eden davalının ikametgahı, taşınmazın bulunduğu yer, sözleşmenin ifa yeri gibi objektif ölçülere dayandıkları için tabii hakim ilkesine uygundur.13
Aşırı yetki kuralı ise bağlama noktasının ülkeyle olan ilişkiyi zayıf, geçici, tesadüfi ölçülerle kurması veya herhangi bir bağlantı aranmaması durumunda ortaya çıkar. Aşırı yetki davacının menfaatine hizmet eder. Aşırı yetki kuralını, mahkeme ile dava arasındaki bağlantıyı objektif ölçülere dayandıran olağan yetkiden ayıran özellik, burda mahkemeye milletlerarası yetkiyi veren bağlama noktasının davanın hukuki niteliği ile ilgilenmemesidir.
Brüksel Konvansiyonunun 3. maddesi, üye devletlerin hukuk sistemlerinde yeralan aşırı yetki kurallarının AT üyesi devletlerden birinde ikametgahı bulunan davalıların taraf olacakları hukuki ihtilaflarda uygulanmasını yasaklamıştır.14
Türk milletlerarası yetki sisteminde, bazı yetki kurallarının, mahkemelere oldukça zayıf unsurlara dayanarak milletlerarası yetki verdiğinden dolayı aşırı yetki niteliği taşıdıkları düşünülebilir. Kişi hallerine ilişkin davalarda davacının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesini yetkili kılan MK hükümleri aşırı yetki niteliğinde değildir. HUMK m.9/III’te boşanma davalarında davacının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesine yetki verilmesi, davanın genellikle eşlerin ortak ikametgahındaki mahkemeye götürülmesi nedeniyle aşırı yetki olarak nitelendirilmez. HUMK m.16’ya göre Türkiye’de ikametgahı olmayanlara karşı mal davalarına Türkiye’de sakin oldukları yer mahkemesinde, sakin oldukları yer de yoksa malların veya ihtilaflı şeyin veya teminat varsa teminatın bulunduğu yer mahkemesinde bakılabilir. Ancak tarafların vatandaşlığını ve yabancı ülkede bulunan davalının ikametgahını dikkate almadan, doğrudan malvarlığına bağlı olarak tesis edilen milletlerarası yetki aşırı yetki olarak değerlendirilebilir.15 Son olarak, Türk mahkemelerinin yetkisi dışında kalan ancak yetki itirazının zamanında yapılmaması nedeniyle HUMK m. 23’e göre gerçekleşen yetkinin sadece davalının yokluğunda veya kendini savunamaması durumlarında aşırı yetki niteliğinde görülebileceği kabul görür.

3. TÜRK MAHKEMESİNİN MİLLETLERARASI YETKİSİ

A. Genel Olarak
Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi iki halde söz konusudur: 1- Dava açılırken, o dava için mahkemelerimizin milletlerarası yetkisi olup olmadığı incelenir; 2- Yabancı mahkeme kararının tanıma ve tenfizi veya davalının itirazı ile aşırı yetki kurallarına göre kendisini yetkili kabul eden mahkemenin vermiş olduğu ilamın tenfizi istendiğinde, kararı veren mahkemenin milletlerarası yetkili olup olmadığı incelenir. Biz bu çalışmamızda öncelikli olarak saydığımız madde çerçevesinde Türk mahkemelerinde açılmış davalarda yetki tesisine ve yetki itirazına ilişkin bazı özel durumları inceleyeceğiz.

B. Genel Yetki Kuralı Olarak İkametgahın Bulunduğu Yer Mahkemesi
Genel yetki kuralı olarak davalının ikametgahı mahkemesi (HUMK m. 9/I), MÖHUK m.40’ın göndermesiyle aynı zamanda milletlerarası yetkiye de sahiptir. Türk Medeni Kanunu m.19’a göre kişinin ikametgahı (yerleşim yeri)16, “sürekli kalma niyetinde olduğu yerdir”. HUMK’ta yeralan “MK uyarınca ikametgah” ifadesinden ikametgahı, sadece m.19 kapsamında almamak, m.20/II uyarınca ikametgahı olmayan veya ikametgahı belli olmayan bir kişinin “halen oturduğu yer”’i onun ikametgahı kabul eden madde kapsamında geniş algılamak gereklidir çünkü HUMK, halen oturduğu yer olmasada Türkiye’de son defa oturulan yeri ilgilinin ikametgahı sayarak, davacıya geniş hak tanımıştır. İkametgah, sadece gerçek kişiler için değil tüzel kişiler lehine davalarda da milletlerarası yetkiyi belirleyen husustur. Tüzel kişinin ikametgahı olarak merkezinin bulunduğu yer mahkemesi milletlerarası yetkiye sahip olur.17
HUMK m.9/II’ye göre davalı birden fazla ise, dava bunlardan birinin ikametgahı mahkemesinde açılabilir. Burdan, davalılardan birinin ikametgahının Türkiye’de olması durumunda, tüm davalılar için Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi doğacaktır. Kısaca, yer itibariyle yetkili bir Türk mahkemesinin bulunması, milletlerarası yetkinin doğması için gerekli ve yeterlidir. Yer itibariyle yetki kuralı uygulanırken davanın taraflarının Türk vatandaşı veya yabancı olması rol oynamaz.18

C. Yetki Sözleşmesi ile Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetki Tesisi
Usul hukukunda, maddi hukuk alanında olduğu gibi tarafların genel bir tasarruf serbestisi bulunmamaktadır. HUMK m. 22 esas olarak yetki kurallarını değiştirebilmek için taraflara sözleşme yapma konusunda izin vermiştir. Mahkemenin milletlerarası yetkisinin, tarafların iradesine göre belirlenmesi yetkide subjektif esası oluşturmaktadır.
Milletlerarası yetkiyi düzenleyen MÖHUK m. 40 karşısında, HUMK’un 22. maddesi Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisinin doğmadığı hallerde, tarafların yapacakları yetki sözleşmesi ile belirli bir Türk mahkemesini yetkili kılabileceklerini hükme bağlamıştır. Türk mahkemesine yetki veren bir yetki sözleşmesinin şekli ve diğer geçerlilik şartları lex fori olarak, Türk usul hukukuna tabidir. Bu cümleden, yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olması, belirli bir ihtilafa ilişkin olması ve yetkili olan Türk mahkemesinin belirli olması gereklidir. Ayrıca, yetkinin kamu düzenine ilişkin olduğu hallaerde taraflar yetki sözleşmesi yapamazlar.19
Burada tartışmalı iki hususa değinmek gereklidir. Öncelikle, ihtilafın Türkiye ile herhangi bir ilişkisi bulunmaması durumunda, tarafların yetki sözleşmesi ile Türk mahkemesinin milletlerarası yetkisini tesis edip edemeyecekleri hususudur. Burada Türk mahkemelerinin yetkisini tesis eden sözleşme ile Türkiye ile yeterli seviyede ilişkilendiremeyecek bir hukuki ihtilaf durumunda, mahkemenin yetkili olamayacağını savunanlar bulunmaktadır. Bu yüzden 22. maddenin daraltılması gerektiği ve yapılan sözleşme ile hiçbir alakası olmayan bir yer mahkemesinin yetkili kılınmasının, sözleşme ile bağlantılı ülkelerin yargı egemenliğine riayetsizlik olacağı savunulmuştur. Ancak, hukukumuz Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini sadece taraf iradelerine dayanarak kabul etmiştir ve HUMK m. 22 ilke olarak bu anlayışın kanıtıdır.20 Sonuç olarak, tarafların yetki sözleşmesi hususunda anlaşmaları Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini tesisi için yeterli ilişkiyi sağlamış olacaktır. Diğer bir husus ise, tarafların Türk mahkemelerini bütün olarak yetkili kabul etseler bile belirli mahkemeyi yetklendirmemişlerse, sözleşmenin Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini tesis edip etmeyeceğidir. Bu konuya olumlu cevap verenler “... hukuki ihtilaflara bakmaya Türk mahkemeleri yetkilidir” şeklindeki yetki şartının Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini tesis ettiğini savunmaktadırlar. Ancak bu noktada bir grup, yetkiyi tesis eden şartın mahkemeleri özel yetkili hale getirdiğini savunurken, diğerleri ise yetki sözleşmesinin ancak ülke içi hukuk kurallarına göre devletin herhangi bir mahkemesi yer itibariyle yetkili ise mana kazanacağını savunmaktadırlar. Aksi görüşe göre, yabancılık unsuru taşıyan ihtilaflar için tarafların hangi şartlarla Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini tayin edecekleri m.22’ye göre belirlenir. Sözleşmede ülke belirlemekle birlikte neresinde dava açılacağı belirlenmemişse bu konuda o ülkenin yer itibariyle yetki kuralları daima uygulanabilir. Ancak, m. 22 bu belirlemenin mutlaka yetki sözleşmesinde yapılmasını aramaktadır.21 Ayrıca, yetki sözleşmesinde, birden fazla mahkemenin tek tek sayılsa bile yetkili olduğu kararlaştırılamaz.

D. Kamu Düzenine İlişkin Yetki Kuralları
a. Genel Olarak
HUMK, kamu düzenine ilişkin yetki kuralları için, “intizamı amme esasına binaen tayin edilmiş salahiyet” (m.22) ve “münhasıran iki tarafın arzularına tabi olmayan mesail” (m.23) terimlerini kullanmış ve fakat bu yetki kurallarının hangileri olacağına ilişkin açıklık getirmemiştir. Bu yüzden bir yetki kuralının kamu düzenine ilişkin olup olmadığı, ilgili kanun maddesindeki ifadenin mutlak olmasına ve yetki kuralının konuluş amacına göre belirlenebilir. Buna göre bazı özel yetki kuralları istisnai olarak kamu düzenine ilişkindir.
Bunlar;
* Miras (tereke) ile ilgili HUMK m.11/I ve MK m.518, c.2’de sayılan davalarda ve mirasbırakanın çekişmesiz yargı işlerinde, mirasbırakanın son ikametgah mahkemesinin yetkisi kamu düzenine ilişkin ve kesindir.22
* Gayrımenkul aynına (ve zilyetliğine ve hapis hakkına) ilişkin davaların gayrımenkulün bulunduğu yer mahkemesinde açılması hakkında HUMK m.13’teki yetki kuralı, kamu düzenine ilişkin ve kesindir.
* HUMK m. 19/I’deki sigorta sözleşmesinden doğan tazminat davalarına ilişkin özel yetki kuralları, kamu düzenine ilişkin olmakla birlikte, kesin değildir. Sigortalıyı korumak için, yalnız sigortalı yararına yetki sözleşmesi yapılabilir. Ancak sigortacı, yetki sözleşmesindeki yerde sigortalıya karşı dava açamaz.23
* 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde belirtilen iş davaları hakkındaki yetki kuralları kamu düzenine ilişkin olmakla beraber kesin değildir.
Dolayısıyla, kamu düzenine ilişkin bir yetki kuralına ait hukuki ilişki hakkında, bu kuralın gösterdiği mahkeme dışında bir mahkemede dava açma hakkı tanınmamıştır. HUMK m. 22 yetki sözleşmesinin, “mahkemenin salahiyeti intizamı amme esasına binaen” tayin edilmemiş hallerde yapılabileceğini hükme bağlamıştır. Esasen iç yetki sözleşmelerini düzenlemeye yönelik bu hüküm, bir Türk mahkemesinin yetkisinin kamu düzenine dayandığı hallerde, diğer bir mahkemenin seçildiği yetki sözleşmesiyle, bu mahkemenin yetkisinin bertaraf edilemeyeceğini ifade eder.24
HUMK m.22’nin kıyasen uygulanması sonucunda, milletlerarası unsurlu ihtilafta, kamu düzenine dayalı yetkisi bulunan bir Türk mahkemesi yerine tarafların, başka bir Türk mahkemesini yetkili kılacakları yetki sözleşmesi yapma yönündeki iradelerinin geçersiz olacağı anlaşılmaktadır. Ayrıca bu hüküm geniş yorumlandığında, yabancı devlet mahkemesinin kamu düzeni esasına dayanan yetkisinin, dava önüne gelen Türk mahkemesi tarafından dikkate alınması gerektiği sonucuna varılacaktır.
Ancak iç hukuk yetki sözleşmelerinde uygulama alanı olan bu şartın, yabancı unsurlu ihtilaf hallerinde dikkate alınmamasının gerekliliği hakkında görüşler ileri sürülmüştür. Örneğin Sargın, seçilen mahkemenin vereceği kararın, yetkisi kamu düzenine dayanan mahkemenin bulunduğu ülkede tenfiz imkanı bulunmadığından yetki sözleşmesinin geçersiz sayılacağına, tenfizin şart olmadığını ileri sürerek itiraz etmiş ve ayrıca Türk mahkemesinin aldığı karar sonucu diğer devlet ülkesinde icrai bir işlem yapılma ihtimali olsa bile, tarafların esasen bu karardan Türkiye’de yararlanacak olmalarının bu kuralın dikkate alınmaması gerekliliğini gösterdiğini savunmuştur. Zaten bu kuralın Türk mahkemeleri tarafından dikkate alınması durumunda, mahkemenin somut ihtilaf konusunda tüm muhtemel yetkili devlet mahkemeleri araştırması bu devletlerin yetki kurallarının kapsamını bilmesi gerekecektir ki bu da imkansızdır.25
Sonuçta, hukukumuzda kamu düzeniyle ilgili yetki kurallarına ilişkin hukuki ihtilaflar hakkında yapılan ve Türk mahkemelerini yetkili kılan sözleşme geçerli olmayacaktır. Ancak, kural olarak yetki sözleşmesiyle belirlenen Türk mahkemesi, dava konusu ihtilaf hakkında diğer devlet mahkemesinin sahip olduğu yetkinin niteliğini dikkate almamalıdır. Bununla birlikte, davalı tarafından yapılan yetki itirazında, diğer devlet mahkemesinin somut ihtilaf konusunda kamu düzenine dayalı yetkisinin bulunduğunu ve bu yetki dikkate alınmadan Türk mahkemesinin vereceği kararın o ülkede tenfiz edilemeyeceği ve fakat sadece Türkiye’de icra edilebileceği ispatlandığı takdirde, mahkeme yetkisizlik kararı verebilmelidir.

b. MÖHUK’taki bazı muhtelif davalara göre Türk mahkemelerinin yetkisi

b.1. Miras davalarında yetki
MÖHUK madde 30 ile, mirasa ilişkin davalarda ölenin Türkiye’deki son ikametgâhı mahkemesine yetki tanınmıştır. Yani HUMK m. 11 ve MK m. 518 hükümleri milletlerarası yetkiyi de tayin edeceklerdir. Murisin Türkiye’de çeşitli yörelerde mallarının bulunması halinde, maddenin ifadesinden malların bulunduğu her yöredeki mahkemenin yetkili olması gerekecektir. Ölenin ikametgâhı veya terekeye dahil mallar Türkiye’de mevcut değilse yabancılık unsuru taşıyan bir miras ihtilafında yer itibariyle yetkili bir mahkeme bulunamayacağından Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi mevcut olmayacaktır. MÖHUK m. 43, terekeye dahil malların bulunduğu yer mahkemesinde davanın görülebileceği hükmünü kabul etmiştir.26
Çelikel’e göre Türkiye’de terekeye bağlı malların bulunması halinde bu mallar hakkında Türk mahkemeleri münhasır yetkilidir. Türkiye’de malları olan murisin son ikametgâhı yabancı ülkede olsa dahi, o mahkemelerden alınan kararlar Türkiye’de hiçbir hukukî sonuç doğurmaz, bu nedenle Türkiye’de ikametgâhı olmayan miras bırakanın Türkiye’de mallarının bulunması halinde Türk mahkemelerinin münhasır yetkili olduğu sonucuna varmanın doğru olacağı kanaatindedir.

b.2. Bazı Sözleşmelerden Doğan Davalar
Çeşitli menfaatlerin çatıştığı bazı sözleşmelerde, güçlü taraf (sigorta şirketi, işveren vb.), akit serbestisinden ve diğer bazı işlem şartlarından yararlanarak ortaya çıkan ihtilaflarda karşı tarafın sahip olduğu hukuki imkanları kısıtlayabilirler. İşte, karşı tarafın korunması gerekliliği sebebiyle milletlerarası yetki alanında işçi, tüketici ve sigorta edilen için, kendilerine karşı açılan veya kendilerinin açtığı davalarda en uygun mahkemelerin yetkilendirilmesi MÖHUK’ta hükme bağlanmıştır. 44. maddede “İş Sözleşmesi ve İş ilişkisi davaları”, 45. maddede “Tüketici sözleşmesine ilişkin davalar”, ve 46. maddede “Sigorta sözleşmesine ilişkin davalar”ında özel milletlerarası yetki düzenlemeleri yapılmıştır. Bu maddelerde belirtilen mahkemelerin yetkisi, tarafların yetki sözleşmesi yapmaları sonucunda bertaraf edilemez (m. 47/II). Nomer’e göre bu özel düzenlemeler, aynı konularda 40. maddedeki genel milletlerarası yetki kuralının istisnası olarak değerlendirilemez.27

E. Yetki İtirazında Özel Durumlar

a. Yetkili Bir Türk Mahkemesinin Bulunmaması
Yabancılık unsurlu davalarda milletlerarası yetkisi sağlayan esaslar hukukumuzda mevcut değilse Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi doğmaz. Bu durumlarda davalının yetki itirazında sadece mahkemelerimizin yetkisizliğini beyan etmesi itirazın hüküm ve sonuç doğurması için yeterlidir. Mahkemede, yetki itirazı üzerine sadece kendisinin milletlerarası yetkisinin varlığını inceler. Eğer sahip değilse hangi devlet mahkemelerinin yetkili olduğunu araştırmadan davayı yetki yönünden reddeder.28
Ancak uygulamada, mahkemelerimizin yer itibariyle yetkisizliği durumunda hangi devlet mahkemelerinin yetkili olduğu konusunun cevap dilekçesinde açıklandığı ve Yargıtay’ın bu açıklamalara itibar ettiği görülmektedir. Doktrinde eleştirilen bu durumda mahkemenin yetkili yanacı mahkeme göstermesi ve dosyanın bu mahkemeye gönderilmesine karar vermesi hukuken mümkün değildir. Çünkü Türk mahkemeleri yabancı mahkemelere yetki veremez veya atfedemez.

b. Türk Mahkemesinin Milletlerarası Yetkisine Davalının İtiraz Etmemesi
HUMK m. 23’e göre, kendisine karşı yetkisiz bir mahkemede dava açılan kişi, davanın esasına girmeden önce yetki itirazında bulunmazsa o mahkemenin yetkisini kabul etmiş sayılır. HUMK m. 188’de usulüne uygun olarak ileri sürülmemiş olan ilk itirazların sonradan ileri sürülemeyeceği ifade edilmektedir. Yetki ilk itirazı bu kapsam dışında tutulmuş ve zamanında yapılmamış bu itirazın yaptırımı 23. maddede mahkemenin yetkili hale gelmesi olarak öngörülmüştür.
Bu maddenin dayanağı hususunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Bir görüşe göre, aralarında yazılı yetki sözleşmesi olmayan durumlarda davacının davasını kanunen yetkili olmayan bir mahkemede açması halinde davalı süresinde yetki itirazında bulunmazsa taraflar arası zımni yetki sözleşmesi meydana gelir. Diğer bir görüş, yetkinin doğabilmesi için gerekli olan davalının olumlu davranışı, 23. maddede ifade edildiği üzere davalının yetki itirazında bulunmadığı için esasa geçilmiş olmasıdır. Fakat, davalının yokluğunda veya cevap verememesi durumunda davalının mahkemenin yetkisini kabul etmiş sayılması mümkün değildir. Bu durumda mahkeme yetkisizliğini re’sen araştırması gerektiği savunulmaktadır. Başka bir görüş, burada tarafların iradelerinin uyuşmasıyla oluşan zımni bir yetki sözleşmesinin meydana gelemeyeceği bu yüzden bir usuli muamele sonucu davalının belirli bir davranışına kanunun sonuç bağladığı savunulmaktadır. Davalı bu davranışıyla kendisini Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisine tabi tutmuştur.29
HUMK 23. maddesi davalının hangi sebeple olursa olsun yetkisizlik itirazını ileri sürmemesini yetkinin gerçekleşmesi açısından yeterli saymıştır. Ayrıca, HUMK 183. maddesi, 195. maddede ki 10 günlük cevap süresinin, yabancı ülkede ikamet eden davalıların karşılaşabilecekleri tehlikeleri bertaraf edecek bir hükme sahiptir. Bu maddeye göre davalının yabancı ülkede ikamet ettiği veya ikametgahının belli olmaması durumunda esasa cevap süresi hakim tarafından belirlenir. Böylece somut olayda hakim, yabancı ülkede bulunan davalıya itiraz için belirli bir süre tanıyacaktır.
Sonuçta MÖHUK m.40’ın yaptığı yollama sonucunda HUMK 23. maddesi bir Türk mahkemesinin dava ile hiçbir bağı olmamasına rağmen yetki ilk itirazının yapılmadığı durumda ihtilafı çözmekle yükümlü olacaktır. Özellikle davalının Türkiye’de mallarının bulunmadığı durumda Türk mahkemesinde dava açılmasının faydası olmadığı gibi gerçekleşme ihtimalide neredeyse yoktur. Ancak böyle bir imkan olması sonucu yetkisi gerçekleşen mahkemenin, ihtilaf ile bağlantılı olmadığı durumda davayı görmesi yabancılık unsuru taşıyan davalar için ciddi bir sorun teşkil eder.

c. Davanın Yetkisiz Mahkemede Açılması
Yabancı unsurlu davada, davanın yer itibariyle yetkili mahkemesi yerine yetkisiz bir mahkemede açılması durumunda, davalı yetki itirazı yoluyla davanın bu mahkemede görülmesine engel olabilir. Türkiye’de milletlerarası yetkili bir mahkemenin bulunduğu hallerde HUMK 23. maddesinin son cümlesi uyarınca yetkisizlik itirazında bulunan davalının bu itirazının geçerli olabilmesi için itirazıyla birlikte yetkili mahkemeyide doğru olarak göstermiş olmalıdır.

d. Milletlerarası Yetkisizlik Nedeniyle Davanın Reddi Halinde Başka Devlet Mahkemelerine Gönderme Yapılamaması
Türk mahkemesinin milletlerarası yetkisinin kurulamaması halinde davayı reddetmesi sonucunda Türkiye’de başka yetkili mahkeme olması halinde dosyanın bu mahkemeye gönderilmesine karar verecektir. Bu karardan sonraki işlemler HUMK m. 193’e göre belirlenecektir.
Ancak Türkiye’de başka yetkili mahkeme bulunmaması halinde MÖHUK m. 40 hükmünün iç yetki kurallarına yaptığı atfa rağmen HUMK m. 27 ve 193’ün uygulanması düşünülemez. Türk mahkemeleri, milletlerarası yetkisizlik nedeniyle davayı reddederlerse, dava dosyasının diğer devletlerin yetkili mahkemelerine gönderilmesine karar veremezler. Mahkemenin, kararında milletlerarası yetkiye sahip yabancı devlet mahkemesini saptaması hukuken mümkün olmadığı gibi dosyanın söz konusu devlet mahkemesine gönderilmesine karar vermesi de mümkün değildir.30

F. Kamu Düzeni ve İmkansızlığın Milletlerarası Yetki Üzerine Etkileri
MÖHUK’taki milletlerarası yetki hükmüne göre yer itibariyle yetki kurallarına göre yetkili bir mahkeme yoksa mücbir sebebe veya kamu düzenine istinaden Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi kurulabilir mi sorusu tartışmalıdır. Doktrindeki görüşlerde bu hususlara olumlu bakıldığı yönündedir. İmkansızlık hususunda, yabancı mahkemeye müracat edememe konusunda, her durum olmamakla beraber, müracaat edememe Türk makamlarından kaynaklanıyorsa, ilgili yabancılara Türk mahkemelerinin açık tutulmasının zorunluluğu savunulmaktadır. Kamu düzeni hususunda ki bir görüşe göre kanunlarımızdaki yetki hükümlerinde yer alan milletlerarası yetki kurallarına göre yetkili mahkeme bulunamaması durumunda ihtilaf kamu düzenine ilişkin ise Türk mahkemelerinin milletlerararsı yetkisinin doğacağı savunulur.31
Ancak Yargıtay, kararlarında kamu düzenine ve imkansızlığa milletlerarası yetki esasları olarak başvurmamıştır ve Yargıtay, yalnızca kamu düzeni ve imkansızlık dolayısıyla bazı kişi hallerine ilişkin davalarda tarafların rızasının mahkemenin milletlerarası yetkisinin gerçekleşmesi açısından etkili olamayacağını belirtmekle yetinmiştir. Zaten bu iki hususun gerek ülke içi gerekse milletlerarası yetki açısından birer bağlama notkası olarak uygulanması Anayasa uyarınca da mümkün değildir. Yetkiye ilişkin kuralları içeren hiçbir kanunda bu hususlar birer yetlki kuralı olarak kullanılmamıştır. Anayasa’da yeralan “yetkide kanunilik prensibi” başka yollarla yeni yetki esaslarının oluşturulmasını engellemektedir.


SONUÇ
Milletlerarası nitelikli ihtilaflarda, bağlı oldukları devlet adına yargılama faaliyeti icra eden milli mahkemelerin seçilmesi tarafsızlığı, çabuk karar vermesi, işin niteliğine ve adalete uygun karar vermesi, delillere ve taraflara coğrafi bakımdan yakın olması, yargılama maliyetinin düşük olması sebeplerine dayanabilir. Davanın başarısının mahkemenin seçimine bağlı olduğu bu hallerde davacı, seçilen mahkemenin milletlerarası yetki kuralları ile sınırlıdır.
Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi kavramı, Türkiye ile bağlantılı olan ve yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin ihtilaflardan doğan davaların aynı nitelik ve derecedeki mahkemeler arasındaki coğrafi dağılımını ifade etmektedir. Türkiye’de milletlerarası yetki konusunda karma sistem kabul edilmiştir. Ancak MÖHUK’ta kabul edilen bu karma sistem dikkate alındığında bu sistemin yalnızca milletlerarası yetkinin nasıl tayin edileceği meselesi ile ilgili olduğu ortaya çıkar. Buna karşın yetki itirazını kimin, nasıl, hangi sürede yapacağı yada mahkemenin milletlerarası yetkiye veya yetkisizliğe ilişkin kararları üzerine yapılacak işlemler hususlarına değinilmemiştir.
MÖHUK m.40 ile HUMK’taki yer itibariyle yetki kurallarına yabancı unsurlu hukuki ihtilafları da düzenleme görevi verilmiştir. Ancak usul hukukumuzdaki yetki kurallarının mahkemelerimizin milletlerarası yetkisini tam olarak tesis ettiği söylenemez. Örneğin Türk mahkemelerinin yetkili bulunmamasına rağmen, tarafların ihtilaflarını bir Türk mahkemesine getirmek zorunda kaldıkları durumlarda, yer itibariyle yetkisizliğe rağmen milletlerarası yetkinin varlığından söz etmek mümkündür.
Uluslararası alanda yeni düzenlemelerle dava ile mahkeme arasında uzak ilişkilere dayanan aşırı yetki kuralları terk edilmeye başlanmışken MÖHUK’u hazırlayanların aşırı yetki niteliğindeki kuralları veya bu içerikte olabileceği hala tartışılan kuralları ortadan kaldıracak düzenlemeler getirmeleri gerekirdi. Anglo-Sakson hukukunda, aşırı yetkiyi bertaraf edip davanın diğer ülke mahkemesinde görülmesi gerektiğine karar vermek için, yargılamanın milletlerarası hakkaniyete göre dava konusu ihtilaf ile esaslı bir bağlantıya sahip olması nedeniyle diğer ülke mahkemesinde yapılması gerekliliğini savunan forum non conveniens teorisi kullanılmaktadır. Anayasa’mızda yeralan “yetkide kanunilik ilkesi” bu ilkenin uygulanmasına engeldir. Hatta dava konusu veya tarafların Türkiye ile hiç bir bağlantısı olmasa bile Türk Mahkemesi HUMK m. 23’te aranılan şartlar gerçekleşirse davayı görecektir.


1 Kuru, Baki/Arslan, Ramazan/Yılmaz Ejder: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2007, s. 148.
2 Türk hukukunda “yargı yetkisi” mahkemelerce kullanılır (Anayasa m.9). Ancak yargı yetkisini kullanmada sınırsız bir otorite söz konusu değildir. Hakimler, yargı yetkisini Anayasaya, kanuna ve hukuka bağlı olarak kullanırlar (Anayasa m.138/I). Ayrıca, burada bahsedilen ‘iç hukukta kullanılan yargı yetkisi’, ‘devletler hukuku anlamında kullanılan yargı yetkisi’nden ayrılır.
3 Kuru/Arslan/Yılmaz, s. 149
4 Kuru, Baki: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I İstanbul 2001 s. 432.
5 Altuğ, Yılmaz: Devletler Hususi Hukukunda Yargı yetkisi, İstanbul 1979, s. 35.
6 Nomer, Ergin: Devletler Hususi Hukuku, İstanbul 2008, s. 399.
7 Ekşi, Nuray: Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi, İstanbul 2000, s. 22.
8 Tarafların farklı vatandaşlıkta olması, bir tarafın mutad mesken veya ikametgahının veyahut dava konusu işlemin yapıldığı yerin veya ifa yerinin yabancı ülkede olması, ihtilaflı malların yabancı ülkede bulunması, olayın başka bir ülkede meydana gelmesi durumlarından birinin varlığında ihtilaf yabancı unsur taşıyacağından milletlerarası yetkiye konu olur.
9 Objektif olarak milletlerarası nitelikli olan her hukuki ilişki subjektif olarak yabancı unsurludur (Ekşi, s. 26).
10 Kuru, s. 632.
11 Ekşi, s. 34.
12 Ekşi, s. 41.
13 Tabii Hakim İlkesi, bir suçun ancak işlendiği zaman mevcut olan mahkemeler tarafından yargılanma ilkesidir.Yani suçun niteliğine göre mahkeme kurulamaz.
14 Aşırı yetkiyi düzenledikleri üzerinde görüş birliğine varılmış olan milletlerarası yetkiyi Fransız hukukunda davacının vatandaşlığına; Alman hukukunda malların bulunduğu yere ve İngiliz hukuknda davalının ülkede geçici bir süre için olsa da kalmasına bağlayan kuralların uygulanması Konvansiyon tarafından yasaklanmıştır.
15 Nomer, s. 433; Ekşi’ye göre bu niteliğin kazanılması için üzerinde durulmayacak derecede değersiz bir malvarlığının milletlerarası yetkinin doğumu için kabulü gerekmektedir (Ekşi, age., s. 57).
16 2002 yılında yürürlüğe giren yeni Medeni Kanun’da m.19 vd.’da “ikametgah” sözcüğü yerine “yerleşim yeri” terimi kullanılmaya başlanmıştır. Ancak, “ikametgah” teriminin HUMK’ta hala kullanılıyor olması ve karışıklığa yol açmaması bakımından bu çalışmamızda da eski terime yer vermeyi uygun bulduk.
17 Nomer, s. 431.
18 Davalının Türk vatandaşı olması halinde Türkiye’de oturmasa dahi kişinin ikametgahının karine olarak Türkiye’de nüfus siciline kayıtlı bulunduğu yer olduğu ve bu yerde Türk vatandaşına karşı dava açılabileceği hakkında doktrinde tartışmalar olmuştur.
19 Ekşi, s. 123; Sargın, Fügen: Milletlerarası Usul Hukukunda Yetki Anlaşmaları, Ankara 1996, s. 147.
20 Nomer, s. 448.
21 Ekşi, s. 129; Nomer, s. 448.
22 “MK m.518 ve HUMK’un 11. maddesine göre öngörülen yetki kuralı kamu düzenine ilişkin olduğu için, mahkemece resen gözetilmesi gerekir ... yani bu konuda yetki sözleşmesi yapılamaz” (2.HD 16.11.1970, 5032/6013).
23 Bu hüküm sadece kara sigortaları içindir, denizcilik sigortaları hakkında uygulanmaz.
24 Sargın, s. 212.
25 Sargın, s.213.
26 Lale, Muktedir: Türk Milletlerarası Usul Hukukunda Yetkinin Düzenlenişi, <http://www.yayin.adalet.gov.tr/9_say...dir%20LALE.htm>, (son yararlanma 01.12.2008).
27 Nomer, s. 443.
28 Kuru, s. 642.
29 Ekşi, age., s. 135.
30 İstanbul Asliye 7. Ticaret mahkemesi, MÖHUK m.40 hükmü karşısında HUMK m. 9 ve 10’a göre davanın davalı bankanın ikametgahındaki mahkeme tarafından görülmesi gerektiği ancak merkezinin İngiltere’de olup Türkiye’de şubesi bulunmaması dolayısıyla dava dilekçesinin yetki yönünden reddine ve mahkemenin yetkisizliğine, dosyanında istem halinde İngiltere Londra Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar vermesi yerinde değildir (İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesi, E. 264, K. 202, T.24.04.1986).
31 Ekşi, s. 148.
---------------
------------------------------------------------------------
---------------
------------------------------------------------------------
18
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Milletlerarası Yetki Kavramı Ve Türk Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Yamaç Güneyli'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
23-12-2008 - 18:35
(5609 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 2 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 2 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
29437
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 12 saat 40 dakika 35 saniye önce.
* Ortalama Günde 5,25 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 48424, Kelime Sayısı : 5750, Boyut : 47,29 Kb.
* 8 kez yazdırıldı.
* 9 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 946
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,05823112 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.