Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Seçmen Hareketleri

Yazan : Ahmet Çabukel [Yazarla İletişim]
ÖĞRENCİ

Makale Özeti
seçmenlerin turkiyede ki davranısları ve yön veren sebepleri ve diger faktörler
Sitemizin Yorumu
Türk Hukuk Sitesi, site ilkelerimiz gereğince siyasi konulara kapalıdır ve THS siyasete ve bu bilim dalına karşı mesafelidir. Türk Hukuk Sitesi siyasetle bağlantılı konuların sadece bilimsel hukuki yorumları ile ilgilidir. Kütüphanemize Sayın Ahmet Çubukel tarafından gönderilen bu bilimsel inceleme, bilimsel notasyonlara uygun olarak, dipnotlu, referanslı, özenli hazırlandığından ve hukuk fakültesi düzeyinde hazırlanan bir çalışma niteliği taşıdığından sitemiz içinde yayınlanmıştır. Çalışmada ulaşılan sonuçlar ve ifade edilen görüşler yazarın kendi görüşleri olup, Türk Hukuk Sitesini bağlamaz. Türk Hukuk Sitesi işbu çalışmayı yayınlamakla çalışmadaki görüşleri onayladığını ya da onaylamadığını göstermemekte, site ilkeleri gereğince siyasete karşı olan mesafeli duruşunu muhafaza ettiğinin önemle tekrar altını çizmektedir.

Seçmen Kimdir?

‘’Bir Ülkenin siyasi yaşamını düzenleyen yasalar gereğince, oy kullanma hakkını elde etmiş ve demokratik olarak seçimlerde kendi siyasi iradesini özgürce kullanabilen kişilere genel anlamda SEÇMEN denir.’’1
‘’Seçmenler; aynı programları, çeşitli kişisel öğelerin ve parti propagandalarının etkisinde kalarak, oylarını her iki partide de billurlaştırabilirler. Öyle ki, bir seçimde demokratlara oy veren seçmen daha sonraki seçimde çeşitli kişisel öğelerden etkilenerek cumhuriyetçilere oy verebilmektedirler.’’2

Seçme Yaşı

‘’Seçme yaşı 1924 ve 82 Anayasalarında yer almıştır, diğer anayasaların yürürlükte olduğu dönemlerde ise seçme yaşı, seçim kanunlarıyla belirlenmiştir. Seçme yaşı dönemlere göre farklılıklar göstermiştir.’’3

Türkiye’de Seçmenlerin Davranışları

‘’Türkiye’de seçmenin gerçek anlamda oy kullandığı ilk seçim 1950 seçimleridir. Bu seçimlerde halk, yeni kurulan, savaşlarla harap edilmiş ve çok büyük bir ekonomik sıkıntı içinde bulunan Türkiye cumhuriyeti’nin bu durumda olmasını tek parti iktidarına bağlamış ve 1946 yılında kurulan demokrat parti’yi umut ışığı olarak görmüştür. Tabii, bu gelişmede o dönemin Türkiye nüfusunun halen daha büyük bir çoğunluğunun köylerde yaşıyor olması da etkendir.’’4 ‘’1950’lerde tarımda makineleşme artmış üretim araçları ve teknolojisindeki bu değişim hem tarımsal üretimi hem de insanların köylerden kentlere göçünü arttırmıştır. Büyük kentlerde gecekondu mahalleleri oluşmuştur. Tarım makineleşirken sanayi de gelişmiştir.Büyük kentler ve çevrelerinde fabrikalar artmıştır.Daha önce görülmemiş bir biçimde büyüme yaşanmıştır.’’5
‘’Demokrat parti’nin iktidara gelmesindeki bir diğer etken ise denenmemişlik olgusudur. Bu durum mevcut siyasal ve ekonomik ortamdan memnun olmayan geniş kitleleri çok büyük oranda etkileyebilmektedir. 1995 seçimlerinde refah partisi’ni iktidara taşıyan önemli unsurlardan biri de denenmemişlik olgusudur.
O zamanın gücünü köylüden alan demokrat parti’si, ilerleyen dönemlerde aynı yaklaşımla adalet partisi ve doğru yol partisi olarak kendini göstermiştir.
1961 Anayasası Türkiye’nin doğrudan askerler tarafından yapılan ilk anayasası olmakla birlikte demokratik hayata önemli katkılar sağlamış bir anayasadır. 1961-1970 yılları arası baskı gruplarının ortaya çıktığı ve bu grupların siyasete karşı en yoğun ilgiyi gösterdiği dönemlerden biri olarak kabul edilebilir. aynı dönemde aktif siyasetle ilgilenen örgütlenmelerin sayısında da bir artış olduğu söylenebilir. ancak bu dönemde bile köylülük düşüncesi ağır basmış, halkın büyük çoğunluğu farklı seslere ve yaklaşımlara müsamaha göstermemiştir. 1969 genel seçimlerine katılma oranı yüzde 64.4 düzeyinde kalmıştır.
1957 ve 1963 seçimlerinde köylü partisi olarak nitelendirdiğimiz demokrat parti ve adalet partisi’nin iktidarı ele geçirmesi ve köylü söylemlerin halen daha prim yaptığını göstermesi; 1963’te Türkiye’ye dönen Alparslan Türkeş’in cumhuriyetçi köylü millet partisi’ne geçmesini getirmiştir.
12 mart 1970 darbesi, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik bunalımlara ve siyasal çalkantılara bir son vermesi düşüncesiyle gerçekleştirilmiştir. ancak 1970 darbesinin 1965 genel seçimleri sonrasında TBMM’de ilk sosyalist grubu kurmayı başaran Türkiye işçi partisi’ni kendilerine bir tehlike olarak gören sermaye kesiminin desteğiyle gerçekleştirildiği gerçeği gözden kaçırılmamalıdır. 1970-1980 yılları arası sağ partilerin kendilerini toparlama yoluna gittikleri ve sağdaki cephelerin belirginleşerek ortaya çıktığı bir dönem olmuştur. 1980 yılına gelindiğinde üç temel sağcı cephe vardır. bunlar kapitalistler, milliyetçiler ve kökten dincilerdir. siyasal görüş olarak birbirlerine çok yakın olan bu üç cephe bahsettiğimiz yönlerini ön plana çıkararak ve diğer özelliklerini geri planda tutarak kendi seçmen kitlelerini yaratmayı başarabilmiştir. bu döneme kadar aktif siyasete girmeyen; dernekleşmelerden, sendikalardan uzak duran çoğunluk seçmen kitlesi ya babalarının partisine oy vermiş, ya kişisel çıkarları doğrultusunda yüzeysel oy kullanmış ya da rüzgârın sert estiği yöne doğru savrulmuştur.
80 sonrasında Turgut Özal’ın öne sürdüğü liberal görüş, seçmenlere herkesten farklı davranmalarını ve herkesin partisine oy vermelerini önermiştir. aslında bu yaklaşım 1983 ve 1987 seçimlerinde meyvesini vermiş ve Turgut Özal yüksek sayıda milletvekili çıkararak Türkiye’yi kendi siyasal görüşü doğrultusunda yönlendirebilme imkânı bulmuştur.
Halk, aynı görüşe mensup siyasal partilerin foksiyonlar şeklinde karşısına çıkmasından bıkmış, ancak siyasetçiler geniş ve büyük arkalıklı koltuklara olan düşkünlükleri nedeniyle gün geçtikçe artan ve uzayan oy pusulalarını seçmenlere uzatmıştır. 18 nisan 1999 genel seçimlerinde de 21 parti, 80 santimlik bir oy pusulasıyla karşımıza çıkacaktır. seçim sistemindeki yüzde 10’luk baraja rağmen 16 saçak partisinin seçime giriyor oluşu, düşündürücüdür’’6 1994 ve 1995’te olduğu gibi 1999 seçimlerinde de TBMM’de parçalı bir yapı ortaya çıkmış, tek parti iktidarı bir yana, iki partiyle bile hükümet kurulabilmesi mümkün olmamıştır. Seçimlerden birinci sırada çıkmış olan DSP’nin 136 milletvekili ile ikinci sıradaki MHP’nin 129 milletvekilinin toplam sayısı, güvenoyu için gerekli olan 276 sayısının altında kalıyordu. O nedenle hükümeti kurabilmek için 3 partinin bir araya gelmesi gerekmiştir.’’7
Bilinçli seçmen, yıllardan beri yönetiminden memnun olmadığı büyük partilere oy vermekle ya da yeni ve farklı partilerinin gücünü arttırmak arasında kararsız kalmaktadır. Çünkü Türkiye’de ya güçlü biri iktidara ya da gerçekten temsil yeteneğine sahip bir iktidara ihtiyaç vardır. ve her zaman da bu ihtiyaç devam edecektir.

Siyasal Katılım

‘’Demokrasi kuramına göre siyasal katılım her tür toplumsal hedefi ve bunları gerçekleştirmek için kullanılacak yolları belirleyen bir süreci ifade eder.
1940’larda Columbia Üniversitesinde gerçekleştirilen konuyla ilgili ilk çalışmalardan günümüzdeki çalışmalara kadar, Seçmen tercihlerinde rol oynayan süreçler, modellerle açıklanmaya çabalandı. Söz konusu modellerde en çok karşılaşılan beş öğe şu şekilde açıklanabilir.

* Partililik kimliği
* Aday imajı
* Seçmen grup üyeliği
* Adayın konular karşısında takındığı tavır
* Geçmişte kullanılan oy
‘’Seçmen tercihi modelleri ve siyasal iletişim araştırmalarının karşılıklı etkileşimi içinde seçmen karar alma süreçleri de değişime uğramıştır. 1940’lardan günümüze kadar geliştirilen seçmen tercihi modelleriyle ilgili önemli saptamalar Boinet ve Paletz(1991)tarafından şu şekilde özetlenmektedir.
Partililik kimliği, oy verme kararını etkileyen merkezi bir değişken olma özelliğini korumasına karşın önemi sürekli azalmaktadır.
Parti önemini kaybeden, Aday imajı dikkat çekici bir gelişim göstermektedir. Seçmen tercihi modelleri, adaylar açısından oluşturulmaya başlandı ve imajın oyu etkilemede temel bir rolü olduğuna dair güçlü kanıtlar ileri sürüldü. Adayın konular karşısında aldığı tavır, aday değerlendirmesinde katkıda bulunmaktadır. Aday ve konu-fikir- değerlendirmelerini birbirinden ayırmanın zorluğuna karşın, konuların aday imajını-kimliğini- etkilemek önemli bir rolü olduğu açıkça ortaya çıkmıştır.
Seçmenlerin karşılaştırmalı oy verme kararında, olası tercihlerini oluşturmada geçmişe ait değerlendirmeleri kullandığına dair sağlam bulgular vardır.
Bir çok modelin varsayımında, seçmenler birey olarak ele alınarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle seçmen, göreceli olarak hem partililikten, hem de grup etkisinden bağımsız olarak ele alınmaktadır. Grubun oy verme kararının seçmen üzerindeki etkisi açık bir şekilde tanımlanmamaktadır.’’8
Türkiye’de mezhepsel ve etnik bağlar, siyasal tercihin belirlenmesinde bölgesel farlılıklar göstermesine rağmen etkileyici olmaktadır. Kentleşmeyle birlikte mezhepsel ve etnik bağ çözülmekte ve sosyo ekonomik konum siyasi davranışta belirleyici rol oynamaya başlamaktadır.
Ege ve Marmara bölgeleri gibi sosyal refahın görece yüksek olduğu bölgelerde radikal partilere yönelim azalmaktadır. Etnik grupların sosyal kaynaşmayı sağlamakta güçlük çektiği yerlerde(Adana, İzmir vb.) radikal eğilimlerde artış gözlenmektedir.
Batı’da: İç Anadolu eşiğinden başlayarak sosyal refahın kültür düzeyinin düştüğü iç bölgelerde milliyetçi muhafazakar unsurları için partilere yönelim azalmaktadır.
İnsani gelişmişlik düzeyinin yüksek olduğu illerde seçimlere katılım oranı yükselirken, seçmen radikal akımlardan kaçınarak, rejimi ve istikrarı koruyucu bir tavır geliştirmektedir. Sosyo-ekonomik dengesizliğin arttığı ve mezhepsel ve etnik çalışmaların yüksek olduğu yerlerde rejimi koruma eğilimi oldukça azalmaktadır. Çok yoğun ekonomik göç alan Marmara’nın Anadolu yakası gibi hızla sanayileşen ve değişen bir sosyal ortamda sosyal uyum göstermeye çalışan çok etnik yapılı halk, İslami bir kimliğe tutunma eğilimi göstermektedir.
Köklü kent kültürü olan kentler dışında kent kültürünün oluşmuşluğu yetersiz kaldığı kentlerde merkez partilerden uzaklaşma olmaktadır. Ülkemiz siyasal yazınında siyasal davranışın özellikle parti tercihi ve oy verme kalıpları açısından 1960 seçimlerine kadar kültürel ayrışımı esas aldığı gözlenmektedir. Sözü edilen kültürel ayrışım temelde merkez merkez-taşra yaklaşımını dikkate almaktadır. Bu boyutuyla merkez daha çok liberal/sol partilere, taşra ise tutucu sağ partilere oy vermektedir.’’9
‘’ Türkiye’nin 80’lerin ortalarından itibaren yaşadığı toplumsal hareketlilik içinde değişen toplumsal dengelerde bireyin kaygıları, siyasetle ilişki biçimleri de değişime uğradı. Bu değişim küresel ve ulusal bir çok etkenle birlikte temelde kimlik sorunu ağırlıklı bir yapıyı öne çıkarmaktadır. Etnik ve dinsel kimliklerin, bireyin ben kimim sorusuna vereceği cevapların post modern tartışma gündeminde de yer bularak belirleyici olmaya başladığından söz edilmektedir.’’ Seçmenlerin siyasal bilgilenme ve katılımlarını doğrudan etkileyen kitle iletişim araçları olmuştur. Ülkemizde çeşitlenen ve zenginleşen kitle iletişim araçları siyasal tutumları biçimlenişini 80 öncesine göre farklılaştırmaktadır.’’
‘’Günümüzde siyasal parti ya da adayların etkili olarak yararlandıkları kitle iletişim araçları, var olan ideolojinin ve siyasal olayların iletilmesinde hem toplumsal sorumluluk hem de egemen kültürün yayılımı bağlamında önemlidir.10

Seçmenin Siyasete Katılma Nedenleri

‘’Siyasete katılımın nedenlerinden birisi ed bireylerin maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılanmasını sağlamaktır. İnsan ihtiyaçları sınırsızdır. Bu konuda Kapsamlı kurama sahip olan A.H. Maslow, ‘’İnsan ihtiyaçlarını fiziksel, güvenlik, sevgi, öz-güven ve kendini gerçekleştirme şeklinde beş farklı kategori altında toplamaktadır. Birey bu temel ihtiyaçlarından herhangi birini tatmin etmek için siyasete katılabilir. Siyasete katılım siyasetle ilgilenme bu anlamda bireye bir aidiyet duygusu kazandırmaktadır. Bu temel ihtiyaçların yanı sıra ‘’mahrumiyet’’ güdüsü de siyasete katılımı etkileyen faktörlerden birini oluşturabilir. Kendini bazı haklardan mahrum hisseden bireyler demokratik yollardan daha fazla katılım göstermek suretiyle haklarını elde etme yollarını arayabilirler. Bu ihtiyaçlara ilaveten bireyler prestij elde etmek veya statülerini arttırmak için de siyasete katılabilirler.’’
‘’ Bireyin siyasal katılımı gerçekleştire bilmesi için güven duygusuna ve katılım sonucunda demokratik yoldan bir takım haklar elde edebileceğine inanması gerekir. ‘’Bunun için de birey siyasal mekanizmaya, yöneticilere, parlamenter rejime, rejimin simgesel değerlerine, siyasal kurumlara, kısaca genel olarak siyasal sistem ve sürece güven duymalı ve haklarını bu sistem içimde elde edeceği inancını taşımalıdır. Siyasal liderlere ve kadrolara ya da genel olarak hükümete ve rejime güvenenler sonuçta siyasal katılım yönündeki faaliyetlerinin işe yarayacağı kanaatini taşır ve böylece siyasal yoldan problemlerini çözmek için daha fazla çalışırlar. Ancak hükümete güveni olmayanlar, yönetimin bir çıkar grubunun elinde olduğunu düşünerek sisteme küsmekte ve katılım göstermemektedirler.
‘’Siyasal katılma bireyin (vatandaşın) siyasal sistem karşısındaki durumunu, tutumunu, davranışlarını gösteren bir kavramdır. Vatandaşların siyasal sistem karşısındaki tutumları, davranışları çok çeşitlidir. Bazı insanlar siyasal sistemi olduğu gibi kabul eder ve davranışlarını siyasal sistemin icaplarına göre ayarlamaya çalışırlar. Bazıları da sistemi düzeltmek, değiştirmek için çaba harcarlar. Bir başka deyişle, insanların bir kısmı siyasal sistemle yakından ilgilenir ve ona faal olarak katılırlar, ( aktif davranışlar); bazılarının ise siyasal sisteme karşı ilgisi azdır. Bunlar siyasal pek az katılırlar.(pasif vatandaşlar) Nihayet Siyasal sistemle hiç ilgilenmeyen, siyasal faaliyetlere katılmayan bir grup vatandaşlar daha vardır ki bunlara apatetik yahut paroksal (hareketsiz vatandaşlar) denir. Fakat gerçekte böyle bir durum pek nadirdir. İnsanlar, genellikle az da olsa, siyasal hayata katılırlar.’’11



Siyasetten Uzaklaşma

‘’Bazen siyasal otoriteler vatandaşın siyasal işlerle fazla ilgilenmemesini isterler.hatta siyasal katılmayı önleyecek, sınırlayacak yasaklar koyabilirler. Yahut vatandaşların çeşitli nedenler yüzünden siyasetle ilgileri azalır. Bu halde( siyasetten uzaklaşma, siyasal alansan çekilme ) olayından bahsolunur. Bununla beraber, ne kadar çalışılırsa çalışılsın, siyaseti kamusal alandan tamamen çıkarmak mümkün değildir.’’12

‘’Siyasal katılımın yönetime itibar edenler ve yönetime itibar etmeyenler şeklinde iki boyutuna özellikle dikkat çekmek gerekiyor.
Birinci gruptakiler daha çok yumuşak yoldan, yani demokratik yoldan katılımı gerçekleştirirken, diğerleri sistemden ümidini keserek şiddet eylemlerine yönelmekte ve tepkisel bir davranış göstermektedirler.

Seçmen tercihini etkileyen faktörler

‘’Adayların seçimlerde seçmenlerin tercihlerini ne şekilde kullandığını iyi bilmesi ve özümsemesi gerekir. Seçmenler genelde aşağıdaki konulara göre tercihlerini belirlemektedir. Adayın, bölgesindeki seçmen tercihlerini iyi analiz etmesi ve buna göre hareket etmesi gerekmektedir.
Partililik Kimliği Seçmenin kendini partilerden birine yakın hissetmesi.
Adayların konular karşısında takındığı tavır Adayların ekonomik ve sosyal konular hakkında ne önerdiğinin bilinmesi.
Aday İmajı Seçmenlerin adaylara ilişkin geliştirdiği tutum ve duygularını içerir.
Seçmen Grup Üyeliği Bireylerin ırk, din ve ekonomik açıdan oluşan grup ve üyelerinin bağlılık duyguları oy verme kararlarını etkiler. Geçmişte Kullanılan Oy Geçmişte hangi adaya veya partiye ne oy kullandığı etkili olabilmektedir.’’

Seçmenlerin parti tercihi

‘’Seçmenler kendilerine en uygun partiyi seçmede bazı kriterleri kullanmaktadırlar. Yapılan araştırmalara göre seçmenler, parti seçerken genellikle şu sıraya bakmaktadırlar: Lider, Siyasal görüş, İdeolojisi, Kadrosu, Hedefleri, Çalışma Programı ve Dini görüşü. Yani seçmenler parti seçerken genellikle liderine göre davranmaktadır. Ancak yerel seçimlerde adayın kimliği daha fazla ön plana çıkmaktadır. Bu nedenle partiler yerel adaylar belirlerken daha çok adayın kimliğine göre hareket etmektedirler.’’13
Siyasal Katılma Biçimleri
* Sosyo- ekonomik statü ve katılma :Yukarı sosyo-ekonomik statüde bulunanların çeşitli alanlarda siyasal katılma oranlarının yüksek olduğu söylenebilir. Bu gibi kimselerin oy verme, siyasal toplantılara katılma, para yardımı yapma gibi konularda, siyasal katılma yönünden, bir hayli aktif kişilerdir.
* Toplumsal ve siyasal katılma ilişkisi: ‘’ araştırmalara göre toplumsal işlerde(hayır ve yardım derneklerinde, sosyal kulüpler de) aktif olan kişilerin sosyal hayata katılma oranı; sosyal alanda aktif olmayanlara nazaran daha yüksektir.
* Katılımın toplumsal niteliği: Siyasal olmayan örgütlerdir. Örneğin sosyal, ticari ve kültürel organizasyonlarda katılma toplumsal yahut birikimseldir. Yani bir örgütte, organizasyonda, kurumda alınan kararlara katılanlar, genellikle başka kurum, örgüt ve organizasyonlar da kararlara katılmaktadırlar. Şüphesiz sosyal alanda aktif olan herkesin siyasal alanda da mutlaka zorunlu şekilde aktif olacağı söylenemez. Fakat sosyal faaliyetlerden hoşlanan kişilerin politikaya girmeleri ihtimali sosyal faaliyetlerden kaçınan, pasif kimselere göre daha fazladır.14

Siyasal Davranışın Boyutları
‘’Siyasal tutumlar ve davranışlar çeşitli yönlerden sınıflandırılabilir.
Aktif-Pasif tutumlar: Bir siyasal toplumda kişilerin siyasal sistem karşısındaki tutumlarının değişik olduğunu söyledik; siyasal sisteme aktif(faal) olarak katılanlar yanında pasif davranışlar siyasetle az ilgilenenler bulunabilir. Bir bakıma, kişiler siyasal sisteme karşı çıkmamakla, mevcut düzeni kabul etmiş ve onu pasif şekilde desteklemiş olurlar.

Açık-Kapalı tutum ve davranışlar: Açık siyasal davranış ve tutumlar, aleni olan, herkesin önünde açıkça yapılan hareketlerdir. Gazetelerde yazı yazmak, konferans vermek, radyo ve TV’de konuşmak vb. açık tutum ve davranışların maliyeti yüksek olduğu gibi mükafatı da fazladır. Kapalı tutum ve davranışlara gelince, bu aile toplantılarında, dostlar meclisinde, özel toplantılarda konuşmak şeklinde olur. Maliyeti az olduğu gibi mükafatı da azdır.

Özerk- istek üzerinde tutum ve davranışlar: Bazı siyasal davranışlar özerktir. Yani hareketi yapan, kendiliğinden isteyerek, açık bir taleple karşılanmadan bu hareketleri yapar. Bu eylemin masrafı fazla, mükafatı azdır. Buna karşılık bir istek üzerine yapılan hareketlerin maliyeti az olduğu gibi mükafatı da azdır.

Yaklaşan kaçınan tutum ve davranışlar: Yaklaşan davranışlarda hareketin süjesi ile objesi arasında pozitif bir valans ilişkisi vardır. Kaçınan tutum ve davranışlarda ise negatif bir valans bulunmaktadır. Yaklaşan tutum ve davranışlarda süje daha çok mükafatı düşünmekte, kaçınan tutum ve davranışlarda işin maliyetini, masrafını bilinçli şekilde hesaplanmaktadır.

Geçici devamlı tutum ve davranışlar: Siyasal katılma bazı hallerde geçicidir. Bazen de devamlıdır. Uzun zaman devam eder. Mükafat ikinci halde daha fazladır.
Yatırım sonuç ilişkisi: Oy vermek, propaganda yapmak, gösterilere katılmak, yazı yazmak, konuşmak vb. suretiyle siyasal sisteme katılanlar bir nevi yatırım yapmakta, bazı istihsal faktörleri kullanmaktadırlar. Bunun karşılığında bu kişiler siyasal sistemden bir takım sonuçlar, mükafatlar, hizmetler beklerler. Yatırım sonuç ilişkisine, masraf kar ilişkisine de diyebiliriz.

Açıklayıcı aletsel tutum ve davranışlar: Açıklayıcı tutum ve davranışlara örnek siyasal sistemlerin kullanılması, mitinglere katılma protesto etmek vb. hareketlerdir. Aletsel tutum ve davranışlar, araçların kullanılması ve değiştirilmesiyle ilgili eylem ve faaliyetlerdir. Lider seçimi, siyasal bir konuda bilgi toplama, seçim kampanyasına gönüllü olarak katılma gibi durumlar buna örnektir.

Sözlü ve sözlü olmayan tutum ve davranışlar: Sözlü tutum ve davranışlar, konuşarak tutum ve davranışı belli etmektedir. Buna karşılık, mitinglerde sadece bulunmak, propaganda broşürleri göndermek sözlü olmayan hareketlerdir.
Sosyal sosyallikle ilgili olmayan tutum ve davranışlar: Parti içi para yardımı yapılmasını istemek ve toplamak sosyal millilikte bir tutum ve davranıştır. Oy verme ise bu anlamdaki sosyal davranışta ilgili olmayan bir davranıştır.’’15

Siyasal eylemin yönü

Kişiye bağlı rasyonel tercihler : Siyasal davranışta sanıldığı kadar önemli rol oynamaz . Bir konuda uzun uzun düşünüp hesaplı kitaplı hareket etmek nadir hallerde görülür. Bu iş için gerekli zaman, bilgi, imkanı, uslamlama yeteneği (muhakeme kabiliyeti) herkeste aynı derecede bulunmaz.
Sosyal statüden gelen etkiler: Genellikle toplumun alt tabakalarından liberal eğilimli kişiler yetişir. Toplumun üst tabakalarından ise çok defa muhafazakar çıkar. Fakat bu kesin bir ölçü değildir. Aynı çevreden, ortak sosyal statü ve tabakadan gelen insanlar tamamıyla farklı tutum ve davranışlar gösterebilirler.
İrsiyet: İrsiyetin yani doğuştan gelen özelliklerin tutum ve eğilimler üzerinde etkisi olduğu söylenebilir. Bireysel, çevresel ve İrsi faktörler karmaşık şekilde insan kişiliğini ve eğilimlerini etkiler.
Aile ve arkadaşların etkisi: Siyasal eylemin yönünü belirtme bakımından önemli bir unsurdur. Ancak bu konuda unutulmaması gereken husus şudur. Liberal eğilimli bir kimse, bütün konularda liberal davranmayabilir. Bunun gibi muhafazakar sayılan bir kişi de zaman zaman liberal sayılabilecek tutum ve davranışlar gösterebilir.16 Seçmenlerin ailelerinden etkilenmeleri yaş,cinsiyet,eğitim düzeyi, çalışma durumu, medeni hallerine,aile ile birlikte yaşama ya da yaşamamalarına göre farklılık göstermektedir.

Demokratik rejimlerde siyasal katılım

Demokratik rejimlerde siyasal katılım üç düzeyde gerçekleşir.
‘’Birincisi, bireysel düzeydeki katılımdır ki burada birey seçimden seçime oy vermekle sınırlı kalır, yahut ta biraz daha ileri giderek siyasi olaylarla ilgilenir. Ancak siyasal sürece katılımın düzeyi veya siyasal olaylara karşı tutumu bireyseldir. Bireysel katılım seçimden seçime gerçekleştiği için sınırlı bir katılım olduğunu söylemek mümkündür.
Siyasal katılımın ikinci düzeyi ise grup düzeyinde gerçekleşen katılımdır. Bireyler bu tür bir katılım yoluyla bir grup içinde yer almak suretiyle gerek yerel gerekse ulusal düzeyde siyasal iktidarın politikalarını yönlendirmeye çalışırlar. Bu tür gruplar aracılığıyla katılım seçimden seçime gerçekleşen bir eylem olmaktan çıkar. grup içinde yer alan bireyin yaşamının bir parçası haline gelir. Grup düzeyindeki katılım aslında siyasal süreci toplumun en ince ayrıntılarına kadar yayar ve böylece kamusal alanın genişlemesini sağlar. Bu tür bir siyasal alanın özel katılım özel alanı daralttığından beklide siyasal otoritenin birey üzerindeki etkisini arttırmakta ve böylece bireysel etkinlikleri kısıtlamaktadır.
Siyasal katılımın üçüncü düzeyi ise siyasal partiler aracılığı ile gerçekleşen katılımdır. Siyasal partiler siyasal iktidara en yakın aynı zamanda ulusal ölçekli geniş çaplı örgütlerdir. Bu tür örgütler partiye destek verenlerden parti üst yöneticilerine kadar çok geniş bir kesimi kapsamaktadır. Siyasal partiler bir nevi vatandaşları siyasi konuda eğiten, eyleme geçire bir ve profesyonel siyasetçi olarak yetiştiren eğitim kurumları işlevleri görmektedirler. Bir siyasal partiyle bütünleşerek siyaset yapanlar bir bakıma iktidara soyunmaktadırlar. Vatandaş birinci düzeydeki katılımda siyasal süreçten pay alıcı bir durumda iken, siyasal parti düzeyindeki katılımla siyasal sistemi tümüyle etkileme durumundadır. Bu nedenle klasik demokrasilerde katılımın en kapsamlı ve etkili düzeyi daha çok siyasal partiler aracılığıyla gerçekleşmektedir.’’17

‘’Bir köy içinde herkes birbirini tanır, ilişkiler kişiseldir. Oysa bir ülkenin tüm insanlarının birbirini tanımasına olanak yoktur. İlişkilerde aracı kurumların yeri büyüktür. Köydeki muhtar seçimlerinde, siyasal çekişme kişiler arasındadır. Yasama organları için yapılan seçimlerde ise, çekişme kişisel olmaktan çok toplumsal bir görünüm kazanır.’’s.39
‘’ Bir toplumda nüfus arttıkça, siyasal yaşamın ana organları ve güçleri bürokratik bir görünüm almaya başlıyor. Yönetenler kitle ile doğrudan ilişkilerini yitiriyorlar. Araya kocaman, hantal bir bürokrasi giriyor. Yöneten-yönetilen ilişkileri, bürokrasinin belirli kalıpları içine sıkışıyor. Siyasal iktidarı ele geçirmek ya da etkilemek isteyen güçler de, aynı şekilde bürokratik güçler kazanıyorlar. Sendikalar ve siyasal partiler, bazen binlerce ücretli görevlinin çalıştığı büyük kuruluşlar haline geliyorlar. Kişiler siliniyor, yerini bürokratik süreçler alıyor.’’18
‘’Siyasal çatışma böylece kişisel olmaktan çıkıp büyük kuruluşlar arasında geçmeye yüz tutunca, bireyde siyasal yaşama karşı yabancılık duymaya başlamaktadır. ‘’


Modernleşme ve Siyasal Katılım

‘’Modernleşme ile katılım arasındaki ilişki üzerine yapılan çalışmalardan hareketle modernleşmenin katılımı dört yönde etkilediğini görmek mümkündür.
Modernleşme birinci olarak katılımın doğasını etkilemektedir. Modernleşme trendi geliştikçe sosyal farklılaşma ve gruplaşmalar artmakta bu da katılımın özerkleşmesine yol açmaktadır. İkinci olarak, katılımı sağlayan güdüler modernleşmeye bağlı olarak artmaktadır. Siyasal gruplaşmalar, sosyo-kültürel ve siyasal faaliyetler, medya vb. birçok güdüleyici unsur modernleşmeye endeksli olarak gelişmekte ve bireyi siyasal katılım yolunda motive etmektedir. Modernleşme üçüncü olarak katılımın temelini değiştirmektedir. Geleneksel toplumlarda birey, aile, komşuluk ve akrabalık gruplarına bağlılık gösterirken; modern toplumlarda daha çok sınıf temelli bir bağlılık gelişmekte ve katılım bu temel üzerinde gerçekleşmektedir.
Modernleşmenin katılım üzerindeki son etkisi katılım oranı üzerinde görülmektedir. Modernleşmenin sağladığı maddi imkanlar bireylerin farklı boyutlarda ve daha yüksek oranda katılım gerçekleştirmelerini sağlamaktadır. Modern toplumlarda katılıma etki eden en önemli faktörün ’medya’ olduğunu söylemek mümkündür. Medya modern toplumlarda hem bilgiye hem de habere kaynaklık etmektedir. Bu bakımdan bireyler siyasetle ilgili bilgi ve haberleri iletişim araçları vasıtasıyla elde etmektedirler.’’19
’’ Siyasal katılımı etkileyen bir diğer faktör de eğitimdir. Eğitimin siyasal katılım üzerinde çok boyutlu etkilerinden söz etmek mümkündür. Eğitim her şeyden önce bireye siyasetle uğraşacak beceri, yetenek ve bilgiyi kazandırmanın yanı sıra, meslek ve statüde sağlamaktadır. Eğitim ayrıca bireyin çevresinde çevresinden ve olup bitenlerden daha fazla haberdar olmasını sağlamaktadır.’’20
Kent yaşamı da katılımı etkileyen bir faktördür. Kentleşmeyi modernleşmenin bir boyutu olarak kabul edenler, kentlerin siyasal atkılımı kamçılayan bir kültürel çevre oluşturduğunu iddia etmektedirler. Kent yaşamı sağladığı eğitim ve kültürel imkanlar itibariyle yüksek bir toplumsal ve grupsal etkileşim sağlamakta, bu da siyasal katılımı dolaysız biçimde etkilemektedir. Meslek de katılımı doğrudan etkileyen faktörlerden birini oluşturmaktadır. Mesleğin icra ortamı ve niteliği katılımla yakından ilgilidir.’’s.58
Cinsiyet de siyasal katılıma etki eden bir faktördür. Birçok ülkede yapılan araştırmalarda kadınların erkeklere oranla siyasete daha az katılım göstermektedirler.
Siyasal katılımı sağlayan faktörlerden biri de son zamanlarda dikkat çekmeye başlayan dini olgudur. Dini değerler üçüncü dünya ülkelerinde toplumu bütün yönleriyle motive edebilecek bir güç dinamosu haline gelmiştir.Türkiye bunu tipik örneğini oluşturmaktadır.’’21


Kentleşme ve siyasal davranışlar

‘’Özellikler gelişme sürecindeki ülkelerde ortaya çıkan ve siyasal yaşamı önemli ölçüde etkileyen bir sorun da hızlı kentleşmedir. Seçim sonuçlarıyla ilgili ayrıntılı istatistiklere göz attığımız zaman, kentlerdeki oy kullanma eğilimleri ile kırsal kesimlerdeki eğilim ayrılıkları dikkatimizi çekiyor. Genellikle, kalabalık nüfuslu yerlerde seçmen oyları daha değişim yanlısı yani ilerici olmakta, az nüfuslu yerlerde ise seçmen çoğunlukla tutucu eğilimler göstermektedir.
Kırsal kesimle kentsel kesim arasında siyasal davranışlar açısından görülen büyük farklılaşmanın nedenlerini teker teker ele almakta yarar var.
Eğitim düzeyinin düşüklüğü, dine ve törelere bağlılık, uğraşlar ve yaşam biçimi arasındaki benzerlik, yüz yüze iletişimin egemen oluşu, dayanışma duygusunun güçlülüğü ve kaderci eğilimlerin belirginliği, kırsal kesim topluluklarının temel özelliklerini oluşturur. Benzerliklerin çokluğu nüfusun azlığı, toplumsal ilişkilerin kente göre daha yakın ve içten olmasını kaçınılmaz kılar. Ama kırsal kesim insanının, kendisini bir başkasının yerine koyması, olayları başkasının bakış açısından da görebilmesi, başkalarının duygularını anlayabilmeleri çok zordur. Çünkü, benzeyenlerden oluşan böyle bir toplumsal ortamda, benzeyenleri anlama diye bir gereksinme ya da alışkanlık yoktur.
Yapının ağır değiştiği geleneksel toplumlarda, koşulların ağır değişmesine koşut olarak tutum ve davranışlarda zor değişir. Böyle bir ortamda her yenilik genellikle korku ya da en azından kuşku uyandırır. Eğitim düzeyinin geriliği nedeniyle, yeniliğin ne getireceği ile ilgili bilinç düzeyi de düşüktür. Bilinmeyen şey ise korkuyu arttırır.
Kentin insanı için durumun tamamen tersine olduğunu söyleyebiliriz. Her gün ya da her an yeni insanlarla ve yeni durumlarla karşılaşmak, insanları sürekli görüş açıklamaya, kendini tanıtmaya, başkalarını anlamaya yeniliklere alışmaya zorlar.’’2241
Toprağa bağlı üretim, de insanlar ne kadar üründen en fazla verimi almaya çabalasa da doğa koşulları alacağı verimi etkileyeceği için, insanlar kaderci bir yapıya sahip olacaklardır.
Sanayi koşullarının etkin olduğu yerlerde ise durum bunun tam tersidir insanlar burada kadercilikten kendi elleriyle yaptıkları işlerin iyi sonuç vereceğini bilmektedirler. Bu da kent yaşamındaki halkın toplumdaki bazı şeylerin değişebileceğine inanmalarını sağlamaktadır.

‘’Köylük yerlerde seçmen kitlesinin üzerinde, yaşlıların ve din adamları başta olmak üzere belirli bir kanaat önderi tabakanın etkisi belirgindir. Koşullar çok ağır değiştiği için, bugün karşılaşılan sorunların çözümünde, o koşullarla ya da benzerleriyle bir kuşak önce de karşılaşmış bulunanların edindikleri deneyim, önemli bir araç olmaktadır. Deneyimlere ve dolayısıyla yaşlılara saygı, bu nedenden dolayı, geleneksel toplumlarda belirgin bir tutum olarak önemini korur. Oysa insanlar yaşlandıkça, tutuculaşırlar. Böylece yaş, eğitim ya da çıkar nedeni ile tutucu olan bir kesimin etkisi ile seçmen kitlesi biçimlenmiş olur. Seçmene mesajlar genellikle o kişilerin aracılığıyla ve dolayısıyla yorumlarıyla ulaşır.
Kentlerde kişi, kitle haberleşme araçlarının etkisi daha fazla açıktır. Kentlinin çeşitli ortamlarda ilişkileri artar ve kitlesel hareketler önem kazanır. Yeni düşünceler ve dolayısıyla çağdaş ideolojiler, ancak kentsel ortamda yayılmaya uygun koşulları bulurlar.’’23s.42
Türkiye’de kırsal alanlarda yazılı basın az olmasına rağmen, radyo ve televizyon etkisi giderek artmaktadır. Tabi buda kentteki etkiyi verememektedir yorumlar yine geleneksel yöntemlerle yapılmaya devam etmektedir.
Köyden kopup kente yerleşmiş ve gecekondu kesimlerinde oturan insanlarında seçimlerde kendilerine tapu vaadi veren lidere, iktidara en yakın partilere doğru yönlenmektedirler.


Sosyal Değişme

‘’1960-78 dönemimde Türkiye’de kişi başına gayri safi milli hasılanın yıllık ortalama büyüme oranı % 36 olmuştur. Bu her açıdan bir başarının ifadesidir. Türkiye’nin nüfusunun 1940’da 17 milyondan 1980 ‘de 46 milyona yükseldiği hatırlanınca, iktisadi çabanın ne ölçüde devam ettirilmiş olduğuna ilişkin bir fikir edinebiliriz. Artıca iktisadi yapı özel bir nüfus yapısıyla karmaşık bir biçim almıştır. Türkiye’de 1935’te şehirli nüfus %17 iken, bugün bu oran %46’dır. Bu artışın çoğu 1960’dan sonraki gelişmelerin sonucudur; nitekim bu dönemde şehirli nüfus % 26 dan % 46 ya çıkmıştır. Bugün Türkiye; Ortadoğu^da (hemen sonra gelen Mısır dahil) nüfusu yılda % 5’ten fazla artan iki büyük şehre sahip tek ülkedir. Bu sayı ve oranlar birlikte değerlendirildiğinde, büyük sayıda nüfus nispeten hareketsiz bir toplumsal ortamdan, daha hareketli bir hayata geçmiş olduğu anlamına gelmektedir. Bunun gerçek bir hareketlilik olup olmadığı veya bu nüfusa açık olan fırsatların genişlemesine yol açmış olup olmadığı bir yana, sırf bu göç dolayısıyla yeni bir döneme girmişlerdir.
1950’lerde bir Türk sosyoloğu (daha sonra bir sosyalist partinin lideri olarak siyasal hayata girmiş olan) Behice Boran; Ankara’daki köylülerin şehir usulleri ve değerlerini bilmiyor olmaktan kaygı duyduklarını tespit etmiştir. Bununla birlikte , bu acemilik büyük ölçüde kaybolma sürecindedir. Bir bakımdan pek çok insan, birden bire hazırlıksız oldukları için yalnızlık duyabilecekleri milli düzeydeki statülere sürüklenmiştir; başka bir bakımdan ise, hayatın bütün alanlarında Türkler, Kemalizm’in ideolojik dayanaklarından biri olan taklitçi Avrupalılaşma sürecini daha fazla eleştirmeye başlamışlardır. Daha özel olarak, geleneksel düşüncenin kendileri için hala önemli olduğu insanlar; ya kendi aile geçmişleri ya da kendi mekanlarından birden bire kopmuş olmaları yüzünden bu geleneksel unsurun ise yararlığını Kemalizm’in ona nispetle suniliğiyle karşılaştırmaya başladılar.’’24


Kadınlara seçme ve seçilme haklarının verilmesi

‘’Osmanlı döneminin tümünde, TBMM döneminde ve cumhuriyet döneminin başlangıcında seçme ve seçilme hakkı yalnızca erkeklere verilmiş, kadınlar bu haklardan yoksun bırakılmıştır.’’
‘’1934 yılında önce yürürlükte olan Anayasalar ve milletvekili seçim kanunlarındaki düzenlemelerde erkek nüfus esas alınmakta, kadınlar hem seçme hem seçilme hakları açısından konu dışı bırakılmaktadırlar.’’25
.
5 Aralık 934’te Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınır. Anayasada yapılan bu değişiklik, seçim kanununda yansıtılmıştır. Bunda Türk kadınının verdiği mücadelenin yanı sıra, Türk devriminin önderi olan M. Kemal’de etkin rol oynar. Çünkü bu hak, Türk devriminin amaçladığı laik, demokratik, bir rejimin amaçlarına uygun düşüyordu.


Statüleri Nedeniyle Oy kullanamayan kişiler

Bazı kişiler statüleri nedeniyle oy kullanma haklarından yoksun bırakılmışlardır. Bu kısıtlamalar; Silahlı Kuvvetler mensupları, askeri öğrenciler, silah altında bulunan erler, güvenlik güçleri ve yargıç-askeri memurları kapsamıştır. 1961 Anayasasıyla Silahlı Kuvvetler mensupları, güvenlik görevlilerinin kısıtlamaları kaldırılmıştır.26177

Seçimlere katılma zorunluluğu

Osmanlıdan-Cumhuriyet dönemine kadar oy kullanma zorunluluğu yokken 1982 Anayasasıyla zorunluluk getirilmiş, önemli mazereti olmadan oy vermeyen seçmenler için para cezası uygulanmıştır.

Yerel ve Genel seçimlerde Seçmen

‘’İlk kez ülke düzeyinde birlikte yapılan yerel ve genel seçimlerde yaklaşık 600.000 yerel ve genel temsilciyi seçmek durumunda kalan seçmenler, bu sınavda yüz akıyla çıkmışlar ve seçim sürecine yönelik kaygıları tümüyle boşa çıkarmışlardır.’’
İki seçimin bir arada yapılmasına ve seçimlere katılan parti sayısının yüksekliğine karşın seçmenler sandık başına giderek beklentilerin aksine geçen seçimlerden daha yüksek bir katılım oranı sağlamışlardır.
Geçersiz oy oranı, bu koşullardaki bir seçim için normal sayılabilecek bir düzeyde kalmıştır.
Dikkati çeken bir başka husus seçmenin genel ve yerel seçimlerdeki oylarını önemli ölçüde farklılaştırabilmiş olmasıdır.
Genel ve yerel seçimlerde elde edilmiş olan farklı sonuçları seçmenin her seçimi kendi koşullarına göre değerlendirmiş olduğunu göstermektedir.
Yerel seçimlerin çeşitli platformlarında da gözlenen bu farklılaşma, anlamlıdır. Partilerin, bundan böyle seçmenin mesajını algılama ve toplumun eğilimlerine değer verme açısından daha dikkatli olmalarını gerektirecek olan bu davranış biçimi, demokrasinin geleceği açısından umut vericidir.
Bütün bu göstergeler, seçmenin, seçimlerde kendine düşen görevi gereği gibi yerine getirdiğini göstermektedir. Seçmenin; siyasal partileri izlemekte, değerlendirmekte, uyarmakta, yerine göre ödüllendirmekte ya da cezalandırmakta olduğu, bu seçimlerde bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Seçim sonuçları, demokratik rejimdeki tıkanıklıklar konusundaki kusurun seçmenden çok, seçmenin verdiği mesajı algılamayan ve gereği gibi değerlendirmeyen siyasal kadrolarda aranması gerektiğini göstermektedir.
Ancak, Seçimlerde gösterilen bu tepkilerin, seçimler arasındaki dönemlerde de etkili bir biçimde dile getirilmemesi, demokrasimiz açısından önemli bir eksikliktir.’’ 27


Seçmene mektup postalanması

Burada aday hakkında bilgiler programıyla ilgili bilgilere yer verir ve seçmenden oy beklediğini belirtir. Ulusal ve bölgesel TV’lerde yayın ve video bandı hazırlanır. Adayla ilgili video hazırlanarak kamuya ulaşılabilecek yerlerde, kahvehanelerde izletilir. adayın yaşamını anlatan tanıtıcı film hazırlanır. TV’lerde yayınlanır, ya da büyük ekran TV’lerde umumi yerlerde halka belirli aralılarla izletilir.

* Radyo yayını
* Yüz yüze temas
* Mesleki komiteler : Ziraat mühendisleri, doktorlar avukatlar gibi…
* Telefonla arama
* Bayanlara yönelik çalışmalar: kadın kuruluşları ile temas, siyasal içerikli kamu araştırmalarında günümüz kadını artık siyasal yaşamda etken bir role bürünmüştür.28
Seçmenin Beklentileri
‘’Sandık başına giden vatandaşın en önemli sorunu unutulmak Birinci isteği artık unutulmamak, işsizliğin azaldığı, enflasyonun düştüğü, gelir dağılımının adil olduğu bir yapı içinde yaşamak.
Seçmen eğitim, sağlık ve adalet sistemlerinde gerekli değişikliklerin yapılmasını, çevre kirliliğinin önlenmesini en az siyaset kirliliğinin yok edilmesi kadar önemsiyor.
Seçmen şiddete dayalı politikaların yerine hoşgörü ve siyasetten temiz bir ülke isteyerek Türkiye’yi yönetmeye aday kadrolarla adeta sosyal bir mukavele yapıyor. Söz verildiği adaylara ya vaat ettiklerinizi gerçekleştirin ya da hiç görev almayın. Takipçiniz olacağız! Mesajını yolluyor.
Seçmen vekilinden malvarlığını arttırmasını değil, Ülke sorunlarının azaltılmasını; kısır tartışmalarla zaman yitirmesini değil, bilgi çağının hızını yakalamasını; siyasi nüfuzuyla çıkar sağlanmasını değil, Temsilde adaleti, Yönetimde kaos yerine istikrarı sağlamasını bekliyor.
Seçmen işsizlik gelir adaletsizliği, beli bükülmeyen enflasyon, yavaş işleyen adalet, yetersiz eğitim ve sağlık hizmetleri, şiddete dayalı politikalar yerine hoşgörü, siyasetten temiz bir ülke isteyerek Türkiye’yi yönetmeye aday kadrolara adeta sosyal bir mukavele yapıyor ve adaylara Ya vaat ettiklerinizi gerçekleştirin ya da hiç görev almayın. Takipçiniz olacağız. Mesajını yolluyor.29



SEÇSİS PROJESİ

‘'İnsanın yaşam döngüsü içinde yer alan seçme ve seçilme hakkını, vatandaşlarımızın Anayasamızın 67. maddesi hükmü uyarınca kullanabilmeleri için;çağdaş teknolojiye uygun, akılcı çözümlerle hazırlanan e-devlet projeleri arasında yer alan ve yıllardır bitirilemeyen Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğünün SEÇSİS Projesi iki yıllık yoğun, özverili bir çalışma ile tamamlanırken; gerçekleştirim ve kullanım masraflarını en aza indiren çözümler benimsenerek uygulanmış olup, nüfusumuzun % 60’ını ilgilendiren en önemli projelerden biridir.
SEÇSİS Projesinin temel amacı; yasalara uygun olarak seçmen vatandaşın eksiksiz belirlenmesi, mükerrer yazımın önlenmesi, seçmenin kolay, hızlı oy vermesi, seçimin çabuk sonuçlanması, itirazların en aza indirilmesi vatandaşlarımızın görev ve sorumluluk bilinci ile siyasal haklarını yüksek oranda kullanmasını sağlayacak düzenlemeler için gerekli bilginin; toplanması, listelerin hazırlanması, bilgisayar ortamında doğru, güncel ve tutarlı bir bütün olarak saklanması, seçimlerde bu bilgilerin ve teknolojik olanakların kullanılmasıdır.
SEÇSİS Projesi kapsamında, Web tabanlı ve çok katmanlı bir mimari yapıda nesneye yönelik geliştirilen, merkezi veri tabanı üzerinde çalışan yazılımla; vatandaşlar evlerindeki veya iş yerlerindeki bilgisayarlarda internet vasıtasıyla nerede oy vereceklerini görebilecekler; her ilçe seçim kurulu kendi bilgisini güncelleştirerek, Sandık Seçmen Listeleri, Muhtarlık Bölgesi Askı Listesi, Seçmen Bilgi Kağıdı ve diğer dökümleri bilgisayardan alabilecek duruma gelmiştir.’’30


SEÇSİS PROJESİNİN YARARLARI:
1- Seçmenler T.C Kimlik Nosu ile kayıt altında tutulacağından mükerrer oy kullanımı önlenecek,
2- Oy kullanımındaki parmak boyama işlemi ortadan kalkabilecek,
3- Vatandaşlar nerede ve hangi sandıkta oy kullanabileceklerini internet üzerinden takip edebilecek,
4- Sandık Seçmen Listeleri, Muhtarlık Bölgesi Askı Listeleri, Seçmen Bilgi Kağıtları çok hızlı bir şekilde ilçe seçim kurullarınca alınabilecek,
5- Seçmenler oy verecekleri sandıklara, belirlenen kriterlere göre çok hızlı bir şekilde dağıtılabilecek,
6- Seçim sonuçları istemci bilgisayarlardan girilerek bilgiler anında merkezde toplanacağı için çok daha hızlı bir şekilde seçim sonuçları alınabilecek ve internet ortamında kamuoyuna duyurulabilecek,
7- Her türlü işlemin geriye yönelik kaydı tutulacak,
8- Bu uygulama elektronik seçime geçişte temel olacak,
9- Matbaa ve nakliye masrafları çok azalacak,
10- Aday olamayacakların tespiti amacıyla; Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü, seçmen olamayacakların tespiti için Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü, Milli Savunma Bakanlığı Asker Alma Dairesi Başkanlığı (ASAL) ile çevrim-içi (on-line) iletişim ilerde kurulabilecek,
11- Siyasi partilerin seçime katılabilmesini temin amacıyla ülke sathında teşkilatlanma düzeyini tespit amacıyla YARGITAY ile çevrim-içi (on-line) iletişim ilerde kurulabilecek,
12- Siyasi partilere seçmen listeleri çok hızlı bir şekilde manyetik ortamda (Merkezden) verilebilecek,
13- T.C Kimlik No’suna bağlı olarak seçmenin kimlik bilgileri MERNİS-KPS sisteminden çevrim-içi temin edileceği için, seçmenin kimlik bilgilerinin veri girişi yapılmayacak, bu yolla yapılabilecek olası hatalar önlenecek,
14- T.C Kimlik No’sundan veya seçmenin adı, soyadı, baba adı ile doğum yılı gibi bilgiler yazılarak 7 değişik seçenekle sorgulama yapılabilecek,
15- Seçimlerde oy kullanmayan seçmenler, sandık başı görevlileri gibi yardımcı listeler hızlı bir şekilde alınabilecek,
16-YSK personeli, kurulan iç e-posta ile çok hızlı bir şekilde bilgi alışverişinde
bulunabilecektir.’’31


SONUÇ : Sonuç olarak demokrasinin ve cumhuriyetin hakim olduğu bir egemenlik anlayışında iktidarın yönetime gelişinde biz seçmenlerin rolü tartışılmazdır . Çünkü biz onları iktidara getiren ve olması gerektiğini olduğu gibi yapan kişileriz. Her ne kadar da ülkemizde seçim sistemindeki yanlışlıklar haddini aşsada biz geleceğimizden umutluyuz. Bu günkü aydınlar ve büyük düşünürler ülkemizde söz sahibi olmaya devam etmekteler ve kadrolaşmanın bu düşünürlerin dehaları ,çalışmaları ve onlara bizimde yardımımızla seçim sisteminde ki aksaklıkları ve yönetimin daha demokratik olmasını sağlayacagımıza inanıyorum. Yukarıda açıklamaya çalıştığımız seçim sisteminin türkiyede ki işleyişi ve yönetim organlarını seçmemizde anayasanın 2. Maddeside yazan Türkiye çağdaş ,demokratik , laik ve sosyal bir hukuk devletidir tanımı bize halkın yönetime katılmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Seçimlerde ailelerin , çevrenin ve toplumun kişileri etkilemedeki rolü tartışılmazdır. Gençlerinde 1999 anayasa değişiklikleri ile siyasete katılmaları ve pasif rolden aktif role geçmeleri düşünceleri fikir akımlarını ve ülkemizin kaosa sürüklenen ortamında bir ilaç niteliği kazanması ile siyasal akımların ve özlemlerin özellikle hukukun özlemlerinin yavaş yavaş yerine getirmeye çalışmakatadır. Bu adım Mustafa Kemal Atatürk ten sonraki en belirgin gelişmedir. Bir seçimin seçim bölgelerinden ülke geneline hatta mahalle ve sokaklardan ülkenin geneline yansımasını görmekteyiz.
Buradan da açıklandığı gibi gelecek te siyasal otoritelerin duygusal karmaşasından uzaklaşılmış ve ilahi güç aramak yerine elimizdeki inançları kullanarak kültürel ve sosyal akımın bir etkisi haline gelen ve maalesef siyasal partilerin kendine demokratik olduğu ülkemizde değişimin daha hızlı yaşanması gerekmektedir. Mahalli seçimlerden yerel seçimlere ve oradan da genel seçimlere ve bunun sonucu olan ki şu anda cumhurbaşkanlığı sisteminin hakim olduğu ülkemizde cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar yapılan bütün akımların hepsi bir bütündür. sosyo-politik olguların ve bunun sonucu olarakta seçim çavrelerinin etkilerinin de rolünü unutmayarak diyebiliriz ki; ülkemiz aydınların da çalışmalarıyla daha iyiye doğru yolculuk yapmaktadır.
Realist düşünecek olursak ülkemizde seçim sisteminin demokratik olmaktan çok çoğulculuk anlayışı içerisinde bulunmaktadır. D-Hont usulü %10 barajlı seçim sisteminin hakim olduğu ülkemizde istikrarı sağlamak için bana göre siyasal partiler kanununda , seçim kaununda ve anayasada köklü değişiklikler yapmak gerekmektedir. Bunun nasıl yapılması gerektiğine ise çok basit bir yanıtla barajın %5 e düşürülerek daha katılımcı ve daha demokratik olmasının sağlanması yeterli olacaktır…


KAYNAKÇA
1. Aksel, Musa;Meydanlardan Medyaya Bir Seçimin Anatomisi,1.b. Ankara: SAYPA yay. 1996,
2. Çaha,Ömer; Seçmen Davranışı ve Siyasal Partiler,2.b. İstanbul: Fatih Üniversitesi yay.2004, s.-
3. Daver,Bülent; Siyaset bilimine giriş 1. bs. Ankara: siyasal kitap evi, 1993,
4. Kadınlar ve Siyasal Yaşam Eşit Hak ve Eşit Katılım,1.b. İstanbul: Cem yay.
5. Şeref Mardin,Mardin; Türkiye’de Din ve Siyaset, 5.b. Ankara: İletişim
6. Tokgöz,Zübeyir G.;Demokratikleşme sürecinde siyasi partiler,1.bs Ankara: günce, 1999
7. Tuncer,Erol Osmanlıdan günümüze Seçimler,2.b. Ankara: TESAV, s.172
8. Tuncer,Erol;Seçim 91 18 Nisan 1999 Milletvekilleri Genel Seçimleri Sayısal ve Siyasal Değerlendirme,1.b. Ankara:TESAV,1999
9. Tuncer, Erol; Seçim 2002 3 Kasım 2002 Miletvekilleri Genel Seçimleri Sayısal ve Siyasal Değerlendirme,1.b. Ankara:Tesav,2003
10. Turan,Ali Eşraf Türkiye’de Seçmen Davranışı Önceki Kırılmalar ve 2002 Seçimi,1.b. İstanbul:İstanbul Bilgi Üniversitesi,2004,
11. Uğurlu,M. Fatih; Seçim Stratejileri, 2. b. Ankara: SEK yay. 1998
12. Uztuğ,Ferruh Seçmen tercih modeli siyasal marka seçim kampanyaları ve aday imajı,1.b.Ankara: mediacat, 1999
13. ww.eksisozluk.com
14. ww.secimsonucu.com
15. www.ysk.gov.tr
1 Zübeyir G. Tokgöz, Demokratikleşme sürecinde siyasi partiler, Ankara: günce, 1999 1. bs. s.109
2 Tokgöz, a.g.e. s. 110
3 Erol Tuncer, Osmanlıdan günümüze Seçimler,2.b. Ankara: TESAV, s.172
4 www.eksisozluk.com
5 Ali Eşref Turan, Türkiye’de Seçmen Davranışı Önceki Kırılmalar ve 2002 Seçimi,1.b. İstanbul:İstanbul Bilgi Üniversitesi,2004,s.33
6 www.eksisozluk.com
7 Tuncer Erol, Seçim 2002 3 Kasım 2002 Miletvekilleri Genel Seçimleri Sayısal ve Siyasal Değerlendirme,1.b. Ankara:Tesav,2003,s.195
8 Ferruh Uztuğ, Seçmen tercih modeli siyasal marka seçim kampanyaları ve aday imajı,1.b.Ankara: mediacat, 1999 s.68
9Uztuğ, a.g.e. s. 72
10 Uztuğ,a.g.e.
11 Bülent Daver, Siyaset bilimine giriş 1. bs. Ankara: siyasal kitap evi, 1993. s.203
12 Daver, a.g.e. s. 203
13 www.secimsonucu.com
14 Daver, a.g.e. s. 203
15 Ömer Çaha, Seçmen Davranışı ve Siyasal Partiler,2.b. İstanbul: Fatih Üniversitesi yay.2004, s.-
16 Daver, a.g.e. s.203
17 Çaha,a.g.e. s.54
18 Çaha, a.g.e. s. 39
19 Çaha, Seçmen Davranışı, s. 57
20 Çaha, Seçmen Davranışı, s.58
21 Çaha, Seçmen Davranışı, s. 60
22 Şeref Mardin, Türkiye’de Din ve Siyaset, 5.b. Ankara: İletişim s. 137
23 Mardin, a.g.e. s.42
24 Mardin, a.g.e. s. 137
25 Kadınlar ve Siyasal Yaşam Eşit Hak ve Eşit Katılım,1.b. İstanbul: Cem yay.
26 Erol Tuncer, Osmanlıdan günümüze Seçimler, 2. b. Ankara: TESAV, 2003, s. 177
27 Erol Tuncer, Seçim 91 18 Nisan 1999 Milletvekilleri Genel Seçimleri Sayısal ve Siyasal Değerlendirme,1.b. Ankara:TESAV,1999, s.111
28 M. Fatih Uğurlu, Seçim Stratejileri, 2. b. Ankara: SEK yay. 1998, s. 74
29 Musa Aksel, Meydanlardan Medyaya Bir Seçimin Anatomisi,1.b. Ankara: SAYPA yay. 1996, s. 425

30 www.ysk.gov.tr
31 www.ysk.gov.tr
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Seçmen Hareketleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Ahmet Çabukel'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
21-07-2007 - 01:03
(6122 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 6 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 5 okuyucu (83%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (17%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
15347
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 11 saat 56 dakika 54 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,51 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 46817, Kelime Sayısı : 5673, Boyut : 45,72 Kb.
* 4 kez yazdırıldı.
* 5 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 641
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
Forumumuzdaki İlgili Mesajlar
Erken Bitirme, Üstten Ders Alma Hakkında.
Meliha - 01-07-2018 - 08:26
Yeni Hukuk Fakültesi Öğrencilerine Tavsiyeler
sametcanaslan - 10-03-2018 - 00:39
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,05672598 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.