Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Uygulamada Tasarrufun İptali Davaları

Yazan : Fikret Avcı [Yazarla İletişim]
Avukat

Makale Özeti
Tasarrufun iptali davaları ile ilgili özet bilgi ve uygulama bilgileri görüşler

UYGULAMADA TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI
 
1990 ylında avukatlığa başladım. Türkiye’nin önemli bankalarında Avukat, Yönetici, Hukuk Müşaviri olarak görev yaptım. Hukuk Müşaviri olarak göreve devam etmekteyim. Bu görevlerim sırasında çok sayıda ve önemli miktarlarda tasarrufun iptali davası açtım ve sonuçlandırdım. Halen de devam eden tasarrufun iptali davalarım vardır. Tasarrufun iptali davalarının sonuçlanması uzun zaman almakta ise de, sonuçları tatmin edici olmaktadır. Meslekdaşlarıma yardımcı olur düşüncesiyle tecrübelerimi aktarmak istedim. Umarım faydalı olur.
 
Tasarrufun iptali davaları çok geniş kapsamlı bir konu olmakla birlikte, uygulamada en sık karşılaşılan konu haciz yoluyla takiplere dayalı olarak ve taşınmazlar ile ilgili olduğundan, bu makale, haciz yolluyla takibe dayalı olarak açılan ve dava konusu taşınmaz olan tasarrufun iptali davaları ile sınırlıdır.
 
İcra ve İflas Kanunun 277. İle 284. Maddeleri arasında düzenlenmiş olan tasarrufun iptali davası, borçlunun borçlanma tarihinden sonra, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla, üçüncü kişilerle yapmış olduğu tasarruf işlemlerinin, dava açan alacaklı bakımından ve alacak miktarıyla sınırlı olarak iptalinin sağlanmasına yönelik bir hukuk davasıdır.
 
Bu davanın sonucunda verilecek kabul kararı ile, tasarruf konusu malın alacaklı tarafından haczzettirilerek cebri icra yoluyla satılması yetkisi alacaklıya verilmektedir.
 
A) GÖREVLİ MAHKEME:
 
Tasarrufun iptali davalarında görevli Mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu konudaki uygulama istikrar kazanmıştır.(1)
 
B) YETKİLİ MAHKEME:
 
Tasarrufun iptali davası, uygulamada tapu iptali davalarıyla karıştırılmaktadır. Ancak tapu iptali davası taşınmazın aynı ile ilgili bir dava olmasına rağmen, tasarrufun iptali davasının taşınmazın aynı ile bir ilgisi yoktur. Bu nedenle genel yetki kurallarına tabidir.(2)
 
C) YARGILAMA USULÜ:
 
Tasarrufun iptali davaları basit yargılama usulüne tabidir. HMK döneminde adli tatilde de görülmekteydi. Ancak HMK madde 103. de basit yargılama usulüne tabi davalar sayılmadığından, adli tatilde görülememekte ve süreler işlememektedir. (3)
 
D)HARÇ:
 
Tasarrufun iptali davalarında, dava konusu taşınmazın değeri ile takip talebinde yazılı alacak miktarından hangisi daha az ise harca esas değer o miktardır. (4)
 
Dava açılırken taşınmazın gerçek değeri bilinmediğinden, tapudaki devir sırasında beyan edilen değer harç değeri olarak gösterilmekte, dava sırasında taşınmazın değeri belirlendiğinde harç tamamlatılmaktadır.
 
E) DAVANIN TARAFLARI :
 
Tasarrufun iptali davasında davacı, alacağını tahsil edememiş olan takip alacaklısıdır.
 
Davalı ise alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla tasarrufta bulunan borçlu ve borçlu ile muamelede bulunan (taşınmazı devir alan) 3. kişidir. Devir alan 3. kişi de devir aldığı malı 4. Kişiye devretmiş ise, davacı isterse bu kişiyi de kötü niyetli olduğu iddiasıyla davalı olarak davaya dahil edebilir veya 3. Kişiden devrettiği malın bedelini talep edebilir.
 
Haciz yoluyla takibe dayalı olarak açılmış olan bir tasarrufun iptali davası devam ederken, davalı-borçlu iflas ederse taraf sıfatının nasıl olacağı kanunda düzenlenmemiştir. Yargıtay’ın uygulamalarına göre davacı sıfatı iflas idaresine geçmekte ve davanın sonucundan iflas masası, yani iflasa kayıt yaptırmış olan bütün alacaklılar yararlanmaktadır.(5) Bu uygulamanın adil olmadığı, davayı açmış olan alacaklıya bir öncelik tanınması gerektiği düşüncesindeyim.

 
F) DAVA ŞARTLARI :
 
1- Davacının, borçludan bir alacağının olması ve takibin kesinleşmiş olması:
 
Davacının tasarrufun iptali davası açabilmesi için, öncelikle davalı-borçludan bir alacağının olması zorunludur. Tasarrufun iptaline karar verilebilmesi için takibin kesinleşmiş olması şarttır. Ancak, davanın açıldığı tarihte borçlu hakkında açılmış bir takibin olması ve en azından bir ihtiyati haciz kararının alınmış ve borçlu hakkında uygulanmış olması yeterlidir.
 
Davanın açıldığı tarihte, borçlunun itirazı nedeniyle icra takibi kesinleşmemiş ise, icra takibinin kesinleşmesi (açılmış olan itirazın iptali veya itirazın kaldırılması davasının sonucu ve kararın kesinleşmesi) bekletici sorun yapılacaktır.(6)
 
Yargıtay’ın uygulanması, tasarrufun iptaline karar verilebilmesi için itirazın iptali kararının kesinleşmesi gerektiği yönündedir. Ancak itirazın iptali kararlarının infazı için kesinleşmesi gerekmediğinden, burada itirazın iptaline karar verilmiş olmasının yeterli olduğu, ayrıca itirazın iptali kararının kesinleşmesine gerek olmadığı görüşündeyim.
 
2- Tasarruf işleminin takibe konu borcun doğumundan sonra yapılması:
 
Tasarrufun iptali davasının temel dayanağı, borçlunun malını alacaklıdan kaçırmış olmasıdır. Tasarrufun yapıldığı tarihte borç yok ise, alacaklıdan mal kaçırma söz konusu olamaz. Bu nedenle tasarrufun iptal edilebilmesi için, öncelikle takibe konu borcun, tasarruf taririhinden önce doğmuş olması, başka bir deyişle tasarruf işleminin borç doğduktan sonra yapılmış olması gerekir.
 
Takip dayanağının çek veya senet olması halinde borcun doğum tarihi senedin keşide tarihidir. Ancak uygulamada çekler genelde ileri tarihli keşide edilmektedir. Bu nedenle borcun doğduğu tarihin, çekin veya senedin keşide tarihinden daha önce olduğu yazılı delil ile (çek tevdi bordrosu, temel borç ilişkisine dair sözleşme gibi) ispat edilirse bu tarihe itibar edilir.(7) Banka ve finans kuruluşlarında ise borcun doğum tarihi olarak kredinin kullandırıldığı tarihe değil, genel kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihe itibar edilmektedir. (8)
 
3- Borçlu hakkında kesin veya geçici aciz belgesi bulunması:
 
İİK’nun 277. Maddesinde, tasarrufun iptali davası açabilecek kişiler; elinde kesin veya geçici aciz belgesi olan alacaklı olarak belirlenmiştir.
 
Geçici veya kesin aciz belgesinin dava açılırken ibrazı gerekli değildir. Yargılamanın her aşamasında ibraz edilebilmektedir.
 
Ancak uygulamada mahkemeler, geçici veya kesin aciz belgesini ibraz etmesi için davacıya kesin süre vermektedir.
 
Diğer taraftan borçlunun trafikte kayıtlı bir aracının bulunması, tapuda kayıtlı bir taşınmazının bulunması ve üzerinde birçok rehin, ipotek ve haciz olması halinde kesin aciz belgesi alınması mümkün olmamaktadır. Böyle bir durumda borçlunun adreslerinde uygulanan fiili haciz tutanağında “haczi kabil mal bulunamadı” tespiti yapılmış olması halinde haciz tutanağı İİK’nun 105. Maddesi uyarınca geçici aciz belgesi niteliğindedir. Bu konuda çok sayıda yargıtay içtihadı bulunmaktadır.(9)
 
 
Yargıtay’ın bu konuda birçok içtihadı olmasına rağmen, uygulamada borçlunun haczedilen bazı taşınmazlarının olduğu fakat bunlar üzerinde hacizden önce takyidatlar bulunduğu durumda, Mahkemeler haczedilen malların borcu karşılayıp karşılamadığı konusunda tereddüt yaşamakta ve bu tereddütler davaları uzatmaktadır.
 
Borçlunun haczedilen malları üzerinde rehin, ipotek, haciz olması durumunda, haciz tutanağının geçici aciz belgesi niteliğinde olduğunun fiili karine olduğunu düşünmekteyim. Bu nedenle, haczedilen malların değerinin hem üzerindeki rehin, ipotek ve hacizleri, hem de davanın dayandığı takip konusu borcu karşıladığının ispat yükünün davalı-borçluda olması gerekir.
 
Menkul haczi ile ilgili olarak açılan istihkak davasına karşı açılan tasarrufun iptali davasında ise aciz vesikası ibrazına gerek yoktur.
 
4-Süreler:
 
İİK’nun 278. Maddesinde, ifade tarzı değişik olmakla birlikte, iptale tabi tasarruflar;hacizden önceki 2 yıl içinde yapılan tasarruflar olarak süreyle sınırlandırılmıştır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta sürenin takip tarihine göre değil, haciz tarihe göre hesaplanmasıdır.
 
İİK’nun 279. Maddesinde sayılan tasarrufular için ise hacizden geriye doğru 1 yıllık süre içinde yapılan tasarruflar iptale tabidir.
 
İİK’nun 280. Maddesinde, tasarruf tarininden sonraki 5 yıl içinde borçlu aleyhine takip yapılmış olması şartı mevcuttur.Burada takip tarihine itibar edilmektedir.
 
İİK’nun 284. Maddesinde ise tasarruf tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Bu süre hak düşürücü süre olduğundan Mahkemece re’sen dikkate alınmaktadır.
 
G) İPTALE KONU TASARRUFLAR:
 
1- Bağışlamalar ve İvazsız (Karşılıksız) Tasarruflar: (İ.İ.K.md.278)
 
Borçlu tarafından, hacizden geriye doğru 2 yıllık süre içinde yapılmış olan bağışlamalar ve ivazsız (karşılıksız) tasarruflar batıl sayılmıştır.
 
Bazı tasarruflar ise ivazlı olsa dahi bağışlama gibi tanımlanmıştır. Bu tasarruflar şöyledir;
 
-Karı ve koca ile usul ve füruu, neseben veya sıhren üçüncü dereceye kadar (Bu derece dahil) hısımlar, evlât edinenle evlâtlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,
 
- Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,
 
- Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri
 
Yargıtay uygulamasında taşınmazın gerçek değeri ile tapuda gösterilen değer arasında “misli fark bulunması”, “borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler” kapsamında değerlendirilmektedir. Ayrıca taşınmazın gerçek değeri ile tapuda gösterilen değer arasında “misli fark bulunması” halinde, bedelin bir kısmının haricen ödendiği iddiaları, ancak üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir nitelikte (örneğin banka dekontu) belge ile ispatı halinde kabul edilmektedir.(10)
 
2- Borçlunun Acz Halinde Yaptığı Tasarruflar: (İ.İ.K.md.279)
 
Borcunu ödemeyen bir borçlu tarafından, hacizden geriye doğru 1 yıllık süre içinde yapılan bazı tasarruflar batıl sayılmıştır. Bu tasarruflar şöyledir;
 
- Mevcut bir borcun teminat altına alınması için, önceden verilmiş bir taahhüt olmadığı halde yapılan rehinler.Örneğin borçlunun mevcut bir borcunu temin için taşınmazı üzerine ipotek tesis ettirmesi,
 
- Para veya mutad (alışılmış, normal) ödeme vasıtalarından başka bir suretle yapılan ödemeler. Örneğin borçlunun mevcut bir borcuna karşılık taşınmaz malını devretmesi,
 
- Vadesi gelmemiş borçlar için yapılan ödemeler,
 
- Kişisel hakkın kuvvetlendirilmesi için tapu kaydına verilen şerhler. Örneğin kira sözleşmesinin tapuya şerhedilmesi, satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerhedilmesi.
 
Uygulamada, borçlunun taşınmaz malını belli bir alacaklısı lehine ipotek ettirmesi veya belli bir alacaklısına taşınmazını devrederek o alacaklıya ödeme yapması sık görülmektedir. Bu şekilde borçlu, belli bir alacaklısını kayırmış ve diğer alacaklılara nazaran o alacaklısının durumunu iyileştirmiş olmakla, malını kaçırmış olmaktadır.(11)
 
3- Alacaklılara Zarar Vermek Amacıyla Yapılan Tasarruflar: (İ.İ.K.md.280)
 
Malvarlığı borçlarını karşılamaya yetmeyen borçlunun, alacaklılarından mal kaçırma kasdi ile yaptığı tasarruflar, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kasdının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptale tabidir.
 
Bu sebepten dolayı tasarrufun iptal edilmesi için tasarruf tarihinden itibaren 5 yıl içinde borçlu hakkında takip yapılmış olması ve yine 5 yıl içinde tasarrufun iptali davası açılması gerekir.
 
Alacaklılardan biri veya birkaçının borçlu hakkında yaptığı takiplerin sonuçsuz kalması, borçlunun çeklerinin karşılıksız yazılması, senetlerinin protesto edilmesi, borçlu hakkında geçici veya kesin aciz belgesi alınmış olması, konkordato teklif etmesi, iflasın ertelenmesi davası açılması gibi durumlar, borçlunun malvarlığının borca yetmediğini gösteren durumlardır.
 
İşlemin diğer tarafının borçlunun mali durumunu ve zarar verme kastını bilmesi veya bilebilecek durumda olduğunu gösteren açık emarelerin davacı tarafından ispatlanması gerekmektedir. Ancak bu konuda kanunda davacı lehine yasal karine öngörülmüştür. İşlemin diğer tarafı olan üçüncü kişi, borçlunun karısı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar akrabası ise, üçüncü kişinin borçlunun durumunu ve zarar verme kastını bildiği farz olunur.
 
Tasarrufu konu malın bir ticari işletme veya işletmedeki ticari emtianın tamamı veya önemli bir kısmı olması (borçlu bir şirketin tüm taşınmazlarını veya taşınmazların çoğunu devretmesi) veya bunları devir alan kişinin ticari işletmeyi işgal etmesi halinde, üçüncü kişinin ızrar kasdını bildiği karine olarak kabul edilmiştir. Borçlu ve üçüncü kişi bu karineyi ancak, devir tarihinden 3 ay önce alacaklıya yazılı bildirim yapılmış oduğunu veya ticaret sicil gazetesinde ilan etmesi ve işyerinde görülebilir levhaların asıldığını ispat etmek süretiyle çürütebilir.(12)
 
Uygulamada ticari işletmesini veya ticari işletmedeki ticari emtianın tamamını veya önemli bir kısmını devreden şirketler sık görülmektedir. Ancak borçlu şirketin ticaret sicilinde bu durumu önceden ilan ettiği veya alacaklıya bildirdiği bir uygulamaya rastlamak mümkün olmamıştır.
 
H) İHTİYATİ HACİZ:
 
İİK’nun 281/2. Maddesinde, tasarrufun iptali davalarında hakimin, alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebileceği düzenlenmiştir. Davacının teminat yatırıp yatırmayacağı ve teminat miktarı hakimin takdirine bırakılmıştır.
 
Mallarını muvazaalı olarak kaçırmış olan borçlunun, tasarrufun iptali davasını öğrendiğinde aynı malları tekrar devrederek kaçıracağı kuvvetle muhtemeldir. Bu nedenle ihtiyati haciz kararı verilmesi yerinde bir uygulamadır.
 
Uygulamada, ihtiyati haciz talepleri genellikle kabul edilmektedir. Ancak bazı mahkemeler “ihtiyati haciz” kararı verilmesi gerekirken “ihtiyati tedbir” kararı verebilmektedir. Bazı mahkemeler ise “İhtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir” veya “ihtiyati tedbir mahiyetinde ihtiyati haciz” şeklinde kararlar vermektedir. Kanunda açıkça “ihtiyati haciz” denilmiş olduğundan, doğrusu “ihtiyati haciz”dir.
 
Mahkemenin “ihtiyati haciz” kararı yerine “ihtiyati tedbir” kararı vermiş olması durumunda, ileride davanın kabulü ve dava konusu malın üzerinde başka hacizlerin de konulması, icraen sattırılması aşamasından sonra düzenlenecek sıra cetvelinde, ihtiyati tedbirin sıra cetvelinde yer alıp alamayacağı konusu tartışma konusu olabilir ve hak kaybına neden olabilir.(13)
 
 
I) TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ SONUÇLARI:
 
1) Davanın reddi kararı:
 
Dava şartlarının bulunmaması, davacının feragatı, davanın esasının ispat edilememesi halinde davanın reddine karar verilir. Yargılama giderleri ve avukatlık ücreti davacıya yüklenir.
 
2) Davanın konusuz kalması:
 
Dava sırasında, davanın dayandırıldığı takip konusu borcun ödenmesi halinde dava konusuz kalır. Bu durumda yargılama giderleri ve avukatlık ücreti davanın açılmasındaki haklılık durumuna göre ilgili tarafa yüklenir.
 
3) Davanın kabulü kararı:
 
Tasarrufun iptali davasında davanın kabulü halinde, dava konusu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını alma yetkisi davacıya verilir. Yargılama giderleri ve avukatlık ücreti davalılara yüklenir.
 
Tasarrufun iptali kararı sadece davacı için ve sadece davanın dayandığı takip konusu alacak ile sınırlı olarak verilir. İptal kararı üzerine dava konusu malın mülkiyeti değişmez. Dava konusu mal taşınmaz ise tapu kaydında taşınmazın maliki değişmez.
 
Davanın başında dava konusu mal üzerine ihtiyati haciz konulmuş ise, davanın kabulü kararı ile (Tasarrufun iptali karanının kesinleşmesine gerek olmaksızın) bu ihtiyati haciz kesin hacze dönüşür.(14)
 
Tasarrufun iptali kararının infazı için, kesinleşmesine gerek yoktur. Davacı taraf, tasarrufun iptali kararı kesinleşmeden, kararı icra dosyasına ibraz ederek dava konusu malın haczini ve satışını isteyebilir.Satış gerçekleştikten sonra da icra veznesindeki parayı çekebilir.
 
Satış sonucu elde edilen para, davacının alacağını karşıladıktan sonra artar ise, artan para borçluya değil, malın maliki olarak görünen üçüncü kişiye verilir.
 
Dava konusu mal üzerinde başkaca ipotek veya hacizler var ise ve satış bedeli bu alacakların tamamını karşılamıyor ise satıştan sonra sıra cetveli yapılır.
 
Dava konusu taşınmaz borçlu tarafından 3. Kişiye devredildikten sonra, 3. Kişiden de 4. Kişiye devredilmesi halinde 4. Kişinin kötü niyetli olduğu ispatlanırsa, davanın kabulü kararında yine dava konusu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını alma yetkisi davacıya verilir. Ancak 4. Kişinin kötü niyetli olduğu ispatlanamaz ise, o durumda dava kounusu taşınmazın satış tarihindeki değerinin 3. Kişiden tahsiline karar verilir, 4. Kişi hakkındaki dava ise reddedilir. Bu durumda, yeni bir icra dosyası açılmadan, ilam mevcut icra dosyasına ibraz edilerek 3. Kişi takibin borçlusuymuş gibi tüm malları haczedilmek suretiyle işlem yapılır.(15) Yeni yargıtay kararlarına göre 3. kişiye icra emri gönderilmesi gerekmektedir.(16)
 
 
İstanbul 21.09.2017
 
Av.Fikret Avcı
 
 


 
 
YARGITAY KARARLARI
 
Makale içeriğindeki sıra numarasına göre dizilmiştir.
 
1-YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2014/24358 K. 2017/742 T. 30.1.2017
Dava, terditli olarak açılan, İİK.nun 277 vd. maddelerine göre tasarrufun iptali olmadığı takdirde BK'nun 19.maddesine dayalı muvazaalı işlemlerin iptali istemine ilişkindir. Dava, mutlak ticari dava niteliğinde olmadığı gibi ticari işletmenin faaliyeti ile de ilgili değildir. Alacaklıya alacağını tahsil imkanı sağlayan şahsi nitelikte bu davalarda Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğu söylenemez. Malvarlığına dair bu tür davalarda görevli mahkeme genel mahkemeler olup, İİK'nun 281.maddesinde iptal davasının "mahkeme"de görüleceği belirtilmiştir. Görev hususunun kamu düzenini ilgilendirmesi ve mahkemece re'sen değerlendirilmesi gerektiğinden malvarlığına dair bu tür davalarda görevli mahkeme HMK'nun 2. gereğince Asliye Hukuk Mahkemesi olup, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi ve dosyanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerekirken kendisini görevli addederek yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş olup, bu husus bozma sebebi yapılmıştır.
 
2- YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ E. 2016/13377 K. 2017/196 T. 19.1.2017
İptal davaları için yasada özel bir düzenleme öngörülmediğinden davanın HMK'nın 6. maddesi gereğince davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerekir. Aynı Kanunun 7/1. maddesi gereğince de davalı birden fazla ise dava bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. İptal davaları ayni hakka değil kişisel hakka dayanan davalardan olduğundan davanın konusu taşınmaz bile olsa HMK'nın12. maddesinin uygulanma imkanı yoktur. İİK'nın 282. maddesi gereğince davalı borçlu ile doğrudan veya dolaylı işlem yapan üçüncü kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan ve zorunlu dava arkadaşları usul işlemlerini birlikte yapmak zorunda olduklarından yetki itirazının davalılarca birlikte ileri sürülmesi yasa gereğidir. Yalnız bir davalı tarafından ileri sürülen yetki itirazı hukuki sonuç doğurmaz.
 
3-YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2014/20994 K. 2016/6940 T. 7.6.2016
İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerine göre açılan davaların aynı Kanun'un 281.maddesi uyarınca basit yargılama usulüne göre yapılacağı öngörülmüştür. 1086 Sayılı HUMK'nun176/1 -11 maddesinde basit yargılamaya tabi davalarda adli tatilde temyiz sürelerinin işleyeceği öngörülmüştür. Ancak 01.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK'nun 103. maddesinde ise adli tatil içinde görülebilecek davalar sayılmış olup basit yargılama usulüne tabi davaların adli tatilde görülebileceğine dair hüküm bulunmamaktadır. Bu durumda adli tatil süresince temyiz süresi işlemeyeceğinden davalı tarafın vermiş olduğu temyiz dilekçesinin süresinde olduğunun kabulüyle mahkemenin 03.09.2014 tarihli temyiz dilekçesinin reddine dair Ek kararın bozularak kaldırılmasına karar verilip esasın incelemesine geçildi;
 
4- YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2014/13381 K. 2016/4949 T. 19.4.2016
tasarrufun iptali davalarında dava değeri takip konusu alacak ile tasarrufa konu şeyin değerinden hangisi az ise o bedel oluşturmakta olup yargılama giderleri bu değer esas alınmalıdır.
 
5- YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2016/104 K. 2017/1457 T. 14.2.2017
Dava İİK'nun 277 vd. maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davasının elinde geçici veya kati aciz belgesi bulunan alacaklılar ile, borçlu iflas etmiş ise iflas idaresi ya da İİK'nun 245 maddesi gereğince iflas idaresi tarafından dava hakkı kendisine devredilen alacaklılar açabilir. Somut olayda borçlu şirketin 09.12.2015 tarihli kararla iflasına karar verildiği, iflas işlemlerinin Kastamonu 2.İcra müdürlüğünün 2015/1 Sayılı iflas dosyası üzerinden devam ettiği eldeki davanın ise borcun iflasından önce 03.12.2010 tarihinde açıldığı anlaşıldığından öncelikle davacının eldeki davayı takip edebilmesi için İflas İdaresinden İİK'nun 245 maddesi gereğice yetki alması yetki aldığı takdirde eldeki davayı takip edebileceği aksi halde yetki alamadığı takdirde davanın İflas idaresi temsilcisi huzuruyla görülmesi ve verilecek kararın İflas idaresi lehine veya aleyhine kurulması gerekirken
 
6- YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2014/19548 K. 2017/2898 T. 21.3.2017
Davacı ...A.Ş.'nin davaya konu yaptığı ... .... ... Müdürlüğünün 2014/ 83 ve 2014/85 Esas sayılı takip dosyalarına davalı borçluların itiraz ettiği ve itiraz üzerine takiplerin durduğu, ... .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/78 Esas ve ... .... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2014/84 Esas sayılı davaları ile davacı tarafından itirazın iptali davalarının açıldığı ve derdest oldukları anlaşıldığından, taraflara duruşma gününün tebliği ile iddia ve savunmalarının tespiti, bildirecekleri delillerinin toplanması, dava koşulları yönünden; az yukarda yazılı itirazın iptali davalarının sonucunun bekletici mesele yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken dosya üzerinden ve duruşma açılmadan davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
 
7-YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2014/21839 K. 2016/11730 T. 20.12.2016
Somut olayda takip konusu borç 31.12.2012 ve 30.1.2013 keşide tarihli çeklere dayalı olup iptali istenen 17.12.2012 tarihinde başlatılan muvazaalı olduğu iddia edilen takipten sonra görünmektedir. Ancak ticari hayatta çeklerin de bonolar gibi vadeli kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Davacı vekili takip konusu çeklerin vadeli düzenlendiğini beyan ettiğinden ve 31.12.2012 keşide ve ibraz tarihli çekin üç ciro gördüğü de dikkate alındığında davacı vekiline takip konusu çeklerin düzenlenmesine dair temel ilişki konusunda delillerin sunması için süre verilmesi bu konuda bildireceği delillerin toplanması gerektiğinde takip konusu çeklere dair temel ilişki yönünden borcun doğumuna dair davacı ve davalı borçlunun ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
 
8- YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ E. 2004/3476 K. 2004/5375 T. 25.10.2004
Dava İİK.nun 277 vd. maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptaline ilişkindir. Mahkemece borcun doğum tarihinin tasarruf tarihinden sonrasına ait olması sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten de yasaya göre tasarrufun iptal edilebilmesi için borcun doğumundan sonra yapılması gerekmekte ise de dava konusu olayda davalı Tamer vekili dosyada bulunan 3.12.2003 tarihli dilekçesinde takibe konulan senedin Şubat 2000 tarihli genel kredi sözleşmesi uyarınca verildiğini açıklanmış olup borcun bu tarihte (tasarruftan önce) doğduğunun kabulü gerektiğinden, mahkemece işin esasına girilerek davanın sonuçlandırılması gerekir. Bu hususlar üzerinde durulmadan davanın reddi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
 
9-YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2014/24428 K. 2017/2449 T. 21.3.2017
takip konusu borcun ........2007 tarihli kredi sözleşmesinden doğmasına,davalı borçlu adına kayıtlı taşınmaz üzerinde ....500.000 TL haciz bulunup davacının haczinin ....sırada olmasına,........2012 tarihli haciz tutanağının İİK'nun 105 maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde bulunmasına
 
10-YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2015/1658 K. 2017/2646 T. 21.3.2017
 iptali istenen tasarrufun 01.01.2008 tarihinde yürürlüğe girecek yetkili satıcılık sözleşmesinden doğan borçtan sonra yapılmış olmasına, davalı borçlu ... hakkında davacı alacaklı tarafından takibe geçilen yüzlerce takip dosyası ile dava dosyasında mevcut geçici haciz tutanaklarının geçici aciz belgesi niteliğinde bulunmasına, borçlu ile davalı ... arasındaki 02.02.2009 tarihli tasarruf yönünden tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel arasında ... misli fark bulunması sebebiyle İİK'nun 278/...-... gereğince iptale tabi bulunmasına göre davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
 
11- YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2014/20519 K. 2016/11219 T. 6.12.2016
Davalı ... vekili,... davaya konu taşınmazın borca karşılık verildiğini ve haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur. ...Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere mahkeme kararının gerekçesinde ve değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve İİK'nun 279/1-2 maddesine göre para ve mutad ödeme vasıtalarından gayri bir suretle yapılan ödemeler batıl olup iptali gerektiği, davaya konu taşınmaz devrinin, davalı üçüncü kişinin ortağı olduğu dava dışı şirketin borçlu şirketten alacağına mahsuben yapılmış bir devir olduğunun davalı üçüncü kişinin kabul ve savunması olmasına göre davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanunun uygun bulunan hükmün ONANMASINA
 
12- YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2014/24872 K. 2017/2454 T. 7.3.2017
dava konusu taşınmazlar üzerinde davacı şirketin ticari faaliyetinin konusuna uygun olarak yem fabrikası, konut, bekçi kulübesi, tavuk kümesleri, ofis, yem depoları ve atölye olduğu anlaşıldığından davaya konu tasarrufun İİK'nun 280/... madde gereğince ticari işletme devri niteliğinde olduğu, davalı ....kişilerin borçlunun durumunu ve amacını 2001 yılından beri bildikleri, dolayısıyla davaya konu tasarrufların İİK'nun 280/... madde gereğince de iptale tabi olması sebebiyle davanın kabulüne davaya konu tasarrufların davacının davaya konu takip dosyalarındaki alacak ve fer'ileriyle sınırlı olarak iptaline karar verilmesi gerekirken
 
13-YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ E. 2014/6374 K. 2015/5794 T. 10.9.2015
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; Yargıtay tarafından karar, taşınmazların haciz ve satışını isteyebilme şeklinde düzeltildiği için, İİK'nın 277. ve devamı maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davası olarak nitelendirilmesi gereken davada, İİK'nın 281. maddesine göre taşınmazın tapu kaydına ihtiyati haciz konabileceği, bu ihtiyati haczin mahkemenin karar tarihinde kesin hacze dönüşeceği ve sıra cetvelinde dikkate alınacağı, ancak ihtiyati haczin bu şekilde kesin hacze dönüşebilmesi ve sıra cetvelinde dikkate alınabilmesi için taşınmazın tapu kaydına konulan şerhin ihtiyati tedbir değil İİK'nın 281. maddesine göre konulan ihtiyati haciz olması gerektiği, İcra Müdürlüğü'nün sıra cetvelini düzenlerken satışı yapılan 1289 no'lu parselin tapu kaydına İznik Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2008/37 Esas sayılı dosyasından konulan ihtiyati tedbiri ihtiyati haciz olarak kabul ettiği ve bu şekilde davalı H. A.'ın alacağını 1. sıraya aldığı, mahkemece taşınmazın tapu kaydına üçüncü kişilere devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla şerh edilen ihtiyati tedbirinkonulduğu tarih itibariyle yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK'nın 101. maddesindeki ihtiyati tedbir olduğu, İİK'nın 281. maddesine göre konulan ihtiyati haciz olmadığı, bu sebeple İcra Müdürlüğü'nün sıra cetvelini düzenlerken taşınmazın tapu kaydına 19.02.2008 tarihinde konulan ihtiyati tedbiri ihtiyati haciz olarak kabul ederek, şikayet olunan H. A.'ın alacağını bu ihtiyati tedbire göre birinci sıraya almasınınhatalı olduğu, icra dosyasında, alacaklı şikayet olunan H. A. vekilinin tasarrufun iptali davası sonuçlandıktan sonra davaya konu taşınmazlara karar gereğince 18.06.2012 tarihinde şerh ettirdiği haczin dikkate alınması gerekirken mahkemece 19.02.2008 tarihinde konulan ihtiyati tedbirin dikkate alınmasının hatalı olduğu gerekçesiyle, şikayetin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verilmiştir. ... Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, şikayet olunan vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
 
14-YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2015/4893 K. 2015/6304 T. 4.5.2015
Dava İİK.nın 277 vd. maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yargılama sırasında konulan ihtiyati haciz niteliğindeki ihtiyati tedbirin hüküm kesinleşinceye kadar devamına karar verilmiş ise de tasarrufun iptali davalarında dava kabulle sonuçlandığı takdirde, alacaklı tarafından başlatılacak bir icra takibi olmayacağı, İİK'nun 281/2 maddesi uyarınca uygulanan ihtiyati haczin tasarrufun iptali davasının kabulüyle kesin hacze dönüşeceği
 
15-YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2014/24014 K. 2017/1098 T. 7.2.2017
Somut olayda, davacı vekili davaya konu taşınmazların üçüncü kişiler ... ve... tarafından dava dışı şahıslara satıldığından İİK 283/2 madde gereğince nakten tazminat davası olarak ve tapudaki değeri ile sınırlı olarak anılan davalıların malları üzerine ihtiyaten haczini talep etmiş davacının ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmiştir. Oysa, İİK 281/2 madde davanın bedele dönüşmesi halinde teminat karşılığı davalı 3.kişinin mal varlığıyla ilgili ihtiyati haciz kararı verilebileceğini hüküm altına aldığından ve davanın kabulü halinde davalılar ... ve... taşınmazların bedelleri ile sorumlu olacaklarından, davacının talebinin anılan madde uyarınca uygun görülecek teminat karşılığı kabulü ve davalılar ... ve...'nin üzerine kayıtlı mal varlıkları ve hakları üzerine taleple bağlı kalınarak ... İçin 200.000,00 TL... için ise 4.500,00 TL ile sınırlı olarak ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.

16-YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2018/4862 K. 2018/14117 T. 25.12.2018
Tasarrufun iptali davası yukarıda belirtilen İİK'nun 283/2. maddesi gereğince bedele dönüşmüş olup, aynı icra takip dosyası üzerinden infazının istenmesi mümkündür. Bu durumda, ilam doğrultusunda şikayetçi borçluya .... İcra Müdürlüğünün 2013/28988 E. Sayılı takip dosyasından icra emri tebliğ edilmesi gerekmektedir.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Uygulamada Tasarrufun İptali Davaları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Fikret Avcı'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
21-09-2017 - 09:58
(2420 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 6 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 5 okuyucu (83%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (17%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
19655
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 5 saat 49 dakika 24 saniye önce.
* Ortalama Günde 8,12 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 46209, Kelime Sayısı : 3912, Boyut : 45,13 Kb.
* 2 kez indirildi.
* 7 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1979
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,09489298 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.