Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale İcra Ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davaları

Yazan : Olgun Kemal Aksoy [Yazarla İletişim]

GİRİŞ
Tasarrufun İptali Davası; İcra ve İflas Kanununun 277-284’üncü ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 24-31’inci maddelerinde düzenlenmiştir. Tasarrufun iptali davalarının amacı borçluların alacaklılarından mal kaçırmak kastıyla kötü niyetli olarak yapmış oldukları hukuki işlemleri, davacı alacaklı bakımından hükümsüz sayarak, alacağını tahsil etmesini sağlamaktır. Özellikle 90’lı yılların sonundan itibaren tasarrufun iptali davalarına uygulamada sıkça rastlandığını görüyoruz. İptal davaları ne kadar geniş bir uygulama alanı bulur ve borçluların alacaklılarından mal kaçırmak kastıyla yaptıkları kötü niyetli tasarruflar ne kadar fazla iptale tabi tutulursa, kötü niyet o kadar az ödüllendirilmiş (!) olacaktır1.
Tasarrufun İptali Davaları hakkında hem teorik hem de uygulamaya yönelik bilgiler vermek amacıyla hazırlanmış olan bu proje dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde “iptal davasının amacı ve hukuki niteliği”, ikinci bölümde “iptal davalarının konusu”, üçüncü bölümde “iptale tabi tasarrufların neler olduğu”, dördüncü bölümde ise “yargılama” konusu ayrıntılı olarak incelenmiştir.

BİRİNCİ BÖLÜM
İPTAL DAVASININ AMACI VE HUKUKİ NİTELİĞİ
1.1. İptal Davasının Amacı
İptal davasının amacı, borçluların henüz tasarruf yetkilerinin kısıtlanmamış olduğu dönemde (yani, haciz ve iflas kararından önce) alacaklılarından mal kaçırmak kastıyla, kötü niyetle yapmış oldukları hukuki işlemleri, davacı alacaklı bakımından hükümsüz sayarak, borçlunun malvarlığından uzaklaştırdığı (çıkardığı) dava konusu mal üzerinde, sanki bu mal hala borçluya aitmiş gibi, alacaklının cebri icra yoluyla bu malın haciz ve satışını isteyerek alacağını elde etmesini sağlamaktır2.
1.2. İptal Davasının Hukuki Niteliği
Hakkında haciz işlemine girişilen borçlunun tasarruf yetkisi, bu tarihten itibaren kısıtlanır. Hacizden evvel malları üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilen borçlular, henüz alacaklıların takibine hedef olmadan onlardan mal kaçırmak amacı ile, malvarlıklarının tamamını ya da bir kısmını, bir takım hileli işlemlerle başkalarına devredebilirler. İşte bu gibi kötü niyetli borçluların mal kaçırmak kastı ile yaptıkları bu tür işlemlerden zarar gören alacaklıları korumak amacı ile alacaklılara İptal Davası denilen bir dava açma hakkı tanınmıştır.
İptal Davası; borçlunun alacaklılarına zarar veren bazı tasarruflarını, alacak ölçüsünde hükümsüz hale getirmeye yarayan bir davadır3. Bu niteliği ile söz konusu iptal hakkı bir yenilik doğurucu hak olmayıp, kuruluşunda baştan aşağı geçerli bir hukuki işlemi, cebri icra alanına özgü kalmak koşulu ile tasfiye etmeye yönelik bir “nispi talep hakkıdır”.4 İptal davasının, davacı-alacaklı lehine sonuçlanması halinde, dava konusu mal tekrar borçlunun malvarlığına (mülkiyetine) dönmez. Yani, borçlunun yapmış olduğu hileli işlem maddi hukuk bakımından iptal edilmez, hükümsüz hale getirilmez. Sadece yapılan hileli işlem alacaklı bakımından hüküm ifade etmez. Alacaklı yapılan işleme, örneğin satışa, kurulan ipoteğe rağmen, o malı sattırarak alacağını alır. Eğer alacaklının alacağı ödendikten sonra geriye para artarsa, bu borçluya değil, borçlu ile hukuki işlemde bulunan üçüncü kişiye verilir. Kısacası iptal davası ayni bir dava olmayıp kişisel bir davadır.
1.3. İptal Davasının Kişisel Bir Dava Olmasının Uygulamadaki Sonuçları
* Davanın konusu taşınmaz mal dahi olsa özel yetki kuralı olan HUMK’nun 13. maddesi iptal davalarında uygulanmaz ve yetkili mahkeme HUMK m.9 ve bazı durumlarda da m.21’e göre belirlenir.
* Davanın değeri iptal konusu tasarrufun kıymetine göre değil, alacaklının elindeki aciz belgesinde gösterilen ödenmemiş alacak miktarı ile iptal konusu tasarrufun kıymetinden hangisi az ise az olana göre belirlenir5. Bu husus; görevli mahkemeyi saptamada ve yargılama harçları ile avukatlık ücretinin hesaplanmasında önem taşır.
* İptal isteminin kabul edilmesi halinde, dava konusu tasarrufun tümünün değil, sadece takip konusu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak iptaline karar verilir.
* İptal konusunun taşınmaz mal olması halinde, “… davalı üçüncü kişi üzerindeki tapu kaydının iptaline ve borçlu adına tesciline…” şeklinde değil, “taşınmaza ilişkin satış, bağış, ipotek vb. işleminin iptaline ve davacı alacaklıya dava konusu taşınmaz üzerinde haciz ve satış isteme yetkisinin tanınmasına…” şeklinde karar verilir.
* Bu dava sonucunda verilen karar kesinleşmesi beklenmeden uygulanır6.
* Davalının iflas etmesi halinde davacı dava konusu malı iflas masasından çıkaramaz. Çünkü bu durumda davacının iflas masasına karşı sadece bir iflas alacağı söz konusu olur7.


İKİNCİ BÖLÜM
İPTAL DAVASININ KONUSU
2.1. İptal Davasının Konusu
İ.İ.K. mad. 277/1’de; iptal davasının, “İİK 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı tasarruflar nedeniyle açılabileceği belirtilmiştir.
__________________________________________________ ___________________________

Madde 277 - (Değişik madde: 03.07.1940 – 3890/1 md.)
İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler:
1 - Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı,
2 - İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri.
__________________________________________________ ___________________________
Maddede kullanılmış bulunan “tasarruflar” sözcüğünün hatalı olduğu doktrinde8 belirtilmiştir. Bu madde gereğince iptali söz konusu olan tasarruflar sadece hukuki işlemler değil, hukuki işlem kavramından daha geniş olan ve onu da içeren, kendisine hukuk düzenince hukuki bir sonuç bağlanmış olan beşeri fiiller olarak tanımlanan “hukuki fiillerdir”.
Şu halde, borçlunun gerek dava dışındaki, gerek sulh, feragat, kabul gibi icra takibi içindeki en geniş anlamı ile hukuki işlemleri iptal davasına konu olabilecektir9.
2.2. Tasarrufun, Alacağın Doğumundan Sonra Yapılmış Olması Gerekir
Bu konu doktrinde tartışmalı olmakla birlikte egemen görüşe göre; bir tasarrufun iptal davasına konu olabilmesi için tasarrufun alacağın doğumundan sonra yapılmış olması gerekir10. Çünkü borçlunun tasarrufta bulunurken, o tarihte mevcut olmayan bir alacaklısına zarar vermesi mümkün değildir. Başka bir deyişle alacaklı, borçlunun tasarruf tarihindeki mal varlığına güvenerek onunla işlem yaptığından, işlem tarihinden (borcun doğum tarihinden) önceki tasarruflar iptal davasına konu olamaz. Alacağın doğması ile tasarruf işlemi aynı gün yapılmışsa burada alacaklı korunur ve borcun daha evvel doğduğu kabul edilir11.
Yüksek Mahkememe de bu konudaki içtihatlarında bu görüşe katılarak;
* … alacaklının takip konusu yaptığı alacağının, davaya konu tasarruftan önce doğmuş olması gerektiğini12,
* … takip konusu bononun borcun doğduğu anda düzenlenmiş olması halinde, borcun doğum tarihinin senedin düzenleme tarihi olarak kabul edilmesi gerekeceğini, fakat alacaklının temel borç ilişkisinin daha evvel olduğunu ileri sürmesi durumunda, bu hususu kanıtlaması için imkan tanınması ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğini13,
* Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için, takip dayanağı senede neden olan borç ilişkisinin ‘tasarruftan evvel var olduğunun’, alacaklı tarafından kanıtlanması gerekeceğini14,
* Borcun doğum tarihinin, tasarruf tarihinden önce olduğunun alacaklı tarafından kanıtlanamaması halinde mahkemece, tasarrufu iptal davasının ‘düzenleme koşulunun yokluğu’ nedeniyle reddedilmesi gerekeceğini15 belirtmiştir.
2.3. İptal Davası Açılmasına Gerek Olmayan Durumlar
2.3.1 Maddi Hukuk Bakımından Hükümsüz Olan İşlemler
İptal davasına konu olan işlemler kural olarak maddi hukuk bakımından tamamen geçerli olan ve alacaklıları zarara sokan işlemlerdir16. Maddi hukuk bakımından hükümsüz olan (BK. m.20) işlemler hakkında iptal davası açılmasına gerek yoktur. Çünkü bu gibi durumlarda tasarruf konusu mal ya da hak borçlunun malvarlığından çıkmamıştır. Açılacak istihkak davası ile borçlunun hükümsüz tasarruflarına karşı alacaklının haklarının korunması mümkündür17. Ya da üçüncü kişinin istihkak davası açması halinde (İİK m.97;228), davalı alacaklı savunma yoluyla hükümsüzlük iddiasını ileri sürebilecektir.
2.3.2. Takip Hukuku Bakımından Hükümsüz Olan İşlemler
İİK m. 191/1 ve m. 290’da belirtilen işlemler hakkında iptal davası açmaya gerek yoktur18. Çünkü bu durumda tasarruf konusu mal ya da hak borçlunun malvarlığından çıkmamıştır.
2.3.3. Muvazaalı İşlemler (BK. m.18)
Muvazaalı işlemlerin iptal davasına konu olup olmayacağı doktrinde tartışmalı olmakla birlikte kanımızca borçlunun muvazaalı bir işlemde bulunduğunu öğrenen alacaklı, mevcut koşullara göre dilerse İİK m.277’ye göre iptal davası, dilerse BK. m. 18’e göre muvazaa davası açabilmelidir19. Şöyle ki;
Muvazaa davasında iddiayı ispat açısından en azından tanık dinletmek gerekirken, iptal davalarında dava konusu işlemin kanunun öngördüğü belirli kimseler arasında veya belirli süreler içerisinde yapılmış olduğunu (İİK m.278,279,280) kanıtlamak suretiyle başka bir ispat vasıtasına gerek duyulmadan mahkemeden karar almak mümkündür20.
İptal davası tasarrufun yapıldığından itibaren beş yıllık süreyi geçirmiş veya tasarruf İİK’da belirtilen bir ya da iki yıllık sürelerden önce yapılmışsa alacaklının muvazaa davası açması gerekir. Çünkü muvazaa davasında zamanaşımı olmadığından her zaman açılabilir21.
İptal davalarında borçluya karşı icra takibine geçip aciz vesikası alınması gerektiği halde, muvazaa davasında buna gerek yoktur22.
2.3.4. Borçlandırıcı İşlemler
Çünkü borçlandırıcı işlemler sonucunda mal borçlunun malvarlığından çıkmaz. Ayrıca tescil veya teslim gibi tasarrufi işlem yapılması gerekir. Bu yüzden iptal davası açılmasına gerek yoktur. Fakat yüksek mahkeme tapuya şerh verilen “taşınmaz satış vaadinin” iptal davasına konu olabileceğini belirtmiştir23.
2.3.5. Cebri İcra Yoluyla Yapılan Satışlar
Ortada borçlunun serbest iradesi ile yaptığı bir tasarruf olmadığı için icra müdürlükleri tarafından ihale ile satılan mallar hakkında da iptal davası açılamaz24.
Bunun istisnası olarak, muvazaalı işlemler icra dairesi de işe karıştırılarak yapılmışsa cebri satış da iptal edilebilir25.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İPTALE TABİ TASARRUFLAR
3.1. İvazsız Tasarruflardan Dolayı İptal (İİK mad. 278)
İİK m. 278’de, borçlu tarafından yapılan bağışlama ve ivazsız tasarrufların hangi koşullarda iptal edilebileceği belirtilmiştir.
__________________________________________________ ___________________________
Madde 278 - (Değişik madde: 18.02.1965 – 538/114 md.)
Mutat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır.
Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez.
Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir.
1. (Değişik bent: 09.11.1988 – 3494/53 md.) Karı ve koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,
2. Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,
3. Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartıyla irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri.
__________________________________________________ ___________________________
Aşağıda madde ayrıntılı olarak incelenmiştir.
3.1.1. Yapılan Tasarrufun Bağışlama veya İvazsız (Karşılıksız) Tasarruf Olması Gerekir
Bu hükmün kabulünü gerektiren düşünce borçlunun alacaklılarını borçludan karşılıksız olarak bir hak veya mal iktisap etmiş olan üçüncü kişilere karşı korumaktır26. Bu bakımdan borçlunun ivazsız tasarrufu yaptığı sırada aciz halinde bulunup bulunmaması, alacaklılarına zarar verme kastı olup olmadığı veya tasarruftan yararlananların iyi niyetli olup olmadıkları önemli değildir27.
3.1.1.1. Bağışlama
‘Bağışlama’ bağışlayanın bağışlananı karşılıksız olarak zenginleştirmek maksadıyla, kendi malvarlığından kazandırıcı bir işlemde bulunmasıdır (BK m.234). Uygulamada çok sık karşılaşılan belli başlı bağışlama şekilleri şunlardır28:
* Borçlunun, başka bir kişide olan alacağını, üçüncü bir kişiye temlik etmesi,
* Borçlunun karşılıksız bono ve çek düzenlemesi,
* Danışıklı (muvazaalı) icra takibi üzerine icra dairesine giderek, kanuni sürelerden feragat edip, gerçekte olmayan bir borcu kabul etmesi29,
* Kendi borçlusunu ibra etmesi,
* Başkasının borcunu ödemesi30.
3.1.1.2. İvazsız Tasarruflar
Maddedeki ivazsız tasarruf terimi ile daha genel olarak borçlunun hiçbir karşılık olmaksızın başkalarını zenginleştiren tek taraflı hukuki işlemleri kast edilmektedir. Örnek olarak, borçlunun borcunu ödeyemeyeceği bilinen bir kimse yararına taşınmazında ipotek kurması, böyle bir kimseye kefil olması, bu madde anlamında birer ivazsız tasarruf sayılır31.
3.1.1.3. Bağışlama ile bir Tutulan Tasarruflar
Kanun bazı tasarrufları iptal davasına konu olmak bakımından ‘bağışlama’ ile bir tutmuştur. Böylece, bu tasarruflar bağışlama sayılmaları konusunda ‘aksinin ispatı mümkün olmayan kesin bir karine kabul edilmiştir32.
3.1.1.3.1. Yakın Akrabalar ve Evlatlık Arasındaki İvazlı (karşılıklı) Tasarruflar (İİK m. 278/III–1)
__________________________________________________ _____________
Madde 278/III–1 Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir.

(Değişik bent: 09.11.1988 – 3494/53 md.) Karı ve koca ile usul ve füru, neseben veya sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,
__________________________________________________ _____________

Bu hükmün kabulüne, bu tasarrufların çok kez muvazaalı olması ve muvazaanın ispatının alacaklı için çok güç olması gerçeği yol açmıştır33.

Yüksek Mahkeme bu hükümle ilgili içtihatlarında;
* Borçlu ile kuzeni arasındaki tasarrufların,
* Borçlu ile eniştesi arasındaki tasarrufların,
* Borçlu ile kardeşi arasındaki tasarrufların,
* Borçlu ile yengesi arasındaki tasarrufların,
* Dayı ile yeğeni arasındaki tasarrufların,
* Borçlu ile oğlu (kızı) arasındaki tasarrufların,
* Borçlu ile görümcesi arasındaki tasarrufların,
* Borçlu ile bacanağı arasındaki tasarrufların,
* Borçlu ile eşi (sonradan boşanmış dahi olsalar) arasındaki tasarrufların,
* Borçlu ile yeğeni arasındaki tasarrufların,
* Borçlu ile baldızı arasındaki tasarrufların,
* Teyze ile yeğeni arasındaki tasarrufların,
* Kayınpeder ile damadı arasındaki tasarrufların,
* Borçlu ile kayınvalidesi arasındaki tasarrufların,
* Borçlu tarafından oğluna ve O’nun tarafından da –iyi niyet iddiasında bulunamayacak durumda bulunan- yakın komşusuna yapılan satışın iptale tabi olduğunu34 belirtmiştir.
3.1.1.3.2. İvazlar Arasında Borçlu Aleyhine Açık Bir Nispetsizlik Bulunan Akitler (İİK m. 278/III–2)
__________________________________________________ __________________________
Madde 278/III–2
2. Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,
__________________________________________________ __________________________
İvazlar arasındaki nispetsizlik önemli olmalı ve tarafların yeterli bir dikkatle anlayabilecekleri ölçüde bulunmalıdır. Fakat ivazlar arasındaki bu nispetsizliğin davalı tarafından bilinmiş olması aranmaz35.
Yüksek Mahkemeye göre; tasarrufa konu taşınmazın tapuda belirtilen satış bedeli ile taşınmazın tasarruf tarihindeki serbest piyasa rayicine göre belirlenen gerçek değeri arasında ‘bir misli veya daha fazla’ fark bulunması halinde edimler arasında fahiş bir farkın bulunduğunun kabulü gerekir36.
Yine Yüksek Mahkeme; aynı malı üçüncü kişiden satın almış olan başka kişiler (dördüncü kişiler) hakkında bu hükmün uygulanmayacağını, bu kişilerin ayrıca kötü niyetli oldukları ispat edilmedikçe bu kişilere yapılan tasarrufun iptaline karar verilemeyeceğini vurgulamıştır37.
3.1.1.3.3. Kaydı Hayat Koşulu ile İrat (BK m. 507–510), İntifa Hakkı (MK m. 794) veya Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmeleri (BK m.511–519) (İİK m. 278/III–2)
__________________________________________________ __________
Madde 278/III–3

3. Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartıyla irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri.
__________________________________________________ __________
Eğer borçlu ölünceye kadar bakma sözleşmesi yaparken gerçekte malvarlığının tümünü veya bir kısmını alacaklılarından kaçırmak maksadıyla hareket etmiş ve böylece yaptığı “ölünceye kadar bakma sözleşmesi” aynı zamanda bir ‘gizli bağışlama’ niteliğinde bulunuyorsa borçlunun alacaklıları bu tasarruf hakkında bağışlama sebebine dayanarak iptal davası açabilirler38.
3.1.2. Yapılan Tasarrufun Belirli Bir Süre İçerisinde Yapılmış Olması Gerekir
Borçlunun bağışlama veya ivazsız tasarruflarının iptal konusu olabilmesi için,
* Hacizden (İİK m.86),
* Acizden (Haczedilecek mal bulunamadığından (İİK m.105)),
* İflasın açılmasından (İİK m. 165)
İtibaren geriye doğru ‘iki sene’ içinde yapılmış olması gerekir39.
Aynı zamanda bu sürenin, haczin veya aciz vesikası verilmesine sebep olan alacağın doğum tarihinden daha öteye geçmemesi gerekir. İflas halinde ise, masaya kaydedilmiş olan alacakların en eskisinin doğum tarihinden öteye geçmemesi gerekir40. Daha evvel de belirttiğimiz gibi, bir tasarrufun iptal davasına konu olabilmesi için alacağın doğumundan sonra yapılmış olması gerekmektedir.
Kanun bu suretle geriye doğru gidecek olan süreyi sınırlandırmış olup, ileriye doğru bir süre tayin etmediğinden, borçlunun kendisi hakkında aciz vesikası verildikten sonraki tasarrufları da iptal davasına yol açar. Ancak bu durumda ‘beş yıllık genel hak düşürücü süre’ (İİK m. 284) saklıdır.
Tasarrufun bu madde gereğince iptal edilebilmesinin zaman bakımından gerçekleşmesi gereken bu koşulları şöyle bir örnekle açıklamak mümkündür41:
01.03.2005 tarihinde doğmuş bir alacak için 01.03.2008 tarihinde borçlunun malları haczedilmiş ve 01.07.2008 tarihinde bu mallar satılarak alacaklıya açık kalan miktar için “aciz belgesi” verilmiş olsun. İvazsız tasarruf, haciz tarihi olan 01.03.2008 tarihinden geriye doğru iki yıl içinde yani 01.03.2006–01.03.2008 tarihleri arasında yapılmışsa iptal davasına konu olur. Alacağın doğum tarihi 01.03.2005 değil de örneğin, 01.03.2007 tarihi olsa idi, ancak; 01.03.2007–01.03.2008 tarihleri arasında yapılanlarla 01.03.2008’den sonra yapılan ivazsız tasarruflar (beş yıllık hak düşürücü süre de göz önünde bulundurulmak şartıyla) dava konusu olabilecektir.

3.1.3. İptale Tabi Olmayan Tasarruflar
* Mutad hediyeler (İİK m. 278/I) dolayısıyla iptal davası açılamaz. Örneğin, nişanlanma, evlenme, yaş günü, sünnet vb. ilişkiler nedeniyle verilen hediyeler hakkında iptal davası açılamaz. Hediyenin mutad olup olmadığı örf âdete, kişilerin sosyal-ekonomik durumuna ve bulundukları çevreye göre tespit ve takdir edilir42.
* Bağışlama vaadi veya ifa edilmemiş taahhütler iptale konu olmaz43.
* Ahlaki bir borcun ifası için verilen şeyler (BK m.234/III) de ivazsız sayılamayacağı için iptal davasına konu olmaz44.
3.2. Aciz Halindeyken Yapılan Tasarruflardan Dolayı İptal (İİK m. 279)
İİK m. 279’da borçlunun aciz halindeyken daha doğrusu borca batık iken hangi tasarruflarının iptale tabi olacağı açıklanmıştır:
__________________________________________________ __________
ACİZDEN DOLAYI BUTLAN:
Madde 279 - Aşağıdaki tasarruflar borcunu ödemeyen bir borçlu tarafından hacizden veya mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde yapılmışsa yine batıldır:
1. Borçlunun teminat göstermeği evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler.
2. Para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler.
3. Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler.
4. (Ek bent: 09/11/1988 – 3494/54 md.) Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler.
Bu tasarruflardan istifade eden kimse borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini ispat eylerse iptal davası dinlenmez.
__________________________________________________ __________
Bu hükmün kabulünü gerektiren düşünce, borçlunun bir veya birkaç alacaklıyı kayırmak sonucunu doğuran ve maddede dört bent halinde sayılmış olan fiillerini önlemektir45.
Bu madde uyarınca tasarrufun iptal edilebilmesi için İİK m.278’de olduğu gibi borçlunun kastı (kötü niyeti) önemli değildir46. Bu nedenle davalı-üçüncü kişi, borçlunun zarar verme veya kayırma kastını bilmediğini ispat suretiyle sorumluluktan kurtulamaz. Ancak İİK m. 278’den farklı olarak İİK m.279’un son bendine göre eğer davalı-üçüncü kişi, hukuki işlemin yapıldığı anda borçlunun durumunu bilmediğini ve gereken özeni gösterdiği halde öğrenemediğini ispat ederse iptal davası reddedilir47. Ancak burada olumsuz bir durumun ispatındaki güçlük dikkate alınarak, yaklaşık ispat ölçütü çerçevesinde, belirti ve karinelerle yetinilecektir48.
İİK m.278’de dört bent halinde sayılan tasarruflar, borçlu tarafından hacizden veya haczedilecek mal bulunamaması nedeniyle acizden veya iflasın açılmasından önceki bir sene içerisinde yapılması koşulu ile iptal davasına konu olabilirler49.
Borçlunun bu madde gereğince iptal davasına konu olabilecek tasarrufları şunlardır:

3.2.1. Borçlunun teminat göstermeği evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler
Buradaki “rehin” sözcüğü teknik manada anlaşılmamalıdır. Aynı şekilde bir alacaklı lehine hapis hakkı kurulması veya bir malı “mülkiyeti muhafaza” kaydıyla satın almış gibi göstermesi de bu madde kapsamına girer50.
3.2.2. Para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler
Burada sadece para borçları söz konusudur. Paradan başka borçların mutat olmayan vasıtalarla ödenmesi bu maddeye göre değil, eğer koşulları varsa İİK m. 280’e göre iptal davasına konu olur51. Mutad ödeme vasıtasının ne olduğu konusunda ise, olayın özellikleri, tarafların durumu ve ödeme yapılan yerin adetleri dikkate alınır52.
3.2.3. Vadesi gelmemiş bir borç için yapılan ödemeler
Burada sadece para borcu değil her çeşit borcun vadesinden evvel ödenmesi söz konusudur. Eğer muaccel olmayan para borcu mutad dışı ifa vasıtalarıyla ödenmişse bu maddenin ikinci ve üçüncü bendine dayanılarak iptal davası açılabilir53.
3.2.4. Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler
MK m. 1009/I’de; “arsa payı karşılığı inşaat”, “taşınmaz satış vaadi”, “kira”, “önalım”, “alım” ve “geri alım” sözleşmelerinden doğan hakların tapu kütüğüne şerh edilebileceği belirtilmiştir.
Uygulamada, bu madde uyarınca, aciz halinde bulunan borçluların son bir yıl içinde yapmış oldukları sahip oldukları taşınmazlara ilişkin satış vaadi sözleşmeleri54 ve kira sözleşmeleri55 için tapu siciline işlettikleri şerhlerin iptali için açılan davalara oldukça sık rastlanmaktadır.
3.3. Alacaklılara Zarar Vermek Kastı İle Yapılan (Hileli) Tasarruflardan Dolayı İptal (İİK m. 280)
__________________________________________________ ___________________________
ZARAR VERME KASTINDAN DOLAYI İPTAL:

Madde 280 - (Değişik madde: 18/02/1965 – 538/115 md.)

(Değişik fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./66. md.) Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.

(Mülga fıkra: 17/07/2003 – 4949 S.K./103. md.)

(Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/55 md.) Üçüncü şahıs, borçlunun karı veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil) kan ve sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak 279 uncu maddenin son fıkrasına göre ispat edebilir.

Ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kastıyla hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir.
__________________________________________________ __________

İİK m.280’de malvarlığı, borçlarını ödemeye yetmeyen borçlunun, alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm hileli tasarrufların iptale tabi olduğu belirtilmiştir. Maddenin içeriğinden borçlunun geniş anlamda hileli tasarruflarının iptalinin amaçlandığı anlaşılmaktadır56.
Bu madde uyarınca borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yapmış olduğu hileli işlemlerin iptal edilebilmesi için57,
* Borçlunun malvarlığı borçlarını ödemeye yetmemelidir.
* Borçlu mal kaçırma kastıyla üçüncü kişilerle işlemde bulunmuş olmalıdır58.
* Borçlunun işlemde bulunduğu kişiler iyi niyetli (MK m.3) olmamalıdır59. Yani üçüncü kişiler borçlunun kastını biliyor veya bilebilecek durumda olmalıdır60.
Borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı hileli tasarrufların iptal edilebilmesi için yukarıda belirtilen emarelerin varlığı davacı tarafından her türlü delille özellikle yaşam deneyi kuralları ve hayatın olağan akışı61 ile ispat edilebilir. Burada tam ispat aranmayıp yaklaşık ispat kuralları ile yetinilir.
Kanun koyucu alacaklıya düşen ispat yükünü kolaylaştırmak amacıyla iki karine koymuştur:
> Borçlu ile işlemde bulunan üçüncü kişinin borçlunun maddede belirtilen hısımları olması durumunda borçlunun alacaklılarına zarar verme kastını bildiğinin farz edileceği (İİK m.280/II) öngörülmüştür62. Üçüncü kişi bu karinenin aksini ancak İİK m.279/II’ye göre ispat edilebilir.
> Borçlunun ticari işletmesinin veya işyerindeki mevcut ticari mallarının tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarına zarar verme kastını bildiği ve borçlunun da bu hallerde zarar verme kastıyla hareket ettiği kabul olunur (İİK m.280/III). Bu karine borçlu veya üçüncü kişi tarafından ancak, iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel;
* Keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğinin ispatı,
* Ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların bilmesini temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir63.
* Dava konusu tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içerisinde borçlu aleyhine “haciz” veya “iflas” yoluyla takibe girişilmiş olmalıdır (İİK m. 280/I, C.2).


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
YARGILAMA
4.1. İptal İsteminin İleri Sürülme Biçimi
İptal istemi ancak mahkeme yoluyla ileri sürülebilir. Mahkeme yoluyla iptal isteminin ileri sürülmesi;
* Dava açarak,
* Karşı dava açarak,
* Def’i yolu ile olur64.
4.2. İptal Davalarında Yetki
İcra ve İflas Kanununda bu konuda açık bir hüküm bulunmadığından HUMK’nun genel hükümleri gereğince iptal davası “borçlu” ya da “üçüncü kişinin” ikametgâhının bulunduğu yerde açılabilir (HUMK m.9/II)65.
Bu dava ayni bir dava olmayıp kişisel bir dava olduğundan konusu taşınmazlara ilişkin olsa bile yine HUMK m.13 uygulanmaz66.
İptal davasında, eğer iptali istenen tasarrufun alacaklıları zarara sokmak kastıyla yapıldığı ve bu nedenle haksız fiil oluşturduğu iddia ediliyorsa tasarrufun (haksız fiilin) yapıldığı yerde de iptal davası açılabilir67.
Davalı tarafından yetki itirazında bulunulmamış olması halinde mahkeme tarafından doğrudan doğruya “yetkisizlik kararı” verilemez68.

4.3. İptal Davalarında Görev
İptal davasının dava konusunun değerine göre, görevli olan asliye ya da sulh hukuk mahkemesinde görülmesi gerekir. Dava konusunun değeri;
* Haciz yoluyla takipte; alacaklının elindeki aciz belgesine yazılı olan alacak miktarıdır. Ancak iptal konusu tasarrufun değeri, davacının alacağından daha az ise mahkemenin görevi tasarrufun değerine göre belirlenir69. İptal davalarına ancak “istihkak davalarına” karşı karşılık dava şeklinde açılmış olmaları halinde (İİK m. 97/XVII), icra mahkemelerinde bakılabilir70.
* İflas yoluyla takipte; iptal konusu tasarrufun tamamının değerine göre sulh veya asliye hukuk mahkemesinde açılır.
4.4. İptal Davalarının Açılma Süresi
İİK m.284’e göre iptal davasının tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş sene içerisinde açılması gerekir
__________________________________________________ ___________________________
HAK DÜŞÜRÜCÜ MÜDDET:

Madde 284 - (Değişik madde: 18/02/1965 – 538/119 md.)

İptal davası hakkı, batıl tasarrufun vukuu tarihinden itibaren beş sene geçmekle düşer.
__________________________________________________ __________
Ancak hemen belirtelim ki, tasarruf tarihi ile haciz, aciz veya iflas tarihi arasında İİK m. 278/II’deki durumlarda iki sene, İİK m.279/I’deki durumlarda bir sene geçmişse beş senelik hak düşürücü süre geçmemiş olsa bile iptal davası açılamaz. Çünkü bu durumda iptali mümkün bir tasarruf bulunmamaktadır71.
Burada söz konusu olan süre “hak düşürücü” süredir. Bu nedenle, dava açılırken bu süreye uyulup uyulmadığı mahkemece doğrudan doğruya gözetildiği gibi, davanın her aşamasında da taraflarca ileri sürülebilir72.
BK m. 18 uyarınca muvazaaya dayanılarak açılan tasarrufu iptal davaları ise süreye tabi değildir. Bu nedenle çeşitli nedenlerle mal kaçırma tarihinden itibaren beş senelik hak düşürücü süre geçirilmişse, bu takdirde eğer şartları mevcutsa BK m.18 uyarınca muvazaaya dayanılarak tasarrufu iptal davası açılabilir. Bu durumda dava dilekçesinin konu kısmına “BK m.18 muvazaa uyarınca tasarrufun iptali istemidir” diye belirtilmeli ve temyiz durumunda da temyiz dilekçesinin başlığına “Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı’na” yazılması suretiyle Yargıtay incelemesinin 4. Hukuk Dairesinde yapılması sağlanmalıdır. Çünkü BK m. 18’e dayanan muvazaa iddiası ile temyiz incelemesini 4. HD yapmakta ve zamanaşımı uygulamamaktadır. Aksi takdirde temyiz dilekçesi 17. Hukuk Dairesi’ne gidebilir. Bu durumda da beş yıllık hak düşürücü süre nedeniyle dava reddedilebilir73.
4.5. İptal Davalarında Harç
İptal davalarında dava konusunun değeri üzerinden nispi olarak “peşin harç” ve “karar ve ilam harcı” alınır.
Haciz yoluyla takiplerde, aciz belgesine yazılı olan davacının alacağının miktarı ile iptal konusu tasarrufun değerinden hangisi az ise ona göre74, iflas yoluyla takiplerde ise iptal konusu tasarrufun tamamının değeri üzerinden harç hesaplanır.

4.6. İptal Davalarında Vekâlet Ücreti
İptal davalarında vekâlet ücreti harçlarda olduğu gibi dava konusunun değeri üzerinden yani takip konusu alacak ile iptal konusu tasarrufun değerinden hangisi düşük ise ona göre nispi olarak takdir olunur75. İptal davalarında, davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan, davanın reddi halinde, davalılar yararına tek bir avukatlık ücreti hükmedilmesi gerekir76. Ayrıca belirtelim ki, birleştirilen her iptal davası için mahkemece ayrı vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekir77.
4.7. İptal Davalarında Yargılama Usulü
__________________________________________________ __________________________
Madde 281 - (Değişik madde: 18/02/1965 – 538/116 md.)

Mahkeme, iptal davalarını basit yargılama usulü ile görüp hükme bağlar ve bu davalara müteallik ihtilafları hal ve şartları göz önünde tutarak serbestçe takdir ve halleder.

Hâkim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunur. Şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taalluku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemez.

Davalılardan herhangi biri davacının alacağını ödediği takdirde, dava reddolunur. Bu halde hâkim, duruma göre her birini masrafla ilzam veya bu masrafı aralarında takdir ettiği surette taksim eder.
__________________________________________________ __________
* İptal davaları da diğer hukuk davaları gibi genel hükümlere göre açılır. Dava dilekçesinde iptale tabi tasarrufun ne olduğu belirtilir. Ancak, hâkim dava dilekçesinde belirtilen hukuki sebeple bağlı olmadığından, davacının bu tasarrufun İİK m. 278, 279, 280’den hangisine girdiğini belirtmemesi ya da yanlış belirtmesi önem taşımaz78.
* İptal davalarında “basit yargılama usulü” (HUMK m. 507–511) uygulanır. Bunun sonucunda bu davalar adli tatilde de görülür, kanun yollarına başvuru süresi adli tatilde de işler79.
* Hâkim bu davada delilleri serbestçe takdir eder80. İİK m. 281/I hükmü iptal sebeplerinin ispatında karşılaşılan güçlük nedeniyle delil serbestisi getirmektedir81. Bu davalarda, hâkim tanık dahil her türlü delillere dayanarak karar verebilir. Senetle ispata ilişkin hükümler (HUMK m. 288, 290) bu davalarda uygulanmaz82.
* Hâkim, iptal edilmesi istenen tasarruf konusu mallar hakkında davacının istemi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir (İİK m.280/II). Genel hükümlerden farklı olarak burada ihtiyati haciz kararı alabilmek için güvence göstermek zorunlu değildir. Buna hâkim karar verir. Ancak davanın konusu üçüncü kişinin elinden çıkardığı malların değerine ilişkin ise güvence gösterilmesi zorunludur83. Zaman zaman ihtiyati haciz istenmesine rağmen mahkemeler ihtiyati tedbir kararı verebilmektedirler. Böyle durumlarda derhal itiraz edip ihtiyati hacze düzelttirmek gerekir. Çünkü ihtiyati tedbir sadece dava konusu malın diğer kişilere devredilmesini önler, başka alacaklıların dava konusu mal üzerine haciz koydurmasına ve sıraya girmesini engelleyemez84. Tasarrufu iptal davalarında karar verildiği gün ihtiyati haciz kendiliğinden icrai hacze dönüşür. Davacı-alacaklının İİK m.264 c.3 uyarınca bir ay içerisinde ihtiyati haczi icrai hacze çevirmesine gerek yoktur. İlamı alan davacı doğrudan icra dairesine müracaat ederek malın satışını ister85.
* İptal davalarında, davacının; davacının “alacaklı olması” ve borçlu hakkında yaptığı “icra takibinden bir sonuç elde edememiş olması” ön koşul olduğundan, mahkeme bu ön koşulun gerçekleşmiş olup olmadığını kendiliğinden araştırır86. Fakat bunu yaparken davacının alacağının gerçekten mevcut olup olmadığını veya geçerli olup olmadığını araştıramaz87. Fakat davalı-üçüncü kişi, davacının alacağının mevcut olmadığını örneğin muvazaaya dayandığını iddia ve ispat edebilir88. Bu iddiasını ispat için tanık da dinletebilir.
* Tasarrufu iptal davalarında, borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin dava konusu taşınmazları/taşınırları satın alabilecek maddi güce sahip olmadığı mahkemece araştırılabilir mi?89. Yüksek mahkeme isabetli olarak bu soruya olumlu yanıt vermiştir90.
* Borçlunun haczedilmeyen (İİK m.82) bir malını malvarlığından çıkarması tasarrufun iptaline konu olamaz. Çünkü, borçlunun bu işleminden alacaklıları zarar görmüş değildir91. İptal davasında, iptali istenen tasarruf konusu mal ya da hakkın haczinin mümkün olup olmadığını davaya bakan mahkeme karar verecektir92.
* Alacaklının daha önce açtığı iptal davasının, “aciz belgesi” ibraz edilememiş olması nedeniyle reddedilmesi, yasal koşulların gerçekleşmesinden sonra açılacak davanın görülmesini engellemez. Yani önceki RED kararı kesin hüküm teşkil etmez93.
* Davalılardan herhangi birisi, davacı-alacaklının alacağını öderse, iptal davası reddedilir. Bu halde, hâkim duruma göre yargılama giderlerini taraflar arasında paylaştırır, ya da davaya neden olan davalı borçlu veya üçüncü kişiyi (veya her ikisini birden) bu giderlerden sorumlu tutar (İİK m. 281/III)94.
* İptal davasında borçlu ile lehine tasarruf yapılan üçüncü (veya dördüncü) kişi arasında şekli bakımdan zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan, davalılardan her biri yalnız başına iptal davasını kabul edebilir (HUMK m. 92)95. Davayı kabul eden borçlu ise, bu durum diğer davalı üçüncü (veya dördüncü) kişiyi etkilemez. Onlara karşı dava devam eder. Buna karşın davayı kabul eden üçüncü (veya dördüncü) kişi ise iptal davasına devam edilmez. Mahkeme bu kabul çerçevesinde davanın kabulüne karar verir. Çünkü iptal davasının amacı davacı alacaklının, dava konusu malın bedelinden alacağını almasını sağlamaktır96.
* “Geçici” aciz vesikasına (İİK m.105/II) dayanılarak açılan iptal davası, takip konusu alacağın bağlı olduğu zamanaşımını kesmez97.

4.8. İptal Davasının Tarafları
İptal davasının kimler tarafından açılabileceği İİK m.277’de, kimlere karşı açılabileceği ise İİK m.282’de düzenlenmiştir.
__________________________________________________ __________
İPTAL DAVASI VE DAVACILAR:

Madde 277 - (Değişik madde: 03/07/1940 – 3890/1 md.)

İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler:

1 - Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı,

2 - İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri.
__________________________________________________ __________

* Haciz Yolu ile takiplerde; “kesin” (İİK m.143;105/I) veya “geçici” (İİK m.105) aciz belgesi sahibi alacaklı98 ile istisnai olarak kendisine İİK m.97/XVII’ye göre istihkak davası açılmış olan alacaklı da aciz belgesi sunmadan “karşılık dava” olarak iptal davası açabilir99.
Bilindiği gibi “kesin aciz belgesi”, haciz edilen malların paraya çevrilmesi sonucunda, alacağını kısmen ya da tamamen alamamış alacaklıya verilen bir belgedir (İİK m. 143/I). Ayrıca borçlunun hiç haczi kabil malı bulunmadığını saptayan haciz tutanağı (İİK m.105/I) “kesin aciz belgesi” hükmünde olduğu gibi, borçlunun bulunan ve haciz edilen mallarının icra dairesince takdir edilen kıymetlerine göre, borcu karşılamayacağını belirten haciz tutanağı da “geçici aciz belgesi” yerine geçer100.
* İflas yoluyla takipte; iptal davası iflas dairesi tarafından –aciz belgesi sunulmadan- açılr (İİK m.187, 226, 277/2)101. Ancak iflas dairesi bu davayı açmak istemezse, iptal davası kendisine İİK m245 uyarınca dava hakkı devrolunan alacaklı tarafından açılır102.
__________________________________________________ __________
İPTAL DAVASINDA DAVALI:

Madde 282 - (Değişik madde: 18/02/1965 – 538/117 md.)

İcra ve iflas Kanununun 11 inci babındaki iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Bunlardan başka, kötü niyet sahibi üçüncü şahıslar aleyhine de iptal davası açılabilir. İptal davası iyi niyetli üçüncü şahısların haklarını ihlal etmez.
__________________________________________________ __________
538 sayılı kanun ile yapılan değişiklikle borçlunun da diğer davalılar ile birlikte davalı olacağı kabul edilmiştir.
* Haciz yoluyla takipte açılan iptal davalarında aşağıdaki kimselerin davalı olarak gösterilmesi gerekir:
> “Asıl Borçlu” ve iptal konusu tasarruftan yararlanan “üçüncü kişi” (İİK m.282 c.1). Burada iptal konusu tasarruftan yararlanan üçüncü kişinin aleyhine iptal kararı verilebilmesi için, İİK m.278’e dayanılan durumlarda davalı-üçüncü kişinin kötü niyetli olması gerekmediği halde, İİK m.279’a dayanılan durumlarda davalı-üçüncü kişinin borçlunun durumunu bilmesi (İİK m.279/II) gerektiği gibi, İİK m.280’e göre açılan davalarda da davalı-üçüncü kişinin borçlunun durumunu ve zarar verme kastını bilmesi ya da bilmesini gerektiren açık emareleri bulunması (İİK m.280/I) gerekir103.
> Asıl borçlu ve iptal konusu tasarruftan faydalanan kimsenin mirasçıları104. Mirasçıların davalı olarak yer alabilmesi için kötü niyetli olmaları gerekmez. Ancak, üçüncü kişinin bilgisinin arandığı durumlarda (İİK m.279, 280) bu bilgi mirasçılar bakımından değil, miras bırakan bakımından aranmalıdır105.
> Asıl borçlu ve kötü niyetli dördüncü kişiler (İİK m.282 c.2). Burada dördüncü kişilerden maksat, lehine borçlu tarafından tasarrufta bulunulmuş olan üçüncü kişiden söz konusu tasarrufu devralmış olan kişidir. Bu kişilere karşı iptal davası açılabilmesi için bu kişilerin kötü niyetli olduklarının davacı-alacaklı tarafından ispat edilmesi gerekir106. Dördüncü kişilerin kötü niyetli olduğu davacı-alacaklı tarafından her türlü kanıtla, tanık dâhil ispatlanabilir107. Bu durumda borçlu ve lehine tasarruf yapılan üçüncü şekli manada zorunlu dava arkadaşı durumundadırlar108. Bu nedenle, mahkeme bu kişilerin açılmış olan iptal davasında davalı olarak gösterilmiş olup olmadığını kendiliğinden araştırır. Buna karşın yüksek mahkeme, borçlu ile kötü niyetli dördüncü kişi (yani üçüncü kişi ile işlemde bulunan, borçlu ile doğrudan doğruya işlemde bulunmamış olan kişi) arasında ise ihtiyari dava arkadaşlığının bulunduğunu kabul etmektedir109.
* İflas yoluyla takipte, iptal davası sadece iptale tabi tasarruftan faydalanan üçüncü kişiler, varsa kötü niyetli dördüncü kişiler ve bunların mirasçıları aleyhine açılır. Borçlu iflas etmiş olduğundan iptal davasında davalı olarak gösterilemez110.

4.9. İptal Davasının Sonuçları
İptal davasının sonuçları İİK m.283’de düzenlenmiştir:
__________________________________________________ ___________________
İADENİN ŞÜMULÜ:

Madde 283 - (Değişik madde: 18/02/1965 - 538/118 md.)

Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, bu davaya konu teşkil eden mal üzerinde cebri icra yolu ile, hakkını almak yetkisini elde eder ve davanın konusu taşınmazsa, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın tashihine mahal olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir.

İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taallük ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (Davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilir.

İptal davası üzerine üçüncü şahıs da, mamelekinde hâsıl olacak eksikliğin borçludan tahsilini aynı davada isteyebilir. Bu talep, iptal davasının tefrik edilerek daha önce hükme bağlanmasına mani değildir.

İptal davasını kaybeden üçüncü şahıs, karşılık olarak şeyi veya bedelini borçludan veya iflas masasından geri isteyebilir.

Batıl bir tasarruf neticesinde kendisine ödenilen şeyi geri veren alacaklı eski haklarını muhafaza eder.

Kendisine bağış yapılan iyi niyetli ise yalnız dava zamanında elinde bulunan miktarı geri vermeye mecburdur.
__________________________________________________ __________
İptal davası kazanıldığı takdirde dava konusu mal, borçlunun mülkiyetine dönmez; üçüncü kişi yine malik olmaya devam eder. Bu husus iptal davasının ayni bir dava değil şahsi bir dava olmasının sonucudur111.
* Haciz yolu ile takipte, iptal davasının sonuçları:
> İptal davasının kaybedilmesi halinde; davacı yargılama giderlerini, özellikle nisbi vekâlet ücretini ve nisbi karar ve ilam harcını ödemeye mahkûm edilir.
> İptal davasının kazanılması halinde;
* Dava konusu “taşınır” ise, alacaklı aldığı ilamı asıl takip dosyasına koyarak, taşınırın haczini ister. Taşınır mal davalı-üçüncü kişinin elinde değil ise o zaman İİK m. 24/IV-V hükümleri uygulanarak, malın değeri üçüncü kişiden haciz yoluyla tahsil edilir112.
* Dava konusu “taşınmaz” ise, alacaklı; davalı-üçüncü kişinin üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek kalmadan o taşınmazın haczini ve satışını isteyebilir113. İptal davasını kabul eden mahkeme karar verirken ayrıca “… TL. alacağın davalıdan tahsiline…” şeklinde karar veremez.
* Dava konusu “rehin hakkı” ise, alacaklı bu rehin hakkı ile yüklü taşınmazı, rehin hakkı yokmuş gibi sattırabilir. Mahkemece, “ipotek kaydının iptaline” değil, “ipotek kurulmasına ilişkin tasarrufun davacı bakımından iptaline…” şeklinde karar verilir114.
* Dava konusu “taşınmaz satış vaadi şerhi” ise, dava sonunda sadece “satış vaadi şerhine dair tasarruf işlemlerinin davacı yönünden geçersiz sayılmasına” karar verilmekle yetinilmesi gerekir. Ayrıca, “sicildeki şerhin iptali” sonucunu doğuracak şekilde hüküm kurulamaz115.
* Borçlu ile işlemde bulunan üçüncü kişi, iktisap ettiği malları elinden çıkarmışsa, iptal davası bu malların yerine geçen değere ilişkin olur. Bu durumda iptal davasını kaybeden davalı-üçüncü kişi, bu değer oranında tazminata mahkûm edilir. Bu tazminat, davacının alacak miktarından fazla olamaz (İİK m.283/II). Bu halde alacaklı, dava sonunda aldığı ilamı doğrudan doğruya davalı-üçüncü kişiye karşı icraya koyabilir116.
* Borçlu iptal konusu tasarruf ile iştirak halinde malik bulunduğu bir malı, diğer paydaşlarla birlikte üçüncü kişiye satmış ise, ancak borçlunun payı için iptal kararı verilebilir ve alacaklı da yalnız iptal edilen borçlu payı üzerinde cebri icra hakkını kazanır117.
> İptal davasını kazanan alacaklının, dava konusu malın haciz ve satışını isteyebilmesi için, yeni bir takip yapmasına ve İİK m. 143/II’de öngörülen bir yıllık süreye uymasına gerek yoktur. Dava sonunda aldığı ilamı icra dairesine vererek, aynı takip dosyası üzerinden haciz ve satış isteyebilir118.
> Dava konusu taşınır veya taşınmaz satılıp, bedelinden davacı-alacaklıya alacağı ödendikten sonra, geriye bir şey artarsa bu borçluya değil, üçüncü kişiye iade edilir. Diğer alacaklılar ellerinde aciz belgesi bulunsa bile bu parayı haczettiremezler. Onların da ayrıca iptal davası açıp kazanmaları gerekir119.
> Başka alacaklılar tarafından açılan iptal davasının sonuçlanmış olması, devam eden iptal davalarına etkili olmadığı gibi, diğer alacaklıların açtıkları iptal davalarına karşı, birinci iptal davasından bahisle derdestlik ya da kesin hüküm iddiasında da bulunulamaz. Çünkü her iki davanın tarafları farklıdır120.
> İİK m.283/III uyarınca iptal davası üzerine üçüncü kişi malvarlığında meydana gelecek eksikliğin borçludan alınmasını aynı davada isteyebilir. Fakat üçüncü kişinin borçlu hakkında alacağı bu ilamın pratikte pek bir faydası olmaz. Çünkü borçlunun malvarlığında haczedilecek bir değer bulunsa idi zaten iptal davası açılmazdı. Bu ilam ancak ileride borçlunun malvarlığına yeni bir değer girerse işe yarar121.
> İptale tabi tasarruf neticesinde kendisine ödenen şeyi geri veren üçüncü kişi eski haklarını korur (İİK m.283/V). Bu durum borçlunun bir alacağını “vaktinden önce veya mutat olmayan bir vasıta ile ödemesi” halinde söz konusu olur. Örneğin borcunu üçüncü kişiye bir otomobil olarak ödeyen borçlu bu tasarrufunun iptal edilmesi ve otomobilin satılması halinde, üçüncü kişiye yeniden borçlu hale gelir122.
> Kendisine bağışlamada bulunulan iyi niyetli ise dava açıldığı tarihte elinde kalan miktarla sorumlu olup, sadece onu geri vermeye mecburdur (İİK m.283 son).
> İptal davalarında borçlu ve borçlu ile işlemde bulunmuş olan üçüncü kişiler arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan davanın reddi halinde davalılar yararına tek bir vekâlet ücretine hükmedilir123.
* İflas yolu ile takipte, iptal davasının sonuçları:
> İptal davası ister iflas dairesi isterse kendisine yetki verilmiş olan alacaklı tarafından açılmış olsun, dava konusu mal iflas masasına verilir ve iflas maması tarafından satılarak bedeli iflas alacaklılarına ödenir. Eğer dava yetki devri neticesinde alacaklı tarafından açılmışsa öncelikle onun alacağı ödenir artanı diğer alacaklılara dağıtılır124.
> Davanın kabulü halinde “dava konusu tasarrufun iptaline” karar vermekle yetinilir, mahkemece “tapu kaydının iptaline ve taşınmazın yeniden müflis adına tesciline” şeklinde karar verilemez125 (İİK m.283/I).
> Müflisle işlemde bulunmuş olan üçüncü kişinin, müflisten iktisap ettiği mal ya da hakkı iyi niyetli dördüncü kişiye devretmiş olması halinde, davayı kabul etmiş olan mahkeme “davalı-üçüncü kişinin, elinden çıkardığı malın değeri nispetinde iflas dairesine tazminat ödemesine” karar verir126 (İİK m.283/II). İflas yoluyla takiplerdeki iptal davalarında “malın değerinin tamamının” iflas dairesine ödenmesine karar verilir127.
> İİK m.283’ün diğer hükümleri de “iflas yolu ile takipteki iptal davalarında” aynen uygulanır.


KAYNAKÇA
ANSAY, Sabri Şakir, İcra ve İflas Usulleri, Ankara, 1954
AKYAZAN, Sıtkı, İcra ve İflas Kanunundaki Yargı ve Değişik Hükümler Üzerinde İnceleme ve Açıklamalar, 1965
BERKİN, Necmeddin, İflâs Hukuku, 4.Basım, İstanbul,1972

ESENER, Turhan, Türk Hususi Hukukunda Muvazaalı Muameleler, Ankara, 1956
GÜRDOĞAN, Burhan, İflâs Hukuku Dersleri (İflâs/Konkordato/İptal Davaları), Ankara, 1966
İcra ve İflas Hukuku Konferansı, İzmir Barosu, 08.05.2010, Av. Talih UYAR, Hüseyin DEMİR (İzmir 11. İcra Müdürü)
KURU, Baki, İcra ve İflâs Hukuku, İstanbul, 1997
MUŞUL, Timuçin, İcra ve İflâs Hukuku, İstanbul, 2005
PEKCANITEZ, Hakan v.d., İcra ve İflâs Hukuku,5.Basım, Ankara, 2007
UMAR, Bilge, Türk İcra ve İflas Hukukunda İptal Davaları, İstanbul, 1963
UMAR, Bilge, İktisatçılar İçin Medeni Usul Hukuku ve İflas Hukuku Ders Notları, 1973
SEROZAN, Rona, Sözleşmeden Dönme, İstanbul, 2007
UYAR, Talih, İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufu İptal Davaları, İzmir, 2008
ÜSTÜNDAĞ, Saim, İflâs Hukuku, 7.Bası, İstanbul, 2007
ÜSTÜNDAĞ, Saim, İcra Hukukunun Esasları, 8.Bası, İstanbul, 2004
1 UYAR T., İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufu İptal Davaları, s.15
2 UYAR T., a.g.e., s.16
3 BERKİN, N., İflas Hukuku, 1973, s. 489
4 SEROZAN, R., Sözleşmeden Dönme, s.153
5 UYAR T., a.g.e., s.21
6 12. HD. 24.4.2007 T. E:5791, K:7973
7 UMAR B., Türk İcra ve İflas Hukukunda İptal Davası, s.8
8 UMAR B., a.g.e., s.54
9 ÜSTÜNDAĞ S., İflas Hukuku, s.294
10 MUŞUL, T., İcra ve İflas Hukuku, s.1175
11 İcra ve İflas Hukuku Konferansı, İzmir Barosu, 08.05.2010, Av. Talih UYAR, Hüseyin DEMİR (İzmir 11. İcra Müdürü)
12 17. HD., 15.01.2008 T., 5073 E., 73 K..
13 HGK, 18.02.2004 T., 15-18/82
14 17.HD., 19.07.2007 T., 3875 E., 2555 K.
15 15.HD., 13.10.2004 T., 2178 E., 5077 K.
16 15. HD., 15.9.1990 T., 3485 E., 3290 K.
17 KURU B., İcra ve İflas Hukuku, C.4, s.3416
18 UMAR B., a.g.e., s.16
19 UYAR T., a.g.e., s.54
20 ESENER T., Türk Hususi Hukukunda Muvazaalı Muameleler, s.37
21 a.g.e, s.108
22 a.g.k.
23 15. HD., 30.09.2002 T., 3158 E., 4300 K.
24 UYAR T., a.g.e., s.66
25 a.g.k.
26 UMAR B., a.g.e., s.64
27 17. HD., 01.11.2007 T., 2577 E., 3334 K.
28 UYAR T., a.g.e., s.199
29 a.g.k.
30 GÜRDOĞAN B., İflas Hukuku Dersleri, s.225
31 AKYAZAN S., İcra ve İflas Kanunundaki Yargı ve Değişik Hükümler Üzerinde İnceleme ve Açıklamalar, s.183
32 UYAR T., a.g.e., s.200
33 UMAR B., a.g.e., s.67
34 15.HD., 5.3.1992 T., 459 E., 1114 K.
35 UYAR T., a.g.e., s.203
36 17. HD., 6.12.2007, 3348 E., 4087 K.
37 17. HD., 9.7.2007 T., 649 E., 2408 K.
38 UYAR T., a.g.e., s.207
39 UYAR T., a.g.e., s.196
40 15. HD., 11.07.2006 T., 3271 E., 4693 K.
41 GÜRDOĞAN B., a.g.e., s.224
42 UMAR B., a.g.e., S.66
43 KURU B., a.g.e.,
44 UYAR T., a.g.e., s.208
45 GÜRDOĞAN B., a.g.e., s.227
46 UYAR T., a.g.e., s.368
47 MUŞUL T., a.g.e., s.1006
48 PEKCANITEZ H., a.g.e., s.587
49 UYAR T., a.g.e., s.370
50 KURU B., a.g.e., C.4, s,3444
51 UMAR B., a.g.e., s. 76
52 UYAR T., a.g.e., s.373
53 UYAR T., a.g.e., s.373
54 15. HD. 26.1.1990 T. 5163/160
55 15. HD. 15.5.2002 T. 1010/2526
56 KURU B., a.g.e., s.1205
57 MUŞUL T., a.g.e., s.1206
58 15. HD., 1.6.2004 T., 2584/3054
59 17.HD., 25.10.2007 T., 4800/3213
60 17.HD., 8.10.2007 T., 4394/3010
61 15. HD., 20.3.1996 T., 113/1544
62 UYAR T., a.g.e., s.406
63 17.HD., 25.10.2007 T., 3041/3211
64 UYAR T., a.g.e., s.603
65 15.HD., 27.6.2006 T., 3505/3951
66 17. HD., 8.10.2007 T., 3576/3007
67 15.HD., 6.10.1983 T., 1382/2284
68 15. HD., 23.5.2006 T., 2255/3033
69 UMAR B., a.g.e., s.20
70 21.HD., 10.10.2005 T., 4687/9066
71 UYAR T., a.g.e., s.663
72 17. HD., 19.7.2007 T., 3044/2546
73 a.g.k.
74 17. HD., 17.07.2007 T., 3425/2523
75 17. HD., 17.12.2007 T., 2913/4300
76 15. HD., 09.10.2002 T., 4405/4482
77 15. HD., 28.03.2005 T., 6898/1819
78 KURU B., a.g.e., s. C.4, s. 3546
79 15. HD., 20.01.2004 T., 5238/240
80 15. HD., 17.02.2005 T., 427/852
81 ANSAY S.Ş., Hukuk, İcra ve İflas Usulleri, s. 330
82 UYAR T., a.g.e., s. 699
83 a.g.e., s.699
84 a.g.k.
85 a.g.k.
86 15.HD., 24.05.1989 T., 4546/2485
87 15.HD., 14.05.1990 T., 800/2146
88 KURU B., a.g.e., C.4, s. 3506
89 UYAR T., a.g.e., s. 701
90 15. HD., 23.01.2007 T., 6400/235
91 UYAR T., a.g.e., s. 65
92 GÜRDOĞAN B., a.g.e., s.223, dipn. 617
93 4. HD., 17.01.2002 T., 13125/435
94 17. HD., 05.11.2007 T., 4831/3390
95 KURU B., a.g.e., C.4, s.3554
96 HGK, 4.6.1969 T., İC.İf-4/600
97 12. HD., 24.02.2005 T., 26059/3606
98 15. HD., 10.5.2004 T., 1892/2621
99 15. HD., 26.10.1988 T., 2869/3403
100 UYAR T., a.g.e., s.815
101 15. HD., 17.5.2000 T., 2092/2426
102 15. HD., 26.2.2000 T., 242/1157
103 UYAR T., a.g.e., s.836
104 17. HD., 30.10.2007 T., 3575/3296
105 GÜRDAOĞAN B., a.g.e., s.50
106 17. HD., 22.11.2007 T., 3428/3802
107 UYAR T., a.g.e., s.837
108 KURU B., a.g.e., C.4, s.3522
109 17.HD., 5.11.2007 T., 3606/3386
110 UYAR T., a.g.e., s.840
111 a.g.e., s.1114
112 GÜRDOĞAN B., a.g.e., s.245
113 15. HD., 14.4.2003 T., 986/1956
114 15. HD., 3.7.1989 T., 1864/3207
115 15. HD., 14.1.2002 T., 5768/50
116 KURU B., a.g.e., C.4, s.3576
117 UYAR T., a.g.e., s.1120
118 12. HD., 12.5.1976 T., 3878/6023
119 ANSAY S.Ş., a.g.e., s.334
120 UYAR T., a.g.e., s.1121
121 UMAR B., İktisatçılar İçin Medeni Usul Hukuku ve İflas Hukuku Ders Notları, s.223
122 UYAR T., a.g.e., s.1122
123 15. HD., 2.10.1995 T., 2300/5157
124 UYAR T., a.g.e., s.1123
125 15. HD., 5.11.1990 T., 3289/4531
126 15. HD., 25.4.1989 T., 5054/2102
127 KURU BÇ, a.g.e., C.4, s.3580
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"İcra Ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davaları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Olgun Kemal Aksoy'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
30-09-2010 - 21:01
(4958 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 12 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 10 okuyucu (83%) makaleyi yararlı bulurken, 2 okuyucu (17%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
57745
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 1 gün 20 saat 31 dakika 54 saniye önce.
* Ortalama Günde 11,64 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 54874, Kelime Sayısı : 7999, Boyut : 53,59 Kb.
* 7 kez yazdırıldı.
* 17 kez indirildi.
* 8 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1263
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03467011 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.