Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Kefalet Ve Bağımsız Garanti Sözleşmelerinin Genel Yorum Kuralları

Yazan : Eser Rüzgar [Yazarla İletişim]
Avukat, Galatarasay Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk A.B.D. Yüksek Lisans Öğrencisi

KEFALET VE BAĞIMSIZ GARANTİ SÖZLEŞMELERİNİN GENEL YORUM KURALLARI
Tarafları herhangi bir sözleşmesel ilişki kapsamında yönelttikleri irade beyanlarının anlamlandırılması kuşkusuz bir yorum faaliyetini gerektirir. Sözleşmelerin yorum faaliyeti öncelikle iki noktaya ilişkindir. Bunlardan birincisi sözleşmenin kurulmuş olup olmadığına; ikincisi ise sözleşme maddelerinin “gerçek” anlamının ortaya çıkarılmasına ilişkindir1. İnceleme alanımızın dışına çıkmamak adına biz sadece sözleşme maddelerinin yorum faaliyetine değineceğiz.
Borçlar Kanunumuzun (BK) 18. maddesinde2 tarafların sözleşmeyi nitelerken kullandıkları ifadelere bakılmaksızın gerçek iradelerine üstünlük tanınması prensibi düzenlenmiştir3. Madde metninde yanlışlık ile yapılan veya başka bir hukuki ilişkiyi saklamak amacıyla yapılan nitelendirmelere karşı tarafların gerçek iradesine üstünlük tanımıştır. Tarafların bir hukuki ilişkiyi gizlemek amacıyla hareket etmeleri muvazaa sonucunu doğuracağından bu konu da incelememiz dışında kalacaktır.
Doktrinde BK m. 18’in tam bir yorum maddesi olmadığı yönünde eleştiriler bulunmaktadır. Hakikaten BK m. 18’ in sadece tarafların birbirlerinin gerçek iradesini bilmeleri varsayımından hareket etmektedir. Hâlbuki yorum ile ulaşılmaya çalışılan şey çoğu zaman tarafların birbirlerinin bilmediği gerçek iradelerinin ortaya çıkarılmasıdır. Anılan madde tarafların bilinmeye iradelerinin ortaya çıkarılması hususunda herhangi bir yönlendirme yapmamaktadır. Tabi bu durum BK m. 18’in yorum amacı için tamamen kullanılamaz olduğunu göstermez. En azından sözleşmenin yazılı metni karşısında tarafların gerçek iradelerine tanınan üstünlük yol gösterici olabilecektir4. Zira tarafların sözleşmede kullandıkları ifadeler bağlayıcı değildir.
Sözleşmenin yorumuyla ortaya çıkarılmaya çalışılan iç irade, onu beyan edenin iç dünyasında kalan ve hiçbir şekilde dışarı sirayet etmemiş bir irade değildir5. Tarafların iç dünyalarındaki iradeleri MK m. 2 uyarınca yorumlanarak anlamlandırılırlar. Tarafların yoruma muhtaç iradeleri olayın bütün hal ve şartları dikkate alınarak, dürüst makul sözleşenler sıfatı ile değerlendirilecektir.
İradelerin yorumlanması açısında başvurulacak ilk araç ve hareket noktası kullanılan ifadeler olacaktır6. Kullanılan ifadelerin anlamı genel olarak toplumda anlaşıldığı mana esas alınarak değerlendirilmelidir. Ancak sözleşenlerin belirli bir iş çevresinde olması veya belirli bir eğitim düzeyinde olmaları halinde kullandıkları ifadeye yükleyecekleri özel anlama da üstünlük tanınabilir7. Örneğin, bankacılık alanında yapılan ve iş hayatında uzman kişilerce akdedilen bir sözleşmedeki “garanti” yahut “kefil” ifadelerinin, sözleşmeye hukuki niteliğini verecek anlamda kullanıldığı sonucuna varılabilir8. Hemen belirtelim ki, tarafların kullandıkları ifadelerin belirli bir ulusal hukuktaki ya da uluslar arası sözleşmedeki anlamları üzerinde ittifak etmeleri gereklidir. İsviçre Federal Mahkemesi bu konuyu bir kararında: “ … Tarafların İsviçre Hukuku’ ndaki kefalet-üçüncü kişinin fiilini taahhüt arasındaki ayrıma vakıf olmaları halinde lafzi yoruma değer verilebilir.” şeklinde hükme bağlamıştır.9 Kanaatimizce tarafların kavramlara özel anlam yükleyebilecekleri durumda dahi ortaya çıkan lâfzî yorum ile yetinilmemesi gerekir10.
Uygulamada kullanılan sözcükler çoğu zaman yükümlülüğün kapsamından çok nitelendirilmesine ilişkin olması beraberinde yorum sorununu getirmektedir. Örneğin, sözleşmede “garanti ediyorum” ifadesine sıklıkla kefalet sözleşmelerinde karşılaşılabilmekte. Hâlbuki bu ifade sıklıkla taahhüdün teminat niteliğini belirmek için kullanılmaktadır11. Farklı hukuk sistemlerinde de yukarıda anılan sorun önem taşımaktadır. Örneğin İngiliz hukukunda kefalet “guarantees” olarak ifade edilirken; garanti “indemnity” olarak ifade edilmektedir.12 Ülkemizde yapılan bilinçsiz çeviriler neticesinde bu iki kavram çoğu zaman birbirine karşıtırılabilir.13
Doktrinde, sözleşmede kullanılan ifadelerin “açık” olması halinde herhangi bir yorum faaliyetine gerek olmayacağına (In claris non fit İnterpretatio) ilişkin görüşler bulunmaktadır.14 Biz bu görüşe katılma imkânı bulamıyoruz. Bir olguya sınır çizebilmek için sınırın iki tarafını da düşünmemiz ve ihtimalleri değerlendirmemiz gerekir15. Bir sözleşme hükmünü “açık” olarak niteleme faaliyeti, ifadenin şüpheye yer vermeyeceğine dair bir faaliyetini içinde barındırmalıdır (şüphe’). Bu ise apaçık bir yorum faaliyetidir. İlk görüşte yapılacak ve genel olarak birçok kişinin o ifadeyi aynı şekilde vasıflandıracak olması, onun yorumlanmaya muhtaç bir ifade olmadığı anlamına gelmez. Bir diğer yandan ortaya çıkabilecek bir mesele için “açık” olan ifade bir diğer mesele için hiç de “açık” olmayabilir. Nitekim modern mantığın ulaştığı bu sonuç karşısında İsviçre Federal Mahkemesi de günümüzde bu görüşü reddetmektedir16. Ekleyelim ki, BK m. 18’ nin gerçek iradeyi ortaya çıkarma âmâcıda yukarıdaki görüşleri destekler niteliktedir.
Sözleşmenin yorumlanmasında çeşitli maddeler sözleşme metni manzumesin içinde değerlendirilmelidir. Yani yorumlama faaliyeti yürütürken sözleşmede kullanılan ifadeler sözleşmenin bütününden soyutlanmamalıdır. Nitekim Yargıtay’ da aynı yönde kararlar vermiştir17. Taraflar sözleşme özgürlüğü prensibi içinde farklı isimlendirdikleri akitlerinde teminat özelliği taşıması mümkündür. Trafalgar House Constraction (Resgions) Ltd v. General Security and Guarantee Co Ltd (1996) davasında, mahkeme, tarafların “performance bound” olarak adlandırdıkları bir belgeyi kefalet sözleşmesi olarak nitelendirmiştir18. Yeoman Credit Ltd v. Latter davasında da taraflar sözleşmeyi her ne kadar kefalet (guarantee) olarak nitelendirmiş olsalar da aslı sözleşmenin geçersizliği halinde dahi zararın giderim borcunun varlığı sözleşmeyi garanti (indemnity) sınıfına sokacağı belirtilmiştir19.
Sözleşmenin yorumuna esas teşkil edebilecek ve fakat irade beyanının içeriğine dahil olmayan hususlar gündeme gelebilir. Bunlar sözleşme müzakerelerinde imzalanan belgeler (memorandum of understanding), sözleşmenin kurulma yeri ve zamanı gibi hususlardır20.
MK m. 2 hakkın kötüye kullanılmasını yasaklar ve dolayısı ile bu ilke hakkın iktisabı ile ilgili değil, sadece kullanımı ile ilgilidir. Sözleşme ile kazanılan hakların kullanılması açısından ise MK m. 2 yukarıda belirtilen kapsamı ile sözleşme yorumunda önemli rol oynar21. Yine tarafların sözleşmeyi kurarken taşıdıkları amaç da yorumda kullanılabilecektir.
Sözleşme yorumunda esas alınacak zaman sözleşmenin kurulma zamanıdır. Sözleşmeden sonra ortaya çıkan durumlar ancak sözleşilen ana etki ettiği halde yoruma etki etmelidir22. Eğer taraflardan birinin iradesi uyuşmazlığın odağında ise bu halde güven teorisi sözleşmenin yorumunda da gündeme gelebilecektir23. Özellikle banka kredi sözleşmelerine taraf olan ve çoğu kere sözleşmeyi okumadan imza eden gerçek kişiler bakımından güven teorisinin yargı organlarınca dikkatli biçimde denetlenmesi gerekir. Yukarıda anılan halde iki ihtimal ile karşılaşabiliriz24:
- İlk olarak, gerçek kişinin ve bankanın bir garanti sözleşmesi kurması yönünde aynı yönde iradeye sahip olması halidir. Bu durumda sorunsuz olarak sözleşme kurulur.
- İkinci ihtimal, gerçek kişinin kefil olmak üzere sözleşmeyi imzaladığı ve fakat bankanın garanti sözleşmesi yapmak istediği haldir.
i) Banka gerçek kişinin kefil olma iradesinde olduğunu biliyor ya da bilmesi gerekiyorsa ve fakat sadece garanti taahhüdü elde etmek için sözleşmeyi imzalamışsa sözleşme iradelerin hiç kurulmaması sebebiyle yoktur. ( BK m. 1)
ii) Bankanın karşı tarafın iradesinin kefalet sözleşmesi kurma yönünde olduğunu bilmediği ve bilmesinin gerekmediği hallerde ise garanti sözleşmesi kurulmuş olacaktır. Ancak kefalet iradesindeki gerçek kişi BK m. 24’ de düzenlenen hata hükümlerine dayanarak 1 yıl içinde sözleşmenin iptalini isteyebilir. Tabi bu halde neden olduğu zararı tazminden kaçamayacaktır.
Doktrinde bir görüş25 alacaklı kefalet sözleşmesinde neyi taahhüt etmişse onu; kefil ise makul bir alacaklının onun taahhüdünden ne anlaması gerekiyorsa onu taahhüt ettiğini kabul ediyor. Aksi söyleyişle, yükümlülük altına girenin korunmaya değer bir menfaatinin olmadığı hallerde sözleşmenin metninden kullanılan ifadelerin genel anlamından ayrılmamak gerekir26. Güven teorisi uyarınca hâkim, kendisini, makul ve dürüst bir muhatabın yerine koyarak akdin kurulduğu zamanda ve yerde dürüstlük kuralına göre yorum yapacaktır27. Güven teorisi açısında yapılacak her türlü kontrol, kullandığı kelimeleri dahi bilmeden kullanan gerçek kişi kefilleri de koruyucu nitelikte olacaktır28.
Yapılan yorum ile elde edilen sonuçlar arasında birini tercih yapma zarureti ortaya çıkarsa Anayasaya ve kanuna uygun olanı tercih edilmelidir. Kanuna uygun yorum tarzından anlaşılması gereken ise kanunun tamamlayıcı hükümlerine uygun yorumdur. Zira kanun koyucunun tamamlayıcı hükümleri sevk amacı izlenen hukuk politikasına uygun bir menfaatler dengesinin tesisidir. Kanun koyucunun bu amacı karşısında kanunun sunduğu çözüm tarzından uzaklaşan ilişkileri dar yorumlamak gerekir29.
Yukarıda anılan yorum kurallarının dışında da bazı genel prensipler bulunmaktadır30. Örnek olarak bir haktan feragat anlamına gelen beyanların dar yorumlanması ve anlamı açık olamayan hükümler, onu kaleme alan aleyhine yorumlanması verilebilir. Şekle tabi işlemler ise yorum açısından bir özellik göstermezler31. Örneğin kefalet sözleşmesi şekle bağlı bir akit olmasına rağmen kefilin iradesinin yorumlanmasında metnin lafzıyla bağlı kalınmaz32.
Taraflar sözleşmede kararlaştırdıkları hususların nasıl yorumlanacağına ilişkin bir yorum anlaşması da yapabilirler. Ancak bu anlaşma da yorum faaliyetine muhtaç olacaktır. Yorum anlaşması ile sadece bir tarafa yorum yapma yetkisi tanınması, MK m. 23 uyarınca o sözleşmeyi kesin hükümsüz kılar33.
Sonuç olarak yukarıda belirtilen yorum araçları ile belirli bir sonuca ulaşılamadığı hallerde zorunlu olarak sözleşmede kullanılan ifadelere dönmek zorunda kalırız. Ancak bazı durumlarda ya kanun koyucu ya da mahkemeler sosyal problemler yaratabilecek alanlarda yorum sıkıntısı olması halinde bazı karineler kabul etmiş olabilir. İşte bu karinelerden bir tanesi de kefalet lehine karinedir.
TEMİNAT SÖZLEŞMELERİNİN NİTELENDİRİLMESİ İÇİN KABUL EDİLEN KARİNELER
Kişisel bir teminat verilmesine ilişkin sözleşmeyi nitelendirme çabası kesin bir sonuç vermez ise kefalet karinesinin uygulanacağı kabul edilmiştir34. Hemen belirtelim ki tarafların sözleşmeyi yaparken kullandıkları ifadeler sözleşmenin nitelendirilmesinde göz önüne alınmaz. Falsa demonstration non nocent (yanlış niteleme zarar vermez) ilkesi uyarınca tarafların gerçek iradelerinin yorumu ile sözleşme nitelendirilir35.
Kefalet hukukunun kefili koruma amacının gerçekleşebilmesi için verilen kişisel teminatın, hal ve şartlar başka bir sonucu doğrulatmıyorsa, kefalet sayılması kuraldır36. Bu kuralın koyuluş amacı genel olarak tarafların kefalet sözleşmesi ile koyulan emredici hükümleri kolaylıkla bertaraf etmesine mani olmaktır37. Kefalet sözleşmesi, garantiye oranla hafif yükümlülükler yüklemektedir. Bu nedenle kefalet genellikle “sıradan insanın” verebileceği türden bir teminattır ve dolayısı ile evleviyetle gerçek kişilerin taraf olduğu hallerde uygulama alanı bulur38.
Kefalet karinesi, yukarıda zikredildiği üzere borçlu lehine yorum ilkesinin özel bir uygulamasıdır. Özellikle borçlunun gerçek kişi ve alacaklının tacir olduğu ilişkilerde; diğer yandan karşılıksız olarak sözleşmenin kurulduğu hallerde bu ilke daha sıkı biçimde uygulanmalıdır39.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında40:“ Hiçbir menfaati olmayan, ticari bir gaye gütmeyen, sadece dostane ilişkiler nedeniyle tüketime yönelik banka kredi kartı kullanmasına imkân tanımak için verilen teminatın, garanti beyanı adı altında da olsa bir garanti sözleşmesi amacı ile değil, kefalet amacı ile verildiğinin kabulü gerekir.” ifadeleri ile gerçek kişileri koruma iradesini net şekilde ortaya koymuştur. Aslında yüksek mahkeme bu kararda menfaat unsurundan yola çıkarak borcun feri olduğuna kanaat getirmiştir. Bazı kararlarda ise Yargıtay, salt işlemi yapan tarafın gerçek kişi olmasından hareket ederek sözleşmenin BK m. 18 yorumu ile kefalet olduğuna hükmetmiştir41.
Ancak her durumda yorum faaliyetinin sonuçsuz kalması karşısında teminat sözleşmesini “kefalet” olarak nitelendirmemiz mümkün olmayabilir. Özellikle uluslararası işlemler ile alanında uzman kişiler arasında yapılan teminat taahhütlerinin “garanti sözleşmesi” niteliğinde sayılması gerekliliği doktrinde belirtilmektedir42.
Özellikle banka garantileri açısından verilen taahhüdün “hükmün onu kaleme alan aleyhine yorumlanması” sonucu garanti olarak nitelendirilmesi gerekebilir. Ancak bankanın teminat mektubu vermekteki amacı alacağı komisyondur ve genelde asıl sözleşme ile banka ilgilenmez43. Bu nedenle garanti lehine bir karine bankalar açısından da tercih edilebilir. Aynı esas uluslararası işlemler içinde geçerlidir. Zira garanti alan kuruluş asıl sözleşmeden kaynaklanan savunma imkânları ile oyalanmak istemez. Bu durum genellikle ilk talepte ödeme şartlı garanti alınması halinde ortaya çıkar44.



KAYNAKLAR
1) Kocayusufpaşaoğlu, Necip/Hatemi, Hüseyin/Serozan, Rona/Arpacı, Abdülkadir: Borçlar Hukuku Genel Bölüm, C.1, İstanbul, 2008
2) Oğuzman, Kemal/Öz, Turgut: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2005
3) Özen, Burak: Kefalet Sözleşmesi, İstanbul, 2008
4) Develioğlu, Murat: Kefalet Sözleşmesini Düzenleyen Hükümler Işıında Bağımsız Garanti Sözleşmeleri, İstanbul, 2009
5) Reisoğlu, Seza: Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Kefalet, Ankara, 1992
6) Barlas, Nami: Makalelerim, Kredi Kartı İlişkisinde Bankaya Karşı Verilen Kişisel Teminatın Niteliğinin Belirlenmesi, İstanbul, 2008
7) Serozan, Rona: Medeni Hukuk, Genel Bölüm, İstanbul, 2005
8) Wittgenstein, Ludwig: Tractatus Logico-Philosophicus, Çev. Aruoba, Oruç, İstanbul, 2005
9) Von Tuhr, Andreas: Borçlar Hukuku, C. 1-2, çev. Av. Edege, Cevat, Ankara, 1983
10) Kılıçoğlu, Ahmet: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Ankara, 2002
11) Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2001 ve 2003
12) Dural, Mustafa/ Sarı, Suat: Türk özel Hukuku, C. I, Temel Kavramlar ve Medeni Kanunun Başlangıç Hükümleri, İstanbul, 2004
13) Akman, Sermet: “Garantör” sıfatıyla Girişilen Taahhüdün Mahiyeti ve Bu Bağlamda Garanti ve Kefalet Sözleşmelerinin Birbirinden Ayıran Temel Kriterler, Prof. Dr. Hüseyin Ülgen’e Armağan, İstanbul, 2007
14) Olgaç, Senai: Kefalet, Ankara, 1978
15) Uygur, Turgut: Açıklamalı-İçtihatlı Borçlar Kanunu Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, Ankara, 2003
16) Aral, Fahrettin: Banka Teminat Mektuplarının Hukuki Niteliği ve Kefaletten Farkları, Prof. Dr. Fikret Eren’e Armağan, Ankara, 2006
17) Fountoulakis Christiana: İsviçre Hukukunda Kefilin Korunması, Banka ve Tüketici Hukuku Sorunları Sempozyumu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mukayeseli Hukuk Araştırma ve Uygulama Merkezi, Çev. Dehmen, Mine Tan, İstanbul, 2010
18) Birks, Peter, English Privet Law, vol. I, New York, 2000
19) Duncan , David Wiliam / Dixion, M. W., The Law of Real Property Mortgages, http://books.google.com.tr/books?id=YDGiKCe2IncC&printsec=frontcover#v=onepag e&q&f=false.




1 Kocayusufpaşaoğlu, Necip/Hatemi, Hüseyin/Serozan, Rona/Arpacı, Abdülkadir, Borçlar Hukuku Genel Bölüm, C.1, İstanbul, 2008, s. 331; Oğuzman, Kemal/Öz, Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2005, s. 150
2 BK m. 18/f.1: “Bir akdin şekil ve şartlarını tayininde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmıyarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır..”
3 Özen, Burak, Kefalet Sözleşmesi, İstanbul, 2008, s. 27
4 Oğuzman /Öz, s. 151;Kocayusufpaşaoğlu /Hatemi /Serozan /Arpacı, s. 333; Develioğlu, Murat, Kefalet Sözleşmesini Düzenleyen Hükümler Işıında Bağımsız Garanti Sözleşmeleri, İstanbul, 2009, s. 227.
5 Kocayusufpaşaoğlu /Hatemi /Serozan /Arpacı, s. 332
6 Kocayusufpaşaoğlu /Hatemi /Serozan /Arpacı, s. 333.
7 Kocayusufpaşaoğlu /Hatemi /Serozan /Arpacı, s. 333; Oğuzman /Öz, s. 151; Reisoğlu, Seza, Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Kefalet, Ankara, 1992, s. 34.
8 Develioğlu, s. 233.
9 Develioğlu, s. 233, dp. 890.
10 Özen, s. 29.
11 Reisoğlu, Seza, s. 81; Develioğlu, s. 228; Özen, s. 27; Barlas, Nami, Makalelerim, Kredi Kartı İlişkisinde Bankaya Karşı Verilen Kişisel Teminatın Niteliğinin Belirlenmesi, İstanbul, 2008, s. 152.
12 Birks, Peter, English Privet Law, vol. I, New York, 2000, N. 5.152; Develioğlu, s. 227, dp. 873; Barlas, s. 16, dp. 16.; Duncan , David Wiliam / Dixion, M. W., The Law of Real Property Mortgages, http://books.google.com.tr/books?id=YDGiKCe2IncC&printsec=frontcover#v=onepag e&q&f=false, s . 292,
13 Kuşkusuz bu durumun sebebi Türkçemizde “garanti” kelimesi ile İngilizcedeki “garanti” kelimesinin farklı anlamlarda kullanılması en önemli etkendir.
14 Develioğlu, s. 229, dp. 877’ de anılan yazar. Karşı: Serozan, Rona, Medeni Hukuk, Genel Bölüm, İstanbul, 2005, s. 265;Kocayusufpaşaoğlu /Hatemi /Serozan /Arpacı, s. 333. Kanaatimizce, sözleşmenin açık olması halinde yorum yapılmaması yönündeki görüşlere temel olan nokta: asli yorum unsurlarını, sözleşme dışı ya da yan yorum unsurlarından önce kullanma hususunda bir temenniden öteye gitmemektedir.
15 Wittgenstein, Ludwig, Tractatus Logico-Philosophicus, Çev. Aruoba, Oruç, İstanbul, 2005, s. 11.
16Von Tuhr, Andreas, Borçlar Hukuku, C. 1-2, çev. Av. Edege, Cevat, Ankara, 1983, s. 270; Kocayusufpaşaoğlu /Hatemi /Serozan /Arpacı, s. 334.
17 Yarg. 4. HD. 26.10.1978, E. 13113, K. 12134 (Kocayusufpaşaoğlu /Hatemi /Serozan /Arpacı, s. 334, Naklen); Oğuzman /Öz, s. 151; Kılıçoğlu, Ahmet, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Ankara, 2002, s. 156.
18 Birks: N. 5.154, pn. 510.
19 Duncan/Dixion, s. 292, dp. 7; Birks, dp. 506.
20 Kocayusufpaşaoğlu /Hatemi /Serozan /Arpacı, s. 334; Oğuzman /Öz, s. 152; Kılıçoğlu, s. 157.
21 Kocayusufpaşaoğlu /Hatemi /Serozan /Arpacı, s. 335.
22 Reisoğlu, Seza, s. 32.
23 Oğuzman /Öz, s. 151.
24 Barlas, s. 175.
25 Reisoğlu, Seza, s. 33.
26 Develioğlu, s. 235.
27 Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2001, s. 149; Dural, Mustafa/ Sarı, Suat, Türk özel Hukuku, C. I, Temel Kavramlar ve Medeni Kanunun Başlangıç Hükümleri, İstanbul, 2004, s. 188
28 Develioğlu, s. 230
29Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul, 2003, s. 430; Kocayusufpaşaoğlu /Hatemi /Serozan /Arpacı, s. 335; Oğuzman /Öz, s. 151.
30 Oğuzman /Öz, s. 152; Serozan, s. 267.
31 Von Tuhr, Andreas, s. 270; Serozan, s. 266.
32 Reisoğlu, Seza, s. 32
33 Kocayusufpaşaoğlu /Hatemi /Serozan /Arpacı, s. 335; Oğuzman /Öz, s. 152.
34 Özen, s 38; Akman, Sermet, “Garantör” sıfatıyla Girişilen Taahhüdün Mahiyeti ve Bu Bağlamda Garanti ve Kefalet Sözleşmelerinin Birbirinden Ayıran Temel Kriterler, Prof. Dr. Hüseyin Ülgen’e Armağan, İstanbul, 2007, s. 1675; Barlas, s. 172; Develioğlu, s. 275; Olgaç, Senai, Kefalet, Ankara, 1978, s. 13.
35 Kocayusufpaşaoğlu /Hatemi /Serozan /Arpacı, s. 332
36 Uygur, Turgut, Açıklamalı-İçtihatlı Borçlar Kanunu Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, Ankara, 2003, s. 9304.
37 Aral, Fahrettin, Banka Teminat Mektuplarının Hukuki Niteliği ve Kefaletten Farkları, Prof. Dr. Fikret Eren’e Armağan, Ankara, 2006, s. 145; Develioğlu, s. 277.
38Fountoulakis Christiana, İsviçre Hukukunda Kefilin Korunması, Banka ve Tüketici Hukuku Sorunları Sempozyumu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mukayeseli Hukuk Araştırma ve Uygulama Merkezi, Çev. Dehmen, Mine Tan,İstanbul, 2010, s. 309.
39 Develioğlu, s. 276.
40 Yarg. HGK 4.7.2001 tarih, E. 19-534, K. 583, (http://www.kazanci.com).Bu kararın eleştirisi için bakınız: Barlas: s. 183 vd.
41 Yarg. 11 HD. E. 2001/10654, K. 2002/506 sayılı karar: “Teminat veren kimsenin bu sözleşmeyi yapmakta menfaati olduğu belirlenmediği gibi bu husus davalı bankaca da ileri sürülüp kanıtlanmış değildir. Nihayet kişiye yönelik teminat verme amacı gerek sözleşme ve gerekse garanti sözleşmesinden açıkça anlaşılmaktadır. Zira verilen teminat kredi kartı sözleşmesinin müşterisi ve asıl borçlusu Birol isimli kişinin borçlarını karşılamaya yöneliktir. O halde, tüm ana kıstasların uygulanması sonucu davacının garanti sözleşmesi adı altındaki sözleşmenin amacı kefalete yöneliktir. BK m. 18 uyarınca davacının bu iradesinin kefalet amacına yönelik olduğunun kabulü gerekir. Hiçbir menfaati olmayan, ticari bir gaye gütmeyen, sadece dostane ilişkiler nedeniyle tüketime yönelik banka kredi kartı kullanmasına yönelik verilen teminatın amacına aykırı olarak yorumlanması yasaya aykırılık teşkil eder. Nitekim İsviçre federal mahkemesi de 17.11.1987 tarihinde verdiği bir kararda gerçek kişiler tarafından verilen garantilerin daha ziyade kefalet olarak görülmeleri gerektiğini ifade etmiştir.” (http://www.kazanci.com)
42 Barlas, s. 173; Aral, s. 143
43 Develioğlu, s. 280
44 Develioğlu, s. 282
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Kefalet Ve Bağımsız Garanti Sözleşmelerinin Genel Yorum Kuralları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Eser Rüzgar'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
13-03-2011 - 02:28
(4812 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 15 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 14 okuyucu (93%) makaleyi yararlı bulurken, 1 okuyucu (7%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
7267
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 21 saat 59 dakika 25 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,51 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 20924, Kelime Sayısı : 2575, Boyut : 20,43 Kb.
* 16 kez yazdırıldı.
* 8 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1324
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04420590 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.