Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Silahların Eşitliği İlkesi

Yazan : Yrd. Doç. Dr. Güneş Okuyucu Ergün [Yazarla İletişim]

Yazarın Notu
Bu makale, Legal Hukuk Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 131, Yıl: 2013'te yayınlanmıştır.

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARLARI IŞIĞINDA SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ İLKESİ

Yrd. Doç. Dr. Güneş OKUYUCU ERGÜN*

I. GİRİŞ

Ceza muhakemesi, esasen bir suç isnadı ile başlar. Sanığa isnat edilen fiilin suç olup olmadığı, suç ise sanığın suçlu olup olmadığı, sanık suçlu ise cezalandırılıp cezalandırılmayacağı ve cezalandırılacaksa cezasının ne olacağı belirlenir.1 Bunun için iddia makamı isnadı ortaya koyar; bu, ceza muhakemesinde tezi oluşturur. Savunma makamı isnada karşı savunmasını yapar; bu, ceza muhakemesinde antitezi oluşturur. Yargılama makamı da bu tez ve antitez arasındaki çatışmadan senteze, yani gerçeğe ulaşmaya çalışır. Tez-antitez-sentez şeklindeki ceza muhakemesi makamları arasında cereyan eden ceza muhakemesi diyalektiği, çelişmeyi oluşturur.2 Çelişme, muhakeme süjelerinden her birinin muhakemenin konusu ile ilgili değerlendirmelerini, delillerini tekrar düşünülmek üzere diğer süjelerin önüne koymasıdır.3 İşte bu çelişmeli yargılama, silahların eşitliği ilkesinin de önşartıdır. Zira, muhakeme süjelerinden birinin kendi kanaatini gerçek olarak diğerlerine dayattığı, delillerin ve değerlendirmelerin tartışılamadığı bir ortamda silahların eşitliğinden bahsetmek mümkün olmaz. Zaten böyle bir tartışmanın olmadığı, taraflardan birinin kendi düşüncesini diğerlerine dayattığı bir ortamda gerçek de bulunamaz. Gerçeğin ortaya çıkarılmasında hem bireyin hem de devletin ve toplumun menfaati vardır. Ancak bunun için iddia ve savunma makamları arasında bir dengenin sağlanması gerekir. Şöyle ki, savunma makamının, iddia makamı karşısında savunmasını yapabilmek ve gerçeğin bulunmasına hizmet edebilmek bakımından gerekli ve yeterli yetkilerle donatılması gerekir.4 İşte bu da silahların eşitliği ilkesini gündeme getirir.5
Her ne kadar ilke, "silahların eşitliği" olsa da burada kastedilen birebir aynı yetkiler değildir ve olamaz da.6 Çünkü makamlar ve görevler farklıdır ve dolayısıyla yetkilerinin farklı olması da kaçınılmazdır. İlkenin adı, ortaçağda şövalyelerin düellolarında silahların birebir aynı olması gerekliliğini ifade eden "silahların eşitliği" kuralından gelmektedir. Ancak bu ilke ceza muhakemesinde eşitliği değil, denkliği ifade etmektedir. Burada önemli olan bir tarafa tanınan yetkilere karşılık diğer tarafa da bazı yetkiler tanıyarak dengeyi sağlayabilmektir. Yani, savunma makamına savunma görevini, iddia makamının iddia görevini yerine getirdiği serbesti içinde yerine getirebilme imkânının sağlanması gerekir. Aksi halde, silahların eşitliği ilkesinin gerçekleştirilmediği yargılamalarda adalet sağlanamaz.7
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını incelediğimizde, AİHM'in de silahların eşitliği ilkesi ile çelişmeli yargı ilkesini birlikte değerlendirdiğini görüyoruz. Her ne kadar silahların eşitliği ilkesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (AİHS) ayrıca ve açıkça düzenlenmiş olmasa da AİHM özellikle adil yargılanma hakkına, yani m. 6'ya dayanarak söz konusu ilkeyi sıklıkla uygulamaktadır. Gerçekten de AİHM'in yerleşik kararları uyarınca, silahların eşitliği ilkesi, ceza yargılamalarının çelişmeli yapılmasına ilişkin temel hakkı da kapsayan geniş anlamda adil yargılamanın bir parçasıdır ve silahların eşitliği ilkesi ile çelişmeli yargı hakkı birlikte ele alınır.8

II. AİHM KARARLARINA GÖRE SİLAHLARIN EŞİTLİĞİ İLKESİNİN İHLAL EDİLDİĞİ BELLİ BAŞLI DURUMLAR

AİHM kararları incelendiğinde, silahların eşitliği ilkesini özellikle belli durumlarla bağlantılı olarak uyguladığı görüşmektedir.
1. İddia makamının sunduğu değerlendirme ve delillerin savunmaya bildirilmemesi
Bir ceza yargılamasında çelişmeli yargı hakkı, hem iddia makamına hem savunma makamına, karşı tarafın sunduğu değerlendirme ve delilleri bilme ve bunları tartışma imkanının verilmesini içerir. Bu imkan çok çeşitli şekillerde düzenlenebilir. Ancak nasıl bir yöntem seçilmiş olursa olsun, mutlaka taraflara karşı tarafın sunduğu delil ve değerlendirmelerden haberdar olma ve bunları tartışma imkanını gerçekten yaratmalıdır. Bu nedenle dezavantajlı bir durum yaratmayan yargısal bir durum dahi, eğer karşı tarafın sunduğu bütün değerlendirme ve delillerden haberdar olma ve bunları mahkemenin kararını etkileyebilecek şekilde tartışma imkanı sağlanmamışsa, hâlâ çelişmeli yargılama hakkını ihlal edebilir.9 Dolayısıyla, AİHM, eğer iddia makamı savunmanın bilgisi olmaksızın değerlendirme ve deliller sunuyorsa mahkemeye, iddia ve savunma makamları arasındaki eşitsizlikten kaynaklanan bunun ötesinde bir adaletsizlik aramaya gerek olmaksızın silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğine karar vermektedir.10
Ulusal hukuk, savcının mütalaalarının savunmaya bildirilmesini zorunlu kılmasa da, eğer savcı sanık aleyhine bir mütalaada bulunmuşsa, karar verilmeden önce savunmanın bunu bilmekte ve tartışmakta çıkarı vardır ve bunun kısıtlanması savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelir. Hatta savunmaya bildirilmeyen delil ve değerlendirmelerin niteliğine göre (örneğin savcının esas hakkında mütalaası, hakimin kararına gerekçe yaptığı bir delil ya da değerlendirme gibi) bunların bildirilmemesinin sanığa bir zarar vermiş olması, ihlalin varlığını kabul için şart değildir. Aynı şekilde, savunmanın daha önce kendisine bildirilen delil ve değerlendirmelere cevap vermiş olup olmaması da önem taşımaz. Karşı tarafın sunduğu bir delil veya değerlendirmeye cevap vermeye gerek olup olmadığını değerlendirmek münhasıran savunma makamına aittir. Bu nedenle, ilgili dokümanların karşı tarafa bildirilmesi yükümlülüğü mahkemenin üzerindedir. İşte tüm bunlara uyulmaması, silahların eşitliği ilkesi ve çelişmeli yargılama hakkının ihlalini oluşturur.11
AİHM, savcılığın soruşturma aşamasında ve dolayısıyla savunma makamının katılımı olmaksızın, yani çelişmeli usul dışında bilirkişi raporu almasının da silahların eşitliği ilkesini zedelediğine karar vermiştir. Söz konusu olayda, soruşturma aşamasında bilirkişi raporu alma hakkı sadece savcıya aittir ve savunmanın ulusal yasalar karşısında böyle bir hakkı yoktur. Teorik olarak, savunma, söz konusu bilirkişi raporunu reddedebilir ve mahkemeden yeni bir bilirkişi raporu isteyebilir. Ancak gerçekte, mahkemenin yeni bir bilirkişi görüşü istemesini sağlamak için, savunmanın mahkemeyi savcının aldığı bilirkişi raporunun yanlış ya da eksik olduğuna ikna etmesi gerekir. Savunmanın savcının isteği üzerine rapor veren bilirkişileri duruşmaya çağıramaması ve güvenilirliğini sorgulayamaması da başlı başına silahların eşitliğine aykırılık sayılmıştır.12
Bir bilirkişi görüşünü, başka bir bilirkişi yardımı olmaksızın reddetmek zordur. Dolayısıyla, savunmanın yeni bir bilirkişi raporu alınmasını isteme hakkı olması başlı başına yeterli değildir. Bu hakkın etkin bir şekilde gerçekleştirilebilmesi için, savunmanın da aynı şekilde kendi bilirkişi görüşünü sunma imkanının olması gerektiğine karar vermiştir.13
Hemen belirtmek gerekir ki tüm bu değerlendirme ve kurallar sadece ilk derece yargılamalarında değil, kanunyolu yargılamalarında ve tutuklamaların hukuka uygunluğunun denetlendiği yargılamalarda da geçerlidir.14
2. Delil sunma imkanının sınırlanması
AİHM, delil kurallarının, iç hukuk ile düzenleneceğini kabul eder. Genel kural olarak, önündeki delilleri ve savunma makamının sunmak istediği delillerin uygunluğunu değerlendirmek, ulusal mahkemelerin işidir. Özellikle, AİHS m. 6/3-d bendi, tanık çağırmanın uygunluğunu ulusal mahkemenin değerlendireceğini öngörür. Bununla beraber, AİHM, yargılamayı bir bütün olarak değerlendirmekte ve m. 6/1 anlamında adil olarak değerlendirilebilip değerlendirilemeyeceğini incelemektedir. AİHM'in delil kabul edilmesi bağlamında, silahların eşitliği ilkesine uyulup uyulmadığına özellikle dikkat ettiğini görüyoruz. Savunmaya, savunmasını ispatlamaya yönelik savunma makamını karşı taraf karşısında dezavantajlı duruma düşürmeyecek makul bir imkanın verilmesi adil bir yargılamanın temellerinden biridir.15 Bu nedenle, örneğin, her ne kadar tanık çağrılmasının gerekli ya da yararlı olup olmadığını belirlemek ulusal mahkemelerin görevine girse de, savunmanın istediği tanığın çağrılmaması, bazı istisnai hallerde AİHS m. 6'ya aykırılık oluşturabilir.16 Savunmaya, iddia karşısında dezavantajlı bir duruma düşmeksizin savını ispatlama imkanının sağlanıp sağlanmadığını ve yargılamanın adil bir biçimde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini belirleyebilmek için AİHM, sanığın mahkumiyetinin neye dayandığını inceler. Eğer sanığın mahkumiyet kararı bir varsayıma, örneğin belli bir saatte belli bir yerde bulunduğu varsayımına, dayanıyorsa silahların eşitliği ilkesi ve genel olarak adil yargılanma hakkı, sanığa bu karineyi etkili bir biçimde çürütmek için makul imkanların tanınmasını gerektirir.17
Her ne kadar AİHS m. 6 savunmanın, savcı ile aynı haklara sahip olmasını öngörmese de savunma da savcı ile aynı koşullarda delil araştırmak ve temin etmek imkanına sahip olmalıdır. Elbette burada "aynı koşullarda" ifadesi, birebir aynı haklara ve imkanlara sahip olacakları anlamına gelmez.18 Söz gelimi sanığa ya da müdafiine arama ve elkoyma hakkı tanınamaz. Ancak, 6/3e göre, savunma da etkin bir savunma yapma imkanına sahip olmalı, bu bağlamda örneğin tanık çağırabilmeli veya başka deliller sunabilmelidir.
3. Savunmasını hazırlama imkanının sınırlanması
Sanığa savunmasını hazırlaması, bütün savunma argümanlarını mahkemeye sunabilmesi ve muhakeme kararlarını etkileyebilmesi için uygun imkanlar, sınırlama olmaksızın sağlanmalıdır.
Bunun için her şeyden önce dava dosyasına erişim imkanı bulunmalıdır. Ancak dava dosyasına erişim, tek başına yeterli değildir. Dava dosyasını incelemek ve davaya hazırlanmak için gerekli sürenin ve diğer imkanların da sağlanması gerekir. Zira bazen dosyada yer alan belgeleri bir kez okumak yetmeyecektir. Bunlarla ilgili notlar almak, bunları yeniden okumak, başka belgelerle karşılaştırmak, varsa diğer avukatlarla tartışmak gerekebilir. İşte tüm bunları sağlamak için gerekli olanaklar sağlanmalıdır. Yeterli süre tanınmalı, fotokopi alma imkanı verilmeli, sanığa avukatıyla dosyayı başkaları olmaksızın inceleme ve tartışma imkanı verilmelidir.19
Savunmaya tanınan zamanın ve imkanların uygunluğu, her somut olayın koşullarına bakılarak belirlenir. Bazı durumlarda, avukatın dosyayı inceleme imkanının olması, sanığın dosyayı bizzat inceleme gerekliliğini bertaraf etmez. Nitekim, AİHM bazı kararlarında sanığın, dava başlamadan önce, dosyayı bizzat inceleyememesini AİHS m. 3'ün ihlali olduğuna karar vermiştir.20
4. Tutuklu sanıkla müdafiinin görüşmelerinin sınırlamaya tabi tutulması
Tutulu sanık ile avukatının rahatça görüşebilmesi, savunmalarını hazırlamak bakımından önemlidir. Aksi halde adil yargılanmadan ve silahların eşitliğinden bahsedilemez. Nitekim, tutuklu sanık avukatının müvekkili ile görüşebilmek için her seferinde (Rus) Federal Güvenlik Servisinden izin alması gereken olayda, her ne kadar Rus hükümeti, muhakeme boyunca, makul olmayan bir nedenle avukata söz konusu iznin verilmediğinin olmadığını belirtmesine rağmen, AİHM öyle olsa bile her bir görüşme için ayrı ayrı izin alma zorunluluğunun savunma bakımından zaman ve efor kaybına neden olduğuna ve dolayısıyla savunma haklarının kullanılmasını zorlaştırdığına karar vermiştir. AİHM bu düzenlemenin savunmayı savcılığa bağımlı ve tabi kıldığı için, silahların eşitliği ilkesine zarar verdiğine karar vermiştir.21
Gerçekten de tutuklu sanığın avukatıyla görüşmelerinin sayısının ve süresinin sınırlanması, savunmasını hazırlamak ve savcının iddialarını anlamak bakımından avukat yardımından yararlanmasını engelleyecek nitelikte ise, ihlal oluşturur.
5. Müdafi ile müvekkili arasındaki yazışmaların denetlenmesi
AİHM, müdafi ile tutuklu sanığın birbirlerine belge alışverişinde bulunabilmek için tutukevi idaresinden izin alması gerekmesini veya aralarındaki yazışmaların, mektupların okunmasını, silahların eşitliği ilkesine aykırılık olarak değerlendirmektedir. AİHM'e göre hapisteki bir kişi ile avukatı ile olan yazışmaları özeldir ve ancak istisnai durumlarda, cezaevi idaresinin söz konusu özel niteliğin kötüye kullanıldığına inanmak için makul gerekçelerinin olduğu ve söz konusu yazışmaların cezaevi güvenliğini ya da başkalarının güvenliğini tehlikeye attığı ya da bir şekilde suç teşkil ettiği durumlarda mümkün olabileceğini kabul etmektedir. İşte bu nedenle, cezaevini idare eden makamın aynı zamanda sanığın davasını yürüten savcılık olduğu bir olayda, sanık ile müdafiinin yazışmalarının rutin olarak okunmasının savunmayı iddia makamı karşısında dezavantajlı bir konuma soktuğu ve bu nedenle silahların eşitliği ilkesini zedelediğine karar vermiştir.22
6. Tutuklama kararlarına karşı getirilen kanun yollarında söz konusu ilkenin ihlal edilmesi
Her ne kadar AİHS m. 5/4 taraf devletlere, tutuklama kararlarına karşı ikinci bir başvuru yolu getirme yükümlülüğü yüklemese de eğer bir taraf devlet böyle bir yolu öngörmüşse, kural olarak bu kanun yolunda da savunmaya ilk derece yargılamasındaki garantileri tanımalıdır. Bu kanun yolu yargılaması da çelişmeli olmalı ve iddia ve savunma makamları arasında silahların eşitliğini sağlamalıdır. Aksi halde AİHS m. 5/4 ihlal edilmiş olur.23
7. Delilin kabul edilebilirliği ve savunmadan gizlenen bilgi ve delil
Bir delilin kabul edilebilir olup olmadığını araştırırken, bununla ilgili bilginin savunmadan gizlenmesi, silahların eşitliği ilkesine aykırılık oluşturur. Nitekim, AİHM'in 2004 yılında verdiği Edwards ve Lewis v. Birleşik Krallık kararına konu olayda, İngiltere’de gerçekleştirilen gizli bir uyuşturucu operasyonu sonucu yakalanan sanıklar, polis tarafından tuzağa düşürüldüklerini ve bu nedenle ilgili delilin reddedilmesi gerektiğini iddia etmelerine rağmen mahkeme, kamu yararı nedeniyle, söz konusu delilin sanıklara gösterilmesini reddetmiştir. İngiltere’de bu tip deliller savunmadan gizlenirken savcı bu delilleri görebilmektedir. AİHM söz konusu durumu silahların eşitliği ilkesine ve çelişmeli yargılama hakkına ve dolayısıyla m. 6/1'e aykırı bulmuştur.24
8. Devlet sırrı gerekçesi ile getirilen sınırlamalar
AİHM, belirli hallerde devlet güvenliği gerekçeleriyle devlet sırları ile ilgili davalar için bazı usuli sınırlamalar getirilebileceğini kabul etmektedir. Ancak, devlet güvenliğinin söz konusu olduğu hallerde dahi, demokratik bir toplumda hukukilik ve hukuk devleti ilkesi, adil yargılanma gibi temel hakları etkileyen bu tip önlemlerin hukuki bir temeli olmalı ve gerçekten koruma işlevini gerçekleştirmeye uygun olmalıdır.25 Örneğin, devlet sırrı nedeniyle dosyanın tamamının değil, ancak devlet sırrı teşkil eden belgenin gizlenmesi, esasa ilişkin kısımların özetlenmesi yoluna gidilebilir.26

III. SONUÇ:

Her ne kadar silahların eşitliği, sofistike bir hukuk meselesi gibi görünse de aslında biraz da toplumsal ve bireysel alışkanlık meselesidir. Bir kültür meselesidir. Karşılıklı tartışmaya, ikna etmeye ve ikna edilmeye açık olma kültürünün yerleşmiş olup olmaması ile ilgilidir. Karşıdakini dinleme, söyleyeceklerini önemseme ve bunun sonucunda gerekirse kendi fikrini değiştirebilme davranışı, toplumda yerleşmemişse bunun yargılama esnasında mucizevi bir şekilde ortaya çıkması beklenemez. Karşı tarafın ortaya koyacağı hiçbir söz, düşünce ve delile itibar etmemek üzere koltuğa oturan, yanına savunma karşısında daha üstün yetki ve serbestilerle donatılmış savcıyı alan bir yargıçla gerçekleştirilen yargılamada silahların eşitliği, çelişme ve dolayısıyla adil yargılanma olmaz. Böyle bir durumda, yargılamadan çok, sadece birinin eline silah verip diğerini haklaması izlenen bir gladyatör dövüşü söz konusu olabilir.

DİPNOTLAR

* Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı.
1 TOROSLU/FEYZİOĞLU: Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara 2013, s. 20-21; ŞAHİN, Cumhur, Ceza Muhakemesi Hukuku 1, Ankara 2013, s. 30-31.
2 KUNTER, Nurullah/YENİSEY, Feridun/NUHOĞLU, Ayşe, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul 2008, s.53-55.
3 TOROSLU/FEYZİOĞLU: Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara 2013, s. 21.
4 GÖLCÜKLÜ, Feyyaz, Avrupa İnsan Hakları Divanı İçtihadına Göre Doğru Yargılama Ve Kanıtların Değerlendirilmesi. İHMD, C.2, S.2, s. 4, (ss. 2-10)
5 CENTEL, Nur/ZAFER, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, İstanbul 2013, s. 199.
6 ÖZTÜRK, Bahri/TEZCAN, Durmuş/ERDEM, Mustafa Ruhan/SIRMA, Özge/KIRIT, Yasemin F. Saygılar/ÖZAYDIN, Özdem/AKCAN, Esra Alan/ERDEM, Efser, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara 2012, s. 125; ÖZBEK, Veli Özer/KANBUR, Nihat/DOĞAN, Koray/ BACAKSIZ Pınar/TEPE, İlker, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara 2012, s. 58.
7 ÜNVER, Yener/HAKERİ, Hakan, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara 2011, s. 17.
8 Abdugadirov v. Azerbeycan, 24510/06, 20 Haziran 2013, para. 37; Brandstetter v. Avusturya, 11170/84; 12876/87; 13468/87, 28 Ağustos 1991, para. 67.
9 Brandstetter v. Avusturya, 13468/87, 28 Ağustos 1991, para. 66-67; Zahirovic v. Hırvatistan, 58590/11, 25 Nisan 2013, para. 42-43.
10 Zahirovic v. Hırvatistan, 58590/11, 25 Nisan 2013, para. 42-43.
11 Zahirovic v. Hırvatistan, 58590/11, 25 Nisan 2013, para. 43 ve 48; Nideröst-Huber v. İsviçre, 18990/91, 18 Şubat 1997, para. 29; Milatová ve diğerleri v. Çek Cumhuriyeti, 61811/00, 21 Haziran 2005, para. 65.
12 Khodorkovskiy ve Lebedev v. Rusya, 11082/06 ve 13772/05, 25 Temmuz 2013, para. 729-730.
13 Khodorkovskiy ve Lebedev v. Rusya, 11082/06 ve 13772/05, 25 Temmuz 2013, para. 731.
14 Örn. Nikolova v. Bulgaristan, 31195/96, 25 Mart 1999, para 58; Botmeh ve Alami v. Birleşik Krallık, 15187/03, 7 Haziran 2007, para. 42; Ilijkov v. Bulgaristan, 33977/96, 26 Temmuz 2001, para. 103; Wynen v. Belçika, 32576/96, 5 Kasım 2002; Rowe ve Davis v. Birleşik Krallık, 28901/95, 16 Şubat 2000; Lamy v. Belçika, 10444/83, 30 Mart 1989; Nikolova v. Bulgaristan, 31195/96, 25 Mart 1999.
15 Sardon Alvira v. İspanya, 46090/10, 24 Eylül 2013, para. 51.
16 Iljazi v. Makedonya, 56539/08, 3 Ekim 2013, para. 40; Bönisch v. Austria, 8658/79, 6 Mayıs 1985, para. 33.
17 Kasparov ve diğerleri v. Rusya, 21613/07, 3 Ekim 2013, para. 63.
18 Khodorkovskiy ve Lebedev v. Rusya, 11082/06 ve 13772/05, 25 Temmuz 2013, para. 728.
19 Foucher v. Fransa, 22209/93, 18 Mart 1997, para. 36; Khodorkovskiy ve Lebedev v. Rusya, 11082/06 ve 13772/05, 25 Temmuz 2013, para. 582; Moiseyev v. Rusya, 62936/00, 9 Ekim 2008, para. 217.
20 Khodorkovskiy ve Lebedev v. Rusya, 11082/06 ve 13772/05, 25 Temmuz 2013, para. 580.
21 Moiseyev v. Rusya, 62936/00, 9 Ekim 2008, para. 205.
22 Moiseyev v. Rusya, 62936/00, 9 Ekim 2008, para. 210-211.
23 Ilijkov v. Bulgaristan, 33977/96, 26 Temmuz 2001, para. 103.
24 Edwards ve Lewis v. Birleşik Krallık, 39647/98, 40461/98, 27 Ekim 2004, para. 46.
25 Moiseyev v. Rusya, 62936/00, 9 Ekim 2008, para. 216.
26 Botmeh ve Alami v. Birleşik Krallık, 15187/03, 7 Haziran 2007, para. 43.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Silahların Eşitliği İlkesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Yrd. Doç. Dr. Güneş Okuyucu Ergün'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
06-12-2013 - 01:24
(3796 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 3 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 3 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
7469
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 3 saat 1 dakika 16 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,97 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 18778, Kelime Sayısı : 2344, Boyut : 18,34 Kb.
* 2 kez yazdırıldı.
* 1 kez arkadaşa gönderildi.
* 1 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1731
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03946400 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.