Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Ticari Hükümlerle Yasaklanmış İşlemler İle Mal Ve Hizmet Tedarikinde Geç Ödemenin Sonuçları

Yazan : Ahmet Ali Ünaldı [Yazarla İletişim]
AVUKAT

Makale Özeti
Yeni TTK.m.1530 un değerlendirmesi
Yazarın Notu
31.05.2012 Tarihinde tamamlamış olduğum bir incelememdir

TİCARİ HÜKÜMLERLE YASAKLANMIŞ İŞLEMLER İLE MAL VE HİZMET TEDARİKİNDE GEÇ ÖDEMENİN SONUÇLARI

MADDE 1530- (1) Aksine bir hüküm bulunmadığı takdirde, ticari hükümlerle yasaklanmış işlemler ve şartlar batıldır. Ancak, sözleşme uyarınca yerine getirilmesi gereken edimler için kanunun veya yetkili makamların koymuş olduğu en yüksek sınırı aşan sözleşmeler en yüksek sınır üzerinden yapılmış sayılır; sınırı aşan edimler hata ile yerine getirilmiş olmasa bile, geri alınır. Bu sınırlarda, Türk Borçlar Kanununun 27 nci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesi uygulanmaz.
(2) Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.
(3) Mütemerrit borçlunun alacaklısı sözleşmede öngörülen tarihten ya da ödeme süresinin sonunu takip eden günden itibaren, şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır.
(4) Sözleşmede ödeme günü veya süresi belirtilmemişse veya belirtilen süre beşinci fıkraya aykırı ise, borçlu aşağıdaki sürelerin sonunda ihtara gerek kalmaksızın mütemerrit sayılır ve alacaklı faize hak kazanır:
a) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
b) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma tarihi belirsizse mal veya hizmetin teslim alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
c) Borçlu faturayı veya eş değer ödeme talebini mal veya hizmetin tesliminden önce almışsa, mal veya hizmetin teslim tarihini takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
d) Kanunda veya sözleşmede, mal veya hizmetin kabul veya gözden geçirme usulünün öngörüldüğü hâllerde, borçlu, faturayı veya eş değer ödeme talebini, kabul veya gözden geçirmenin gerçekleştiği tarihte veya bu tarihten daha önce almışsa, bu tarihten sonraki otuz günlük sürenin sonunda; şu kadar ki, kabul veya gözden geçirme için sözleşmede öngörülen süre, mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz günü aşıyor ve bu durum alacaklının aleyhine ağır bir haksızlık oluşturuyorsa, kabul veya gözden geçirme süresi mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz gün olarak kabul edilir.
(5) Sözleşmede öngörülen ödeme süresi, faturanın veya eş değer ödeme talebinin veya mal veya hizmetin alındığı veya mal veya hizmetin gözden geçirme ve kabul usulünün tamamlandığı tarihten itibaren en fazla altmış gün olabilir. Şu kadar ki, alacaklı aleyhine ağır bir haksız durum yaratmamak koşuluyla ve açıkça anlaşmak suretiyle taraflar daha uzun bir süre öngörebilirler. Ancak alacaklının küçük yahut orta ölçekli işletme (KOBİ) veya tarımsal ya da hayvansal üretici olduğu veya borçlunun büyük ölçekli işletme sıfatını taşıdığı hâllerde, ödeme süresi, altmış günü aşamaz.
(6) Gecikme faizi ödenmeyeceğini veya ağır derecede haksız sayılabilecek kadar az faiz ödeneceğini, alacaklının geç ödeme dolayısıyla uğrayacağı zarardan borçlunun sorumlu olmayacağını veya sınırlı bir şekilde sorumlu tutulabileceğini öngören sözleşme hükümleri geçerizdir. Geçersizlik durumunda yedinci fıkra uygulanır.
(7) Bu madde hükümleri uyarınca alacaklıya yapılan geç ödemelere ilişkin temerrüt faiz oranının sözleşmede öngörülmediği veya ilgili hükümlerin geçersiz olduğu hâllerde uygulanacak faiz oranını ve alacağın tahsili masrafları için talep edilebilecek asgari giderim tutarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası her yıl ocak ayında ilan eder. Faiz oranı, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda öngörülen ticari işlere uygulanacak gecikme faizi oranından en az yüzde sekiz fazla olmalıdır.
(8) Mal veya hizmet bedelinin taksitle ödenmesinin öngörüldüğü durumlarda, bu maddenin ödeme sürelerini düzenleyen hükümleri birinci taksit bakımından 23uygulanır. Her bir taksit tutarının ödenmeyen kısmı yedinci fıkrada öngörülen oranda gecikme faizine tabidir. Alacaklının küçük veya orta ölçekli işletme veya tarımsal veya hayvansal üretici olup borçlunun büyük ölçekli işletme olduğu hâllerde taksitle ödemeyi öngören sözleşme hükümleri geçersizdir.


TİCARİ HÜKÜMLERLE YASAK İŞLEMLER


a-) Genel Olarak

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 1530/1 maddesi ile 6762 sayılı Kanunun 1466 ncı maddesinde öngörülen, ticarî hükümlerde belirlenen sınırların aşılması halinde, yapılan sözleşmelerin tamamının geçersiz kılınması yerine, sınırın aşıldığı tutar veya kısımla ilgili kısmî geçersizlik kavramını korumuştur. Kanun koyucu fıkra hükmünde sadece ticari hükümlerin getirmiş olduğu yasaklar ve sınırları düzenleme yapmıştır. Ticari hükümler en başta 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri ile yine bu kanunun 1. maddesinin 1. fıkrasının ikinci tümcesinde belirilen hükümleri ifade etmektedir. Belirtilen tümceyle bir ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve fiillere ilişkin diğer kanunlarda yazılı özel hükümler, ticari hükümler kapsamına alınmıştır. Ancak ticari işletmeyi ilgilendiren işlem ve fiillere ilişkin diğer kanunlarda yer alan sadece özel hükümler ticari hüküm sayılacaktır.
b-) Kısmi geçersizliğin sözleşmeye anlamsız kılacağının iddia edilememesi
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 1530 maddesi birinci fıkranın son hükmünde ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 27. maddesinin 2. fıkrası son hükmünde ki kısmi geçersizliğin sözleşmeyi anlamsız kılacağı hallerde sözleşmenin tamamını geçersiz kılacağı hükmünün uygulama alanına girmeyeceğini düzenleyerek kamu düzenine ilişkin bu hükmünde kuşkuya yer bırakmamıştır. Türk borç ilişkilerini düzenleyen temel kanun hiç kuşkusuz 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu olması sebebiyle kanun koyucu karışıklığa yer vermemek için ve ticaretin kendi niteliğinden kaynaklanan durumları göz önüne alarak TBK’ nın 27/2 maddesinden ayrılma gerektiğini düşünmüştür. Zira aslında ticari hükümlerle getirilen yasaklar, Türk ticaret hayatında yasakların uygulama alanı bulduğu ticari ilişkilerde ancak getirilen yasaklar ölçüsünde izin verileceğini düzenlemektedir. Başka bir anlatımla kanun koyucu getirilen yasakların izin verdiği çerçevede kalınarak sözleşme yapılacağını düzenlemiştir. Dolayısı ile getirilen yasakları aşan sözleşmeler evleviyetle kanuna aykırı olacaktır. Burada aslında kanun kanuna aykırı sözleşmeleri bir nevi uyarlamış ve geçerliliğini şartlara bağlayarak korumuştur. Kanun bu düzenlemesi ile kısmi geçersizliğin sözleşmeyi anlamsız kılacağından bahisli sözleşmenin küllen geçersiz olduğunun iddia edilemeyeceğini açıkça düzenlemiştir.
c-) Sebepsiz Zenginleşme ile Olan İlişki
6102 s. TTK.m.1530/1 hükmüne aykırılık bulunması halinde aşan kısmın 6098 s. TBK ’nın 77 vd. maddelerine göre sebepsiz zenginleşme davasıyla istenileceğini göz önünde tutarak 6098 s. TBK.m.78/1 yer alan “Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir” hükmünden ayrılmıştır. Kanun sınırı aşan edimler hata ile yerine getirilmiş olmasa bile, geri alınır’ demek sureti ile ticari hükümlerle yasak edilmiş sınırı aşan edimlerin hata ile yerine getirilmemiş olması halinde bile istenebileceğini kabul etmiştir. Sebepsiz zenginleşmenin görünümlerinden biri de geçersiz sözleşmelere dayanarak sebepsiz zenginleşme borçlusunun, sebepsiz zenginleşme alacaklısına karşı zenginleşmesidir. İşte kanun sebepsiz zenginleşme alacaklısının hatası olsa bile ticari hükümlerin yasakladığı ve geçersiz kıldığı sözleşmeden kaynaklanan alacağının korunmasını düzenlemiştir. Sebepsiz zenginleşme alacaklısı sözleşmenin geçersiz olduğunu bile bile edimini yerine getirmiş olsa bile TTK ‘nın bu hükmü aracılığı ile sebepsiz zenginleşme davası açabilecektir.
Sonuç olarak bu fıkra kuralının uygulanması için kanunda aksine bir hüküm olmaması gerekmektedir. Zira aksine bir hüküm varsa aksine hüküm uygulama alanı bulacaktır. 6102 s TTK.m.1530/4’ te bu duruma güzel bir örnek vardır ve yâri geldiğinde açıklanacaktır.

TİCARİ İLİŞKİLERDE TEMERÜT
a-) Ticari İşletme İşleten Olması
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 1530 maddesi 2. fıkrası ise, ticari sözleşmelerde ödeme günü veya ödeme süresinin belirtilmiş olması halinde, ticari sözleşmeyi açıkça belirtmemiş olsa da kesin süreli sözleşme olarak kabul etmiş ve süre sonunda ihtara gerek olmaksızın edimini yerine getirmemiş borçlunun mütemerrit olacağını öngörmüştür. Fıkra hükmünde ticari işletmeler arasında ki mal ve hizmet tedarikine ilişkin sözleşmeler de ihtarın gerekmeyeceğini belirterek, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 19. maddesi 2. fıkrasındaki ticari iş karinesinin geçerli olmayacağını belirtmek istemiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 19 da bir taraf için ticari iş sayılan sözleşmelerin, kanunda aksine hüküm bulunmaması halinde karşı taraf için de ticari sözleşme sayılacağını düzenlemektedir. 6102 s. TTK.m.1530/2 ’ de ticari işletmeler arasında ki mal ve hizmet alımına ilişkin demek sureti ile sadece tacirler, kamu tüzel kişileri ve kamuya yararlı dernek ve vakıflar arasında ki temerrüt durumunu düzenlemiştir. Zira 6102 s. TTK.m.12/1’ de “ Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denilir” demekle gerçek kişi taciri tanımlamıştır. 6102 s. TTK.m.16’ da tüzel kişi tacirler “Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” denilerek tüzel kişi tacirler belirtilmiştir. Aynı maddenin 2. fıkrası ise tacir olmayanları belirtmiştir “Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar”.
6102 s. TTK.m.1530/2 vd. hükümlerinde bir ticari işletmeyi işleten yukarıda belirtilen tacir, kamu tüzel kişileri ve kamuya yararlı dernek ve vakıfların mal ve hizmet tedariki amacıyla yine ancak kendi araların da ki yani bir tacirin diğer tacir veya kamu tüzel kişileri ve kamuya yararlı dernek ve vakıflarla yapmış oldukları sözleşmeler de ki temerrüt durumunu düzenlemiştir. Burada belirtmek gerekir ki gerçekte tacir olmasa da 6102 s. TTK.m.16/2,3 gereğince tacir sayılanlar ve tacir gibi sorumlu olanlarda 6102 s. TTK.m.1530/2 vd. maddeleri kapsamında kalmaktadır.
Açıklananlardan anlaşılacağı üzere belirtilen kapsama girmeyen kimselerin kendi arasında veya yukarıda belirtilen kimselerle yapmış olduğu mal ve hizmet tedariki öngören sözleşmeler 6102 s. TTK.m.1530/2 vd. hükümleri kapsamına girmeyecektir. Örnek vermek gerekirse; iki şirket arasında mal ve/veya hizmet alım sözleşmesi yapılması ve bir tarafında sözleşmede ki edimini yerine getirip diğerinin getirmemesi halinde sözleşmede öngörülen ödeme gününde ya da ödeme süresi sonunda edimini ifa etmeyen ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşecektir. Ancak sözleşme yanlarından birinin şirket olması diğerini ise esnaf işletmesi olması halinde ise bu madde hükmü uygulama alanı bulmayacaktır. Esnaf işletmesinin üzerine düşen edimi ifa etmemesi halinde 6098 s. TBK da öngörülen temerrüde ilişkin hükümler uygulama alanı bulacaktır.
b-) Ödeme Süresi veya İfa Tarihi
6102 s. TTK.m.1530/2’ nin uygulama alanı bulabilmesi için mal ve hizmet tedarikine ilişkin sözleşme yapan sözleşmeci taraflar, sözleşmede ödeme süresi veya ifa tarihi belirlemiş olması gerekmektedir. Burada ifa tarihi olarak belirli bir tarih yani vade öngörülmüş olması veya ödeme süresi mesela mal ve hizmet tedarikinden itibaren bir ay gibi belirlenebilecek bir günün varlığı gerekmektedir.
c-) Borçlunun Borcunu Ödememesi
Temerrüdün klasik şartlarından olan bir tarafın edimini yerine getirmemesi şartı 6102 s. TTK.m.1530/2 uygulamasında farklı bir görünüm arz etmektedir. Zira kanun “Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen” demek sürati ile uygulama alanının mal ve hizmet tedariki sunulan kimsenin ödeme süresi veya ifa tarihinde borcunu yerine getirmemiş olması olarak sınırlamaktadır. Başka bir anlatımla ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki öngörülen bir sözleşme olmasına rağmen mal ve hizmet sunan kimsenin borcunu ifa tarihinde veya öngörülen günde yapmaması halinde 6102 s TTK.m.1530/2 vd. uygulama alana bulamayacaktır. Belirtilen bu son halde 6098 s. TBK da öngörülen genel hükümler uygulanacaktır.
d-) İhtarın Gerekmemesi
6102 s TTK.m.1530/2 de son olarak ihtarın gerekli olmadığını belirtmiştir. Kanunun bu hükme eleştiriye açık bir maddedir. Zira gerek 6098 s. TBK da gerekse 818 sayılı Borçlar Kanunda yer alan ve genel hüküm niteliğinde ki temerrüde ilişkin hükümlerde, ifa tarihi veya ödeme süresi öngörülen sözleşmelerde temerrüde düşme şartları arasında ihtar öngörülmemektedir. Kanaatimizce 6102 s TTK.m.1530/4 vd. hükümlerle bağlantıyı kurma ve o düzenlemelere zemin hazırlama çabası ile kanun koyucu bu hükme yer vermiştir.
İhtarın gerekli olduğu hallere değinmek gerekirse 6098 s TBK.m.117/1’ de “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.” denilerek ihtarın temerrüt için gerekliliğini değinmiştir. Yine aynı maddesin 2. fıkrasında ise ihtarın gerekli olmadığı durumları düzenlemiştir. Hükme göre “Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; … borçlu temerrüde düşmüş olur”. O halde ihtarın gerekli olduğu halleri tespit etmekte fayda vardır. Hükümleri birlikte değerlendirildiğinde temerrüt için muaccel bir borç gerekmekte ancak bu muaccel borç sözleşmede belirtilmemiş veya belirleme için sözleşmeci taraflardan birine yetki verilmemiş olması gerekmektedir. Bu bilgiden olarak muacceliyeti belirlemek lazımdır. 6098 s TBK.m.90’ da “İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur.” denilerek muaccel borç tarif edilmiştir. Kendi tarifimizi vermek gerekirse taraflarca kararlaştırılan ifa tarihinin varlığı halinde kararlaştırılan tarih, kararlaştırma yok ise borcun doğum anı muacceliyet tarihidir. Toparlarsak taraflarca kararlaştırılan ifa günü yoksa borç doğum anında muacceldir. Bu halde borçlunun temerrüde düşürülmesi için alacaklının ihtarı gerekmektedir. Nihayetinde 6102 s TTK.m.1530/2 ve 6098 s TBK.m.117/2 aynı hali düzenlemekten ileri gitmemektedir. 6102 s TTK.m.1530/2 olmasaydı dahi mal ve hizmet tedarikine ilişkin sözleşmelerde mal ve hizmet sunulup ancak mal ve hizmet alacaklısının borcunu ifa etmemesi durumunda sözleşmede ödeme süresi veya ödeme günü var oldukça borçlu ihtara gerek olmaksızın mütemerrit olacaktır. Zira 6098 s TBK.m.117/2 hükmü genel hükümdür.
e-) Faiz İsteme Hakkı
6102 s TTK.m.1530/3’ te mal ve hizmet tedariki sunulan, para borçlusu kimse mütemerrit olduğunda mal ve hizmet tedariki borçlusu, sözleşmede şart edilmiş olmasa bile faiz talep hakkının varlığını düzenlemiştir. Sözleşmede faize ilişkin herhangi bir hüküm yoksa dahi faiz istenebilecektir. Ticari işletmelerin mal ve hizmet tedarikine ilişkin sözleşme yapan ancak mal ve hizmetin sunulmasına rağmen borcunu ifa etmeyen sözleşmeci taraf, ödeme gününde veya ödeme süresinde ödemezse sözleşmede faiz öngörülmemiş olsa da faiz ödemek zorunda kalabilecektir. Buradaki faiz hiç kuşkusuz temerrüt faizidir.
f-) Ödeme Süresi veya İfa Gününün Kararlaştırılmadığı Sözleşmelerde Temerrüt
Kanun koyucu, 6102 s TTK.m.1530/4’ te mal ve hizmet tedariki amacıyla ticari işletmeler arasında yapılan sözleşmelerde ödeme süresi veya ifa tarihinin öngörülmemiş olması halini göz önüne alarak tamamlayıcı bir kural sevk etmiştir. Kanun bu tamamlayıcı hükümle mal ve hizmet tedariki sunulan kimsenin, sözleşmede hüküm bulunmasa da alacaklının ihtarına gerek kalmadan temerrüde düşeceği anı tespit etmiştir. Burada da borçlunun temerrüdü için alacaklının ihtarı gerekmemektedir. Kanunun öngördüğü durumların gerçekleşmesi halinde borçlu kendiliğinden mütemerrit olacaktır. Hüküm;
“a) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin borçlu tarafından alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
b) Faturanın veya eş değer ödeme talebinin alınma tarihi belirsizse mal veya hizmetin teslim alınmasını takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
c) Borçlu faturayı veya eş değer ödeme talebini mal veya hizmetin tesliminden önce almışsa, mal veya hizmetin teslim tarihini takip eden otuz günlük sürenin sonunda.
d) Kanunda veya sözleşmede, mal veya hizmetin kabul veya gözden geçirme usulünün öngörüldüğü hâllerde, borçlu, faturayı veya eş değer ödeme talebini, kabul veya gözden geçirmenin gerçekleştiği tarihte veya bu tarihten daha önce almışsa, bu tarihten sonraki otuz günlük sürenin sonunda; şu kadar ki, kabul veya gözden geçirme için sözleşmede öngörülen süre, mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz günü aşıyor ve bu durum alacaklının aleyhine ağır bir haksızlık oluşturuyorsa, kabul veya gözden geçirme süresi mal veya hizmetin alınmasından itibaren otuz gün olarak kabul edilir.” şeklindedir.
Önemle belirtmek gerekir ki bu hüküm mal ve hizmet tedarikine ilişkin sözleşmelerde ödeme süresi ve ödeme tarihinin kararlaştırılmadığı hallerde uygulanacağı gibi kararlaştırılan ödeme süresi veya tarihinin 6102 s TTK.m.1530/5 deki –bir sonraki fıkra – hükmüne aykırı olarak kararlaştırılması halinde de uygulama alanı bulacaktır. Zira bir sonra ki fıkra hükmü ticari hükümdür ve sözleşmeye sınırlar yasaklar getirmektedir. Yasaklar getiren hükümlerde bu maddenin 1.fıkrası gereğince duruma göre batıl veya kanunun öngördüğü üst sınırdan yapılmış sayılacaktır. Sonraki hükmün açıklanması sırasında ayrıntısı ile durum gözler önüne serilecektir.
g-) Ödeme Süresinin Üst Sınırı
Kural olarak, kanun ödeme süresi veya tarihinin taraflarca kararlaştıracağını kabul etmiştir. 6102 s TTK’ nın 1530. maddesinin 2.fıkra hükmü bizi bu sonuca götürmektedir. Hükümde tarafların kararlaştırdığı ödeme süresi ve gününde borçlunun borcunu yerine getirmemesi halinde ihtara gerek olmaksızın mütemerrit olacağını düzenlemektedir. Kural bu olmakla birlikte kanun koyucu gerek ticaret hayatındaki süratin gerekse mal ve hizmet sunan ticari işletmeleri korumak amacıyla sınırlamalar getirmektedir. Kanun maksimum 60 günlük ödeme süresi öngörmüştür. Ancak bu süre, duruma göre faturanın veya eş değer ödeme talebinin veya mal veya hizmetin alındığı veya mal veya hizmetin gözden geçirme ve kabul usulünün tamamlandığı tarihten itibaren başlayacaktır. Belirtilen tarihlerden itibaren maksimum 60 günlük bir süre sözleşmeci taraflar tarafından öngörülecektir.
Altmış günlük sürenin aşılmış olması halinde iki durum söz konusudur. Şöyle ki, fıkranın devam eden hükmünde “alacaklı aleyhine ağır bir haksız durum yaratmamak koşuluyla ve açıkça anlaşmak suretiyle taraflar daha uzun bir süre öngörebilirler.” demek sureti ile 60 günlük sürenin aşılabileceği belirtilmektedir. Ama bu istisnai durum iki şartın birlikte varlığına bağlıdır; alacaklı aleyhine ağır bir haksız durum yaratmayacak ve de taraflar açıkça anlaşmış olacaklar. Kural olarak bu iki şartın birlikte gerçekleşmesi halinde 60 günlük süre aşılabilecektir.
Bu kuralın önemli bir istisnası vardır ki oda sözleşmeci tarafların niteliğine göre değişmektedir. 6102 s TTK.m.1530/5’ in son hükmüne göre “alacaklının küçük yahut orta ölçekli işletme (KOBİ) veya tarımsal ya da hayvansal üretici olduğu veya borçlunun büyük ölçekli işletme sıfatını taşıdığı hâllerde, ödeme süresi, altmış günü aşamaz.” Kanun kural olarak KOBİ ve tarımsal ve hayvansal üretici olan alacaklının (sözleşme gereğince mal ve hizmet sunan işletmeler olunduğu durumda) korunmaya değer olduğunu kabul etmiştir. Burada güdülen amacın ticaretin canlandırılması için ve müteşebbislerin büyümesini kolaylaştırmak ve nihayetinde ülke ekonomisine en üst düzeyde katkı sağlamalarını sağlamak olduğu söylenebilir. Anlaşılacağı üzere bu durum alacaklıya göre belirlenmiştir. 6102 s TTK borçlunun büyük ölçekli işletme olması durumunda da 60 günlük sürenin aşılamayacağını emredici hükümle düzenlemiştir.
Altmış günlük sürenin aşılması halinde birinci durumda sürenin alacaklı aleyhine ağır bir haksız durum yaratıp yaratmadığına ve sözleşmeci tarlarca açıkça kararlaştırılıp kararlaştırılmadığına ve nihayet sözleşmenin alacaklısının KOBİ veya tarımsal ya da hayvansal üretici olmasına veya sözleşme borçlunun büyük ölçekli işletme olup olmadığına bakılacaktır. Kanunun öngördüğü bu şartlara göre süre geçersizse o zaman şimdi anlatacağımız ikinci durum söz konusu olacaktır.
İkinci durum 6102 s TTK.m.1530/4’ de düzenlenen haldir. Belirtilen fıkrada “…veya belirtilen süre beşinci fıkraya aykırı ise…” 4. fıkrada düzenlenen tamamlayıcı hüküm göz önünde alınarak sürenin tespit edileceği belirtilmiştir. 6102 s TTK.m.1530/5 hiç şüphesiz ki ticari hükümdür. Ticari hükümlerle sınırlama ve yasaklarının getirilmesinin müeyyidesi 6102 s TTK.m.1530/1’ de açıkça düzenlenmiştir ve bu çalışmanın başında ayrıntısı ile açıklanmıştır. 6102 s TTK.m.1530/1’ de aksine bir hüküm yoksa, ticari hükümlerle getirilen yasaklara aykırı sözleşmeler ve işlemlerin batıl olacağını ve eğer ticari hükümlerle getirilen sınırlamaların söz konusu olduğu hallerde ise sınırlamanın sözleşme veya işlemlerle aşılması halinde kanunun göstermiş olduğu sınırdan yapılmış olduğu kabul edileceği hüküm altına alınmıştır. İşte 6102 s TTK.m.1530/4’ ün (daha doğrusu 6102 s TTK.m.1530/5 fıkraya aykırılık halinde de 6102 s TTK.m.1530/4 ün uygulanacağı belirtilmiş olmasaydı) varlığı söz konusu olmasaydı ödeme günü veya ödeme süresinin 60 günden fazla olduğu sözleşmelerde, ödeme günü 60. gün olarak kabul edilecekti. 6102 s TTK.m.1530/4 de ki “…veya belirtilen süre beşinci fıkraya aykırı ise…” hükmünün varlığı dolayısıyla 60 günlük azami süreyi aşan ve de 60 günlük sürenin aşılabileceği durumların söz konusu olmadığı sözleşmeler de ödeme süresi 6102 s TTK.m.1530/4 te bentler halinde öngörülen süreler kabul edilecektir. En yüksek sınırın kabul edilmemesinin nedenini 6102 s TTK.m.1530/1 d yer alan aksine hüküm yoksa tümcesinde aramak gerekmektedir. Aksine hükmün 6102 s TTK.m.1530/4 te yer alması sebebiyle kanunda öngörülen üst sınır değil yine kanunda öngörülen ve süreleri daha kısa olarak belirleyen tamamlayıcı hüküm uygulanacaktır.

ÖDENECEK TEMERRÜT FAİZ

a-) Genel Olarak

Kanun, 6102 s TTK.m.1530/6,7,8 de mal ve hizmet tedarikine ilişkin sözleşmelerde para borçlusunun temerrüdüne ilişkin temerrüt faizinde genel hükümlerden ayrılma gereği hissetmiştir. Kanaatimizce bu durum ticaretin doğasına uyum sağlama gerekliliğine binaen kabul edilmiştir.
Bilindiği gibi sözleşme serbestisi gereğince kanunun emredici hükümlerine, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ve konusu imkansız olmayan sözleşmeler taraflarca yapılabilir. Genel hüküm niteliğinde olan 6098 s TBK.m.27 buna izin vermektedir. O halde taraflar sorumsuzluk sözleşmesi de yapabileceklerdir. Fakat sorumsuzluk sözleşmeleri konusunda yine genel hüküm niteliğinde bir hüküm daha vardır. 6098 s TBK.m.115’ dir. Madde de borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına dair önceden yapılan anlaşmaların kesin olarak geçersiz olduğunu vurgulamaktadır. Bu hükmün meali muhalifinden borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına dair önceden yapılan sorumsuzluk anlaşmalarının geçerli olduğu sonucuna varılabilecektir. Türk özel hukukunda genel kurallar bunlardır. Genel hükümlerin verdiği izin sınırları içinde kalmak şartıyla taraflar temerrüt faizi istenip istenmeyeceğini ve oranını serbestçe kararlaştırabilir.
Ancak 6102 s TTK.m.1530/6,7,8 bu genel hükümlerden mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan sözleşmelerde mal ve hizmet alacaklısının temerrüde düşmesi halinde ayrılmıştır. Kanun getirmiş olduğu bu fıkralarla mal ve hizmet alacaklısının temerrütten sorumluluğunu emredici olarak düzenlemiştir.
b-) Faiz Oranı
6102 s TTK.m.1530/6 da temerrüt faiz ödenmeyeceğine ve hatta ağır derecede haksız sayılabilecek kadar az faiz ödeneceğine ilişkin sözleşmelerin yapılamayacağını düzenlemiştir. Yine temerrüt borçlusunun geç ödemeden dolayı sorumlu olmayacağına veya sınırlı şekilde sorumlu olacağına dair sözleşmelerin veya sözleşme hükümlerinin geçersiz olduğunu düzenlemektedir.
Taraflar temerrüt faizi oranını kural olarak serbestçe kararlaştırabilir. Ancak kanun sınırsız bir serbesti tanımamıştır. Temerrüt faizi oranı temerrüt alacaklısına ağır derecede haksız sayılamayacak bir tutar olması gerekirdir. Zaten 6102 s TTK.m.1530/6 gereğince de temerrüt faizi ödenmeyeceğine dair sözleşme yapılamayacaktır.
Bu madde hükümleri uyarınca alacaklıya yapılan geç ödemelere ilişkin temerrüt faiz oranının sözleşmede öngörülmediği veya ilgili hükümlerin geçersiz olduğu hâllerde uygulanacak faiz oranını ve alacağın tahsili masrafları için talep edilebilecek asgari giderim tutarını Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası her yıl ocak ayında ilan eder. Faiz oranı, 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda öngörülen ticari işlere uygulanacak gecikme faizi oranından en az yüzde sekiz fazla olmalıdır. Görüldüğü gibi kanun mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan sözleşmelerde ki mal ve hizmet alacaklısının temerrüde düşmesi halinde 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunda öngörülen miktarların uygulanmayacağını düzenlemiştir. Ancak 3095 sayılı Kanun da ki miktarlar 6102 sayılı Kanunun 1530. maddesi gereği temerrüt faizi ödenecek hallerde temerrüt faizinin belirlenmesinde önem arz edecektir.
Mal veya hizmet bedelinin taksitle ödenmesinin öngörüldüğü durumlarda, bu maddenin ödeme sürelerini düzenleyen hükümleri birinci taksit bakımından 23uygulanır. Her bir taksit tutarının ödenmeyen kısmı yedinci fıkrada öngörülen oranda gecikme faizine tabidir. Alacaklının küçük veya orta ölçekli işletme veya tarımsal veya hayvansal üretici olup borçlunun büyük ölçekli işletme olduğu hâllerde taksitle ödemeyi öngören sözleşme hükümleri geçersizdir.
KOBİ ler ve tarımsal ve hayvansal gıda üreticilerinin alacaklı, borçlunun büyük ölçekli işletme olduğu halde mal ve hizmet sunumuna ilişkin taksitle ödemeli sözleşmeler yapılamaz. Taraflarının yukarıda belirtilenler olduğu durumda, taksit şartı öngören sözleşme hükümleri geçersizdir. Taksit şartı olmasıydı sözleşmenin yapılmayacağı iddiası 6102 s. TTK 1530/1 gereğince dinlenmez.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Ticari Hükümlerle Yasaklanmış İşlemler İle Mal Ve Hizmet Tedarikinde Geç Ödemenin Sonuçları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Ahmet Ali Ünaldı'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
22-10-2012 - 08:28
(4224 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 8 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 8 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
6012
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 12 saat 10 dakika 39 saniye önce.
* Ortalama Günde 1,42 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 27223, Kelime Sayısı : 3532, Boyut : 26,58 Kb.
* 3 kez yazdırıldı.
* 3 kez indirildi.
* 1 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1527
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04287410 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.