Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Yargısal Sorunlar

Yazan : Avni Olcay [Yazarla İletişim]
Avukat

Makale Özeti
Ülkemizdeki yargı sorunları ve çözüm yolları incelenmiş ve işlenmiştir.

Av.(LLLM)Avni OLCAY
YARGI SİSTEMİNİN SORUNLARI VE ÇÖZÜM YOLLARI
1.BÖLÜM
YARGI SİSTEMİNİN SORUNLARI
HUKUK TANIMI
Günümüzde hukuk çok farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Kişisel kanımızca
hukuk; "Ulusal ve uluslar arası özel gerçek ve tüzel kişilerle, yasama organı
dahil tüm kamu kurumu ve kamu kurumu niteliğindeki kuruluşların uyması
gereken, aksi halde bağımsız yargı erki tarafından yaptırım uygulanmasını
düzenleyen kurallar bütünüdür." şeklinde tanımlanabilir. Çağdaş, demokratik
bir hukuk düzeni adaleti, yani özgürlüğü, eşitliği, barışı ve güvenliği sağlar.
İnsanın toplum içinde yaşama zorunluluğu vardır. Toplumsal yaşamın da
normlarla düzenlenmesi kaçınılmazdır.
Bu tanımın ışığı altında ülkemizdeki yargı sisteminin sorunları çağdaş
demokrasi ilkelerine ne aykırılıkları saptanarak çözüm yollarının neler
olabileceği üzerinde durulacaktır.
1 - ERKLER AYIRIMI VE 1982 ANAYASASI
1.1 ERKLER AYRIMI
Yasama, yürütme ve yargı demokratik hukuk devletlerinde farklı üç ayrı erk
olup, birbirinden bağımsız olmakla birlikte uyum içinde çalışmaları gereken
yapılardır. Yasama yetkisi, anayasal ve yasal düzenlemeler yapmak, yürütme
ise bunlara uygun olarak ülkeyi yönetmek görevlerini yerine getirirken yargı
üçüncü erk olarak hukuk devleti ilkelerine uygun olarak yargılama yetkisini
kullanır.
1982 Anayasası'nın 9. maddesinde 1961 Anayasası'nın yargı yetkisi başlıklı 7.
maddesinin; "Yargı yetkisi Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce
kullanılır " hükmü yinelenerek yargı, yasama gibi bir yetki olarak
nitelendirmiştir. Mahkemelerin bağımsızlığı ile ilgili temel kuralda 1961
Anayasası'ndaki içeriği ile 138. maddede aynen korunmuştur.
Hâkimlerin yasama ve yürütme organları tarafından etkilenmelerini önlemeye
ve bağımsızlıklarını sağlamaya yönelik gerekli diğer kurallara da 1982
Anayasası'nda yer verilmiştir.
1.2- 1982 ANAYASASI
Demokratik yapıya ship devletlerde anayasalar devletin gücünü sınırlayan,
bireyin hak ve özgürlüklerini koruma altına alan iktidarın tek elde toplanmasını
engelleyen çoğulculuğu benimsemiş, hukuk dışılığı engelleyen temel
belgelerdir. Bir darbe sonucu düzenlenen 1982 anayasası bu tanıma
uymamaktadır. Devlet gücünü değil hak ve özgürlükleri sınırlamıştır. Yargı
birliği ve bağımsızlığı zedelenmiştir. . Bu anayasa ile özgürlükçü demokrasiye
kıyılmıştır. Anayasada yapılan 21 değişiklik ile artık bir temel hukuk belgesi
olmaktan çıkmıştır. Avrupa topluluğu normlarına asla uygun değildir.
1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.maddesinin 1. fıkrasında
şu hüküm yer almaktadır: “Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle
ilgili nizalar, gerek cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamalar
konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir
mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun
ve açık olarak görülmesini istemek hakkına sahiptir.”1982 anayasası bu
normlara uygun değildir Bu nedenle de Avrupa Birliği'ne girmemizdeki en
büyük engeldir. Bugün geldiği noktada ise daha da gerilemiş ve demokratik
olmaktan uzaklaşmıştır. Anayasanın maddi meşruluk hüviyetinden uzaklaştığı
kanısındayız. Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenleyen 104.
maddedeki değişiklik, kamuoyunun en çok tartıştığı maddelerden biri oldu.
Tamamen yeniden kaleme alınan bu maddeye yönelik eleştiriler,
Cumhurbaşkanına verilen yetkilerden bilhassa ikisi üzerinde toplandı.
Bunlardan birincisi, Cumhurbaşkanının üst düzey kamu yöneticilerini ataması
ve görevlerine son vermesidir. Öneri, üst düzey kamu yöneticilerinin
atanmalarına ilişkin usul ve esasların da Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile
düzenleneceği belirtiliyor.Bu düzenlemede iki soruna işaret edilebilir:
Sorunlardan ilki, “üst düzey kamu yöneticileri” kavramının kimleri
kapsadığının belli olmamasıdır. Mevzuatta devletin hangi makamını işgal
edenlerin “üst düzey” sayılacağını, dolayısıyla bu kapsamda göreve atanmaları
ve görevden alınmalarının cumhurbaşkanına bağlanacağını işaret eden bir
hüküm yoktur. Muhtemelen bu, sonraki bir iş olarak düşünülmüştür .Sınırların
çizilmesi de sistem değişikliğinden sonra çıkarılacak -yasalara değil, kararnamelere bırakılmıştır. Bunun da söz konusu sınırların belirlenmesinde
Meclis’i zayıf düşürüp Cumhurbaşkanını güçlendireceği açıktır.
1.3 HAKİMLER SAVCILAR KURULU
1961 Anayasası gereğince 20 Temmuz 1961'de, "Yüksek Hâkimler Kurulu"
adıyla kuruldu. Hâkimlerin bağımsızlığını sağlamak için kurulan kurul,
hâkimlerin atanması, nakli gibi özlük işlerinin yanı sıra, hâkimlerle ilgili
şikayetleri de inceleme ve karar merciiydi. 1962 yılında 45 Sayılı Yüksek
Hâkimler Kurulu Kanunu çıkarıldı. Yargıç ve savcıların aynı kurulda yer
alması gelişmiş demokratik ülkelerde görülen bir durum değildir.1982
anayasasıyla ayrı olan yüksek hakimler ve yüksek savcılar kurulu
birleştirilerek HSYK olmuş sonrasında da "yüksek" sözcüğü kaldırılarak HSK
şekline dönüşmüştür. Bu da anayasanın 159. Maddesinde şu şekilde yer
almıştır.
III. Hakimler ve Savcılar Kurulu Madde 159 – (Değişik: 7/5/2010-5982/22
md.) Hâkimler ve Savcılar (…)103 Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve
hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.(Değişik fıkra:
21/1/2017-6771/14 md.) Hâkimler ve Savcılar Kurulu onüç üyeden oluşur;
iki daire halinde çalışır. Kuruluşu bu maddede tanımlanan HSK işlevini
tamamen yitirmiştir. Görev alanı daraltılmış hakim ve savcıların atanması, terfii
yer değiştirilmeleri ve teftişleri adalet bakanlığı müfettişlerince yapılır hale
gelmiştir. "Terfi ettiren emir verir" diyen ünlü hukukçu bu durumda yargının
bağımsızlığında söz edilemeyeceğini ifade etmiştir.1982 anayasasına göre
toplum ve birey devlet içindir. Oysa olması gereken devletin birey ve halk için
var olmasıdır.2017 yılındaki anayasa değişiklikleri ile adli Hâkimler ve
Savcılar Kurulu olan kurumun yapılanması günümüzdeki şekline ulaşmıştır..
Üye sayısı yirmi ikiden on üçe düşürülürken, yedek üyelik ise kaldırıldı. Daire
sayısı, üçten ikiye düşürüldü.
Üyelerin seçiminde de yine Cumhurbaşkanı, Yargıtay ve Danıştay genel
kurullarının yetkisi sürerken, Türkiye Büyük Millet Meclisi de üye seçme
yetkisine sahip olmuştur.
Bakan ile birlikte, bakan yardımcısının da kurulun doğal üyesidir. Bunun
dışında, üyelerin dört yıllık görev süreleri, süreleri bitince tekrar
seçilebilecekleri ve meslekten çıkarma haricindeki cezalara karşı yargı
yolunun kapalı olmasına ilişkin düzenlemeler varlığını devam ettirdi.
2.HUKUK DEVLETİ VE YARGI BAĞIMSIZLIĞI
Hukuk devleti ilkesi, özgürlükçü, çoğulcu, çağdaş demokrasinin olmazsa
olmaz koşuludur. Hukuk devleti, hukukun üstünlüğünün yaşama geçirildiği,
yönetimde keyfiliğin önlendiği, devletin hukuka bağlı olduğu, yargının
bağımsız niteliğiyle siyasal baskı ve karışmalardan etkilenmeden çalıştığı,
hukuk kurallarının herkese eşit uygulandığı, hak ve özgürlüklerin güvenceye
alındığı, bireylere hukuk güvenliğinin sağlandığı bir sistemi ifade eder. Toplum
katmanlarında ve yönetimde hukuk bir ayak bağı görüldüğü ve yargıdan
kaçıldığı sürece demokrasi sadece bir düştür. Bilindiği üzere, bilimsel
toplantılarda, ülkemiz yazılı ve görsel basınında, hukukun üstünlüğü ilkesi
yerine daha sık kullanılan ilke "hukuk devleti" dir. Bunun nedeni, bu ilkenin
"hukukun üstünlüğü ilkesi"yle eşanlamda algılanmalıdır.Oysa hukuk devleti
ilkesi, Kara Avrupa'sı hukukunun, özellikle Alman, İtalyan ve Fransız hukuk
çevrelerinin dünyamıza armağanıdır. Hukukun üstünlüğü ilkesi ise,
demokrasinin beşiği olan Anglosakson hukukunun ürettiği bir ilkedir. Hukuk
devleti ile yargı bağımsızlığı birbirinden ayrı düşünülemez .Yargı bağımsızlığı
da yargının hiç bir organ ve makama bağlı olmadan, emir ve talimat almadan
görevlerini özgür biçimde yerine getirebilmesidir. Yargı görevine ilişkin
olarak Mahkemelere hiçbir telkin ve tavsiyede bulunulamaz ve genelge
gönderilemez. Herhangi bir baskının yapılması kadar yapılabilme olasılığı da
yargı bağımsızlığını zedeler. Yargı bağımsızlığından yargının yalnızca
yürütme organı karşısındaki bağımsızlığı anlaşılmaz. Bu bağımsızlığın
yürütme organı yanında yasama organı ile devlet ve toplumda etkili olan
sosyal ekonomik baskı grupları karşısında da gerçekleştirilmesi gerekir.
Yasamaya yürütmeye ya da öteki güçlerin denetimine bağlı ve etkisini açık
olan, "yargı" bağımsız olamaz. Bağımsız yargı, insan haklarının ve
özgürlüklerinin başlıca güvencesidir.
Çünkü, hukuk devleti özünü yargının bağımsızlığında bulur. Yargı
bağımsızlığı, demokrasilerde korunması gereken temel bir değerdir. Hukuk
devleti Temel hak ve özgürlükler güvence altına alır. Tüm yasalar yargı
denetimine tabidir. Yönetim yasal esaslara uygun ve idare yargı denetiminde
olmalıdır.
Mahkemeler bağımsız ve hakimler teminatlı, eşitlik ve hukuki güvenlik ilkesi
esas olmalıdır. Yargı bağımsızlığından yargının yalnızca yürütme organı
karşısındaki bağımsızlığı anlaşılmaz. Bu bağımsızlığın yürütme organı
yanında yasama organı ile devlet ve toplumda etkili olan sosyal ekonomik
baskı grupları karşısında da gerçekleştirilmesi gerekir. Yasamaya yürütmeye
ya da öteki güçlerin denetimine bağlı ve etkisi açık olan, "yargı" bağımsız
olamaz. Bağımsız yargı, insan haklarının ve özgürlüklerinin başlıca
güvencesidir. Çünkü, hukuk devleti özünü yargının bağımsızlığında bulur.
Anayasamızın 140/6. maddesi ile yargıçlar ve savcılar idari görevler yönünden
Adalet Bakanlığına bağlıdır, hükmü getirilmiştir.144. maddede yargıçlar ve
savcıları denetleme, gerektiğinde inceleme ve soruşturma yapma yetkisi
Adalet Bakanına ve onun izni ile Adalet Bakanlığı müfettişlerine verilmiştir.
Adalet müfettişleri ise 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununa göre Adalet
Bakanlığı merkez kuruluşunda, tamamen Adalet Bakanına bağlı memur olarak
çalışmaktadırlar. Yargıcın sadece yürütme ve yasama organına karşı değil bütün
güç odaklarına hatta bizzat yargıya karşı korunması gerekir. Oysa Türk yargısı
tüm güç odaklarının etkisi altında bulunmaktadır.
3- HUKUK EĞİTİMİ
Adaletin sağlanması iyi hukukçularla mümkündür. Bir ülkenin hukuk sistemi
ne kadar mükemmel olursa olsun, onu uygulayacak bilgi ve yeteneğe sahip
hukukçular olmazsa adaletin gerçekleştirilmesi mümkün olmayacaktır.
Hukuk Fakültelerinde iyi bir hukuk eğitiminin verilebilmesi için, hukuk
fakültelerini kazanan öğrencilerin belli bir bilgi ve birikim seviyesinin altında
olmamaları gerekir. Ne yazık ki uzun yıllardan beri bu konularda önemli bir
gerileme olmuştur. Liseden mezun olarak hukuk fakültesini kazanan gençlerin
büyük bir çoğunluğunun okuma alışkanlığının olmadığı gözlenmiştir. Hukuk
fakültelerine düşük puanla girebilme olanağının varlığı eğitim kalitesini
düşürmektedir.
Türkiye'de hukuk fakültelerinin sayısının artması, buna paralel olarak öğrenci
sayısının yükselmesi ve fiziksel imkânların yetersizliği eğitime de yansımıştır.
Kalabalık sınıflarda öğrencilerin aktif katılımda bulunamaması ders dışında
bilimsel faaliyetlerde bulunulmaması, yetersizlik ölçütünün gerçeği
yansıtmaması ve benzeri nedenler eğitim seviyesini düşürmüştür. Yetişmiş,
hukuk nosyonunu almış kaliteli yargıç ve savcılar hem doğru kararlar
alınmasını hem de adaletin gecikmemesini sağlarlar.
Günümüzde hukuk eğitimi önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
4- YARGIÇ VE SAVCI SAYISI
Türkiye'de yargıç ve savcı sayısı yetersizdir. Yargıç ve savcıların yükünü
azaltmak amacıyla arabuluculuk ve uzlaşma yöntemleri getirilmiş ise de
bunlardan beklenen sonuç alınamamıştır. Yargıç ve savcı sayısının azlığı
davaların uzamasına neden olmakta ve duruşmalar arası süreler, geç verilen
bilirkişi raporları, BAM ve Yargıtay'daki uzun inceleme süreleri davaların
sonuçlanmasının uzamasına neden olmaktadır.2022 bütçe görüşmelerinde
sayın adalet bakanı 2022 yılında 12000 yeni personel alınacağını ifade ederek
bu konudaki eksikliği ortaya koymuştur.2021 yılında alınan yargıç ve savcı
sayısı 800 dahi olmamıştır. İstifa ve emekliler göz önüne alındığında bir
artıştan bahsetmek olanaksızdır.
5- TUTUKLAMA, YARGILAMA VE İNFAZ SİSTEMİNDEKİ
SORUNLAR
Günümüzde adil yargılama sistemindeki sorunlar toplum vicdanını rahatsız
etmekte ve adalet istemini arttırmaktadır.
5.1- TUTUKLAMA
Anayasa m.19/3’de, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.5/1’de CMK m.100
ve m.101’de tutuklama esasları düzenlenmiştir. Bu maddelerde gösterilen
şartlar emredici özellik taşıyıp, Anayasa m.138/1 gereğince de tüm hakimleri
ve mahkemeleri bağlar. Anayasa m.13 gereğince; Anayasada gösterilen özel
sebepler ve yasal düzenleme olmadıkça, hiç kimsenin hak ve özgürlüğü
kısıtlanamaz.
Demokratik toplumda tutuklama kurumu, “ölçülü olmak” ilkesine aykırı
olamaz, Tutuklama tedbirinin Anayasa m.19’da, İHAS m.5’de, CMK m.100
ile m.101’de öngörülen amacına ve fonksiyonuna uygun olması gerekir.
Kuvvetli suç şüphesi çoğu zaman yanlış değerlendirilmekte ve uzun süreli
haksız tutuklamalar yol açmaktadır.
5.2- YARGILAMA
Yargılamanın adil ve kısa süreli olması gerekir. Bu da ancak gerçek hukuk
devleti normlarına uygun hukukun üstün tutulduğu toplumsal düzende
mümkündür. Günümüzde gerek hukuk gerekse ceza davalarında kararların
uzun sürede verilmesi. dosya çokluğu ve adaletin gerçek anlamda
gerçekleşmediği nedenleri ile toplum adalet duygusundan uzaklaşmaktadır.
Yeni açılan bir sulh hukuk davasında dahi ilk duruşma gününün 8 ay sonrasına
verilmesi yargının hızı bakımından bir ölçüttür. Yargılamanın adil, ve hızlı
olması ve toplum vicdanını tatmin etmesi gerekir. Hakim sayısının 13.500
olduğu 84.000.000 kişilik bir nüfusa sahip bir ülkede hızlı ve adil
yargılamadan bahsedilemez. Sayın Adalet Bakanı bütçe görüşmelerinde 12000
yargıç ve savcının 2022 yılında alınacağını ifade etmesine karşın bu konuda
bir gelişme olmamıştır.
5.3- İNFAZ SİSTEMİ
Ceza ve Tutuk Evlerinin kapasitesinin üzerinde hükümlü ve tutuklu olması
nedeniyle infaz sisteminde değişikliğe gedilmiş meşruten tahliye 1/2 ye
denetimli serbestlik süresi de 3 yıla çıkarılmıştır. Bazı istisnalar dışındaki bu
uygulama ile 6 yıl ceza alan cezaevine konulması söz konusu olmaktadır. Bu
da cezaları caydırıcı olmaktan uzaklaştırmaktadır. Oysa Norveç'te ceza
evlerinde az sayıda tutuklu ve hükümlü olması nedeniyle ceza evleri otele
çevrilmektedir.
6- İHAM, ANAYASA MAHKEMESİ VE İDARİ MAHKEME
KARARLARI
Gerek İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi kararları gerekse Anayasa
Mahkemesi kararları bağlayıcıdır. Hiçbir kurum ve mahkeme bunların aksine
karar veremez.
İdare mahkemeleri ile Danıştay kararlarının da bağlayıcı olmasına karşın aksine
uygulamalarla karşılaşılmaktadır.
7- İLLERDE BİRDEN FAZLA BARO
İllerde birden fazla baro kurulmasına olanak sağlanması avukatlar arasında
siyasallaşmaya yol açmaktadır.
Özellikle yürütmenin yargı üzerinde etkili olması nedeniyle siyasal eğilimler
yargıç ve savcıları baskı altına almasına yol açmaktadır.
BÖLÜM 2
YARGI SİSTEMİNDEKİ SORUNLARIN ÇÖZÜM YOLLARI
1-YENİ ANAYASA
Türkiye'nin yargı sistemine ilişkin sorunlar öncelikle bizzat Anayasa'dan
kaynaklanmaktadır. Mevcut a-Anayasa demokratik, laik, Atatürk ilke ve
devrimlerine bağlı, sosyal ve çağdaş hukuk devleti ilkeleri ile
bağdaşmamaktadır. Mukayeseli hukuk da göz önünde bulundurularak erkler
ayrılığı prensibine dayalı özellikle Fransa İsviçre, İtalya anayasaları da
incelenmek suretiyle çağdaş demokrat, parlamenter sisteme dayalı ve yargının
bağımsızlığını insan hak ve özgürlükleri ile kadın hak ve özgürlüklerini
düzenleyen Avrupa Birliği normlarına uygun bir anayasa yapılması zorunludur.
2-YARGI BAĞIMSIZLIĞININ SAĞLANMASI ZORUNLUDUR.
Yargıç ve savcılar verdikleri kararlar, yaptıkları işlemler nedeniyle kendilerini
gerek coğrafi gerekse diğer konularda güvenlikte hissedecek yasal
düzenlemeler yapılmalıdır.
3-NİTELİK VE NİCELİK BAKIMINDAN YETERLİ YARGIÇ VE
SAVCI SAYISINA ULAŞILMALIDIR.
"Gecikmiş adalet adalet değildir" ilkesinin gerçekleşmesi yeterli niteliklere
sahip yeterli sayıda yargıç ve savcıların varlığına bağlıdır. Bu nedenle yargıç
ve savcı seçiminde objektif kriterler getirilmeli ve sayılarının yeterli olması için
adalet bakanlığı bütçesi özenle hazırlanmalıdır.
4-HUKUK EĞİTİM SİSTEMİ DEĞİŞMELİDİR
Hukuk eğitimi sisteminde reform niteliğinde değişiklikler yapılmalıdır.
Hukuk fakültesi sayılarının artması, fakültelere giriş kolaylıklarının giderek
artması hukukçu kalitesini düşüren unsurlardır. Hukuk eğitimi için 4 yıl
yetersiz olup, hukuk fakültelerine adalet yüksek okulu mezunları alınmalıdır.
5-HER İLDE TEK BARO SİSTEMİNE DÖNÜLMELİDİR.
İllerde birden fazla baro kurulmasına olanak sağlanmasına ilişkin yasada
değişiklik yapılarak avukatlar arasında siyasallaşmaya yol açan uygulamaya
son verilmelidir.
SONUÇ OLARAK
Öncelikle anayasal düzenleme yapılması yanı sıra yargının bağımsız, devletin
hukuka bağlı, hukukun üstün olduğu , yargıçların nitelikli ve sayılarının yeterli
olması, yargının adil ve hızlı olunması konusunda tüm tedbirler alınmalıdır.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Yargısal Sorunlar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Avni Olcay'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
23-05-2023 - 09:29
(337 gün önce)
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Henüz hiç değerlendirilmedi.
Okuyucu
2113
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 36 dakika 33 saniye önce.
* Ortalama Günde 6,25 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 16887, Kelime Sayısı : 1803, Boyut : 16,49 Kb.
* 11 kez yazdırıldı.
* 11 kez indirildi.
* Henüz yazarla iletişime geçen okuyucu yok.
* Makale No : 2194
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03009391 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.