Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Türk Ticaret Kanunu Ve Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’ Na Göre Ticaret Şirketlerinde Birleşmenin Şartları Ve Unsurları

Yazan : Vildan Şimşek [Yazarla İletişim]
AVUKAT

TÜRK TİCARET KANUNU VE TÜRK TİCARET KANUNU TASARISI’ NA GÖRE TİCARET ŞİRKETLERİNDE BİRLEŞMENİN ŞARTLARI VE UNSURLARI

İÇİNDEKİLER
1.BİRLEŞMENİN ŞARTLARI 2
1.1.En Az İki Ticaret Şirketinin Olması 2
1.1.1. Birleşme Kapsamında Yer Alan Şirketler 2
1.1.2. Birleşecek Ortaklıkların Sayısındaki Alt ve Üst Sınırlar 3
1.2. Birleşen Şirketlerin Malvarlıklarının ve İşletmelerinin Birleşmesinin Sağlanması 4
1.2.1. Malvarlığı Kavramı 4
1.2.2. Ticari İşletme Kavramı 5
1.3. Ortaklar Birleşmesinin Sağlanması 7
1.4. Birleşecek Şirketlerin Aynı Nevi’den Olması Şartı 8
2. BİRLEŞMENİN ESASLI UNSURLARI 11
2.1. Birleşme Sözleşmesi 11
2.2. En Az Bir Ortaklığın Tasfiyesiz Sona Ermesi 12
2.3. Birleşmenin Külli Halefiyet İlkesine Göre Gerçekleşmesi 13
2.3.1. Genel Olarak Külli Halefiyet İlkesi 13
2.3.2. Şirket Birleşmelerinde Külli Halefiyet İlkesi 13
2.3.3. Külli Halefiyet İlkesinin Sonuçları 14
2.4. Pay Sahipliğinin Devamı İlkesi 17
2.4.1. Genel Olarak 17
2.4.2. Pay Sahipliği İlkesinin İstisnası Ayrılma Akçesi 18





1.BİRLEŞMENİN ŞARTLARI

6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun1 146/1 maddesinde birleşme: “birleşme iki ya da daha fazla ticaret şirketinin birbirleriyle birleşerek yeni bir ticaret şirketi kurmalarından veya bir yahut daha fazla ticaret şirketinin mevcut diğer bir şirkete iltihak etmesinden ibarettir2” şeklinde tanımlanmıştır. Kaynağını İBirK’dan ve Avrupa Birliği’ nin 78/855/ECC sayılı şirketler hukuku Üçüncü Konsey Yönergesinden3 alan TTK Tasarısı m. 136/3 de ise; “birleşme devrolunan şirketin malvarlığı karşılığında, bir değişim oranına göre, devralan şirketin paylarının, devrolunan şirketin ortaklarınca kendiliğinden iktisap edilmesiyle gerçekleşir” denilmektedir.

Buna göre, birleşmenin şartlarını, malvarlığı ve işletmeler birleşmesinin sağlanması, ortaklar birleşmesinin sağlanması, birleşecek şirketlerin aynı neviden olması şartı olmak üzere üç ana başlık altında toplamak yerinde olacaktır.
Bu şartlarla birlikte TTK’ nın “ticaret şirketleri” olarak belirlediği şirket türünden biri şeklinde kurulmuş olan, en az iki şirketin varlığı da, birleşme için bir kavramsal ön koşul niteliğindedir4. Bu nedenle yukarıda belirtilen üç koşul ile birlikte bu önkoşul da ayrı bir başlık altında aşağıda incelenmiştir.

1.1.En Az İki Ticaret Şirketinin Olması
Ticaret Hukuku anlamında birleşmenin gerçekleşebilmesi için, en az iki ticaret şirketinin varlığı gerekmektedir. Çünkü birleşme, iki şirketten birinin ya diğerini devralması ya da her ikisinin yeni bir şirketin çatısı altında bir araya gelmesi suretiyle gerçekleşecektir.

1.1.1. Birleşme Kapsamında Yer Alan Şirketler
TTK anlamında bir birleşmeden söz edebilmek için, birleşmenin “ticaret şirketleri” arasında gerçekleşmesi gerekmektedir. Birleşme, bölünme ve tür değiştirme ile ilgili maddelerde yer alan ortak kavramların açıklandığı “kavramlar” başlıklı TTK Tasarısı5 m. 135/I hükmünde de “şirket” kelimesi ile anlaşılması gerekenin “ticaret şirketleri” olduğu düzenlenmiştir.

TTK Tasarısı’na göre ticaret şirketleri kollektif, komandit, anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerdir. (TTK m. 136, TTK Tasarı m. 124/I) Birleşmeden önce bu altı türden biriyle kurulmuş en az iki ticaret şirketinin varlığı birleşme için ön koşul niteliğindedir6.

1.1.2. Birleşecek Ortaklıkların Sayısındaki Alt ve Üst Sınırlar
Birleşmeden söz edebilmek için, birleşme anına kadar en az iki ticaret şirketinin belirli bir süre boyunca mevcut bulunması ve bunlardan en az birisinin infisah etmesi şarttır7. Birleşmeye katılan şirketlerin sona ermemiş ve tasfiye edilmemiş olması gerekmektedir. Ancak tasfiyeye karar verilmiş ancak tasfiyesi tamamlanmamış bir şirketin birleşmeye katılıp katılamayacağı hususu doktrinde tartışmalıdır. TTK’ da da bu konuda açık bir düzenleme yer almamaktadır.

Doktrinde bir kısım yazarlar; tasfiyeye karar verilmiş, ancak tasfiyesi tamamlanmamış şirketlerin tasfiyeyi kaldırarak birleşmeye taraf olabileceği görüşündedir. Bu görüşü savunanlara göre; mutlak ve emredici nitelik taşıyan fesih sebepleri dışında, şirket tarafından alınan fesih kararının daha sonra yetkili kurulca geri alınması mümkündür8. Bu konuda aksi görüşü savunanlar da vardır9.

Kanaatimizce, emredici hükümlere aykırılık sebebiyle oluşan fesih halleri dışında, şirket yetkili genel kurullarınca fesih kararının geri alınmasına imkân tanınmasında, şirketler hukuku açısından bir engel bulunmadıkça olumlu bakılmalıdır.

TTK Tasarısı m. 138’ de bu tartışmaların önüne geçilerek tasfiye halindeki bir şirketin malvarlığının dağıtılmasına başlanmaması ve devrolunan şirket olması şartıyla, birleşmeye katılabileceği düzenlenmiştir. TTK Tasarısı’nın getirmiş olduğu bu yeni düzenlemenin sebebi, fesih kararı alarak tasfiye aşamasına girmiş olan şirketlerin bu karardan geri dönebilmelerinin Tasarı açısından mümkün olmasıdır10. (bkz. TTK Tasarı m. 548, m. 565/II, m. 643).

Birleşmeye katılacak şirketler için bir üst sınır belirlenmemiştir. Ancak çok fazla şirketin birleşmesinde pratik güçlükler ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, uygulamada daha çok bir, iki, üç veya dört şirketin birleşmesine rastlanmaktadır11.

1.2. Birleşen Şirketlerin Malvarlıklarının ve İşletmelerinin Birleşmesinin Sağlanması
Birleşme için en az iki ticaret şirketinin varlığı dışında, birleşen şirketlerin malvarlıklarının ve/veya ticari işletmelerinin birleşmesinin de sağlanması şarttır. Malvarlığı veya işletmeler birleşmesinin sağlanması birleşmenin daha çok ekonomik yönü ile ilgilidir. Bu durum en az bir şirketin malvarlığını veya ticari işletmesini daha önce var olan başka bir şirkete devretmesi veya en az iki ticaret şirketinin malvarlıklarını veya ticari işletmelerini yeni kurulan bir şirkete devretmeleri şeklinde gerçekleşmektedir12.

TTK m. 151/I’ de malvarlığı yerine “bütün hak ve borçları” ifadesi kullanılmıştır. TTK Tasarısı m. 136/III’ de “Birleşme devrolunan şirketin malvarlığı karşılığında, bir değişim oranına göre devralan şirketin paylarının, devrolunan şirketin ortaklarınca kendiliğinden iktisap edilmesiyle gerçekleşir”; m. 136/4’ de ise “Birleşmeyle, devralan şirket devrolunan şirketin malvarlığını bir bütün halinde devralır” denilerek malvarlığı birleşmesi vurgulanmıştır13.

Konunun daha iyi anlaşılması açısından aşağıda malvarlığı ve ticari işletme kavramları açıklanmıştır:

1.2.1. Malvarlığı Kavramı
Malvarlığı, bir hukuk öznesinin yani bir gerçek veya tüzel kişinin parayla ölçülebilir hak ve borçlarının toplamıdır14. Malvarlığı, bir kişinin mali değeri olan hak ve borçlardan oluşan ve onun ekonomik kapasitesini ortaya çıkaran bir bütün olarak da tanımlanabilir15. Malvarlığına giren haklar arasında hukuki bağlılık bulunmaması ve üzerinde bütün olarak bir hak tesis edilememesi onun hukuki bir bütün olması sonucunu engellememektedir16. Her gerçek ya da tüzel kişinin sadece bir malvarlığı söz konusudur17.

Malvarlığı Türk Doktrininde eski “mamelek” terimi yerine kullanılmaktadır18. Aynı kavram için doktrinde “mallar”, “varlık”, “mevcut”, “aktif ve pasif” gibi terimler de kullanılmıştır19.

Bir malvarlığı bütünü içerisinde özel malvarlığı ayrımı da yapılmaktadır. Özel malvarlığı ancak kanunun açıkça belirttiği durumlarda söz konusu olabilmektedir. Özel malvarlığına miras malları, İcra İflas Kanununda yer alan iflas masası, TTK’ daki anonim şirketlerin birleşmesi halinde söz konusu olan, ayrı bir yönetime tabi malvarlığı ve yine TTK’ da yer alan deniz serveti20 örnek olarak gösterilebilir21. Ticari işletmenin ise doktrinde özel bir malvarlığı olduğu ve hukuki bütünlük arz etmediğini savununlar olduğu gibi22; ticari işletmenin tek bir malvarlığı olduğunu ve malvarlığının tek bir bütün olduğunu savunanlar da vardır23. Kanımızca, ticari işletmenin kanun koyucu tarafından özel bir malvarlığı olarak düzenlenmemesi ve özel malvarlığının ancak kanunda belirtilen hallerde söz konusu olması sebebiyle, tek bir malvarlığının bulunduğu kabul edilmelidir.

1.2.2. Ticari İşletme Kavramı
İşletme bir girişimci tarafından ekonomik çıkar sağlamak amacıyla emek ve sermayenin bağımsız bir şekilde bir araya getirilmesidir24. TTK belirli nitelikteki işletmeleri “ticari işletme” olarak nitelendirerek ticaret hukukumuzun temel kavramlarından biri haline getirmiştir.

Doktrinde ticari işletme terimi eleştirilerek bunun yerine teşebbüs teriminin kullanılmasının daha doğru olacağı da ifade edilmiştir25. Kanımızca TTK’ da benimsenen teknik bir terim varken, aynı anlama gelmek üzere farklı bir terimin kullanılması isabetli değildir26.

TTK’ da ticari işletme özel olarak tanımlanmamış; sadece hangi müesseselerin ticari işletme sayılacağı gösterilmiştir. TTK m. 11/1’ de, ticarethane, fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer müesseselerin ticari işletme sayılacağı; TTK m. 12’ de ise, hangi tür işletme faaliyetlerinin ticarethane sayılacağı düzenlenmiştir. Ticari işletmenin nitelikleri ise Türk Ticaret Sicil Tüzüğü m. 14/2’ de düzenlenmiştir. Bir işletmenin ticari işletme olarak nitelendirilebilmesi için ayrıca TST 14/2’ de belirtilen unsurların var olması gerekmektedir27. Bu unsurlar, gelir sağlama amacı, devamlılık ve esnaf faaliyeti sınırlarını aşmaktır. Buna göre TTK açısından ticari işletmenin, kanunda belirtilen ticari işletme türlerinden birine dâhil olup; ayrıca gelir sağlama amacıyla, devamlı olarak ve bağımsız bir biçimde esnaf işletmesi düzeyini aşan28 organizasyon şeklinde tanımlanabilmesi mümkündür29.

TTK Tasarısı’nın 11. maddesinde TTK’ dan farklı olarak ticari işletme özel olarak tanımlanmıştır. Tasarı’ya göre: “ticari işletme, esnaf işletmesi içi öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız bir şekilde yürütüldüğü işletmedir”30.

Ticari işletme esasında malvarlığının bir amaç doğrultusunda teşkilatlanmasıdır31. TTK’ da ve TTK Tasarısı’nda, birleşmeye sadece malvarlığı birleşmesi açısından yaklaşılmış; işletme birleşmelerine ilişkin, açıklamalarda bulunulmamıştır. Bunun sebebi olarak, kollektif ve komandit dışındaki şirket türleri için, ticari işletme şeklinde kurulma zorunluluğunun olmaması, buna rağmen her ortaklığın bir malvarlığının bulunması gerektiği gösterilmiştir32. Ancak her tür şirketi kapsaması amacıyla dile getirilen malvarlığı birleşmesi eksik bir ifadedir. Kollektif ve komandit şirket dışındaki diğer şirket türlerinin ticari işletme işletmek amacıyla kurulması zorunlu olmasa dahi, bu şirketlerin ticari işletme işletmek amacıyla kurulmalarına engel bir düzenleme bulunmamaktadır33. Kaldı ki; genel kanun olan BK. m. 179 ve m. 180’ de “bir mamelekin veya bir işletmenin devralınması” veya “bir işletmenin diğeriyle birleşmesi” düzenlenmiştir. Ekonomik açıdan ticaret şirketlerinin birleşmesi işletmeler birleşmesi olarak ele alınmaktadır. Kollektif ve komandit şirketlerin dışındaki şirketler özellikle de anonim şirketler çoğu zaman ticari işletme işletmek amacıyla kurulmaktadırlar. Bu nedenle, TST m. 80/son ve m. 81/2’ de, birleşme dolayısıyla sona eren şirketlerin yanı sıra, onlara ait olan işletmelerin de kayıtlarının silineceği öngörülmüştür. Dolayısıyla, ticaret şirketlerinde birleşmenin malvarlıksal yönü ile ilgili yasal hükümleri, aynı zamanda işletme ve işletmeler için konmuş hükümler olarak kabul etmek gerekir34.

Ticaret Hukuku açısından ticari işletme genellikle malvarlıksal yönüyle ele alınmaktadır35. Malvarlıksal yönü ile ticari işletme bir haklar ve borçlar toplamı olup; aktif ve pasif kalemleri içermektedir36. TTK ve TTK Tasarısı açısından, şirket birleşmelerinin, BK. m. 179 ve m. 180 anlamındaki malvarlığı veya işletme devirlerinden farklı yönleri bulunmaktadır.

BK’ na göre işletmenin devrinde sadece malvarlığı unsuru devredildiği halde, TTK ve TTK Tasarısı anlamında şirket birleşmelerinde hem malvarlığı veya işletme hem de ortaklar birleşmesi sağlanmaktadır. Birleşmede ortaklık haklarının devamı ilkesi söz konusudur37. Yine, TTK ve TTK Tasarısı anlamında bir birleşmeden söz edilebilmesi için malvarlığı veya işletmenin bütün aktif ve pasifleriyle birlikte devredilmiş olması gerekir. Ancak TTK’ dan farklı olarak bazı aktif ve pasiflerin devrin kapsamı dışında bırakılması Borçlar Kanunu uyarınca işletme devrinin gerçekleşmesine engel değildir38.

1.3. Ortaklar Birleşmesinin Sağlanması

Ekonomik açıdan malvarlığı ve işletmeler birleşmesi şeklinde karşımıza çıkan ticaret şirketlerinin birleşmesi toplumsal yönüyle ortaklar birleşmesi olarak karşımıza çıkmaktadır39. Birleşmenin toplumsal yönü bu kavramı diğer malvarlığı veya işletme devirlerinden ayıran en önemli özelliktir40.

Ortaklar birleşmesi, olayın devralma ya da yeni kuruluş şeklinde birleşme şeklinde gerçekleşmesine göre, malvarlıkları veya işletmeler birleşmesini sağlayan devir veya devirlerin en az bir ortaklığın ortaklarının başka bir ortaklığa veya en az iki ortaklığın ortaklarının yeni kurulacak bir ortaklığa alınmaları karşılığında yapılması şeklinde gerçekleşmektedir41. Birleşmede malvarlığı veya işletme devri sonucunda başka veya yeni bir ortaklığın ortağı sıfatını devreden ortaklık tüzel kişiliği değil ortaklar kazanmaktadır 42.

Ortaklığın devamı ise payların kendiliğinden değiş ve tokuşu ile geçekleşmektedir.

1.4. Birleşecek Şirketlerin Aynı Nevi’den Olması Şartı

TTK’ ya göre birleşme için en az iki şirketin bulunması yeterli olmayacak, aynı zamanda bunların aynı neviden de olması gerekecektir43. Bu ilke Türk birleşme mevzuatının yabancı bir yasadan tercüme edilmemiş sayılı hükümlerinden birisidir44.

“Aynı neviden olmak”, ortaklığın yapısı ve amacı açısından ayniyet taşımayı ifade etmektedir45. TTK, birleşme yeterlilikleri bakımından ortaklıkların bazılarını “aynı neviden” saymaktadır.

TTK’ nın 147. maddesine göre: “birleşme, yalnız aynı nevi’den olan şirketler arasında caizdir. Birleşme bakımından kollektif ve komandit şirketler ile anonim ile sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler, aynı nevi’den sayılır.”

Bu şarta göre TTK’ da ortaklıklar i. kollektif ve komandit şirketler, ii. anonim ve paylı komandit şirketler, iii. limited şirketler, iv. kooperatifler olmak üzere aynı nev’i kriterlerine göre dört grupta toplanmaktadır46. Her şirketin birleşme yeterliliği, içinde bulunduğu grup ile sınırlıdır. Birleşecek şirketler eşlerini kendi kümelerinden seçmek zorundadırlar47 48.

Nevilerin aynı olmaması koşulu ile yasaklanan aynı nev’iden olmayan ya da aynı nev’iden sayılmayan şirketlerin birleşememesidir. Ancak, aynı nev’iden sayılan iki şirketin birleşerek farklı nev’iden bir şirket oluşturabilmesi mümkündür49.

TTK gerekçesinde nevilerin aynı olması koşuluna neden yer verildiği hususuna açıklık getirilmemiştir. Nevilerin aynı olması koşulunun ilke veya düşünce olarak yabancı mevzuattan ileri geldiği veya Türk birleşme mevzuatının tarihi gelişmesi ve yapısal özelliklerine bağlı olabileceği varsayımları üzerinde durulmuştur50. Bu ilkenin, Türk birleşme hukukunun bir yanda kollektif, komandit ve limited ortaklıkları İtalyan, diğer yandan ise anonim ve paylı komandit ortaklıklarla kooperatifleri Alman/İsviçre sistemine bağlayan iki kümeli düzenlemesini dengede tutan bir rol oynamasından kaynaklandığı açıklanmıştır51. Bu koşul ayrı kümeli şirketlerin birleşmesini engellediğinden, birleşmeye hangi sistemin uygulanacağı problemi baştan ortadan kalkmaktadır52.

Birleşen şirketlerin nevilerin aynı olması koşulunun, şirketlerin iç ve dış ilişkilerindeki nitelik benzerliğinin şirket ana sözleşmesinin düzeltilmesi ile birleşmeyi kolaylaştıran bir unsur olduğu da savunulmuştur53. Ancak nevilerin aynı olması koşulunun yasaklayıcı ya da olumsuz etkileri, olumlu etkilerinden daha fazla olmaktadır54. Bu ilke ekonomik gelişmelere ve sosyal ve ekonomik gerçeklere aykırı düşmekte ve birleşmede sözleşme özgürlüğü ilkesini haklı bir neden olmadan sınırlamaktadır55. Türk; bu ilkenin, tıpkı ayrı tabiiyette iki insanın evlenmesinin devletler özel hukukunda düzenlenmesi yerine, onların evlenemeyeceği yasağının konulması gibi bir düzenleme olduğunu ifade etmektedir56.

TTK’ nın 147. maddesi birleşmenin uygulama alanını daraltan bir hüküm olmasına rağmen; ayrı neviden olan şirketler birleşme için çeşitli yollara başvurabilmektedirler. TTK’ nın 152. maddesine göre, bir ticaret şirketinin nevi değiştirerek57 diğer bir ticaret şirketine çevrilmesi mümkün olmaktadır58. Bu durumda örneğin bir anonim şirket bir ya da daha fazla anonim şirket veya sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket ile birleşebilecek, ya da birleşmek istediği diğer nevilerden şirketler öncelikle nevi değiştirerek iki şirket türünden birine dönüşecek daha sonra birleşme icra edilebilecektir59. Ayrı neviden olan şirketler tasfiye edilerek birleşme yoluna da gitmektedirler. Bu durumda külli halefiyet ilkesi değil cüzi halefiyet ilkesi geçerli olacak ve birleşmeye katılan şirketlerin tasfiye edilmesi gerekecektir60. Bunların dışında ayrı neviden olan şirketlerin ekonomik ve hukuki bütünlüklerini koruyarak BK. m. 179 ve m. 180 hükümlerine göre birleşme yoluna da gitmeleri de olasıdır. Ancak bu yolda da, külli halefiyet ilkesinin işlememesi ve tasfiyenin söz konusu olması sebepleriyle gerçek anlamda bir birleşme sağlanamamaktadır61. Ayrı neviden olan şirketlerin TTK m. 147’ deki sınırlama dolayısıyla gidebileceği yöntemlerin tümü hem dolaylı ve zaman alıcı hem de masraflı ve birleşmeden beklenen amacı sağlamaktan uzaktır62.

TTK’ da kollektif ve komandit şirketler ile anonim ve paylı komandit şirketlerin aynı neviden sayılması da, şirketlerin nevilerin aynı olması koşulunu yumuşatmamıştır. Çünkü, kollektif ve komandit şirketler ticaret şirketleri içerisinde ortakların kişiliğine en çok bağlı olan ve birleşmeye en az yatkın şirketlerdir. Gerçekten de; bu düzeydeki birleşmeler ülkemizde yok denecek kadar azdır. Şahıs şirketleri arasında gerçekleşen birleşmeler, sermaye şirketi tipine geçmeyi sağlamadığı sürece fazla bir önem taşımamaktadır. Paylı komandit şirket ile anonim şirketlerin aynı neviden sayılmasının da paylı komandit şirket örneğine ülkemiz uygulamasında oldukça az rastlandığı gerçeği karşısında fazla bir önemi bulunmamaktadır63.

Doktrinde, ekonomik gelişmelere ters düşen bir ilke olan nevilerin aynı olması koşulunun kaldırılarak, tüm ticaret şirketlerinin birleşmesinde tek bir sistemin kabul edilmesi önerilmiştir64.

Nitekim, İsviçre Birleşme Kanunu’ nun 4. maddesinden alınan TTK Tasarısı 137. madde ile, “nevilerin aynı olması koşulu” terk edilmiştir. TTK Tasarısı m. 137 ile “türler arası serbest birleşme ilkesi” kabul edilerek; belirli şartların yerine getirilmesi koşuluyla anonim, limited, sermayesi paylara bölünmüş komandit, kollektif, komandit ve kooperatiflerin birbirleri ile birleşmelerine izin verilmiştir65. Sermaye şirketlerinin şahıs şirketleriyle birleşmelerine ise Tasarıda izin verilmemiştir. TTK Tasarısı’nın getirmiş olduğu bu yeni düzenleme ile “nevilerin aynı olması koşulu” kaldırılarak, olumlu bir gelişme sağlandığı söylenebilirse de; Tasarı’da devralan şirketin şahıs, sermaye şirketi ya da kooperatif şirket olmasına göre farklı düzenlemelere gidilmesi ve bazı birleşmelere tasarıda izin verilmemesi sonucu, tam bir sözleşme serbestîsi sağlanamamıştır66.

2. BİRLEŞMENİN ESASLI UNSURLARI

2.1. Birleşme Sözleşmesi

Birleşme sözleşmesi birleşmenin vazgeçilmez unsurlarından biridir. Birleşmeye karar veren ortaklıklar, birleşmenin amaç ve usulünü belirleyen bir birleşme sözleşmesi hazırlarlar. Birleşme sözleşmesi, karşılıklı ve birbirine uyan birleşme iradeleri ile devrolunan ortaklığın malvarlığının tasfiyesiz ve bir bütün halinde, devralan veya yeni kurulan ortaklığa geçeceği hususunu konu edinmelidir67. TTK’ nın birleşme ile ilgili genel hükümlerinde, birleşme sözleşmesinin şekli konusunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak TTK’ nın 452/2 maddesinde, yeni kuruluş şeklinde birleşmede, birleşme sözleşmesinin yazılı ve imzaların noterlikçe onaylı olması gerekeceği düzenlenmiştir. TTK Tasarısı’nda ise birleşme sözleşmesinin asgari olarak neleri içermesi gerektiği ayrıntılı olarak düzenlenmiş ve birleşme sözleşmesinin yazılı olarak yapılacağı hükme bağlanmıştır. (TTK Tasarısı m.145- 146)

2.2. En Az Bir Ortaklığın Tasfiyesiz Sona Ermesi

Tasfiye şirketlerin hukuki varlıklarını sona erdirmeye yönelik bir süreçtir. Bu süreçte infisah eden şirketin, satılabilir parçalara ayrılarak paraya çevrilmesi hedeflenmektedir68. Ortaklığın sona ermesi ile tüzel kişiliğin ticaret sicilinden silinmesi arasında geçen döneme “tasfiye dönemi” denilmektedir69. Bu dönemde, şirket aktifleri paraya çevrilir, borçlar ödenir, sermaye payları geri verildikten sonra eğer bir bakiye kalmışsa şirket ortakları arasında paylaştırılır. Kısacası ortaklığın tüm iç ve dış ilişkileri sona erdirilir70.

Şirketler Hukukuna göre dağılan bir şirket kural olarak tasfiye durumuna girmektedir71. Birleşme de en az bir ticaret şirketinin sona ermesi ile sonuçlandığı halde tasfiye süreci burada bulunmamaktadır. Birleşme sona eren bir şirketin tasfiye aşamasına girmesi kuralının istisnalarından biridir. Devralma şeklinde birleşmede, devrolunan şirketlerin tamamı; yeni kuruluş şeklinde birleşmede ise, birleşmeye katılan şirketlerin tamamı tasfiye edilmeksizin sona ermekte ve devralan ya da yeni kurulan şirket bünyesinde varlıklarına devam etmektedirler72. Tasfiye ve birleşme esasında birbiri ile zıt kavramlardır. Tasfiye olan yerde hukuki anlamda bir birleşme, birleşme olan yerde ise tasfiye yoktur73.

Olağan bir sona ermeden farklı olarak tasfiyesiz sona erme, şirket malvarlığı veya işletmesinin tasfiye gerekleriyle öğelerine ayrıştırılarak parçalanmasını önleyerek; malvarlığı veya işletmenin ekonomik bütünlüğünü korumaktadır. Birleşmede amaç, birleşmeye katılan şirketlerin hem malvarlığı hem de şahıs varlığı unsurlarının devralan ya da yeni kurulan şirkette devam ettirilmesidir. Tasfiye şirketlerin bütünlüğünü bozmakta, tasfiye karının vergilendirilmesi sorunu yaratmakta ve yeniden kuruluş işlemleri, yeni masraflar ve zaman kaybına yol açmaktadır74. Birleşmelerde tasfiyesiz sona erme ilkesi, birleşen şirketlerin gereksiz formalitelerden kaçınarak zaman kazanmasına imkân tanımaktadır75.

TTK’ da anonim şirkete ilişkin özel hükümlerde, gerek devralma gerekse yeni kuruluş şeklinde birleşmede tasfiyesiz infisah açıkça öngörülmüştür. (TTK m. 451, 452/1) TTK Tasası’nın birleşmeye ilişkin hükümlerinde ise sona ermenin “tasfiyesiz” şekilde gerçekleşeceğine dair açık bir düzenleme yer almamaktadır. Bu durum eleştirilerek TTK Tasarısı’nda birleşmeye ilişkin hükümlerde sona ermenin “tasfiyesiz” şekilde gerçekleşeceğine dair açık bir düzenlemenin bulunması gerektiği belirtilmiştir76. Kanımızca da TTK Tasarısı’nın birleşmeye ilişkin hükümlerine birleşmenin tasfiyesiz şekilde gerçekleşeceğine dair ibarenin eklenmesi yerinde olacaktır.

2.3. Birleşmenin Külli Halefiyet İlkesine Göre Gerçekleşmesi

2.3.1. Genel Olarak Külli Halefiyet İlkesi

Külli halefiyet, cüzi halefiyetin zıt kavramı olarak, bir malvarlığını meydana getiren bütün hak, alacak ve borçların bir kül halinde bir başkasına intikal etmesi olarak tanımlanabilir. Bu intikal kendiliğinden oluşur ve mülkiyetin geçirilmesi için zilyetliği nakletmeye veya tapuda tescil vb. işlemlere gerek kalmaz77.

Kural olarak hak ve borçların bir hukuk öznesinden başka bir hukuk öznesine geçirilmesinde izlenen yol, hak ve borçların tek tek ve her birine özgü ayrı devir işlemlerine uyularak gerçekleştirilmesidir. (cüzi halefiyet) Külli Halefiyet ancak kanunda açıkça öngörülen hallerde söz konusu olmaktadır78.

2.3.2. Şirket Birleşmelerinde Külli Halefiyet İlkesi

Daha önce de ifade edildiği gibi birleşme konusunda Ticaret Kanununda külli halefiyet ilkesi benimsenmiştir. TTK’ nın 151. maddesinde devrolunan ya da yeni kuruluşa katılan şirketlere ait bütün hak ve borçların, devralan ya da yeni kurulan şirketlere intikal edeceği açıkça düzenlenmiştir79. Ancak, TTK’ nın 451. maddesi ile anonim şirket birleşmelerinde, devrolunan anonim şirketin alacaklılarının alacakları ödeninceye veya teminat altına alınıncaya kadar, bir kül halinde yararlanan şirkete geçen malvarlığının “özel malvarlığı” statüsünde ayrık olarak idare edileceği kabul edilmiştir.

Türk hukukunda yasa koyucu, ekonomi ve hukuk politikası açısından gerekli ve yararlı, hatta zorunlu gördüğü bazı durumlarda, üçüncü kişilerin zarara uğramasını önleyecek tedbirler koymak şartıyla bir malvarlığı veya işletmenin ekonomik ve hukuki bütünlük içinde özne değiştirmesine izin vermek ve tarafları cüzi halefiyet ilkesinin külfetli, zaman alıcı ve masraflı devir işlemlerinden kurtarmak amaçlarıyla külli halefiyet ilkesini kabul etmiştir80.

Külli halefiyet ilkesi, tüm aktif ve pasiflerin tek bir hukuki işlemle devralan ya da yeni kurulan şirkete intikalini sağlayarak, devrolunan şirketin hem malvarlığının hem de ortakların pay sahipliği sıfatının, devralan ya da yeni kurulan şirkette devamının sağlanması amacına hizmet etmektedir.

TTK’ nın 151. maddesinde ayrı bir başlık altında düzenlenen külli halefiyet ilkesi TTK Tasarısı’nın 136/3, 136/4 ve 153/1 c.2. hükümlerinde düzenlenmiştir. TTK Tasarısı’nın 136/3 maddesinde: “birleşmenin devrolunan şirketin malvarlığı karşısında, bir değişim oranına göre devralan şirketin paylarının, devrolunan şirketin ortaklarınca kendiliğinden iktisap edilmesiyle gerçekleşir”; 136/4 maddesinde: “birleşmeyle devralan şirket devrolunan şirketin malvarlığını bir kül halinde devralır”; 153/1 c.2. maddesinde ise, denilerek birleşmenin külli halefiyet ilkesine göre yapılacağı vurgulanmıştır. Ancak, TTK Tasarısı’nda “külli halefiyet” kavramına açıkça yer verilmemiştir81. Bu durum doktrinde eleştirilerek maddeye külli halefiyet kavramının eklenmesi gerektiği belirtilmiştir82.

2.3.3. Külli Halefiyet İlkesinin Sonuçları

2.3.3.1. Ayni Hakların İntikali

Birleşmede külli halefiyet ilkesinin bir sonucu olarak, devrolunan şirketin gayrimenkulleri ve bunlar üzerindeki sınırlı ayni hakların devralan veya yeni kurulan şirkete geçmesi için, resmi senet düzenlenmesine, tapu siciline tesciline veya ilgili taşınmazların maliklerince yazılı istemde bulunulmasına gerek yoktur.

Külli Halefiyet ilkesinin bir gereği olarak, devralan ya da yeni kurulan şirket tapudan tek taraflı bir istem ile gayrimenkulün kendi adlarına tescilini talep edebilir; ancak buradaki tescil açıklayıcı bir tescildir. Yararlanan şirket söz konusu gayrimenkullerin mülkiyetini tescilden önce kazanır, buradaki iktisap bir tescilsiz iktisap halidir83

Şirket birleşmelerinde devrolunan ve devralan ya da yeni kurulan şirketler arasındaki ilişki miras hukukundaki muris ve miras bırakan ilişkisine benzetilmiştir84. Miras yoluyla iktisapta da şirketlerin birleşmesinde de önceki malik, ölüm veya birleşme sonucu şahıs olmaktan çıkmakta, şahsiyet sona ermekte ve mülkiyet mirasçılara ya da yeni şirkete geçmektedir85.

2.3.3.2. Menkullerin İntikali

Külli Halefiyet ilkesi gereğince, menkul mallarda devralan veya yeni kurulan şirketin teslimsiz asli zilyetliği söz konusu olmaktadır. Yani, birleşme ile menkuller devralan şirkete teslim edilmemiş olsa dahi; bunların mülkiyeti yeni kurulan veya devralan şirkete intikal etmektedir86. Fikri Sınai haklar da, kendilerine özgü devir biçimlerine uyulmasına gerek olmaksızın, yararlanan şirkete geçmektedir87. Ancak, Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin88 16. maddesi gereğince birleşme ile devralan ya da yeni kurulan şirkete nakledilen mamelekin içinde markaların da bulunması durumunda, birleşme işlemlerinden ayrık olarak bu durumun marka siciline kaydedilmesi gerekir. Tescilin yapılmaması durumunda devralan ya da yeni kurulan şirket markanın tescilinden doğan yetkilerini iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri süremeyecektir89.

2.3.3.3. Alacak ve Borçların İntikali

Birleşmede birleşen şirketlerin birbirlerinden olan alacak ve borçları sona ermektedir90. Diğer alacakların nakli açısından ise birleşme BK’ nun 164. maddesinde ifade edilen, alacağın kanuni temliki niteliğindedir91. Burada alacakların geçişi, külli halefiyet ilkesi çerçevesinde kanun gereğince gerçekleştiği için; önceki alacaklı sıfatıyla devrolunan şirketlerce, devralan ya da yeni kurulan şirkete temlik edilmelerine yani olağan temlik işlemlerinin yapılmasına gerek yoktur92.

Önceki alacaklının onayına ihtiyaç olmaksızın bu alacak üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir. Alacağın temliki için BK’ nun 163. maddesi gereğince, alacağını devreden ile devralan arasında yazılı bir sözleşmenin yapılması gerekmektedir. Ancak, birleşmede birleşme sözleşmesi bunun yerine geçtiğinden, devreden şirket ile devralan ya da yeni kurulan şirket arasında alacağın temliki için ayrı yazılı bir sözleşme yapılmasına gerek yoktur.

Alacaklarla birlikte BK’ nun 168. maddesi gereğince alacağa bağlı rüçhan hakları ve kefalet, rehin, mülkiyeti saklı tutma sözleşmesi gibi feri haklar da devralan veya yeni kurulan şirkete geçmektedir. Ayrıca, alacaklara ilişkin daha önce başlayan zamanaşımı süreleri de işlemeye devam etmektedir93.

Külli halefiyet etkisini kıymetli evrak alacaklarında da aynen göstermektedir. Bu alacakların devralan ya da yeni kurulan şirkete geçmesi için, her bir senede bağlı yapılması gereken devir işlemlerinin yapılması gerekmeyecek, bunlar ciro ya da temlik beyanı olmaksızın yararlanan şirkete geçmektedir94.

Şirket birleşmelerinde borcun nakli için de BK’ nun 173. ve 174. maddelerinde düzenlenen alacaklının rızası şartı aranmaz. Külli halefiyet ilkesi gereğince devrolunan şirketin alacakları devralan ya da yeni kurulan şirketin alacaklısı olmakta, yani kanun gereği bir borçlu değişmesi yaşanmaktadır. Birleşme borcu muaccel hale getirmediği gibi, borcun yenilenmesine de sebep olmaz95. Birleşmede borca bağlı olan rehin ve kefalet de, külli halefiyet ilkesinin bir sonucu olarak devralan ya da yeni kurulan şirkette aynen devam etmektedir96.

2.4. Pay Sahipliğinin Devamı İlkesi

2.4.1. Genel Olarak

Birleşme neticesinde, devrolunan şirkete ait hak ve borçların bir kül halinde devralan ya da yeni kurulan şirkete geçmesi karşılığında, bu şirketin ortaklarına, hesaplanan bir değişim oranına göre, devralan ya da yeni kurulan şirkette pay sahipliği sıfatı kazandırılmasına “pay sahipliğinin devamlılığı ilkesi” denilmektedir97. Bu ilke daha çok birleşmenin toplumsal yönü ile ilgilidir98.

Üyeliğin devamı payların kendiliğinden değiş tokuşu ile gerçekleşmektedir. Payların değiş tokuşu, katılan ticaret şirketinin ortakları ile devir alan ya da yeni kurulan ticaret şirketinin ortakları arasında gerçekleşir. Devralan ticaret şirketi, devrolunan ticaret şirketinin ortaklarına kazandırdığı malvarlığı karşısında kendi ortaklık hakkını kazandırır. Böylece de, devrolunan şirketin malvarlığı bir bütün halinde devralan şirketin malvarlığına katılırken, bunun karşılığı olarak devrolunan şirketin ortakları da devralan şirketin ortakları haline gelirler99. Birleşmede pay sahipliğinin devamı, devrolunan şirketin malvarlığının tasfiyesiz olarak devralan şirkete geçmesinin bir sonucudur100. Burada malvarlığı veya işletme devri sonucunda devralan ya da yeni kurulan şirketin ortağı sıfatını, devrolunan şirket tüzel kişiliği değil; onun ortakları kazanacağı için, bireysel bir sermaye koyma veya bireysel katılmadan farklı bir durum vardır. Birleşmede ortakların ayrı ayrı sermaye koyma veya katılma üstleniml erinde bulunmaları gerekmez, çünkü birleşme sözleşmesi bireysel işlemlerin yerini alan bir toplu sermaye koyma veya katılma üstlenimi niteliği taşır101.

TTK’ nın 451/8 maddesinde her ne kadar, İnfisahın tescilinden sonra devralan şirketçe infisah eden şirketin pay sahiplerine karşılık olarak verilecek hisse senetlerinin birleşme mukavelesi hükümlerine göre kendilerine teslimi düzenlenmişse de, bu hüküm aslında malvarlığının intikali ile kendiliğinden gerçekleşen değiş tokuşun, hisse senetlerine bağlanması aşamasını ifade etmektedir102.

Pay sahipliğinin devamlılığı ilkesi TTK Tasarısı’nın 140/1 maddesinde de açıkça düzenlenmiştir. TTK Tasarısı’ nın 140/1 maddesine göre, devrolunan şirketin ortaklarının, mevcut ortaklık paylarını ve haklarını karşılayacak değerde, devralan şirketin payları ve hakları üzerinde istemde bulunma hakları vardır103. TTK’ nın 451/8 maddesinde yer alan ve yanlış anlaşılmalara sebebiyet veren ortaklara hisse senedinin teslimine ilişkin hükme isabetli olarak TTK Tasarısı’nda yer verilmemiştir104. Yine TTK Tasarısı’ na göre birleşmede, pay sahiplerine devralan ya da yeni kurulan şirkette verilen paylar belirlenirken birleşme sözleşmesinde de yer alacak olan bir değişim oranına göre hareket edilecektir. (TTK Tasarı m. 136/3, m. 146/1, b.b.) Aynı şekilde ortakların da TTK Tasarısı’nda kendilerine verilecek olan bu payların, devrolunan şirketteki paylarını ve haklarını karşılayacak değerde olmasını isteme hakları bulunmaktadır. TTK Tasarısı’nda pay sahipliğinin devamlılığı ilkesi uyarınca devrolunan şirket ortağına sadece, devrolunan şirketteki payını karşılayacak değerde pay verilmekle yetinilmeyip; aynı zamanda diğer pay sahipliği haklarının da, devralan ya da yeni kurulan şirkette devamı sağlanarak koruma altına alınmıştır105. Hükümdeki “ortaklık pay ve hakları” ile ifade edilmek istenen paya bağlı malvarlığı, yönetim, denetim ve inceleme hakları olup; azınlık haklarını kapsamamaktadır106. Yine TTK Tasarısı’na göre bu ilke gereğince, devrolunan şirket ortaklarına, devralan ya da yeni kurulan şirkette verilecek olan payların hangi değişim oranına göre belirleneceğinin tespitinde, birleşmeye katılacak olan şirketlerin malvarlıklarının değeri, bu şirketlerde sahip olunan oy haklarının dağılımı ve önem taşıyan diğer hususlar dikkate alınacaktır. (TTK Tasarısı m. 140/1 c.3.)

2.4.2. Pay Sahipliği İlkesinin İstisnası Ayrılma Akçesi

Kural olarak devrolunan şirket pay sahiplerine, yararlanan şirketin pay sahipleri dışında bir karşılık verilmesi durumunda birleşme söz konusu olamamaktadır107. Karşı edimin şirket payı dışında para, tahvil ve benzeri ekonomik değerlerden oluşması, birleşmenin toplumsal ve ortaklıksal niteliğini ortadan kaldırarak yapılan işlemi satım veya trampaya dönüştürür. Böyle bir işlem de, tasfiyeyi gerektirir108.

AT’ nin şirketlere ilişkin üçüncü konsey yönergesinde de, birleşmeye muhalif olan ortakların devrolunan şirketten ayrılmaları hakkını tanıyan bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak bu boşluğun, olumlu bir boşluk olarak nitelendirildiği, bu yüzden yönergede ulusal düzenlemelere olanak tanınmış olduğu kabul edilerek, birleşmeye muhalif olan ortakların şirketten ayrılmaları hakkı verilmektedir109.

TTK Tasarısı’nda da bu düşünceyle, ayrılma akçesi başlığı altındaki 141. maddesi ile getirilmiş olan yenilik ile, birleşmeye katılan şirketlerin birleşme sözleşmesinde belirtilmiş olması şartıyla, ortaklara, devralan şirkette ortaklık payları ve haklarının sağlanması yerine, devralan ya da yeni kurulan şirkette kendilerine tahsis edilecek olan payların gerçek değerine denk gelen bir miktarı alarak şirketten çıkma hakkı tanınabileceği düzenlemiştir110.

TTK’ nın 141/1 maddesinde seçimlik hak olarak düzenlenen ayrılma akçesinin, birleşme sözleşmesinde belirtilmişse, ortaklara bir zorunluluk olarak sunulmasına da TTK Tasarısı’nın 141/2 maddesi ile imkân tanınmıştır. Bu düzenleme ile devamlı sorun çıkaran azınlığı ve/veya ortağı ayrılma akçesini ödeyerek ortaklıktan çıkarma hakkı, büyük çoğunluğa verilmiştir111. Buna uluslar arası birleşme literatüründe ortağı çıkararak birleşme denilmektedir112.

Ayrılma akçesinin mutlaka nakit olarak ödenmesi gerekmez. Karşılık olarak başka bir şirketin payı veya bir diğer menkul değeri verilebilir. Böylece üç köşeli birleşmelere de kanunen olanak tanınmış olmaktadır. Ancak, ayrılma akçesinin, nakit olarak ödendiği durumlarda, bunun serbestçe tasarruf edilebilecek yedeklerden alınması, sermayenin iadesi anlamına gelmemesi gerekir. Bütün ortakların ya da çok sayıda ortağın ayrılma akçesini almak istemesi, birleşmenin gerçekleşmemesi olasılığını ortaya çıkarabilir. Bu da bir sakınca olarak değil, pay sahipleri demokrasisinin bir gereği olarak değerlendirilmelidir113.

TTK Tasarısı’nın 141. maddesi incelendiğinde, 141/1 maddesine göre şirketten çıkma hakkı tanınan ya da 141/2 maddesine göre şirketten çıkarılan ortakların sadece devrolunan şirket ya da şirketler olduğu görülmektedir114. Bu husus eleştirilerek, şirkette kalmak istemeyen ortakların sadece devrolunan şirket ortakları olmayabileceği, devralan şirket ortaklarının da, birleşme kararına karşı çıkabileceği ya da şirketten çıkmak isteyebileceği belirtilerek, maddeye şirketten çıkacak ya da çıkarılacak ortakların hem “devrolunan” hem de “devralan” şirket ortakları olabileceğinin eklenmesi gerektiği ifade edilmiştir115.



KAYNAKÇA

ACEMOĞLU, Kevork, Borçlar Kanunu’nun 179. Maddesine Göre Malvarlığı veya Ticari İşletmenin Devri”, İstanbul, Fakülteler Matbaası, 1971.
AKBİLEK, Nevzat, Anonim Şirket Birleşmelerinde Pay Sahibinin Korunması, Ankara: Seçkin Yayınevi, 2009, s.19.
AKUĞUR, Mehmet, Türk Hukukunda Anonim Ortaklıkların Bölünmesi, İstanbul: Vedat Yayınevi, 2005.
AKUĞUR, Mehmet, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı, İstanbul: Vedat, 2005.
AL KILIÇ, Şengül, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Ticaret Şirketlerinin Birleşmesi, İstanbul: Beta, 2009.
ANSAY, Tuğrul, Anonim Şirketler Hukuku Dersleri, 5. Bası, Ankara 1975.
ARICI, Mehmet Fatih, Ticari İşletmenin Aktif ve Pasifi ile Devri, İstanbul: Vedat, 2008.
ARKAN, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 2004.

ARSLANLI, Halil, Anonim Şirketler IV-V. Kısım, İstanbul, 1961.
ARSLANLI, Halil, Kollektif ve Komandit Şirketler, II. Kısım, İstanbul, 1957.
BAHTİYAR, Mehmet, “Türk Ticaret Kanunu ile Avrupa Birliği’ nin Üçüncü Konsey Yönergesi Açısından Anonim Ortaklık Birleşmeleri ve Denetimi”, Şirket Birleşmeleri (Editörler, Sumer, Haluk/Pernsteiner, Helmut) İstanbul, 2004.
BAHTİYAR, Mehmet, Ortaklıklar Hukuku, 3. bası, İstanbul: Beta, 2007.

BOZER, Ali “Ticari İşletme Üzerinde Türk ve İsviçre Hukuku Bakımından Mukayeseli Bir İnceleme”, Batider 1962, C: 1, S: 3.
ÇAĞA/Kender, Deniz Ticaret Hukuku I, Giriş, Gemi, Donatan ve Kaptan, İstanbul: Beta, Ekim 2004.
ÇELİK, Orhan, Şirket Birleşmeleri ve Birleşmelerde Şirket Değerlemesi, Ankara, 1999.

DOĞANAY, İsmail, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.1., 4. B., İstanbul: 2004.
DOĞANAY, İsmail, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C.II., 4. B., İstanbul: 2004.
HALİM, Mete, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Tebliği, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt II, Sayı I, yıl 2005.

İMREGÜN, Oğuz, Kara Ticareti Hukuku Dersleri, İstanbul: Filiz Kitapevi, 1996.
İMREGÜN, Oğuz, Anonim Ortaklıklar, İstanbul, 1970.
KARAYALÇIN, Yaşar, Ticaret Hukuku I. Giriş- Ticari İşletme, Ankara, 1968.
Kazancı İçtihat ve Bilgi Bankası.
KENDİGELEN, Abuzer/MOROĞLU, Erdoğan, Notlu Türk Ticaret Kanunu ve İlgili Mevzuat, İstanbul: Arıkan, Ekim, 2007.
KENDİGELEN, Abuzer, “Ticaret Ortaklıklarında Nev'i Değiştirme Ticaret Kanunumuzun Düzenlenmesi Tatbikat ve Doktrinin Tutumu”, Makalelerim, C.1, Ankara, 2006.

KENDİGELEN, Abuzer, Genel Hükümler ve Anonim Ortaklığın Kuruluşu, 40. Yılında Türk Ticaret Kanunu, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı ile Deniz Hukuku Anabilim dalı Öğretim Üyeleri ve Araştırma Görevlilerinin Değerlendirmeleri, İstanbul, 1997
MOROĞLU, Erdoğan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı, Değerlendirme ve Öneriler, 5. Baskı, İstanbul: Vedat, 2009.
MOROĞLU, Erdoğan, “Anonim ve Limited Ortaklıklarda Fesih Kararının Geri Alınması” Prof. Dr. Ömer Teoman’a 55. Yaş Günü Armağanı, C.1., İstanbul 2000, s. 570 vd.
MOROĞLU, Erdoğan, Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, 4. Bası, İstanbul, 2004.
TEKİNALP, Ünal/POROY, Reha/ÇOMOĞLU, Ersin, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, 10. Bası, İstanbul, 1976.
TEKİNALP, Ünal, “Tasarı'nın takdimi”, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı: Konferans: Bildiriler-Tartışmalar, 13–14 Mayıs 2005 ss. 7–16.
TEOMAN, Ömer, “Birleşme”, Yaşayan Ticaret Hukuku Hukuki Mütalaalar, C. 1, Kitap 11, 2004.

TÜRK, Hikmet Sami, “Tasarı Hakkında Genel Değerlendirme”, Ticaret Kanunu Tasarısı Konferansı, Bildiriler ve Tartışmalar, 13–14 Mayıs 2005, Ankara, 2005.

TÜRK, Hikmet Sami, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda Şirketlerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Düzenlemeler Hakkında Genel Değerlendirme, Tartışmalar, YTHFD, C. II, S. 1, İstanbul, 2005, ss. 554–559.
TÜRK, Hikmet Sami, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, Ankara, 1986.
TÜRK, Hikmet Sami, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesinde Nevi’lerin Aynı Olması Koşulu, Ankara, 1986.
Türk Ticaret Kanunu Tasarısı, Ankara: Adalet Bakanlığı, 2005.
YASAMAN, Hamdi, “Şirket Birleşme ve Bölünmeleri”, Şirketler Hukuku ve Sermaye Piyasası Hukuku ile ilgili Makaleler, Mütalaalar, Bilirkişi Raporları, İstanbul: Vedat, 2006.
YASAMAN, Hamdi, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, İstanbul, 1987.
YASAMAN, Hamdi, “AET İçinde Anonim Ortaklıkların Birleşmesine İlişkin Üçüncü Yönerge Teklifi”, Şirketler Hukuku ve Sermaye Piyasası Hukuku ve Sermaye Piyasası Hukuku ile ilgili Makaleler, Mütalaalar, Bilirkişi Raporları, İstanbul, 2006.
YILDIZ, Şükrü, “Avrupa Topluluğunun Anonim Şirketlerin Birleşmesine İlişkin 9 Ekim 1978 Tarih ve 78/855/EEC Sayılı Şirketler Hukuku Üçüncü Konsey Yönergesi”, AÜEHFD, C. 4, S. 1–2, Erzincan 2000, ss. 623–634.
YILDIZ, Şükrü, “TTK Tasarısının Limited Şirkete İlişkin Hükümlerinin Değerlendirilmesi”, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C:II, S. 1, 2005.
YILDIZ, Şükrü, Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Limited Şirketler Hukuku, İstanbul, 2007.


1 09/07/1956 T, 9353 S RG.
2 Mukayeseli hukukta birleşmeye ilişkin tanımlar için bkz. Hikmet Sami Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, Ankara, 1986, s. 31 vd.
3 Yönergenin Türkçe çevirisi için bkz. Şükrü Yıldız, AÜEHFD, C. 4, S. 1–2, Erzincan 2000, s. 623 vd.
4 Orhan Çelik, Şirket Birleşmeleri ve Birleşmelerde Şirket Değerlemesi, Ankara, 1999, s. 130.
5 Türk Ticaret Kanunu Tasarısı gerekçesi için bkz. http://www2.tbmm.gov.tr/d22/1/1-1138.pdf.
6 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 43.
7 Hamdi Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, İstanbul, 1987, s. 34.
8 Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, s. 34 dn. 4; Tekinalp (Poroy/Çomoğlu), Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, 10. Bası), N. 1564; Halil Arslanlı, Anonim Şirketler IV-V. Kısım., İstanbul, 1961, s. 158 vd.; Yargıtay 11. HD.’ de bu görüşü savunan yazarların görüşlerine gönderme yaparak; 6.07.2000 tarihli 3170/6471 sayılı kararında fesih kararının geri alınabileceği yönünde karar oluşturmuştur. (Kazancı İçtihat ve Bilgi Bankası).
9 Erdoğan Moroğlu, “Anonim ve Limited Ortaklıklarda Fesih Kararının Geri Alınması” Prof. Dr. Ömer Teoman’a 55. Yaş Günü Armağanı, C.1., İstanbul 2000, s. 570 vd.; İsviçre Federal Mahkemesi’ nin BGE 91 I 440; 114 JDT 369 (1966) (7.12.1965) sayılı kararı için bkz. Tuğrul Ansay, Anonim Şirketler Hukuku Dersleri, 5. Bası, Ankara 1975 s. 290 vd; İsviçre Federal Mahkemesi daha önce bu konuda olumsuz yönde vermiş olduğu içtihatını 1997 tarihinde vermiş olduğu karar ile değiştirmiştir. Karar çevirisi için bkz. Müge Tekil, Genel Kurulun Anonim Ortaklığın Fesih Kararını Geri Alması; İHFM, C. LVI, S. 1–4, Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’ na armağan sayısı, İstanbul 1998, s. 319 vd; Ansay ise bu görüşü istisnasız bir şekilde kabul etmenin menfaatler dengesine uygun düşmeyeceği kanaatindedir. Bkz. Ansay, s. 285.
10 Şengül Al Kılıç, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Ticaret Şirketlerinin Birleşmesi, İstanbul, 2009, s. 92.
11 Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, s. 34.
12 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 61.
13 Al Kılıç, s. 11; TTK Tasarısına göre malvarlığının geçiş anı ile birleşme anı aynı olduğundan hukuki ve ekonomik anlamda birleşme de aynı anda gerçekleşecektir. Bkz. Al Kılıç, s. 15.
14 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi s. 62; Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, s. 7.
15 Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, s. 7.
16 Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, s. 7.
17 Kevork Acemoğlu, Borçlar Kanunu’nun 179. Maddesine Göre Malvarlığı veya Ticari İşletmenin Devri, İstanbul, Fakülteler Matbaası, 1971. s. 10.
18 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 62.
19 Mevzuatımızda bu terimlerin kullanıldığı düzenlemeler için bkz. Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 63 vd.
20 “Gemi ve navlun, sınırlı ayni sorumluluk bakımından bir vahdet (birlik), özel bir malvarlığı teşkil etmektedir ki buna “deniz serveti” denilmektedir. Donatanın bunun dışında kalan bütün malvarlığına ise “kara serveti” denilmektedir….” Ayrıntılı bilgi için bkz. Çağa/Kender, Deniz Ticaret Hukuku I, Giriş, Gemi, Donatan ve Kaptan, İstanbul, Ekim 2004, ss. 151–152.
21 Özel Malvarlığına ilişkin diğer örnekler için bkz. Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, s. 9.
22 Acemoğlu, s. 21; Mehmet Fatih Arıcı, Ticari İşletmenin Aktif ve Pasifi ile Devri, İstanbul, 2008, s. 13 vd.
23 Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi s. 9.
24 Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku, Ankara, 2004. s. 18.
25 Karayalçın, teşebbüsün iktisadi-hukuki, işletmenin ise teknik-iktisadi bir kavram olduğunu belirtmektedir. Bkz. Yaşar Karayalçın, Ticaret Hukuku I. Giriş- Ticari İşletme, Ankara, 1968; Bozer’ e göre teşebbüs işletmenin çevre ile olan münasebetini, işletme ise müessesenin iç durumunu açıklar. Aslında TTK ticari işletmenin değil; ticari teşebbüsün kanunudur. Bkz. Ali Bozer, “Ticari İşletme Üzerinde Türk ve İsviçre Hukuku Bakımından Mukayeseli Bir İnceleme”, Batider 1962, C: 1 S: 3, s. 370.
26 Arıcı, ticari işletme terimi yerine teşebbüs teriminin kullanılmasının doğru olmadığını; yerleşmiş işletme teriminin teşebbüs terimine tercih edilerek, teşebbüse yükletilmek istenen geniş anlamı karşılamak üzere kullanılmasını savunmaktadır. Yazar ayrıca, teşebbüs teriminin rekabet hukukundaki teşebbüs terimi ile karışabilecek nitelikte olduğunu ifade etmektedir. Bkz. Arıcı, s. 11.
27 Ticari işletmenin unsurlarının TTK yerine, TST’ de düzenlenmesinin isabetli olmadığı konusunda bkz. Poroy/Yasaman, Ticari İşletme Hukuku, Genişletilmiş 9. basıdan 10. Tıpkı Basım, İstanbul, 2005, s. 32; Oğuz, İmregün, Kara Ticareti Hukuku Dersleri, İstanbul, 1996, s. 6.
28 Bu konuda bkz. Bakanları Kurulu Kararnamesi, R.G. 21 Temmuz 2007 tarih ve 26589 karar sayılı kararname.
29 Arıcı, s. 24.
30 Bu tanım büyük ölçüde TST’ deki düzenlemeyi esas almaktadır.
31 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 73.
32 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 72.
33 Al Kılıç, s. 14.
34 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 72.
35 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 68.
36 Mevzuatımızdaki örnekleri için bkz. Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 68 vd.
37 Arıcı s. 48.
38 BK. açısından ticari işletmenin devri ile TTK açısından birleşmeler arasındaki farklar konusunda bkz. Arıcı, s. 48 vd.
39 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 80.
40 “Bir ticaret şirketinin işletmesinin devri, şirket ortaklarını, satılan malvarlığından yabancılaştıran bir işlemdir”. Bkz. Arıcı, s. 48.
41 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 80.
42 Tekinalp (Poroy/Çomoğlu), N. 144a.
43 Bkz. Hikmet Sami Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesinde Nevi’lerinin Aynı Olması Koşulu, Ankara, 1986, s. 245.
44 Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu, s. 246.
45 Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu, s. 79.
46 Çelik, s. 130.
47 Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu s. 275.
48 TST’ nin 79/2 maddesinde, sicil memuruna birleşen şirketlerin aynı nev’iden olup olmadıklarını bilhassa incelemek görevi verilmiştir.
49 Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu s. 342; Yargıtay 6. Hukuk Dairesi de 26.11.1979 tarih, 1979/8304 E., 1979/9462 K. Sayılı kararı ile bir kollektif şirketin nevi değiştirmek suretiyle anonim şirkete dönüşmesi kabul etmiştir. Yargıtay daha önceleri vermiş olduğu kararlarında nevi değiştirmede de birleşmelerde olduğu gibi, “nevilerin aynı olması koşulu” nu aramaktaydı. Örneğin Yarg. 11. HD. 20.05.1974 T., 1974/2042 E, 1974/1754 K (Kazancı İçtihat ve Bilgi Bankası) Bu konuda daha fazla karar için bkz. Al Kılıç, s. 32. dn. 102.
50 Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu s. 245 vd.
51 Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu, s. 198.
52 Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu, s. 198.
53 İsmail Doğanay, Türk Ticaret Kanunu Şerhi (2. Cilt), 3. Bası, Ankara, 1990, s. 652.
54 Çelik, s. 131.
55 Nevilerin Aynı Olması Koşulunun eleştirisi için bkz. Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu, s. 379 vd.
56 Hikmet Sami Türk, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’nda Şirketlerin Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Düzenlemeler Hakkında Genel Değerlendirme, Tartışmalar, YTHFD, C. II, S. 1, s. 556.
57 Ticaret Şirketlerinde nevi değiştirme konusunda bilgi için bkz. Ünal Tekinalp, “Ticaret Ortaklıklarında Nevi Değiştirme Kavramı ve Türk Sistemi”, İkt. Mal. C. XVIII, S. 5, s. 192; Hikmet Sami Türk, “Ticaret Ortaklıklarının Nevi Değiştirmesine İlişkin Yargıtay Kararları”, Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu, Ankara 1985, s. 145 vd; Abuzer Kendigelen, “Ticaret Ortaklıklarında Nev'i Değiştirme Ticaret Kanunumuzun Düzenlenmesi Tatbikat ve Doktrinin Tutumu”, Makalelerim, C.1, Ankara, 2006.
58 Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi s. 33; Tekinalp, bu durumu nevi değiştirmeli birleşme olarak adlandırmaktadır. Tekinalp, birleşme ve nev’i değiştirmenin birbiri ardına yapılmasında, yani önce nevi değiştirme, sonra da birleşmenin gerçekleştirilmesine herhangi bir engel olmadığını, bu şekilde “nevilerin aynı olması koşulu” engelinin aşılabileceği görüşündedir. Bkz. Tekinalp (Poroy/Çomoğlu), N. 147c.
59 Nevzat Akbilek, Anonim Şirket Birleşmelerinde Pay Sahibinin Korunması, Ankara, 2009, s. 46.
60 Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu, s. 350.
61 Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu, s. 378.
62 Al Kılıç, s. 32.
63 Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu, s. 384.
64 Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu, s. 384 vd.
65 Tasarı gerekçesi bkz. Mehmet Akuğur, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı, İstanbul, 2005, s. 106.
66 Al Kılıç, s. 34.
67 Poroy (Tekinalp/Çomoğlu) N.153.
68 Akbilek, s. 30.
69 Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, s. 19.
70 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi s.133.
71 Çelik, s. 133.
72 TTK m. 451’ de birleşen şirketlerin malvarlıklarının bir süre ayrı yönetilmesinden söz edilmiştir. Bu düzenlemeye göre birleşme ile birlikte devrolunan şirketin malvarlığı bir bütün halinde tasfiyesiz olarak devralan şirkete geçmemekte, devralan şirket yönetim kurulunca, devralan şirketin malvarlığından ayrı olarak yönetilmekte ve devrolunan şirket alacakları, alacaklarını bu ayrı yönetilen malvarlığından karşılamaktadır. Yasaman malvarlıklarının bir süre ayrı yönetilmesi sebebiyle TTK 451–452’ deki düzenlemelerin varsayımsal bir tasfiyeyi içinde barındırdığını savunmuştur. Bkz. Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, s. 21; Doktrinde bu görüşün aksi savunularak bu prosedürün alacaklıların korunmasına yönelik bir önlem olduğu ifade edilmiştir. Bkz. Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 141; Akbilek, s. 32.
73 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 149.
74 Mehmet Bahtiyar, “Türk Ticaret Kanunu ile Avrupa Birliği’ nin Üçüncü Konsey Yönergesi Açısından Anonim Ortaklık Birleşmeleri ve Denetimi”, Şirket Birleşmeleri (Editörler, Sumer, Haluk/Pernsteiner, Helmut) İstanbul, 2004, s. 5.
75 Al Kılıç, s. 30; Tasfiyenin sakıncaları ve tasfiyesiz dağılma ilkesinin temelinde yatan düşünceler konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 137 vd.
76 Hikmet Sami Türk, “Tasarı Hakkında Genel Değerlendirme”, Ticaret Kanunu Tasarısı Konferansı, Bildiriler ve Tartışmalar, 13–14 Mayıs 2005, Ankara, 2005, s. 26; Mete Halim, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı Tebliği, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, yıl 2005, s. 321; Al Kılıç, s. 26; Her ne kadar TTK Tasarısı’nın 136. maddesinin dördüncü fıkrasının gerekçesinde dördüncü fıkranın birinci cümlesinin hem tasfiyesiz infisahı hem de külli halefiyet’i öngördüğü ifade edilmişse de; bu cümlede sadece devralan şirketin devrolunan şirketin malvarlığını bir bütün halinde devralacağı ifade edilmiş olup; tasfiyesiz dağılma ve külli halefiyet ilkesinden bahsedilmemiştir.
77 Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, s. 22.
78 Al Kılıç, s. 43.
79 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 84/I maddesinde de, “Bir kooperatif bütün aktif ve pasifleriyle diğer bir kooperatif tarafından devralınmak suretiyle dağıldığı takdirde aşağıdaki hükümler uygulanır” denilerek külli halefiyet ilkesine vurgu yapılmıştır.
80 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 157.
81 Tasarı’nın birleşmeye ilişkin hükümlerine kaynaklık eden Üçüncü Yönergede külli halefiyet ilkesine hiç yer verilmemiştir. Bu durumun eleştirisi için bkz. Ünal Tekinalp, “Avrupa Topluluğunun Ulusal Düzeydeki Birleşmelere İlişkin Üçüncü Konsey Yönergesi”, Postacıoğlu’ na Armağan, İstanbul, 1990, ss. 310–322.
82 Hikmet Sami Türk, “Tasarı Hakkında Genel Değerlendirme”, Ticaret Kanunu Tasarısı Konferansı, Bildiriler ve Tartışmalar, 13–14 Mayıs 2005, Ankara, 2005, s. 84; Türk, Tasarı Hakkında Genel Değerlendirme, s. 26; Halim, s. 321.
83 İmregün buradaki durumun tescilsiz bir iktisap hali olduğunu savunmuştur. İmregün, s. 36.
84 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 171; Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, Gözden Geçirilmiş 2. bası, İstanbul, 2006, s. 41.
85 Bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 09.05.1984 T, 1984/8–97 E ve 1984/514 K sayılı içtihadı birleştirme kararı, Kazancı Bilgi ve İçtihat Bankası.
86 Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, s. 28.
87 Bkz. Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, ss. 184–185.
88 27/6/1995 T, 22326 Sayılı RG.
89 Akbilek, s. 36.
90 Akbilek, s. 36.
91 Akbilek, s. 36.
92 Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu, s. 189.
93 Türk, Nevilerin Aynı Olması Koşulu, s. 190.
94 Ayrıntılı bilgi için bkz. Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, s. 30 vd.
95 Yasaman, Anonim Ortakların Birleşmesi, s. 28; Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi s. 192.
96 Doktrinde birleşmeden önce şirkete kefil olanın rızası olduğu takdirde ancak kefilin sorumluluğunun devam edeceği savunulmuştur. Bkz. Schönenberger, Art 493 nr. 88 ve 89’dan naklen, Yasaman, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, s. 29, Fransız Hukukunda yeni kuruluş yolu ile birleşmede birleşmeye katılan şirketler lehine önce verilmiş olan kefaletin birleşmeden sonra meydana gelecek borçlar için de geçerli olması için kefilin buna açıkça rıza vermesi gerektiği düzenlenmiştir. Bkz. Akbilek, s. 37. Doktrinde bunun aksi savunularak borca bağlı rehin ve kefaletin şirket birleşmeleri ile ortadan kalkmayacağı ifade edilmiştir. Bkz. Yasaman, Anonim Ortakların Birleşmesi, s. 29; Akbilek, s. 37.
97 Al Kılıç s. 46 .
98 Türk, Ticaret Ortaklıkların Birleşmesi, s. 84.
99 Tekinalp (Poroy/Çomoğlu), N. 144a.
100 Akbilek, s. 44.
101 Nitekim TTK’ nın 452/II maddesinde, anonim şirketlerin, yeni ortaklık kurulması yolu ile birleşmesi ile ilgili olarak, birleşme sözleşmesinde, birleştiklerini, yeni anonim şirketin esas sözleşmesini tanzim ettiklerini, bütün hisselerin taahhüt olunduğunu, mevcut şirketlerin mallarını sermaye olarak yeni şirkete koyduklarını saptayacakları belirtilmiştir. bkz. Türk, Ticaret Ortaklıkların Birleşmesi, s. 83.
102 Tekinalp (Poroy/Çomoğlu), N. 159d.
103 Bkz. Avrupa Birliği’ nin 78/855/ECC sayılı şirketler hukuku Üçüncü Konsey Yönergesi, 19/I,b.a; m. 19/I, b.b, Yıldız, Yönerge, s. 630.
104 Al Kılıç, s. 47.
105 TTK Tasarısı’nın 140. maddesinin gerekçesinde hükümde “karşılayacak değerde” ibaresiyle açıklanan eşitliğin sadece parasal olarak değil, haklara ilişkin eşitlik bakımında da söz konusu olduğu belirtilmiştir. TTK Tasarısı’nın gerekçesi için bkz. Akuğur, TTK Tasarısı, s. 109.
106 Moroğlu TTK Tasarısı’nın 140/1 hükmünü, sadece devrolunan şirket ortaklarının hakları bakımından kaleme alınmış olmasının hatalı olduğu, devralan şirketin ortaklarının da aynı ölçüde gözetilmesi gerektiği yönünde eleştirmiştir. Bkz. Moroğlu, TTK Tasarısı Değerlendirme ve Öneriler, s. 90.
107 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 87.
108 Türk, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesi, s. 88–89.
109 TTK Tasarısı m. 141/1 gerekçesi; Mukayeseli hukuk mevzuatındaki bu konudaki düzenleme örnekleri için bkz. Akbilek, s. 44.
110 TTK’ nın 141. maddesindeki “…Birleşmeye katılan” ibarelerinin “birleşen” olarak ve birinci fıkranın sonundaki “…tanıyabilirler” Sözcüğünün tanırlar olarak düzeltilmesi gerektiği belirtilmiştir. Moroğlu, TTK Tasarısı, Değerlendirme ve Öneriler, s. 91.
111 Bkz. TTK Tasarısı m. 141/2. gerekçesi; Tasarı’nın 151/5 maddesine göre, bu karar sermayenin %90’ ının oyları ile alınacaktır.
112 TTK Tasarısı m. 141/2 gerekçesi.
113 TTK Tasarısı m. 141 gerekçesi.
114 Al Kılıç s. 50.
115 Al Kılıç ss. 50–51.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Türk Ticaret Kanunu Ve Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’ Na Göre Ticaret Şirketlerinde Birleşmenin Şartları Ve Unsurları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Vildan Şimşek'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
26-09-2010 - 20:08
(4975 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 3 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 3 okuyucu (100%) makaleyi yararlı bulurken, 0 okuyucu (0%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
11290
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 2 saat 21 dakika 49 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,27 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 56978, Kelime Sayısı : 7246, Boyut : 55,64 Kb.
* 5 kez yazdırıldı.
* 3 kez indirildi.
* 2 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 1259
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,04582310 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.