Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Aktif Makale Bankalar Kanunu'nun 22.Nci Maddesinin 3 Üncü Fıkrasında Düzenlenen Zimmet Suçu Açısından Aynı Yasanın 24 Üncü Maddesinde Öngörülen Muhakeme Şartı Üzerine Bir İnceleme

Yazan : Cevat Özel [Yazarla İletişim]
Avukat

BANKALAR KANUNU'NUN 22 NCİ MADDESİNİN 3 ÜNCÜ FIKRASINDA DÜZENLENEN ZİMMET SUÇU AÇISINDAN AYNI YASANIN 24 ÜNCÜ MADDESİNDE ÖNGÖRÜLEN MUHAKEME ŞARTI ÜZERİNE BİR İNCELEME

5020 sayılı Kanun'un 26 ncı maddesiyle değiştirilen 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 24 üncü maddesinin birinci fıkrasının 1 inci cümlesinde aynen; " Bu Kanunda belirtilen suçlara ilişkin kovuşturma yapılması Kurum veya Fon tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır.
Cümlede geçen Kurum'dan kast edilenin 4389 sayılı Yasanın 3 üncü maddesindeki Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Fon kelimesi ile kısaca ifade edilmek istenenin ise aynı Yasanın 15 inci maddesindeki Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu olduğu tartışmasızdır.
Görüldüğü gibi yasa koyucu Ceza Usul Hukukuna ilişkin genel düzenlemelerden ayrılmış ve Bankalar Kanunu'nda tarifleri yapılıp müeyyideleri gösterilen suç tiplerinin ve bu arada 22 nci maddenin 3 üncü fıkrasında düzenlenen zimmet suçunun kovuşturulabilmesi için özel düzenleme getirmiştir.
Açıkça anlaşılacağı üzere Bankalar Kanunu'nda yer alan suçlara ilişkin kovuşturma yapılabilmesi için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun "yazılı başvuruda bulunması" koşulu getirilmiştir. Diğer bir deyişle BDDK.nun veya TMSF.nun yazılı müracaatı bir muhakeme şartıdır. Bu şart gerçekleşmeden kovuşturma safhasını başlatan iddianamenin tanzimi mümkün değildir. Bilindiği gibi 5271 sayılı yeni Ceza Muhakemesi Kanunu'nun Tanımlar başlıklı 2 nci maddesinin f) bendindeki tarife göre, Kovuşturma: İddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi kapsamaktadır. Aynı maddenin e) bendine göre, Soruşturma: Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen zaman dilimini ifade etmektedir.
Bu açıklamaların ışığında; genel müdürlük adresi kendi yargı çevresi içerisinde bulunan bir bankada 4389 sayılı Yasada tarifi yapılan herhangi bir suçun işlendiği şüphesinde olan Cumhuriyet Savcısının hazırlık soruşturmasını başlatması mümkün olmakla birlikte iddianame tanzimi için mutlaka yukarıdaki iki kurumdan herhangi birinin yazılı başvurusunu istihsal etmesi gerekmektedir. Bu kurumlar kendiliklerinden yetkili Cumhuriyet Savcısına suç duyurusunda bulunabilecekleri gibi, herhangi bir şekilde bankacılık suçu işlendiği duyumu alan Cumhuriyet Savcısı keyfiyeti bu kurumlara bildirerek şikayetçi olup olmayacaklarını sorabilir.
Birinci fıkranın değişiklikten önceki durumunda sadece BDDK.nun Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvurusu mümkün iken 5020 sayılı Yasayla yapılan değişiklik sonrasında bu kuruma TMSF da eklenmiştir.
Tatbikatta bu kurumların başkanlarının imzasını havi yazılı müracaatlar kovuşturma başlatılması için yeterli görülmekte, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Kurulu kararı aranmamaktadır.
24 üncü maddenin 5020 sayılı Yasanın 26 ncı maddesiyle değiştirilen 3 üncü fıkrasının ilk cümlesi; "22 nci maddenin (3), (7), (9) ve (10) numaralı fıkralarında yazılı suçlardan dolayı ilgili kuruluşların dava hakkı ile 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümleri saklıdır." şeklinde olup anlaşıldığı kadarı ile BDDK ve TMSF gibi kurumların yanı sıra ilgili kuruluşlar yani 22 nci maddenin (3), (7), (9) ve (10) numaralı fıkralarındaki suçlardan mutazarrır olan bankalar da yazılı başvuruda bulunabileceklerdir. Bunların başvurusu halinde de muhakeme şartı yerine gelmiş sayılacaktır. Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu 17/09/2002 tarihinde oybirliğiyle verdiği 2002/6-204 esas, 2002/309 sayılı kararıyla; Bankalar Kanunu'nun 24 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasında değişiklik yapan 4491 sayılı yasanın gerekçesinden hareket ederek, BDDK.nun başvurusu olmasa bile suçtan zarar gören bankanın başvurusu mevcut ise muhakeme şartının yerine gelmiş olacağını kabul etmiştir.
Anılan gerekçe şöyledir: " Bankaların halihazırda Türk Ceza Kanunu'nun emniyeti suistimal ve dolandırıcılıkla ilgili hükümlerini düzenleyen 503, 504, 508 ve 510 uncu maddeleri uyarınca bu maddelerde belirtilen fiilleri işleyen personeli ve ilgililer hakkında takibe geçebildiği dikkate alınarak, belirtilen maddeler paralelinde bu Kanun'un 12 nci maddesinde yapılan düzenlemeler ile ilgili olarak Kurumun şikayetine bağlı olmaksızın, personeli ve ilgililer hakkında Savcılıklara şikayet hakkını kullanabilmesine olanak tanınmıştır."
Bilindiği gibi şu anda yürürlükte olan 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nda 5020 sayılı yasayla yapılan değişiklikler sonrasında iki ayrı zimmet fiili düzenlemesi mevcuttur. Bunlardan ilki 22 nci maddenin 3 üncü fıkrasında, diğeri ise aynı maddenin 4 üncü fıkrasındadır. 3 üncü fıkradaki zimmet suçunun failleri; bankanın yönetim kurulu başkan ve üyeleri ile diğer mensupları, 4 üncü fıkradaki zimmet suçunun failleri ise; bankanın hukuken veya fiilen yönetim ve denetimini elinde bulunduran yönetici olsun veya olmasın gerçek kişi ortaklarıdır.
Yasa koyucunun, soruşturma ve kovuşturma usulü bakımından 22 nci maddenin 3 üncü fıkrasındaki zimmet suçu ile aynı maddenin 4 üncü fıkrasındaki zimmet suçunu farklı düzenlemelere tabi tuttuğu 24 üncü maddenin 1 inci fıkrasının 2 nci cümlesindeki; "Ancak, 22 nci maddenin (4) numaralı fıkrasında belirtilen suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturmalar Kurumun yazılı bildirimi üzerine veya gecikilmesinde sakınca görülen hallerde re'sen Cumhuriyet Savcılarınca yapılır." lafzından açıkça anlaşılmaktadır. Çünkü 3 üncü fıkradaki suçta mutlaka BDDK, TMSF veya İLGİLİ KURULUŞUN MÜRACAATI'nı arayan yasa koyucu, 4 üncü fıkradaki suçta, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcılarının re'sen harekete geçebileceğini kabul etmiştir. Bunun mefhumu muhalifinden de 3 üncü fıkradaki zimmet suçunda Cumhuriyet Savcısının kendiliğinden kovuşturmayı başlatan iddianameyi tanzim etmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. 4 üncü fıkrada tarifi yapılan zimmet suçunu ihdas eden 5020 sayılı Yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yapılan görüşmeleri sırasında tutulan tutanağın 80 inci sayfasındaki bilgiler de bu görüşümüzü teyit etmektedir. 11 Aralık 2003 Perşembe günü yapılan 22.Dönem 2.Yasama Yılı 27.Birleşim'inde; Ankara milletvekili Haluk İpek, Ordu milletvekili Eyüp Fatsa ve Şırnak milletvekili Abdullah Veli Seyda tarafından verilen müşterek imzalı önerge üzerine, 22 nci maddenin (3) numaralı fıkrası, 5020 sayılı Yasanın 26 ncı maddesinin değişiklik yaptığı 4389 sayılı Yasanın 24 üncü maddesinin 3 üncü fıkrasından çıkartılmış ve 24 üncü madde bugünkü halini alarak kanunlaşmıştır. Diğer bir deyişle bu önerge verilip kabul edilmeseydi, 3 üncü fıkradaki zimmet suçu da aynen 4 üncü fıkradaki zimmet suçu gibi Cumhuriyet Savcılarınca re'sen soruşturulup kovuşturulabilecekti. Ama yasa koyucu bilinçli olarak bu iki zimmet türünü birbirlerinden farklı muhakeme usullerine tabi tutmayı tercih etmiştir.
Önergenin aşağıda aynen verilen gerekçesinin tetkiki durumunda hadise daha da vuzuha kavuşacaktır: " Bu Kanunda belirtilen suçlara ilişkin kovuşturma yapılması Kurum tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlanmış olup, öte yandan Kurum, Fon ve duruma göre ilgili kuruluşların kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara karşı itiraz hakları ile maddede sayılan diğer bankacılık suçlarındaki dava haklarına ilişkin düzenlemeler her ne kadar genel hükümlerle yürütülebilirse de; uygulamada duraksamalara meydan vermemek için bu konulara ilişkin açık düzenlemeler getirilmiştir. Ayrıca bu Kanunda belirtilen suçlarda (4) numaralı fıkradaki suç dışında Kurum'un ve Fon'un başvurusuna bağlı olması hususuna açıklık getirilmiştir. Diğer taraftan (4) numaralı fıkradaki kamuoyunda (hortumculuk) olarak bilinen eylemlere ilişkin yürütülen hazırlık soruşturması neticesinde Cumhuriyet Savcıları kovuşturmaya yer olmadığına karar verirlerse, ilgilisine göre Kurum veya Fon Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'na göre kendisine tebliğ edilecek bu kararlara karşı itiraz hakkı tanınmak suretiyle bu suçlarla etkin mücadele edilmesi amaçlanmıştır. Öte yandan, (a) alt bendinde yer alan Bankalar Kanunu'nun 22 nci maddesinin (3) numaralı bendine yapılan gönderme bankacılık içi zimmeti olup metinden çıkartılmakta, bu şekilde Cumhuriyet Savcılarının kamuoyunda hortumculuk olarak bilinen zimmet suçuyla daha etkin ve verimli mücadele edebilmesi sağlanmaktadır."
Görüldüğü gibi; 3 üncü fıkradaki zimmet suçu banka içi zimmet, 4 üncü fıkradaki zimmet suçu ise hortumculuk olarak tanımlanmakta ve ikinci zimmet türüne daha fazla ehemmiyet atfedilerek sadece bu suç bakımından Cumhuriyet Savcılarının hiçbir kurumun şifahi ya da yazılı müracaatı aranmaksızın re'sen harekete geçmesi, hazırlık soruşturmasını yapması, kovuşturma aşamasını başlatan iddianameyi tanzim etmesi hedeflenmektedir.
Diğer bir deyişle; 3 üncü fıkradaki zimmet suçu, 4 üncü fıkradaki zimmet suçundan farklı olarak Cumhuriyet Savcılarının re'sen takip etmesi gereken ehemmiyette bir suç türü olarak kabul edilmemiş, Kurum, Fon veya ilgili bankanın yazılı başvurusu şart koşulmuştur.
Muhakeme usulü bakımından farklılık bununla da sınırlı değildir. 24 üncü maddenin 3 üncü fıkrasının b) bendindeki düzenlemeye göre; 22/4 kapsamındaki zimmette 4422 sayılı Yasanın 2 ila 10 uncu maddelerindeki telefon dinleme, teknik takip gibi tedbirler uygulanabilecekken 22/3 kapsamındaki zimmette bu tedbirler uygulanamaz. Diğer farklılıklar 24 üncü maddenin 3 üncü fıkrasının c), d), e), f) bentleriyle aynı maddenin 4 üncü fıkrasında gösterilmektedir.
4389 sayılı Bankalar Kanunu; birer itibar ve güven müessesesi olan bankaların, oldukça teknik ve özellik arz eden işlemlerinin birer ihtisas kuruluşu olan ve sektörü denetleme görevi olduğu kadar düzenleme görevi de olan Kurum'un, Fon'un ve hatta ilgili bankanın kendi teftiş kurullarının ve denetim görevlilerinin süzgecinden geçmesi, bankacılık konusunda ihtisas sahibi olan bu insanların değerlendirmelerine göre banka mensuplarının ceza mahkemeleri karşısına çıkarılıp çıkarılmamalarına karar verilmesi hususuna özel bir önem vermiştir.
BDDK, Fon veya ilgili banka tarafından bankanın genel müdürlüğünün bulunduğu yerdeki Cumhuriyet Başsavcılığına yapılacak başvurunun 22 nci maddenin 3 üncü fıkrasındaki zimmet suçu açısından bir muhakeme şartı olduğu hususunda akademik çevrelerde hiçbir tereddüt bulunmamakta ancak tatbikatta Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından farklı uygulamalar yapıldığı görülmektedir. Yasa koyucu bunun farkında olduğu içindir ki 5387 sayılı yeni Bankacılık Yasasının 162 nci maddesinin ilk fıkrasının ilk cümlesinde bu başvurunun muhakeme şartı niteliğinde olduğunu vurgulamak zorunda kalmıştır.
İlgili hüküm aşağıya aynen alınmıştır:
Yazılı başvuru ve müdahale
5387 S.K. MADDE 162.- Bu Kanunda belirtilen suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturma yapılması, Kurum veya Fon tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır. Bu başvuru muhakeme şartı niteliğindedir. Ancak, 160 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturmalar Kurumun veya Fonun yazılı bildirimi üzerine veya gecikilmesinde sakınca görülen hallerde re'sen Cumhuriyet savcılarınca yapılır ve Kurum ve Fon haberdar edilir. Bu fikra uyarınca yapılan soruşturmalar neticesinde açılan kamu davalarında, Kurumun veya Fonun başvuruda bulunması hâlinde, bunlar başvuru tarihinde müdahil sıfatını kazanırlar.
İtibarın zedelenmesi, sırların açıklanması ve zimmet suçlarından dolayı ilgililerin dava hakkı ile 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri saklıdır.
Yukarıdaki düzenlemede bahsedilen 160 ıncı maddenin üçüncü fıkrasındaki zimmet türü halen yürürlükte olan 4389 sayılı Yasanın 22 nci maddesinin 4 üncü fıkrasındaki zimmet türü ile aynıdır ve görüldüğü gibi bu zimmet türü bakımından yeni Yasada da Cumhuriyet Savcılarının re'sen harekete geçmesi kabul edilmekte ancak 4389 sayılı Yasanın 22 nci maddesinin 3 üncü fıkrasındaki zimmet suçu ile birebir aynı olan yeni Yasanın 160 ıncı maddenin ilk fıkrasındaki zimmet türünde Kurum, Fon veya ilgili bankanın şikayeti bulunmadan hazırlık soruşturması ya da kovuşturma yapılmasına imkan verilmemekte, üstelik bunun bir muhakeme şartı olduğu çok açık bir şekilde belirtilmektedir.
Bazı Cumhuriyet Başsavcılıklarının, durum bu kadar net olmasına rağmen; kendilerine BDDK veya Fon tarafından hiçbir başvuru yapılmadan veya sınırlı sayıda insan ve bankacılık işlemiyle ilgili olarak başvuru yapılsa bile bu başvuruların kapsamını kişi ve işlem bazında genişleterek, haklarında suç duyurusunda bulunulmayan kişiler ve işlemler için de soruşturmalar yaptıkları ve davalar açtıkları görülmektedir.
Konunun uzmanı olan Kurum'un ya da Fon'un Bankacılık mevzuatına aykırı bir durum olmadığı kanaatına vardıkları için Cumhuriyet Başsavcılıklarına ihbar etmedikleri hadiseler ve işlemler için, bu konuda ihtisas sahibi olmadıkları hemen herkes tarafından kabul edilen Cumhuriyet Savcılarının re'sen harekete geçmeleri büyük bir çelişki arz ettiği gibi yasaya aykırı bu uygulamalar birçok insanı mağdur etmektedir.
Bu uygulamanın bir diğer sakıncası dava açılmasıyla yasa gereği müdahil sıfatını kazanan Kurum veya Fon'u, haklarında suç duyurusunda bulunmadığı kişi ve olaylar açısından da müdahil durumuna sokmakta, dolayısıyla Kurum veya Fon; suç teşkil eden olaya ilk baştan vaziyet etmemiş, suçu ihbar görevini ihmal etmiş bir pozisyona itilmektedir.
Bu makaleden kısa alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Bankalar Kanunu'nun 22.Nci Maddesinin 3 Üncü Fıkrasında Düzenlenen Zimmet Suçu Açısından Aynı Yasanın 24 Üncü Maddesinde Öngörülen Muhakeme Şartı Üzerine Bir İnceleme" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Cevat Özel'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak yazarının izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.


[Yazıcıya Gönderin] [Bilgisayarınıza İndirin][Arkadaşa Gönderin] [Yazarla İletişim]
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
» Makale Bilgileri
Tarih
30-09-2005 - 13:53
(6785 gün önce)
Makaleyi Düzeltin
Yeni Makale Gönderin!
Değerlendirme
Şu ana dek 17 okuyucu bu makaleyi değerlendirdi : 11 okuyucu (65%) makaleyi yararlı bulurken, 6 okuyucu (35%) yararlı bulmadı.
Okuyucu
17856
Bu Makaleyi Şu An Okuyanlar (1) :  
* Son okunma 11 dakika 54 saniye önce.
* Ortalama Günde 2,63 okuyucu.
* Karakter Sayısı : 13386, Kelime Sayısı : 1698, Boyut : 13,07 Kb.
* 42 kez yazdırıldı.
* 5 kez arkadaşa gönderildi.
* 64 kez indirildi.
* 9 okur yazarla iletişim kurdu.
* Makale No : 212
Yorumlar : 0
Bu makaleye henüz okuyucu yorumu eklenmedi. İlk siz yorumlayın!
Makalelerde Arayın
» Çok Tartışılan Makaleler
» En Beğenilen Makaleler
» Çok Okunan Makaleler
» En Yeni Makaleler
THS Sunucusu bu sayfayı 0,03441501 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.